23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL İnişte Meleklik ÖLÇÜSÜZ açılmaların Türkçesi, “kabak çiçeği gibi açıl- mak”tır. Son haftaların açılımlar furyasını görünce, bu de- yimi anımsamadan edemiyor insan. Kürt açılımından sonra gelen Ermeni açılımının anla- mı ne olabilir? Kıbrıs’ta Rum, Ege’de Yunan açılımı da beklenebilir mi? Nedir? N’oluyor? Mevsim mi geldi? Daha önce de sezilmişti: İktidar partisi inişe geçti. İç- teki ve tabandaki destek azalmakta olduğu için, dış- tan destek bulmaya yönelik açılımların getireceği dış des- teğe ve bazı devletlerle kuruluşlardan gelecek “aferin”lere gereksinim duyulmaktadır. Osmanlı’dan beri Türk siya- set sahnesinde sık görülen bir olaydır bu: İktidarlar umut- suzluk anlarında dıştan korunmaya gerek duyarlar. Bu- nun için de, dıştakilerin hoşuna gidecek, onların işine ya- rayacak sözde reformlara ve açılımlara başvurulur. Böyle bir stratejinin yararları saymakla bitmez. Her şeyden önce, reform ve açılım gibi sözcüklerin olumlu tınısı yabana atılamaz; içeriklerini açıklamasanız bile, yarattıkları beklentiler olumludur. Hele dıştan beğenilmek, bizim toplumumuzda olum- lu yan etkiler doğurur. Yabancı mala düşkünlükleri es- kiden beri bilinen insanlarımız, yabancının beğenişine, övgüsüne ve pohpohuna dayanamaz; Batı medyasının sıcaklığı karşısında kolayca eriyiverir. Maddi yönü de vardır işin: IMF yumuşar, kredi mus- lukları açılır, alacaklı dırdırı biraz diner. Böyle durumlarda, ABD ile AB birlikte hareket etme- ye başlar; başka zaman araları açık olan bloklar birbi- riyle can ciğer olup Türk’ün yardımına koşar gibi yaparlar. Şimdilerde sözü edilen “çevremizdeki komşularla sı- fır sorun”, elbet şık ve doğru bir politika ilkesidir. Ama, sorunları sıfıra indirmenin ulusal çıkarları bir yana bıra- karak gerçekleştirilmiş olmaması koşuluyla. Unutmayalım ki, Atatürk döneminin o politikasından geriye kalan bazı pürüzleri sonradan düzeltmek pek ko- lay olmadı. Örneğin, Yunanistan 1936’da Ege karasularını 6 mile çıkarınca ya da adalar üstündeki hava sahasını ga- rip biçimde genişletince sorun yaratmamak için uzun yıl- lar tepkisiz kalmak çok mu doğru oldu? Yanlışları dü- zeltmeye kalkınca suçlanan yine biz olmadık mı? Uluslararası politikanın kurtlar sofrasında melekliğe so- yunmak olmuyor. İnişe geçişi önleyip önlemeyeceği de hiç belli değil. mumtazsoysal@gmail.com PENCERE Sen Gel de Bu İşe Şaşma!.. Geçen gün ‘Nutuk’ un ‘Belgeler’ bölümünü ge- lişigüzel karıştırıyordum, Mustafa Kemal’in 22.8.1919’da Erzurum’dan yayımladığı ‘genelge’si karşıma çıkıverdi; bir bölümünü birlikte tekrar oku- yalım: “Elde edilen pek güvenilir bilgilere göre, İstan- bul Rum Patrikhanesi’nde Mavri Mira adında bir kurul oluşmuştur. (...) Kurul doğrudan doğruya Venizelos’tan talimat alıyor. Rumların ve Yunan hükümetinin para yar- dımı ile pek büyük bir anamalı vardır. Görevi, Osmanlı illerinde çeteler kurmak ve yö- netmek, mitingler ve propagandalar yapmaktır. Yu- nan Kızılhaçı da bu Mavri Mira kuruluna bağlıdır. Görevi görünüşte göçmenlere bakmak gibi insancıl bir perde altında çete örgütleri kurmak, ayaklan- ma düzenleri hazırlamaktır. Böylece ilaçlar ve sağ- lık gereçleri adı altında silah, cephane ve teçhi- zatı Osmanlı ülkelerine sokmaktır. (...) Ermeni Patriği Zaven Efendi de Mavri Mira ku- rulunca satın alınmıştır.” Rum ve Ermeni patrikhanelerinin yakın geç- mişinde ne yazık ki bu sabıka kayıtları vardır; ama, diyelim ki bunlar artık tarih olmuştur.. Olmuş mudur?.. Bizim Kurtuluş Savaşımız çok yönlüdür; eşi em- sali o tarihe dek görülmemişti: 1) Kurtuluş Savaşımız emperyalizme karşıydı.. 2) Ulusaldı.. 3) Hıristiyan ile Müslüman arasındaydı.. 4) Dışa karşıydı.. 5) İç savaştı.. Bu mirasın ağır yükü günümüzde de karşımı- za çıkıyor; Yunanistan’la, Ermeni ve Rum diyas- poralarıyla dünya ölçeğinde sorunlarımız sür- mektedir; Amerika’da, Fransa’da, öteki Avrupa ül- kelerindeki parlamentolar 1915’te yaşanan söz- de soykırım iddialarının peşini neden bırakmı- yorlar?.. Yunanistan Ege’de, Rumlar Kıbrıs’ta ni- çin Türkiye ile inatçı bir savaşımı sürdürüyorlar?.. Son günlerde Rum Patrikhanesi ve Heybeli’deki papaz okulu üzerine tartışmanın geldiği nokta il- ginç!.. Bu konudaki talepler malum!.. Türkiye’de kimileri diyorlar ki: - Karşımızdakiler düşman değiller, dünya değişti, ulus devlet tarihe gömülüyor, bizden ne istiyorlarsa verelim, ne diyorlarsa yapalım, AB’’ye girdiğimiz zaman bütün bu sorunlar zaten çözülmüş olacak; Kıbrıs mıbrıs, patrikhane matrikhane, Ege mege aşılacak; artık ulusalcı kafayı değiştirelim... Doğrudur.. Ama, bir şartla.. Nedir o şart?. Bizi önce AB’ye alsınlar, sonra dostlarımızın her istediklerini yerine getirelim... Ulus devlet mademki tarihe gömülüyor, biz de AB içinde eriyip gideceğiz, dostlarımızın bu aca- lesi ya da telaşı neden?.. Eğer müzakere tarihi verilirse Türkiye AB’ye gir- mek için en az 10-15 yıl bekleyecekmiş... Peki, patrikhane ile papaz okulu talepleri ne- den beklemiyor?.. (15 Eylül 2004 tarihli yazısı) T arih boyunca uy- garlõklar beşiği Anadolu birçok ni- teliği ile cazibe merkezi ol- muştur. Jeostratejik ko- numumuz ve doğal zen- ginliklerimiz birilerinin iş- tahõnõ hep kabartmõştõr. Bizi rahat bõrakmadõlar ama buradayõz. Bu son oyunu da bozacağõz, üni- ter yapõmõzõ koruyacağõz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki so- runlarõn özünde: sosyo- ekonomik geri kalmõşlõk vardõr. Etnisiteye yönelik “demok-ratik açılım” ise ülkeyi çatõşmalara ve ay- rõşmaya götürür. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu du- rumu engelleyecek bilgi ve deneyime sahip olduğu ortadadõr. Biz emperya- list güçlere karşõ verilen Kurtuluş Savaşõ ile kurul- duk. Ve biliriz. Çağdaş Cumhuriyeti- mize karşõ 19. yüzyõlda Balkanlar’da uygulanan politikalar şimdi de ay- nen uygulamaya sokul- mak istenmektedir. Dün Balkanlar’da yapõlanlar, bugün Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgemizde ya- põlmak istenmektedir. ABD ve AB’nin parçala- yönet politikasõ yirmi yõl- dõr doğu sõnõrõmõzda eyle- me konulmuştur. Üstat Prof. Dr. Halil İnalcık’a göre son durum: Bölücü terör örgütünün bir etnik çatõşma çõkararak konuyu Birleşmiş Milletler’e (BM) taşõmasõ ve “Dünya barı- şı tehdit altına giriyor” söylemi ve gerekçesi ile Türkiye’ye BM müdaha- lesini sağlayarak sonuç almaya yöneliktir. Cumhuriyet tarihinin us- ta kalemi Turgut Özak- man ise İngiltere’nin Bi- rinci Dünya Savaşõ sõra- sõnda Yunanlõlarõ kõşkõr- tarak Anadolu ve Trak- ya’yõ işgale başlatmasõnõ: doğuda istediği politikalarõ uygulamak ve petrol kay- naklarõnõ ele geçirmek amacõna yönelik olduğunu belgeler ile ortaya koy- muştur. Nitekim Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşõ verip vatanõnõ işgallerden kurtarõrken İngilizler Irak ve çevresini kendilerine göre şekillendirmiştir. Ülkeyi yönetenler, po- litika ve strateji üretenler son durumun analizini doğru yapõp bu oyunu boz- malõdõrlar. Doğu ve Gü- neydoğu’nun geri kalmõş- lõğõnõ etnik kökene da- yandõran, bölücülüğe ge- rekçe oluşturan politikalarõ boşa çõkarmalõyõz. Türki- Oyunu Ulusal Bilinçle Bozacağõz... Prof. Dr. Osman İNCİ Trakya Üniversitesi önceki Rektörü A BD’yi oluşturan 50 birlikteş (federe) devletten (Kalifor- niya dahil) 48’i git- gide derinleşen ve yayõlan bunalõmla iflas aşama- sõnda. Bu “48” sözcüğü rasgele söylenmedi. Önümüzde karanlõk gerçeği yansõtan Amerikan kay- naklõ sayõlar var. Yerel yönetim- lerin gelirleri yok; bütçeleri tam- takõr. Bir zamanlar yaşam düze- yinde (zaten parçasõ olduğu) ABD’den sonra ikinci gelen “Gü- neş Devleti”ne bugün bolluk di- yarõ diye bakana “deli” derler. Her şey daha kötüye gidiyor, hem de hõzla. Yalnõz yoksullar değil, orta sõnõfõn da dizi yerde. Bunalõm “Amerikan düşü” söylencesini temelden sarstõ. Sarsõntõyõ hiçbir sõ- nõf ve ara tabaka kurbanlar ver- meden atlatamaz. 41 birlikteş devlette ve baş- kentte işten çõkarõlan devlet me- murlarõndan ordular oluştu. Çalõ- şanlar “İşten ne zaman atılaca- ğım?” tasasõyla yaşõyorlar. 32 birlikteş devlette yükseköğretime katkõ kuşa çevrildi. 22’sinde yaş- lõlara ve özürlülere yardõm sõfõra yakõn noktalarda durmadan aşa- ğõya iniyor. 21’inde az gelirlilere ve çocuklara resmi sağlõk yardõmõ diye bir şey kalmadõ. “Kara gün- ler” için saklanan fonlar çoktan bitti. Yurttaşõn alõştõğõ en temel hiz- metler sona eriyor, okullar öğret- menlere yol veriyorlar, güvenlik ağõndan elde ne kaldõysa çöküyor. Harcamalarõ azaltmak için tutu- kevlerindeki suçlularõ küme küme salõveriyorlar. Ama iki yaka gene de bir araya gelmiyor. Hastalõğõn kökü çok eskide; örneğin, 1930’larda. Şu söz Los Ange- les’õn (bir daha aday olmayacağõ- nõ açõklamõş olan) Belediye Baş- kanõ A. Villaraigosa’ya ait: “Kuş- ku yok ki, düzen çöktü!” Örneğin, geçmiş kuşaklarõn düş- lerinde gördükleri Kaliforniya yö- netilemeyen bir karabasana dö- nüştü. Bütçe açõğõ 26 milyar dolar. Vali Arnold Schwarzenegger, hizmetlilerinin maaşlarõnõ yüzde 15 indirmek zorunda kaldõ. İşsizlik yüzde 12’den yukarõ tõrmanõyor. Yoksulluk yüzde 20’de. Okullarõn niteliği ilk 50 sõralamasõnda 47’nci. Öğretmenler açlõk grevinde. Ka- liforniya kolejleri 2010 ilkbaharõ için öğrenci almõyor; ücretlerini de yüzde 20 arttõrdõ. Devlet parklarõ harcama kõsõntõsõ nedeniyle ka- pandõ. Özellikle güneyde iflaslar rekor düzeyde. Konut ederleri yüzde 70 düştü. Yerel devlet eri- di. Vali Arnold’un oradaki paralõ Ermeni azõnlõğa şirin görünme si- yaseti de onu kuyudan çõkarama- dõ. Yayõmlanan değerlendirme ya- zõlarõnda şu yargõ var: “Onun sö- züne inanan kimse artık kal- madı!” Devlet memurlarõnõn za- ten düşük emeklilik maaşlarõ da- hil, sosyal devletin her damlasõnõ kaldõrmaktan yana. Görülmemiş bir tutuculuğun tutsağõ olarak san- ki ayda yaşõyor. Dört yõl önce eksiksiz bir özel- leştirme gündemi önerdiğinde, gelen tepkilerden ötürü, halktan özür dilemişti. Yurttaş emeklilik fonunun dibe vurduğunu daha ye- ni anlõyor. Kaliforniya’da Meksika’dan ge- len tarõm işçileri çölleşen güneyin sõcağõnda kavruluyor, ücretleri ki- raya yetmediğinden, güneş batõn- ca yere serilip kendilerinden ge- çiyorlar. Çevrede su yok, sağlõk bakõmõ sõfõr. Ama yarõm saat ileride ufak azõnlõk için mega-gazinolarõ, vil- lalarõ, golf alanlarõyla başka bir dünya var. Ne var ki, işsizlik ora- da da yüzde 30 oranõnda. Bu iki sõ- nõf arasõndaki uzaklõk ölçüme sõğ- maz. Destek ancak başkentteki federal yönetimden gelebilir. Ama oradaki yerleşmiş düşünce küçül- tülmüş devletten yana. Devlet ge- lirleri zaten azaldõkça azalõyor. 48’ine birden yollanacak cankur- taran simidi orada da yok. “Tita- nik” büyük yara aldõ; herkese ye- tecek sandal zaten düşünülmemiş bile. Kõsa süre önce Ankara’daki Meclis konuşmasõnda bize “çö- züm” yollarõ sõralayan Obama kendi ülkesindeki beş parasõz ye- rel yönetimlerin iflasõnõ uzaktan seyrediyor. Şimdi yaptõğõ eski tu- tucu çizginin yõkõcõlõğõna “baş- kanlık” etmek... Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV ye Cumhuriyeti’nin varlõ- ğõnõ ulusal kimliğe değil de dine dayandõran, tarikat- cemaat ve aşiretler aracõlõğõ ile bölge sorunlarõna yak- laşan anlayõşa olanak ve- rilemez. Bu bölgelerimiz- de güvenliğin yanõ sõra sosyo-ekonomik sorunla- rõ hõzla çözmeliyiz. Bölge insanõmõzõn Cumhuriyet felsefesi ve bunun getirdi- ği huzur ve gönenç içinde umutla yaşamasõnõ sağla- malõyõz. Kadõnlarõmõzõ, kõzlarõmõzõ eğitmeliyiz. Cumhuriyetin 86. yõlõnda hâlâ okuma yazma bilme- yen, Türkçe konuş(a)ma- yan insanlarõmõzõn varlõğõ utancõmõz ve ayõbõmõzdõr. Bu ve benzer diğer ihmal- lerimizi hõzla gidermek durumundayõz. Öncelik ve ivedilikle kamu yatõrõmlarõ arttõrõl- malõ, bölgeye kamu kay- naklarõ devlet eli ile iletil- meli, istihdam yaratõlma- lõdõr. Toprak reformu ya- põlmalõ ve GAP bitirilme- lidir. Çok acil sosyal prog- ram yapõlarak ailelere (evin kadõnõna) aile yardõ- mõ yapõlmalõ, kõzlar oku- tulmalõdõr. Bölücü terör örgütüne insan kaynağõ sağlayan te- mel faktör cehalet, işsizlik ve fakirliktir. Koruyacak, sahiplenecek toprağõ ve mülkiyeti olmayanlarõn maaşlõ olarak dağlara git- tiği ya da götürüldüğü bil- dirilmektedir. Toprak reformu ger- çekleştirilir ise insanlarõ- mõz aşiret reislerinin hi- mayesinden kurtulacaktõr. “Cambaz işadamı ve sa- nayiciler bir başka türde aşiret reisi ve ağalardır. Yatırımı Güneydoğu’ya alır, İstanbul ya da Ege’de bitirir ve hatta cambazlıkla gökdelen dahi dikerler.” Teşvik- lerin boşa gitmesi engel- lenmelidir. Sonuç olarak biz bu oyunu bozacağõz. Doğu ve Güneydoğu Ana- dolu bölgelerimiz için aci- len sosyo-ekonomik bir eylem planõna ihtiyacõmõz vardõr. Halk, tarikat-cemaat- aşiret baskõsõndan kurta- rõlmalõ, sadaka ekonomisi değil sosyal devlet olmanõn gerekli yardõmlarõ yapõl- malõdõr. Bölücü terör ör- gütü insan kaynağõnõ ku- rutacak önlemler alõnmalõ, işsizlik ve göçe hõzla çare bulunmalõdõr. Özellikle su ve tarõm toprağõ önümüz- deki süreçte en yüksek ekonomik değer olacaktõr. Biz bunlarõ koruyacağõz ve kullanacağõz. ABD’deYerelİflas...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle