19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 27 EYLÜL 2010 PAZARTES 10 DIŞ BASIN [email protected] Venezüella savaşõ kõzõşõyorİGNACİO RAMONET Önümüzdeki haftalarda Latin Amerika’daki ideolojik üstünlük kavgasõnda iki önemli ve belirleyici karşõlaşma olacak: Venezüella’da 26 Eylül’de yapõlacak genel seçimler ve 3 Ekim’de Brezilya’da gerçekleşecek başkanlõk seçimleri. Bu büyük ülkedeki başkanlõk seçimini eğer demokratik sol kazanamazsa politik sarkaç bu kõtada, Şili, Kolombiya, Peru, Meksika, Honduras, Kosta Rika ve Panama ile birlikte yönetimdeki sağ iktidarlara doğru eğilmiş olacak. Ancak bu, az bir olasõlõk. Merkez sağda yer alan Brezilya Sosyal Demokrat Partisi’nin adayõ Jose Serra’nõn, ülkesinde çok sevilen ve eğer anayasa izin verseydi üçüncü dönem için kolaylõkla seçilebilecek olan Başkan Lula’nõn desteklediği ve iktidardaki İşçi Partisi’nin adayõ olan Dilma Russef’i geçmesi imkânsõz gibi. Sonuç olarak uluslararasõ tutucu güçler bir başka cepheye, Venezüella seçimlerine odaklandõlar. Başkan Chavez’i ve Bolivarcõ devrimi zayõflatmak için saldõrõya geçtiler. Ulusal meclis için 165 milletvekili seçilecek. 2005 yõlõnda muhalefetin seçimleri boykot etmesi nedeniyle şimdiki meclisin büyük çoğunluğu Chavez yanlõsõ üyelerden oluşuyor. Bu kez öyle yapmayacaklar. Chavez’e karşõ duyduklarõ kinle bir araya gelmiş sayõsõz parti ve farklõ organizasyonlar MUD (Demokratik Birlik) adõ altõnda Chavez’in partisi PSUV (Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi) ile çekişiyorlar. Bolivarcõ hükümet, kaçõnõlmaz olarak yeni parlamentoda bir öncekine oranla daha az sayõda parlamentere sahip olacak. Önemli olan hangi oranda olacağõ. Büyük reformlar programõnõ sürdürebilecek bir çoğunluğu sağlayabilecek mi? Muhalefet devrimi frenleyecek güce ulaşabilecek mi? Meclisteki koltuklarõn yüzde 60’õ isme göre, yüzde 40’õ ise orana göre belirlenecek. Geçerli oylarõn yüzde 50’sinden fazlasõnõ alan liste koltuklarõn yüzde 75’ine sahip olacak. Bu önemli, çünkü Venezüella anayasasõna göre, temel yasalarõn geçmesi için vekillerin üçte ikisinin, başkana kanun hükmünde kararname çõkarma yetkisi verilebilmesi için vekillerin 5/3’ünün oyu gerekiyor. Başka deyişle muhalefetin 165 vekillikten 56’sõnõ almasõ temel yasalarõn çõkmasõnõ önlemeye yetecek. 67 koltukla ise kanun hükmünde kararnameleri engelleyebilecek. Şimdiye dek temel reformlar kanun hükmünde kararnameler sayesinde gerçekleştirilebilmişti. Bu yüzden Venezüella savaşõ öyle çok enerjiyi harekete geçirdi ki Başkan Chavez’e karşõ yürütülen uluslararasõ karalama kampanyalarõ had safhaya ulaştõ. Son aylarda saldõrõlar peşi peşine geliyor: Önce su stoklarõnõn yetersizliği ve elektrik kesintileri (şimdi sorun çözülmüş durumda) için hükümeti suçladõlar. Ülkeyi etkileyen kuraklõğõn iklim değişikliğinin sonucu olduğundan hiç söz etmediler. Daha sonra eski Kolombiya Başkanõ Alvaro Uribe’nin hiçbir kanõta dayanmayan suçlamalarõnõ defalarca gündeme getirdiler: Sözde Venezüella Kolombiyalõ gerillalar için bir sõğõnak olmuştu Bu iddia yeni başkan Santos’un Hugo Chavez’le Kolombiya Santa Marta’da 10 Ağustos’ta yaptõğõ görüşmeden sonra terk edildi. Chavez, burada gerilla örgütüne silahlõ mücadeleye son verme çağrõsõnõ bir kez daha yineledi: “Bugünün dünyası artık 1960’lar gibi değil, Kolombiya’da silah gücüyle iktidar olmanın koşulları yok. Tersine bu durum ABD için Kolombiya’ya yerleşmek ve oradan Ekvador, Venezüella, Nikaragua ve Küba’ya saldırmak için bir bahane oluşturuyor” dedi. Yoksulluk geriledi Tüm kanõtlara karşõ, nefret medyasõ hâlâ Venezüella’da politik özgürlüklerin kõsõtlandõğõnõ, düşünce özgürlüğüne karşõ sözde bir sansürün olduğunu iddia etmeyi sürdürüyor. Televizyon kanallarõnõn ve radyo yayõnlarõnõn yüzde 80’inin özel sektörün elinde olduğunu söylemekten kaçõnõyorlar. 1999’dan beri Venezüella’da hiçbir uluslararasõ kuruluşun sorgulamadõğõ 15 demokratik seçimin gerçekleştiğini görmezden geliyorlar. Gazeteci Jose Vicente Rangel’in işaret ettiği gibi Venezüella’da her yurttaş binlerce siyasi parti, sendika ya da sosyal organizasyondan birine üye olabilir ve herhangi bir sõnõrlama olmaksõzõn kendi görüşlerini ve düşüncelerini tartõşmak için ülkenin her yerinde dolaşabilir. Hugo Chavez’in başkan seçilmesinden bu yana sosyal yatõrõmlar 1988-1999 dönemine oranla 5 kat arttõ. Venezüella’nõn Birleşmiş Milletler’in 2015 için belirlediği Milenyum Hedefleri’nin neredeyse tamamõna ulaşmõş olmasõ belirleyici anahtar olacak. Yoksulluk 1999’da yüzde 49.4 iken 2006’da yüzde 30.2’ye, aşõrõ yoksulluk ise yüzde 21.7’den yüzde 7.2’ye düşmüştür. Böylesi özendirici sonuçlar bu kadar nefreti hak ediyor mu? İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (Le Monde Diplomatique, İspanyolca baskı, Eylül 2010) Devlet Başkanõ Chavez’e karşõ yürütülen uluslararasõ karalama kampanyalarõ had safhaya ulaştõ Tüm kanõtlara karşõ, nefret medyasõ hâlâ Venezüella’da politik özgürlüklerin kõsõtlandõğõnõ, düşünce özgürlüğüne karşõ sözde bir sansürün olduğunu iddia etmeyi sürdürüyor. Televizyon kanallarõnõn ve radyo yayõnlarõnõn yüzde 80’inin özel sektörün elinde olduğunu söylemekten kaçõnõyorlar. 1999’dan beri Venezüella’da hiçbir uluslararasõ kuruluşun sorgulamadõğõ 15 demokratik seçimin gerçekleştiğini görmezden geliyorlar. YURİY RAYHEL Türkiye’de, anayasaya değişiklik getirilmesine ilişkin referandum yapõldõ. Referandumun yapõlacağõ gün, bu bilinçli bir seçim miydi bilinmez, askeri darbenin yapõldõğõ tarihin tam 30. yõldönümüne denk düştü. İktidar tarafõndan referanduma sunulan ve kabul edilen değişiklikler, anayasanõn 26 maddesine değişiklik getirilmesine ilişkindi. İktidar, bu değişiklikleri, ülkenin demokratikleşmesinin ve Avrupa Birliği’ne uyum sağlamanõn bir ön şartõ olarak sundu. Muhalefet, anayasada sendikalarõn, kadõnlarõn, çocuklarõn haklarõnõ genişleten ve 12 Eylül darbesini yapanlarõn yargõlanmasõnõn önünü açan değişikliklere karşõ değil. Muhalefetin itirazõ, asõl olarak, yüksek yargõ organlarõnõn üyelerinin atamasõnõn yürütme ve yasamanõn yetki alanõna girmesine karşõ. Zira, yeni değişikliklerle, yüksek yargõ organlarõna yapõlacak atamalarda devlet başkanõ ve parlamento söz sahibi olacak. Parlamentonun çoğunluğu, iktidar partisi milletvekillerinden oluşuyor. 2007 yõlõnda seçilen şimdiki devlet başkanõ da yine iktidardaki AKP’nin üyesiydi. Bu tablo, yüksek yargõ organlarõna yapõlacak atamalarõn iktidarõn çõkarlarõna hizmet edeceğini gösteriyor. AKP, slamcı partilerin devamı durumunda Anayasa Mahkemesi, yakõn yõllarda, AKP’yi kapatmanõn eşiğine gelmişti. Şimdi, parti kapatma yetkisi Anayasa Mahkemesi’nden alõnõp parlamentoya verilerek iktidar partisinin gücü sağlamlaştõrõlmõş oluyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, referandumdan “evet” sonucunun çõkmasõ için yoğun bir kampanya yürüttü. Hatta, konuşurken canlõ yayõnda hüngür hüngür ağladõ. Başbakan’õn kendisi, bundan 12 yõl önce, İslamcõ içeriğe sahip bir şiir okuduğu için hapis yatmõştõ. Başbakan, gözyaşlarõ arasõnda, “İşte bunun için, yani, hiçbir tabunun kalmaması, insanların düşünceleri ya da okudukları şiirler nedeniyle hapis yatmaması için bu değişiklikleri kabul etmeliyiz” dedi. AKP’nin kendisini laik bir parti olarak ilan etmesine rağmen bu parti, önceki yõllarda kapatõlmõş olan bir dizi İslamcõ partinin devamõ durumunda. Erdoğan’õn kendisi, 90’larõn başlarõnda yaptõğõ konuşmalarda demokrasinin bir araç olduğunu, hem laik hem Müslüman olunamayacağõnõ söylemişti. Fakat sonra, liberal demokrasinin ve AB sürecinin savunucusu haline geldi. Muhalefet, onun bu konuda samimi olmadõğõna inanõyor. AKP’lilerin anayasa reformunu, Atatürk’ün laikliğe yönelik çabalarõna nokta koyma amacõnõ taşõdõğõnõ doğrulayan bir olay, geçen haftalarda gerçekleşti. Türkiye emniyet teşkilatõnõn üst düzey yetkililerinden Hanefi Avcı, piyasaya çõkan hatõralarõnda, İslamcõlarõn emniyet teşkilatõ içinde nasõl örgütlendiklerini ortaya koyuyor. Referandumun Türkiye açõsõndan ortaya koyduğu manzaralardan biri de Kürtlerin sistemden kopuş sürecinin kaygõ verici boyutlara ulaşmõş olmasõdõr. Cumhuriyet gazetesi muhabiri Deniz Berktay’õn işaret ettiği üzere, seçmen tabanõ ağõrlõklõ olarak Kürtlerden oluşan Barõş ve Demokrasi Partisi’nin boykot kararõ ilan etmesi sonucunda, Kürtlerin yoğun yaşadõğõ illerin çoğunda katõlõm çok düşük oldu. Öte yandan, Alevi faktörü referandumda etkisini gösterdi ve ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da memleketi olan Tunceli, yüzde 80 oranõnda, “hayır” dedi. Referandumun sonuçlarõ, Türk iş dünyasõndaki değişimi de gözler önüne seriyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yõlõndan sonra ülkede hõzlõ ekonomik büyümenin olmasõ, iş çevrelerini, AKP ile işbirliğine yöneltmişti. Fakat, Deniz Berktay, başka bir noktaya daha işaret ediyor: Yakõn yõllara kadar, liberal eğilimli İstanbul sermayesi, Türk iç siyasetinde büyük etki sahibi idi. AKP ise iktidarda bulunduğu süre içinde, taşra kökenli olan ve kendi eğilimlerine yakõn olan yeni bir sermayedarlar grubunu oluşturup güçlendirdi. Bu durum, 2011’deki parlamento seçimlerinde de AKP’nin şansõnõ önemli ölçüde arttõrõyor. Rusçadan çeviren: Deniz Berktay (Den gazetesi, Ukrayna, 14 Eylül 2010) Tayyip Erdoğan, referandumdan “evet” sonucunun çõkmasõ için yoğun bir kampanya yürüttü. Hatta, konuşurken canlõ yayõnda hüngür hüngür ağladõ. AP DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ İsveç’te ‘Koruyucu Devletin’ Sonu mu?.. Henüz değil. Ama önlem alınmazsa bunun da gerçeleşeceği kesin. Gerçekten de 19 Eylül’de İsveç’teki merkez sağ, yasama seçimlerinde yarışı az farkla önde bitirmesine karşın tarininde ilk kez meclise yeni giren aşırı sağ yüzünden ‘mutlak çoğunluğu’ elden kaçırmış görünüyor. Bu kimilerine göre beklenmeyen, kimine göre ise beklenen yenilgi salt İsveç’te değil Avrupa’nın hemen tümünde büyük yankı uyandırdı. Kesin sonuçlara bakılırsa Sosyal Demokrat Fredrik Reinfeldt’in merkez sağ koalisyonu oyların yüzde 49.2’siyle 349 sandalyelik mecliste sadece üç sandalyelik bir eksiklikle mutlak çoğunluğu kaybetmiştir. Sosyal Demokrat Mona Sahlin’in-Yeşil-Kırmızı bloku ise oyların yüzde 43.7’sini alarak 157 sandalye kazanmıştır. Aşırı sağcı Sverigedemokraterna (İsveçli demokratlar) tarihlerinde ilk kez oyların yüzde 5.7’sini alarak mecliste 20 sandalye kazanmışlardır. Ancak geleneksel sağ ve solun aşırı sağla herhangi bir işbirliğine girmesi söz konusu değil. Nitekim mecliste 178 sandalye ile temsil edilen eski Başbakan Reinfeldt’in dün, “yabancı düşmanlığı ve popülizmle” suçladığı aşırı sağla herhangi bir işbirliğine girmesi beklenmiyor. Ancak istense de istenmese de aşırı sağın meclisteki yeni konumuyla “anahtar rolü” oynayacağı da bir gerçek. Nitekim aşırı sağın bu rolü tepe tepe kullanacağından kuşku yok. Sözcüleri Erik Almqvista, Le Monde gazetesine yaptığı açıklamada, partisinin önüne çıkan fırsatı azami ölçüde değerlendireceğini teyit etmiştir. Ayrıca İsveç Demokratlarının genel sekreteri Björn Söder’in söylemleri de aynı yöndedir. İsveç aşırı sağının köklerinin yeni nazilere kadar uzandığı kimse için sır değil. Bunlar zaman içinde üzerlerindeki gamalı haçları atarak halkın pek yüz vermediği konumdan uzaklaşmak istemişler, ancak yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı ile ilgili söylem ve tavırlarından vazgeçmemişlerdir. Özellikle ülkenin güney kesimlerindeki göreli başarılarında, ülkenin şu anda önde gelen sorunlarının başında gelen yasal ya da yasadışı göç, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı temalarını sürekli işleyerek halkı böyle giderse yakında İsveç’in ünlü “koruyucu devletin”in sonunun geleceği konusunda korkutmuşlar ve sanırım sonunda başarılı da olmuşlardır. Kuşkusuz, ülkenin sözü edilen sorunların dayanılmaz boyutlara ulaşmasını engelleyecek önlemlerin, ne yazık ki, koalisyonu oluşturan sözde sosyal demokrat partilerce de ciddi bir biçimde ele alınmadığı da yine kimse için sır değil. Oysa salt istatistiklere bakmak konunun önemini ortaya koymaktadır. Nitekim İsveç, Kuzey ülkeleri arasında en çok göç alan ülkelerin başında gelmektedir. O kadar ki bu ülkedeki nüfusun yüzde 14.3 “yabancı ülke” doğumludur. Aşırı sağın 2006’ya oranla oylarını ikiye katlamalarının ardında “Muhafazakâr” Sosyal Demokrat koalisyonun sosyal olan ne varsa yok edilmesi politikalarının da rolü belirleyici olmuştur. Örneğin hükümet, Avrupa Topluluğu Adalet Mahkemesi’nin kararına karşı çıkmamış, serbest rekabet kurallarına uyarak sendikaların kolektif kanvansiyona uymayan bir Letonya şirketine karşı harekete geçmesini yasaklamıştır. İsveçliler bu olayı sosyal modellerine bir saldırı olarak görmüşlerdir. Yazar Aron Etzler’in görüşüne göre bu emek pazarında bir tür “ayrımcığa” yol açmış ve emekçiler arasında işlerini kaybetme korkusu yaratmıştır. Piyasa ekonomisinin kutsandığı bir Avrupa’da İsveç’in her zaman örnek olarak gösterilen koruyucu devlet modelini sağlıklı bir biçimde ayakta tutması, anlaşılan sanıldığı kadar kolay değil. Sosyal dayanışmayı çoktandır unutan Avrupa için, İsveç’te olanlar alınması gereken derslerle doludur. VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI İzmir’in aydınlık gazetecilerinden ALİ İHSAN KORUR 26.9.2010 günü yakalandığı hastalığa yenik düşerek vefat etmiştir. Cenazesi 28.9.2010 günü öğle namazı sonrasında NARLIDERE ŞEHİTLİK CAMİİ’nden kaldırılarak ZEYTİNALANI Kabristanı’na defnedilecektir. Tüm sevenlerine duyurulur. DOSYA NO 2009/3944 Es. Satõlmasõna karar verilen gayrimenkulün cinsi, kõymeti, evsafõ, satõş şartlarõ: Ankara ili, Pursaklar ilçesi, Pursaklar Mahallesi (Fatih Mahallesi) Yavuz Bulvarõ, Şantiye Sokak’ta 1 Kapõ No’lu Tebessüm Apartmanõ’nõn bulunduğu yere rast- layan imarõn 159 ada, 1 parseli teşkil eden. 2001 m2 arsa üzerine inşa edilmiş, 190/4002 arsa paylõ, 2. Kat 5 No’lu, 3 oda, salon, antre, mutfak, 2 banyo, WC ve 2 balkondan müteşekkil 133 m2 kullanõm alanlõ mesken vasõflõ taşõnmaz bir borç nedeni ile açõk artõrma suretiyle satõlacaktõr. Gayrimenkulün geniş evsafõ dosyada mevcut bilirkişi raporunda açõklanmõştõr. TAKDİR OLUNAN KIYMETİ: 100.000,00. TL %1 KDV alõcõya aittir. 1- Satõş 01.02.2011 günü saat 15.15’ten 15.25’e kadar Ankara Adliyesi Mezat Salonu’nda açõk artõrma sureti ile yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen kõymetin %60’õ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa mecmuunu ve satõş ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmaz ise en çok artõranõn taahhüdü baki kalmak şartõyla, gayrimenkul 11.02.2011 günü. saat 15.15’ten. 15.25’e kadar Ankara Adliyesi Mezat Salonu’nda ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da bu miktar elde edilmemiş ise gayrimenkul en çok artõranõn taahhüdü baki kalmak üzere artõrma ilanõnda gösterilen müddet sonunda en çok artõrana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştõrma mas- raflarõnõ geçmesi lazõmdõr. Böyle fazla bedelle alõcõ çõkmaz ise satõş talebi düşecektir. 2- Açõk artõrmaya katõlmak isteyenlerin takdir edilen kõymetin %20’si nispetinde nakit pey akçesi (TL) ya da bu miktar kadar milli bir bankanõn kesin ve süresiz (Dosya numarasõ belirtilerek) teminat mektubunu vermeleri gerekmektedir. Satõş peşin para iledir. Alõcõ istediği takdirde kendisine 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Katma değer vergisi, ihale damga vergisi, alõcõ adõna ta- hakkuk edecek; tapu harcõ satõn alana ait olacaktõr. Birikmiş emlak vergi borçlarõ, Tellaliye resmi ile satõcõ adõna tahakkuk edecek tapu harçlarõ satõş bsedelinden ödenir. Tahliye ve teslim giderleri ihale alõcõsõna aittir. 3- İpotek sahibi ala- caklõlarla, diğer ilgililerin, varsa irtifak hakkõ sahipleri de dahil olmak üzere bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ, faiz ve masrafa dahil olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile 15 gün içinde müdürlüğümüze bildirmeleri gerekir. Aksi takdir- de, haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça, paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4- Taşõnmazõ satõn alanlar, ihaleye alacağõna mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydõyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile satõş bedelini derhal veya İİK. 130. maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadõr. 5- Gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse müddetinde parayõ vermezse ihale kararõ fesh olunarak, kendisinden evvel en yüksek teklifte bulunan kim ise arz etmiş olduğu be- delle almaya razõ olursa ona, razõ olmaz veya bulunmazsa hemen artõrmaya çõkarõlõr. Bu artõrma ilgililere tebliğ edilmeyip, yalnõzca satõştan en az yedi gün önce yapõlacak ilanla yetinilir. Bu artõrmada teklifin İİK. 129. maddedeki hüküm- lere uymasõ şartõyla taşõnmaz en çok artõrana ihale edilir. İhalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedelle son ihale bedeli arasõndakiJarktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen sorumlu- dur. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca hükme gerek kalmaksõzõn İcra Müdürlüğü’nce tahsil olunur. 6- Şartname ilan tarihinden itibaren Müdürlüğümüzde herkesin görebilmesi için açõk olup, masrafõ verildiği takdirde isteyen alõcõya bir ör- nek gönderilebilir. Satõşa iştirak etmek isteyenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2009/3944 Es. sayõlõ dosya numarasõ ile müdürlüğümüze başvurmalarõ rica olunur. 06.09.2010 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. Basõn: 640020 TC ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ (22) İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Referandumun ardõndan...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle