23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 KASIM 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Erdoğan’dan MHP’li Mehmet Şandır’ın ‘dil uzatanın dilini koparırız’ sözlerine sert yanıt 7 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA ‘Parti misin kasap mı?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır’ın, “MHP liderine dil uzatanın dilini koparırız” sözlerine, “Siyasi parti misiniz yoksa kasap mısınız? Siz ne zamandan beri alikıran başkesen oldunuz” diye yanıt verdi. Erdoğan, partisinin grup toplantısındaki konuşmasında özetle şöyle konuştu: Güya milliyetçi: Kosova’da Türk heyeti ‘Türkiye, Türkiye’ sloganlarıyla karşılanıp, çocukların yüreklerinde en baş köşeye yerleştirildi. Ama bu ülkenin Başbakan’ı, yurtiçinde, güya milliyetçi olduğunu iddia eden zevat tarafından ‘dili koparılmakla’ tehdit ediliyor. Atatürk’ü Anlamak... Vadide koruyu örten bir yıldızlı geceyi düşündüm önce... Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru yürüdüm. Ateşin otlar kadar yeşil olduğunu anladım... Demokrasinin laiklik temelinde yükseldiğine tanık oldum. Mustafa Kemal’in çakmak gibi parlayan gözlerinde, Anadolu’da neredeyse bir yüzyıldır yaşanan devrimci sürecin bugün ne hale geldiğini gözledim. Laikliği elinin tersiyle iten sözde liberalleri, din bezirgânlarını, özde değil sözde Atatürkçüleri, tarikatları, darbecileri, darbe severleri “askeri vesayete” karşı çıkan ama “sivil vesayete” selam çakan dönek takımını tanıdım. Durmadan doğan günün aydınlığını çok genç yaşta Sakarya’da ve İnönü’de yaşadım,“50 Yıl Sonra Savaş Alanları” adlı dizi yazımı hazırlarken. Anılar denizinde çocuksu düşler kuruyordum... Beyaz bulutların altında yüreklerinin nasıl çarptığına, gözlerinin nasıl güldüğüne tanıklık eden ben, dünle bugünü karşılaştırdığımda, içimde bir hüzün yumağı oluştu. Son gölgelerdeki derin sonbahar, aydınlık düşünceler ormanına götürdü beni... Sütbeyaz yılların yemyeşil çocukluk günleri ve “Ben Mustafa Kemal’in izinde yürüyen bir eğitimciyim” diyen benim öğretmenlerim yok artık. Kiminiz yaşamıyor, kiminiz emekli oldu zaten. İlhan Selçuk’un yıllar önce yazdığı bir yazıyı buldum... Neydi Aydınlanma Devrimi? İlhan Ağabey şöyle diyordu: “Yeryüzünde ilk kez, İslam dünyasında Aydınlanma devrimini gerçekleştirmenin bir faturası var... Devrimin bedeli ödenecek... Ödüyoruz... Ne demek Müslüman toplumda laik demokratik cumhuriyeti kurmak. Birkaç yüzyıl öncesine değin, Hıristiyan dünyasında da tek laik devlet yoktu. Batı’da Aydınlanma, kimi yerde devrimle, kimi yerde evrimle gerçekleşti. Ama gerçekleşti...” Aydınlanmanın milliyeti yoktur. Aydınlanmanın Türkçesi Kemalizmdir... Şimdilerde “Kemalist devlet”e bir ad uydurdular: “Faşist devlet!” Aydınlanma gericilerin ve yobazların dışında herkese gereklidir. Eğer Anadolu devrimi gerçekleşmeseydi bugün Türkiye bir Ortadoğu ülkesi olurdu. Aydınlanma felsefesi Avrupa’da gerçekleşti. 1789 Fransız devriminin ardından gelen 1917 Rus devrimi ve Mustafa Kemal’in 1923’te başlattığı Anadolu devrimi, iki devrimin karışımıdır. Demokrasi, temel hak ve özgürlükler, sanayi kapitalizmi, laiklik gibi kavramlar bu nedenle Batı’da iç içe girmiş, Mustafa Kemal iki devrimden de esinlenmiştir. 1930’ların koşullarını 2010’da tartışmak doğru değildir. Demokrasi öyle gökten altın tepsiyle sunulmaz. İşte tüm sorun buradan kaynaklanıyor Türkiye’de... Mustafa Kemal, emperyalist işgalci devletleri yeniyor ve Aydınlanma devrimini başlatıyor. Ölümüyle birlikte, faşist bir yapılanma egemen oluyor Türkiye’ye. Son 60 yıla bakıldığında Türkiye’yi gericifaşist iktidarlar yönetiyor, dinciırkçı örgütlenme ivme kazanıyor. Aydınlanma felsefesinin özü şudur: “Bilimin dinden, aklın inançtan bağımsızlaşmasına ‘Aydınlanma’ denir.” Türkiye’de bu süreç 1923’ten 1938’e uzanan hepi topu 15 yıldır. Atatürk’ün ölümünden bugüne değin geçen 72 yıllık süreçte, ne laikliği, ne demokrasiyi ne de temel hak ve özgürlükleri yaşam biçimine çevirdik. Aydınlanma devriminin düşmanları, 1929’ların ve 30’ların koşullarını dillendirip, 11 yıl önce asker ve sivil yargıçlardan ve savcılardan oluşan mahkemelerin düşünce suçlularına en ağır cezaları verdiğini, şimdilerde bu işi özel yetkili savcıların ve yargıçların yaptığını görmüyor mu? İsmail Beşikçi kaç yıl hapis yattı, bugün kaç gazeteci tutuklu, kaç gazeteci ağır hapis cezasıyla yargılanıyor? 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın emekli paşalarına dokunamayanlar, bugün “darbe sanığı olarak” gazetecileri tutukluyor, darbe günlüklerini yazanlar ise dışarıda keyif çatıyor arkadaşlarıyla birlikte. Bana acı veren, içimde hüzün yumağı oluşturan bunlar... Vadide koruyu örten yıldızlı bir gecenin sabahında son gölgelerdeki derin sonbaharı yaşarken umutlarımı yitirmemek için çaba harcıyorum... İstanbul’da lodos var... Durmadan doğan bir günün ardından koşmak istiyor canım... Kendisine “MHP liderine dil uzatanın dilini koparırız” diyen Mehmet Şandır’dan ‘güya milliyetçi’ olarak bahseden Erdoğan, “Siz nesiniz? Siz siyasi parti misiniz, yoksa kasap mısınız? Siz ne zamandan beri alikıran başkesen oldunuz?” dedi. MHP yönetiminin ciddi bir baraj korkusuna kapılmış durumda olduğunu söyleyen Erdoğan, CHP’ye yönelik olarak da “Korku imparatorluğunun kendi içlerinde olduğunu itiraf ettiler” eleştirisi yaptı. Bakıyorsun, bir başkası çıkıyor ‘onu koltuğundan indireceğim, meraklanmasın’ diyor. Siz nesiniz? Siz siyasi parti misiniz, yoksa kasap mısınız? Siz ne zamandan beri ali kıran baş kesen oldunuz? Demokratik parlamenter sistemde bu makamlara millet getirir, millet götürür. Bunun dışında hiçbir yol, yöntem... Buralara indirme bindirme harekâtı yapamaz. Burası Mavi Marmara’nın uğradığı uluslararası sular değil. Orada onu yapanları biliyoruz, eğer onlarla eş durumdaysanız buyurun çıkın ortaya. MHP’nin baraj korkusu: MHP’ye gönül vermiş kardeşlerime, milliyetçi harekete, ülkücülere soruyorum. Bu ülkenin başbakanını kastederek, ‘dilini koparacağız’ demek reva mıdır? MHP yönetimi ciddi bir baraj korkusuna kapılmış durumda. Bu korku ve kaygı çirkin bir üsluba kendilerini sevk ediyor. Bataklığa düşen çırpındıkça kurtulmaz, çırpındıkça batar. Erdoğan, grup toplantısının ardından gazetecilerin, dava açıp açmayacağıyla ilgili sorularına, “Dava açılacak bir şey varsa açılır. Arkadaşlar gerekli şeyleri takip ediyorlar, inceliyorlar” yanıtını verdi. Asıl takıyyeci CHP: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na, bakanlarına yönelik bu ağır hakaretlerini, MHP’ye, CHP’ye gönül vermiş kardeşlerime şikâyet ediyorum. Yıllardır korku imparatorluğu edebiyatı yapanlar, korku imparatorluğunun kendi içlerinde olduğunu itiraf etmek zorunda kaldılar. Yıllarca gizli gündem, takıyye dediler. Asıl takıyyenin, gizli gündemin kendi içlerinde olduğunu dünya âlem gördü, gösterdiler. Alkollü yola çıkmayın: Bu bayramda milletimizle beraber olacağınıza yürekten inanıyorum. Karayollarıyla ilgili aldığımız kararları biliyorsunuz. Geçişler tamamen ücretsiz olacak. Fakat ne olur acele gitmeyin. Acele giden ecele gider. Kimse alkollü içki alarak yola çıkmasın. BAHÇELİ’DEN ERDOĞAN’A: Diline hâkim ol ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP lideri Devlet Bahçeli, kendisini “hezeyan içinde” olmakla suçlayan Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Fitne saçan diline hâkim ol” diyerek sert çıktı. Bahçeli, partisinin grup toplantısında, aramızdan ayrılışının 72. yılı nedeniyle ulu önder Atatürk’ü anarak başladı. Geçen hafta kendisini “hezeyan” içinde olmakla suçlayan Erdoğan’ın“üslup” eleştirisine yanıt veren Bahçeli, özetle şunları söyledi: “Eğer edep ve izandan mahrum birisi varsa, o da sözleriyle her şeyi gözler önüne seren kendisinden başkası değildir: Hırçın ve vicdandan azade bir siyaset anlayışının yegâne sahibi yine aynı Başbakan’dır. Çiftçimize, ‘ananı da al git’ diyen, ‘şehide kelle, katile sayın’ diyen bir şahsın bize seviye dersi vermesi mümkün değildir, haddi de olmayacaktır. Başbakanlığı asma ve kesme yeri olarak gören ve kü Bahçeli’den kendisini ‘hezeyan içinde’ olmakla suçlayan Erdoğan’a sert yanıt: “Çiftçimize, ‘ananı da al git’ diyen, ‘şehide kelle, katile sayın’ diyen bir şahsın bize seviye dersi vermesi mümkün değildir, haddi de olmayacaktır.” çücük çocuklara bu şekilde öğüt veren, en galiz hakaretleri peşi sıra siyasi muhataplarına sıralayan, iftira ve çamur atma konusunda kimsenin boy ölçüşemeyeceği kişi de yine Erdoğan’dır. Bizim önerimiz, bir bildiği ve inandığı varsa kendisine saklamasıdır ve fitne saçan diline hâkim olmasıdır. Eğer ortada bir hezeyan varsa bunun tarafı ve kaynağı İmralı’yla el sıkışan ve Kandil’e barış çubukları uzatan siyasi güruhtan başkası değildir.” Devlet Bahçeli, “balıkçı” kod adıyla “arabuluculuk yaptığını” açıklayan kişiye de tepki göstererek, “Gazetelerde yüzünü dahi göstermeyen ve AKP’den aldığı talimatla aracılık yaptığı anlaşılan bir çürümüş zavallı tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin müzakere masalarına oturtulması en hafif tabirle densizliktir, alçaklıktır” dedi. 3 Kasım “deprem”inden sonra gerçekleşen ilk grup toplantısında “Devrimci Kemal”, “Halkçı Kemal” sloganları arasında konuşan Kılıçdaroğlu, “CHP’de kişisel kavgalar olmaz’’ dedi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Kılıçdaroğlu, ‘Kişisel kavga CHP’nin kültüründe yok’ dedi ‘CHP dönüşümün adresi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında yaptığı konuşmada, “CHP’de kişisel kavgalar yok. Birilerinin hevesi kursağında kaldı; acaba kavga mı, dövüş mü olacak, birbirlerine mi girecekler? Yok öyle bir şey. Gösterdik ki CHP dönüşümün, devrimcilerin adresidir” dedi. CHP’nin 3 Kasım “deprem”inden sonra gerçekleşen ilk grup toplantısına eski Genel Sekreter Önder Sav ile eski Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay birlikte geldi. Eski Genel Başkan Deniz Baykal da Kılıçdaroğlu’nun kürsüye çıkmasından kısa bir süre sonra salona girdi. Kılıçdaroğlu, konuşmasına başlarken bir partili ayağa kalkarak “Mersin örgütü beni ihraç etti, eğer beni almazsanız demokratik eyleme başlayacağım” diye bağırdı. Kılıçdaroğlu ise “CHP grubu şov grubu değildir. Varsa bir sorununuz, geleceksiniz, kapımız sonuna kadar açık” diye kendisine tepki gösterdi. “Devrimci Kemal” “Halkçı Kemal” sloganları arasında konuşan Kılıçdaroğlu, daha sonra özetle şu açıklamaları yaptı: Devrimcilerin adresi: CHP’de değişim yaşadık. Bir daha tarihe gösterdik ki, CHP değişimin, dönüşümün ve devrimcilerin adresidir. Tek amacımız var, halka daha fazla gitmek, halkı kucaklamak, halkla beraber iktidar olmak ve Türkiye üzerindeki kara bulutları dağıtmak. Birilerinin hevesi kursağında kaldı, onu çok iyi biliyorum. “Acaba kavga mı olacak, dövüş mü olacak, birbirlerine mi girecekler?” Yok öyle bir şey. CHP’nin kültürü vardır. CHP bu kültürü, tarihsel derinliklerinden, uygarlıktan, sanattan, edebiyattan alıyor. CHP’de kişisel kavgalar olmaz. Onun için birilerinin hevesi kursağında kaldı. Ecevit ve İnönü: Bülent Ecevit ve Erdal İnönü’yü andık. Ecevit’in ilkelerini, halkçılığını beraber, kararlılıkla sürdüreceğiz. Erdal İnönü, Doğu ve Güneydoğu ile ilgili ilk raporu hazırlayan kişi. O raporda yazılanlar o dönemde yapılabilseydi bugün farklı bir Türkiye ile karşılaşacaktık. Edep ve terbiye: Bir başbakanın edep ve terbiyeden söz etmesi güzel, saygı duyuyoruz. Edep ve terbiye sınırları içinde siyaset kalırsa bundan gurur duyarız. Bu konuda umarım Sayın Başbakan, verdiği sözü tutar. Başbakan, ‘Milletin derdini bir kenara bırakıp kendi dertlerine düştüler’ diyor. Parti içindeki değişim, birilerinin kursağında kaldı. Biz kendi derdimize düşmüyoruz, halkın derdiyle ilgileniyoruz. 13 yaşındaki bir çocuk, biz ilgileniyoruz. Sen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’sın, ilgilendin mi? Haberal’ın davası: Haberal tahliye edilmesine karşı çıkan iki yargıç aleyhine tazminat davası açtı. Tazminat kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca onaylandı. Şimdi o saygıdeğer yargıçlara bir görev düşüyor. Yargı etiğini korumak istiyorlarsa, yargıya olan güvenimizi pekiştirmek istiyorlarsa, o davadan çekilmeleri lazım. hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 PKK YÖNETİCİSİ İDDİALARI YALANLADI Karayılan: Türkiye’den çekilme söz konusu değil Yurt Haberleri Servisi Terör örgütü PKK’nin Kandil’deki yöneticilerinden Murat Karayılan, örgütün Türkiye’den çekileceği yönündeki haberleri yalanladı. Terör örgütü yöneticilerinden Karayılan, örgüte yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Terör örgütünün Türkiye’deki militanlarını Irak’ın kuzeyine çektiği iddialarını yalanlayan Karayılan, “Biz böyle bir şeyi düşünmüyoruz, hiç gündemimizde bile değildir” diye konuştu. Böyle bir öneriye de kuşkuyla bakacaklarını ifade eden Karayılan, “Çözüm olacaksa herkes yerinde bekler, çözüme katkı sunar. Bunda ısrar etmek o zaman başka anlama gelir. Israr edilmesi halinde biz başka bir biçimde anlamak durumunda oluruz. Yani imha planları çerçevesinde yapılmış bir öneri olarak algılanacağı açıktır. Bu konu henüz bizim gündemimize getirilmiş değil” dedi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in “PKK’nin ve silahlı mücadelenin dönemi bitmiştir” sözlerine de tepki gösteren Karayılan, bu söylemin savaş yanlısı güçlere cesaret verdiğini söyledi. Taksim’de 32 kişinin yaralandığı ve Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) tarafından üstlenilen intihar eylemi ile ilgili de konuşan Karayılan, eylemi onaylamadıklarını belirterek “Eleştirilerimiz Vedat Acar’a yönelik değildir. O bir eylemci, fedai, olarak görevini yapmıştır” dedi. BDP Grup Başkanvekili Yıldız, KCK davasında yaşananları protesto için açılış konuşmasını Kürtçe yaptı ‘Bilinmeyen dil’ Meclis’te ‘KÜRTLER ARTIK TÜRKÇE ÖĞRENMEK İSTEMEYEBİLİR’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Diyarbakır’daki KCK davasında, sanıkların Kürtçe yaptıkları konuşmaların, tutanaklara “anlaşılmayan dil” olarak geçirilmesine tepki göstererek, “Eğer Kürtlerin Türkçe öğrenmeleri hataysa, bundan sonra Kürtler de Türkçe öğrenmek istemeyebilirler” dedi. Kışanak, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, KCK davasında Kürtçe savunmanın engellenmesini eleştirdi. Devletin Kürtçenin kamusal alanda kullanılıp kullanılmayacağı konusundaki inisiyatifi elinde tutmak istediğini belirten Kışanak, devletin televizyonundan Kürtçe yayın yapılırken Kürtlere, kamusal alanda anadillerini kullanma izni verilmediğini belirttti. Bu tavrın “imha ve asimilasyon” anlayışının sürdüğünü ortaya koyduğunu ileri süren Kışanak, Kürtçe savunma hakkının engellenmesinden mahkemeleri sorumlu tutmadıklarını, bu konuda siyasi iradenin adım atması gerektiğini söyledi. Yaşananlar karşısında Kürtlerin, “Acaba Türkçe öğrenerek hata mı yaptım” sorusunu sormaya başladığını kaydeden Kışanak, “O zaman Kürtler, Türkçe öğrenerek hata yaptığını düşünürlerse, bundan sonra Türkçe öğrenmek istemeyebilirler. Anadillerinde konuşmaları, savunma hakları, ‘tek tip’çi zihniyetle engellenmeye çalışılırsa, Kürtler bütün mahkemelerde anadillerini etkin olarak kullanmak durumunda kalacaklardır” diye konuştu. Bu sırada İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, “Asıl mahkeme başkanı anlaşılan bir dilde konuşmuyor” diye laf attı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP, dün Meclis’te ilginç bir eyleme imza attı. Grup toplantısını açan Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, grubun açılışını Kürtçe konuşmayla açtı, toplantıyı da Kürtçe konuşmayla bitirdi. Diyarbakır’daki KCK davasında, tutukluların Kürtçe savunma yapmalarına izin verilmemesi ve Kürtçe konuşmaların da tutanaklara “bilinmeyen dil” olarak geçmesine tepki gösteren Yıldız’ın konuşmaları Meclis TV yayınında, “sadece genel başkan konuşmaları canlı yayımlandığı” gerekçesiyle verilmedi. Kürsüden “Kürtçe” ve “KürtçeTürkçe sözlük” gösteren Yıldız, “anlamayanlara bu sözlükleri gönderebileceklerini” ifade etti. Yıldız, haftalık grup konuşmasını yapan Eşbaşkan Gültan Kışanak’ı da yine Kürtçe konuşarak kürsüye davet etti. Kürtçe bilmediği belirtilen Kışanak, Türkçe olarak grup konuşmasını yaptı. Grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız, Kürtçe konuşmasında, toplantıya katılanları selamladıktan sonra Diyarbakır’daki KCK davasında yargılananlarla ilgili mahkemenin tutumunu eleştirdiğini bildirdi. Yıldız’ın, grup toplantısını kapatırken yaptığı Kürtçe konuşmada, bölge için “Kürdistan” ifadesini kullanması dikkat çekti. Yıldız, gazetecilere yaptığı açıklamada ise Kürdistan sözlerini “bölge” olarak çevirdi. MEB BÜTÇESİ GÖRÜŞMELERİNDE TARTIŞMA ‘İlköğretimi bölerseniz Meclis’i başınıza yıkarız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken, 18. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar ve türban tartışmalara neden oldu. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, 2011’de 55 bin kadrolu öğretmen alımı planlandığını söyledi. CHP’li Mustafa Özyürek ise, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün türbanla ilgili sözlerini anımsatarak, “Hanımefendi acaba hangi sıfatla bu açıklamayı yapıyor. Böylesine önemli bir konu Cumhurbaşkanı’nın eşinin demeçleriyle çözülecek konular değil” dedi. CHP’li Engin Altay da, şuradaki 8 yıllık kesintisiz eğitim modelinin değiştirilmesi yönündeki kararı eleştirerek, “İlköğretimi böldürmeyiz, bu Meclis’i başınıza yıkarız bunu söyleyeyim” dedi. Çubukçu, Hayrünnisa Gül’ün açıklamalarına ilişkin olarak, “Mevzuatta ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin okullarına başları açık olarak gitmesi gerekliliği var. Hayrünnisa Hanım’ın açıklamalarını ayrıca tercüme etmem gibi bir durum söz konusu olamaz” diye konuştu. Bengi Yıldız, BDP grup toplantısının açılış ve kapanış konuşmasını Kürtçe yaptı. (AA) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle