19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SADIK ÇELİK 1 Haziran 2009 Pazartesi gü- nü Başbakan Yardımcısı ve hü- kümet sözcüsü Sn. Cemil Çi- çek Tarım ve Köyişleri Bakan- lığı’nın adının “Tarım ve Gıda Bakanlığı” şeklinde değiştirile- ceğini açıkladı, hazırladıkları yasa tasarısıyla statik bir ba- kanlık yerine daha dinamik bir Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın kurulmasının hedeflendiğini de belirtti. Yine aynı tarihlerde Ta- rım ve Köyişleri Bakanı Sn. Mehdi Eker de yaptığı açıkla- mada bakanlığın adının “Tarım ve Gıda Bakanlığı” olarak de- ğiştirileceğini söyleyerek Köy Hizmetleri’nin de il özel idare- lerine devri ile Tarım ve Köyiş- leri Bakanlığı adının anlamının kalmadığına karar verdiklerini, ayrıca bu kararın alınmasında AB uyum sürecini de göz önün- de tuttuklarını duyurdu. Bu konu ile ilgili olarak kamu kuruluşlarının, meslek odaları- nın, akademik birimlerin, sana- yicilerin ortak görüş ve düşün- cesi değişikliğin sadece isim de- ğişikliği ile sınırlı kalmaması, Bakanlığın yapısında da günü- müz şartlarına uyum sağlaya- bilecek değişikliklerin gerçek- leştirilmesi… Nitekim Başbakan Yardımcı- sı Cemil Çiçek de bu isim de- ğişikliği ile birlikte Bakanlığın da- ha dinamik hale getirilmesini he- deflediklerine dair açıklama yapmıştı. Günümüzün gerçek- lerine baktığımızda bu kaçınıl- mazdır. Bakanlık artık sadece tarım politikalarını belirlemek ve uygulamakla kalmamalıdır. Gıda deyince artık “tarladan çatala” kadarki geniş süreç al- gılanmaktadır. Bu süreç, aynı zamanda toplum sağlığından tutun ithalat/ihracata kadar de- vasa önemde bir faaliyettir. “Tarladan çatala” kadarki sü- reç içerisinde dikkat edilmesi gereken yeni kavramlara, var olan sorunlara her geçen gün yenileri ilave olmaktadır. Bundan 10 yıl önce adı bile geçmeyen organik gıdalar, genetiği de- ğiştirilmiş organizmalar, biyo- güvenlik, fonksiyonel gıdalar gibi daha birçok farklı unsur tüm dünyada gıda sektörünün gün- demine oturdu. Artık eski uygulamalarla, an- layışla, statik bir yapı ile tüm bunların denetimi ve yönetimi mümkün değil. Bu nedenle, Tarım Bakanlığı’ndaki bu deği- şikliğin sadece “isim”de kal- mayacak şekilde sektörel baz- da yapılanması zorunluluktur. Bu yasa tasarısı hazırlanırken “gıda” ile ilgili olan meslek oda- ları, akademik birimler, sanayi- ciler, üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinin görüşü mutlaka alınmalıdır. Bakanlık tarafından bu konu ile ilgili hiçbirinden yararlanıl- madığını, daha önceki benzer uygulamalarla hareket edildiği kamuoyundaki itirazlardan an- laşılmaktadır. Bu “ben yaptım” anlayışından en kısa zamanda dönülerek olumsuzluklar telafi edilmelidir. Her zaman dediği- miz gibi gıda güvenliğinin ve gı- da ile ilgili diğer sorunların çö- zümünü siyaset üstü anlayışla ele almalıyız. Hazırlanan tasarı bir an önce görüşe açılarak kamuoyunda varsayılan çeşitli tasarıların or- tada dolaşarak zihin karışıklığı- na yol açması önlenmelidir. Daha önce hükümet, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın birleştiril- mesi sırasında Teftiş Kurulu’nu kaldırmayı denedi ancak bu gi- rişim başarılı olamadı. Şimdi aynı tutum ve anlayış- la Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın kurulmasını öngören tasarıda da Teftiş Kurulu’nun kaldırılmasının planlanması düşünülemez çün- kü yüzde 70’i kayıt dışı olan gı- da alanında denetim olmazsa olmazdır, hele hele bunun yeri- ni iç denetimin dolduracağını varsaymak gerçekleri görme- mektir. Çünkü 5018 sayılı kamu mali yönetimi reformuyla gün- deme gelen iç denetim siste- minin henüz işlerlik kazanma- dığını, iç denetim eğitimlerinin bitmemiş olması, raporlama esaslarının belirlenememesi ne- deniyle sistemin çalışmadığı, iç denetim eleman sayısının da henüz yeterli olmadığı da bilin- mektedir. AB ile yapılan görüş- melerde, Türkiye’de iç deneti- min yeterince uygulamaya ge- çirilmediği, dolayısı ile teftişin bugünkü fonksiyonlarının yeri- ne getirilmediği eleştirilmekte- dir. Gıda Bakanlığı’nın sözde kal- maması ve daha dinamik bir ha- le gelmesinin tek yolu “Veteri- ner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gı- da ve Yem Yasa Tasarısı” tas- lağının ve “Biyogüvenlik Yasa Tasarısı”nın uluslararası stan- dartlara uygun şekilde tekrar gözden geçirilerek yasallaş- masıdır. “Gıda Bakanlığı”nın hayata geçirilmesi dünyada küresel ekonomik rekabetin günden güne arttığı; bunun da ötesinde “gıda” üretimi ve tüketiminin kü- resel ısınma ve ekolojik denge- nin bozulması neticesinde ül- kelerin yeni dünya düzeninde- ki yerlerini belirleyecek kadar stratejik bir önem kazandığı günümüzde mutlaka yerine ge- tirilmesi gereken bir adımdır. Bu adımlar hem tüketiciyi hem gı- da üreticisini koruyarak gerek iç gerekse dış pazarlarda haksız rekabetin önüne de geçecektir. “Gıda güvensizliği”nin çığ gibi büyüyen kanser vakalarına ve ölümlere sebebiyet verdiği artık tıp otoriteleri tarafından da ilan edilmiştir; her şeyden önemlisi kurulması düşünülen Gıda Ba- kanlığı ile “tarladan çatala gıda güvenliği” konusu, tam anla- mıyla yetkili, bağımsız bir oto- riteyle daha etkili bir biçimde gü- venli, izlenebilir hale gelmelidir. Yeterince farkında olmadığı- mız bu sinsi sorunlar yumağı gı- da alanı; sağlığımızı, geleceği- mizi, çocuklarımızı, yeni nesil- lerimizi tehdit etmemelidir. [email protected] CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Karanlık Kurgu!.. Siz bakmayın İçişleri Bakanı Atalay yine hiçbir şey söylemedi diyenlere… Bakan, öyle şeyler söyledi, öyle mesajlar verdi ki, önümüzdeki süreçte iktidar ve işbirlikçilerinin neleri ko- tarmaya çalışacakları son derece net biçimde ortaya çıktı!.. Atalay, özellikle iki net mesaj verdi. İlk mesaj Ge- nelkurmay Başbakanı’na yönelikti: -Öncelikle şu bölünme sendromundan kurtul- mamız gerekiyor… Üniter devlet yapısının sürek- li gündeme getirilmesi bizce özgüven eksikliğinin sonucudur. Bakanın bu sözleri zaten günlerdir işbirlikçi kalem- lerin döne döne yazdıkları konunun özüydü!.. İkinci me- saj ise daha da açıklayıcıydı… Sivil olmayan anaya- sanın değişmesi gerektiğini, bunun büyük bir toplumsal talebe dönüşmeye başladığını özenle vurguladıktan sonra aynen şöyle dedi: -Siyaset kurumumuz, parlamentomuz inşallah bu talebi dikkate alır... Bu sözleri söyleyen sanki iktidarın içişleri bakanı de- ğil de, esnaf odası başkanı ve de temennilerini dile ge- tiriyor!.. -Cingözlük de işte tam bu noktada sırıtıyor!.. İçişleri Bakanı, ardından aynen şu açıklamayı yaptı: -Bununla birlikte hükümetimiz şu anda, bu açı- lımla ilgili bir anayasa değişikliğini gündemine al- mamıştır… Niçin almamıştır?.. Madem bu denli büyük toplumsal talep var, madem bu denli yaşamsal bir durum söz ko- nusu, niçin geri durulmuştur?. Gerek yoktur da onun için!.. Bırakacaklar, önce işbirlikçi kalemler iyice pişirsin, hazırlasın, servis etsin, sonrası gayet kolay!.. Nitekim, bildiğiniz zevat, daha bakan konuşmadan hücuma geçmişti bile!.. Hepsine yerim yetmeyeceği için en çarpıcı olanlarını aktarayım: Cengiz Çandar, Referans gazetesinde “Üniter devlet=Türk ulus devleti mi?” başlıklı yazısında, anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez 3. maddesinin kutsal bir yanı olmadığını ve TC anayasasının bu tür maddelerinin bir gün mut- laka değiştirileceğini söylüyor, bunu bir kenara not etmemizi tavsiye ediyordu... Anayasanın 3. Maddesi ne mi diyor?. -Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli mar- şı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır. İsmet Berkan da, Radikal’deki yazısında 3. Mad- dede yazılı olan “ülkesi ve milletiyle bölünmez bü- tünlük” cümlesine itiraz ediyor ve aynen şöyle diyordu: “milletiyle bölünmez bütünlük’ü anlamıyorum. Gerçekten anlamıyorum. Eğer biz millet olarak ‘bö- lünmez bütün’sek, o zaman mesela yurtdışına çık- mamalıyız, çünkü bu ‘bütün’ün küçük bir parça- sının geçici veya kalıcı olarak ‘bölünmesi’ anlamına gelebilir!.” Beyni, algılama yeteneği bu denli kısır kalmış, okuduğu maddeyi anlamaktan bile aciz bu kişi yalnızca köşe yazarı değil, aynı zamanda gazetenin en tepe nok- tasında yönetici, gerçekten çok yazık… Tabii bunlara, Yasemin Çongar’ın “Bu anayasa ile olmaz” yazısını, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün, “mevcut anayasa ile mümkün değil” sözlerini ve DTP Milletvekili Aysel Tuğluk’un, “ayrılmayı tartışabiliriz” açıklamasını da eklemek gerek!.. İşte o zaman İçiş- leri Bakanı Atalay’ın sözleri anlam kazanıyor.. -İşte o zaman, insan zekâsıyla alay eden “karanlık kurgu” tüm haşmetiyle ortaya çıkıyor!. Bir Yurtsevere mektup (XXIV) Sevgili kardeşim Balbay, alacakaranlık kuşağına hapsolmuş bir ülkede, gözlerimiz açık kâbus gördü- ğümüz acıklı bir süreçten geçiyoruz... Koskocaman, eşsiz güzellikte ve ağır yaralı zavallı ülkemizin nasıl bir savruluş içinde olduğunu görmek, izlemek o denli ıs- tırap verici ki… Sanki bir asır öncesini yaşıyoruz; dı- şarıdakiler ve içerdekiler açık açık ülkenin nasıl, han- gi yöntemle parçalanması gerektiğini yazıyor, çiziyor, konuşuyorlar... Tabii, insan hakları ve demokrasi çerçevesinde!.. Her zaman olduğu gibi, yine küçük bir ayrıntıyı göz ardı ediyorlar; daha geçenlerde bir ABD üniversitesi raporunda, “olmadığı söylenen” Türk ulusunu!!! Sevgili kardeşim, seni ve tüm yurtseverleri, dışarı- daki milyonlar adına bir yurtseverin tüm kararlılığı, di- renci, gücü ve sıcaklığıyla kucaklıyorum… e-posta: [email protected] Gıda Bakanlığı’na Doğru... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Eylül HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 3 EYLÜL 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 İhracat yüzde 30 düştü: Recep, kaldırır! Ayar A. Tarık Emre: “Recep, yakında ABD’ye gidiyor. ‘Açılım’daki arızaya ince ayar yaptırtmak gerek!” Başarı Levent Pekküçük: “Büyük başarı: Ermenistan sorununu çözmek için ‘soykırım yoktur’ diyeni mahkûm eden İsviçre’yi arabulucu yaptık!” Oyuncak Aydın Türkaydın: “Recep gibi ithal oyuncak alın, oyuncakları çocuklara verin; Çin’in ekonomisini canlandırın!” YağmurDeniz Domuz gribinden Diyarbakır’a doğru AKP-FG koalisyonunun “Sağlık Ticareti Piyasası” Bakanı Recep Akdağ da malum açılıma katkıda bulunmaya karar vermiş olmalı ki, “Mesela domuz gribi gibi konularda tanıtım ve bilgilendirmeleri TRT 6’dan Kürtçe yayımlayacağız” diyor. Koskoca bir bakan böyle konuşunca, yurttaş Seymen Acar da gülmeden edemiyor: “Garibim, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun sorunlarının domuz gribi olduğunu sanıyor! Eğer Kürtçe bir şeyler anlatacaksa; Toprak Reformu’nu anlatsın, töre cinayetlerinin vahşiliğini anlatsın, feodalizmin ilkelliğini anlatsın, şeyhlerin, şıhların sahtekârlığını anlatsın.” Güneydoğu ve sağlık deyince... 22-24 Ekim’de Diyarbakır’da Diyarbakır Tabip Odası’nın öncülüğünde Türkiye, Suriye, İran ve Kuzey Irak’tan gelecek Kürt hekimlerin katılımı ile ilk “Kürt Tıp Kongresi” düzenleniyormuş. Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu üyesi Selim Ölçer’in başkanlığındaki “kongre”de ele alınacak temel konulardan biri “Posttravmatik Stres Bozuklukları” olacakmış. Yani; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ayrılıkçı terör örgütüne karşı yıllardır verdiği mücadelenin Kürtler üzerindeki tıbbi tesirleri savaş suçları kapsamında(!) ele alınıp irdelenecek! Ülkenin çivisi çıkmaya görsün! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” KÜRT açılımının salt bir ABD projesi olmadığını belirtiyor Ankara’daki dostumuz Mustafa Yıldırım; “çorba”da birçok tuz olduğundan söz ediyor: “Almanya’nın sivil örgütçüsü Konrad Vakfı’nın görevlisi Udo Steinbach’ın sözlerini anımsayın; ‘Türkiye yapaydır. Gerçekte var olan Türkiye, bir adamın dikte ettirmesiyle yaratılmış bir yapay oluşumdur’ demişti. Almanların bir başka görevlisi Christian Rumpf’un Ankara’da AB’ye girilmesini öğütlerken (hem de devletin en üst makam sahiplerinin gözlerinin içine baka baka) söylediklerini de unutmayın; ‘Kemalist milliyetçiliğin çağın gereksinimlerine aykırı olan yorumu, AB’ye entegrasyonun beraberinde getirdiği, milliyetçi strüktürlerin (yapıların) bir kısmının tasfiyesiyle çelişki arz etmektedir’ demişti. 2002 yılında dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ise konunun yalnızca günlük siyaset sözüyle sınırlı olmadığını ilan etmişti, ‘Olursa her ilde bir yönetici olacak, o da seçimle gelecek. Bu konuda partide (Adalet ve Kalkınma Partisi) Araştırma Geliştirme Bölümü çalışıyor. En iddialı projelerimizden biri de her il ve ilçede bir nevi ‘yerel parlamento’ olarak adlandırılabilecek çalışma sistemi kurmak’ demişti. Washington’daki ‘sivil’ merkezlerde aylarca mesai harcayan Doğu Ergil, Amerikalı deneyimli devlet memurlarının ve yabancı danışmanların da katkılarıyla ilk Kürt-Türk ‘Uzlaşma Anayasası’nı 2000’den önce hazırlamıştı. AKP 2002’de yönetimi ele alınca Ergil de, Türkiye’nin Irak’ta ‘Kürdistan Güney Devleti’nin kurulmasını desteklemesini istedikten sonra Bakan Aksu’yu desteklemiş ve ‘İşte üniter devlet yapısı altında, Ankara’nın kendi ülkesine yabancı ve verimsiz bir yönetimi var şu ana kadar. Eğer siz bu ülkeyi yönetemiyorsanız, bırakın insanlar kendi kendilerini yönetsinler’ demişti. Doğu Ergil, gerçekten ileri görüşlüydü; çünkü kısa sürede Kuzey Irak’ta, anayasasının girişinde Sevr’den gelen Kürt haklarından söz eden ‘Kürdistan Güney Devleti’ (daha sonra ‘bölge yönetimi’ dediler) kuruldu. Türk Silahlı Kuvvetleri yöneticileri bile artık ‘kırmızı çizgiler’den söz ederken ‘Irak’ın üniter yapısı’ demekle yetinir olmuşlardı!” Bugün, Milli Güvenlik Kurulu da “Açılıma devam” dediğine göre hayırlı ve uğurlu olsun! Çorba SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Atom” da deni- len, lahana görü- nümlü bir tür marul. 2/ Konya’nõn bir il- çesi... İnsandaki et- kisi açõsõndan ta- nõmlanan õşõnõm do- zu birimi. 3/ Sene- gal’in plaka imi... İstanbul’un bir sem- ti. 4/ Daha çok Türk halklarõnõn müzik- lerinde kullanõlan nefesli bir çalgõ. 5/ Kendini beğenmiş kimseler için kullanõlan bir alay sözü... İtalya’nõn en uzun õrmağõ. 6/ Yunanistan’da bir kent. 7/ Metalurjide, katõ bir metali oluşturan küçük ta- nelerin ortak adõ... Trab- zon’un Akçaabat ilçesinde bir göl. 8/ Yabancõ... Os- manlõ saraylarõnda ortalõ- ğõn silinip temizlenmesine verilen ad. 9/ Çoğunlukla spor karşõlaşmalarõnda seyircileri coşturan kimse... İsyankâr. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Buzdağõ. 2/ Yõkanõlan yer... ABD’li ünlü bir rock mü- zik grubu. 3/ Kalay elementinin simgesi... Üzerinde lale deseni ya da motifi bulunan. 4/ Bataklõklarda yaşayan iri bir kuş. 5/ Devlet büyükleri, ileri gelenler... Polonyum ele- mentinin simgesi. 6/ İzmir’in Menemen ilçesinde antik bir kent. 7/ Derinin kõllarõ ve epiderm katõ atõldõktan sonra alt- deri yüzeyinde beliren desen... Limonluk. 8/ Bir organõ- mõz... Avrupa’da bir başkent. 9/ “Arkadaş, dost” anlamõnda İspanyolca sözcük... Hatay ilinde bir õrmak. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G A V U R İ N İ Ö R E K E A S A K A R A K U L A K G İ L A M B U Ö Z A K A M E T L Ü P E R İ L B A N T A L A G Ü N Ü İ M A R E K O L A L İ K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle