14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUM HURİ YET 4  KASIM   2010  PERŞEM BE OLA Y LA R  VE GORUŞLER EVET /  HAYIR OKTAY  AKBAL 'Kitlelerin Ayaklanması' Demokrasi fikir alışverişine açık olan bir  toplumsal yapıda yeşerir. Demokrasi yalnızca bireyi desteklemez. Çağdaş demokrasi "vatandaşlığa" en toparlayıcı sosyal bir  bağ  olarak değer verir. Tartışmaya açık olmayan, kendi doğrularmı topluma dayatmaya çalışan ve  yaratıcılığı, akılcığı anlamaya çalışmayan rejimler sürekliliklerini yitirirler. Unutmamak gerekir ki,  demokratik düzen içinde çoğunluğun tek başma bir  "hakkı" tanımlamak "hakkı" yoktur. ONUNCU  KOY BEKİ R  COŞKUN Seçmen 0 Haritaları Görmeli! "Geç bile kaldılar." HSY K  üyelerinin çoğu görevlerini bıraktı. Başbakan  çok memnun oldu. Nasıl olsa teker teker gideceklerdi. Y erlerine başkaları gelecekti ve geldiler!.. Şimdi  kolaylaştı  bu iş! Sıra öteki olanlarda, Tayyip  Bey'in sevmedikleri,  beğenmedikleri değiştirilecek, yerlerine yenileri gelecek! Türkiye'de  demokrasi  böyle kurulacak... "Ergenekon savcısı benim"  diyen  kimdi? Şimdi onun istedikleri bir bir gerçekleşme üzde 58 oyla, büyük bir zafer yolunda... Y kazandığına inanmış,  haziranda ya da temmuzda yapılacak  genel seçimde bir kez daha yüzde 40'lara  ulaşacağı  inancında mı, bilmem... Prof. D r. Suna  Kİ Lİ T • •• Sekiz yılda çok şey değişti. Seçmenin kafasına, düşüncesinde bir uyanma  olmadı mı? Bakın emeklilere verilen  paraya, yeni yılda altmış  lira... Ertesi gün hemen yeni bir haber, ekmeğe zam yapılıyor. Önce ekmek, ardından  her şey, tüm yiyecekler,  içecekler, giyecekler... Onlar  için değil, size bize, yani  halk dediğimiz  ulasa!.. Emeğiyle  geçinmeye çalışanlara,  bir de yıllar yılı devlete millete hizmet edip emekli olmuş yaşlı başlı yurttaşlara, kadınlara, erkelere... Gerçekten, seçim bahar aylarında  yapılacak mı?  Dün dediğini bir gün sonra unutan bir Başbakan'ın  sözüne  ne kadar  inanabilirsiniz? Bakarsınız vazgeçer,  seçimler daha uzak bir tarihe bırakılır. Sizler, bizler de ah bir yani seçim olsa da, AKP'nin sekiz yıllık, egemenliğinden  kurtulsak diye  seviniriz! Oy verecek yurttaş önce kendi durumunu gözden geçirmemeli mi? Sekiz yıl önceki arınki seçimde yine yaşamını,  geçimini!.. Y AKP  kazançlı  çıkar da bir dört ya da beş yıl daha iktidarda istediği gibi at oynatırsa, bu ülkenin durumu ne olur diye! ürkiye İ ş Bankası Kültür Yaymlan  Ağustos 2010 tarihinde,  Hasan  Âli  Yücel  Klasikler  D izisi içinde  ünlü  İ spanyol  düşünür Jose  Ortega  Y  G assett'in   Kitlelerin  Ayaklanması  başlıklı  kitabım yayımladı. Bu kitap 20. yüzyılm  ilk yansmda yayımlanmış  olmasma karşm birçok nedenle hâlâ  güncelliğini  korumaktadır. Yüzeysel olarak okunduğunda bu kitabı kolaylıkla elitist,  seçkinci bir görüşün  savunması  olarak değerlendirmek  mümkündür.  Ancak  derinliğine incelendiğinde kitabm 20. yüzyılda  Batı uygarlığmı  tehdit eden görüşleri ve rejimleri  ele aldığım, bu görüşlerin hâlâ geçerliliğini  koruduğunu, AB düzeninin sığlığınm  nedenlerini  bize  açıkladığım  gözlemleyebiliriz.  Kitabm ele aldığı konular ve eleştiriler bugünkü Türk siyasal yaşamma da ışık tutmaktadır. "Kitlelerin Ayaklanması"  20. yüzyılm en çok tartışdan kitapları arasmdadır ve  20. yüzyılm İ spanyolca yazılmış belki de en  ünlü yapıtıdır. 'Kitle adamının' kimliği Jose  Ortega  Gassett'in  yaşadığı  dönemde faşizm  Avrupa'da  yükseliş dönemine  geçmiştir. Stalinist Rusya da M arksizm'i yozlaştıran,  aşın  toplumcu  bir  süreçten geçmektedir. Avrupa  halkı da,  genelde tüm bu gelişmelere  duyarsızdır. Faşizm ve Rusya'da uygulanan komünist rejimi  kitlelerin ayaklanması  olarak değerlendiren G assett, Batı uygarlığmdaki  yozlaşmayı  "kitle adamının"  kimliğini  açıklayarak  belirtiyor ve diyorki: Kitle adamının bir programı, bir yönü,  bağlı olduğu değerler yoktur. Kendinden mutludur. G örüşlerini topluma dayatır. Kendi  görüşlerinin  doğruluğuna  inanır ve görüşlerinin  sürekliliğini  ister.  Yaratıcı  insanlann yarattıklarmı  anlamaz.  Başvurduğu bir değerler platformu yoktur. Ben haklıyım,  sen haksızsm  yaklaşımı  egemendir çünkü görüşlerini tartacak bir değerler plat formundan  yoksundur.  Oysa  böyle  bir değerler  platformu uygarlık  ve onun  sürekliliği için  gereklidir. Uygarlığın ön  şartı Akılcı yaklaşım uygarlığın  önşartıdır. Oysa kitle  adamının aklı bu tür yaklaşıma  kapalıdır. U ygarlık  ancak  aklm  egemen  olduğu  ve gerçeğe ulaşabilmek için  fikir  alışverişine  açık bir ortamda gelişir. Oysa kitle  adamı bu tür yaklaşımı bilmez ve bir nevi hermit, münzevi,  yalnız, topluluktan kaçan bir kişiliğe bürünür.  Tartışmaya  açık  değildir  çünkü yalnızca kendi doğruları vardır. Uygarlığın  yaratıcı  özelliklerini  kullamr;  ancak,  onları anlamaya çalışmaz. Bir nevi şımarık bir çocuk gibidir. Yaratıcıları  anlamaz ve onları da aşağıya çekmeye  çalışır. Bu bir tür entelektüel ve ahlaksal  yalnızhktır. Kitle  adamı azmlıkta  olan yaratıcı  aydm grubunu  anlamaz. Aslmda  bu yaratıcı seçkinler ilhamlarım toplumdan almaktadırlar. Onlar  toplumun ürünüdürler. Ve  yaratıcılıkları ile toplumu geliştirir, uygarlığa yön verirler.  G assett'e göre, özellikle  1. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan rejimler  "kitlelerin ayaklanması"  olarak  tammlanabilir.  Bu dönemde  Avrupa  uygarlığı  yozlaşmıştır. Kitleler Batı uygarlığmı  özümsememişlerdir. Örneğin Weimar  Cumhuriyeti döneminde Almanya kültürel yozlaşma içindedir, amaçsız bir toplum haline dönüşmüştür ve en keskin bir biçimde yabancılaşma  olgusunu yaşamaktadır. O dönemde sosyal demokrat partilerin sürdürdüğü yanlış politikalar  Alman halkınm faşist ve komünist partiler  arasmda  faşist  bir  partiyi  seçmesine  neden olmuştur.  Halk  adamı  bir  yerde  Hitler'de kendini  görmüştür.  Batı  uygarlığmm  aydmlatıcı yönünü göz ardı etmiştir.  G assett "kitle adamı" tammlamasmda "işçi"yi anlatmamaktadır. Daha çok o dönemin burjuvazisini ve özellikle küçük burjuvazisini  ta mmlamaktadır. H itler rejiminin  yükselişinde bu iki grubun azımsanmayacak rolleri olmuştur. Aydm'ı  dışlayan,  amaçsız toplum, yavanlaşmış  kültür yaşamı "kitle adamının" desteğindeki rejimlerin  önemli bir özelliğini  oluşturmuştur. Avrupa  tarihinin yazgısı, belirttiğimiz  özellikleri taşıyan sıradan halk adammma  bırakılmıştır. Kitabı  İ spanyolcadan  dilimize  duru  bir Türkçe ile çeviren  Neyyire Gül Işık'ı hem çevirisi  ve hem de aydmlatıcı Sunuş'undan dolayı kutlamak gerekir. Işık diyor ki: Ortega'nm amaçladığı, tarih felsefesi ve etik felsefe temelli bir kültürle  donatılmış, sorumlu, dolayısıyla  seçkin, seçkinleşmiş insandı. Oysa  diktalarm sokağa  döktüğü  kitleleriyle II.  Dünya Savaşı'na  adım adım ilerleyen Avrupa'ydı. Ortega o dönemdeki şu olguyu vurguluyor:  O dönemde kitleler her  türlü muhalif grubu ezmekte, yok etmekte, kendisinden olmayan, kendisine benzemeyen başka birisiyle yaşamak istememektedir. Işık'm belirttiği gibi, Ortega'ya  göre  "kitle" okullaşma  sayesinde bazı teknik bilgilerle donatılmış olsa  da, sonuçta eğitilmemiş, eğitilememiş insan yığınıdır. Bu yönüyle Ortega'nın  "kültür ve felsefe temelli, etiğe dayalı Avrupa düşü" geçersiz kılımyor,  aydm  dışlamyordu. AB  topluluğu kısırlaşıyor Öte  yandan,  bugünkü  Batı,  G assett'in açıkladığı ve Batı uygarlığmm  gerilemesine neden  olan   "kitle  adamı"  yaklaşımmdan, kendi görüşlerini dayatıcı yaklaşımdan uzaklaşmamıştır. Batı kendinden farklı  olana, onun değerlerini  tartışmaya  açık  değildir.  Bu tür yaklaşım AB topluluğunu kısırlaştırmaktadır. Şu  aşamada  Batı  hâlâ  bir  Etik,  Ahlaki Kod'dan  ve  Ortega'nın  bağlı  olduğu  Aydmlanma  İ deali'nden  yoksundur.  Irak'ta, G azze'de,  Afganistan'da  olanlar  Batı'mn Aydmlanma  idealinden ne denli  uzaklaştığının birer kamtıdır. Demokrasi fikir alışverişine  açık olan bir toplumsal yapıda yeşerir. Demokrasi yalnızca bireyi  desteklemez. Çağdaş demokrasi "vatandaşlığa" en  toparlayıcı  sosyal bir bağ olarak  değer  verir.  Tartışmaya  açık  olmayan, kendi doğrularmı topluma dayatmaya çalışan ve yaratıcılığı,  akılcığı  anlamaya çalışmayan rejimler sürekliliklerini yitirirler. Unutmamak gerekir  ki, demokratik düzen içinde çoğunluğun  tek başma  bir "hakkı"  tanımlamak "hakkı"  yoktur. Başın Öne Eğilmesin Gözünde  boncuk boncuk yaşlar  vardı. Birbirimizi  hiç görmemiştik. Ben onun adını, işini, gücünü, yerini yurdunu, kimliğini bilmiyordum. Sadece karşımdaydı; orta yaşın biraz  üzerinde, saçları tek tük ağarmış, yüzünde o yaşlardaki kadınlara  özgü güzel alımlı çizgiler, belki bir zamanlar  mutlu gülüşlerinin derinleştirdiği gamzeleri... Ve güzel gözleri  ıslaktı... Aslında ben onu nerede görsem tanırdım: O Cumhuriyet kızı... Y ine o umutlarımızı  yitirdiğimiz, birbirimizin yüzüne  bakmaktan kaçındığımız, uygarlığımızdan  ve çağdaşlığımızdan  utanıp da başımızı öne eğdiğimiz ve benim "bertaraf" edildiğim eylül  ortalarıydı. Önümde durdu, titreyen  dudaklarıyla ancak  bu kadarını  söyleyebildi: "Başın  öne eğilmesin..." Ve dönüp gözlerini sile sile gitti... • Y azı yazamadığım için o günlerde, içimde kaldı, işte şimdi söylüyorum: Yüzde  42,  yüzde 58'den daha büyüktür usta... 42'nin içinde soran ve sorgulayanlar  vardı; eğitimliler, aydınlar,  doktorlar, mühendisler, bilgisayar  programcıları,  akademisyenler, avukatlar,  şairler,  edebiyatçılar, ekonomistler, işadamları,  üniversiteliler, öğretmenler... Soran ve sorgulayan; bankacı, esnaf,  çiftçi, işçi, polis, hemşire, memur... Ama yüzde 42'nin  içinde, referandum öncesi "evet" diye yırtınan,  referandumdan sonra olanları  görünce oturup  "pişmanlık yazısı" yazan o ahmak yoktu... Göbeğini  kaşıyan adam da yoktu yüzde 42'nin içinde... Nohut torbası için "Evet" diyen de... • • •• Dış  politika  bir çıkmazda zaten.  BOP'un Başkan Yardımcısı Tayyip Bey bilmem o haritaları gördü  mü? Türkiye'yi  parçalara ayıran, ABD'nin, AB'nin,  İ srail'in  hazırladığı, Türkiye'den  beş altı ayrı devlet  çıkarma hesapları... Boşuna  mı yapıyorlar o haritaları! Alın Sevr Antlaşması'ndaki  Osmanlı'yı paramparça eden  haritaları; yalnız haritaları değil, eloğlunun  kafasındaki  niyetleri...  Bir de günümüzdekilerü... Seçimde oyunuzu verirken  bu haritalar gözünüzün önünde  olsun!.. Yüzde  42,  yüzde 58'den daha büyüktür... Olmaz mı?... Niye, işine geldiğinde "Bir Türk dünyaya bedeldir" diyorsun ya!.. • Türkiye'de Ulusal Sayımlarda 'Etnisite'sizlik "Etn isite" bilgisi  siyasetin bir  parçasıdır. İ nsanlar kendilerini tanımladıkları için bir  etnik kategorinin üyeleri olarak davranırlar ve  başkaları tarafından  bu  etnik kategorilerle tanımlanabilirler. Ekonomik ve  politik amaçlar da gerçekleştirildikleri ölçüde etnisitenin gelişmesini etkilerler. Yrd.  DOÇ.  D r.  Yaprak  Cİ VE LE K  Yedüepe Üniversitesi erçekte  etnisite kavram  olarak dünyam n  her yerinde sayım ve araştırmalarda tammlamaya,  yaklaşıma,  algıya, anlamaya ve  veriyi  işlemeye  yönelik  çelişkiler taşımaktadır. Etnisite,   "benimsedikleri soy, dil,  din  ve sahip  oldukları  kültür  itibarıyla  diğer gruplardan farklı olan grupların  etnik  olarak  değerlendirilmesi"dir ve "kendine  bakış"  ve  "etniklik" olgusunun  kültür  ortammdaki değişime  bağlı  olarak  değişebilirliğini  öne  süren  görüşe bağlılık  esastır(l). İ lksellik  ve  durumculuk unsurlarım içine alan yere  konduğunda ve  etnik grupların kültürelliğinden ziyade sıduğu anlamma gelmediği gibi,  anadil olarak Türkçe  konuşuyor  olması da başka bir etnik kimliğe  sahip olmadığı anlamma gelmemektedir. D evlet,  sayımlarda vatandaşlarmm kendilerini etnik olarak nasıl tammladıklarım  doğrudan  kimseye  sormadı.  "Aşağıdakilerden hangisi etnik kökeninizi  tanımlamaktadır?" Çekinceler dünyamn her  yerinde  aynıdır: l)H erhangi bir "etnisite"  bilgisi  vermekten hoşlanmamak,  2)  Şıklardan hangisinin kendisine uygun olduğundan  emin  olamamak, 3) Devletin neden kendisine  "etnik kökenini"  sorduğunu  merak etmek.  Türkiye  de  bu kategoriler için gerekli sosyopolitik  ortama sahiptir. Fakat gerçek etniklik düzeyini sayımla  açıklamak  gerekmektedir. Ayrıca  "kendini  tanımlama"  ilkesine odaklı bir sayım  sorusu kullamlır  ise,  Türkiye'de  belli  kesimlerin savunduğu  kadar  yüksek,   "etnik  mozaik" teşkil  edecek bir  nüfusun ortaya  çıkmayacağı da sosyal bilimcilerin öngörüsüdür. Türkiye'de  kişinin kendi  beyanma  bağlı olarak  "etnik  köken" bilgisinin  almdığı araştırmalardan biri KONDA Araştırması'dır. İ stanbul'un etnik yapısım belirlemek için 1993 yılmda  yapılmıştır. Ü lke nüfusunun beşte  birinin  yaşadığı  İ stan bul'da,  kendini "Türklük" dışmda tammlayan   "etnik  nüfus"  yüzde 5.6'dır. Başkent  Ü niversitesi'nin 2009  yılmda  yaptığı araştırmaya  göre  Kürt olduğunu  söyleyen  10 kişiden  7'si  eşleriyle Türkçe konuşmaktadır. Çocuklarla  Türkçe konuşma oranı ise yüzde 87'dir. Yani gündelik  konuşma  dili  aile içerisinde  Türkçedir. Ayrıca  bu  araştırma "Kürt sorunu" olarak yaklaşılan  sorunun gerçekte ne kadar "marjinal  kimlikli bir  sorun olduğunu  ve  etnik kimlik  arayışı  olmadığını",  durumun sosyoekonomik nedenlerle  açıklanabileceğini göstermektedir. "Etnisite" bilgisi siyasetin  bir  parçasıdır. insanlar kendilerini tanımladıkları için bir etnik kategorinin üyeleri olarak  davranırlar  ve başkaları tarafından bu etnik  kategorilerle  tanımlanabilirler.  Ekonomik ve politik amaçlar  da  gerçekleştirildikleri  ölçüde etnisitenin gelişmesini  etkilerler(3). Kişi, kendini kabul ettiği gibi bir sosyal aktördür. Seçimleri, eylemleri, sosyal  ihtiyaçları  ve beklentileri ona göredir. Beyana bağlı  olarak etnik  kimlik  bilgisi  almanın  ve  sahada  bu yönteme izin vermenin yegâne  sonucu  vatandaşlanm tammaktır. İ htiyaçlarım  ve  sorunlarını  bilmektir.  İ deal olan da, istenilen de bu değil  midir? Kaynakça:  l.Tayyar, ÖnderAli,  2010, Türkiye'nin  Etnik  Yapısı: Halkımızın  Kökenleri ve  Gerçekler,  Kripto Yayınları,  50.  Baskı. Ankara.  2.  Barth  F, 1969,  Ethnic  Groups and  Boundaries,  London: Allen and Unvvin. 3.  Cohen A,  1969, Introduction.  UrbanEthnicity  (ed.) A.  Cohen, London:  Tavistock. Ama  en önemlisi, yüzde 42'nin büyüklüğü, içinde Cumhuriyet sevdası taşıyanların olmasındandır...  Bu toprakları  dünya güçlerinin elinden alan, onun üzerinde  devlet kuran, ona "Cumhuriyet" adını veren ve şimdi Cumhuriyetinin  üzerine titreyen sevda vardır yüzde 42'nin içinde... Nohutçular yok... Kendi çıkarını ülkesinden daha çok sevenler,  biat edenler, korkanlar,  sinenler, susanlar  olmaz orada... Onun  için yüzde  42,  yüzde 58'den büyüktür... • Burnumu çeke çeke  bakmıştım arkasından... O başı dik, mağrur, ama gözleri ıslak dönüp gitti... Kendime ve yanımdaki  karıma,  "Bir gün yine köşem olursa,  ilk yazılarımdan birisinde okurlarıma ulaştırırım" sözü vererek, işte bir emanet gibi özenle  sakladım o tek cümleyi: "Başın  öne eğilmesin..." bcoskun@cumhuriyet.com.tr TÜM  Kİ TAPÇI G O tvitapıarı SAL0N:3  STANT:301 f 30 EKİ M 7 KASIM  2010 BEYLİ KDÜZÜ  TÜYAP MUCİ ZE ÖZÜNAL 5  KASIM CUMA İ MZA:  14.30 15.30 GÖKÇE İ SPİ  TU 5  KASIM CUMA İ MZA:  14.30 15.30 ZEHRA UNUVAR 5  KASIM CUMA İ MZA:  14.30 15.3' RASİ M  Dİ RSEHAN  ÖRS 5  KASIM CUMA İ MZA:  14.30 15.3 www.kitap.cumhuriyeti.com.tr  J j nırlann önemi göz önüne  almdığmda,  etnisitenin  sımrsal  bileşeni, toplum ve kültür değişirken  sabit  kalır. Değişen şartlar karşısmda sımrları  aşan  bireyler kendileri  için  kullanılabilir etnik kimlikleri seçerler(2). Bireyin kimliği edinme yoluna odaklamlırken  yöntemsel  bireyselcilik yaklaşımınm sımrlılığı  da açıktır: G enellikle  sosyal  yapılar insanlarm  seçimlerini yansıtır  ve  insanlarm kimlik  seçimlerini  yaparken  karşılaştıkları sıkmtılar,  baskılar  yeterince analiz edilebilir değildir. Temel  yaklaşım,  insanlarm kendilerini tammlamalarma izin vermektir.  F akat  Türkiye'de  sayımlarda  "et nisite"ye dair bilgi analizinin temel değişkeni "anadil"di(r). "Anadil"  soruları, yarattığı  algı  farklılaşabilen  sorulardır.  Vatandaşlarımızca  "annenin konuştuğu  dil", "evde konuşulan  dil", "çevrede  konuşulan dil"  gibi farklı  algılarla beyan  edilmektedir. Bu kadar  dolaylılıkla "etnisite"  anlaşılmaya çalışılırken, Türkiye'de 1985  N üfus  Sayımı sonrasmda  dil  soruları sayım  soru  kâğıtlarmdan  kaldırılmıştır.  Var olan  toplam  etnik nüfusun  üzerinde bir nüfus  değeri  elde  edilmektedir. Türkiye'de  Türkçe dışmda bir dil konuşuluyor  olması  konuşanm  mutlaka  başka  bir etnik kimliğe  sahip ol 7 Bölge'den 7 Tepe'ye Gösterileri Shaman DansTiyatrosu'nun, koreografileri Boğaz, Kapalıçarşı, Martılar, Kız Kulesi, Topkapı, Selimiye ve Galata gibi mekan temalarından yola çıkılarak  hazırlanan "7EDİ " isimli gösterisi, istanbul'un tarihinden kesitler sergiliyor... Şemeş Karmiel Dans Takımı dansçılarıyla  birlikte gerçekleştirdiği "Sürgün" gösterisi ise Sefarad Yahudilerinin İ spanya'dan  istanbul'a zorunlu göçünü; Sefarad şarkıları, oyunları ve Anadolu'nun  etnik danslarından  ömeklerle anlatıyor. İ stanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı katkılarıyla, birlikte yaşamın  getirdiği güzellikleri dans dilinde anlatan b u özel gösterileri kaçırmayın. Geleneksel Danslar Shaman Dans Tiyatrosu "7 EDİ " M uhsin Ertuğrul Sahnesi 3 , 4 , 5 , 6 Kasım,  Saat 2 0 :3 0 Geleneksel Danslar Shaman Dans Tiyatrosu & Büyükçekmece Belediyesi Barış M anço Kültür M erkezi "Doğudan Batıya'Büyükfekmece Belediyesi Atatürk Kültür M erkezi  1 3 , 1 4  Kasım,  Saat 2 0 :3 0 Geleneksel Danslar Shaman Dans Tiyatrosu & Şemeş Karmiel Dans Takımı "Sürgün" CRR 2 2  Kasım, Saat 2 0 :3 0 Geleneksel Danslar Shaman Dans Tiyatrosu & Bahçelievler Belediyesi THM  Halk Korosu "Türküden Dansa" Bahçelievler Belediyesi Kültür M üdürlüğü Yeni Sahne Konser Salonu 2 7 2 8 Kasım, Saat 2 0 :0 0 MUSTAFA BALBAY Mustafa  Balbay,  ikinci yılına yaklaşan  tutukluluâunun  isyanıyla, düzmece  bir  iadianamenin yarattığı  trajediyi  yazdı! Ailesinden,  mesleğinden  ve yaşamından  çalınan  süreci tüm ayrıntılarıyla  anlattı.  Bu zulmün nesabı  artık  sorulsun  diye... AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ m ^ ^ Q O f  ^^  Cumhuriyet Kit a p la r ı  Bİ Lİ YORUZ BILIY ORUZ  Kİ TAP OKUDUĞUNUZU www.kitap.cumhuriyeti.com.tr  J J C  M  ,  B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle