23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 10 MART 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Ekonomide İkilemler Çoğalıyor “İktisada Giriş” derslerinin ana konularından birisi de ekonomide karar alıcıların karşılaştıkları ikilemlerin genç meslektaşlara tanıtılmasıdır. Zira, hemen diğer tüm sosyal bilimlerde olduğu gibi, iktisat bilimi de ekonominin karşı karşıya kaldığı sorunlara almaşık çözümler ararken uygulanan politikaların sınıfsal sonuçlarının da farklı olacağı gerçeğinden hareket eder. İkilemler, üçlemler, iktisat siyasasının doğası gereğidir. Kriz dönemleri, kuşkusuz, söz konusu ikilemlerin çoğaldığı; manevra alanlarının da daraldığı dönemlerdir. Bu dönemlerde ekonomi yönetiminin sınıfsal tercihleri daha yalın olarak ortaya çıkar; ekonomide “toparlanma” sürecinin maliyetinin kimlere, hangi sınıflara yıkılacağı sorusu acil çözüm bekler; “biz”in yerini, “sınıfsal tercihler” alır. 2010 yılının küresel krizden çıkışta “toparlanma” yılı olacağı çoktan muştulanmış durumda. Ancak söz konusu toparlanmanın kendi kendine gerçekleşmeyeceği, ekonomi idaresinde yeni kararların ve yapısal dönüşümlerin uygulamaya sokulmasının gerekli olduğu; dahası, sürecin yavaş ve sancılı olacağı konusunda hemen herkes görüş birliği içerisinde gözüküyor. Türkiye ekonomi idaresini ise 2001 krizi sonrasından farklı bir yapı bekliyor. Aşağıdaki tabloda özet olarak, 2001 krizi sonrası “toparlanma” dönemi (2003) ile 2008 ve 2009 yıllarında belli başlı ekonomik verilerin değerleri sergilenmekte. 2001 krizi sonrası dönemin tercihi, anımsanacağı gibi, her ne pahasına olursa olsun enflasyonu ve kamu açığını düşürmek yönünde idi. Yıllardır süregelen yüksek enflasyon düzeyinin artık kırılması gerektiği; bunun yanında kamunun yüksek oranlı bütçe açıklarının önüne geçilmesi gereği iktisadi politikanın tartışılmaz gerçekleri olarak uygulanmaktaydı. İşsizlik ve buna bağlı olarak gerileyen ücretler, enformalleşen, kayıt dışılığa itilen işgücü piyasası, sosyal hak ve kazanımlar, sosyal güvenlik ve sağlık gibi daha çok “emek cephesini” ilgilendiren sorunlar çoktan göz ardı edilmişti. Dönemin sloganları “Merkez bankasının biricik görevi fiyat istikrarıdır”, Maliye otoritesinin görevi ise “Kamu harcamalarını kısarak, faiz dışı fazla sağlamaktır” şeklinde özetlenmekteydi. 2008/2009 krizi sonrasında ekonomik verilerin seyri ise iktisat politikası tercihlerinin artık bu kadar basit reçetelere indirilmeye olanak vereceğe benzemiyor. Küresel kriz koşullarında tüm dünyada talep daralmış ve dolayısıyla enflasyonist baskılar hafiflemiş iken, Türkiye’de enflasyonun yeniden yükselişe geçtiği görülüyor. 2003-2008 arasındaki yapay genişleme konjonktürünün etkisiyle düşme eğilimi içerisinde olan kamu borç stokunun yeniden yükselmekte olduğu ve ulusal ekonominin canlandırılması için kamu kaynaklarının kullanılmasının “yabancı yatırımcılar” tarafından kabul görmeyeceği anlaşılıyor. Bütçe açığı ise 2008 seçim konjonktüründeki sorumsuz ve rasgele harcama telaşıyla yeniden 2001 dönemini andırır bir eşiğe sürüklenmiş durumda. Bütün bunlar arasında en zor sorunu ise işsizlik oranının artık yapısal ve belki de uzun bir süre kalıcı olarak yüzde 13-14 oranına yerleşmesi oluşturuyor. 2001 sonrasının “önce enflasyonu düşürüp büyüyelim, istihdam ve ücret artışları nasıl olsa ardından takip eder” masalının bir aldatmacadan ibaret olduğunu; “enflasyonun düşürülmesi ile hayat pahalılığının düşmesinin aynı şey olmadığını” emekçiler kendi deneyimleriyle artık yakından biliyor. İşsizliği düşürecek tedbirlerin ancak istihdam artışını doğrudan hedefleyen ve bölgesel eşitsizlikleri gidermeyi amaçlayan kamu yatırımları aracılığıyla sürdürülebileceği, bunun yaratacağı olası enflasyonist baskıların ise ancak özel sermaye gelirleri üzerine yaygınlaştırılacak bir vergi reformuyla aşılabileceği gerçekleri çok yalın olarak önümüzde durmasına karşın, iktidar partisinin sınıfsal tercihleri, söz konusu ikilemleri gene sadece enflasyonla mücadele, bütçe açığının harcamaların kısılması yoluyla daraltılması, dış kaynağın ise spekülatif döviz girişleri ile sağlanması yoluyla aşma çabalarına endeksli gözüküyor. Ne yazık ki artık cin şişeye sığmıyor.ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Bir 8 Mart daha sona erdi. Türkiye’de kadının maruz kaldığı şiddetten, töre cinayetlerine, ekonomik yaşama katılımına, siyasetteki konumuna, eğitime kadar her alanda artık “utanç verici” konumunu bir kez daha masaya yatırdık. İstatistiki bilgileri güncelleştirerek küresel arenadaki yerimizi, hatta birçok konuda nasıl gerilediğimizi gördük. Konuyu sayısız paneller düzenleyerek irdeledik, sokaklarda yürüdük, eylemler yaptık. Tablo öylesine vahim ki toz duman içinde Türkiye’nin eğitimli kadınlarının sorunları pek de yer alamadı haliyle... Oysa rakamlar yükseköğrenim mezunu kadınların erkeklere kıyasla daha zor iş bulduklarını gösteriyor. Yüksek eğitim düzeyinde kadın işsizlik oranı erkek işsizlik oranının iki katı. Bizim eğitimli kadınlarımız iş bulamayacaklarını bulsalar bile çalışmaya değmeyecek kadar düşük ücrete çalışacaklarından çoğu artık iş aramıyor bile... İşin acısı gelişmekte olan bir ülke için yaşamsal öneme sahip bu nitelikli beyin gücünün akıbeti ile ilgilenen kimsenin olmaması. Üniversite mezunu, hatta yüksek lisans dereceli genç kızlar öylesine bekliyor... Son çarpıcı verilerden biri Elektrik Mühendisleri Odası’ndan (EMO) geldi. EMO üyesi kadın elektrik, elektronik, bilgisayar ve biyomedikal mühendislerini kapsayan araştırması kadın mühendislerde işsizlik oranının ortalama işsizlikten daha yüksek olduğunu saptadı. EMO üyesi mühendisler arasında yüzde 10 olan işsizlik oranı kadın EMO üyesi mühendisler arasında yüzde 17.1’e çıkıyor. Kadınlar yeniden geleneksel aile rollerinin içine itilirken bu durum AKP’nin zaten kendi dünya görüşü ile bire bir örtüştüğü için hükümet cephesinde kimsenin kılı kıpırdamıyor bile. Konuyu başlı başına bir gündem maddesi olarak kamuoyunun gündemine taşıması gereken CHP başta olmak üzere diğer siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının ise bu konudaki sessizliklerini anlamak mümkün değil. Öyle eli kolu bağlı bekleyerek kadın istihdamını arttıramayacağımızı bunun için kadınlara pozitif ayırımcılığın şart olduğunu, gelişmekte olan ülkelerin bunu bilinçli şekilde yaptıklarını bir kez daha hatırlatalım. Birçok ülke artık kadınların üst yönetimlerde temsil edilmesi gibi meselelere çözümler getiriyorlar. Örneğin başta Norveç olmak üzere Kuzey Avrupa ülkeleri, özel sektörde de kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık uyguluyor. Norveç, 2002’de yaptığı düzenleme ile kamu ve özel şirketlere, yönetimlerinde kadınların yüzde 40 oranında temsil edilme zorunluluğu getirdi. Sekiz yılda Norveç’in 400 büyük şirketinde kadınlar yönetimde yüzde 40 temsil ediliyor. İspanya ve Hollanda’da 2015’e kadar uygulanmak üzere benzer kanunları kabul etti. Yazının başlığını eğitimli kadına çifte tehdit olarak attım. Zira ikinci ve önemli bir tehdit, küresel dünyanın kadının “annelik rolünü” yeniden tanımlamaya soyunması... Bu iki nedenden ötürü bilinçli bir şekilde yapılıyor. Birincisi küresel ekonomik krizin işsizliğin boyutlarını arttırması. İkinci neden ise kapitalist sistemin devleti ‘sosyal devlet’ fonksiyonundan vazgeçirtme çabalarında geldiği nokta. Daha önceleri kârlı bulmadığı için devlete bıraktığı sosyal güvenlik, eğitim, sağlık gibi alanları artık kârlı yatırımlar olarak görmesi ve bu alanları fiyatları piyasada oluşan sektörlere dönüştürmesi. Bu durum kadınların aileden çalışma yaşamına dek tüm alanlardaki rol ve konumunu yeniden tanımlarken; bir yandan da güvence altındaki pek çok haklarının da korunmasız kalmasına yol açıyor... Eğitimli Kadına Çifte Tehdit Ahmet Kocabõyõk, Afyon’un Tazlar köyünde hayvancõlõk ve tarõmla ilgili bir projeyi hayata geçirecek6 AY VADELİ Deniz’den tarım fonu Ekonomi Servisi - De- nizBank, özel bankacõlõk alanõnda iki adet tarõm fo- nu çõkartõyor. Bankadan yapõlan yazõlõ açõklamaya göre, “DenizBank AŞ Koruma Amaçlı Şemsi- ye Fonuna Bağlı B Tipi Özel Bankacılık Tarım Ürünleri Alt Fonları”, vadelerine göre “Birinci Fon” ve “İkinci Fon” olmak üzere ikiye ayrõlõ- yor. Yatõrõmcõlarõn 6 aylõk yatõrõm tercihleri için “Ta- rım Ürünleri Birinci Alt Fon”, 1 yõllõk yatõrõm ter- cihleri için “Tarım Ürün- leri İkinci Alt Fon” se- çenekleri bulunuyor. 6 ay vadesi olacak Özel Bankacõlõk Koruma Amaçlõ Tarõm Fonu’ndan alabilmek için DenizBank Özel Bankacõlõk müşteri- si olmak ve 15-19 Mart 2010 tarihleri arasõnda ya- põlacak halka arza katõl- mak gerekiyor. 1 yõl vadeli tarõm fonu ise daha sonra halka arz edilecek. Şekerbank kârınıarttırdı Ekonomi Servisi - Şe- kerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin, Şeker- bank TAŞ’nin konsolide olmayan 2009 sonu bi- lançosunda net kârõnõn bir önceki yõla göre yüz- de 6 artarak 152.5 milyon lira olarak gerçekleştiği- ni ve bankanõn toplam aktiflerinin 9 milyar lira- ya ulaştõrdõğõnõ bildirdi. Uluşahin, bankanõn üretimi destekleyen plas- man politikasõ sonucu toplam kredilerini sek- töre kõyasla iyi bir per- formansla 2008 sonuna göre yüzde 13 arttõrarak 5.4 milyar liraya ulaştõr- dõğõnõ söyledi. Uluşahin, “Anadolu bankacılığı misyonumuzdan taviz vermedik ve ekonomi- nin sıkıntılı zamanla- rında üreten esnafımı- zın, çiftçimizin, işlet- melerimizin yanında yer alarak onlara kay- nak sağladık” diye ko- nuştu. 152 MİLYON TL Kredi kartında aylık faiz oranı yüzde 2.8’i geçemeyecek 1 Nisan 2010 tarihinden geçerli olmak üzere TL işlemlerinde aylõk azami akdi faiz oranõ yüzde 2.80’e, aylõk azami gecikme faiz oranõ da yüzde 3.55’e düşürüldü. Ekonomi Servisi - Türkiye Cumhu- riyet Merkez Bankasõ, 1 Nisan 2010 ta- rihinden geçerli olmak üzere TL işlem- lerinde aylõk azami akdi faiz oranõnõ yüz- de 2.80’e, aylõk azami gecikme faiz ora- nõnõ da yüzde 3.55’e düşürdü. Resmi Gazete’nin dünkü sayõsõnda ya- yõmlanan ve 1 Nisan 2010 tarihinde yü- rürlüğe girecek Kredi Kartõ İşlemlerin- de Uygulanacak Azami Faiz Oranlarõ Hakkõnda Tebliğde Değişiklik Yapõl- masõna Dair Tebliğ ile aylõk azami faiz oranõ, Türk Lirasõ için yüzde 2.91’den yüzde 2.80’e düşürüldü. Tebliğde ABD Dolarõ’nda yüzde 2.54 ve Avro’da yüzde 2.30 olarak uygula- nan aylõk azami akdi faiz oranlarõnda de- ğişikliğe gidilmedi. Merkez Bankasõ, Türk Lirasõ’nda aylõk azami gecikme fa- iz oranõnõ da yine 1 Nisan 2010 tarihin- den geçerli olmak üzere yüzde 3.66’dan yüzde 3.55’e çekti. Aylõk azami gecik- me faiz oranõ ABD Dolarõ için yüzde 3.11, Avro için de yüzde 2.82 olarak uy- gulanmaya devam edecek. Banka, en son 19 Aralõk 2009 tarihinde, 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere değişikliğe gitmişti. Bu arada Türkiye’de ocak ayõnda kredi kartõ borcunu ödemeyenlerin sa- yõsõ 51 bin 716, ferdi kredi borcunu öde- meyenlerin sayõsõ da 68 bin 227 olarak belirlendi. Merkez Bankasõ’nõn verile- rine göre, 2010 Ocak ayõnda ferdi kre- di ve kredi kartlarõ borçlarõnõ ödememiş kişilerin toplamõ 119 bin 943 oldu. Yõ- lõn ilk ayõnda 119 bin 943 olan borçlu sa- yõsõnõn yanõnda, 35 milyar lirayõ bulan kredi borcu da söz konusu. Bir kişinin tüm yõllar içinde bir kez sa- yõlmasõ durumuna göre, 2005 yõlõndan bu yana ferdi kredi ve kredi kartlarõ borç- larõnõ ödememiş kişilerin sayõsõ 1 milyon 938 bin 873 oldu. Politik istikrar şart Ahmet Kocabıyık, ekonomik istikrarın ancak politik istikrar ile beraber olabileceğini belirterek “Türkiye’nin halletmesi gereken birçok problemi var. Bu problemleri çözmenin yeri parlamento” dedi. Ekonomi Servisi - Borusan Holding, 2010’da 200 milyon dolarõ enerji olmak üzere en az 350 mil- yon dolarlõk yatõrõm gerçekleştirmeyi planlõyor. Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Ahmet Kocabıyık ve Üst Yönetici (CEO) Agâh Uğur’un katõlõmõyla, 2009 performansõ ve 2010’a dair hedeflerin aktarõldõğõ Borusan Holding Yõl- lõk Bilgilendirme Toplantõsõ düzenlendi. Toplantõda verilen bilgiye göre, 2009’da yüzde 25 ciro kaybõna karşõn yatõrõmlarõnõ sürdüren holding, özellikle enerji ve lojistik sektörlerinde olmak üzere geçen yõl 200 milyon dolarlõk yatõ- rõm gerçekleştirdi. Agâh Uğur, Türkiye pazarõnda, otomotivde teşviklerden kaynaklanan farklõ talep artõşõ bir ke- nara bõrakõldõğõnda, 2009’un bulunduklarõ sektörler için oldukça kötü geçtiğini belirtti. 2008’de ciro- da 3.4 milyar dolara ulaştõklarõnõ hatõrlatan Uğur, cironun 2009’da 2.5 milyar dolara indiğini, 2009’da faiz, amortisman ve vergi öncesi kârõn 220 milyon dolara çõktõğõnõ ifade etti. 2009’da ciroda yüzde 25 civarõnda küçülme yaşandõğõnõ kayde- den Uğur, “Uzun vadede sanayi kökenli grup- larda geleceğe inanıyorsanız, gücünüz varsa ya- tırımla ilgili kararlarınız farklı şekilde gelişiyor. Dur-kalk olmuyor hiçbir zaman. 2010’da 350 milyon dolarla tarihimizin en büyük yatırım miktarını gerçekleştirmiş olacağız. 2010 ile birlikte 4 yılda 1 milyar dolar yatırım yapıyo- ruz demektir” şeklinde konuştu. 2010 HEDEFLERİ Bu yõlki konsolide bütçe çerçevesinde 3 milyar dolarõn üzerinde ciro hedefleniyor. Bunun 1.8 milyar dolara yakõnõ çelikten, 1 milyar dolar civarõndaki bölümünün distribütörlük işlerinden gelmesi planlanõyor. 2011’de de ciroda 3.5 milyar dolarõ aşõlmasõ amaçlanõyor. 2010’da 350 civarõnda personel girişi olacak ve holdingin çalõşan sayõsõ 5400’e çõkacak Enerji’de özellikle hidro ağõrlõklõ projelerle ilgilenecek. 2009’da 140 milyon dolarla tamamlanan yassõ çelik tesisi 2010’da tam kapasite ile çalõşacak. 2003 2008 2009 Enflasyon oranı (TÜFE) 18.4 10.1 10.1(*) İşsizlik Oranı 10.5 11.0 14.0 Cari İşlemler Dengesi (Milyar $) -7.5 -41.9 -13.8 Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi / GSYİH -8.8 -1.8 -5.5 Genel Yönetim Borç Stoku /GSYİH 67.4 39.5 45.3 (*) Şubat 2010 enflasyon verisi Kaynaklar: TÜİK, TC Merkez Bankası Garanti hissesine Rusyave Mısırtalip Ekonomi Servisi - Ge- neral Electric (GE) Ca- pital Corporation’õn Ga- ranti Bankasõ’ndaki yüz- de 20.85 oranõndaki his- sesini satma kararõnõ açõklamasõyla, hisselere yeni alõcõlar çõkmaya de- vam ediyor. AA muhabirinin satõş sürecini yakõndan takip eden bir yetkiliden aldõ- ğõ bilgiye göre, Bank of Egypt, Rusya’nõn en bü- yük bankalarõndan biri olan Sberbank ve adõ ve- rilmeyen Ortadoğulu bir banka, satõlacak hisse- lerle yakõndan ilgilenir- ken hisseleri blok ola- rak almayõ istiyor. Bankanõn satõlacak his- seleriyle ilgilenen çoğu Avrupalõ 8 talipli bulun- duğuna yer verilmişti. İki kuruluşla birlikte sü- reçle ilgilenen toplam ta- lip sayõsõ 10’u geçti. Çin’de 7-8 milyon Türkiye broşürü dağıtılacağını dile getiren Özsoy, lüks tüketimi seven Çin’den bu yıl yüksek bir turist artışı beklediklerini söyledi. Türkiye’den Şanghay çıkarması Türkiye’nin tanõtõmõ için bir fõrsat olarak görülen Şanghay EXPO 2010’a Türkiye “Medeniyetler Beşiği Anadolu” konseptiyle katõlacak. Türkiye fuarda 7 milyon kişiye ulaşmayõ hedefliyor. Ekonomi Servisi - Şanghay Expo 2010 Türkiye pavyonu, Expo Şanghay Türkiye Yüksek Komiseri Sencer Özsoy ve projeyi yürüten Ark Grup’un ku- rucu Genel Müdürü Ali Rıza Koç’un düzenlediği top- lantõyla tanõtõldõ. “Dünya Sergisi” olarak adlandõrõ- lan EXPO, bu yõl “Better City, Better Life – Daha İyi Şehir, Daha İyi Yaşam” ana temasõ ile Çin’in Şanghay kentinde düzenlenecek. Fuara katõlõm Başbakanlõk Tanõtma Fonu, Dõşişleri Bakanlõğõ, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, Başbakanlõk Yatõrõm Destek ve Tanõtõm Ajansõ, İstanbul Büyük- şehir Belediyesi, İstanbul Metropoliten Planlama, THY, TRT, Anadolu Ajansõ desteğiyle gerçekleşiyor. TİM, Beko, Eczacõbaşõ/Vitra, Efes Pilsen, Kuru Kahveci Mehmet Efendi, Seyidoğlu, Öztiryakiler, Pa- radise FX, Air Film ve Çin’in en önemli firmalarõn- dan Huawei de sponsorlar arasõnda yer alõyor. Expo için Türk-Hollwood ortak yapõmõ “360” isimli üçboyutlu bir İstanbul filmi hazõrlandõğõnõ di- le getiren Özsoy, fuar alanõndaki binanõn 1 milyon do- lara kiralandõğõnõ söyledi. Fuarda Türk yemeklerinin Çin yemekleriyle yarõşacağõnõ, Türkiye’den maraş don- durmasõ, iskender kebap getirileceğini ifade etti. Toplam bütçesi 4.5 milyar dolar olan ve 560 hek- tarlõk dev bir alana kurulan Şanghay EXPO 2010’a 194 ülke, 54 şehir ve uluslararasõ kuruluş katõlacak. 1 Mayõs 2010’da resmi açõlõşõ yapõlacak Şanghay EX- PO 2010’u, 31 Ekim 2010’da kadar sürecek. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K KISA KISA... Aygaz’dan 315 milyon TL kâr Aygaz, 2009 faaliyet yõlõ içinde yüzde 30’luk pazar payõ ile açõk ara liderliğini koruduğunu duyurdu. Yapõlan açõklamaya göre, Aygaz’õn 2009 konsolide finansal sonuçlarõna göre net satõş geliri 3.787 milyon TL olurken net dönem kârõ 315 milyon TL olarak gerçekleşti. Merkez, tesisler ve bayiler olmak üzere 15 binden fazla kişiye istihdam sağlayan Aygaz’õn otogaz segmentinde büyüme oranõ yüzde 9, otogaz satõşlarõ da yüzde 11 ile sektör ortalamasõnõ aştõ. Tansaş’tan müşteri adına fidan Ege Orman Vakfõ ile Tansaş, tüm doğa dostu tüketiciler için kampanya düzenliyor. 2006 yõlõndan bu yana Ege’ye 266 binden fazla fidan kazandõran Tansaş ve Ege Orman Vakfõ’nõn yeni işbirliği çerçevesinde Çeşme’de oluşturulacak ormanda, Tansaş mağazalarõndan Ege Orman Vakfõ’nõn doğa dostu çõkartmalarõnõ 4 TL karşõlõğõnda satõn alan her müşteri adõna bir fidan dikiliyor. Seracılığa girecek Kocabıyık, “Tazlar’da süt besiciliği, hayvancılık üzerine bir proje olacak. İlerde seracılık da olabilir. Amaç oradaki köylüleri bilinçlendirip örnek teşkil etmek” dedi. Enerjide kök salacak Borusan Holding, 2020’ye kadar 2 bin megavatlık bir portföyün üretimde olması için çoğunluğu yenilenebilir enerji olmak üzere 10 yılda 3 milyar dolar yatırım yapacak. Tarihin en büyük yatırımı Holding 2010’da tarihinin en yüksek yatırımını yapacak. En önemli kısmı enerjiye olacak. Şu anda Aksu Nehri üzerinde hidroelektrik santralı inşa ediyor. Borusan besici olacak Fransa’nın feminist filozoflarından biri dünyaca ünlü yazar Elisabeth Badinter’in kadınların kriz nedeniyle yeniden eve kapatılmaya başlandığını öne süren “Çatışma: Kadın ve Anne” adlı kitabı Fransız feminist ve politikacılarını ikiye böldü. Kadının sürekli annelik tarafının ön plana çıkarıldığını belirten Badinter, özellikle “emzirme” fenomeninin yeniden hararetle savunulmasının bunun göstergesi olduğunu söylüyor. Badinter, UNESCO’nun “iki yıla varan emzirme” çağrılarının da Amerikan tutucu toplumunun mesajı olduğunu öne sürüyor. Kriz fırsat bilinerek, kadınların “kutsal annelik rolüne ve eve geri döndürülmesi” için çalışıldığını da iddia eden ünlü filozof, “Çalışan kadın sürekli kendini suçluyor. Mükemmel anne değil miyim, olması gerektiği kadar çocuklarımla ilgilenebiliyor muyum diye kendini suçlu hissediyor. Oysa çalışan babada bu suçluluk duygusundan eser yok” diyor. Annelik rolü yeniden tanımlanıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle