10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Türkiye’nin yeri 127. sıradaydı. Geçen yılki yerimiz 122, bir önceki yıl ise 102 idi. İki yılda 25 sıra birden gerilemişiz. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre gazeteciler hakkında dava sayısı 700’ün üzerinde, 40 gazeteci de cezaevinde. Bu rakamsal verilerin gölgesinde gazetecilerin kendi aralarındaki tartışmalar, birbirlerine uygun gördükleri yakıştırmalar, medyanın siyasetçiler ve devlet kurumlarının temsilcileriyle polemiği, sorunun görünenden daha vahim olduğunu gösteriyordu. Yeri geldikçe vurguluyorum; içinde bulunduğumuz çağın adı iletişim çağı. Medya artık tüm temel tartışmaların, süreçlerin bir parçası. Eskiden de böyleydi. Ancak medyanın etkinlik ağı olarak gelişimi daha fazla kullanımı beraberinde getiriyor. Medyanın bu işlevini algılamaya çalışanların temel bir yanılgısı var. Medyayı kendi başına bağımsız bir güç olarak düşünüyorlar. Elbette ideal olan bu. Medyanın demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olarak, kurallar çerçevesinde bağımsız yayıncılığını sürdürmesi. Oysa gerçek şu: Medya gücü yok, güçlerin medyası var! Yıllar önce, biraz da slogan biçiminde özetlediğim bu gerçek her geçen gün daha keskin biçimde açığa çıkıyor. Konunun pek çok boyutu var. Girişte altını çizdiğim basın özgürlüğü yanı şöyle gelişiyor: Ülke yönetimleri medya organlarının alabildiğine etkili biçimde büyümesine olanak sağlıyor, ama ipleri elinde tutuyor. İstenmeyen yayıncılık çizgisine girdiklerinde akla gelen her yöntem kullanılarak “uygun yayın biçimine” sokuluyor! Bunun o kadar çok demokratik yöntemi var ki! Aniden gelen vergi denetçilerinden mahkeme celplerine kadar ne ararsan... Konunun kural yanı ise daha da demokratik! Zira her yayın grubu kendi kuralını koyuyor, kendi kuralına uymayanı da demokrasi dışı ilan edip saldırma hakkını kullanıyor. Uluslararası alanda medya etiği denince üzerinde birleşilen üç temel ilke var: 1. Kişilik haklarına saygı göstermek. 2. Şiddeti özendirmemek, bu tür yayınları kısıtlamak. 3. Cinselliği istismar etmemek. Türkiye’de bunların hangisine uyuluyor? Tam tersine bunlara uymamak “özgürlük” olarak algılanıyor, uygulanıyor. Dijital yayıncılık, klasik iletişim araçlarının zaman zaman önüne geçerek kabına sığmayan bir rol aldı. Konu hem yeni hem de çok hızlı gelişiyor. Genel olarak toplumsal gelişmenin arkasında kalan hukuk da bu alanda düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Örneğin uluslararası hukukta “Siber Suçlar Sözleşmesi” adı altında pek çok ülkenin katıldığı bir düzenleme var. Türkiye henüz bu sözleşmeyi imzalamadı. Bu işin teknolojisini aldık, kuralları arkadan gelsin diyoruz! Medyanın böylesine geniş bir yelpazeye yayıldığı, pek çok kesimin kendi medya gücünü oluşturduğu bu ortamda, Silivri yargılama kampındakilerin “suçlarından” biri de şu: Medyayı ele geçirmek! Örneğin Mustafa Balbay, iddianameye göre Kuvayı Milliye ruhunda bir medya olmalı demiş. İddianame ve eklerinde böyle bir amaç için görüştüğü tek bir medya temsilcisi yok. Bunun zaten önemi yok. Suçun büyüğü Kuvayı Milliye ruhunu benimsemiş medya istemek! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Baykal’ın avukatları kriminal büronun hazırladığı raporu teslim etti. Ortalık karıştı. Rapor açıklanır açıklanmaz ünlü TV’ler derhal harekete geçtiler: Kurultaya iki gün kala Baykal, bu raporu neden açıkladı? Kurultay delegelerini etkilemek ve genel başkanlığa aday olmak mıydı amacı? Bu sorulara evet dedirtmek için Baykal aday olmak istiyor diyecek yazarlar bulup ekrana çıkardılar. Baykal baktı ki rapordan çok kimi kurgu amaçlar ekranlarda dans ediyor. Açıklama yaptı: Aday olmayacağım! Tartışmalar başka bir yöne kaydı. Bu kez TV haberleri bu rapor ne ölçüde geçerli (geçersiz) sorusunu yanıtlayacak uzman veya hukukçu aramaya koyuldular. Soru şöyleydi: Özel bir şirketin hazırladığı rapor delil olabilir mi? Eski Adli Tıp Başkanı Sevil Atasoy; soruyu ortaya atan TV haber sunucularını rahatlattı: “Kasetin aslı incelenmeden ‘görüntüye sahte’ denemez. Bu konularda tek söz sahibi Adli Tıp dışında yapılan çalışmanın sonucu delil olarak kabul edilemez” dedi. Baykal rapor “Türkiye’de estirilen fitne ve fesat rüzgârlarıyla ahlak dışı komplolara bir yanıttır” diyedursun; hukukçular raporla birlikte avukatlarının kasetin Genel Başkan Baykal üzerine oynanan oyunu ortaya çıkardığını açıklamalarını da eleştirdiler. Medya, raporu da Baykal üzerine bina edilen kurgu senaryoları da bir anda çöp sepetine attı. Kaset olayının çözümü RTE’nin devlet adamlığına kalıyor. Zira kasetin aslını aratmak ve buldurmak, hükümetin görevi. Bu, bir. RTE ise kaseti kimin ürettiğini ve aslını bulmalarını gerekli makamlara -o da yarım ağızla- bir kez emrettiğini söyledi. Sonra ört ki ölem! Bu, iki. Kasetin aslını hükümet buldu diyelim. Adli Tıp’a verecek. Ama Adli Tıp, pek çok olayda inandırıcılığını yitirmiş bir kurum. Zikzaklı, günün siyasal koşullarına göre karar vermekle ünlenen, hatta üyelerinin çoğunluğunun AKP anlayışına koşut karar verdiği kanısının yaygın olduğu bir kurum. Yüzde yarım olasılıkla hükümet kasetin aslını buldu diyelim. Adli Tıp’a gönderdi, çıkacak raporun ne ölçüde tarafsızlıkla gerçekleri yansıtacağı kuşkulu. Bu üç! RTE dün yeni bir sayfa açtı: “İçlerindeki Brütüs’lere baksınlar” dedi. Sanki bu sözüyle kasetin CHP içinden birilerinin marifeti olduğunu duyurmak istedi. Bu da dört! Kaset olayı böylece tam bir kısırdöngü. Baykal’ın kutsal olmayan bir ittifak sonucu saptanan Kılıçdaroğlu’nun adaylığını benden gizlediler dediği yansıdı veya yansıtıldı. Kılıçdaroğlu yanıtladı: Adaylığımı kimseden gizlemedim! Gece yarısı pazarlığından sonra aday olmaya karar verdiğini reddetti. Ne var ki Kılıçdaroğlu’nun örgütten sorumlu Genel Sekreter, Baykal’ın 53 yıllık dostu, yıllardır birlikte siyaset yaptığı Önder Sav’la görüştükten ve Bay Sav’dan örgüt güvencesi aldıktan bir gün sonra adaylığını açıkladığını medya ilan etti. Bu haberler yalanlanmadı. Kutsallığını bilemem; Kılıçdaroğlu ile Sav arasında adaylıktan önce ittifak olup olmadığını gelişmeler kanıtlayacak: Diyorlar ya; Sav örgütten sorumlu genel sekreterliği bırakacak ama eşitler arasında birinci sıradaki genel başkan yardımcılığına gelecek ve.. örgütten yine Sav sorumlu olacak! Daha pek çok gelişme olacak CHP’de. [email protected] SAYFA 22 MAYIS 2010 CUMARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Mayıs Oslo Y 19 Helsinki Y 20 Stockholm Y 22 Londra PB 20 AmsterdamB 17 Brüksel Y 18 Paris B 21 Bonn PB 19 Münih PB 22 Berlin Y 19 Budapeşte Y 23 Madrid B 29 Viyana Y 20 Belgrad Y 19 Sofya Y 18 Roma Y 21 Atina Y 22 Zürih Y 20 Moskova PB 24 Aşkabat PB 24 Taşkent PB 27 Bakû Y 22 Bişkek PB 26 Tiflis Y 26 Kahire B 30 Şam A 32 İstanbul Y 21 Edirne Y 21 Kocaeli Y 20 Çanakkale Y 20 İzmir Y 19 Manisa Y 19 Denizli Y 19 Zonguldak Y 18 Sinop Y 20 Samsun Y 18 Trabzon Y 17 Giresun Y 17 Ankara Y 19 Eskişehir Y 17 Konya Y 20 Sivas Y 18 Antalya Y 22 Adana Y 28 Mersin Y 26 Diyarbakır PB 28 Şanlıurfa PB 29 Mardin PB 24 Siirt Y 26 Hakkâri Y 19 Van Y 18 Kars Y 15 Ülkemiz geneli parçalı çok bulutlu, Güneydoğu Anado- lu ve Elazığ dışında kalan tüm ülke ara- lıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Ya- ğışların; Kuzey Ege kıyıları ile Güney Ege, Batı Akdeniz, Batı ve Orta Karadeniz’de kuvvetli olması bek- leniyor. Hava sıcak- lığı mevsim normal- lerinin altında seyre- decek. ANKARA - Sandılar ki, CHP delegeleri salak, kapıkulu... Sandılar ki, onlar “geri dön” dediklerinde delegeler hep birlikte ayağa kalkacaklar ve bağıracaklar: “Geri dön!” 77 il başkanı bir gün sonra açıklama yaptı: “Geri dönme!” CHP delegeleri eski genel başkanlarını terk etmedi, alçakça kurulan tuzağa karşı mücadele edeceklerini açıkladı, Ankara İl Başkanı Ali Yıldızlı açıklama yaptı: “Genel başkanımıza alçakça düzenlenmiş olan komploya karşı savaşımızı sürdüreceğiz.” Hiçbir delege, il başkanı, milletvekili Deniz Baykal’ın 18 yıldır yaptığı hizmetleri unutmuyor... Dedikleri şu: “Bundan sonra yola Kemal Kılıçdaroğlu’yla devam edeceğiz.” Türkiye’nin “korku tüneli”nden geçtiği, insanların telefonlarının dinlendiği, izlendiği biliniyor. Emekçiler, işçiler, esnaf, üretici çaresiz... Üniversite mezunu işsizler ordusu gün gün çoğalıyor... CHP’nin huzurevi sakinlerinin bu olup bitenler umrunda değil! CHP’yi iktidara taşımak, AKP’yi sandığa gömmek gibi bir düşünceleri yok! Bir haftadır Baykal’a “geri dön” diye yalvaranları bilmem televizyon ekranlarında izliyor musunuz? Ne söylüyorlar Tanrı aşkına? Bu bir bayrak yarışıdır, işin başında Önder Sav olsa da bir gün “hanedan düzeni” bitecek, Atatürk’ün partisi öz kimliğine bürünecekti. İşte bu gerçekleşti... Düşsel bir yolculuğa çıkmış gibiyim yine... Bozkırda şafak söktü... Toprağın, çiçeklerin, havanın kokusunu ciğerlerime dolduruyorum... Ankara’da oteller dolu... Kentin 30 kilometre dışında kalıyorum... Hüzünlüyüm... Zonguldak’ta toprağın 500 metre altında yaşamlarını yitiren maden işçileri için... Geçmişle geleceğe uzanan bir köprü kuruyorum. Umutla umutsuzluğu iç içe yaşıyorum! Faili meçhul cinayetler, devlet içinde örgütlü silahlı güçler, çeteler. Ölümlerle çoğalacağımızı sandık ve hep kaybettik! Kaybedince darmadağın olduk, bir yerlere savrulduk! Umudun kilidini açmak bizim elimizde! Benim ülkemin insanı ABD’nin Irak’ta ve Afganistan’da çıkarlarına araç olmak istemiyor. ABD-İsrail ortak yapımı olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin taşeronu da olmak istemiyor. İsteğimiz şu: “İnsanca yaşamak, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri genişletip barış içinde yaşamak.” Kemal Kılıçdaroğlu bunları yapabilecek donanıma ve birikime sahip bir siyasetçi... Tartışma programlarında sakin tavrıyla halkın sevgisini kazandı ve adı “Gandi Kemal” oldu. Kılıçdaroğlu CHP Grup Başkanvekili olarak ortaya attığı belgeli savlarla AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ı istifa etmek zorunda bırakmadı mı? Kadir Topbaş ve Melih Gökçek’i zor durumda bırakan kişi de Kılıçdaroğlu’ydu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, genel başkanlığındaki CHP’yi bir yıl sonra yapılacak genel seçimlerde iktidara taşıyacağını adım gibi biliyorum. CHP’ye oy vermeyen küskünler ve Meclis dışındaki partilerin seçmenleri “Gandi Kemal”in partisine oy verecekler. Başbakan Erdoğan, Meclis’te İnönü’yü Hitler’e benzetme talihsizliğinden sonra CHP Türkiye’yi ayağa kaldırmalıydı, yapmadı, yapamadı. Salt İnönü’ye vurmak için hiç sevmediği kitaplarını bile okumadığı Nâzım Hikmet ve Aziz Nesin’e sığınan Erdoğan’a Baykal ne yaptı? CHP grubunda konuştu o kadar! Türkiye bugün yoksulluk ve yolsuzluk kıskacında... Eğitim sistemi tarikatların elinde! Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre halkın yüzde 18.56’sı yoksulluk sınırında yaşıyor. Açlık sınırında yaşayan insan sayısı 650 bin. İsmet İnönü’nün tarihi kişiliğine saldırı yapanlara CHP açık bir tavır koymadı, koyamadı, neden? Serin bir ilkyaz sabahı... Çimenlerin üzerinde tüten bir buhar... Çiçekler, ağaçlar... Hüzünlüyüm! Yüreğim Zonguldak’ta atıyor... Adõm Ayakta Atõlõr... Temel, bir yabancõyla boks maçõ yapmaktadõr. Da- ha ilk yumrukta Temel yere düşer. Ayağa kalkma- ya çalõşõr ama bir türlü kalkamaz. Temel’i sevenler şaşkõnlõk içinde seslenir: “Temeeel! Sen de vursa- na!” “Vuracağum vuracağum da dik duramayi- rum!” Beceriksiz kaptanlarõn eliyle buralara itildik. Güzel ülkemin sabõrlõ insanlarõ, günden güne geç- mişi özlemle arõyor. Topluma şöyle bir bakõnõz. Dõş- lanmayan, hakkõ tõrpanlanmayan var mõdõr? Ulusal, köklü kurumlarõ sattõlar, batõrdõlar, bitirdiler. Eğiti- mi, sağlõğõ paralõ yaptõlar, adõna “reform” dediler. İş- ler, kötünün kötüsüne gittikçe, “Dayanın, demo- kratikleşiyoruz!” narasõ attõlar. Yersen. İşsizlik iki yõlda ikiye katlanmõş. Borcun tavan yapmõş. Açlõk sõ- nõrõnõn altõna inenler milyonlarla anlatõlõr olmuş. Öte yanda, dünyanõn en çok dolar milyarderleri de biz- deymiş! İki yõlda on dört dolar milyarderi yaratarak başa geçmişiz. Aferin! Diğer yurttaşlarõmõz, bu ça- lõşkanlarõ yürekten kutluyor! Onlara o yolu açan dev- let büyüklerini de unutmuyor... İnsanõn özgürleşmesinden geçtik, insan kul, köle yoluna itiliyor. Televizyonlarda açõk açõk tarikatla- ra övgüler diziliyor. Bilim dõşlanõyor. Siz hiçbir öğ- retmenin, birinci sõnõf öğrencisinin elini öptüğünü gör- dünüz mü? Şeyhin çocuğuna başka türlü saygõ nasõl iletilir? Hayvanõn bol olduğu bu ülkede, yabancõ ül- kelerden et alõnõr oldu. Daha dün. “Tarım ürünleri kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyiz” der, övü- nürdük. Şimdi, elin eline bakõyoruz. Her alanda ol- duğu gibi. Her şey bitti mi? Asla. Önce dik duraca- ğõz. Sonra adõm atacağõz. Umutsuz, moralsiz, hu- zursuz insanlardan korkulur… POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Ankara’da Gün Uyandı... [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 Baştarafı 2. Sayfada Ergenekon davalarõna bakan İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi Başkanõ Şengün ‘Bana da tertip yaptılar’ HATİCE TUNCER İstanbul 13. Ağõr Ceza Mah- kemesi Başkanõ Köksal Şen- gün, birinci Ergenekon davasõ- nõn dünkü oturumunda İşçi Par- tili Nusret Senem’in “Kim cumhuriyeti savunuyorsa ona karşı tertip planlanıyor” söz- leri üzerine “Dün de benim hakkımda yayımlandı” dedi. Bir Yargõtay üyesinin Başkan Şengün ile sanõk Doç. Dr. Emin Gürses’in tahliyesiyle ilgili ko- nuştuğunu anlatan ses kaydõ önceki gün internette yayõm- lanmõştõ. Birinci Ergenekon davasõnõn dünkü 148. oturumunu açan Mahkeme Başkanõ Köksal Şen- gün, mahkemenin müzekkerele- rine verilen cevap yazõlarõnõ oku- du. Şengün tarafõndan açõkla- nan yazõya göre Danõştay’a ve Cumhuriyet’e saldõrõlardan sanõk Alparslan Arslan, rahatsõzlõğõ- nõn “kimyasal ilaç” etkisiyle oluştuğu iddiasõ üzerine yapõlmak istenen analizler için kan ve saç örneğini vermeyi reddetti. Uyuşturucu yok Alparslan Arslan’õn idrar tah- lilinde ise uyuşturucu ya da uyutucuya rastlanmadõğõ kay- dedildi. Duruşmada daha son- ra sanõk ve avukatlarõnõn talep- lerinin alõnmasõna geçildi. Es- ki İP Genel Sekreteri tutuklu sanõk Nusret Senem duruşma- da söz alarak İP Genel Merke- zi’nde bulunduğu iddia edilen ve içerisinde Yargõtay krokisi, bazõ hâkim ve savcõlara ilişkin bilgiler, Susurluk raporunun yer aldõğõ 4 CD ile suçlandõğõ- na dikkat çekti. Nusret Senem şöyle devam etti: “O CD’lerin İP Genel Mer- kezi’nde bulunmadığı, İstan- bul Emniyeti’nde torbalara konulduğuna dair 5 kanıt sun- dum. Örneğin, bu CD’lerde ‘Yargõtay ile ilgili notlarõm’ başlıklı bir dosya var. Bana ait değil. Aynısı diğer davada sa- nık olan Emekli Albay Levent Göktaş’ta da var. Yine bir dos- yada yer alan yazı, Yargıtay 8. Daire üyesi Hamdi Yaver Aktan ile ilgili. Yazı ‘Hamdi Yaver Ak- tan’a teşekkür ederim’ diye baş- lıyor. Bu dosyanın da aynısı Göktaş’a ait delil klasörlerin- de mevcut. Hiç tanımadığım, adını dahi duymadığım Gök- taş’la aynı dosyaya sahip ol- mamın sebebi ne olabilir?” Senem’in “Bakın Sayın Baş- kan; kim cumhuriyeti savu- nuyorsa ona karşı tertip plan- lanıyor” sözleri üzerine Baş- kan Şengün, “Dün de benim hakkımda yayımlandı” dedi. Duruşmada söz alan İP Genel Başkanõ Doğu Perinçek, sav- cõlarõn İP’nin darbe yapmak için örgüt kurduğunu iddia et- tiklerini belirterek “İşçi Parti- si darbeden yana değil, halk devriminden yanadır. Ve o halk devrimi çok yakında- dır” diye konuştu. Kitaptan soruyorsunuz Tutuklu sanõk Osman Yıl- dırım sanõk kürsüsüne geçerek bir saate yakõn süren açõkla- malarõnda İkinci Ergenekon davasõnõn tutuklu sanõğõ Tun- cay Özkan’õn kendisi hakkõn- da Ankara Cumhuriyet Savcõ- lõğõ’na hakaret, iftira ve kamu görevini yapanõ etkileme suç- larõndan suç duyurusunda bu- lunduğunu söyledi. Duruşmada söz alan emekli tuğgeneral tutuklu sanõk Veli Küçük “Burada tutuklu değil, esaret hayatı yaşıyoruz” dedi. Küçük, bazõ yayõn organlarõnõn “Sanal bir Veli Küçük” yarat- tõklarõnõ, kendisinin “gerçek Veli Küçük’ü” anlatmaya ça- lõştõğõnõ belirtti. Veli Küçük’ün savunmasõnõ ve duruşmadaki konuşmalarõnõ üye Hâkim Sedat Sami Haşı- loğlu’nun hiç dinlemediğini söylemesi üzerine Hâkim Haşõ- loğlu “Sizi dinliyorum” dedi. Veli Küçük ise “Siz beni hiç dinlemediniz. Amerika’da ya- zılan kitapları okuyup soru so- ruyorsunuz” diye konuştu. Gençlik Federasyonu üyeleri, parasız eğitim talebi için çadırlarıyla, sloganlarıyla, marşla- rıyla günde yaklaşık 40 kilometre yürüyüp An- kara’ya gidiyor. İstan- bul’dan yaklaşık 2 haf- ta önce yola çıkan 34 öğrenci yağmura çamu- ra yenilmeden eylemle- rine devam edecekleri- ni kaydettiler. Grup, yurt genelinde toplam 30 bin imza topladı. (CİHAN ORUÇOĞLU) Parasõzeğitim içinyürüyorlar AMED TV’YE RTÜK ONAYI SAYLAN İÇİN DİNLETİ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Di- yarbakır’da yerel yayın yapan; Hollanda’da uyuşturucu ticareti nedeniyle tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin ailesine ait Aktüel Radyo Televizyonu (ART), Radyo Televizyon Üst Ku- rulu’na (RTÜK) isim değişikliği başvurusu ya- parak, televizyon ve radyonun adını AMED TV olarak değiştirdi. Televizyonun Genel Yayın Koordinatörü Ferat Mehmetoğlu, “Umarım Diyarbakır Amed, Tunceli de Dersim olur” dedi. Diyarbakır’da geçen yıl da bir spor kulü- bü kentin Kürtçe adı olan Amed ismini almıştı. Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destek- leme Derneği (ÇYDD) Ankara Şubesi, Prof. Türkan Saylan anısına bir gece düzenliyor. Ankara Şubesi’nin 20. yıl kutlama etkinlikle- ri kapsamında düzenlenen gecede Ataol Behramoğlu ve Haluk Çetin, “Yaşadıklarım- dan Öğrendiğim Bir Şey Var” adlı bir şiir ve müzik dinletisi sunacak. Geceden elde edi- lecek gelir ÇYDD Ankara Şubesi eğitim projelerine aktarılacak. Etkinlik, Hacettepe Üniversitesi, Sıhhiye Yerleşkesi M-Salo- nu’nda bugün 19.30’da başlayacak. ‘Çıplak’ protesto Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Güzel Sa- natlar Fakültesi (GSF) dün ilginç bir protes- toya sahne oldu. Üniversitede 4 yıldır model- lik yapan Noyan Saman adlı kişi, sözleşmesi- nin yenilenmemesini fakülte bahçesinde soyu- narak protesto etti. Okulun giriş kapısında soyunarak çıplak pozlar veren Saman’ı, bir grup öğrenci de gözleri siyah bantlı resmede- rek destekledi. Saman, sözleşmesinin yenilen- mesi için okul yetkilileriyle görüştüğünü an- cak İŞKUR’a yönlendirildiği belirterek, “İŞ- KUR’da aldığım cevap da ilginçti. ‘Böyle bir iş ilanı veremeyiz’ dediler. Ben de bunun üze- rine soyundum” dedi. (OĞUZ YILDIZ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle