28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 KASIM 2011 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR Heykeltıraş Seyhun Topuz, İstanbul Galeri Nev’deki ‘Düğümler’ sergisinde 9 yeni yapıtına yer veriyor Zaman aşırı ve pazarlıksız EVRİM ALTUĞ Eski adı ile Güzel Sanatlar Akademisi’nde Hadi Bara, Şadi Çalık, Zühtü Müridoğlu’nun kültür ve estetik mirasını ziyan etmeyip, bilakis yılbeyıl arttıran heykeltıraş Seyhun Topuz’un, bize yeni ‘daire’ ve ‘düğüm’ sürprizleri var. Ancak bunların hiçbiri birer kördüğüm veya karadelik değil. Bu nazik, sevecen ve duygusal düğümlerin hepsi, bugüne kadar izlediğimiz kareleri, daireleri, kırık formlarıyla kendi metafizik dilini maddede yoğuran Topuz’un ısrarlı, saygıdeğer, özüne sadık estetik alfabesinde yeni birer olasılığa, heyecana işaret ediyor. 40 yıllık sanat kariyerinin 11. kişisel sergisiyle Galeri Nev’de karşımıza çıkan Topuz, 2003’te bizi de üretici ve eyleyici sıfatıyla içine kattığı dinamik ve renkli ‘Ortak Bellek’ heykel dizisinde olduğu gibi, bu kez de ‘ana malzemesi’ demire mola aldırmış. Düğüm ve dairelerin odakta olduğu bu sergi, sanatçının alüminyum malzemeyle iki yılda olgunlaştırdığı formları, birbirinden farklı ‘gam’lardaki renk yorumlarıyla, görsel bir şenlik, bir enerji girdabı. Bir diğer tasvir teşebbüsü ile Seyhun Topuz heykeli, çok fazla bakıldığında kişiyi hipnotize edecek ve bildik dünyayı dönmemecesine unutturacak düzeyde ayartıcı ve manyetik olabiliyor. Madde ve mana arasındaki ezeli ? Seyhun Topuz heykeli, çok fazla bakıldığında kişiyi hipnotize edecek ve bildik dünyayı dönmemecesine unutturacak düzeyde ayartıcı ve manyetik olabiliyor. Bu kozmik, döngüsel formlarda birer sonsuzluk ‘ilmiği’ olma halinin dramatik hakikiliği var. rekabette on yılları aşmış bir müzakerecilik aslında, Topuz’un yaptığı. Belli ki, bundan, “Ben kendi heykelimin evrimi içinde, çalışmamı ısrarla sürdürüyorum” diyor. Sanatçı, yapıtlarını üretirken kendine belli bir tema seçiyor; ardından bunun etrafında farklı versiyonlar oluşturuyor. Buradan hareketle popüler tabirle, Seyhun Topuz heykelinin doğru konumlandırılması için bir ‘arama motoru’ kullanılmaya kalkışsa, ‘modern’ kelimesi mutlaka neticeler arasında karşımıza çıkacak gibi. Topuz, analitik içerikli, ama bununla birlikte duygu dolu da olabilmeyi başaran denge yüklü yapıtlarının, gerek Rus konstrüktivistlerine ve gerek elbette geometriyi bir dil olarak seçmesinden hareketle, minimalistlere yakın olduğunu da reddetmiyor. Bu duygusal dengede, sanatçının ‘hat’a gönderme yapar tinsellikteki formlarının rolü de kuşku götürmez düzeyde. Ancak Topuz bunu, altını çizerek söylemek gerekirse tamamen kaligrafiye değil, kendisinin doğup büyüdüğü Anadolu topraklarından gelen bilinçaltı zenginliği ve Türkiye’deki kültü Seyhun Topuz’un ‘Siyah Düğüm’ adlı çalışması rel birikime bağlıyor. Kesik kesikliğiyle ‘an’ın yoğunluğu ama geçiciliğini de akla taşıyan bu kozmik, döngüsel formlarda – Topuz’un da onayladığı tabirle birer sonsuzluk ‘ilmiği’ olma halinin dramatik hakikiliği var. Evet delice renkliler bu düğüm/ilmik/daireler, ancak inandırıcı bir mantıkla da hakikaten kısıtlılar, ‘eksik’ bırakılmışlar. Coşkunlar, ancak biricik ve azlar; tam da bu gücü arkalarına aldıklarından, eksikliğiyle engin bir uzamı imliyorlar. Hepsi, tereddüt ve teşebbüs arasında müthiş bir enerjiyle sıkışmış, bir nevi sonsuzluğa mahkumlar. Bu ilmikler aynı zamanda ‘yırttığı’, ‘büküldüğü’, ‘kıvrıldığı’ yerden müthiş iç ses getiren, en yalın halinde bile çok bariz bir anlamsal gerilimi mükemmel bir öz nedensellikle bize aksettirmeyi başaran bir ölümsüzlük potansiyelini de ihtiva ediyorlar. Diğer yandan, Topuz heykellerinde, kronolojik ve estetik evrim söz konusu olunca karelerden sonra belli bir ‘yumuşama’nın da vuku bulduğu ortada. Ancak bu, sanatçı tarafından bile denetlenen, stratejik bir durum değil; heykel, sanatçısına kendi duygusal, merhametli ve iyimser varlığını, bir ihtimal, olgunluğunun altın çağını yansıtıyor. Salt nesnenin kendine dairliğinin varoluşsal zaferi bu kuşkusuz: Herhangi bir tabirle sahiplenilemeyen, zaman aşırı ve pazarlıksız. Yıkık Kentin Kadınları “Kendime geldiğimde ayağımın üstünde bir kolon vardı. Sol göğsüme ise bir demir girmişti. Çocuklarıma sesleniyordum; çıt yok! (…)Kocam enkazın başında, ‘Çocuklarım ölür de anneleri nasıl kurtulur’ diye bağırıyormuş. Yaşamayı ben seçmişim gibi. Sonra onların kırkı çıkmadan hayatımdan çıktı gitti. Evimizi satarak, tehditler savurarak, yalancı şahitlerle beni boşayıp genç bir kadınla evlenerek.” 1999 Marmara depreminden bir yıl sonra genç bir kadın beni aradı. Depremde, üç çocuğunu kaybeden İsmet P. kocası da onu terk edince tek başına ortada kalmış, ölmeyi denemiş ölememişti. Yatıştırıcılarla aylarca uyutulduktan sonra başını sokacak bir oda, bir fabrikada iş bulmuştu. Yaşadıklarını yazmak istiyordu, ama nasıl? Ona cesaret verdim. Bir süre sonra dolu bir defterle beni görmeye geldi. Evliliğini, on beş yıl boyunca katlandığı koca şiddetini ve depremi anlatmıştı. Ölen iki kızıyla oğlunun adlarının geçmesi koşuluyla hikâyesini kitaplaştırmamı arzu ediyordu. O sıralarda yazar Müge İplikçi’nin depremzede kadınlarla ilgili bir kitap hazırladığını öğrendim ve hâlâ travma yaşayan kadını ona gönderdim. “Yıkık Kentli Kadınlar” 2003’te yayımlandı. Müge, depremi yaşayan, evleri yıkılan, çocuklarını ya da yakınlarını kaybeden sekiz kadınla kaldıkları barakalarda konuşmuştu. Öncesi ve deprem sonrasında hayatlarının nasıl birdenbire değiştiğini içtenlikle anlatanlardan biri de İsmet P. idi. Kitapta öne çıkan, kadın olmanın zorluğu ama felaketler sırasında daha da dayanılmaz hale gelen ağırlığıydı. Bir ay önce kitabın ikinci baskısı çıktı. Yeniden ilgiyle, içim yanarak okurken açılan yaraların hâlâ sarılmamış ve beklenen depremlere karşı hiçbir ciddi önlem alınmamış olduğunu düşündüm. Çok geçmedi, deprem Van ve çevresini vurdu. ??? Müge İplikçi, Körfez depremini değişik yönleriyle, kadınların dilinden, yaralı, kırık kalplerinden aktarmış. Anlatılanları akışı sağlayacak biçimde düzenleyerek çarpıcı, okunması gerekli bir kitap ortaya koymuş. Eğitim düzeyleri, hayata bakışları, sınıfsal kökenleri farklı sekiz kadın; siyasetin, çarpık kentleşmenin, dinin, devletin, evlilik, çocuk ve yaşam koşullarının kıstırılmışlığında, altından kalkılması güç yıkım ve kayıplarının süzgecinden geçirdikleri sorunları, kimi kez gözyaşı ve yazgıya boyun eğme tavrı, kimi kez öfkeyle değerlendirmişler. İnsanın dayanışma ve yardımlaşma yeteneği kadar bencillik ve aç gözlülüğünü de vurgulamışlar. İçerden bakışları medyanın depremi yansıtma biçiminden çok farklı bir iç gerçekliğe götürüyor okuru. Fay hatlarından, maliyet hesaplarından, uzman görüşleri ve kehanetlerden sıyırıp insan acılarına ulaştırıyor. Belleklerde yer eden yıkım görüntüleri, insani derinliğe evrilirken bizi tarihin ve siyasetin toptancılığından, bireyin ruhuna götürüyor. Van depremi, yaşanan depremleri, doğainsanmekân, siyasetetikekonomi açılarıyla yeniden sorgulamayla bu ülkenin kaygan zemininde, oynak toprağında yaşamanın bilgi, sorumluluk ve ustalık istediğini öğrenmemize vesile olabilir mi bilinmez ancak her zaman deprem gerçeğiyle yüz yüze olacağız. Bunu daha iyi anlamak ve hazırlıklı olmak için “Yıkık Kentli Kadınlar”ı okumanızı öneririm. ??? Yıkık Kentli Kadınlar / Müge İplikçi, Everest Yay, 2011. Contemporary İstanbul, Komet’in 70. yaşını bir sergiyle kutlayacak Onur sanatçısı Komet 3 milyon sterlinlik keşif Kültür Servisi Ge Cherry’nin kanısını doğçen ağustos ayında Bon rulayınca, Velázquez’in hams Müzayede Evi’ne bilinmeyen bir yapıtı orteslim edilen bir portre taya çıkarılmış oldu. geçen günlerde 19. yüz Şimdi, 23 milyon steryıl İngiliz ressamı Matt lin arasında değer biçilen hew Shepperson’ın bir tablo, Bonhams’ın 7 resmi olarak satışa su Aralık’ta yapılacak Esnulacaktı. Ancak, Bon ki Ustalar müzayedehams’daki görevlilerden sinde satışa çıkarılacak. Portredeki kişinin kim biri, portrenin olağanolduğu tam üstü bir nitelik olarak bilinetaşıdığını fark ancak edince, tablo ? Bonhams miyor, bazıları İspanmüzayededen çımüzayede ya kralı IV. Fekarıldı ve incelipe’nin av parlemeye alındı. evine Resmin, düngönderilen tilerini düzenlemekle görevyanın en büyük tablonun li Juan Materesamlarından Velázquez’e ait Velázquez’e os olduğunu olabileceğinden ait olduğu ileri sürüyorlar. Tablonun, kuşkulanan yetanlaşıldı. 19. yüzyılın kililer, Dublin pek tanınmaÜniversitesi samış ressamlanat tarihi profesörü ve dünyanın önde rından Shepperson’ın regelen Velázquez uz simleri arasında ne aramanlarından Peter dığı da tam olarak bilinCherry’nin yardımına miyorsa da, Bonhams’ın başvurdular. Cherry, tab Eski Ustalar bölümü Andrew lonun, 17. yüzyılın en başkanı önemli İspanyol ressamı McKenzie , ShepperVelázquez’in fırçasın son’ın alçakgönüllü bir dan çıktığı kanısındaydı: sanat koleksiyoncusu ol“Resmin üslubu ve tek masına karşın “iyi bir nik üstünlüğü sanat gözünün olduğunu” ve böyle bir keşfin hayatta çısını ele veriyor.” Ardından, X ışınla bir kez yaşanabileceğini rıyla yapılan inceleme de söylüyor. ? 89 çağdaş sanat galerisinin katılacağı fuar, 2427 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek. ‘O Değilse Başkasıdır Esrarengiz’ başlıklı sergiyle 70. yaşını kutlayacak Komet’in son dönem yapıtları da fuarda yer alacak. Kültür Servisi Uluslararası çağdaş sanat fuarı ‘Contemporary İstanbul (CI)’, 2427 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi ile Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda 6. kez gerçekleştirilecek. Contemporary İstanbul’un 6. yılında onur sanatçısı Komet olacak. Komet’in 70. yaşı “O Değilse Başkasıdır Esrarengiz” başlıklı bir sergiyle kutlanacak. Komet, düzenlenecek sergide son yapıtlarından bazılarını da sergileyecek. 6. Contemporary İstanbul’a 22 ayrı ülkeden 41’i yurtdışı ve 48’i yurtiçi olmak üzere 89 çağdaş sanat galerisi katılacak. Her yıl farklı ülkelerin sanatına yer verilen “New Horizons Yeni Ufuklar” bölümünde bu yıl ‘Körfez Bölgesi Ülkeleri’nden (Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Suudi Arabistan) yedi sanat galerisi yer alacak. Fuar boyunca Türk çağdaş sanatının bugünü ve yarınının tartışılacağı; koleksiyonerler, sanatçılar, sanat kurumu yöneticileri ve sanat eleştirmenlerinin katılacağı ‘CI Dialogues’ panelleri gerçekleştirilecek. CI’nin bu yılki yenilikle rinden biri ‘Curatorial Projects’; Contemporary İstanbul’da galerilerin yapıtları ve sanatçılarını sergileyeceği standların yanı sıra galerilerin özel projelerine ve ‘Körfez Bölgesi Ülkeleri’nden sanatçıların eserlerine yer verilecek. Genç küratör Selin Turam tarafından hazırlanan bir seçki ile ziyaretçiler birçok farklı projeyi ve yapıtı bir arada görebilecekler. Bu sene Video Cube alanında Kurye Sanat İnisiyatifi’nden Irmak ve Ceren Akman’ın küratörlüğünü yaptığı bir video seçkisi gösterilecek. Bu, çağdaş sanatın en önemli alanlarından biri olan video sanatına dönük bir çalışma olacak. Arif Damar için TYS’den belgelik ? Kültür Servisi Geçen yıl ekim ayında yaşamını yitiren şair Arif Damar için Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından bir belgelik oluşturuldu. Şairin ilk baskı kitaplarından şiir taslaklarından, el yazısı şiirlerinden, fotoğraflarından, yazı gereçlerinden ve kişisel eşyalarından oluşan belgelik, sendikanın Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası’ndaki “Edebiyat Müzesi”nde açıldı. Belgelikte ayrıca Dürnaz Akşit’in yaptığı Arif Damar büstü de yer alıyor. TARİH VAKFI 20. YILINI SEMPOZYUMLA KUTLADI İFSAK’ta film zamanı Kültür Servisi Yıllık programıyla, sertifikalı bir okula dönüşen İFSAK Film Analizi seminerleri devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi ve sinema yazarı Ali Şimşek ’in eğitmenliğinde devam edecek okula, aralarında Reha Erdem, Özcan Alper, Nuri Bilge Ceylan’ın da bulunduğu yönetmenler de söyleşi ve konferanslarla katılacak. 25 Kasım’da başlayıp 16 Aralık’a kadar devam edecek sıradaki seminer dizisi ise Rosselini ve Fellini’ye kadar sinemanın kirli küçük hayatla buluşmasına odaklanan “Yeni Gerçekçilik” başlığı altında gerçekleşecek. Her biri bağımsız da takip edilebilen 4 haftalık modüllerden oluşan seminerlerin diğer başlıkları ise şöyle: “Yeni Dalga ve Godard Sineması” (23 Aralık 13 Ocak 2012), “Tarkovski’yi Anlamak ya da Anlamamak” (20 Ocak 3 Şubat), “Bilge Ceylan Sinemasına Bakmak” (10 Şubat 2 Mart), “Haneke Sineması” (9 30 Mart), “Kubrick: Kamera Dostoyevski” (6 27 Nisan). Seminerler, 4 25 Mayıs 2012 Wim Wender ve 1 22 Haziran 2012’deki Miyazaki sinemaları üzerine derslerle son bulacak. Bilgi için, 0 212 292 42 01, iletisim@ifsak.org.tr 20 yıllık bir ‘tarih’ Kültür Servisi Tarih Vakfı, 20. yılını Bilgi Üniversitesi Santral Kampusu’nda 2830 Ekim günleri arasında düzenlenen “Cumhuriyet Tarihinin Tartışmalı Konuları” başlıklı bir sempozyumla kutladı. Sempozyum, vakfın 11 yıl başkanlığını da yürüten TÜBA şeref üyesi İlhan Tekeli ve yeni yönetim kurulundan Murat Güvenç’in açılış konuşmalarıyla başladı. Vakfın kuruluş yıldönümünde aralarında Orhan Silier, Tarık Zafer Tunaya, Korkut Boratav, Mete Tunçay’ın da bulunduğu 264 üye ile birlikte yer alan Tekeli, vakıfta özveriyle pek çok araştırma ve yayın projesinin gerçekleştirildiğini hatırlatarak “ Habitat ve Cumhuriyet’in 75. yıl kutlamaları olmak üzere iki büyük projeye de imza attık. Bugün artık kurucuların yeni jenarasyona vakfı devretmesi önemlidir” dedi. Konuşmasında tarihin nesnellikten vazgeçmeden yazılması gerektiğini vurgulayan Tekeli; “Resmi tarihin içindeki yanlışları ispatlamak akademik bir görevdir. Bunu yapmakla doğru tarih yazmış olmuyor, yeni tarihlerin yazılabileceği olgusunu da göstermiş oluyoruz” dedi. “KuruluşKurtuluş Anlatıları” başlıklı oturumda ise Mehmet Ö. Alkan, siyasi iktidarlara bağlı olarak ağırlık noktaları değişen “resmi tarih”in kendini ortaya koyduğu kitapların Osmanlı’dan bu yana ders kitapları olduğuna dikkat çekrek “1930’lardan bu yana Türkiye’de resmi ideoloji için Milli Eğitim’in başta tarih olmak üzere ders kitaplarına bakmak gerek” dedi. Yazıhane Atölye sezona hazır ? Kültür Servisi Kadrosunda Işıl Özgentürk, Feridun Andaç, Gül Abus Semerci gibi usta adların yer aldığı Yazıhane Atölye, 13 Kasım’da başlayacağı yeni öğrenim dönemine hazır. İstiklal Caddesi Balo Sokak No: 21 Daire: 3 Beyoğlu, İstanbul adresindeki Yazıhane Atölye’nin film, edebiyat, dizi senaryosu, oyunculuk, internet gazeteciliği ve yaratıcı yazarlık atölyeleri bulunuyor. Bilgi için yazihaneatolye@gmail.com, 0212 251 51 58 Başeskioğlu’na destek kampanyası ? Kültür Servisi Yönetmen, senarist ve öğretim görevlisi Cem Başeskioğlu ağır zatürree teşhisi ile Haseki Hastanesi’ne kaldırıldı. Yönetmenliğini yaptığı tek uzun metrajlı filmi “Sen Ne Dilersen” ile birçok ödül kazanan sanatçı, üniversitede senaryo yazarlığı dersleri de veriyor. Cem Başeskioğlu için internet üzerinden yürütülen bir yardım kampanyası başlatıldı. Destek için: Garanti Bankası KARAGÜMRÜK Şb. / 1134 – 669 71 97 ya da IBAN no: TR 20 0006200113400006697197. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle