25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EKİM 2011 SALI EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 11 Grant Thornton’a göre küresel iyimserlikte 2011 yılı üçüncü çeyreğinde benzeri görülmemiş bir çöküş oldu Avrupa kaynaklı borç krizi, gelişmekte olan piyasalardaki güven sarsılmasının bir numaralı sebebi olarak görülürken, Türkiye iyimserlik göstergelerinde 26 puanlık düşüş yaşadı. İyimserlik dibe vurdu Özgüven daralması var Grant Thornton International Başkanı Ed Nusbaum, göstergelerin, ekonomik krizin yaşandığı 2009’dan bu yana gözlemlenen en kötü rakamlara işaret ettiğini belirterek olumsuz beklentinin ve kötümserliğin, büyüme beklentilerini de sekteye uğrattığını söyledi. Nusbaum “Araştırmaya katılanlar, bizlere, gelecekte olabileceklere karşı kontrol imkânlarının artık bulunmadığını hissettiklerini ve bu algının da istikrar ve büyüme elde etmeye yönelik adımların bir işe yaramayacağını hissetmelerine sebep olduğunu anlatıyorlar. Sadece 3 ay önce, iyiye gidermiş gibi görünen küresel ekonomi, şimdilerde yerini tamamen belirsizliğe bırakmış durumda. İki yıl önce, gelişmekte olan piyasaların, krizin atlatılmasına destek olması öngörülürken, şimdi onlarda da belirgin bir özgüven daralması gözleniyor” dedi. 1999’dan Sonra Katmerli Cinayet Türkiye günün yaşam, teknoloji koşullarında en son büyük deprem dersini 17 Ağustos 1999’da almıştı. 7.4 büyüklüğündeki bir depremle, yakın yılların dünyada örneği görülmeyecek kayıplarını yaşamıştık... Resmi verilerle 17 bin 480 ölü, 43 bin 953 yaralı, 133 bin 643 bina yıkımı, 600 bin evsizle yüz yüze kalmıştık... Yasal devlet, afet bölgesi yükümlülüklerinden sıyırmak adına resmi istatistikler üzerinde oynandığından, gerçek ölü sayısının 50 binlere, yaralı sayısının 100 binlere çıktığı deprem sonrası, bölgenin terki ile verilerin kolayca kanıtlanamaz olduğu söylentilerine toplum inandırılmıştı... Bu depremin ardından gelen, artçı depremler kadar yıkıcı büyük ekonomik kriz de yüklenince, Ecevit başkanlığındanki koalisyon iktidarından öte, iktidardaki partilerin tümü için seçim yıkımını da getirmişti... Sonraki yıllarda dünyada birçok örneği yaşanan, birkaç puan üstü, yıkım gücü her puan artışında katları ile ağırlaşan şiddetteki depremlerde ölüyaralıyıkılan bina sayılarının Türkiye’den az olması ile utanmanın ötesinde, depreme dayanıksız binaları yapma suçu, cinayetlerinden utancın ötesinde hesap vermemiz, hesaplaşmamız gerekirken, gözlerimizi yumup kulaklarımızı tıkamayı yeğledik... Göreceli bizden yoksul, bilimsel teknolojik gelişmişlikte birikimsiz ülkeler depreme dayanıklı binalara sahip olma, bu anlamda cinayet işlememe konusunda bize göre hep daha yüksek not alıp aklandılar... En son Japonya bizim için yüz kızartıcı, çok çarpıcı örnekti; deprem cinayetlerine karşı önlem almada başı çeken ülkede, bizimkinden çok daha büyük şiddetteki depremde yıkılan bina, ölen, yaralanan olmamıştı. Onlar da tsunamiyi öngörememiş, önlemlerini alamamışlardı. Bir de nükleer santralın siyaseten getirisi ağır basmış olmalı; bile bile lades demişlerdi. Siyasi sorumluları bunun bedelini hemen ödediler bile... Çağında yapılaşma koşullarında en düşük şiddetteki depremde en yüksek can kaybı, yaralı, bina yıkımı suçunu işlemiş ülke olarak 17 Ağustos 1999’dan gereken dersleri çıkarmış olmalıydık, değil mi? Bina yıkımı, deprem cinayeti sorumluluğu ile hesaplaşmayı denemeye kalmadık ki ders çıkarmış olalım? En uzun hapis yatmış, yakın tarihte serbest kalan müteahhidin hapishane çıkış kapısındaki söyledikleri çok taze, kulaklarımda: “Beni günah keçisi olarak tek başına kurban ettiler.” Yakınması tabii ki çok haklıydı. Bilime aykırı olarak verilen ruhsatlardan gelir payı almak üzere suç işleyen belediyelerin yönetimlerinden, bina dayanıklılığında bilimsel verileri yok sayan, malzeme çalıp kâr etmeyi yeğleyen, çoğunluk kaçak yapılaşmaya uzanan halkada ortak cinayetlerin ortak suçluları o kadar kalabalıktı ki... Siyaseten hesaplaşmaktan ödümüz koptu diyelim... Katmerli cinayet suçluluğu anlamına gelen bugünkü tabloyu yaratmaya ne demeli? Belediyelerde ağırlıklı siyasal örgütlenmesini yapmış, bir önceki depremin ekonomik krizine siyaseten iktidarı borçlu olan AKP iktidarlarında 2002 sonrası yapılanlar, daha doğrusu yapılmayanlarla cinayet suçluluğunda ortak sorumluluklarımızın katmerlenmesine ne demeli? Var olan yapılaşma koşullarında büyük kentlerimiz, en ürkütücüsü İstanbul senaryolarında, dünya ölçeklerinde çok da şiddetli sayılmayacak Van depremi 7.2 büyüklüğü ile İstanbul’u vursaydı, ölüyaralıyıkılan bina sayısı ne ölçeklerde katlanırdı? Bence yanıtı, belediyelerimizde 17 Ağustos sonrası yapılmış bilimsel araştırmalar, çalışmalarla fazlası ile ayrıntılı olarak var.. Ne Van’da yaşandığı üzere, ne de İstanbul’da yüksek yaşanılırlık olasılığı ile yapılaşma boyutunda alınmış önlemler sıfıra sıfır elde var sıfır ölçeğinde.. Tabii ki yeni toplu, kaliteli yapılaşmalarda, yasal önlemlerin de katkısıyla güvenliğin olduğuna inanmak istiyoruz. Ne de olsa betonarme, kullanılan demir malzeme tekniğinde Türkiye en ileri ülkeler düzeyinde... Van depreminde yeniden tanık olduğumuz katmerli cinayet içeriğindeki sonuçlar, sayısız yasal suçun, inşaat sahibinden denetim sorumlularına, belediyelere uzanan bir halkada işlenmesi ile bağlantılı bir durum.. Kamu binaları, camiler, Kuran kursları.. yıkımları tek kelime ile müteahhitliğin, belediyeciliğin her süreçteki yolsuzluk, vurgunlarının, kaçağın ürünleri.. Bu kez siyasi kaygılardan uzak bir cinayet suçlularıyla hesaplaşmayı beklemek en doğal hakkımız. 17 Ağustos sonrası TMMOB teknik heyetlerinin raporlarına konu olan mühendislik taramalarında, günlerce yanlarında dolaşmıştım. Deprem bölgeleri, fay hatları üzerindeki üst düzey işlenen, genel sayılabilecek ortak suçların üzerine, binaların özelinde olup bitenleri, bile bile işlenmiş cinayet suç ortaklıklarını, göre göre ben bile sayabilirdim.. Devrilmiş, yine de sapasağlam kalmış bina, Sakarya bölgesinde daha önceki depremlerden ders alınarak kolon kalınlıklarından, malzemeden çalınmamış bina demekti. Sağlam zemine oturacak tekniğe uyulmadığı için yan yatmışlardı. Tuzla buz olanları, çok sayıda insan ölümüne yol açanları ise kolon, malzeme hırsızlığı, sonradan bina dengeleri üzerinde oynamaların sonucuydu. Van’da aynı suçlarla yüz yüze kalmanın hesabı kimlerden sorulacak? Ekonomi Servisi Grant Thornton’un araştırmasına göre küresel iyimserlikte 2011 yılı üçüncü çeyreğinde benzeri görülmemiş bir çöküş oldu. Grant Thornton’un, şirketlerin üst düzey yeneticileri ile gerçekleştirdiği ve aralarında Türkiye, Çin, Hindistan, ABD, İngiltere, İspanya, İtalya, Yunanistan’ın da bulunduğu 39 ülkede yaptığı iyimserlik araştırmasının sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre, 3. çeyrek sonu itibarıyla, küresel iyimserlik göstergesi adeta dibe vurarak yüzde 31’den yüzde 3’e düştü. Aynı anda, içinde bulunulan ekonomik ortam, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomileri de etkisi altına aldı. Çin ve Hindistan’da iyimserlik göstergesi 2. çeyreğe göre 29’ar puan azalırken, Türkiye’deki düşüş 26 puanı gördü. Gelişmiş ülkelerde ise düşüş çok daha dramatik. Kuzey Amerika yüzde 43’ten yüzde 3’e düşerken, Avrupa Birliği yüzde 34’ten 0’a kadar düştü. Türkiye’de ise 2. çeyrek sonunda yüzde 57’yi gösteren tablo, 3. çeyrek sonunda yüzde 31’e geriledi. Geçen çeyrekte, istihdam ve kârda büyüme ifade eden ekonomilerde bile rakamlar, küresel ölçekte istihdamda 11, gelirde 10 ve kârlılıkta 9 puanlık düşüşlere işaret etti. Türkiye’de ise, istihdam, gelir ve kârlılığa ait beklenti rakamlarında düşüş oranları 29, 17 ve 5 yüzde puanı olarak gerçekleşti. Küresel ölçekte büyümenin önündeki en büyük engel yüzde 32’lik oranla talep azlığı olurken Türkiye’de ise büyümenin önündeki en ABD’nin notu yeniden düşebilir Ekonomi Servisi Bank of America Merrill Lynch, ABD’nin Standard & Poor’s’tan (S&P) sonra bir başka kredi derecelendirme kuruluşundan da not darbesi alabileceğini açıkladı. S&P, ağustosta ülkenin kredi notunu en yüksek not olan “AAA” dan “AA+”ya düşürmüş ve görünümü negatif olarak açıklamıştı. Merrill Lynch’in araştırma notunda, ABD Kongresi’nin uzun vadede sürdürülebilir bir plan oluşturmamasının not indirimini tetikleyeceğine dikkat çekildi. Bankanın Kuzey Amerika ekonomisti Ethan Harris raporda, “Kuruluşlar, yeni not indirimlerinin olabileceğini kuvvetli biçimde vurguladı. Bu nedenle biz, kasım sonu veya aralık başında süper komite çökerse, o zaman en az bir not indirimi bekliyoruz” dedi. büyük engeller sorusuna verilen cevaplarda yüzde 44 ile yetenekli işgücüne erişim zorluğu, yüzde 39 ile talep azlığı ve yüzde 39 ile finansman maliyeti öne çıktı. Avrupa kaynaklı borç krizi, gelişmekte olan piyasalardaki güven sarsılmasının bir numaralı sebebi olarak görülürken araştırmada “Türk işadamları, dünyanın birçok bölgesine göre çok daha iyi seyreden bir ekonomide faaliyet göstermelerine rağmen oldukça temkinliler. Bunun en büyük kanıtı, iyimserlik göstergelerindeki 26 puanlık düşüş ve bir önceki çeyrek sonunda iyimserlikte 39 ülke arasında 14. sırada yer alırken, 3. çeyrek sonunda 20. sıraya düşmeleri” değerlendirmesi yapıldı. Sarkozy’den Cameron’a: ‘Kapa çeneni’ Ekonomi Servisi Avro’yu kurtarmak için pazar günü bir araya gelen Avrupalı liderler arasında gerginlik had safhaya ulaştı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, AB zirvesinde İngiltere Başbakanı David Cameron’u saldırgan bir dille azarladı. Toplantıda söz alan Cameron, İngiltere’nin çıkarlarını korumak için teminat isterken kriz önlemleri konusunda AB üyesi 27 ülkenin tamamına danışılması gerektiğini söyledi. Bu çıkış karşısında Sarkozy Cameron’a, “kapa çeneni” diye bağırdı ve ardından “Sürekli bizi eleştirip, neler yapmamız gerektiğini söylemenizden bıktık. Avro’dan nefret ettiğinizi söylüyor, sonra da toplantılarımıza müdahale etmek istiyorsunuz” dedi. Öte yandan liderler bankaların yeniden sermayelendirilmesi ve bono piyasasında yayılmayı önlemek için kurtarma fonunun nasıl genişletileceğinde anlaşmaya yaklaştılar. Ancak karar çarşamba ikinci zirvede alınacak. ºFransa, krizden çıkmak için Avrupa Finansal İstikrar Fonu’ndan (EFSF) sınırsız kaynak kullanılması talebinden, Almanya’nın direnişiyle vazgeçmek zorunda kaldı. Toplantıda uzlaşılan ve çarşamba son halini alacak 5 maddelik strateji şöyle: Aşırı borçlu ülkeler taahhütlerini yerine getirecekleri konusunda Avro Bölgesi’nin kalan üyelerini ikna edecek. Yeni kurtarma paketinde özel sektörün de katkısıyla Yunanistan’ın borçları kırpılacak. EFSF’nin yetki ve kaynakları azami arttırılacak. Avrupa bankalarına koordineli sermaye enjeksiyonu yapılacak. Avro Bölgesi’nde mali entegrasyon derinleştirilecek. KISA... KISA... TCMB’den eylem planı Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, çarşamba Türk Lirası’nın değerini önemli ölçüde güçlendirecek beş maddeli bir eylem planı açıklayacak. TCMB ayrıca dün 350 milyon dolarlık döviz ihalesi açtı. İhaleye 727 milyon dolarlık teklif geldi. Dolar 1.82 TL’nin altına geriledi. Hollandalı banka ABN Amro, Avro Bölgesi’nde sıkıntıdaki bankaların satmaya hazırlandıkları finansal varlıkları almayı hedeflediğini duyurdu. Kamuya ait bankanın Üst Yöneticisi Gerrit Zalm, “Sermayemiz çok iyi, portföy almada kesinlikle ilgiliyiz” dedi. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Rus bankacılık sisteminin görünümünü “durağan”dan “negatif”e düşürdü ve indirime karşı uyardı. ABN Amro, AB bankalarına talip Rus bankalarına not şoku C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle