23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2010 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Türk medyası salt Güneydoğu’nun değil Türkiye’nin yakın tarihiyle ilgili çok önemli bir olayın yıldönümünü atladı! Bundan tam 10 yıl önce, 17 Ocak 2000’de İstanbul’da yapılan büyük bir operasyon, 1990’dan itibaren Güneydoğu’da terör estiren bir örgütün sonunu getirmişti!.. İşte o operasyonda öldürülen çok önemli bir ismin üzerindeki giz perdesi ilk kez yayımlanan bir video görüntüsüyle ortadan kalktı! Peki, Güneydoğu’da 10 yıl boyunca kendi hukuk düzenini uygulayan o hayalet örgüt salt PKK ile mi çatışmıştı?.. Tarih 17 Ocak 2000... Öğlen saatleri... Kamuoyu, İstanbul’un Beykoz ilçesinde bir villaya yapılan operasyonu televizyonların canlı yayınından izledi. İşte o evde saatler süren çatışmada öldürülen kişi Hizbullah örgütünün 20 yıldır aranan lideri Hüseyin Velioğlu’ndan başkası değildi! Aynı villada örgütün camiler sorumlusu Edip Gümüş ve üniversiteler sorumlusu Cemal Tutar da yakalanmıştı. Çatışma sırasında Hizbullah’ın bilgisayarları militanlar tarafından Kalaşnikoflarla delik deşik edilerek kullanılmaz hale getirilmişti! Polis o evde örgütün 100 bin sayfalık arşivini ele geçirirken, bilgisayarlardaki çok önemli bilgileri kurtarmak için çok uğraştı. Hard-disklerden bazıları bu amaçla ABD’ye gönderilerek CIA merkezinde deşifre edilebildi. Görüldü ki Hizbullah yalnızca Diyarbakır’da, berberden taksi şoförüne, imamdan öğretmene, seyyar satıcıdan manava kadar binlerce insanı “ajan”, “kâfir” ya da “tehlikeli” diye fişlemişti!.. Beykoz’daki çatışmanın ardından 52 kentte düzenlenen operasyonlarda 4 binden fazla militan yakalandı. Örgütün askeri kanadı büyük darbe aldı. Hizbullah o tarihten itibaren yeraltına çekildi. Örgüt son 4 yıldır ise başta Mustazaflarla Dayanışma Derneği olmak üzere çeşitli sivil toplum örgütleri içinde faaliyet göstererek siyasallaşmaya çalışıyor. 17 Ocak’taki operasyona kadar Hizbullah bir hayalet örgüttü! 100 bin kişilik sempatizan, 20 bin kişilik eylemci gücünü yöneten Hüseyin Velioğlu’nun vesikalık fotoğrafının dışında bir tek görüntüsü yoktu. İşte örgüt 1996’da çekilmiş video görüntülerini ölüm yıldönümü nedeniyle ilk kez yayımlayarak Velioğlu’nun kimliği üzerindeki giz perdesini kaldırdı. Velioğlu’nun Türkçe yaptığı 5.5 dakikalık konuşmada, “Her şeyin karşılığı vardır. Elbette İslam davasının bir bedelinin olduğunu kabul etmek lazımdır. O sorumluluğu icra ederken bir bedel ödemek gerekecektir” şeklindeki sözleri de dikkat çekiyor Hizbullah, Velioğlu’nun görüntülerini ilk kez yayımlayarak acaba yeniden eylem arenasına çıkacağı mesajını mı veriyor? Radikal dinciliğin silahı artık El Kaide’nin elinde olduğu için şimdilik böyle bir ihtimal görünmüyor!.. Ancak Velioğlu’nun sağ kolu Cemal Tutar’ın geçtiğimiz aylarda Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunma, örgütün salt Güneydoğu’da ne kadar etkin hale geldiğini değil, çökertilmemesi halinde Batı’da gerçekleştirebileceği olası faaliyetleri de gözler önüne seriyor. 