11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] CMYB C M Y B Silivri’de “Duruşmaları İzleme Eylemi” ? Hukuk çiğnenerek ? Özgürlükleri ellerinden alõnan ve yargõlanan tüm insanlarõmõzõn ? Silivri’deki duruşmalarõna TANIK olmamõzõ isteyen M. Balbay ve T.Özkan’õn çağrõsõna uyalõm, “Duruşmaları İzleme Eylemi”ni sürdürelim. • Resmi tatil günleri dõşõnda her Cuma günü olacaktõr. • Saat: 08.15’de c’in bahçesinde olalõm. • Başvuru : 0535.636 59 11-0506.787 40 67-0532.713 22 43 The Rolling Stones’la yeniden Kültür Servisi - Efsanevi rock grubu The Rolling Stones, yeni projelerle müzik dünyasõna dönmeye hazõrlanõyor. Ünlü grup, 1972 tarihli “Exile on Main Street” adlõ albümlerini, daha önce yayõmlanmamõş 10 şarkõyla birlikte ABD’de yeniden piyasaya sürüyor. “Tumbling Dice” ve “Rocks Off.” gibi hitlerin yer aldõğõ albümle birlikte, ayrõca “Stones In Exile” isimli bir belgesel de yayõmlanacak. Kocaeli Kitap Fuarı açıldı KOCAELİ (AA) - Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafõndan düzenlenen Kocaeli 2. Kitap Fuarõ, Türk sinemasõnõn unutulmaz oyuncularõ Türkan Şoray ve Hülya Koçyiğit ile Topkapõ Müzesi Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylõ ve şair-yazar Ruşen Hakkõ’nõn katõldõğõ törenle açõldõ. Açõlõşõnda Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanõ İbrahim Karaosmanoğlu ve AKP Kocaeli Milletvekili Fikri Işõk’õn konuşma yaptõğõ fuara çok sayõda yayõnevi katõlõyor. Uluslararasõ Fuar Merkezi’nde “Kâğõttan Dünyalarõn Keşfi” sloganõyla 23 Mayõs’a dek açõk kalacak fuarda ayrõca; panel, konferans, imza günü, şiir dinletisi etkinliklerinin yanõ sõra ebru sanatõ gösterisi de yer alacak. Diyarbakır’da İşçi Filmleri DİYARBAKIR (AA) - DİSK, KESK, TÜRK-İŞ tarafõndan bu yõl ilk kez düzenlenen “1. Uluslararasõ Diyarbakõr İşçi Filmleri Festivali” 19-26 Mayõs tarihleri arasõnda yapõlacak. Kimi ülkelerde bir ay boyunca süren festivalin binlerce kişinin bir araya gelmesini sağladõğõnõ belirten Tanõtõm Komitesi Sözcüsü Zeynep Çelik, böylece yüzlerce muhalif sanat ürününün dolaşõma sokulduğunu, etkinliğin görülmeyenlerin görülmesine, işitilmeyenlerin işitilmesine aracõ olduğunu kaydetti. Festival süresince film gösterimlerinin yanõ sõra müzik dinletileri ile çeşitli sanatsal etkinlikler de gerçekleştirilecek. A hmed Eflakî’nin “Arif- lerin Menkıbeleri” adlõ yapõtõnda naklettiğine gö- re, Mevlana Celaleddin Rumi, sema ve zikrin ibadetleri içinde tuttuğu önemli yeri şöy- le açõklamõştõ: “Onların (Rum halkının) hiçbir suretle doğru yola meyletmediklerini görünce, insanların tabiatına uygun düşen şiir ve sema yolu ile o manaları onlara layık gördük; çün- kü Rum halkı zevk ehli ve şirin sözlüdür.” “Rum halkı”, yani “Roma ülkesinde” (Ana- dolu’da) yaşayan “halk”õn tabiatõnda güzel söz söyleme ve dans sanatlarõnõn sahip olduğu önem- li yeri böyle saptamõş Mevlana. Binlerce yõldõr uygarlõklar beşiği olan, sayõsõz uygarlõk ve kültürün geçici veya kalõcõ sentezler yoluyla iç içe geçtiği Anadolu, bir mitos ve ritü- el cennetidir. Bu topraklarda üretilmiş efsanele- rin ve destanlarõn, ritüellerin ve halk danslarõnõn kendileri kadar, bir bölgeden diğerine, bir kül- türden diğerine yaptõklarõ yolculuklar da aynõ öl- çüde heyecan vericidir. Mitoslarõn ve ritüellerin buluştuğu alanda şekillenen tiyatro ve dans gibi sanatlarõn, bir yandan kendi köklerini ortak bel- leğe kaydederken diğer yandan “sınır tanıma- maları”nõn, sõnõrlarõ iptal etmelerinin altõnda böyle bir birikim yatar. DÜNYA DANS GÜNÜ BİLDİRİSİ Bana “balede ilk adımlar”õmõ attõran değerli hocam Yıldız Alpar Emiroğlu’nun 2010 Dün- ya Dans Günü için kaleme aldõğõ bildiride, dan- sõn “birleştirici, buluşturucu, bütünleştirici” ve “ötekileri baştan çıkarabilici” gücüne yaptõğõ vurgu öyle yerinde ki, bunu sizlerle paylaşmak istedim: “Dansın evrenselliğinden söz ettiği- mizde, dil engelini aşabilen, insanlar arasın- da doğrudan iletişimi sağlayan ortak bir an- laşma yolunu kastediyoruz. Ne mutlu insan de- nilen varlığa; (...) böylesine arı bir dil yara- tabildiği için! (...) Dünyanın bir yanındaki ritmlerin ve seslerin, öbür yanındaki insanlara saniyelerle sayılan sürelerde ulaştığı ve içine alıverdiği devirlerdeyiz. ‘Benim, senin’ kav- gasına pabuç bırakmayan bu önüne geçilmez alışverişin, insanları sarıp sarmaladığını gö- rüyoruz. (...) Bütün köklü müzik ve dans ge- leneklerinin, çıkınlarını toplayıp dünyanın her tarafında kendilerine yandaş bulabildiği, ‘öteki’leri baştan çıkarabildiği bir çağı yaşı- yoruz. (...) Dansın gücü, bildiğimiz başka hiçbir hareket silsilesiyle karşılaştırılamaya- cak kadar yüksek ve insan üzerinde etkili; du- rum böyleyken dansın barışçıllığını, birleşti- riciliğini çocuklarla buluşturmakta neden bu kadar tembel davranıyoruz? (...)” DANS TEMEL EĞİTİME KATILMALI Kadõköy’de 1964’te kurduğu Yõldõz Alpar Bale Okulu’yla on yõllardõr sayõsõz kuşağa dan- sõ ve aydõnlõk bir yaşam anlayõşõnõ aşõlayan Yıl- dız Alpar hocam bu birikimine ve tecrübesine dayanarak soruyor: “Konuşmayı, giderek oku- mayı ve yazmayı öğrendiği yaşlarda dans di- lini de öğreterek onları çok daha hümanist, açık fikirli, kendine güvenli, özgür ruhlu, ‘öte- ki’lere saygılı, dinlemesini ve paylaşmasını bi- len, anlayışlı varlıklar olarak yetişeceklerine olan inancımızı tam anlamıyla ne zaman ha- rekete geçireceğiz? Bir çocuğun kendini ifa- de etme biçiminin en saf, katışıksız yolunun, hissettiklerini beden yoluyla aktarabilmesinin en kolay biçiminin dans olduğunu düşünür- sek, bu yolun onları anlamaya ve eğitmeye olan katkısını kavramak aslında ne kadar da ko- lay! O halde dansı çocuklarımızın temel eği- timine katmak için daha ne bekliyoruz?” Dansõn ve müziğin ilk kökenlerinden başla- yarak, kültürlerin ve uygarlõklarõn arasõna konan sõnõrlarõ aşma gücünün günümüzde de sürdüğü- nü, dans adõmlarõnõn barõşa da bir çağrõ olduğu- nu vurguluyor Yõldõz Alpar: “Savaş dürtüsünü en çok bastırabilen sanatın dans olduğuna ina- nalım. Dansın her zaman barışa bir çağrı ol- duğunu unutmayalım. Birleştirici, bütünleş- tirici, buluşturucu gücünden yararlanalım. Ruhu onarmayı becerebilen o arı dilin, o ken- dine özgü rengârenk sözcük dağarcığını kul- lanmayı öğrenelim, öğretelim. Dansa hayatı- mızda bir yer açalım. Bırakalım, bizi iyileş- tirsin!” Dünya Dans Günü kutlu olsun, daha barõşçõ, daha güzel, daha kardeşçe bir dünya umuduyla... [email protected] Dünya Dans Günü kutlu olsun, daha barõşçõ, daha güzel, daha kardeşçe bir dünya umuduyla... Küba Ulusal Balesi’nin sergilediği “Giselle”den bir sahne. UĞUR HÜKÜM CANNES - Fransa’nõn Güneybatõ Akdeniz kõyõlarõ, namõ diğer Côte d’Azur nihayet gerçekten õsõnmaya başladõ. Yağmuru, rüzgârõ, gün orta- sõnda bile 15 dereceyi geçmeyen ikli- miyle ilkbahar günleri bitmek bilmi- yordu. Antibes, Nice’i bilmeyiz, fakat Cannes epeyce sõcak oldu. Yalnõzca termometre yükselmekle kalmadõ. Ta- bii ki kenti dolduran yüz binlik insan seli de kentin hararetini arttõrdõ. Ama Cannes’õn geçici sakinlerini ateşleyen gerçek olay festivalin programõndaki yoğunluktu. Esas yüreklerimiz õsõn- maya adaydõ. Aynõ gün sõrasõyla 1996’da “Sırlar ve Ya- lanlar” ile Altõn Palmiye kazanan İngiliz us- ta Mike Leigh, benzersiz sinema büyücüsü Woody Allen, eşcinsellik temalõ sinemanõn güçlü bayraktarlarõndan Kaliforniyalõ Gregg Araki ve Alman sinemasõnõn son yõllarda- ki umutlarõndan Christoph Hochhäusler, dünyanõn en yoksul ülkelerinden Çad’õ tem- silen ilk kez resmi yarõşmaya katõlacak Ma- hamat-Saleh Haroun’un (1961) “Bağı- ran Bir Adam”õnõ izleye(bile)cektik. Günün bilançosu oldukça ‘ateşli’ydi. Mike Leigh pedagojik, hatta bilge edasõyla yönettiği “Bir Yıl Daha” isimli eseriyle bel- ki bir başeser imzalamõyordu. Belki yurtta- şõ, yoldaşõ Ken Loach denli militan bir dil ve senaryo da kullanmamõştõ. Fakat ustanõn kahramanlarõ gönlümüzü kaynatmayõ ba- şarmõştõ. Karõkoca birbirinden şeker Tom & (J)Gerri çiftinin yakõnlarõ ve dostlarõna ara- lõksõz ve yorulmak bilmez bir tavõrla destek ve hizmet sunmasõ geri plandaki İngiliz toplumunun sorunlarõnõ adeta daha yüksek bir tezatla yansõtõyordu. Bizlere, “N’olacak bu İngiltere’nin hali?” dedirtebilen Ger- ri’nin yakõn iş arkadaşõ Mary rolündeki Lesley Manville ise sõra dõşõ yorumuyla fes- tivalin “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne şimdiden adaydõ. Şu ana kadar festivalin en kalabalõk gös- terisinin mimarõysa Woody Al- len’dõ. En büyük salon Lumiere, gösteri başlamadan yarõm saat önce tõklõm tõklõm dolmuştu. Şahsi kanõmõzca 2010 “Wo- ody” mahsulü beklenen lez- zeti yakalayamadõ. Üstadõn her yõl ay- nõ mönüyü farklõ sos- larla hazõrladõğõnõ bi- liyorduk. Biz de her se- ferinde aynõ mönüyü aynõ iştahla yiyor- duk. Son üç filmi en azõndan bir önceki kadar haz vermişti. Bu defa büyü, ritim bo- zuldu. Her zamankinden daha güç- lü ve de muhtemelen pahalõ bir oyuncu dağõlõmõ, “Uzun Boylu Esmer Bir Yabancıyla Tanışacaksın”õ Woody ortala- masõnõn üstüne çõkartmaya yet- memişti. Anthony Hopkins, Antonia Banderas, Josh Brolin, Naomi Watts ve diğerleri son derece inandõrõcõ ve başarõlõydõlar. Genç ka- dõnlar, yeni aşklar, kapmaca metinler, ruh ça- ğõrma masalarõnda, falcõlarda aranan mutluluk ve ufuklar düşlenen farklõ dünyalarõ, âlem- leri yakalamaya yetecek miydi? Haydi, Wo- ody’ye haksõzlõk etmeyelim! Onun da ken- dini her zaman aşamama gibi bir hakkõnõn ol- duğunu teslim edelim. Sonuçta güzel bir film seyretmiştik. Woody Allen imzasõnõ taşõmasa daha iyi olurdu. “Adam Woody’yi taklit et- miş” der geçerdik. Woody Allen’õn yeni filmi, usta yönetmenin kendi ortalamasõnõn üstüne çõkmõyor. Woody Allen imzasõ taşõmasa, ‘Adam Woody’yi iyi taklit etmiş!’ der geçerdik. 6 3 . U L U S L A R A R A S I C A N N E S F İ L M F E S T İ V A L İ Kültür Servisi - Mart ayõndan bu ya- na, “rejim karşıtı bir film yapmak- tan” tutuklu olduğu için, bu yõlki fes- tivalde jüri üyeliği yapamayan İranlõ yönetmen Cafer Panahi, Evin Ceza- evi’nden yazdõğõ mektupla Cannes’õn kõr- mõzõ halõsõndan geçti. Önceki gün ünlü ba- samaklarda, bir kõsmõ Fransõz Kültür ve İle- tişim Bakanõ Frédéric Mitterrand tara- fõndan okunan mektupta, ünlü yönetmen, filmlerinin rejim karşõtõ olmadõğõnõ ve suç- suz olduğunu söyledi. Tehditlere rağmen, bir itirafname imzalamayacağõnõ ifade eden ünlü yönetmen, özgürlüğü için kendisine destek veren Fransõz hükümetine de teşek- kür etti. “Benim gibi haksız yere hapis ya- tan hükümlüleri unutmayalım” diyen Panahi, “Kanım kimsenin kanından da- ha önemli değildir” ifadesini kullandõ. Geçen hafta üç dakikalõk bir kliple, yaşadõğõ ta- raflõ polis sorgusunu anlatan Panahi’ye, 63. Cannes Film Festivali Jüri Başkanõ Tim Burton’dan da destek gelmişti. Dansın ‘Öteki’leri baştan çıkarma gücü 17 MAYIS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 Taptaze bir festival: Freshtival Kültür Servisi - Miller’õn Pozitif ve İKSV’nin işbirliğiyle düzenlediği elektronik müzik festivali Freshtival, 29 Mayõs’ta İstanbul Küçükçiftlik Parkõ’nda düzenlenecek. Küratörlüğünün Banane Mag’in yapacağõ festivalde, yenilikçi ve farklõ tarzlarõyla dikkat çeken yerli ve yabancõ isimlerden Mika’nõn yanõ sõra, Danimarkalõ rock ikilisi The Raveonettes, New Yorklu disco- rock’õ harmanlayan The Phenomenal Handclap Band ve Norveçli DJ Prins Thomas sahne alacak. Türkiye’yi ise Sakin grubu ile Miller Music Factory 2009’un genç yõldõzlarõ temsil edecek. Kapõlarõnõ saat 14.00’te ziyaretçilere açacak olan festivalin biletleri, biletix üzerinden satõlmaya başlandõ. (www.millerfreshtival.com) Panahi’den mektup var Usta yine ‘Woody Woody’ etmiş Mika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle