Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
24 NİSAN 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
HAYAL ve GERÇEK
KÜRŞAT BAŞAR
Başkanlık mı, Sultanlık mı?
Bir kez daha başkanlık sistemi tartışmalarını
okurken acaba ben başka bir ülkede mi
yaşıyorum diye düşünmeye başladım.
Başkanlık, yarı başkanlık gibi sistemlere
geçmek için uğraşıp durmaya gerek yok.
Bugünkü sistemin gerçek ismini koymak yeterli.
O da: Sultanlık sistemi.
Çünkü Türkiye’de bir iktidarın ve onun
başındaki kişinin elindeki yetkiler zaten
sultanlıktan fazla farklı değil.
Kimse kusura bakmasın, yıllardır yazdığım
şeyi bir kez daha yazıyorum. Türkiye’de
parlamenter demokratik bir sistem olduğu
söylemi bana göre tümüyle palavradır.
Böyle bir parlamenter demokrasi olur mu?
Evet, Türkiye’de bir parlamento var. İçinde
partiler de var. Ama bu partilerin başkanları ne
derse geri kalanlar kabul ediyor. Yani bütün
kararları parti liderleri almış oluyor.
Eğer iktidar sayısal çoğunluğu ele geçirmişse,
bu “parlamento”da muhalefet yalnızca
“konuşuyor”. Çünkü başka bir şey yapma şansı
yok.
Verilen soru önergeleri, hükümete sorulan
sorular, eleştiriler, hepsi Meclis’teki iktidarın
isteğine göre reddediliyor ya da kabul ediliyor.
O zaman bu Meclis’te muhalefet partileri
neden bulunuyor, doğrusu bunu da çok
anlayabilmiş değilim. Çünkü orada bir şey
yapamadıkları için zaten dertlerini dışarıda
anlatmaya çalışıyorlar.
Seçilmiş partinin lideri yani Başbakan,
ülkedeki her şeye egemen.
Seçilmiş hükümeti halkın denetleyebilmesi
için kurulmuş mekanizmaları gelmiş geçmiş
hiçbir iktidar beğenmez. Yargı kararlarından
memnun olan hükümet duydunuz mu bugüne
kadar? Ben duymadım.
Basından memnun olan, muhalif seslerden
yararlanmaya çalışan bir iktidar gördünüz mü
hiç? Ben görmedim.
Bu durumda bizim “demokratik” sistemimiz
şuna dayanıyor, eğer insaflı bir lider gelirse
başkalarının haklarını da gözetebilir ama
gelmezse ister sultan olur, ister diktatör.
İş dünyasında istediğini zengin eder,
istediğini batırır.
Böyle bir ülkede “hür teşebbüs”ten söz
edilebilir mi?
Bir yazı yazanı hükümet isterse süründürür,
isterse gazetesinden kovdurur, isterse başına
bir çorap örüp içeri attırır.
Böyle bir yerde “hür düşünce”den söz
edilebilir mi?
Onun için boş yere başkanlık sistemi, yarı
başkanlık sistemi gibi tartışmalar yapmayalım.
İşin adını doğru koyalım. Bu parlamenter sistem
bu haliyle kaldıkça sultanlık daha da
ilerleyecektir.
Yurttaşların da tek şansı, seçilenin insaflı
olmasını ummaktır.
kursatbasar63@gmail.com
Rus güçleri karşõsõnda savunma gücü tehlikeye düşen Osmanlõ ordusunun ardõnõ emniyete almak amaçlandõ
Tehcir askeri zorunlulukOrtada, ne bir “katliam” ne de “Ermeni hal-
kının varlığını tehlikeye atacak organize
bir tedhiş hareketi” olmamasõna rağmen, Er-
meniler tutuklama olayõnõ ustaca bir manevrayla
uluslararasõ propaganda aracõ haline getirmiş-
ler ve Ermeni toplumunun entelektüel-elit ta-
bakasõnõ oluşturan bu kişilerin Ermeni toplu-
munu zafiyete uğratmak amacõyla katledilmek
için tutuklandõklarõnõ iddia etmişlerdir. Baş-
piskopos Kevork, ABD Başkanõ’na, “Türk fa-
natikliğinin şiddetine terk edilmiş olan Tür-
kiye’deki Ermeni halkının korunması için”
imdat telgraflarõ göndermiştir. Ermenilerin her
yõl “soykırımın yıldönümü” diye andõklarõ 24
Nisan işte bu tutuklamalar nedeniyledir. (Sarõ-
nay, Yusuf, What Happened on April 24,
1915?, A Case Study on the Circular of 24 Ap-
ril 1915 and Arrest of the Armenian Commit-
tee Members in İstanbul, International Journal
of Turkish Studies, Volume 14, Nos. 1-2, Fall
2008, s. 75-101.)
Enver Paşa’nın talebi
Ancak 24 Nisan tutuklamalarõndan beklenen
sonuçlarõn alõndõğõ söylenemez. Van dõşõndaki
diğer bölgelerde de isyan halinde olan Ermeniler
yol kesmeye, Müslüman köyleri basarak halkõ
katletmeye devam ettiler. Türk ordusu savaş ala-
nõnda olduğu için cephe gerisinde meydana ge-
len ve bir kõsmõ savaş gücünü olumsuz etkile-
yen olaylarõ önlemek için yeterli kuvvet ayõra-
mõyordu. Başkumandan Vekili Enver Paşa, bu
duruma bir çare olmak üzere 2 Mayõs 1915 ta-
rihinde Dahiliye Nazõrõ Talat Paşa’ya şu yazõyõ
gönderdi: “Van gölü etrafında ve Van vali-
liğince bilinen belirli yerlerdeki Ermeniler,
isyanlarını sürdürmek için daima toplu ve ha-
zır haldedirler. Toplu halde bulunan Erme-
nilerin buralardan çıkarılarak isyan yuva-
larının dağıtılması düşüncesindeyim. III.
Ordu Komutanlığı’nın verdiği bilgiye göre
Ruslar 20 Nisan 1915 tarihinde kendi sınır-
ları içindeki Müslümanları çıplak bir halde
sınırlarımızdan içeriye sokmuşlardır. Hem
buna karşılık olmak ve hem de yukarda bah-
settiğim amacı sağlamak için ya bu Erme-
nileri aileleri ile birlikte Rus sınırı içine
göndermek veyahut bu Ermenileri ve aile-
lerini Anadolu içinde çeşitli yerlere dağıtmak
gereklidir. Bu iki şekilden uygun olanın se-
çilmesiyle tatbikini rica ederim. Bir mahzu-
ru yoksa isyancıların ailelerini ve isyan böl-
gesi halkını sınırlarımız dışına göndermeyi
ve onların yerine dışardan gelen Müslüman
halkın yerleştirilmesini tercih ederim.” (Baş-
bakanlõk Osmanlõ Arşivi, Dahiliye Şifre, nr. 52/282)
Dahiliye Nezareti’nin bu konudaki 13 Ma-
yõs 1915 tarihli yazõsõ üzerine 27 Mayõs’ta
toplanan Bakanlar Kurulu, Sevk ve İskân
(Tehcir) Geçici Kanunu’nu çõkardõ. Kanun,
hükümet icraatına karşı gelen, ülke savun-
ması açısından tehlike az eden, düşmana
casusluk yapan ve ülke çıkarlarına ihanet
edebilecek kişilerin, imparatorluğun belir-
li bölgelerinde ikamete tabi tutulmalarını
öngörüyordu. (Tehcir kanununun orijinali için
bkz. http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ar-
siv/003_01.html)
Zorunlu bir önlem
Tehcirin esas nedeninin ilerleyen Rus or-
dusu karşõsõnda savunma ve direnme gücü
tehlikeye düşen Osmanlõ ordusunun ardõnõ
emniyete almak için başvurulan zorunlu bir
askeri önlem olduğu her ne kadar Türk tarih-
çilere ilaveten Profesör Bernard Lewis, Pro-
fesör Stanford Shaw ve Profesör Justin
McCarthy gibi birçok ünlü Batõlõ tarihçi ta-
rafõndan arşiv belgelerine dayanõlarak ileri
sürülüyorsa da, Batõlõ akademisyenler arasõn-
da genellikle benimsenen görüşün Ermeni
tezleri doğrultusunda olduğu görülür. Söz
konusu akademisyenler, 1915 Ermeni is-
yanının 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı
Devleti’nin güvenliği açısından hiçbir za-
man ciddi bir tehdit oluşturmadığını, bu
nedenle Ermeni tehcirinin gereksiz oldu-
ğunu ısrarla belirtirler ve isyanın İttihat
ve Terakki Hükümeti tarafından Ermeni-
lere etnik temizlik ve soykırım yapmak
için önceden tasarlanmış bir bahane ola-
rak kullanıldığını vurgularlar.
Sevk ve İskân Geçici Kanu-
nu’nun uygulanmasõna ilişkin
olarak birçok kanun geçirilmiş
ve hükümet talimatõ hazõrlanmõş-
tõr. Bu kanun ve talimatlar, Os-
manlõ Hükümeti’nin, Ermeni
halkõnõn naklinin azami düzen
ve güven içinde ve kabil olduğu
kadar zahmetsiz koşullarda ya-
põlmasõ amacõyla, somut, gayet
titiz ve insancõl bir çaba göster-
diğini ortaya koyuyor. Nitekim,
27 Mayõs’ta yapõlan Bakanlar
Kurulu toplantõsõnda tehcirin uy-
gulanmasõyla ilgili olarak şu ka-
rarlar alõnmõştõr:
? Göç ettirilenler, kendilerine
tahsis edilen bölgelere can ve
mal emniyetleri sağlanarak rahat
bir şekilde nakledileceklerdir.
? Yeni evlerine yerleşene kadar
iaşeleri Göçmen Ödeneği’nden
karşõlanacaktõr. Eski mali durum-
larõna uygun olarak kendilerine
emlak ve arazi verilecektir. ?
Muhtaç olanlar için hükümet ta-
rafõndan konut inşa edilecek;
çiftçi ve ziraat erbabõna tohum-
luk, alet ve edevat temin edile-
cektir. ? Geride bõraktõklarõ taşõ-
nõr mallarõ kendilerine ulaştõrõla-
cak, taşõnmaz mallarõ tespit edi-
lecek ve kõymetleri belirlendik-
ten sonra paralarõ kendilerine
ödenecektir. ? Göçmenlerin ihti-
saslarõ dõşõnda kalan zeytinlik,
dutluk, bağ ve portakallõklarla,
dükkân, han, fabrika ve depo gibi
gelir getiren yerleri açõk arttõrma
ile satõlacak veya kiraya verile-
cek ve bedelleri sahiplerine
ödenmek üzere mal sandõklarõnca
emanete kaydedilecektir. ? Bü-
tün bu konular özel komisyonlar-
ca yürütülecek ve bu hususta ay-
rõntõlõ bir talimatname hazõrlana-
caktõr. (Meclis-i Vükela Müzake-
ratõna Mahsus Zabõtname Hüla-
sa-i meali, T.C. Başbakanlõk
Devlet Arşivleri Genel Müdürlü-
ğü, Osmanlõ Belgelerinde Erme-
nilerin Sevk ve İskânõ, 1878-
1920, Ankara, 2007, s.155).
B
elgeler, Doğu Anado-
lu’da Osmanlõ ulaşõm ve
lojistik ikmal hatlarõnõn
tamamen korumasõz ve tehdit
altõnda olduğunu ve Çarlõk
Rusyasõ tarafõndan desteklenen
ve yönetilen Ermeni güçlerinin
bu hatlarõ her an kesme ve im-
ha etme kapasitesinde olduğu-
nu ortaya koyuyor. Bu neden-
le, Osmanlõ devleti açõsõndan
tehcire başvurmak zorunlu bir
hale gelmiştir. Tehcir kararõ as-
keri bir soruna bulunan askeri
bir çözüm olmuştur.
ABD’li asker kökenli tarihçi Ed-
ward J. Erickson’un, 1915 Ermeni
isyanlarõnõn Rus istilasõna karşõ sa-
vaşan Osmanlõ ordusunun güvenliği
açõsõndan ağõr ve acil bir tehdit
oluşturup oluşturmadõğõ konusunu,
Osmanlõ ordusunun Doğu Anado-
lu’daki ulaşõm hatlarõ şebekesi ve
lojistik ikmal düzen ve imkânlarõ
açõsõndan değerlendiren “Ermeni-
ler ve Osmanlı Askeri Politikası,
1915” başlõklõ makalesi, Ermeni
tezlerini savunanlar için ezber bo-
zucu niteliktedir. (Erickson, Ed-
ward J., The Armenians and Otto-
man Military Policy, 1915, War in
History 2008, s. 141-167). Erick-
son’un makalesinin can alõcõ nokta-
larõ aşağõda özetlenmiştir:
Rus ordusunun karşõsõnda bulu-
nan Osmanlı 3. Ordusu’nun 26
Eylül 1914’te mevcudu 168.608
askerdi. Motorlu vasõta olmadõğõn-
dan ordunun taşõma-ulaşõm gücü
53.704 hayvandan oluşuyordu.
1914 sonunda Rus kuvvetlerine
karşõ yapõlan Sarõkamõş harekâtõ
ağõr bir yenilgiyle sonuçlandõ ve 3.
Ordu ölü, yaralõ ve esir olarak
57.000 zayiat verdi. Rus ordusunun
1915 Nisan’õnda Van ve Malazgirt
saldõrõlarõndan sonra tekrar mayõsta
saldõrõya geçmesi 3. Ordu’yu etkisiz
hale getirdi. Bu savaşlardaki kayõp-
lar da Sarõkamõş’la eşit düzeydeydi.
Lojistik destek tehlikede
Merkezi Erzurum’da bulunan 3.
Ordu Menzil Müfettişliği, çarpõ-
şan orduya erzak, cephane ve diğer
ikmal malzemelerini iletmekle gö-
revliydi. Cephenin ön hatlarında-
ki Osmanlı birliklerinin en yakın
tren istasyonuna mesafesi 800 ki-
lometreydi. 3. Ordu Menzil Müfet-
tişliği’nin sorumluluğu batõya ve
güneye doğru 800 kilometre uzanan
bir alandaki ulaşõm ve iletişim hat-
larõ ile menzil nokta komutanlõklarõ,
erzak ve cephane dağõtõm merkezle-
ri ve tesislerinden oluşan lojistik-ik-
mal şebekesini kapsõyordu. Motor-
lu vasıtası olmayan Müfettişlik,
şoselerle çoğunluğu adi yollardan
at arabaları ve kağnılarla nakli-
yat yaparak ordunun ihtiyaçlarõnõn
karşõlanmasõ için çaba gösteriyordu.
3. Ordu Menzil Müfettişliği’nin
bu işleri yapmasõ için emrinde 10
bin kişi vardõ. Ulaşõm ve iletişim
sistemi ile Lojistik-ikmal şebekesini
koruyacak ayrõ bir muharip kuvvete
sahip değildi. Müfettişliğe korun-
ması amacıyla sadece 1232 tüfek
ve 82 kasa cephane verilebilmişti.
Suriye ve Filistin’de çarpõşan ve
Menzil Müfettişliği Şam’da bulu-
nan 4. Osmanlõ Ordusu’nun lojistik
ikmal hatlarõ da 3. Ordu Menzil
Müfettişliği sorumluluk alanõndan
geçiyordu. Bu nedenle 3. Ordu’nun
geri bölgelerinde Ermeni isyanõ ne-
deniyle karşõlaşõlan sorunlar, 4. Or-
du’nun lojistik ve güvenliğini doğ-
rudan etkiliyordu. Anõlan sorunlar
Mezopotamya’da konuşlanmõş bu-
lunan 6. Osmanlõ Ordusu’nu da do-
laylõ olarak etkiliyordu. 1915’te her
üç ordu da düşmanla temas ha-
lindeydi. 4. Ordu’nun 1915 yõlõ Şu-
batõ sonunda İngilizlere karşõ giriş-
tiği Kanal harekâtõ da Sarõkamõş gi-
bi yenilgiyle sonuçlanmõştõ.
3. Ordu’nun lojistik desteği, ku-
zeyde Sıvas-Erzincan-Erzurum
koridorundan, güneyde ise Diyar-
bakır-Bitlis-Van koridorundan
sağlanõyordu.
Ruslara Ermeni desteği
Ermeni isyanlarõnõn başlamasõyla
birlikte Rusya tarafõndan silahlandõ-
rõlan ve yönlendirilen Doğu Anado-
lu Ermenileri, Daşnak ve Hınçak
partileri liderliğinde, Rus ordusu-
nun istila planlarının gerçekleş-
mesine yardımcı olacak biçimde,
koruma altında olmayan söz ko-
nusu lojistik destek koridorlarını
kapatmaya, telgraf hatlarını kes-
meye, yol ve köprüleri sabote et-
meye ve bu koridorlar üzerlerin-
deki köy ve kasabalara saldırıp
katliamlarda bulunmaya başladı-
lar. Nisan ortalarõnda Van’õ ele ge-
çirmeleri, hemen arkasõndan 22 Ni-
san’da Sõvas’ta bir isyan başlatma-
larõ bu amaca yönelikti. Osmanlı
ordusunun Ermeni isyanına karşı
önceden düzenlenmiş bir planı ol-
madığı için, geri bölgeleri koruma
planı da yoktu. Bir stratejik ihti-
yat gücü de oluşturulmamıştı. Bu
nedenle Ermeni isyanõ patlak verin-
ce 3. Ordu’nun şahdamarı olan
geri bölgeler ve lojistik yollar ko-
runamadı. 3. Ordu’nun, cephede
düşmanla temas halindeki birlik-
lerinden geri bölgeleri ve lojistik
destek koridorlarını korumak için
yeterli kuvvet ayırması mümkün
değildi. Esasen, Osmanlõ ordusunun
Van isyanõnõ bastõramamasõ da bu
nedenden ileri geliyordu.
Ermeni isyanõ Osmanlõ için tehdit
Nisan ayõnõn sonuna doğru, Osmanlõ Genelkurmayõ
ve 3. ve 4. Ordu kurmaylarõ, Ermenilerin yerel isyan-
larõnõn ve saldõrõlarõnõn bölgede kitlevi bir isyana
dönüşeceği kanõsõna vardõlar. Böyle bir isyan devle-
tin savaş gücüne karşõ ağõr bir tehdit oluşturacaktõ.
En önemlisi de, Osmanlı devletinin elindeki kuv-
vetler büyük çapta bir isyan hareketi ile baş ede-
bilecek boyutta değildi. Mayõs sonlarõna gelindiğin-
de, esasen vermiş olduğu zayiatlar sonucunda etkinli-
ğinden çok şey kaybetmiş olan 3. Ordu’nun lojistik
ikmal durumu da son derece yetersiz bir hale düş-
müştü. Bu durumda lojistik destek zincirindeki bir
kesinti 3. Ordu’nun savunma gücünü tamamen
yitirmesine yol açacaktı. Bu tarihlerde, Ermeni
çetelerinin kuzey lojistik ikmal koridorunu tama-
men kesme gücünde oldukları ortaya çıktı. Ayrõca,
güney koridoru da silahlõ isyan nedeniyle tehdit altõn-
daydõ. Bu dönemde, Akdeniz’deki İngiliz ve Fransõz
donanmalarõ tarafõndan, Ermeni çetecilerin de deste-
ğiyle İskenderun Dörtyol bölgesine amfibik bir çõkar-
ma yapõlmasõnõn beklenmesi nedeniyle 4. Ordu’nun
da iletişim ve lojistik hatlarõ tehdit altõnda bulunuyor-
du. Sonuç olarak belgeler, Doğu Anadolu’da Os-
manlõ ulaşõm ve lojistik ikmal hatlarõnõn tamamen
korumasõz ve tehdit altõnda olduğunu ve Çarlõk Rus-
yasõ tarafõndan desteklenen ve yönetilen Ermeni güç-
lerinin bu hatlarõ her an kesme ve imha etme kapasi-
tesinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu durumda lojis-
tiğin kõsa bir süre için olsa dahi kesilmesi, cephedeki
savaş halindeki 3. Osmanlõ Ordusu için gayet endişe
verici bir durum yaratõrdõ. Bu nedenle, Osmanlõ dev-
leti açõsõndan tehcire başvurmak zorunlu bir hale gel-
miştir. “Tehcir kararı askeri bir soruna bulunan
askeri bir çözüm olmuştur.”
OSMANLI’DA BÜYÜK İSYANI DURDURACAK KUVVET YOKTU
Bakanlar
Kurulu
kararı
YARIN: SALGIN
HASTALIKLAR
Ermeni çetelerinin zulmünden sağ çıkabilmiş kadın ve çocuklar.
Ermeni çetelerine mermi üreten atölyelerden biri.
İstanbul Haber Servisi - 24 Nisan 1915’te
zorla göç ettirilen Ermeni yurttaşlar bugün İs-
tanbul’da 2 ayrõ etkinlikle anõlacak. Her iki et-
kinlik için de yapõlan çağrõlarda, soykõrõm keli-
mesi yerine “büyük felaket”, “büyük acı” ifa-
deleri kullanõldõ. Anma etkinliğinin ilki İnsan
Haklarõ Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafõn-
dan 13.30’da Haydarpaşa Garõ’nda gerçekleşti-
rilecek. İkinci etkinlik ise 19.00’da Taksim
Tramvay Durağõ’nda yapõlacak. Siyah giysiler
içinde mumlar, çiçekler ve duduk eşliğinde ger-
çekleştirilecek anma için aralarõnda Ahmet İn-
sel, Cengiz Aktar, Gülten Kaya, Hakan Tah-
maz, Halil Berktay, Hayko Bağdat, Roni
Margulies, Ufuk Uras, Vivet Kanetti’nin de
bulunduğu yazar, akademisyen ve aydõnlar
“Bu yas hepimizin” sloganõ ile çağrõ yaptõ.
İstanbul’da
iki ayrõ etkinlik
Polisi şehit eden
2 terörist öldürüldü
ADNAN AVUKA
MARDİN - Mardin’in Kõzõltepe ilçesinde
önceki gece 34 yaşõndaki polis memuru Ömer
Akcan’õ şehit eden, 1’i polis 3 kişiyi de yara-
ladõklarõ bildirilen 2 terörist, güvenlik güçleri-
nin düzenlediği operasyonda öldürüldü. İlçede
operasyonu genişleten polis, saldõrgalarõn Ali
Ertaş Caddesi üzerinde terk edilmiş bir baraka-
da saklandõğõnõ belirledi. “Teslim ol” çağrõsõ-
na ateşle karşõlõk verilmesi üzerine çõkan çatõş-
mada 2 terörist öldürüldü. Şehit polis memuru
için de dün Mardin Emniyet Müdürlüğü önün-
de tören düzenlendi. Törene Gaziantep’in İsla-
hiye ilçesinde oturan annesi, kardeşleri ile eşi
ve biri 4 yaşõnda diğeri 2 aylõk olan 2 çocuğu
da katõldõ. Akcan’õn eşi Fatma Akcan da “İki
çocuğuma ben ne diyeceğim” diyerek göz-
yaşlarõna boğuldu. Akcan’õn cenazesi, memle-
keti İslahiye’de toprağa verildi.
Şehit polis Akcan için Mardin’de tören düzenlendi.