198 silahlı saldırı, 156 cinayet ve 80 yaralamadan sorumlu tutularak 15 militanla birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Tutar’ın anlattıkları, Hizbullah’ın 1990’dan itibaren toplumsal sorunlara bir şeriat yönetimi gibi müdahale ettiğini gösteriyor. Bakınız Hizbullah 10 yıl boyunca PKK ile savaşmanın dışında Güneydoğu’nun köyleri ve okullarında neler yapmış: “Cemaat, İslamdan uzaklaşmanın en büyük etkeninin cehalet olduğunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle cemaat, köyleri ihya hareketi başlatmakta gecikmedi. Bu bağlamda cemaat, hem medreselerde ders veren ve ‘Seyda’ denilen müderrisler, hem de ders alan ve ‘Fakı’ denilen öğrenciler üzerinde faaliyetlerini yoğunlaştırıp yakın ilişki içine girdi. Cemaatleşme, davet, tebliğ gibi birçok konudaki eksiklik giderildi. Bunun neticesinde, medreseler yeniden rağbet görmeye başladı. Köylerde ise eskisi gibi tesettüre dikkat edilmiyor, genç kızlar ve gelinler yalnız başlarına tarlaya gönderiliyordu. Cemaatin köylere yönelik çalışmaları içinde en çok dikkat ettiği nokta tesettür, haremlik-selamlık ve harama götüren yolların kapatılması olduğu için, nahoş hadiseler bitme noktasına gelmiştir. Okullarda kızlı- erkekli ahlaksızca buluşma ve toplantılar da yok denecek kadar azaldı. Sınıflarda kız ve erkeklerin oturduğu sıralar kendiliğinden ayrılarak fıtri meyillerin önüne geçildi. Cemaat, çocukların imanlarını kurtarmak için büyük gayretler içine girdi. Devletin hukuk sisteminin benimsenmemesi sebebiyle yaşanan kan davaları, arazi anlaşmazlıkları ve namus davaları gibi onlarca sorun, ortaya konan çözümler sayesinde toplumun gündeminden çıkmıştır.” Gizemi Dağıtan 5.5 Dakika!.. Toplumu kendi dini kurallarına göre dönüştürmek şeriatçı tüm örgütlerin ana hedefi... Bu kapsamda El Kaide yanlısı Taliban örgütü de ABD’nin tüm kuşatma stratejilerine karşın gözünü iyice kararttı. Örgüt tarihinde ilk kez aralarında canlı bombaların da bulunduğu 20 militanı Afganistan’ın başkenti Kâbil’in merkezine yönlendirdi. Devlet Başkanlığı Sarayı, Merkez Bankası, Sanayi ve Madencilik Bakanlığı ile bazı otel ve iş merkezlerini hedef alan militanlar saatler boyunca güvenlik güçleriyle çatıştı... Cennet vaadiyle bombalı kemer taşıyan militanlar, patlayıcı yüklü kamyonların direksiyonda korku saçan ölüm yolcuları ve Afgan güçleriyle pervasızca savaşan teröristler, Bin Ladin hayranlığı üzerinden radikal dinciliğin cihad kavgasını görülmemiş bir noktaya taşıdı!.. Taliban’ın dünkü eylemi Afganistan, Pakistan ve çevresiyle Irak’taki ABD askerleri açısından büyük bir tehlikeyi haber veriyor! Belli ki Taliban, terorizmin direnişini artık kent merkezlerinde yoğunlaştıracaktır! Peki ya El Kaide’nin hem geçiş güzergâhı hem de çok önemli bir örgütlenme ve eylem alanı olan Türkiye’de neler oluyor?.. Bu soruya yanıt almak için Adana Emniyeti’nin dün 300 polisle 25 hücre evine yaptığı baskına odaklanmak gerekiyor. Polis, dünkü operasyonda 20 kişiyi gözaltına aldı. Hücre evlerinde çok sayıda silah ve patlayıcı ile bazı eylem planlarının krokileri de ele geçirildi!.. İşte bu 20 kişi bir süre önce art arda aldığı darbelerin ardından yeraltına çekilen ve Hizbullah’tan militan devşiren El Kaide’nin askeri kanadında faaliyet gösteriyor! Anlaşılıyor ki, Türk El Kaidesi, salt Hizbullah’ın vârisi olmayı değil Gaziantep’te ve İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğu’nun önünde verdiği kayıpların intikamını da almaya çalışıyor!.. Vâris, Kâbil, Adana!.. Askeri Vesayet’ten(*) kurtuluyoruz derken, iktidar yandaşlığını meslek edinmemiş gazeteci, yazar ve siyaset/sosyal bilimcilerin, AKP/Sivil Vesayet/Otoriter yönetime kaydığımız tartışmasını gündeme taşıması, iktidarı da telaşlandırdı! Erdoğan bizzat tartışmaya girdi, ne vesayeti imiş, demokratik ve saydam bir ülke istiyorlarmış, seçimle geldikleri gibi seçimle de giderlermiş... Zaten Başbakan’a, yandaş kalemlerine inansak, Türkiye Avrupa’daki demokrasinin bile üzerine çıkacak... Tartışmanın çevresinde döndüğü eksen, AKP’nin büyük bir güç birikimi gayreti içinde olduğudur. Bu tartışmalar Cumhuriyet köşelerine yabancı değil. Uzun zamandır bu konu üzerinde yazıp çiziyoruz. Bu gündemin paylaşılması şüphesiz ülke ve demokrasi açısından sevindirici. Ama yandaş yazarlar hiç de memnun değil durumdan! “Aman ana hedefi, Ordu’yu gözden kaçırıyoruz, şimdi AKP iktidarını ve niteliğini tartışmanın zamanı ve yeri değil” diyorlar! Otoriter bir rejime gidiyor mu gitmiyor mu iktidar? Sanırım Haluk Şahin bunun kriterlerinin belirlenebileceğini yazmıştı bir yazısında. Sosyal ve siyasal bilimciler için ölçüm kriterleri geliştirmek atla deve olmasa gerek! İki-üç yıl önce bu kriterler için bir girişimde bulunmuştum. İlhan Tekeli ile dört yıl önce konuştum! Ayşe Buğra’yla yazıştım, başkalarıyla konuştum. Sonra, yayımlamadığım bir cetvel geliştirdim ve işin ucunu bıraktım. Ama köşe yazılarında ve birçok yerdeki konuşmalarda bu doğrultuda metinler ortaya çıktı. Bir yabancı araştırma kuruluşunun sitesinde de talep üzerine, “Bütün güçler iktidara” başlıklı bir metin yayımladık. Bu deyim, sosyalist literatürden ödünç alınmıştı. Aslı Lenin’de “Bütün iktidar Sovyetlere” biçimindeydi. Totaliter ideolojilere sahip/eğilimli iktidarların başlıca çabasıdır, devlet ve ülkede bütün erkleri ele geçirme çabası. Güçler ayrılığı sinirlerine dokunur! “Ne demek bu! Biz seçilerek geldik, iktidar bizde borazan başkasında mı olacak! Kahrolsun atanmışların iktidarı! Yaşasın millet iradesi” biçiminde nutuk atar, yazı yazarlar! İktidarlarında güç birikimi yaparken, demokrasi dersi vermekten de geri kalmazlar: Seçimlerde millet istemezse tabii ki gideceğiz! Şahin, “erk yoğunlaşması” sözcüğünü kullandı, veya güç temerküzü. Kuvvetler birliğinden mi yanasın, kuvvetler ayrılığından mı? Demokrasinin mihenk taşlarından biridir bu! Peki AKP iktidarının otoriter bir rejime yönelip yönelmediğine ilişkin ölçüm kriterleri koymak zor mu? Nelere bakılabilir? İlk başta, şüphesiz, iktidar/parlamenter sistemin erkleri var: Yasama, Yürütme, Yargı... Yasama AKP’nin (Meclis çoğunluğu, normal)... Yasama Başkanı AKP’nin (Bu da normal)... AKP’nin yasa çıkarmada, Meclis’teki diğer partilerle uzlaşmacı mı yoksa yasaları dayatmacı eğilimde mi olduğu, önemli bir kriter. AKP için bu kriter negatif işliyor! Diğer partilerin yasa tasarılarına karşı tutumu da negatif! AKP sadece kendini güçlendirecek yasalara öncelik vermekte! Ayrıca pek çok yasası Anayasa Mahkemesi’nce de iptale uğruyor. Bu da negatif bir sonuç... Yasama konusunda her şey sayısallaştırılabilir! Yürütme, zaten AKP. Burada ölçüme tabi kılınması gereken, bu yürütmeyi nasıl gerçekleştirdiğidir! Bütün icraatı, demokratik ve bütün katmanları dikkate alan bir politika mı izliyor, yoksa iktidarını güçlendirecek politikalar mı? Bu da bence açık seçik negatif! Yürütme’nin diğer ayağı Cumhurbaşkanı’dır. AKP’lidir ve bu makam tam bir meydan savaşına konu oldu! Aralarında tam bir uyum söz konusu! İktidar, yürütmenin bütün devlet ve organlarındaki alt düzey güçleri elinde topladı. Bütün düzenleme kurulları... Merkez Bankası özerkliğine bile tahammülsüz! Devletteki bütün önemli kadrolara üstelik kendi mezhebinden atamalar yapıyor!.. Ordu, bu güç temerküzü/erk yoğunlaşmasında bir No’lu gündem maddesi! Ordu’ya karşı polis örgütünü bir karşı güç olarak inşa ettiğine ilişkin yoğun gelişmeler var! Mustafa Sönmez de bütçeden Ordu ile Emniyet’e ayrılan bütçelerin birbirlerine oranını hesapladı ve dengenin Ordu aleyhine bozulduğunu gösterdi! Tabii, Emniyet’e verilmek istenen askeri silah ithalat yasası da var! Yargı konusunda meydan savaşları verilmiyor mu? Bütün yargıyı ele geçirmek çabası içinde bir iktidar! Bir yandan da milli eğitimde ideoloji savaşı veriyor! Üniversite yönetimlerine kimler atanıyor!? Gençlerin cemaat kamplarına iteklenmesine vargücüyle destek var. Basına karşı tutum apaçık! Telefon dinlemeleri! Yargıda hukuksuzluklar! İş dünyasına salınan korku! Daha bir dizi kriterle (sivil hayat/dernek vb. örnekleri ile) bu ölçüm tablosu zenginleştirilebilir! (*) Bu köşedeki 14 Ocak tarihli yazı... BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Vesayet - 2 / Kriterler Sincan F Tipi Cezaevi’nden GATA’ya götürülen Ağca’ya askerlik yapamayacağõna ilişkin rapor verildi Ağca tahliye edildiANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Milliyet Gazetesi Genel Yayõn Yönetmeni Abdi İpekçi’yi öldüren, Vatikan’da Papa 2. Je- an Paul’e suikast girişiminde bulunan ve iki ayrõ gasp suçun- dan hükümlü Mehmet Ali Ağca, 30 yõl sonra tahliye edildi. Sincan F Tipi Cezaevi’nden çõkan Ağca, Gülhane Askeri Tõp Akademi- si’ne (GATA) götürüldü. Ağ- ca’ya askerlik yapamayacağõna ilişkin “çürük” raporu verildi. Ağca’nõn tahliye edileceği Sin- can F Tipi Cezaevi’nin önü sabah erken saatlerden itibaren yerli ve yabancõ gazetecilerin akõnõna uğradõ. Ağca’nõn avukatõ Hacı Ali Özhan, gazetecilere Ağca ile ilgili değerlendirmelerde bulu- nurken Özhan’õn konuşmasõ sõ- rasõnda Ağca’nõn kardeşi Ad- nan Ağca’nõn imzasõnõn bulun- duğu yazõlõ açõklama gazetecile- re dağõtõldõ. Adnan Ağca, avukat Özhan’õ, yaptõğõ açõklamalarla “kardeşinin can güvenliğini tehlikeye düşürdüğünü” ileri sürerek azlettiğini belirterek, “Vasisi bulunduğum Mehmet Ali Ağca’nın avukatlarının Yõl- maz Aboşoğlu ve Gökay Çağla- ralp Gültekin olduğunu bildiri- rim” dedi. Adnan Ağca, bera- berindeki avukatlar Aboşoğlu ve Gültekin ile cezaevi önünde de açõklama yaptõ. Hollywood’dan teklif Ağca’nõn avukatõ Gökay Gül- tekin, gazetecilere Ağca tara- fõndan yazõldõğõnõ söylediği İn- gilizce bir metni dağõttõ. “Sonsuz güç sahibi Allah’ın adıyla Tan- rı’nın ilahi mesajını ilan edi- yorum” diye başlayan metinde şu ifadeler yer aldõ: “Madde 1: Tanrı sonsuza dek tek ve benzersizdir. Tanrı sonsuza dek bütündür. Teslis (Üçleme) diye bir şey yoktur. Madde 2: Ben Tanrı değilim. Ben Tanrı’nın oğlu değilim. Ben ebedi Mesihim, yani ete ke- miğe bürünmüş ve yeniden doğmuş aynı ilahi söz. Ben tüm evrende Tanrı’nın ebedi yüksek hizmetkârıyım. Teslis (Üçleme) diye bir şey yoktur. Madde 3: Ve Kutsal Ruh (Ruhül Kudüs) Tanrı’nın ya- rattığı bir melekten başka bir şey değildir. Teslis diye bir şey yoktur. Madde 4: Dünyanın sonunun geldiğini ilan ediyorum. Tüm dünya bu yüzyıl içinde yok olacak. Her bir insan bu yüzyıl içinde ölecek. Madde 5: İncil hata ile dolu- dur. Mükemmel İncil’i ben ya- zacağım. Ebedi Mesih Meh- met Ali Ağca.” Avukat Aboşoğlu, “Ağca’nın 8 milyon dolarlık bir teklif al- dığı, ayrıca Hollywood’dan teklifler geldiği” yönündeki so- ru üzerine “Hollywood’dan tek- lif geldiği doğru. Hiçbir fir- mayla, gazeteyle şu ana kadar anlaşma yapılmadı” dedi. Ağca, saat 09.20 sõralarõnda Sincan F Tipi Cezaevi’nden tah- liye edildi. Ağca, Ankara Emni- yet Müdürlüğü ekipleri eşliğinde araçlarla Ankara Ceza İnfaz Ku- rumlarõ Kompleksi’nden ayrõldõ. Ağca, tahliyesinin ardõndan As- kerlik Şubesi’ne götürülmesi beklenirken GATA Ruh Sağlõğõ ve Hastalõk Ana Bilim Dalõ Baş- kanlõğõ’na getirildi. GATA’ya girişte gazetecilerin görüntü al- masõ kapõdaki askerler tarafõndan engellenmeye çalõşõldõ. Kaçıranlardan ziyaret Burada saat 13.30’da sağlõk kontrolüne giren Ağca’nõn, kont- rollerin ardõndan polikliniğin ar- ka kapõsõndan çõkarõldõğõ öğre- nildi. Ağca’nõn çõkõşõndan önce kendisini getiren polis ekipleri de GATA’dan ayrõldõ. Ağca’nõn DIŞ BASIN ‘Yalancıya inanmak zor’ İngiliz yayõn kuruluşu BBC, 1983’te Papa tarafõndan affedilen Mehmet Ali Ağca’nõn akõl sağlõğõyla ilgili tartõşmalar olduğunu belirtti. Dış Haberler Servisi - Mehmet Ali Ağca’nõn tahliye edilmesi, dün- ya basõnõnda da ses getirdi. Tahliyeyi flaş haber olarak duyuran İtalyan ha- ber ajansõ ANSA, Ağca’ya para karşõlõğõnda kitap yazma, özel söy- leşi ya da film önerisinde bulunan şirketlerin, Ağca’nõn genel bir basõn toplantõsõyla uzun uzun açõklamalar yapmasõna sõcak bakmadõklarõ gö- rüşüne yer verdi. La Repubblica gazetesi, Ağca’nõn 13 Mayõs 1981’de Papa 2. Jean Pa- ul’e yönelik suikast girişimini ön plana çõkararak “Katoliklik dinine geçen eski terörist, birçok kez Pa- pa suikastına ilişkin yeni açıkla- malar yapma vaadinde bulundu” ifadesine yer verdi. La Stampa ga- zetesi ise Ağca’nõn kendine İtalyan bir eş bulmak ve Papa 2. Jean Pa- ul’ün kabrini ziyaret etmek istediğini anõmsattõ. Vatikan’õn resmi yayõn organõ L’Osservatore Romano, dün ak- şam çõkan nüshasõnda Papa 2. Jean Paul’e suikast girişiminde bulu- nan Ağca’nõn tahliyesine ilişkin haberlere değinmedi. Vatikan Rad- yosu ise Ağca’nõn tahliyesini günün olaylarõ bölümünde hiçbir yorum yapmaksõzõn üç cümleyle ele aldõ. Haberi “Papa’nın suikastçısı serbest bırakıldı” diye duyuran İngiliz yayõn kuruluşu BBC, 1983’te Papa tarafõndan affedilen Ağca’nõn akõl sağlõğõyla ilgili tartõşmalar ol- duğunu belirtti. Times gazetesi de, Ağca’nõn Papa suikastõnõn arkasõnda kimin ya da kimlerin olabileceği konusuyla ilgili şimdiye kadar sürdürülen söy- lentilere açõklõk getirebileceğini, suikast girişiminin Sovyet istihba- rat örgütü KGB’nin bir komplosu olup olmadõğõ konusunu aydõnla- tabileceğini yazdõ. Belçika’nõn yüksek tirajlõ gaze- telerinden Le Soir, İtalya ve Türki- ye’de toplam 29 yõl hapis yattõktan sonra tahliye edilen Ağca’nõn, “ca- zip öneriler sunan bazı cömert ba- sın organlarına” açõklamalarda bulunmasõnõn beklendiğini yaza- rak, “ömrü yalan söylemekle ge- çen bir kişinin anlattıklarına inan- manın zor olduğunu” yazdõ. avukatõ Gökay Çağlaralp Gülte- kin, Ağca’nõn “askerliğe elve- rişsiz olduğu yönünde heyet kararı alındığını” bildirdi. Ağca, GATA’daki muayene- sinin ardõndan kalacağõ Sheraton Oteli’ne geçti. Ağca, otele bir minibüsle geldi. Otele girişte, basõn mensuplarõ ile Ağca’nõn ko- rumalõğõnõ yaptõğõ belirtilen ba- zõ kişiler arasõnda tartõşma ya- şandõ. Ağca cezaevinden kaçõ- rõldõktan sonra Ankara’da sak- lanmasõna yardõm ettikleri belir- tilen Hasan Murat Pala ve Mehmet Kurşun da Ağca’yõ karşõlayanlar ve ziyaret edenler arasõnda yer aldõ. Ağca otelin lo- bisinde gazetecilere İngilizce açõklama yaptõ. Bu sõrada, Ağ- ca’nõn yanõndaki kişilerle gaze- teciler arasõnda arbede yaşandõ. Arbede sõrasõnda otelin lobisin- deki eşyalar da hasar gördü. Gecesi 540 Avro Avukat Gültekin otelin giriş kapõsõnda yaptõğõ açõklamada Ağca’nõn yarõn basõn toplantõsõ düzenleyeceğini söyledi. Otelin masrafõnõn kim tarafõndan karşõ- landõğõnõn sorulmasõ üzerine de Gültekin, “Benim tarafımdan karşılanıyor, yeterli mi?” dedi. Bu arada Ağca’nõn bir bilgisayar ve yazõcõ istediği ve çarşamba gü- nü yapacağõ basõn toplantõsõna ha- zõrlandõğõ dile getirildi. Ağca’nõn Sheraton’da ABD Başkanõ Barack Obama’nõn kaldõğõ “kral dairesi”nin altõn- daki suitte kaldõğõ öğrenildi. Ağ- ca’nõn bulunduğu kata özel kart- la girilebildiği kaydedilirken sui- tin tek gecelik fiyatõnõn 540 Av- ro olduğu kaydedildi. Bir grup, Ağca’yı GATA’ya götüren konvoy geçerken davul zurna eşliğinde sevinç gösterisinde bulundu. [email protected] Hüseyin Velioğlu. (Fotoğraf: Hürriyet) C E V A P V E D Ü Z E L T M E Gazetenizin 16/11/2009 tarihli nüshasõnõn 1. sayfasõnda “KADIN TUTUKLULAR ZORLA ÇALIŞTIRILIYOR” başlõğõyla 6. sayfada deva- mõ verilen, asõlsõz, gerçeği yansõtmayan ve mes- netsiz haberi tekzip ediyoruz. Tekzibe konu olan haberde geçen “Kadõn tu- tuklular Bozkurt’ta belediye olmamasõ nedeniy- le Cezaevi dõşõndaki temizlik işlerine de götürü- lüyor, hatta adli personelin lojmanlarõnda temiz- lik yapmak zorunda bõrakõlabiliyorlar” şeklinde- ki cümlenin hiçbir şekilde gerçeği yansıtma- dığını belirtmek isteriz. Öncelikle; Bozkurt, De- nizli’nin güzide ilçelerinden biri olup, 50 yılı aş- kın süredir idari açıdan belediye statüsünde- dir. Gazetenizin yok demesiyle, Müvekkil Boz- kurt Belediyesi yok olmamaktadır. Müvekkil Belediye, görev ve sorumluluk sınırları dahi- lindeki temizlik işlerini hakkıyla yerine getir- mektedir. Haberin salt bu yönüyle dahi ne ka- dar uydurma ve gerçeklerden uzak olduğu tar- tışmasızdır. Kaldı ki; Belediyenin sorumluluk alanı dışında olmasına rağmen haberde sözü ge- çen “Denizli Bozkurt Kadõn Açõk Ceza İnfaz Ku- rumu”nun bina içinde bulunan kanalizasyon ve logarların temizlik ve tıkalı yerleri açma işini sık sık yapmaktadır. Bu çalışmalar sırasında borular içinde tıkanmaya sebep olan; kadın pet- leri, bez havlu, bez parçaları vs. atık maddelerin bulunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla haberde geçen yanlış-yanıltıcı bil- gileri düzeltme ihtiyacı vardır.” Bozkurt Belediye Başkanlığı Vekili Av. Mehmet Ali Öner ORLANDI AİLESİ GÖRÜŞMEK İSTİYOR Ağca’nın tahliyesi, Vatikan’da yaşayan Orlandi ailesi- ni, 1983’te esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolan kızla- rı Emanuela konusunda yeni bir beklentiye soktu. Ema- nuela’nın kardeşi Pietro Orlandi, “Ağca ile görüşmek isti- yorum. Ağca, 1988’de babama, Emanuela’nın hayatta ve iyi olduğunu, bizlere yardım için elinden geleni yapacağı- nı belirtmişti” dedi. Orlandi, Vatikan’ı Emanuela’nın bu- lunması için yeterince gayret göstermemekle suçladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle