Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
10 MART 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Ekonomide İkilemler
Çoğalıyor
“İktisada Giriş” derslerinin ana konularından
birisi de ekonomide karar alıcıların karşılaştıkları
ikilemlerin genç meslektaşlara tanıtılmasıdır. Zira,
hemen diğer tüm sosyal bilimlerde olduğu gibi,
iktisat bilimi de ekonominin karşı karşıya kaldığı
sorunlara almaşık çözümler ararken uygulanan
politikaların sınıfsal sonuçlarının da farklı olacağı
gerçeğinden hareket eder. İkilemler, üçlemler,
iktisat siyasasının doğası gereğidir.
Kriz dönemleri, kuşkusuz, söz konusu
ikilemlerin çoğaldığı; manevra alanlarının da
daraldığı dönemlerdir. Bu dönemlerde ekonomi
yönetiminin sınıfsal tercihleri daha yalın olarak
ortaya çıkar; ekonomide “toparlanma” sürecinin
maliyetinin kimlere, hangi sınıflara yıkılacağı
sorusu acil çözüm bekler; “biz”in yerini, “sınıfsal
tercihler” alır.
2010 yılının küresel krizden çıkışta “toparlanma”
yılı olacağı çoktan muştulanmış durumda. Ancak
söz konusu toparlanmanın kendi kendine
gerçekleşmeyeceği, ekonomi idaresinde yeni
kararların ve yapısal dönüşümlerin uygulamaya
sokulmasının gerekli olduğu; dahası, sürecin
yavaş ve sancılı olacağı konusunda hemen herkes
görüş birliği içerisinde gözüküyor. Türkiye
ekonomi idaresini ise 2001 krizi sonrasından farklı
bir yapı bekliyor. Aşağıdaki tabloda özet olarak,
2001 krizi sonrası “toparlanma” dönemi (2003) ile
2008 ve 2009 yıllarında belli başlı ekonomik
verilerin değerleri sergilenmekte.
2001 krizi sonrası dönemin tercihi,
anımsanacağı gibi, her ne pahasına olursa olsun
enflasyonu ve kamu açığını düşürmek yönünde
idi. Yıllardır süregelen yüksek enflasyon düzeyinin
artık kırılması gerektiği; bunun yanında kamunun
yüksek oranlı bütçe açıklarının önüne geçilmesi
gereği iktisadi politikanın tartışılmaz gerçekleri
olarak uygulanmaktaydı. İşsizlik ve buna bağlı
olarak gerileyen ücretler, enformalleşen, kayıt
dışılığa itilen işgücü piyasası, sosyal hak ve
kazanımlar, sosyal güvenlik ve sağlık gibi daha
çok “emek cephesini” ilgilendiren sorunlar çoktan
göz ardı edilmişti. Dönemin sloganları “Merkez
bankasının biricik görevi fiyat istikrarıdır”, Maliye
otoritesinin görevi ise “Kamu harcamalarını
kısarak, faiz dışı fazla sağlamaktır” şeklinde
özetlenmekteydi.
2008/2009 krizi sonrasında ekonomik verilerin
seyri ise iktisat politikası tercihlerinin artık bu
kadar basit reçetelere indirilmeye olanak vereceğe
benzemiyor. Küresel kriz koşullarında tüm
dünyada talep daralmış ve dolayısıyla enflasyonist
baskılar hafiflemiş iken, Türkiye’de enflasyonun
yeniden yükselişe geçtiği görülüyor. 2003-2008
arasındaki yapay genişleme konjonktürünün
etkisiyle düşme eğilimi içerisinde olan kamu borç
stokunun yeniden yükselmekte olduğu ve ulusal
ekonominin canlandırılması için kamu
kaynaklarının kullanılmasının “yabancı yatırımcılar”
tarafından kabul görmeyeceği anlaşılıyor. Bütçe
açığı ise 2008 seçim konjonktüründeki sorumsuz
ve rasgele harcama telaşıyla yeniden 2001
dönemini andırır bir eşiğe sürüklenmiş durumda.
Bütün bunlar arasında en zor sorunu ise işsizlik
oranının artık yapısal ve belki de uzun bir süre
kalıcı olarak yüzde 13-14 oranına yerleşmesi
oluşturuyor. 2001 sonrasının “önce enflasyonu
düşürüp büyüyelim, istihdam ve ücret artışları nasıl
olsa ardından takip eder” masalının bir
aldatmacadan ibaret olduğunu; “enflasyonun
düşürülmesi ile hayat pahalılığının düşmesinin aynı
şey olmadığını” emekçiler kendi deneyimleriyle
artık yakından biliyor.
İşsizliği düşürecek tedbirlerin ancak istihdam
artışını doğrudan hedefleyen ve bölgesel
eşitsizlikleri gidermeyi amaçlayan kamu yatırımları
aracılığıyla sürdürülebileceği, bunun yaratacağı
olası enflasyonist baskıların ise ancak özel
sermaye gelirleri üzerine yaygınlaştırılacak bir
vergi reformuyla aşılabileceği gerçekleri çok yalın
olarak önümüzde durmasına karşın, iktidar
partisinin sınıfsal tercihleri, söz konusu ikilemleri
gene sadece enflasyonla mücadele, bütçe
açığının harcamaların kısılması yoluyla
daraltılması, dış kaynağın ise spekülatif döviz
girişleri ile sağlanması yoluyla aşma çabalarına
endeksli gözüküyor.
Ne yazık ki artık cin şişeye sığmıyor.ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Bir 8 Mart daha sona erdi. Türkiye’de kadının
maruz kaldığı şiddetten, töre cinayetlerine,
ekonomik yaşama katılımına, siyasetteki
konumuna, eğitime kadar her alanda artık
“utanç verici” konumunu bir kez daha masaya
yatırdık. İstatistiki bilgileri güncelleştirerek
küresel arenadaki yerimizi, hatta birçok konuda
nasıl gerilediğimizi gördük. Konuyu sayısız
paneller düzenleyerek irdeledik, sokaklarda
yürüdük, eylemler yaptık. Tablo öylesine vahim
ki toz duman içinde Türkiye’nin eğitimli
kadınlarının sorunları pek de yer alamadı
haliyle... Oysa rakamlar yükseköğrenim
mezunu kadınların erkeklere kıyasla daha zor iş
bulduklarını gösteriyor. Yüksek eğitim
düzeyinde kadın işsizlik oranı erkek işsizlik
oranının iki katı. Bizim eğitimli kadınlarımız iş
bulamayacaklarını bulsalar bile çalışmaya
değmeyecek kadar düşük ücrete
çalışacaklarından çoğu artık iş aramıyor bile...
İşin acısı gelişmekte olan bir ülke için yaşamsal
öneme sahip bu nitelikli beyin gücünün akıbeti
ile ilgilenen kimsenin olmaması. Üniversite
mezunu, hatta yüksek lisans dereceli genç
kızlar öylesine bekliyor... Son çarpıcı verilerden
biri Elektrik Mühendisleri Odası’ndan (EMO)
geldi. EMO üyesi kadın elektrik, elektronik,
bilgisayar ve biyomedikal mühendislerini
kapsayan araştırması kadın mühendislerde
işsizlik oranının ortalama işsizlikten daha
yüksek olduğunu saptadı. EMO üyesi
mühendisler arasında yüzde 10 olan işsizlik
oranı kadın EMO üyesi mühendisler arasında
yüzde 17.1’e çıkıyor.
Kadınlar yeniden geleneksel aile rollerinin
içine itilirken bu durum AKP’nin zaten kendi
dünya görüşü ile bire bir örtüştüğü için hükümet
cephesinde kimsenin kılı kıpırdamıyor bile.
Konuyu başlı başına bir gündem maddesi
olarak kamuoyunun gündemine taşıması
gereken CHP başta olmak üzere diğer siyasi
partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının ise bu
konudaki sessizliklerini anlamak mümkün değil.
Öyle eli kolu bağlı bekleyerek kadın
istihdamını arttıramayacağımızı bunun için
kadınlara pozitif ayırımcılığın şart olduğunu,
gelişmekte olan ülkelerin bunu bilinçli şekilde
yaptıklarını bir kez daha hatırlatalım. Birçok ülke
artık kadınların üst yönetimlerde temsil edilmesi
gibi meselelere çözümler getiriyorlar. Örneğin
başta Norveç olmak üzere Kuzey Avrupa
ülkeleri, özel sektörde de kadınlara yönelik
pozitif ayrımcılık uyguluyor. Norveç, 2002’de
yaptığı düzenleme ile kamu ve özel şirketlere,
yönetimlerinde kadınların yüzde 40 oranında
temsil edilme zorunluluğu getirdi. Sekiz yılda
Norveç’in 400 büyük şirketinde kadınlar
yönetimde yüzde 40 temsil ediliyor. İspanya ve
Hollanda’da 2015’e kadar uygulanmak üzere
benzer kanunları kabul etti.
Yazının başlığını eğitimli kadına çifte tehdit
olarak attım. Zira ikinci ve önemli bir tehdit,
küresel dünyanın kadının “annelik rolünü”
yeniden tanımlamaya soyunması... Bu iki
nedenden ötürü bilinçli bir şekilde yapılıyor.
Birincisi küresel ekonomik krizin işsizliğin
boyutlarını arttırması. İkinci neden ise kapitalist
sistemin devleti ‘sosyal devlet’ fonksiyonundan
vazgeçirtme çabalarında geldiği nokta. Daha
önceleri kârlı bulmadığı için devlete bıraktığı
sosyal güvenlik, eğitim, sağlık gibi alanları artık
kârlı yatırımlar olarak görmesi ve bu alanları
fiyatları piyasada oluşan sektörlere
dönüştürmesi. Bu durum kadınların aileden
çalışma yaşamına dek tüm alanlardaki rol ve
konumunu yeniden tanımlarken; bir yandan da
güvence altındaki pek çok haklarının da
korunmasız kalmasına yol açıyor...
Eğitimli Kadına Çifte Tehdit
Ahmet Kocabõyõk, Afyon’un Tazlar köyünde hayvancõlõk ve tarõmla ilgili bir projeyi hayata geçirecek6 AY VADELİ
Deniz’den
tarım fonu
Ekonomi Servisi - De-
nizBank, özel bankacõlõk
alanõnda iki adet tarõm fo-
nu çõkartõyor. Bankadan
yapõlan yazõlõ açõklamaya
göre, “DenizBank AŞ
Koruma Amaçlı Şemsi-
ye Fonuna Bağlı B Tipi
Özel Bankacılık Tarım
Ürünleri Alt Fonları”,
vadelerine göre “Birinci
Fon” ve “İkinci Fon”
olmak üzere ikiye ayrõlõ-
yor. Yatõrõmcõlarõn 6 aylõk
yatõrõm tercihleri için “Ta-
rım Ürünleri Birinci Alt
Fon”, 1 yõllõk yatõrõm ter-
cihleri için “Tarım Ürün-
leri İkinci Alt Fon” se-
çenekleri bulunuyor.
6 ay vadesi olacak Özel
Bankacõlõk Koruma
Amaçlõ Tarõm Fonu’ndan
alabilmek için DenizBank
Özel Bankacõlõk müşteri-
si olmak ve 15-19 Mart
2010 tarihleri arasõnda ya-
põlacak halka arza katõl-
mak gerekiyor. 1 yõl vadeli
tarõm fonu ise daha sonra
halka arz edilecek.
Şekerbank
kârınıarttırdı
Ekonomi Servisi - Şe-
kerbank Genel Müdürü
Meriç Uluşahin, Şeker-
bank TAŞ’nin konsolide
olmayan 2009 sonu bi-
lançosunda net kârõnõn
bir önceki yõla göre yüz-
de 6 artarak 152.5 milyon
lira olarak gerçekleştiği-
ni ve bankanõn toplam
aktiflerinin 9 milyar lira-
ya ulaştõrdõğõnõ bildirdi.
Uluşahin, bankanõn
üretimi destekleyen plas-
man politikasõ sonucu
toplam kredilerini sek-
töre kõyasla iyi bir per-
formansla 2008 sonuna
göre yüzde 13 arttõrarak
5.4 milyar liraya ulaştõr-
dõğõnõ söyledi. Uluşahin,
“Anadolu bankacılığı
misyonumuzdan taviz
vermedik ve ekonomi-
nin sıkıntılı zamanla-
rında üreten esnafımı-
zın, çiftçimizin, işlet-
melerimizin yanında
yer alarak onlara kay-
nak sağladık” diye ko-
nuştu.
152 MİLYON TL
Kredi kartında aylık faiz oranı yüzde 2.8’i geçemeyecek
1 Nisan 2010
tarihinden geçerli
olmak üzere TL
işlemlerinde aylõk
azami akdi faiz oranõ
yüzde 2.80’e, aylõk
azami gecikme faiz
oranõ da yüzde
3.55’e düşürüldü.
Ekonomi Servisi - Türkiye Cumhu-
riyet Merkez Bankasõ, 1 Nisan 2010 ta-
rihinden geçerli olmak üzere TL işlem-
lerinde aylõk azami akdi faiz oranõnõ yüz-
de 2.80’e, aylõk azami gecikme faiz ora-
nõnõ da yüzde 3.55’e düşürdü.
Resmi Gazete’nin dünkü sayõsõnda ya-
yõmlanan ve 1 Nisan 2010 tarihinde yü-
rürlüğe girecek Kredi Kartõ İşlemlerin-
de Uygulanacak Azami Faiz Oranlarõ
Hakkõnda Tebliğde Değişiklik Yapõl-
masõna Dair Tebliğ ile aylõk azami faiz
oranõ, Türk Lirasõ için yüzde 2.91’den
yüzde 2.80’e düşürüldü.
Tebliğde ABD Dolarõ’nda yüzde 2.54
ve Avro’da yüzde 2.30 olarak uygula-
nan aylõk azami akdi faiz oranlarõnda de-
ğişikliğe gidilmedi. Merkez Bankasõ,
Türk Lirasõ’nda aylõk azami gecikme fa-
iz oranõnõ da yine 1 Nisan 2010 tarihin-
den geçerli olmak üzere yüzde 3.66’dan
yüzde 3.55’e çekti. Aylõk azami gecik-
me faiz oranõ ABD Dolarõ için yüzde
3.11, Avro için de yüzde 2.82 olarak uy-
gulanmaya devam edecek. Banka, en son
19 Aralõk 2009 tarihinde, 1 Ocak 2010
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere
değişikliğe gitmişti.
Bu arada Türkiye’de ocak ayõnda
kredi kartõ borcunu ödemeyenlerin sa-
yõsõ 51 bin 716, ferdi kredi borcunu öde-
meyenlerin sayõsõ da 68 bin 227 olarak
belirlendi. Merkez Bankasõ’nõn verile-
rine göre, 2010 Ocak ayõnda ferdi kre-
di ve kredi kartlarõ borçlarõnõ ödememiş
kişilerin toplamõ 119 bin 943 oldu. Yõ-
lõn ilk ayõnda 119 bin 943 olan borçlu sa-
yõsõnõn yanõnda, 35 milyar lirayõ bulan
kredi borcu da söz konusu.
Bir kişinin tüm yõllar içinde bir kez sa-
yõlmasõ durumuna göre, 2005 yõlõndan
bu yana ferdi kredi ve kredi kartlarõ borç-
larõnõ ödememiş kişilerin sayõsõ 1 milyon
938 bin 873 oldu.
Politik istikrar şart
Ahmet Kocabıyık, ekonomik
istikrarın ancak politik istikrar
ile beraber olabileceğini
belirterek “Türkiye’nin
halletmesi gereken birçok
problemi var. Bu problemleri
çözmenin yeri parlamento” dedi.
Ekonomi Servisi - Borusan Holding, 2010’da
200 milyon dolarõ enerji olmak üzere en az 350 mil-
yon dolarlõk yatõrõm gerçekleştirmeyi planlõyor.
Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanõ
Ahmet Kocabıyık ve Üst Yönetici (CEO) Agâh
Uğur’un katõlõmõyla, 2009 performansõ ve 2010’a
dair hedeflerin aktarõldõğõ Borusan Holding Yõl-
lõk Bilgilendirme Toplantõsõ düzenlendi.
Toplantõda verilen bilgiye göre, 2009’da yüzde
25 ciro kaybõna karşõn yatõrõmlarõnõ sürdüren
holding, özellikle enerji ve lojistik sektörlerinde
olmak üzere geçen yõl 200 milyon dolarlõk yatõ-
rõm gerçekleştirdi.
Agâh Uğur, Türkiye pazarõnda, otomotivde
teşviklerden kaynaklanan farklõ talep artõşõ bir ke-
nara bõrakõldõğõnda, 2009’un bulunduklarõ sektörler
için oldukça kötü geçtiğini belirtti. 2008’de ciro-
da 3.4 milyar dolara ulaştõklarõnõ hatõrlatan Uğur,
cironun 2009’da 2.5 milyar dolara indiğini,
2009’da faiz, amortisman ve vergi öncesi kârõn 220
milyon dolara çõktõğõnõ ifade etti. 2009’da ciroda
yüzde 25 civarõnda küçülme yaşandõğõnõ kayde-
den Uğur, “Uzun vadede sanayi kökenli grup-
larda geleceğe inanıyorsanız, gücünüz varsa ya-
tırımla ilgili kararlarınız farklı şekilde gelişiyor.
Dur-kalk olmuyor hiçbir zaman. 2010’da 350
milyon dolarla tarihimizin en büyük yatırım
miktarını gerçekleştirmiş olacağız. 2010 ile
birlikte 4 yılda 1 milyar dolar yatırım yapıyo-
ruz demektir” şeklinde konuştu.
2010 HEDEFLERİ
Bu yõlki konsolide
bütçe çerçevesinde 3
milyar dolarõn üzerinde
ciro hedefleniyor.
Bunun 1.8 milyar
dolara yakõnõ çelikten,
1 milyar dolar
civarõndaki bölümünün
distribütörlük
işlerinden gelmesi
planlanõyor. 2011’de
de ciroda 3.5 milyar
dolarõ aşõlmasõ
amaçlanõyor.
2010’da 350 civarõnda
personel girişi olacak
ve holdingin çalõşan
sayõsõ 5400’e çõkacak
Enerji’de özellikle
hidro ağõrlõklõ
projelerle ilgilenecek.
2009’da 140 milyon
dolarla tamamlanan
yassõ çelik tesisi
2010’da tam kapasite
ile çalõşacak.
2003 2008 2009
Enflasyon oranı (TÜFE) 18.4 10.1 10.1(*)
İşsizlik Oranı 10.5 11.0 14.0
Cari İşlemler Dengesi (Milyar $) -7.5 -41.9 -13.8
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi / GSYİH -8.8 -1.8 -5.5
Genel Yönetim Borç Stoku /GSYİH 67.4 39.5 45.3
(*) Şubat 2010 enflasyon verisi
Kaynaklar: TÜİK, TC Merkez Bankası
Garanti
hissesine
Rusyave
Mısırtalip
Ekonomi Servisi - Ge-
neral Electric (GE) Ca-
pital Corporation’õn Ga-
ranti Bankasõ’ndaki yüz-
de 20.85 oranõndaki his-
sesini satma kararõnõ
açõklamasõyla, hisselere
yeni alõcõlar çõkmaya de-
vam ediyor.
AA muhabirinin satõş
sürecini yakõndan takip
eden bir yetkiliden aldõ-
ğõ bilgiye göre, Bank of
Egypt, Rusya’nõn en bü-
yük bankalarõndan biri
olan Sberbank ve adõ ve-
rilmeyen Ortadoğulu bir
banka, satõlacak hisse-
lerle yakõndan ilgilenir-
ken hisseleri blok ola-
rak almayõ istiyor.
Bankanõn satõlacak his-
seleriyle ilgilenen çoğu
Avrupalõ 8 talipli bulun-
duğuna yer verilmişti.
İki kuruluşla birlikte sü-
reçle ilgilenen toplam ta-
lip sayõsõ 10’u geçti.
Çin’de 7-8 milyon Türkiye broşürü
dağıtılacağını dile getiren Özsoy, lüks tüketimi
seven Çin’den bu yıl yüksek bir turist artışı
beklediklerini söyledi.
Türkiye’den Şanghay çıkarması
Türkiye’nin
tanõtõmõ için bir
fõrsat olarak görülen
Şanghay EXPO
2010’a Türkiye
“Medeniyetler
Beşiği Anadolu”
konseptiyle
katõlacak. Türkiye
fuarda 7 milyon
kişiye ulaşmayõ
hedefliyor.
Ekonomi Servisi - Şanghay Expo 2010 Türkiye
pavyonu, Expo Şanghay Türkiye Yüksek Komiseri
Sencer Özsoy ve projeyi yürüten Ark Grup’un ku-
rucu Genel Müdürü Ali Rıza Koç’un düzenlediği top-
lantõyla tanõtõldõ. “Dünya Sergisi” olarak adlandõrõ-
lan EXPO, bu yõl “Better City, Better Life – Daha
İyi Şehir, Daha İyi Yaşam” ana temasõ ile Çin’in
Şanghay kentinde düzenlenecek.
Fuara katõlõm Başbakanlõk Tanõtma Fonu, Dõşişleri
Bakanlõğõ, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, Başbakanlõk
Yatõrõm Destek ve Tanõtõm Ajansõ, İstanbul Büyük-
şehir Belediyesi, İstanbul Metropoliten Planlama,
THY, TRT, Anadolu Ajansõ desteğiyle gerçekleşiyor.
TİM, Beko, Eczacõbaşõ/Vitra, Efes Pilsen, Kuru
Kahveci Mehmet Efendi, Seyidoğlu, Öztiryakiler, Pa-
radise FX, Air Film ve Çin’in en önemli firmalarõn-
dan Huawei de sponsorlar arasõnda yer alõyor.
Expo için Türk-Hollwood ortak yapõmõ “360”
isimli üçboyutlu bir İstanbul filmi hazõrlandõğõnõ di-
le getiren Özsoy, fuar alanõndaki binanõn 1 milyon do-
lara kiralandõğõnõ söyledi. Fuarda Türk yemeklerinin
Çin yemekleriyle yarõşacağõnõ, Türkiye’den maraş don-
durmasõ, iskender kebap getirileceğini ifade etti.
Toplam bütçesi 4.5 milyar dolar olan ve 560 hek-
tarlõk dev bir alana kurulan Şanghay EXPO 2010’a
194 ülke, 54 şehir ve uluslararasõ kuruluş katõlacak.
1 Mayõs 2010’da resmi açõlõşõ yapõlacak Şanghay EX-
PO 2010’u, 31 Ekim 2010’da kadar sürecek.
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K
KISA KISA...
Aygaz’dan 315 milyon TL kâr
Aygaz, 2009 faaliyet yõlõ içinde yüzde 30’luk
pazar payõ ile açõk ara liderliğini koruduğunu
duyurdu. Yapõlan açõklamaya göre, Aygaz’õn
2009 konsolide finansal sonuçlarõna göre net
satõş geliri 3.787 milyon TL olurken net dönem
kârõ 315 milyon TL olarak gerçekleşti. Merkez,
tesisler ve bayiler olmak üzere 15 binden fazla
kişiye istihdam sağlayan Aygaz’õn otogaz
segmentinde büyüme oranõ yüzde 9, otogaz
satõşlarõ da yüzde 11 ile sektör ortalamasõnõ aştõ.
Tansaş’tan müşteri adına fidan
Ege Orman Vakfõ ile Tansaş, tüm doğa
dostu tüketiciler için kampanya düzenliyor.
2006 yõlõndan bu yana Ege’ye 266 binden
fazla fidan kazandõran Tansaş ve Ege Orman
Vakfõ’nõn yeni işbirliği çerçevesinde
Çeşme’de oluşturulacak ormanda, Tansaş
mağazalarõndan Ege Orman Vakfõ’nõn doğa
dostu çõkartmalarõnõ 4 TL karşõlõğõnda satõn
alan her müşteri adõna bir fidan dikiliyor.
Seracılığa girecek
Kocabıyık, “Tazlar’da süt besiciliği,
hayvancılık üzerine bir proje olacak.
İlerde seracılık da olabilir. Amaç
oradaki köylüleri bilinçlendirip
örnek teşkil etmek” dedi.
Enerjide kök salacak
Borusan Holding, 2020’ye kadar 2 bin
megavatlık bir portföyün üretimde
olması için çoğunluğu yenilenebilir
enerji olmak üzere 10 yılda 3 milyar
dolar yatırım yapacak.
Tarihin en büyük yatırımı
Holding 2010’da tarihinin en yüksek
yatırımını yapacak. En önemli kısmı
enerjiye olacak. Şu anda Aksu Nehri
üzerinde hidroelektrik santralı
inşa ediyor.
Borusan besici olacak
Fransa’nın
feminist
filozoflarından
biri dünyaca ünlü yazar Elisabeth
Badinter’in kadınların kriz nedeniyle
yeniden eve kapatılmaya başlandığını öne
süren “Çatışma: Kadın ve Anne” adlı
kitabı Fransız feminist ve politikacılarını
ikiye böldü. Kadının sürekli annelik tarafının
ön plana çıkarıldığını belirten Badinter,
özellikle “emzirme” fenomeninin yeniden
hararetle savunulmasının bunun göstergesi
olduğunu söylüyor. Badinter, UNESCO’nun
“iki yıla varan
emzirme”
çağrılarının da
Amerikan tutucu toplumunun mesajı
olduğunu öne sürüyor. Kriz fırsat bilinerek,
kadınların “kutsal annelik rolüne ve eve geri
döndürülmesi” için çalışıldığını da iddia
eden ünlü filozof, “Çalışan kadın sürekli
kendini suçluyor. Mükemmel anne değil
miyim, olması gerektiği kadar çocuklarımla
ilgilenebiliyor muyum diye kendini suçlu
hissediyor. Oysa çalışan babada bu
suçluluk duygusundan eser yok” diyor.
Annelik rolü yeniden tanımlanıyor