19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EK M 2011 SALI CUMHUR YET HABERLERİN DEVAMI İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara B 24 26 24 24 29 28 28 19 19 21 20 21 22 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B A A A A A A A B B PB 22 23 18 29 32 30 24 26 21 23 18 15 15 Oslo PB Helsinki Y Stockholm PB Londra PB AmsterdamPB Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana B 15 14 17 21 19 20 21 21 23 22 26 29 23 Belgrad B 25 Sofya B 25 Roma B 27 Atina B 26 Zürih B 21 Moskova Y 14 Aşkabat Y 18 Taşkent Y 30 Baku PB 17 Bişkek PB 27 Tiflis PB 20 Kahire A 30 Şam B 30 SAYFA 7 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Rize ve Hopa çevreleri yağmur ve sağanak diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik beklenmiyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada “önemli mesajlar” vereceğini ilan ettiği Çankaya’daki AKP’li daha önceki aylar ve günler Başbakan’ın, yürekten bağlı olduğu partisinin önde gidenlerinin her vesile yinelediği yeni anayasa ile ilgili kavramları süsleyip püsleyip yeni mesajlarmış gibi kamuoyuna sundu. Tabii medyamız aynı gün konuşma metninin her satırından yeni bir “mesaj” keşfeden haberler, yorumlar yaptı. Lakin Çankaya’daki AKP’linin geçen cumartesi irat ve irade buyurduğu, önemli mesajlar içereceği ve derin izler bırakacağı ilan edilen konuşması ancak bir günlüğüne haberlere yorumlara konu oldu. Bir gün sonra, geçen pazar ve dün, Çankaya’dakinin konuşmasındaki derin anlamları, mesajları konu edene rastlanmadı. BDP milletvekillerinin and içmeleri ikinci olay. Kürt kökenli milletvekillerinin örneğin Leyla Zana’nın 17 yıl önceki olayı gibi Türkçe metni Kürtçeye çevirip and içip içmeyecekleri merak konusuydu; ama beklenti gerçekleşmedi. Tabii şimdilik açığa vurmadıkları bağımsız Kürdistan düşüyle yatıp kalkanlar; “devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağına” asla inanmadıklarını, hatta yalan yere yemin ettiklerini herhalde bir ayaklarını kaldırarak and içtiler. Üçüncü bir olay and içme törenine damgasını vurdu. Kürtçülük savaşçısı namıyla ün salan bir kadın; Leyla Zana, etnik ihtirasına yine gem vuramadı. Andın sonunda “…büyük Türk milleti önünde…” diyeceğine; “Türkiye milleti önünde… namusum ve şerefim üzerine and içerim” dedi. Oysa yeminin geçerli olabilmesi için and içme metnini Zana’nın anayasada yazılı olduğu biçimde aynen okuması gerekiyor. Gazeteci “değişikliği” sordu Zana’ya; şu yanıtı aldı: “Planlı bir şey değil, bilinçaltı. Bilinçli söylemedim, ağzımdan öyle çıktı” dedi. Anayasaya aykırı davranışlara sürekli karşı duran Meclis Başkanı Cemil Çiçek; ses kayıtlarının ve görüntülerin incelendiğini ve… …Zana’nın and içmedeki Türk yerine Türkiye milleti demediğinin “tespit edildiğini” açıkladı. Bir türlü Türk milleti demeyi içine sindiremeyen, millet deyince Türk’ün yanı sıra Kürt “milletinin” anılmasını yıllardır savunan Leyla Zana; sözünün arkasında duruyor. And içme metinini Türk değil, Türkiye milleti diye okudum diyor. TBMM Başkanlığı ise yazılı açıklamasında: Yeniden and içmesine gerek olmadığını savunarak, Türkiye milleti değil, Türk milleti dediğini savunarak, Türk vatandaşlığını her hareketi, her konuşmasında reddeden Zana’ya bir çeşit himayeye mazhar milletvekili statüsü uyguladı. Zana, evet söyledim ama bilinçaltı söylemdi diye bir uydurma gerekçeye sarılarak sözünü inkâr etmiyor. Meclis Başkanı (veya başkanlığı) sözünü inkâr etmeyen Zana’yı yalanlıyor. Bu ne perhiz ne lahana turşusu özdeyişini bir kez daha doğrulayan, Kürt azınlığın anlayış ve beklentisini özetleyen yeni bir Zana olayı. …Çankaya’dakinin bilinenleri yineleyen, iz bırakmayan açış konuşması ve... …Yunus Emre’nin “Bir çeşmenin başına bir testi koysalar/ Kırk yıl önünde dursa kendi dolar değil” dizelerini haklı çıkarmayacağı umuduyla çalışmalarına başlıyor TBMM. Yeni yasama yılı açılır açılmaz, gündem değiştirme ustaları da hızla faaliyete geçtiler. Ülkenin gerçek gündemine sıra gelmesini önlemek, en azından karartmak amacıyla rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün nedenleri altında 25 Mart 2009’dan iki yılı aşkın bir süre geçtikten sonra suikast araması yaptırmak isteyenler seslerini yükselttiler. Kuşkuyu gidermenin yolu, bugüne kadar yapılmış olan Meclis Araştırmasını da yok sayıp sil baştan başlamaksa, o işi yeni tartışmalarla gündemi doldurmadan oluşturup, sonuca ulaşılmasına kimse hayır demez. O sis perdesi arkasından Sayın Başbakan’ın “Alman vakıflarının aracılığı ile CHP’li ve BDP’li bazı belediyelerin PKK’ye parasal yardım yaptıkları” iddiası gelince, böylesine ağır bir suçlama elbette gündemin en başına oturmuş olmalıdır. İddianın sahibi, ülkede uçan kuştan haberi olması gereken kişidir. Yani Yürütme erkinin başı. Milli İstihbarat da Emniyet Genel Müdürlüğü de onun emrinde. Özellikle de bu devirde. BDP’den benim bu yazıyı yazdığım ana kadar bir yanıt gelmiş değildi. Ama ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı, Sayın Kılıçdaroğlu pazar günkü Vatan’da Mustafa Mutlu Erdoğan’dan CHP’yi Sindirme Çabası arkadaşımız eli ile bu suçlamaya çok ağır bir yanıt vermiş ve “Başbakan iddiasını ispatlasın, hangi belediye başkanı ise ben tutup kulağından kapının önüne koyacağım” demişti. Hükümetin parti ayırımcılığı yaparak, CHP’ye ve BDP’ye ait belediyelere parasal destek olmadığının en somut örnekleri arasında Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’in somut suçlamalarının üstündeki mürekkep henüz kurumuş değil. Kentin toplu taşıma sorununu çözen raylı toplu taşıma sistemine kulaklarını kapatmış olan iktidar partisinin İller Bankası’ndan bu belediyenin istediği proje kredisine yeşil ışık yakması bin bir zorluktan sonra aşılmış. Böyle olmasına karşı CHP’li belediyelerin o zar zor sağlanan kredileri çarçur edecek kadar akılsız, hele bir terör örgütünü destekleyecek kadar da hıyanet içinde olmadığının kanıtları bu belediyelerin tek tek Erdoğan hakkında iftira davası açma kararı almasından ortaya çıkıyor. BDP’ye bağlı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi adına da alınan Alman yardımlarının proje kredilerinden başka bir şey olmadığı ve PKK ile ilgisi olamayacağı iddiası ortaya atılmış. Dün Güney Afrika’ya hareketinden önce Başbakan, sözlerini medyanın cımbızlayarak kullandığını ileri sürerek hem yine medyaya yüklendi hem de bir tür “çevir kazı yanmasın”cılık oynadı. Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında geçen PKK’ye yardım suçlaması ile o suçlamaya verilen yanıt, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ı yasama yılının ilk haftasında köşeye sıkıştırmıştır. Ne demişti Kılıçdaroğlu? “Başbakan iddiasını ispatlasın, hangi belediye başkanı ise ben tutup kulağından kapının önüne koyacağım.” Başbakan bu açık yanıt karşısında yumuşak bir ifade ile yöntem değiştirmiş ve dönüşünde Kılıçdaroğlu’na “lütfeder bir kahve içmek için gelirse bazı açıklamaları yapacağını” söylemiş. Suçlama kürsüden ya da basın toplantısı ile ise.. Savunmanın yanıtı da aynı yöntemle olmalı. Acı kahve ile değil.. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY yaşama kültürü, geleneği böylesine güçlü olmasaydı yaşanan bunca acının çok daha tatsız boyutlara ulaşması hiç de zor değildi. Geçen hafta Bulgaristan’dan gelen haberler iç gerilimin yayılmasının ne kadar da kolay olduğunu gösterdi. İç barışın toplumun derinliklerindeki kökleri sağlamsa yaşanan sarsıntılar güçlü bir çınarın dallarındaki etkiyi yapar. Değilse kökler tersine dönebilir. Çok genel bir hesaplamayla Türkiye’de bir milyonu aşkın ailede eşler farklı kökenlerden. Bir değil, bin değil, milyon... Bir toprak parçası üzerinde yuva kurabilen insanlar, bunun üzerine her şeyi kurabilir. Siyasi iktidar bu toplumsal hazinenin hakkını ne ölçüde veriyor? Daha doğrusu hakkını veriyor mu, bol kepçe kullanıyor mu? Uzak geçmişi bir yana bırakalım; 2009 yazından beri yaşananlar ufuksuz bir gelgitten başka bir şey değil. İki yıl önce “açılım” süreci şöyle başlamıştı: “Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık...” Bu söz hükümetin bütün sorumlu katmanlarında dile getirilince doğal olarak herkes şunu düşündü: “Anlaşılan kamuoyunun bilmediği gelişmeler var.” Zaman gösterdi ki açılım, “belki yolda içini doldururuz” anlayışıyla başlatılmış. Zira o dönem sanatçılardan aydınlara, sivil toplum kuruluşlarından siyasi partilere kadar hükümetin her kesimle yaptığı görüşmeler bunu açıkça gösteriyordu. Son iki yıllık sürecin perde önünde böyle bir tablo ortaya çıkarken perde gerisinde de terör örgütünün başıyla görüşmelerin yapıldığı artık iddia değil, taraflarının da kabul ettiği bir gerçek. Öyle anlaşılıyor ki perde önündeki “açılım” nasıl yalpaladıysa perde gerisindeki “görüşme” de aynı yolu izlemiş! Meclis açıldı... Seçmenin yüzde 95’inin iradesi 8 eksikle TBMM çatısı altına geldi. Her şeye karşın “umutlar” devam ediyor. Meclis’teki tüm partilerin sadece yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumlu olduğu bir dönemdeyiz. Hasan Atilla Uğur’un, “Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım, İşte Gerçekler” adlı kitabı Kaynak Yayınları’ndan çıktı. Meslek yaşamının hemen tümünü terörle mücadeleyle geçirmiş, kucağında Mehmetçikler şehit vermiş bir kişinin bu “ağır” görevi yerine getirirken hissettiği sorumluluk okuyana şunu söyletiyor: “İç barışın birinci mimarı toplumsa, ikinci mimarı da güvenlik güçlerinin terör örgütüyle toplumu birbirinden ayırmada gösterdiği çaba.” Kin ve intikam duygusunun öne çıktığı an ne olduğunu ortaya koyan pek çok örnek var. Bu acının yaşandığı coğrafyaların pek çoğunu gazeteci olarak gezdim, gördüm. Gezi kitaplarımda yer yer dile getirdim. İki coğrafyadan örnek vermek istiyorum. Birinci Körfez Savaşı sonrasında boydan boya Irak’ı dolaştım. En büyük hasar Kerbela şehrindeydi. Ayakta kalan her duvar, kurşun deliğiden elek gibi görünüyordu. Nasıl olduğunu sorduğumda, bir Iraklıdan şu yanıtı aldım: “Bunlar iç savaşın eseri. Bizim birbirimize ettiğimizi, işgalciler etmedi...” Saraybosna’daki 4 yıllık iç savaşın ardından bir yıl sonra buraya gittim. Kentin en yeni yapıları mezarlıklardı. Her ailenin bir odası mezarlıktaydı! Nasıl oldu diye sordum bir Saraybosnalıya; şu yanıtı verdi: “Birlikte büyüdüğümüz karşı komşum, bana cellat gibi bakmaya başlamıştı. Ötesi var mı?” İç savaş başladığı an, artık her şey hiçtir. Kazananı da olmaz. Ülke için de tabii! Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı Tümgeneral Karataş tutuklandı Balyoz davaları birleşti HAT CE TUNCER “İkinci Balyoz Planı” davası “Birinci Balyoz Planı” davasıyla dosyalar arasındaki “hukuki ve fiili” irtibat bulunduğu gerekçesiyle birleştirildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirme kararında “yargılamanın seriliği, usul ekonomisi ve çelişkili kararların çıkmaması, sanıkların hukuki durumlarının birbirini etkilemesi” gerekçelerine de yer verdi. Birlikte görülecek olan “Balyoz Planı Davası”nda 184’ü tutuklu 224 sanık yargılanacak. Davaya ana dava olarak bilinen Birinci Balyoz davasının atılı olduğu 6 Ekim Perşembe günü devam edilecek. “İkinci Balyoz Planı” davasının dünkü duruşmasına gelen ve hakkında yakalama kararı bulunan Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı Tümgeneral Beyazıt Karataş mahkeme tarafından tutuklandı. Başkan Ömer Diken, üye hâ kimler Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü tarafından oluşturulan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi kampusu bitişiğindeki duruşma salonunda görülen İkinci Balyoz davasının ikinci oturumu yapıldı. Duruşmada 82 sayfalık iddianamenin tamamı okundu. 2003’te tutuklu sanık Tümgeneral Nedim Güngör Kurubaş’a vermekle suçlandığını anlattı. Tümgeneral Karataş, Kurubaş’la görev yerleri gereği o dönem 4 yıl boyunca görüşmediklerini söyledi. Kızının, popüler sosyal paylaşım sitelerinden “Facebook” sayfasına 28 Mart 2011 tarihinacebook’taki mesaj de gönderilen bir mesaja dikkat İkinci Balyoz davasının ikinçekmek istedici oturumuğini söyleyen nu sabah Tümgeneral Beyazıt Karataş, T ü m g e n e r a l saatlerinde Karataş şöyle henüz hakkında dava açan Başdevam etti: kan Diken, açılmadan, bir sosyal paylaşım “Kızıma salona gelen sitesinde kendisine ‘Subayları Mehmet BuTümgeneral lunmaz adlı şakaralamak istiyorlar’ diye Karat aş ’a hıs tarafından yakalama yazan mesajın düşündürücü gönderilen kararı konuolduğunu söyledi. mesajda sundaki be‘Gönderdiğim yanlarını linkte babanıza ait fotoğralar sordu. Tümgeneral Karataş, Balyoz var. Başarılı subayları karalaPlanı kapsamında Oraj Hava mak istiyorlar’ diye yazmış. Harekât Planı’na ilişkin “devir Linke basıldığında tüm ekran teslim.doc” adlı belge içeriğin kilitleniyor. Bu mesajın aynısı deki “İhtimalat” planını Kasım Tümgeneral Kubilay Baloğ F lu’na da gönderilmiş. Linke tıkladığınızda açılmıyor ve bilgisayarınız kilitleniyor. Sonuçta açmayı başardık. Bir general ve yanında da bir balyoz karikatürü bulunuyordu linkte. Daha soruşturma açılmadan böyle bir mesajın gelmiş olması düşündürücüdür.” Washington’da savunma ve hava ateşi olarak da görev yaptığını anlatan Tümgeneral Karataş, dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün 29 Ocak 2004 tarihinde Washington ve Pentagon ziyaretinde kendisinin de yer aldığı fotoğrafları delil olarak mahkemeye sundu. Karataş’ın avukatı 12 Eylül Sıkıyönetim mahkemelerinde askeri yargıç olarak tanınan Ali Fahir Kayacan “Ülkemizdeki tutuklamalardaki uygunsuzluklar artık Cumhurbaşkanı’nın dahi gündeminde” diyerek müvekkilinin tutuksuz yargılanmasını istedi. Savcının talebi doğrultusunda mahkeme, Karataş’ın tutuklanmasına karar verdi. ‘BALYOZ’ YARGICI ŞEREF AKÇAY’DAN ŞERH: ‘KUMRULAR’ PATLAMASI Ölü sayısı 4’e yükseldi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kızılay’ın kalabalık yerlerinden Kumrular Caddesi’nde 20 Eylül’de meydana gelen patlamada yaşamını yitirenlerin sayısı 4’e yükseldi. Araca konan bombanın patlaması sonucu Kumrular’da 3 kişi yaşamını yitirmiş, 34 kişi de yaralanmıştı. Hastaneye kaldırılan yaralılardan durumu ağır olan Tuncay Acar’ın tedavisi Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sürüyordu. Ancak yapılan tüm tedaviye rağmen Tuncay Acar kurtarılamadı. Hastane Başhekim Yardımcısı doktor Hürrem Bodur, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ameliyat edilen Acar’ın sağ akciğerinin bir kısmının alındığını, hastanın 30 Eylül’de Numune Hastanesi’nin yoğun bakım servisine nakledildiğini anlattı. “Hastanın genel durumu kötüydü ve solunum cihazına bağlıydı” diyen Bodur, Acar’ın çoklu organ yetmezliğine bağlı olarak hayatını kaybettiğini bildirdi. Acar, Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. Sanıklar adil yargılansın İstanbul Haber Servisi Eski İstanbul 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 162’si tutuklu, 195 sanıklı “Ana Balyoz Planı” davasında, tahliye talepleri reddedilen sanıkların itirazı 18 Ağustos tarihinde İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından oyçokluğuyla reddedildi. Heyet Başkanı Şeref Akçay muhalefet şerhinde “Ben sanıklar askerdir, yargılanmasın demiyorum. Yargılansın, suç işleyen varsa ceza alsın ama adil yargılansın” dedi. Türkiye’de emsal bir karar olmaması nedeniyle “ihtilal” konusunda ilk kez karar çıkacağını kaydeden Akçay “O nedenle bu hususların çok ciddi ve hukuku; gerekçelerle tartışılması gerekmektedir. Bu tartışma yapılana kadar da sanıkların tutuklanması değil, serbest olarak yargılanmasının asıl olması doğrudur” görüşünü savundu. Akçay “Sanıklar bu plan doğrultusunda darbe yapıp iktidarı ele geçirselerdi eylem tamamlanmış olacaktı. Ya da iktidarı ele geçirmek için kışlasından çıksa ancak halk veya ihtilal yapmak istemeyen diğer devlet organları karşı çıksa ve iktidar darbe yapmak isteyenlerin eline geçemezse işte o zaman darbeye teşebbüsten söz edilebilir. Sanıkların böyle fiileri olmamıştır, sadece toplantı yapıp liste düzenlemişlerdir” ifadelerini kullandı. Kaçırılanlar serbest bırakılıyor SİİRT (Cumhuriyet) PKK’li teröristler Siirt’in Şirvan ilçesinde baraj şantiyesini basarak kaçırdıkları 4 işçi ve Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde kaçırdıkları 4 korucuyu önceki akşam serbest bıraktı. Öte yandan, terör örgütü geçen hafta kaçırdığı 12 öğretmenin serbest bırakılacağını açıkladı. Terör örgütü tarafından bir internet sitesine gönderilen açıklamadı. “Türkçü ideoloji hedefimizdir” ifadesi kullanıldı. Mardin’de askeri helikopter düştü ‘Piri Reis’in görevi sürüyor’ İstanbul Haber Servisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, gerekli sismik araştırmaları yapmak üzere Doğu Akdeniz’de bulunan Koca Piri Reis Gemisi’nin, geri döneceği haberlerinin doğru olmadığını bildirdi. Ankara’dan İstanbul’a gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız, şunları kaydetti: “Piri Reis sismik arama gemisi kendisine verilen bir başka koordinatı değerlendirmek üzere görevine devam etmektedir. Tabii ki görevi bittiğinde geri dönecektir” Sismik aramada kayda değer sonuçlar çıkabileceği gibi çıkmayabileceğinin de altını çizen Yıldız, “Bunların her biri teknik konudur. Her sismik aramadan petrol ve doğalgaz çıkacak diye bir kayıt yoktur. Bu konuları dikkatle takip ediyoruz” dedi. MARDİN (Cumhuriyet) Mardin’in Ömerli ilçesi, Kovanlı köyü yakınlarında dün askeri bir helikopter, teknik bir arazı nedeniyle düştü. Kazada, 1’i ağır olmak üzere 3 personel yaralandı. Yaralılar, askeri helikopterle bölgeden alınarak Diyarbakır Asker Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Mardin Valisi Turhan Ayvaz yaptığı açıklamada “Helikopterde küçük bir hasar meydana geldi. Düşüş nedeni araştırılıyor” dedi. PKK bölge sorumlusu öldürüldü KAHRAMANMARAŞ (Cumhuriyet) Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde, arazi arama taraması yapan jandarma ile bir grup PKK’li terörist arasında çatışma çıktı. Çatışmada örgütün Pazarcık bölge sorumlusu ‘Rojak’ kod adlı terörist öldürüldü. Ayrıca bölgede, yaklaşık 100 kilo patlayıcı madde bulundu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle