23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER riyet söylemi, son yıllarda yerini sanki laiklik ve demokrasi tartışmasına bırakmış görünüyor. Yeni anayasada hangisine öncelik verelim? “Laik Cumhuriyet” mi? “Demokratik laiklik” mi? Bu kavramların izini Fransa’da buluyoruz. Arapİslam düşüncesinde “laiklik” kavramı CUMHURİYET 10 KASIM 2010 ÇARŞAMBA on yıllarda, Atatürk’ü “Cumhuriyet” ile birlikte anıyoruz. “Bu konuda söylenmemiş ne kaldı ki” sorusu gündemde olsa da; süregelen sorunlar karşısında yeni bir şeyler söylemek, topluma umut veren yorumları paylaşmak gereksinimini duyuyoruz. İkinci Cumhu S 10 Kasım’larda Laik Cumhuriyet... Bozkurt GÜVENÇ nın tüzel ya da işlevsel karşılığı tam bulunamadığı için “La dini” (din dışı) dendiğini bilsek bile Cumhuriyetimize pek aktaramadık. Din dışı ne? Ya da neyin din dışı? Kavram, demokrasi hareketiyle geldi ve gündemde kaldı. AngloSaksonların “Secularism” (çağdaşlık) kavramını denedik ya tutmadı. Laklik, din ile devletin tüzel ya da yasal ayrılmasından daha köklü ve kapsamlı bir dünya görüşü, etik ve varlık felsefesidir. İlk çağların Helen kentlerinde beş sınıf halk varmış: Aristos (soylular), Klerikos (rahipler), Demos (orta sınıf), Yorgos (tarımcı/köylüler) ve Laikos (yurttaş bile sayılmayan kadın, çocuk, yaşlı, köle ve yoksul çoğunluk). Kenti, aristos ile demos seçkinleri ile Shakespeare’in Atinalı Timon’ları yönetir, ötekiler seyredermiş. Atinalı Solon yasaları siyasal çatışmaları önlemeyi belki başarmış ama yorgos’larla laikos’ları yurttaş yapamamış. Ortaçağlar boyunca Roma ve Bizans imparatorlukları yönetiminde laikos’lar varlığını sürdürmüş. Helenlerin demokrasi yönetimi yerine Roma’nın önerdiği “Respublica” (halk egemenliği) ve ortaçağ devletleri Avrupa tarihçisi Norman Davies’e göre kadınlara, esir ve kölelere bazı haklar tanımakla birlikte, kültürel ayrımcılığa son verememiş. Soylu krallarla ve kilisenin kutsal ittifakına karşı büyük bir devrimi başlatan Fransız aydınları (demos’lar) aradıkları toplumsal desteği hastane ve hapishanelerde yaşayan, sokakta giyotinle kesilen başları seyreden, yersizyurtsuz “laïc”lerde bulmuşlar. Devrim başarılı olduğu takdirde laïc’lere yurttaşlık vaat ettikleri için, kilise tarafından din düşmanı “laikçi” ilan edilmişler. Bir kültür devrimi yapan Türkiye Cumhuriyeti dinsiz ya da din karşıtı değildi. Türk Ceza Kanunu, serbestçe ibadeti sınırlayan, kısıtlayan her türlü girişimi yasaklamıştı. “Laiklik dinsizliktir” söylemi, laiklik ilkesiyle birlikte Batı’dan ithal edilmiştir. lük, devrimden değil, İslam tarihinden kaynaklanıyordu. İslamiyet bir din devleti olarak doğmuş ve gelişmişti. İslam dini, hukuken devletten ayrılınca geriye özerk bir kurum kalmıyordu. Demokrasimiz İslamda var olmayan güçlü bir ruhban (klerikos) sınıfı yaratmakla kalmadı; bir cemaat hareketi olarak laik devleti içerden denetlemeye yöneldi. Diyanet İşleri Başkanı, yakınlarda kurumuna özerklik verilmesini önerdi. ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN İtirazımız Var… Aydınlanmacı ve aydınlatıcı laiklik Diderot ve d’Alembert gibi aydınlatıcı ansiklopedistler, felsefi, siyasi ve hukuki olmak üzere laikliği ve çağdaşlığı üç boyutlu gördüler: Felsefi laiklik, akıl ve akılcılığın inançların yerini almasını önerirken; siyasi laiklik devletin dini kurumlardan üstünlüğünü savundu; hukuki laiklik ise din ile devletin birbirlerinin yetki ve hizmet alanlarına girmemesini öngördü. Sorun, anayasa hukuku ya da yasalarla çözümlenemeyecek düzeyde karmaşıktı. 19. ve 20. yüzyılda bilim ve akılcılık süratle yayılırken, din ve inançların çağdaşlığa direndiği görüldü. 21. yüzyılda işler iyice karıştı. Demokrasi ve çağdaşlığın beşiği İngiltere’de, Richard Dawkins’in Tanrı Yanılgısı uyarısını, “Tanrı belki de yoktur” posterleri izledi. İki İngiliz gazeteci “Tanrının geri döndüğünü” savundu. Dünyadaki küresel gelişmeler ülkemizi de etkiliyor. Fizikçi Hawkins’in “ZamanMekân” (Tanrı) yorumları medyada serbestçe tartışılıyor. Siyasal ve felsefi kutuplaşma bir bölünmeye ya da çatışmaya gider mi? İnsanbilimci Peter Kloos’un şiddet ve çatışma incelemesi iç savaşa kadar uzanan süreci şöyle sıralıyor: Kültür ve Çıkar kutuplaşmaları > Gerilim > Çatışma > Sıradışı şiddet olayları > İç savaş! Türkiye nereye? Bölündü mü, bölünüyor mu? Bölünecek mi? Bir dizi soru, bir sürü yanıt. Söylemler çelişik. Korku, umut ve kaygının biçimlendirdiği bir çevrende geleceği kestirmek zor olsa da, yukardaki yol haritası üzerinde topluca düşünme ve karar verme zamanı gelmiş gibi görünüyor. Keşke bize Atatürk’ü bu denli sevdirmeselerdi... O zaman kolaydı... Onun bize bıraktığı değerler tarumar edilirken umursamaz, emaneti ilkelere kulak asmaz, umut ve şevkle kurduğu Cumhuriyet totaliter rejime dönüşürken dönüp bakmazdık. Diyelim ki laiklik mi tekmeleniyor?.. Şöyle deyip geçerdik: “… Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en büyük tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden birisi de laikliktir...” (Abdullah Gül 1992) Ya da “Ne mutlu Türküm diyene” mi demişti Atatürk?.. Şunları söyleyip dönüp giderdik: “… Milliyetçilik öyle olmuş ki Türkçülük şeklinde olmuş… Mesela ‘Ne mutlu Türküm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza, özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür…” (Abdullah Gül 1992) Atatürk’ü bize sevdirmeselerdi… Diyelim ki bize onun “vatan sevgisini” soranlara atıptutardık: “… Seyahat ederseniz Doğu ve Orta Anadolu’ya geldikçe ‘Önce vatan’ yazdığını da görürsünüz. Yani bunlar tek parti döneminden kalan, halkın kendi inanç değerleriyle bütünleşmemiş bir dünya sistemini halka zorla kabul ettirmektir…” (Abdullah Gül 1992) Misal Atatürk’ün rüyası ve ideali “çağdaş yaşam” mı söz konusu?.. Soran olursa kılıfına uydururduk: “… Başörtüsü (türban) fiili olarak çözülmüş durumda. Biliyorsunuz özel televizyon yayınları da böyle olmuştu. Fiili uygulama hukuki düzenlemeden öne geçmiştir. Şimdi hukuki düzenlemenin yapılması gerekir…” (Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 2010… Bundan üç gün önce…) Ne yapalım ki bizim yüreklerimizde Atatürk sevgisi var... Bugün 10 Kasım… Bu yüzden; onun kurduğu Cumhuriyeti her fırsatta tekmeleyenlerin, bir gün onun yerine çıkıp oturmalarına ve fiili durumu hukukun üstüne bastırıp da ülkemizi Arabistan’a çevirmelerine katlanamayız… İtirazımız var… bcoskun@cumhuriyet.com.tr Laiklik, çağdaşlık ve laikçilik Fransızca laïc, laïcité (laïklik) ve laïcisme kavramları İngilizcede lay, laity oldu, rahip olmayan kişilerin “lay yönetimi” olarak anlaşıldı. Niyazi Berkes’in Türkiye’de Secularizm incelemesi dilimize “Türkiye’de çağdaşlık” olarak çevrildi. CHP’nin altı okundan beşi “çilik” (izm) ekiyle biterken, Türk Devrimi, “laikçilik” yerine “laikliği” seçti. Bu ilkeyi, din ile devleti ayırmak yerine, laiklerin (kadınların) yurttaşlığını ve erkeklerle eşitliğini sağlamak amacıyla kullandı. İdeolojik güç teb.com.tr 444 0 666 TROMPET’LE SUNAR TEB, YE L ! Kredi Kredi Türü Kredi Vadesi (Ay) * C MY B C MY B 24 %0,89 474,55 TL 129 TL %1,18 %14,14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle