25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a mektup yazarak kuryeyle gönderdi: 5 Defteri rafa kaldırma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektupta “Kayseri Belediyesi’ndeki rüşvet trafiğini çok somut olarak ortaya koyan defteri size göndermiştim. Ben rüşvet defterini rafa kaldırın, kasaya kilitleyip suçun üstünü örtün diye göndermedim. Başbakan olduğunuzu hatırlayıp, ar ve hayâ edip sorumluluğunuzu yerine getirin diye gönderdim” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Tayyip Erdoğan’a kurye ile gönderdiği mektup şöyle: “Sayın Başbakan, 17 Ekim 2011 tarihinde Kızılcahamam’da konuşurken, ‘İsim vermeyeceğim, biri çıkmış siyasetin kirlendiğinden söz ediyor. Biraz hayâ eden insan bütün Türkiye’nin duyduğu, kendi partisinin belediye başkanının ifadesiyle, ses kasetlerini hep be ‘Faşizm artık Nazi üniformasıyla gelmiyor’ Deprem felaketi mesleğimiz açısından da sorgulamamız gereken “ayıpları”, “utanç” verici görüntüleri, ekranlardaki “sıradan faşizm”i bir kez daha gözler önüne serdi. “Mücahit”, “eli silahlı” gazetecileri biliyorduk. Kardak’a “bayrak diken gazetecileri” de, 1993’te “Cephede bir Sırp vurdum” diye Türkiye gazetesinin manşetinden övünen gazetecileri de unutmamıştık. O kurşunların aslında “gazeteciliğe” sıkıldığını, bu fotoğrafın dehşet verici olduğunu yineleyip durmuştuk. Deprem sonrası televizyon ekranlarında sadece depremzede yurttaşlara değilgazetecilik mesleğine de yapılan “sözcüklerle saldırı” dehşet vericiydi. “Deprem Van’da olsa da acımız büyük”, “Herkes haddini bilecek. Yeri geldi mi taş atacaksınız, kuş avlar gibi avlayacaksın sonra yardım isteyeceksin...” ifadeleri, Umberto Eco’nun sözlerini anımsattı: “İnsanlar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra faşizmin yine Nazi üniformasıyla geleceğini zannettiler; ama öyle olmadı...” Gazeteci ekranlardan faşist, ırkçı söylemlerle ayrımcılıknefret suçu işlerse, önce meslektaşları sesini yükseltmeli. Ne der; Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi: “Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çoksesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını ? Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a gönderdiği mektupta, Kayseri Belediyesi’ndeki rüşvet trafiğine ilişkin kendisine gönderdiği defterin akıbetini sordu. CHP lideri, “Başbakan olduğunuzu hatırlayıp, ar ve hayâ edip sorumluluğunuzu yerine getirin diye gönderdim” dedi. raber dinledik. ‘Yamyamları doyuramıyorum’ diyen kendi belediye başkanının itirafını duyar da ses verir’ dediniz. Haklısınız, yolsuzluk olunca insan gerçekten de hayâ eder, ses verir. Peki siz neden hayâ edip ses vermiyorsunuz? Hatırlar mısınız? Kayseri Belediyesi’ndeki rüşvet trafiğini çok somut olarak ortaya koyan defteri size göndermiştim. O defterde, kimden ne kadar rüşvet alındığı, rüşvetin kime verildiği, nasıl paylaştırıldığı kuruşu kuruşuna kayıtlıydı. Siz ne yaptınız? Bunun altında imza yok diyerek sümenaltı ettiniz. Ben o defteri siz rafa kaldırın, kasaya kilitleyip suçun üstünü örtün diye göndermedim. Başbakan olduğunuzu hatırlayıp, ar ve hayâ edip sorumluluğunuzu yerine getirin diye gönderdim. Ama siz, rüşvet defterinin altında imza yok diye Kayseri Belediyesi’nde dönen yolsuzlukların üzerini örttünüz. Defterdeki rüşvet akışıyla ilgili iddiaları incelemesi için bir müfettiş bile görevlendirmediniz. Öte yandan, Elazığ Belediyesi ile ilgili olarak namuslu, vicdanlı bir AKP’linin yaptığı yolsuzluk ihbarını da sümen altı ettiniz. Yani, her iki olayda da hayâlı davranmadınız. Üstelik CHP’yi AKP zannederek çamur attınız. Şunu çok iyi biliniz ki CHP, AKP değildir. Biz nerede yolsuzluk, hukuksuzluk, usulsüzlük varsa, kararlılıkla üzerine giden bir partiyiz. Siz CHP’ye çamur atmak için eski defterleri karıştırırken, biz çoktan ses vermiş, tam 34 ay önce, CHP Genel Sekreteri’nin imzasıyla 23.12.2008 tarih ve 2008/4934 sayılı yazımızı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermiş, suç duyurusunda bulunmuştuk. Bu da gösteriyor ki, CHP AKP değildir. Toz, kir, pislik kabul etmez. Hayâlı davranır. Sizin de hayâlı davranarak, elinizdeki yolsuzluk bilgi ve belgeleriyle rüşvet defterini yargıya teslim etmenizi öneriyorum. Bu arada, size örnek olması dileğiyle, CHP’nin Genel Sekreteri Sayın Önder Sav’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusu metnini de gönderiyorum. Saygılarımla.” HSYK, savunma hazırlamak için hakkındaki kararın örneklerini isteyen savcıdan 143 TL istedi ‘Parayı ver suçunu öğren’ ALİCAN ULUDAĞ DENİZ FENERİ ANKARA Deniz Feneri e.V soruşturmasını yürütürken görevden alınan üç savcı hakkında kovuşturma kararı alan ve disiplin yönünden işlem başlatan HSYK; buna ilişkin kararları yaklaşık 1 aydır savcılara tebliğ etmedi. Bunun üzerine savcılardan biri, savunmasını bir an önce hazırlamak için HSYK’den konuyla ilgili karar örneklerini talep etti. HSYK ise savcıların söz konusu bilgi ve belgelere erişmesi için 143 TL yatırılması şartını koştu. Savcı parayı ödemezse HSYK’nin resmi tebligatını beklemek zorunda kalacak. Soruşturmadan el çektirilen savcılardan Abdulvahap Yaren, 3 Ekim’de HSYK Genel Sekreterliği’ne başvurdu. Başvurusunda önce süreci anlatan Yaren, devamında “hakkında yapılacak disiplin işlemi nedeniyle yapacağı savunmada değerlendirmek” üzere, HSYK’den sürece ilişkin belgeleri ve karar örneklerini istedi. HSYK Genel Sekreter Yardımcısı Neslihan Ekinci tarafından Yaren’e gönderilen yanıtta, şu ifadeler yer aldı: “4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu uyarınca yapmış olduğunuz 3 Ekim 2011 tarihli başvurunuz incelenmiş olup, disiplin işlemlerine ilişkin kayıtlarımızın tetkikinde; istemiş olduğunuz bilgi ve belgelerin erişim maliyetine esas olan tutar 143 TL olup, bu miktarı bulunduğunuz yer mal saymanlığına yatırdığınız takdirde, istemiş olduğunuz bilgi ve belgeler tarafınıza gönderilecektir.” Yazıda, Bilgi Edinme Yasası’nın uygulanmasına dair yönetmelik uyarınca, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren 15 gün içinde ödeme yapılmaması halinde talepten vazgeçilmiş sayılacağı anımsatıldı. Tahliye operasyonu tamam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Almanya bağlantılı Deniz Feneri soruşturmasında tutuklu bulunan son iki kişi de tahliye edildi. Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi, 21 Ekim’de eski RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın da aralarında bulunduğu 6 kişiyi tahliye etmesinin ardından zanlılardan Kanal 7 Planlama ve Teknik Daire Başkanı Muzaffer Şafak ve kanalın Mali İşler Koordinatörü Harun Kapuyoldaş’ın avukatları, geçen hafta Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi’ne tahliye talebinde bulunmuştu. Ancak mahkeme ret kararı vermişti. Bunun üzerine iki şüphelinin avukatı bir üst mahkemeye başvurdu. Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi, bu kez “delillerin toplanmış olduğuna” kanaat getirerek Kapuyoldaş’ı 75 bin TL, Şafak’ı 50 bin TL kefaletle tahliye etti. tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını (veya inançsızlığını) doğrudan saldırı konusu yapamaz. Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz.” “Gazeteciyim” diye ekrana çıkan kişi, önce gazeteciliğin temel kurallarını bilecek! Önce vicdan sahibi olacak! Erdoğan, ‘Kürt kökenli vekil’ sayısında indirime gitti Başbakan Tayyip Erdoğan, özellikle Güneydoğu’da BDP ile girdiği siyasi rekabet sürecinde sürekli “BDP benim Kürt kökenli kardeşlerimi temsil etmiyor. Onların 20 milletvekili var, benim partimde onların birkaç katı Kürt kökenli milletvekilim var” tezini savundu. Bunu savunurken de 2007 seçimleri sonrasındaki süreçte hep “Kürt kökenli AKP’li vekil” sayısını 75 olarak telaffuz etti. Ancak 12 Haziran seçimlerinde durum değişti; AKP’nin özellikle Güneydoğu’daki aday listeleri açıklandığında, “Düşük profilli adaylar”, “AKP Güneydoğu’yu BDP’ye bıraktı” analizleri yapıldı. Erdoğan bu analizlere şiddetle karşı çıktı. Ancak seçimlerde BDP, daha önce 20 olan milletvekili sayısını 36’ya kadar çıkarırken, AKP bölgede ciddi olarak geriledi. Bu gerilemeyi en son bir yurtdışı gezisinden dönerken gazetecilere yaptığı açıklamada Erdoğan da kabullenmiş olacak ki, partisinin içindeki “Kürt kökenli milletvekili” sayısında indirime gitti ve 60 olarak açıkladı. Özellikle son Çukurca saldırısının ardından ülkenin en önemli gündem maddesi yeniden terör ve Kürt sorunu olarak kendini gösterirken AKP’deki bu Kürt kökenli vekil sayısında indirimin yanı sıra başka sorunlar da ortaya çıktı. Erdoğan’ın sayısını 75 olarak açıkladığı dönemde partinin Kört kökenli vekilleri arasında kişisel olarak Kürt sorunu üzerinde düşünen, bu konuda görüş ifade edebilir isimler bulunuyordu. Ancak şu anda Güneydoğu’dan seçilmelerine karşın Erdoğan ve parti yönetiminin çizdiği sınırların dışında sorunun çözümü için özgün düşünce ortaya koyan tek bir isim bile bulunmuyor. AKP’de sayı da düştü, ülkenin canını yakan sorun hakkında seçildiği bölge hakkında konuşabilecek isimler de... AKP’li Çakır toprağa verildi Geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren AKP Ordu Milletvekili Harun Çakır son yolculuğuna uğurlandı. Çakır için dün önce TBMM’de tören düzenlendi. Törende, Çakır’ın özgeçmişi okundu, saygı duruşunda bulunuldu. Törene Çakır’ın ailesinin yanı sıra TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bazı bakanlar ve milletvekilleri katıldı. Çakır için daha sonra Kocatepe Camisi’nde öğle namazının ardından cenaze namazı kılındı. Harun Çakır’ın cenazesi, Gölbaşı Gökçehöyük köyünde toprağa verildi. (Fotoğraf: AA) Prof. Dr. İlhan, yeni düzenlemeyle akademinin özerkliğinin elinden alındığını vurguladı Metiner ne yazar, ne söyler? TBMM Genel Kurulu’nda geçen haftaki görüşmelere Van depremi damgasını vururken, yaklaşan cumhuriyet Bayramı dolayısıyla milletvekilleri cumhuriyetin 88. yılını da kutladı. CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu cumhuriyetin kazanımlarını anlatırken, bir de serzenişte bulundu: “Ne yazık ki bugün demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi insanlığın vazgeçilmez değerleri arkasına sığınarak, gerekçelerle karşıdevrim ihraç eden duruma gelmemiz düşündürücüdür.” Bu sözlere “cahiliye dönemi”nde, Başbakan Tayyip Erdoğan’a sert eleştiriler yönelttiği ortaya çıkınca, “lideriyle” arasına kara kedi girdiği söylenen AKP’li Mehmet Metiner’den çok sert tepki geldi: “Cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılmak istendiği bir dönemde hâlâ CHP’li bir vekil arkadaşımızın ‘karşıdevrim’ argümanını kullanıyor olmasını esefle kınıyorum. CHP’nin yenisiyle eskisi arasında bir farkın ortadan kalkmış olmasını diliyorduk ama CHP belli ki kendi ideolojik genlerine geri dönüyor. Cumhuriyetimizin Baas tipi bir cumhuriyet olmasında ısrar ediyor.” CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, “sataşmaya” binaen söz aldı, Metiner’in geçmişine göndermede bulundu: “Sayın Metiner’in demokrasiyle ilgili çok kitabı var. Bir tanesi de ‘Cennet Düşü’ başlığını taşıyan bir kitaptır. Orada demokrasi anlayışını değerlendirir, eski ve yeni demokrasi anlayışlarını irdeler ve demokrasinin, demokrasiyi hazmetmemiş olan kişiler elinde, demokrat olmayan kişiler elinde nasıl Talibancı bir demokrasiye dönüştüğünü gayet iyi anlatır. Sayın Metiner’e, dönüp o yazdığı kitabını yeniden okumasını ve buradaki konuşmalarını demokrasiye uygun bir şekilde yapmasını tavsiye ederim. Sayın Metiner, siyasete girdiğinizde bazı hataları yapmış olabilirsiniz, liderinizle ters düşmüş olabilirsiniz. Siz gelin, onu telafi etmek uğruna başka şeyler yapmayın...” Bir kez daha söz alan Metiner, “okuru” Hamzaçebi’ye teşekkür etti ve “duruşunun” hiç değişmediğini de iddia etti: “Sayın liderimizle herhangi bir sorunumuz yok, her seferinde bunu dilinize dolamanıza gerek yok. Biz birbirimizi yeni tanıyan insanlar değiliz. Sayın liderimin söylediklerinin arkasındayım...” ‘TÜBA’dan istifa ederim’ ORDU ÜNİVERSİTESİ’NDE ÖĞRENCİ KİMLİĞİ YERİNE KREDİ KARTI Öğrenciler tepkili MAHMUT LICALI ANKARA Ordu Üniversitesi’nde “öğrenci kimlik kartı” olarak ticari bir bankanın kredi kartının verilmek istenmesine karşı çıkan öğrencilerin derslere ve sınavlara girmesine izin verilmediği ileri sürüldü. Üniversitede öğretim üyelerini de rahatsız eden uygulama hakkında öğrenciler dava açmaya hazırlanırken, EğitimSen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, kişisel bilgileri bankaya veren üniversite yönetiminin öğrencilerin kişilik haklarını ihlal ettiğini belirtti. Öğrenciler, talepleri olmamasına karşın özel bilgilerinin ticari bir bankaya verilmesine tepki gösterirken, “öğrenci kimlik kartı” yerine söz konu su bankaya ait “kredi kartı”nın kullanılmasına da karşı çıkıyor. Öğrenciler, hazırladıkları dilekçeleri hafta başında Ordu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dekanlığına sunmak istedi. İİBF dekanlığının öğrencilerin dilekçelerini kabul etmediği belirtildi. 20102011 akademik yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde benzer bir kart uygulaması yaşanmış, öğrencilerin, açtığı davada, İzmir 3. İdare Mahkemesi, söz konusu uygulamanın hem anayasanın özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20. maddesine, hem Bankacılık Yasası’na hem de Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Yasaya aykırı olduğuna hükmetmiş, söz konusu uygulamayı iptal etmişti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) özerk yapısını tasfiye ederek üye atamalarını hükümetin belirlemesini öngören düzenlemeye ilk somut tepki YÖK üyesi Prof. Dr. Mustafa İlhan’dan geldi. Prof. İlhan, yeni düzenlemeye göre akademiye atama yapılması durumunda üye olduğu TÜBA’dan istifa edeceğini açıkladı. TÜBA’nın değişen yapısıyla özerkliğinin elinden alınmasının ardından YÖK ve hükümetin akademiye üye atama hazırlığı sürüyor. Yeni düzenlemeye göre üye sayısı 300’e çıkan TÜBA’nın 100 üyesinin Bakanlar Kurulu, 100 üyesinin de YÖK tarafından belirlenmesi öngörülüyor. Bu kapsamda YÖK’te bir süredir TÜBA’ya üye belirlenmesine yönelik yapılan çalışmaların tamamlanmak üzere olduğu belirtilirken, bu konuda ilk somut tepki de YÖK’ten geldi. TÜBA asli üyesi ve YÖK üyesi olan Prof. Dr. Mustafa İlhan, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, dünyanın hiçbir ülkesinde buna benzer bir uygulamanın olmadığına ? Prof. Dr. İlhan, YÖK ya da hükümet tarafından akademiye atama yapılırsa TÜBA’dan istifa edeceğini söyledi. dikkat çekti. Bilim akademisi olmanın en önemli özelliğinin özerklik olduğuna ve bu kapsamda akademilerin kendi üyelerini belirlediklerine işaret eden Prof. İlhan, 27 Ağustos 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kanun hükmünde kararnameyle TÜBA’nın özerkliğinin elinden alın dığını vurguladı. Prof. İlhan, yeni düzenlemeye göre TÜBA dışında, YÖK ya da hükümet tarafından akademiye herhangi bir üyenin atamasının yapılması durumunda üye olduğu TÜBA’dan istifa edeceğini belirtti. Akademinin değişen yapısının ardından konu hakkında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen TÜBA Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat, düzenlemenin yanlış olduğunu belirterek yeniden ele alınmasını istemişti. Cumhurbaşkanı Gül ile yaptığı görüşmenin ardından süreci değerlendirerek hareket etme kararı olan TÜBA üyelerinin çoğu, akademinin yapısını değiştiren düzenlemede ısrar edilmesi durumunda TÜBA’dan istifa ederek özerk bir yapıda kurulacak yeni bir kurum altında örgütlenmeyi düşününüyor. Türey Köse, Ayşe Sayın, Erdem Gül [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle