15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne Y Kocaeli PB Çanakkale Y İzmir Y Manisa PB Denizli PB Zonguldak S Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara PB 20 20 27 19 21 20 21 20 20 20 18 18 20 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB PB PB PB B B B B S S S 19 19 19 23 30 29 22 25 21 22 16 12 14 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid Y Viyana Y 3 3 2 7 5 6 7 7 8 5 14 11 14 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y Y Y Y PB PB B B B Y Y PB PB 15 14 15 20 4 5 16 16 17 12 19 26 25 Ülkemizin güney ve batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, kıyı Ege ile Edirne, Çanakkale, Antalya’nın batı kıyıları ile Hatay çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Batı Karadeniz’in iç kesimleriyle Anadolu’nun kuzeyinde sabah saatlerinde yer yer sis, Doğu Anadolu’nun kuzeyinde hafif don olayı gözlenecek. 17 KASIM 2010 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Kasım GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK açıklamalara; küçük ya da büyük baş hayvana kurban edilirken eziyet edilmemesini öneren açıklamalara katılmamak olanaksız. Kurbanlıklara bu kadar insancıl davranan, bayram öncesi önerilerini, tavsiyelerini sürekli yineleyenler… bu içerikte bilgilere gazetelerde ekranlarda önemli ölçüde yer verenler… bizden birileri… her fırsatta mangalda kül bırakmayan hukukçular barolar... heyhat! …Gözlerini, kalemlerini tek bir gün olsun Silivri’ye çevirmediler. Kurban Bayramı’ndan dört gün önce cuma günü gecesi Silivri’de İkinci Ergenekon davasına bakan hâkimler heyeti aylardır, içeride yatan Mustafa Balbay’ın, Tuncay Özkan’ın tahliye talebini reddetti. Duruşma iki ay sonraya ertelendi. İki ay? Aylardır düşünmekten, okumaktan, kitap ve gazetesine on gün sonra yayımlanacak yazılar yazmaktan… hukuksal dayanaklardan artık yoksun olan davadaki tutarsızlıkları saptamaktan ve… belirli günler kısıtlı sürelerde kapı aralığında görüp kucakladığı kızı ile oğlunu, eşini özleyen özgürlüğe susamış olan bir yazara, gazeteciye, gazetecilere… iki ay daha: “Silivri Toplama Kampı ZULÜMHANE.” Kurban Bayramı Silivri zulümhanesi “sakinlerine” yasak! Balbay’a, Tuncay’a, diğer gazetecilere, tutuklulara bayram “mahrem!” İnfaz savcılığı kararı ile: Kurban Bayramı’nda açık görüş yok! Tutuklu ailesiyle görüşemeyecek. Kurban Bayramı’nda kantin kapalı! Tutuklu mapushane mutfağından çıkanla yetinecek! Neden, neden, neden? Silivri’deki görevlilerin pek çoğu bayramda izinli. Görevli sayısı az... Tutukluya açık görüş, kantin yasak! “Herkes dilediği gibi konuşmalı; yazmalı” diyen devleti temsilen Çankaya’da oturanın bayram söylemleri güldürüyor insanı... Mustafa Balbay, düşüncelerini, duygularını, gerçekleri aklının öncülüğünde yazdı. Suçu din üzerinden siyaset yapan AKP iktidarını eleştirmekti, iki yıla yakındır içeride! Tuncay Özkan, aklının vicdanının sesini meydanlarda seslendirdi, halka konuştu. Suçu din üzerinden siyaset yapan AKP iktidarını eleştirmekti. İki yılı aşkın süredir içeride! Kurbanlık koyuna, büyük baş hayvana itina! Silivri’de yatana zulüm! Yaşadığımız memleket bizim ama ne memleket? Özgürlüklerin özeti demokraside, insan haklarında, hukukun üstünlüğünde mesafeler kat ettiğini durmadan yineleyen, oysa başı geriye dönüklerin egemen olduğu memleket ama? Paris’teki Sosyalist Enternasyonal toplantısında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun temaslarını izleyen Parlamento Şefimiz Türey Köse’nin aktardığı çarpıcı izlenimler, Ankara’da bugün CHP ile BDP arasında yapılacak “ilk” olma özelliği taşıyan bayramlaşma ve BDP lideri Selahattin Demirtaş’ın Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş’a verdiği “CHP ile güç birliği” önerisini içeren demeçle yan yana geldiğinde ilginç bir manzarayı ortaya koyuyor. Türkiye’de sol siyasetin tarihini yakından bilenler için bu görüntüler, Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin, 12 Eylül yasaklarının olduğu dönemde solun tüm renklerini kanatları altına alan SHP modeline doğru evrimleşmesinin mümkün olup olmadığı sorusunu akıllara getirmiş durumda. Kısaca hatırlatmak gerekirse, bugün Kürt siyasetinin öncü isimlerinden sayılan Şerafettin Elçi, Ahmet Türk, Nurettin Yılmaz gibi isimler 1970’lerde yüzde 40’lara ulaşan Bülent Ecevit’in CHP’sinde milletvekiliydiler. Bugün İslamcı sağ siyasetçilerce “Sivas’ın ötesine geçemezler” denilen CHP, o dönem Taksim’den sonra en büyük mitinglerini Diyarbakır’da yapıyordu. Ne zamana dek? 12 Eylül askeri darbesine kadar. Darbe sonrasında kurulan Erdal İnönü’nün SHP’sinde de doğrultu farklı olmadı. Kürt siyasetçilerin büyük bölümü SHP içinde yer alı ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Yeni CHP’den ‘Yeni SHP’ye Doğru mu? yor, bölgeden en fazla oy SHP’ye geliyordu. Ta ki 1989’da Paris’te yapılan Kürt konferansına kadar. Bazı Kürt kökenli SHP milletvekilleri konferansa katıldıkları için partiden ihraç edilince, darbe sonrasında Kürt siyasi hareketinin Meclis’te temsil edilen ilk siyasi oluşumu, Halkın Emek Partisi (HEP) doğdu. 12 Eylül’de hapis yatmış Abdullah Baştürk genel başkanlığında kurulan partide Fehmi Işıklar, Cüneyt Canver gibi tamamı SHP’den giden solcu ve Kürt milletvekilleri vardı. SHP çatısı altındaki birlikteliği yeniden sağlama yönünde atılan son adım 1991’de Erdal İnönü’nün HEP ile ittifak girişimiydi. Kürt meselesinde bugün en şahin isimler olarak görülen Leyla Zana, Hatip Dicle başta olmak üzere bir grup Kürt milletvekilini Meclis’e taşıyan İnönü’nün uyarılarına kulak verilmemesi tarihi kırılmanın da tetikleyicisi oldu. Yemin töreninde Zana saçına sarı, kırmızı, yeşil bant takarken Dicle de yeminini Kürt ve Türk halkları için ettiklerini söyleyince ipler koptu, birkaç ay sonra da DEP doğdu. 199091 yıllarında yaşanan bu kırılmadan bu yana Güneydoğu Anadolu’da HEP, DEP çizgisindeki partiler halkın desteğiyle birbirini izlerken SHP ve sonrasında CHP’nin oyları bölgede bindelerle ifade edilecek noktaya geriledi. Deniz Baykal dönemi CHP’si, yukarıda bahsedilen Kürt siyasal çizgiyle arasına hep mesafe koydu. Ne zaman ki Baykal’ın yerine Kılıçdaroğlu seçildi, o günden bu yana ilişkilerde çekingen bir bahar havası gözlenmeye başladı. Kılıçdaroğlu kısa süre önce BDP lideri Demirtaş ile bir grup toplantısı çıkışında el sıkıştı. Dün Demirtaş’ın “AKP’ye alternatif olarak, CHP ile solda güç birliği” önerisi basına yansıdı. Bugün iki parti yöneticileri yıllar sonra ilk kez bayramlaşacak. Hafta sonu Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a giderek Kürt sorunu konusunda önemli mesajlar verecek, büyük olasılıkla bölgede saygınlığı olan Sezgin Tanrıkulu gibi isimleri CHP’ye davet edecek. İşin bir de dış boyutu var: Kılıçdaroğlu’nun Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Paris’te yaptığı görüşmeden yansıyan sıcak görüntüler de Güneydoğu’daki Kürt toplumu içinde CHP’nin algısını değiştirebilecek nitelik taşıyor. Tüm bu gelişmeler üst üste konduğunda, solda oluşacak “yeni SHP modeli” güç birliğinin, 2011 seçimlerinde olmasa bile hemen sonrasında içine gireceğimiz “yeni anayasa yapımı” ve “Cumhurbaşkanlığı seçimi” süreçlerinde dengeleri AKP aleyhine değiştirmeye aday olacağı açıktır. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Genciz, Yoksuluz, Ödemiyoruz!’ İngiltere’de muhafazakârliberal koalisyon hükümetinin kamu hizmetlerinin, bu arada üniversite sisteminin finansal kaynaklarına yönelik saldırısının karşılıksız kalmayacağını hemen herkes biliyor, medyada yorumcular, hükümeti uyarıyorlardı. Geçen hafta Londra’da 50 binden fazla öğrencinin, öğretim üyesinin katılımıyla gerçekleşen protesto yürüyüşü, Muhafazakâr Parti’nin merkezinin bulunduğu binanın işgal edilmesinin de etkisiyle büyük ilgi çekti. Siyasi eğilimleri çok farklı yorumcular, en azından bir konuda birleşiyorlardı: Bu protesto gösterileri yeni bir iklimin başlangıcı olabilir. Bir sonraki bayrama kalmadan... Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve cezaevlerindeki birçok meslektaşımız bu bayramı da ailelerinden ve sevenlerinden uzakta geçiriyorlar. Geçtiğimiz hafta ikinci Ergenekon davasının 95. duruşmasında söz alan Balbay’ın, “Ailelerimizi, çocuklarımızı da tutukladınız. Kurban Bayramınız kutlu olsun” sözleri, duruşmayı izleyen herkesin vicdanını bir kez daha kanattı. Ankara bürosu çalışanları olarak dileğimiz, Balbay ve meslektaşlarımızın bir sonraki bayramı beklemeden tahliye edilmeleri. [email protected] Korkutucu ama o kadar değil O gün ben parti binasının camlarının kırılarak işgal edilmesini, polisle itişmeleri televizyondan kaygıyla izledim: Benim kız bu olayın acaba neresindeydi? Sonra eve geldiğinde, “eylem çok başarılıydı ama bu camların kırılması…” filan demeye hazırlanıyordum ki, önce bana kendi geçmişim anımsatıldı, sonra da olayın anlamı üzerine bir söylev dinledim ve kendimi topladım. Tabii ki parti binasının işgali bir şiddet olayı değildi, camlar kırılmış olsa bile. Dışarıdaki öğrenciler büyük bir heyecanla destekledi bu eylemi. Tabii ki, kendini kaybedip de damdan yangın söndürme aletini aşağıya fırlattığı için öğrencilerden hayatı boyu yetecek kadar küfür yiyen budaladan sorumlu değildi işgalciler. Protesto gösterisi, “bu doğrudan eylem” sayesinde sıradan bir yürüyüş olmaktan çıkıp televizyon ekranlarını, gazeteleri işgal etti. Etkisi ve başarısı ertesi gün Manchester Üniversitesi’nde gerçekleşen işgalin de gösterdiği gibi birçok yeni eylem projesine esin kaynağı oldu. İlk anda öğrencilerin, harçlarına konan üst sınırın kaldırılmasına karşı bir protestosu gibi görünse de bu eylem çok daha geniş bir anlama sahipti. Eyleme üniversitelerden katılanların büyük çoğunluğu koalisyon hükümetinin bu kararından etkilenmiyordu, onlar mezun olmuş olacaktı o zamana kadar. Ama yine de buradaydılar. Protesto eylemlerine katılanların önemli bir bölümü, okuldan azar işitmeyi göze alarak gelen liselilerdi. Bir gazetecinin, olaylar sırasında bir kenara çekildiğinde, kendisine sigara ikram eden 16 yaşındaki delikanlıya yönelttiği “Korkutucu değil mi?” sorusuna aldığı “Doğru ama geleceğimiz üzerinde oynanan kumar kadar değil” cevabı, o gün orada “Genciz, yoksuluz, ödemiyoruz!” sloganıyla yürüyenler, toplumun tümünün sorumluluğunu üstlenmeye hazır yeni bir kuşağın geldiğini gösteriyordu. AB Konseyi Başkanı, Türkiye’nin üyeliğiyle ilgili ‘resmi görüş’ü açıkladı ‘Üyelik dışında formül’ BRÜKSEL (AA) AB Konseyi Başkanı Herman van Rompuy, “AB ile müzakerelerini tamamlaması halinde Türkiye için üyelik dışındaki alternatiflerin de değerlendirilebileceğini” söyledi. Düşünce kuruluşu Avrupa Politika Merkezi’nde (EPC) “vizyonunu” anlatan Van Rompuy, Türkiye ile ilgili düşüncesi dahil olmak üzere çok sayıda soru soruldu. Rompuy, tüm soruları yanıtlamasına rağmen Türkiye’ye değinmemesi üzerine EPC Başkanı Hans Martens’in, “Türkiye hakkında da birkaç söz edin” şeklindeki ısrarıyla karşılaştı. Martens’e teşekkür eden Van Rompuy, “Size çok resmi bir cevap vereceğim” diyerek başladığı konuşmasında Türkiye ile 2005 yılında müzakerelere başlandığını belirterek, şöyle konuştu: ‘10 yıldan fazla sürecek’ “En başından beri Türkiye’nin müzakerelerinin uzun zaman alacağını biliyoruz. 10 yıldan fazla süreceğini baştan biliyoruz. Müzakereler uzak mesafeli ve sonunda bazısı referandum yoluyla 27 üye ülke karar verecek. Bildiğiniz gibi müzakerelerin sonunda, üyelik ve diğer formüllerden hangisinin en iyi olduğu konusunda AB içinde gerçek bir anlaşma olmayabilir. Fakat şu aşamada en önemli şey bizim başladığımız şekilde gerçekten iyi niyetle müzakere yapmamız ve yolun sonunda (Türkiye’nin) hangi statüde olacağı konusunda anlaşmamız” dedi. ‘Hayal kırıklığına uğrattım’ Rompuy, kendisine Türkiye sorusunu yönelten EPC analisti Amanda Paul’e yönelik olarak da, “Sizi hayal kırıklığına uğrattım, bunun farkındayım” dedi. Bu sırada barikatın öbür tarafında… Barikatın öbür tarafındakiler de bu yeni dalganın farkındaydılar. 9/11’den bu yana iç güvenlik alanında, halka çeşitli yasaklar, kısıtlamalar getiren önlemleri uygulamaya koyuyorlar. Ancak, tarihin en deneyimli kapitalist sınıfının temsilcileri, son yıllarda bu önlemlerin yeterli olamayacağını düşünerek halkın davranışlarını, günlük yaşamında alacağı kararları belirleyecek ortamı oluşturmaya yönelik yeni bir model geliştirmeye başlamışlar. “Gösteri toplumu, medya, zaten bunu yapmıyor mu?” diyebilirsiniz, ama “Davranış Ekonomisi” (Behaviour Economics) modeli beraberinde bir de kurumsal yapılanma getirmiş; muhafazakârliberal hükümetinin bünyesinde yeni bir bölüm oluşturulmuş. Bu bölümün çalışmalarına yön vermek için MINDSPACE (Ulak, Teşvikler, Normlar, Varsayımlar, Belirginlikler, İşlemeye hazırlama, Duygusal etki, Bağlanma ve Ego sözcüklerinin İngilizce karşılıklarının baş harflerinden oluşuyor) başlıklı bir de rapor var hükümetin (Cabinet Office) damgasını taşıyan. Biri ekonomist, ikisi kamu yönetimi, bir de nöroloji bilim dalında üç uzmanın hazırladığı raporun (yazarlardan birinin İşçi Partisi hükümetine de danışmanlık yapmış olduğunu düşünürsek, partiler üstü bir politikayla karşı karşıya olduğumuzu görürüz) iki varsayımını aktarmakla yetineceğim burada. Rapor insanların çoğu zaman sistemli bir biçimde akla uygun olmayan (irrasyonel) yönde ve kısa döneme odaklı kararlar aldıklarını ileri sürüyor. İkincisi, hükümetlerin insanlara verileri sunarak bilgilenmelerini, böylece davranışlarını değiştirmelerini beklemesi genelde sonuç vermiyor. İnsanların düşünme süreçlerini, yaşamlarını yönetirken alacakları kararların toplumsal bağlamını, (simgesel ekolojiyiE.Y) biçimlendirmeye çalışmak çok daha verimli olacak. “Dürtükleme” (Nudge) taktiği denen bu yaklaşımın da ilk önce sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı alanlarına (biopolitiğe) müdahale eden ek vergiler ve yasaklarla başlaması da ilginç. Bu yaklaşım, hükümetler açısından en iyisinin, kendini, karar vermekte zorlanan, yanlış karar veren halkın yerine, koyarak onun adına irade kullanacak bir kurum, “toplumsal beyin” (“ ” diye bir şey de var) oluşturmak olacağını savunuyor. Bir yorumcunun deyimiyle, devleti yönetenler artık yalnızca aklımızı şekillendirmekle kalmak istemiyor, daha da ileri giderek bizim aklımız olmak istiyor. Liberal demokrasi, yaşamın hemen her alanının kapitalizmin ekolojisine hapsedilerek yönetildiği totaliter bir kâbusa dönüşüyor derken işte bunları düşünüyorduk. Ama böyle kurumların çoktan oluşturulduğundan haberimiz yoktu… [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com PROF. DR. ERDEM TUNÇBAY ‘Hocaların hocası’ yaşamını yitirdi Haber Merkezi Ege Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi Kliniği’nin kurucusu, ‘hocaların hocası’ lakaplı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Erdem Tunçbay (80), geçirdiği beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Ege Üniversitesi Hastanesi bayrama acı haberle girdi. Geçen pazar günü evinde televizyon seyrederken beyin kanaması geçiren Prof. Dr. Tunçbay, hemen kurucusu olduğu Ege Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi Kliniği’ne kaldırıldı. Tunçbay, öğrencilerinden Prof. Dr. Yusuf Erşahin tarafından ameliyata alındı. Nöroloji profesörü eşi Türe Tunçbay ile birlikte yıllarca doktor, uzman yetiştiren Prof. Dr. Tunçbay için meslektaşları seferber oldu ancak ‘hocaların hocası’, dün yaşamını yitirdi. Prof. Erşahin, kanamanın tansiyona bağlı olmadığını, damarsal bozukluktan kaynaklanabileceğini belirtti. ‘Kurtlar Vadisi’ ilişkileri gerebilir BBC, tanıtımları yayımlanmaya başlayan filmin Türkiye ile İsrail ilişkilerini zedeleyebileceğini belirtti. LONDRA (ANKA) “Kurtlar Vadisi Filistin” filminin Türkiye ile İsrail arasındaki “gergin” ilişkileri daha da kötüleştirebileceği öne sürülüyor. İngiliz The Independent gazetesi, “Kurtlar Vadisi Filistin”in tanıtım filmlerinin sinemalarda yayımlanmaya başladığına işaret etti. BBC Türkçe tarafından yansıtılan haberde “Süper kahraman, Türk James Bond’u Polat Alemdar’ın bu kez Mavi Marmara’ya düzenlenen baskın emrini veren İsrailli komutanın peşine düştüğü” belirtiliyor. Polat Alemdar’ın İsrailli bir yetkiliyle diyaloğu sırasında, “vaat edilmiş topraklardan” söz edilmesi üzerine, “Bu toprakların neresi size vaat edildi bilmiyorum ama ben size toprağın altını vaat ediyorum” sözleri aktarılan haberde, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın tanıtım filmiyle ilgili bir değerlendirme yapmadığı, sertlik yanlısı muhalefet partisi Ulusal Birlik’ten milletvekili Arieh Eldad’ın ise “Türkiye, İran’ın yolundan gidiyor. Bir zamanlar İran da İsrail’in bir dostuydu, şimdi en azılı düşmanı” ifadelerine de yer verildi. Bu arada, haberde, ocak sonunda vizyona girecek filmin, İsrail ile Türkiye arasındaki “gergin” ilişkileri daha da kötüleştirebileceğine dikkat çekildi. ‘Erdoğan’ın tutumu daha da sertleşiyor’ Haber Merkezi NATO zirvesi öncesi Türkiye’nin füze kalkanına ilişkin tutumunu daha da sertleştirdiği öne sürüldü. Wall Street Journal (WSJ), Başbakan Tayyip Erdoğan’ın füze kalkan sistemine ev sahipliğini yapmak için Türkiye’nin öne sürdüğü koşulları arttırdığını ileri sürdü. Portekiz’in başkenti Lizbon’da 1920 Kasım tarihleri arasında yapılacak olan NATO zirvesinde karara bağlanması beklenen Türkiye’ye füze kalkanı yerleştirilmesine ilişkin tartışmalar sürerken, WSJ Türkiye’nin yeni şartlar ileri sürdüğünü yazdı. Yazıda Erdoğan’ın zirve öncesi Türkiye’nin pozisyonunu “sivrileştirdiği” bunun Türkiye ile Washington’ın karşı karşıya gelme potansiyeli bulunduğu belirtildi. “Türkiye, Kalkan Üzerinde Kontrol İstiyor” başlıklı yazıda Ankara’nın İran’ın tehdit olarak zikredilmemesini istediğini, ABD’nin ise, kalkanın inşa edilmesinin başlıca nedeni olarak defalarca İran’ı gösterdiği anımsatıldı. Haber Türk televizyonunda yayımlanan “Basın Kulübü” programında soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, füze savunma sistemiyle “tarihin yeniden anormalleştirilmesini istemediklerini, Türkiye çevresinde yeni bir cephe ülkesi görünümü çıkmasını istemediklerini” söyledi. tona NATO basar” diyen Appathurai, şunları ifade etmişti: “Bu tür proje ve operasyonlar için yetkilendirmede izlenecek yöntem bellidir. NATO’nun ortak karar alma yapısı vardır ve tek bir ülkeye yetki devri yapılması söz konusu olamaz.” Los Angeles Times gazetesince yayımlanan, makalede, Türkiye Çin ilişkilerinin gelişme hızı “şaşırtıcı” olarak nitelendirildi. “Asıl endişe yaratan, NATO ortağı Türkiye ile Çin arasında gelişmeye başlayan askeri ilişkidir” denilirken Çin’in Anadolu Kartalı tatbikatına katılmasının “Washington ile NATO ortağı arasında mevcut güven krizini daha da körüklediği” öne sürüldü. Kaderin acı cilvesi Yıllarca yaptığı beyin ameliyatlarıyla hayatlar kurtaran Tunçbay, kaderin bir cilvesi beyin kanamasından yaşama veda ederken cenazesinin önümüzdeki pazartesi günü toprağa verileceği bildirildi. Tunçbay için 22 Kasım’da önce Beyin Cerrahisi Kliniği’nde tören düzenlenecek, ardından Prof. Dr. Muhittin Erel Amfisi’nde Tıp Fakültesi’nin düzenleyeceği tören gerçekleştirilecek. Tunçbay, aynı gün öğlen Hocazade Camii’nde kılınacak cenaze namazından sonra Foça’da toprağa verilecek. ‘Bölgeyi İsrail tehdit ediyor’ İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, NATO’nun füze kalkanı planına ilişkin, ciddi kuşkuları bulunduğunu söyledi. Mihmanperest, “Çalışma, ABD’nin daha önce bölgeye yerleştirmek istediği, ancak başarısız olduğu plandır” dedi. Bölge ülkelerinin uyanık olmasını isteyen Mihmanperest, projenin İran’a karşı olduğu iddialarına ilişkin ise “Biz bölgede hiçbir ülke için tehdit değiliz. Bölgeyi asıl tehdit eden siyonist İsrail’dir” dedi. NATO Sözcüsü James Appathurai dün Milliyet gazetesinde yayımlanan açıklamasında, Türkiye’nin füze kalkanı sisteminde komutayı istemesine yönelik, “NATO operasyonu söz konusuyla bu C MY B C MY B ‘Düğmeye NATO basar’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle