25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 15 Örnek alınacak bir baba CMYB C M Y B Babam eşine saygõlõ, çocuklarõna sevgiyle bağlõydõ. Bugünküler gibi görmemişlikten uzaktõ İ smet İnönü’nün askersel, siyasal yaşamõ ve Ata- türk’le geçirdiği yõllar ki- taplara konu oldu. Fakat İsmet İnö- nü’nün Çankaya Köşk’ünde 1938’den 1950 yõlõna kadarki ya- şamõ –nedense- merak edilmedi. Araştõrõlmadõ. Özel yaşamõnõn bi- linen tek yanõ evine, eşine, ço- cuklarõna ve üstlendiği görevlere bağlõ, çok düzgün bir aile reisi ol- duğu idi. Oysa İnönü Türkiye’nin 2. Dün- ya Savaşõ’na girmemesini sağlayan politikalarõ Köşk’ten yönetti. Demokrasiye geçişi Köşk’te ha- zõrladõ. Ne yazõk ki imza attõğõ onca par- lak sonuçlara gölge düşüren dev- rim karşõtõ ödünler de İsmet İnö- nü’nün Milli Şef, tek otorite diye anõldõğõ 1946-1950 aralõğõna rast- lõyor. Bir cumartesi günü hayattaki tek evladõ Özden Toker’le İnö- nü’nün Çankaya’daki özel yaşa- mõnõ konuştuk. Özden Toker anlattõ... Sade bir yaşam, sağlam bir ira- de, örnek alõnacak bir aile babasõ, gözümde bir abide gibi yüceldi. Eşine saygõlõ, çocuklarõna sev- gi ile bağlõ. Bugünküler gibi gör- memişlikten uzak... “Babam” dedi Özden Toker: “Köşk’te her sabah saat 08.00’de kalkar. Şeker hastası olduğu için doktoru kahvaltıdan yirmi dakika önce insilün iğnesi yapar. İlgililer, sabahki gazetelerin öze- tini getirir. Daha sonra özel ka- lem müdürü (Haldun Derin) ge- lir. O günkü çalışma programı- nı, kabul edeceği kişilerin liste- sini getirir. Berberi tıraş ettikten sonra gi- yinir. Kahvaltı biraz beyaz peynir, birkaç zeytin ve çay! Annem (adıyla değil, her za- man hanımefendi diye seslendi- ği eşi) Mevhibe Hanım o gün gi- yeceği elbiseleri, çorabına, ayak- kabısına kadar hazırlamıştır. Giyinir ve yatak odasının he- men yanındaki kütüphaneye ge- çer ve günlük çalışmalar başlar.” İsmet İnönü, Çankaya’da da öğle ve akşam yemeklerini aile- siyle birlikte yiyor. Sofrada veya ailesiyle birlikte ol- duğu zamanlar politika konuşul- mazdõ. Öğle ve akşam yemeklerinde sofrada mutlaka çorba, sebze, et yemekleri, tatlõ ve meyve bulu- nurdu. Yemek ayõrt etmezdi. Dünya olaylarõnõ, tabii savaşta- ki gelişmeleri uluslararasõ ünlü haber ajansõ AP bültenlerinden günü gününe izlerdi. Rüştiye’de ( 1895) Fransõzcayõ, Birinci Dünya Savaşõ sõralarõnda Almancayõ öğrendi ve Başbakan- lõk’tan ayrõldõktan sonra Prof. Ba- ker’den bir yõl İngilizce dersi al- dõ... Die Zeit ve Südddeutsche Zei- tung (Alman ), Le Monde (Fran- sõz) gazetelerini, İllüstrated Lon- don News okurdu.Her konudaki kitaplara ilgi duyardõ. Bir ara Özden Hanõm “Forsyth Saga’nın Hanedan adındaki ki- tabını İngilizceden babamla bir- likte okuduk. Kalın bir kitaptı” dedi ve devam etti. Yemen çöllerinde gramofon ve Batõ musikisi ile tanõştõ. Cumhur- başkanlõğõ döneminde her hafta konservatuvardaki Batõ musikisi konserlerini kaçõrmadõ. Futbola meraklõ (Fenerbahçeli) Şükrü Saracoğlu’nu da (Dõşişle- ri Bakanõ, Başbakan) konserlere beraber götürür, her kez Saracoğ- lu’nun itirazlarõyla karşõlaşõrdõ. Hemen her gün ata binerdi. Bir gün İnönü atla Çankaya sõrtlarõnda geziye çõktõ. O sõrada uçaklar gürültüleri Köşk’e yansõ- yõnca eşi Mevhibe Hanõm yaban- cõ uçaklar gelmiş, bombardõman edecekler diye telaşa kapõldõ. Atladõğõ gibi ata İnönü’yü ara- maya çõktõ.. İnönü atlarõ severdi. Yaveri Fik- ret Yüzatlı’nõn atlarõnõn yarõştõğõ pazar günleri hipodroma gider ve yarõşlarõ izlerdi. Cumhurbaşkanõ İnönü sigaraya meraklõydõ. “Öylesine meraklıydı ki…” diyor Özden İnönü; “Babam si- garayı tabakasından çıkarır, bir iki kez ucunu masaya yavaşça vurur, çakmağıyla yakar ve…. dumanı büyük bir zevkle içine çeker. Ama dumanını üfürmez- di.” Özden Hanõm anlatõrken bir anõ canlandõ. İnönü 14 Mayõs’ta seçimleri yi- tirdikten sonra CHP Genel Baş- kanõ, ana muhalefet lideri. Eski TBMM binasõnda bir avuç CHP milletvekiline küçük bir grup odasõ ayrõlmõş. Ulus’un Meclis muhabiriyim ve Meclis toplandõğõ günler CHP grup odasõna gidiyorum. Bir gün İnönü yanõna çağõr- dõ.Sigara içip içmediğimi sordu. “İçiyorum” dedim. “Yak bir tane” dedi. Yaktõm. “Şimdi şöyle üfle” dedi. İstek beni şaşõrttõ ama İnönü bu, istek değil, bir emirdi. Üfledim duma- nõ. İnönü oh çeker gibi oldu. Doğrusu büyük İnönü’nün böy- le bir istekte bulunmasõnõ, havaya üflediğim dumanõ koklamasõnõ yadõrgamõştõm. İnönü’yü yakõndan bilen birine sordum. Gülerek dedi ki: “Paşa- ya doktorlar şu kadar gün sigara içmeyeceksin demişler. O da dumanı ile avunuyor!” Özden Toker: İnönü için kimi- leri cimri derler. Oysa İnönü her konuda olduğu gibi para konu- sunda da “hesaplıydı.” Siyaset gereği görevinden alõ- nan, ister bakan olsun, ister bü- rokrat, Mevhibe Hanõm’dan gidip eşini görmesini isterdi. Nedenini de açõklayarak, “Şimdi teselliye en gereksindikleri zaman” der- di. Atatürk’ün evlenmesini iste- yenlerin başõnda İnönü geliyor. Boşandõklarõ haberini alõnca ağ- ladõ. Gözyaşlarõnõn ve gözlerindeki kõzarõklõğõn görülmemesi için bir süre siyah gözlük taktõ. Latife Hanõm’la ilgisini hiç kes- medi: Zaten Atatürk de Latife Hanõmõ her zaman himaye etme- sini istemişti İnönü’den... Köşk’te gece... ‘Bizler Cumhuriyet çocuklarıyız’ Özden Toker, Çankaya Köşk’ündeki gece yaşamõnõ an- lattõ: Kimi geceler Köşk’te film iz- lenirdi. Köşk’ün bir salonunda makine kurulur. O sõrada kentin bir sinemasõn- da gösterilmekte olan filmin bü- yük bobini bir araçla Köşk’e ge- tirilir, izlenir, tekrar sinemaya ia- de edilirdi. İnönü ailesinin izlediği filmler: Ünlü “Rüzgâr Gibi Geçti” ve “Cesur Kaptan”. Bahar aylarõnda Yalova’da kaplõcalara gidilirdi. Sõcak ban- yo alõnõr. Otelde kalõnõr. Öldük- ten sonra Atatürk’ün Yalova’daki köşkünde kalõnõrdõ. Yaz aylarõ Florya’daki Atatürk konutunda geçirilirdi.. İnönü söylenenin tersine cimri değildi, hesaplõ yaşardõ. Bir zamanlarõn ünlü terzisi İz- zet’ten giyinirdi. İsmet İnönü iyi bir aile baba- sõydõ çocuklarõyla eşiyle mutlu bir yaşam sürdü. Başbakanlõk günle- rinde de Köşk’te de ve 1950’den sonra ana muhalefet liderliği gö- revini yaparken de düzenli yaşa- mõnõ hiç aksatmadan sürdürdü. Bir anõmõ araya sõkõştõrayõm: Torunlarõnõn saçõnõ çekiştirdik- lerine tanõk olmuştum. O büyük devlet adamõ, sõrtõnda, kalbinde, yüreğinde ve kafasõnda kocaman tarih yaşayan İnönü, torunlarõnõn yaramazlõklarõna ses etmiyordu. Bir gün İnönü’ye hangi toru- nunu daha çok sevdiğini sordum. “En son doğanı” dedi. O sõrada son torun Toker aile- sinin üçüncü çocuğu Güçlü idi. A tatürk devrimleriyle ya- şõt… Atatürk’ün amaç- ladõğõ Türk kadõnõnõn günümüzdeki simgesi… Ata- türk’ün başbakanõ ve yol arkada- şõ İsmet İnönü’ün kõzõ Özden İnönü: Atatürk Cumhuriyetini, babasõ 2. Cumhurbaşkanõ İsmet İnönü’yü, Köşk’teki hem zorlu günlerini hem de aile yaşamõnõn bilinmeyen yönlerini…siyasetçi olsun olmasõn, her kuşağõn ders çõkarabileceği olaylarõ anlatõyor: DİYOR Kİ… Benim kuşağõm, nüfusu 13 mil- yon civarõnda tahmin edilen gen- cecik bir ülkenin emekleme ça- ğõnda dünyaya geldi. Lozan Barõş Antlaşmasõ ile ye- ni çizilmiş sõnõrlarõmõz arasõnda ka- lan yepyeni bir Cumhuriyet... Türkiye Cumhuriyeti... İki kõtayõ birleştiren bir köprü üzerine kurulmuş, asõrlardan beri değişik õrklarõn, kültürlerin yaşa- dõğõ, doğanõn bütün güzelliklerini ve zorluklarõnõ içinde taşõyan coğ- rafi bir yerleşime sahip bir ülke. İnsanlar gibi imparatorluklarõn da geçici olduğu bir gerçek. 6 asõr süren Osmanlõ İmparatorluğu senelerce içinde ve dõşõnda verdi- ği mücadelelerin sonunda parça- lanmõştõ. İşte o zaman dünya tarihinden ve haritasõndan silinmeyi kabul et- meyen Türk Milleti, Büyük Ata- türk’ün önderliğinde Kurtuluş Sa- vaşõ’nõ başlatmõş ve Türkiye Cum- huriyeti’ni kurmayõ başarmõştõ. Başlangõçta “Cumhuriyet” devrimleri, kanunlarõ, yaşam tar- zõ ile memleketimizin değişik böl- gelerinde, şehirlerinde, kasabala- rõnda, köylerinde, o günkü ulaşõm ve iletişim olanaklarõnõ, daha doğ- rusu olanaksõzlõklarõnõ göz önüne alõrsak, doğal olarak, farklõ şekil- lerde algõlandõ. Ama bütün toplumu, milleti- mizi, Kurtuluş Savaşõ’nda olduğu gibi bir araya getiren büyük Ata- türk’e duyulan minnet, şükran, güven, sevgi ve kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne duyulan bağlõlõk, sorumluluk idi... Biz birdik, beraberdik, Cumhu- riyet bizimdi, biz onu kurmuştuk, devrimlere inanõyorduk, güveni- yorduk. Yaptõğõmõz doğruydu... Onlarõ kabul etmiş, benimsemiş- tik. Artõk sorumluluklarõ da bize aitti. Onlarõ ilelebet yaşatmak için elimizden her geleni yapacaktõk. Bu birlik, bu heyecan, bize kar- şõmõza çõkan bütün engelleri yõk- ma gücünü sağlõyordu. İşte biz, bu kuşak, Cumhuri- yet’in ilk kuşağõ, bu şartlar içinde, Türkiye’nin dört bir yanõnda, do- ğusunda, batõsõnda, kuzeyinde, güneyinde, değişik yerlerde, de- ğişik konumlarda, şartlarda dün- yaya gözlerimizi açtõk. Ben, kaderin bir cilvesi olarak Çankaya’daki baba evinde gözle- rimi açtõm. 7 yaşõndaki, Başkent Anka- ra’da. Ben ailemizin 4. çocuğuyum. İs- tanbul Süleymaniye’de 1919 so- nunda doğup, Kurtuluş Savaşõ sõ- rasõnda Malatya’da kaybettikleri İzzet Ağabeyimden sonra Ömer Ağabeyim İzmir’de 1924’te, Er- dal Ağabeyim, benim gibi Çan- kaya’da 1926’da dünyaya gelmiş. Biz hepimiz Cumhuriyet ço- cuklarõyõz. NASIL BİR AİLE? ..1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Gazi Mustafa Kemal Paşa, cumhurbaşkanõ seçilmiş, babam İsmet Paşa da onun baş- bakanõ olmuştu. Bizler Başbakan İsmet Paşa’nõn çocuklarõ olarak büyüdük ve Cum- hurbaşkanõ İsmet İnönü’nün ço- cuklarõ olarak hayata atõldõk... Nasõl bir aileden geliyorduk? Babamõn babasõ, büyükbabam, Hacı Reşit Bey Bitlis kökenli Kürümoğullarõ ailesinden. Baba- annem Cevriye Hanõm ise Tuna- boyu Deliorman Türklerinden. Tipik bir Osmanlõ-Türk aile ör- neği... Baba Anadolulu, anne Rumeli- li. Tabii bunun tersi de olabilirdi. Bu kadarla kalmõyor. Babam da bir Rumelili kõzla evleniyor. O da Bulgaristan’õn Ziştov bölgesin- den. 1916’da evleniyorlar, babam değişik cephelerde, annem im- kân bulduğu kadar cephe gerisin- de onu izleyerek 9 yõl birbirlerin- den uzakta yaşõyorlar. Cumhuriyet kuruluyor, Ankara Başkent. Nihayet annemle babam Çankaya’daki eski bağ evinde bu- luşuyorlar. YETİŞME BİÇİMİ VE AİLE Mevhibe Hanõm artõk başbakan eşi. Şimdi sizle Erdal Ağabeyimin ailemiz hakkõndaki bir yorumunu paylaşmak istiyorum. Bakõn ne di- yor: Burada annemle günün ilerici, aydõn hanõmlarõ arasõnda önemli bir yetişme farkõ olduğuna işaret etmek istiyorum. Ayrõca bu farkõn geçici bir eksiklik doğurmuş gibi görünmekle birlikte, zaman için- de annemle babamõn hem kendi aralarõndaki uyum, hem de top- lumumuzla aralarõndaki uyum bakõmõndan kalõcõ bir üstünlük sağladõğõna inanõyorum. Annem babamla evleninceye kadar Osmanlõ döneminin örf ve âdetleri ve geleneksel eğitim an- layõşõ içinde yetişmiş bir genç kõzdõ. Okumasõ, yazmasõ, güzel sa- natlara ilgisi ile Batõ’dan gelen ile- rici akõmlara olumlu yaklaşacak durumda idi. Ama henüz bu yol- da hiçbir adõm atmamõştõ. Evlen- dikten sonra babama duyduğu sevgi, saygõ ve güvenin yansõma- sõ olarak Batõlõlaşmaya başladõ. Cumhuriyetin Batõ’dan aldõğõ ve toplumumuza uydurduğu yaşam biçimini adõm adõm benimsedi ve bunu yaparken her adõmda çocukluğundan gelen geleneksel kültürüne doğrudan karşõ çõkma- maya, tam tersine, ikisini olabil- diğince bir arada yaşayacak bi- çimde davranmaya hep dikkat et- ti. Aynõ şey babam için de büyük ölçüde doğrudur. O da geleneksel bir aile ortamõndan başlayarak, okulda aldõğõ eğitimle, edindiği de- neyimlerle ve Atatürk’e duyduğu saygõ ve güvenle adõm adõm çok kararlõ ve bilinçli bir şekilde Ba- tõlõ yaşam biçimine kendini uy- duran bir senteze ulaşmõştõ. Bu yüzden ailemizde ve biz çocuklarda hiçbir zaman örneğin yüzyõlõn başlarõnda romancõlarõ- mõzõn mizah konusu ettiği tipte bir Batõ hayranlõğõ yaşanmamõştõr. Siyasete girdiğimde beni izleyen gazetecileri şaşõrtacak şekilde va- tandaşlarõmla kolay ilişki kura- bilmemin, gezdiğimiz kasaba ve köylerde hiç yabancõlõk çekme- menin sõrrõ da işte bu yetişme tar- zõndadõr. S Ü R E C E K ÖZDEN TOKER İNÖNÜ’YÜ ANLATIYOR (1) ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - An- kara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ, “Kurban ba- ğışı kesim ihalelerinde yolsuzluk” iddiasõna ilişkin soruşturma so- nucunda, aralarõnda, LÖSEV Yönetim Ku- rulu Başkanõ Üstün Ezer, Deniz Feneri Derneği Başkanõ Meh- met Cengiz ve Meh- metçik Vakfõ Genel Müdürü Salih Güloğ- lu’nun da aralarõnda bulunduğu 45 sanõk hakkõnda dava açtõ. Cumhuriyet Savcõla- rõ Mehmet Tamöz ve Hüseyin Kocabey ta- rafõndan açõlan dava- nõn iddianamesinde, “Vakıf veya dernek tüzelkişiliğini araç olarak kullanıp, dini inanç ve duyguları is- tismar etmek suretiy- le nitelikli dolandırı- cılık” suçundan Gü- loğlu’nun 156 bin 334 defa, Cengiz’in 6 bin 370 defa, Ezer’in ise 52 bin 10 defa ayrõ ayrõ ce- zalandõrõlmalarõ talep edildi. Buna göre, Gü- loğlu’nun 1 milyon 94 bin 338, Ezer’in 364 bin 70 ve Cengiz’in ise 44 bin 590 yõla kadar hapisle cezalandõrõl- malarõ isteniyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Çağ- daş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanõ ve gazetemiz yazarõ Mustafa Ekmekçi, aramõzdan ay- rõlõşõnõn 13. yõlõnda gömütü başõnda ve gazetemi- zin Ankara temsilciliğinde törenlerle anõldõ. Ek- mekçi’nin eşi Aldoğan Ekmekçi, yaptõğõ konuşmada, “Ekmekçi ya- şasaydı, Mustafa Balbay bu kadar içeride kalmazdı” dedi. Ekmekçi için ilk anma töreni, Ankara Cebeci Asri Mezarlõ- ğõ’ndaki gömütü başõnda yapõldõ. Törene, eşi Aldoğan Ekmekçi, ÇGD Genel Başkanõ Ahmet Aba- kay, gazetemiz yazarlarõ Ali Aba- lı ve Işık Kansu, Türkiye İnsan Haklarõ Kurumu Vakfõ Başkanõ Muzaffer İlhan Erdost, Köy Ens- titüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfõ üyesi Ali Kına- cı, Ekmekçi’nin dostlarõ ve gazeteciler katõldõ. 1 milyon yıl Yazarımız Ekmekçi anıldı KURBAN YOLSUZLUĞU ANKARA (ANKA) - Araştõrmacõ ve Strateji Uzmanõ Erhan Göksel (51), ABD’de kaldõğõ otel odasõnda yaşamõnõ yitirdi. Göksel, politik danõşmanlõk hizmetlerine, 1989’da Verso Siyasal Araştõrmalar Merkezi’ni kurarak Ad- nan Kahveci ile birlikte başladõ. Göksel, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Aydın Güven Gürkan, Hikmet Çetin, Deniz Baykal, Me- sut Yılmaz, Melih Gökçek gibi si- yasilere danõşmanlõk yaptõ. 1996’da Bulgar Başbakanõ İvan Kostov’un, 1999’da Kazakistan Devlet Başkanõ Nursultan Nazarbayev’in baş- kanlõk kampanyalarõnõ yürüten Göksel, 1998-2000 arasõnda ABD’de Başkan Yardõmcõsõ Al Gore’a Ortadoğu danõşmanlõğõ yaptõ. Göksel, “Ergenekon” soruş- turmasõ kapsamõnda da gözaltõna alõnõp ifadesi alõn- dõktan sonra serbest bõrakõlmõştõ. Göksel hakkõn- da daha sonra takipsizlik kararõ verilmişti. Göksel yaşamını yitirdi ABD’DE OTEL ODASINDA ÖLÜ BULUNDU ÖLÜMÜNÜN 13. YILDÖNÜMÜ HİLAL KÖSE Bayrampaşa Ceza- evi’nde 12 tutuklu ve hükümlünün yaşamõnõ yitirdiği ‘Hayata Dö- nüş’operasyonuna iliş- kin soruşturma, jandar- ma görevlilerinin kim- likleri belirlenemediği için tamamlanamõyor. Eyüp Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, Bayram- paşa Cezaevi’nde 19 Aralõk 2000’de düzen- lenen operasyona iliş- kin, ‘görev sınırını aşa- rak faili bilinmeyecek şekilde birden çok adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs’ suçlarõndan ayrõ bir so- ruşturma yürütüyor. Şüphelileri ‘meçhul’ olan soruşturma dosya- sõ, 39 jandarma eri hak- kõnda açõlan davadan ayrõldõ. Ayõrma kararõ- nõ veren Cumhuriyet Savcõsõ Ali İhsan De- mirel, operasyonda, tu- tuklu ve hükümlülerin bulunduğu bölüme fiilen müdahale eden Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutan- lõğõ’ndan, operasyonda görevli personel sayõsõ- nõn, görevinin ve isim listesinin gönderilmedi- ğine dikkat çekti. Savcõ, ilgili birimlerle birçok kez yazõşma yapõldõğõ halde bilgi alõnamadõ- ğõnõ söyledi. Savcõ Demirel, jan- darma görevlisi 214 şüp- heli hakkõnda da takip- sizlik kararõ verdi. Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 1615 cezaevi ve jandarma gö- revlisinin ‘görevi kötü- ye kullanmak, tutuk- lulara kötü davran- mak’ suçlarõndan yar- gõlandõklarõ dava 2008 yõlõnda zamanaşõmõ ne- deniyle düşürüldü. Ope- rasyonun mağduru 167 tutuklu ve hükümlünün ‘cezaevi idaresine top- lu isyan’ davasõ da avu- katlarõn beraat kararõ ta- leplerine karşõn zama- naşõmõna girmişti. 12 ölüm ‘meçhul’ HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle