18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Emekçiler ‘Hak Verilmez Alınır’ Derse... G azetemiz yazarõ Uğur Mumcu, katle- dilmeden önce, Abdi İpekçi’nin vurul- masõna ilişkin süreci araştõrarak, çok önemli bilgileri kamuoyu ile paylaştõ. Mumcu, “Ağca Dosyası” adlõ kitabõnda da İpekçi’yi öl- düren Mehmet Ali Ağca ve Ağca’nõn ilişkili olduğu isimler hakkõnda araştõrõlmasõ gereken noktalarõ kaleme aldõ. Uğur Mumcu, ilk baskõsõ 1982 yõlõ Şubat ayõnda yapõlan kitabõnda, Ağca’nõn Oral Çe- lik’le olan bağlantõsõnõ da çarpõcõ bir şekilde or- taya koyuyor. Ağca’nõn cezaevinden çõktõktan sonra Çelik’le buluştuğunu söyleyerek, “Ka- çışını ve saklanmasını Oral Çelik sağlıyor. Ağ- ca bir çeşit vurucu güç... Çelik perde arka- sında” diyor. Ağca’nõn İpekçi cinayetindeki suç ortağõnõn Mehmet Şener olduğuna, Şener’in Ağca ya- kalanõr yakalanmaz yurtdõşõna kaçtõğõna işaret ederek “Oral Çelik, Mehmet Şener ve Ağ- ca’nın Avrupa’da bir araya gelmeleri büyük bir olasılık. Bu buluşmalarda Musa Serdar Çelebi’nin bir katkısı var mı” diye soruyor. Çelik, Ağca, Yavuz Çaylan ile Abuzer Uğurlu’nun da Malatyalõ olduklarõna işaret eden Mumcu, soruşturmalarda ve araştõrmalarda Ağca’nõn Malatya ilişkilerinin pek yer alma- dõğõna dikkat çekiyor. Mumcu, kitabõnõn bir baş- ka bölümünde şu ifadelere yer veriyor: “Oral Çelik Ağca’yı yönlendiren adam. İpekçi ci- nayeti 1979 yılının 1 Şubat günü işleniyor. Oral Çelik olay yerinde... Çelik’in felsefe öğ- retmeni Nevzat Yõldõrõm’ı öldürdüğü gün- lerde Ağcada Malatya’da. Büyük olasılıkla beraberler. Ağca o günlerde ülkücülerin lo- kallerinde seminerler veriyor. Ağca ile Çe- lik’in çevreleri aynı. Çelik Ağca’ya göre da- ha etkin... 1979 yılı Ağca’nın kendini ülkü- cülere kanıtlama yılı. Kanıtlıyor. Çelik emir veriyor. Ağca uyguluyor.” Mumcu, Ağca’nõn zaman kazanmak için hep şaşõrtõcõ ifadeler verdiğine de değinerek, “Bu çabasında başarılı oluyor. Oral Çelik ve Mehmet Şener gibi suç ortakları da kaza- nılan bu zamanın içinde izlerini kaybettiri- yorlar” diyor. Mehmet Şener’in İsviçre’de yakalanalõ ay- lar olmasõna karşõn Türkiye’ye iade edilmedi- ğinin altõnõ çizen Mumcu, şu noktaya işaret edi- yor: “Şener ile Abuzer Uğurlu tanışıyorlar mı?.. Şener’in Ağca’ya verdiği silah Şener’e kim tarafından verilmiş?.. Düğüm İpekçi ci- nayetinde kullanılan silahın kim tarafından Şener’e verildiği noktasındadır.” Abdi İpekçi cinayetinin yeniden ele alõnmasõ gerektiğini vurgulayan Mumcu, “Bunun için atılacak ilk somut adım, Mehmet Şener’in bir an önce yurda getirilip sorgulanması- dır...” diyor. ‘İki kişi ateş etti’ Yapõlan ilk saptamalara göre olay yerinde 9 tane 9 mm’lik mermi kovanõ ile İpekçi’nin otur- duğu ‘şoför mahalinde’ ayrõca iki tane kova- nõn ve mermi çekirdeğinin bulunduğunu anõm- satan Mumcu, şunlarõ yazõyor: “Bu durumda İpekçi’ye en az iki kişinin ateş ettiği kesin- lik kazanıyor... Ağca, Şener ve Çaylan’ın ci- nayetten önce ve sonra gittikleri MHP Ak- saray İlçe Başkanlığı ÜGD binası aranma- mış. Yavuz Çaylan’ın evinde olayda kulla- nılan 9 mm’lik mermilerden bulunmuş an- cak soruşturulmamış.” Abdullah Çatlı kilit isim Uğur Mumcu kitabõnda “Silahlı sağ kesim ile mafyanın ilişkileri Abdullah Çatlı adına bağlanıyor. Çatlı’nın bütün ilişkileri yeni baştan değerlendirilmeli. 1980 öncesi İs- tanbul’da ticaret ile ilgilendiği söyleniyor. Ne ticareti bu? Yardımcıları kim? Ortakları kim?” diye soruyor. Mumcu, şöyle devam ediyor: “Çatlı ÜGD ikinci başkanı. Ağca’yı kaçırdıktan sonra saklayanlardan biri de Çatlı. Çatlı’nın ülkücü kesim ile mafya arasında köprü görevi yaptığı söyleniyor. Çatlı, Gabriel Ak- türk adlı bir kuyumcu ile ilişkili. İsviçre’de yakalanıp, sonra serbest bırakılan Çatlı, hem İpekçi olayının hem de Papa suikast girişi- minin önemli kilit adamıdır.” Ağca, Ağca’nõn arkadaşõ Ömer Bağcı, Meh- met Şener ve Abdullah Çatlõ’nõn sahte pasa- portlarõnõn Nevşehir Valiliği’nden verildiğine dikkat çeken Mumcu, pasaportlarõn da nere- deyse aynõ günlere denk geldiğine işaret edi- yor. Ağca’ya “Faruk Özgün” adõna çõkarõlan pasaportun Abdullah Çatlõ tarafõndan Bulga- ristan’a ulaştõrõldõğõnõ ifade eden Mumcu “Çat- lı, Abuzer Uğurlu ile beraber mi çalışıyor? Çatlı İsviçre’de yakalandıktan sonra neden serbest bırakıldı” diye soruyor. Ağca’ya sahte pasaport sağlayan Ömer Mersan’õn Münih’teki Vardar şirketinde ça- lõştõğõnõ söyleyen Mumcu, Vardar şirketinin de Abuzer Uğurlu’nun kaçakçõlõk ortağõ olduğu- nu, Ağca’nõn ikinci ifadesinde Bekir Çelenk ve Abuzer Uğurlu’dan yardõm gördüğünü söy- lediğini anõmsatõyor. İpekçi’nin “çıkarları sarsıcı yayınları”nõn başõnda kaçakçõlarla ilgili olanlarõn geldiğini anõmsatan Mumcu, ayrõntõlarõyla ele aldõğõ, içe- risinde Türk mafyasõnõn önemli rol oynadõğõ ço- kuluslu kaçakçõlõk örgütleriyle ilgili dosyala- rõn açõlmasõ gerektiğini belirtiyor. Silahtaki ayrıntı Ağca’nõn Papa’ya suikastta kullandõğõ “76- c- 23053” seri numaralõ “Browning” tabancanõn olay yerinde ele geçtiğini belirten Mumcu, Bel- çika’da yapõlan silahõn, çeşitli firmalara dev- redilmesinin ardõndan Scherntein’de Grillma- yer Horst firmasõndan Tinter Otto adlõ bir mü- hendis tarafõndan satõn alõndõğõnõ anlatõyor. Mumcu, silaha ilişkin çarpõcõ bir ayrõntõya da kitabõnda yer veriyor: “Grillmayer eski bir Na- zi. Bunu Avusturya polisi saptıyor. Grill- mayer aynı zamanda silah kaçakçısı... Ağ- ca pasaportunu kaçakçılardan sağlıyor. Si- lah? Evet silahı da kaçakçılardan, Grill- mayer’den. Silah kaçakçısı bir Nazi’den... Papa suikastında kul- lanılan silahla birlikte 21 silahla ilgili belgeler kaybolmuştu. Daha doğrusu yakılmıştı... Grillmayer ortadan kaybolmuştur. Fakat bu arada ilginç bir bil- gi de ele geçmiştir. Grillmayer Türkçe bil- mektedir ve daha önce de Türkiye’de bulun- muştur.” Şener’e takipsizlik verildi Suikast planõnda adõ geçen Mehmet Şener hakkõnda, İstanbul Sõkõyönetim Komutanlõğõ Askeri Savcõlõğõ’nca, 11 Temmuz 1979 tari- hinde ‘Taammüden adam öldürmeye az- mettirmek’ suçundan gõyabi tutuklama kara- rõ çõkarõlmõştõ. İstanbul Cumhuriyet Savcõsõ Ünal Canpolat, Şener hakkõnda 6 Ağustos 1999’da takipsizlik kararõ verdi. SÜRECEK “Ağca Dosyasõ” adlõ kitabõnda da İpekçi’yi öldüren Ağca’nõn ilişkili olduğu isimleri kaleme aldõ Mumcu’nun işaret ettikleri CHP’Lİ ŞAHİN MENGÜ: ‘Sindiremiyorum’ C HP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, Ağca’nõn tahliye edilme süreciyle ilgili olarak “Şimdi televizyonu izliyorum. Halk kahramanı gibi anlatılıyor, içime sin- diremiyorum. Hiçbir şekilde hiçbir konuda kendisine taraf olmamış bir adamı öldürmüş bir adamın o veya bu şekilde gerçekleşen tah- liyesi söz konusu. Ne olduğunu an- lamak mümkün değil” dedi. Medyanõn tiraj uğruna yaptõğõ yayõnõ etik bulmadõğõnõ vurgulayan Mengü, “katilin göklere çıkarıldığını” dile getirdi. İpekçi dosyasõnõn yeniden açõ- lacağõnõ zannetmediğini ifade eden Mengü, “Baksanıza medyanın ha- line... Ağca ulusal kahraman hali- ne getiriliyor. Bu nedenle hiçbir şey olmaz. Gazetenin patronu tiraja, televizyonun pat- ronu da reytinge bakarak karar veriyor” di- ye konuştu. Ağca’nõn İpekçi ve iki gasp su- çundan toplam 10 yõl hapis yattõğõna değinen Mengü, toplumun adalet duygusuna olan so- ğukluğun böyle başladõğõnõ ifade etti. CHP’Lİ MALİK ECDER ÖZDEMİR: ‘İçburkangörüntü’ C HP Sõvas Milletvekili TBMM İnsan Haklarõ İnceleme Komisyonu üyesi Ma- lik Ecder Özdemir, Ağca’nõn tahliye- sini karmaşõk duygularla izlediğini ifade ederek Ağca’nõn arkasõnda basõn ordusuyla GATA’ya gittiğini, medya tarafõndan bu şekilde gün- demde tutulacak olmasõna üzüldüğünü dile ge- tirdi. Ağca’nõn bir cinayet işlemiş, başka ci- nayete teşebbüs etmiş birisi olduğunu dile getiren Özdemir “Bu vasıfta bir kişinin basın yoluyla Türkiye’nin gündemini oluşturuyor olması, İs- tanbul’da nerede basın toplantısı düzenleyeceğinin merakla konu- şulması bence ibret verici, iç bur- kucu bir olay” dedi. Özdemir, Ağca’nõn yar- gõlanmama koşuluyla iadesinin ve 10 yõl hapis yatõp çõkmasõnõn, adaletin yerine getirilmesi nok- tasõnda eksiklik olduğunu kaydetti. Özdemir, Ağ- ca’nõn iadesi sõrasõnda hukuk devleti olan Tür- kiye’nin çõkarlarõnõn neden düşünülmediğini, kimlerin bu hakkõ, yetkiyi kullandõğõnõ sordu. B D P İ S T A N B U L M İ L L E T V E K İ L İ U R A S : ‘Bu hepimizin utancõ’ B DP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras toplumdaki Ağca algõ- lamasõnõn şiddetin, siyasi ci- nayetlerin toplumda kanõksandõğõnõn göstergesi olduğunu kaydederek “Ağca bildiğiniz, 80 darbesi önce- si, toplumu istikrarsızlaştırmaya yönelik kontrgerilla faali- yetinin önemli elemanı” de- di. İktisat fakültesinde öğ- renci temsilcisiyken Ağca ile aynõ sõnõfta olduğunu an- latan Uras, Ağca’nõn cebin- de parasõ bol olan biri oldu- ğunu ve faşist hareketin için- de yer aldõğõnõ söyledi. Uras, “İpekçi ailesinin, sevenle- rinin aslında yüzüne bakamayacak durumdayız. Bu hepimizin utancı. Mumcu, İpekçi ya da diğer cina- yetlerin bir tanesinin üzerine gi- dilseydi ne darbeler olurdu ne böyle bir kaotik ortam içerisinde olurduk” diye konuştu. Katillerin bu kadar popülerleşti- rilmesinin magazin konusu olmasõ- nõn siyasi yozlaşma içerisinde olun- duğunu gösterdiğini anlatan Uras “Bir faşist katil, kontrgerilla ele- manı. Beş para etmeyen bir adam. Gençlere de negatif örnek- ler, davranış modeli oluştu- ruyor. Toplumun en değer- li insanlarını öldüren beş para etmez katiller. Münfe- rit değil, bunların arkasında faşist hareket var. Bütün kontrgerilla elemanlarının faşist hareket içerisinden çıkması tesadüf müdür?” Uras, aydõnlarõ öldüren bu şebe- kenin ortaya çõkarõlmasõnõn iktidarõn görevi olduğuna dikkat çekti. Uras, ar- kadaki mekanizmanõn ortaya çõka- rõlmasõnõn demokrasiyi kurumsal- laştõracağõnõ vurguladõ. ‘Dikkat Ağca aramızda’ İstanbul Haber Servisi - Ezilenlerin Sosyalist Partisi Girişimi (ESPG) üyeleri, gazeteci yazar Abdi İpekçi cinayeti ile iki ayrõ gasp suçundan hüküm giyen Mehmet Ali Ağca’nõn tahliye edilmesini protesto etti. Protesto gösterisinde Ağca’yõ kullanan güçlerin ortaya çõkartõlmasõ istendi. Galatasaray Meydanõ’nda toplanan ESPG üyeleri, “Kontrgerilla dağıtılsın”, “Dikkat Ağca aramızda” dövizleri taşõyõp, “Faşizme karşı tek yumruk, tek barikat” sloganlarõ attõ. Grup adõna açõklama yapan Havali Mengi, “Ağca’lar böyle bir bir serbest kalırken ya da hiç yakalanmadan mutlu mesut yaşarken, emri verenler yeni emirler vermeye devam ediyor. Diğer yandan sanatçı, aydın ve gazeteciler devlet güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesiyle tutuklanıyor. Buradan sesleniyoruz, ucu nereye dokunursa dokunsun kontrgerillanın tüm örgütleri dağıtılsın” dedi. Özelleştirme adı altında, adeta üç otuz paraya iktidar yandaşlarına peşkeş çekilen TEKEL kuruluşlarında çalışan 12 bin emekçiyi, 657 sayılı yasanın 4C maddesi ile uyutacağını düşünerek kapı dışarı bırakmaya kalkıştığı için, Türk işçi hareketi, Başbakan’a ne denli teşekkür etse azdır. Erdoğan’ın adını koymadan başlattığı bu “Emekçi Açılımı” olmasaydı, o 12 bin aile, “bıçak kemiğe tam olarak dayanmayacağı için”, bu kış kıyamette başkente gelme gereğini duymayacaklardı. Oysa 36 gündür, gece gündüz demeden seslerini duyurmak, sağır sultanlara vicdan pencerelerini açtırmak amacı ile sadece kendileri değil; eşleri ve çocukları ile de Ankara sokaklarında, çoğumuzun yabancısı olduğu bir eylemi yürütüyorlar. El yordamı ile öğrenmek Demokratik haklarımız 1946’da ve faşizmin yenilgiye uğradığı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tek tek verilirken “Hak verilmez, alınır” ilkesine de yabancıydık.Çok partili yaşamın gereklerini olduğu kadar, emeğin en büyük değer olduğunu da, el yordamı ile; yani yaşayarak öğrendik. Bu yüzden, devletin her alanda olduğu gibi, çalışma dünyasında da yurttaşlarına sağladıkları ile yetindik. Özellikle o dünyanın kuruluşunda Çalışma Bakanı olan merhum Bülent Ecevit’in grevli, lokavtlı toplusözleşme düzeni için sürdürdüğü çabaların 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri ile nasıl yüz geri edildiğinin bile farkına, ancak yıllar sonra vardık. Ecevit, 11 Eylül’de işçileri tribünlerden alanlara çağırdığı zaman uyanabilseydik, 12 Eylül’ü planlayanların düğmeye basmasını belki de önleyebilecektik. Ne ki, Türk sendikacılığı tam büyürken, 15-16 Haziran eylemlerine yöneltilen acımasız müdahalelerin yanı sıra, kendi içerisinde de yozlaştığı için kolu kanadı kırılmış bir halde yakalanmıştı 12 Eylül darbesine. Darbe sonrasında ara rejimin önce başbakanlığını, daha sonra da cumhurbaşkanlığını üstlenen Turgut Özal, emeğin en büyük değer olduğu ilkesini yok edeceğini, 12 Eylül’den aylarca önce 25 Ocak 1980 kararları ile bildirdiği için, ara rejimin sivil yaşamdaki temsilcisi yapıldı. Şükran Soner, başkent Ankara’daki TEKEL işçileri mitingini anlatan dünkü yazısında, başlatılan başkaldırının, maden işçilerinin Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyüşlerini anımsattığını söylüyordu. Sevgili Şükran’ı okurken, dudaklarımda merhum Özal için direnişçilerin söylediği o “Çankaya’nın şişmanı. İşçi düşmanı” nakaratını mırıldanmışım. Komşusu aç yatıyor ama... O başkaldırı, Erdoğan iktidarının emeğe yönelik planlarının altüst edilmesi için, bugün ve sonrasındaki iki tam günde 12 bin ailenin çoluk çocuk yapacakları açlık grevi ile sürecek. Başbakan hâlâ “Komşusu aç yatarken kendisi tok olarak uyuyanlar bizden değildir” yaveleri ile oyalanmayı sürdürmekte ısrar ederse, belki de Sıhhıye Meydanı’ndaki direnişçiler arasından -Tanrı korusun ama- yaşamlarını yitireceklerin cenaze namazlarına tanık olacağız. Sosyal devletin ne olduğunu hâlâ öğrenemeyen, slogan ezberciliği ile vaziyeti idareye çalışan bir iktidarın yanı sıra, sendikacılığı yozlaştıran kulakları duymayan kimi sendika ağaları da genel grev çağrısı yapan TEKEL işçilerinin haykırışlarını duymalıdırlar. 70 milyon insanın yaşadığı bir ülkede sendikaya kayıtlı olanların sayıları 400 bine indiği için, bu inişi otomasyona dayanan üretimin doğal gereği sayanlar varsa, onlar da yaklaşan tehlikenin farkına varmalıdırlar. Ankara’daki direniş, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın. O direnişi omuzlayanlar ya da onların aile bireyleri veya direnişe destek olmak amacıyla başkent yolculuğu yapanlar arasından sendikacılığı, kendilerine vaat edilen parlamenterlik için köprü yapmayı içlerine sindiremeyen, dolayısıyla sapına kadar onun sorumluluğunu üstlenenler çıkacaktır. Başbakan ve ekibi, farkında olmadan cini şişeden çıkarttıkları içindir ki Ankara eylemini başlatan işçilerden teşekkür almayı bence hak etmiştir. Beraberinde şöyle 4C’li bir plaket mi olur? Yoksa emek düşmanlığı üstüne yazılmış yeni şarkılardan oluşan bir CD mi? Kimi işletiyorlar? Bir anket kuruluşumuzun bir gazete için yaptığı ankette “En beğenilen lider”ler Tayyip Erdoğan, Sarıgül, Baykal ve Bahçeli olarak sıralanmış. Ankete katılan 1533 kişiden yüzde 40.1’inin oyu Başbakan’ın. 28.4’ü de Sarıgül’ü seçmiş. CHP Genel Başkanı ankete katılanlardan yüzde 18.1’inin, Bahçeli de yüzde 17.3’ünün tercihi. Dostum Uluç Gürkan uyardı. Lütfen bu sayıları alt alta yazarak toplarsanız, anketleri ters yüz eden bir sonuca ulaştığınızı görürsünüz diye: 40.1+28.4+18.1+17.3= 103.9 Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Uğur Mumcu kitabın- da, Abdi İpekçi ile ilgili önemli bilgiler veriyor. 19 OCAK 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle