23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 14 EK M 2011 CUMA 4 HABERLER Ankara’daki Hopa iddianamesinde terör örgütü üyeliği ile suçlamanın maddi kanıtı evlerde ele geçirilen dokümanlar Çözüm İktidardakiler kimi yakınmalara katılıp da “haklısınız” demiyorlar mı, deli oluyorum. Bu hak vermenin ardından, yakınılan aksaklığın giderilmesi için bir girişimde bulunulsa, eleştirmek yerine tabii ki ilgili kişiye teşekkür bile etmemiz gerek. Ama öyle olmuyor, eleştiriye hak veren kişi “haklısınız, biz de şikâyetçiyiz” demekle yetiniyor. İktidar yakınma makamı değil, icraat mevkisi olduğuna göre burada bir rol difüzyonu (karışması) var. İktidarda olanlar, yakınılır durumu eleştirmekle yetinip bir şey yapmazlarsa, bunu kim düzeltecek? Muhalefet mi? Basın mı? Bu ne çarpık zihniyettir. Her neyse, bu tutumu çok eleştirdik, AB’den sorumlu Egemen Bağış için de aynı şeyleri bir kez daha yineleyecek değiliz. Üstelik, Sayın Bağış AB ülkelerindeki tutukluluk sürelerinin araştırılması için bürokratlarına emir vermiş ve konuyu Bakanlar Kurulu’na da intikal ettirmiş. Galiba, tutuklu milletvekilleri sorununun çözümünü burada aramak doğru olacak. Unutmayalım ki asıl sorun, sanık ister milletvekili olsun, ister olmasın, tutukluluk süresinin uzunluğundan kaynaklanmaktadır. Cüneyt Arcayürek’in 12.10.2011 tarihli köşesinde bildirdiğini göre, Bağış’ın yaptırdığı araştırmanın sonuçlarına göre, söz konusu ülkelerdeki azami tutukluluk süreleri şöyle: İngiltere 4, Almanya 6 ay, Fransa ve Belçika da en çok 1 yıl; İtalya, Portekiz, İspanya ve Yunanistan’da en fazla 2 yıl. Yirminci yüzyılın üçüncü çeyreğinin sonlarına kadar otoriter eğilimli Avrupa Akdeniz’i ülkelerinde bile en uzun sürenin 2 yıl olduğu göz önünde tutulursa, Türkiye’deki tutukluluk sürelerinin güvenlik mülahazalarıyla da açıklanmasına imkân olmayan hukuk devleti ve demokrasi ilkelerine aykırı olduğu kolayca anlaşılabilir. Unutmayalım ki, çağdaş demokrasi, güvenlik mülahazalarıyla, kişi hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına izin vermez. Sekiz yıl, 10 yıl gibi azami tutukluluk sürelerinin geçerli olduğu rejimler ise çağımızda “OHA demokrasileri” olarak nitelenirler. Demek ki uzun tutukluluk sürelerinin çözümü buradadır. Ve sorun tutuklu milletvekilleriyle sınırlı değildir. Burada CHP’ye de önemli bir görev düşmektedir. CHP hemen tutukluluk sürelerinin makul düzeye indirileceği bir yasa önerisini Meclis’e sunmak durumundadır. Evet, sorunun çözümü yargıda değil, TBMM’dedir. Yargıdaki sorunun çözümü de tutukluluk sürelerine sınırlama getirecek yasa ile Meclis’te bulunacaktır. Bu konuda AKP’nin inisiyatif kullanmasını beklemek abestir. Sorun CHP ile BDP’nindir, inisiyatif de onlara düşmektedir. AKP’yi inisiyatif kullanması için sıkıştırmak ne kadar güçse onun da muhalefetin tutukluluk sürelerinin sınırlanması konusundaki girişimleri karşısında ayak diremesi, o kadar güç olacaktır. Böyle bir direnmenin, bu medyaya rağmen kamuoyunda destek bulması pek mümkün görünmüyor. Bütün bu sonuçların sağlanması için muhalefetin harekete geçmesi gerekmektedir. Hadi CHP’liler, hadi BDP’liler, biraz kıpırdayın! Ve sorunu sahiden çözmek ya da çözümün önünde engel oluşturmaya çalışanları suçüstü yaparak teşhir etmek istiyorsanız, gecikmeden harekete geçin! Demokrasiye ve sorunlarınıza aynı anda sahip çıkmaya çalışmanın yolu, hiç kuşku yok ki, budur. Bu örgütün silahı kitap Ankara’daki Hopa iddianamesinde 28 kişi silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlanırken buna “evlerde ele geçirilen dokümanlar, kitaplar, dijital belgeler ile yayınların niteliği” kanıt olarak gösterildi. ddianamede vekil Ertuğrul Kürkçü de terörist ilan edildi. AL CAN ULUDAĞ ANKARA AKP Ankara İl Başkanlığı önünde 31 Mayıs günü yapılan Hopa protestosuna ilişkin hazırlanan iddianamede tartışma yaratacak suçlamalar yer aldı. İddianamede sanık olarak yer alan 28 kişi, “silahlı” Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (THKP/C) terör örgütü üyeliğiyle suçlanırken bunların delili olarak “silah” değil evlerde ele geçirilen “dokümanlar, kitaplar, dijital belgeler ile yayınlar” gösterildi. Özel yetkili Ankara Savcılığı tarafından hazırlanan ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, 22’si tutuklu 28 kişi hakkında 30 yıla kadar hapis istendi. Sanıkların evlerinde ele geçirilen eşyaların dökümlerine yer verilen iddianamede, 50 farklı isimde 90 kitap, 87 dergi, 7 afiş, çok sayıda bildiri, doküman ile Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, Hüseyin Aslan ve Yusuf Aslan’ın resimleri ile bunların içerikleri tek tek sıralandı. Ayrıca bazı sanıklara ait siyahbeyaz puşi ve kapüşonlu montlara el konulduğu belirtildi. Dergilerin çoğunluğunu 1996’da yasaklanan “Devrimci Gençlik” ile “Halkın Devrimci Yolu” ve “Feminist Politika” oluşturdu. Halkevleri 20. Dönem Çalışma Raporu dahi iddianameye girerken kimisi 70’li yıllardan bu yana yasak olan 90 kitaptan bazıları şöyle: Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Ne yapmalı, Gençlik Üzerine (Lenin), Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri (Marx ve Engels), İdam Gecesi Anıları (Halit Çelenk) Kesintisiz Devrim (Mahir Çayan), Kanı Kanla Yıkamak İnsan Hakları ve Türkiye (Muzaffer İlhan Erdost), Fransa’da İçsavaş (Marx), Felsefenin Temel İlkeleri (Georges Politzer), Biz Ona Devrim Diyorduk, Geçmişi Aşabilmek, 12 Eylül ve Türkiye Gerçeği Devrimci Yol Savunması (Oğuzhan Müftüoğlu). İddianamede, örgütsel direnişin her döneminde silahlı mücadelenin yapılması gerektiğini benimseyen THKP/C’nin Mahir Çayan liderliğinde, Münir Ramazan Aktolga, Ertuğrul Kürkçü, Yusuf Küpeli, İlhami Aras ve Ulaş Bardakçı tarafından 1971 yılında kurulduğu anlatılarak Çayan ve arkadaşlarının öldürüldüğü Kızıldere operasyonu için “Rehin tutulan yabancı uyruklu üç radar teknisyeni teröristlerce öldürülmüş, Ertuğrul Kürkçü isimli terörist ise sağ yakalanmıştır” ifadesi kullanıldı. Şüphelilerin örgütle bir ilgilerinin olmadıklarını söylediği kaydedilen iddianamede, buna karşın “bu savunmaya itibar edilmeyerek” şu kanaate varıldı: “Şüphelilerin ikametgâhlarında ele geçirilen dokümanlar, kitaplar, dijital belgeler ile yayınların niteliği (...) şüphelilerin terör örgütlerinin ideolojileri doğrultusunda terörün tanımında yer alan şiddet eylemleri içerisinde yer aldıkları, eylemlerinin süreklilik ve çeşitlilik arz ettiği.. örgütün bilgi ve istemi içinde örgüt adına suç işleyerek örgüt üyesi oldukları kanaatine varılmıştır.” Savcının, iddianamesinin sonuna “İddianamenin bir örneğinin yükseköğretim öğrencisi ve kamu görevlisi olan şüphelilerin öğrenim gördükleri fakülte dekanlıklarına ve çalıştıkları kurum amirliklerine yollanmıştır” notunu düşmesi dikkat çekti. Daha önce bu tür eylemlere katılan birçok öğrenci eğitim gördükleri üniversitelerden atılmıştı. Dün görülen 13. duruşmada söz alan Şenoğlu “Gazeteci olmam ve sosyal kişiliğim nedeniyle davaya dahil edildiğimi düşünüyorum” dedi. Namaz ise 5 yılı aşkındır tutuklu olduklarını belirterek tahliye talep etti. Mahkeme ise talepleri sanıkların kuvvetli suç şüphesi altında gerekçesiyle reddetti. Vezneciler’deki Ü Fen Fakültesi girişinde toplanan öğrenciler, “AKP’nin, sermayenin değil, üniversiteler bizimdir”, “ mamın ordusu üniversiteden defol”, “AKP dışarı, bilim içeri” yazılı pankart ve dövizler taşıdı. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) İÜ’de 37 öğrencinin gözaltına alınması protesto edildi ‘AKP dışarı, bilim içeri’ İstanbul Haber Servisi Öğrenci Kolektifleri, İstanbul Üniversitesi (İÜ) akademik yılı açılış töreninde Başbakan Tayyip Erdoğan’ı protesto ettikleri gerekçesiyle 37 öğrencinin gözaltına alınmasını protesto etti. Erdoğan’ı protesto ettikleri gerekçesiyle 37 öğrencinin gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla dün Vezneciler’deki İÜ Fen Fakültesi girişinde toplanan öğrenciler, “AKP’nin, sermayenin değil, üniversiteler bizimdir”, “İmamın ordusu üniversiteden defol”, “AKP dışarı, bilim içeri” yazılı pankart ve dövizler taşıdı. Gözaltına alınan ve emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakılan öğrencilerden Dilara Aydın, üniversite açılışına öğrencilerin alınmamasına tepki göstererek “Üniversitenin açılışında öğrenciler dışında Yusuf Ziya Özcan, Egemen Bağış, Sümeyye Erdoğan ve hatta Fatih Terim bile yer alırken öğrenciler içeri alınmamıştır. Başbakan’ın gelmesiyle okulumuzda olağanüstü hal ilan edilerek dersler iptal edilmiş, birçok öğrenciye suçlu muamelesi yapılarak üstleri aranmıştır” dedi. İÜ Hukuk Fakültesi öğrencisi Ali Coşkun ise “Gözaltında ‘Siz Başbakan’a nasıl küfredersiniz’ diyerek tekmelendik” dedi. Gözaltına alınan öğrencilerinden 25’i emniyetteki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı. 10 öğrenci ise dün ifadelerinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılıkta ifade veren öğrenciler serbest bırakıldı. Yaşı küçük olması nedeniyle Çocuk Şube Müdürlüğü’nde tutulan son iki öğrenci deakşam saatlerinde serbest bırakıldı. MLKP davası H LAL KÖSE 5 yıldır sürüyor Özgür Radyo Genel Yayın Yönetmeni Füsun Erdoğan, Atılım Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu, Atılım yazarı Bayram Namaz, 5 yılı aşkın bir süredir MLKP örgütünün yöneticisi oldukları iddiasıyla tutuklu yargılanıyor. ‘AKP SİYASİ RANT PEŞİNDE’ Öcalan: Süreci hükümet tıkadı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla gönderdiği mesajda “Süreci biz tıkamadık, hükümetin tavrına bağlı olarak kesilmiş durumda. Çözümün kilidi AKP’nin elinde” dedi. 2 aydır avukatlarıyla görüştürülmeyen Öcalan, kardeşi Mehmet Öcalan ile çarşamba günü yaptığı görüşmenin ardından bir mesaj gönderdi. Öcalan, mesajında hükümetin süreçten siyasi rant sağlamaya çalıştığını ifade ederek “Süreci bir yere kadar getirmiştik. Ancak şu an itibarıyla tıkanmış durumda. Ancak başlaması durumunda ben yine kanın ve ölümlerin durması için elimden geleni yapacağım” dedi. Görüşmelerin önünü hükümetin kapattığını anlatan Öcalan, “Bunun önünün yeniden açılması ve akan kanların durdurulması için adım atılmasını bekliyoruz. Kürt sorunu ağır bir sorundur. Mücadeleyi biz başlattıksa, çözüm de yine bizimle gelir. Bu sorunu Kandil, PKK ve ben ortaya koymuşsam çözecek olan da bizleriz. Demokratik çözüm gelebilir. Belki de savaş daha da boyutlanır” ifadelerini kullandı. AKP’DEN SEÇİM HAMLELERİ zmir için ‘derin’ hesap AKP, seçimlerde zmir’deki belediyeleri kazanabilmek için CHP’li yerel yönetimlerin projelerini üstlenmeye hazırlanıyor. HAKAN D R K ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER İZMİR İzmir’de yerel seçim hareketliliği erken başladı. Geçen genel seçimlerde stratejisini “yerel yönetim eleştirisi” üzerine kuran AKP, CHP’lilerin yönetimindeki belediyeleri elde edebilmek için şimdiden hamlelere başladı. İzmir’den milletvekili seçilen ve “potansiyel aday” gözüyle bakılan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ilçelerin yaşama geçirilemeyen projelerin ayrıntılı listesini istedi. Yıldırım, talebini valiliğe iletti. Valilik de kaymakamlıklar aracılığıyla belediyelere yazı gönderdi. Başta Karşıyaka ve metropol ilçeler olmak üzere CHP’li belediyeler de önemli projelerini Yıldırım’a ulaştırdı. Bu hamle, doğrudan doğruya seçimlere yönelik çalışma olarak değerlendirildi. CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır, “Artık projeleri çalmıyorlar, anlaşılan bu işi aleni yapıyorlar. Umarım yine kamuoyunda tartışılmamış projeleri oldu bittiye getirerek karşımıza çıkmazlar” dedi. AKP, seçim hazırlığını “derinden” yürütürken CHP’liler ise yine parti içi mücadelede efor harcıyor. İl yönetimine karşı çıkan isimlerin olağanüstü kongre toplanması için başlattıkları imza süreci önceki gün sona erdi. Muhalifler, gereken 311 imzaya ulaştıklarını ileri sürüyor. ‘Tutuklama fabrikası gibi...’ İstanbul Haber Servisi BDP PM, İstanbul İl Yönetim Kurulu üyeleri ve ilçe başkanlarının da aralarında bulunduğu 95 kişinin tutuklanmasına itiraz edildi. ÇHD, Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve İHD üyesi avukatlar, Kürt siyasetçilerin serbest bırakılmasını ve özel yetkili mahkemelerin kapatılmasını istedi. Beşiktaş’taki adliye önünde toplanan grup adına avukat Ercan Kanar, özel yetkili mahkemelerin anayasayı ayaklar altına aldığını savunarak, “Bu mahkemeler tutuklama fabrikasına dönüşmüş durumda. F Tipi cezaevleri Kürt siyasetçiler, üniversiteli gençler, sosyalist muhalifler için toplama kampına dönmüştür” dedi. Öte yandan geçen hafta İstanbul’da yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınarak tutuklanan 95 kişi arasında KCK içindeki hiyerarşide PKK elebaşı Murat Karayılan’dan sonra gelen 3 kişilik ‘KCK Yürütme Kurulu’ndan Kudbettin Yazbaşı ve Nihat Oğraş’ın da olduğu ortaya çıktı. C MY B C MY B Üst düzey 2 isim tutuklandı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle