19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B “Rita’nın Şarkısı” KKTC’de ADANA(Cumhuriyet Bürosu) - Adana Devlet Tiyatrosu (ADT), “Kõbrõs Tiyatro Festivali” kapsamõnda, Willy Russel’õn yazdõğõ, Sevgi Şanlõ‘’nõn dilimize çevirdiği, “Rita’nõn Şarkõsõ” adlõ oyunu sahneleyecek. Etkinlik kapsamõnda yarõn ve çarşamba günü Yakõndoğu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde Kõbrõslõ sanatseverlere sunulacak ve Tülay Günal ile Çetin Tekindor’un rol aldõğõ oyunda dekor tasarõmõnõ Hakan Dündar, giysi tasarõmõnõ Esra Selah, õşõk tasarõmõnõ Özer Kuşkaya, müziğini de Joel Simson yaptõ. Oyunda, komedi ve dramõn iç içe geçiyor, öyküsü ise edebiyat öğretmeni Dr. Frank’in, öğrencileriyle yaptõğõ keyifli derslerini sokaktaki insana de ulaştõrmak için açõk dersler vereceği yönünde bir duyuru yapmasõyla başlõyor. Bakandan Karagöz açıklaması ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay, UNESCO’nun Karagöz’ün Türk mirasõ olduğunu onaylamasõyla ilgili, “Yakõn coğrafyamõzda benzer sahne gösterilerini kullanan başka toplumlarõn da bu konuda gayretleri vardõ. Ama artõk Karagöz ve Hacivat’õn özbeöz Anadolu Türk geleneğinin bir motifi, güzelliği, simgesi olduğu ortaya çõktõ” dedi. Günay, bakanlõğõn amacõnõn bu değerleri dünyanõn bütününe de taşõmaya çalõşmak olduğunu belirtti. A ntik Yunan tragedyasõnõn kökeninde mitoslarõn ve ritüellerin buluşmasõ yer alõr. Ama bu tragedyayõ özgün kõlan ya- nõ, ozanlarõn henüz anõlarda canlõlõğõnõ koruyan ve Homeros destanlarõyla kayda geçirilmiş kah- ramanlõk çağõ ile M.Ö. V. yüzyõl antik sitesinde gelişen yeni toplumsal, dinsel, hukuksal, kültü- rel oluşum arasõndaki çatõşmalarõ, olay örgüsü- ne ve doğrudan oyun kişiliklerine taşõmayõ ba- şarabilmiş olmalarõndan kaynaklanõr. Antik Yu- nan tragedyasõnda, eski hukuk ile yeni hukuk, es- ki dinsel anlayõş ile yeni dinsel anlayõş, eski ege- menlik kavramõ ile yeni kent devleti anlayõşõ ara- sõndaki çatõşmalar alt-metnin önemli gerilim un- surlarõnõ oluştururlar. Bu gösterilerde, bir anlamda sahneye çõkan, kendi durumunu sahneleyen kentin kendisidir. Antik çağda tiyatro temsille- rinin bu denli kurumsallaşmasõnõn altõnda kent yaşamõyla-dinsel ve kutsal alanlarla sõnõrlõ kal- mayan, ya da giderek onlarõn dõşõna taşan- bu iç içe geçişin de payõ vardõr kuşkusuz. Antik kent nasõl kozmosa oranla “mikrokozmos” olarak dü- şünülmüşse, tiyatro da deyim yerindeyse “mik- rokent”ti. Antik Yunan tiyatrosunu, Louis Jou- vet’nin deyimiyle, “büyük teatral dönemler” arasõna katan etmenlerden biri de herhalde kent- le tiyatro arasõndaki bu bütünleşmeydi. DOĞU’DAN BİR ÖRNEK Kent olgusuyla tiyatro temsilleri arasõndaki bu bütünleşmenin ilginç ve az bilinen örneklerinden biri de özellikle İran ve Azerbaycan kültürü için- de önemli bir yer tutan “taziye” temsilleridir. Odak noktasõnda, Hz. Ali’nin oğlu ve Hz. Mu- hammed’in torunu olan Hz. Hüseyin’in ve yakõnlarõnõn Kerbela’da Yezid bin Muaviye’nin adamlarõ tarafõndan öldürülmesi bulunan taziyeler önceleri salt dinsel nitelikli gösterilerdi. 17. ve 18. yüzyõllarda yaygõnlaşmaya başladõlar, doruk noktasõna da 19. yüzyõlda çõktõlar. Zaman için- de, tüm kutsal nitelikli seyirliklerin başõna gel- diği gibi, onlar da kutsallõk-dõşõ alana yayõlma- ya, toplumsal eleştiriye daha çok kapõlarõnõ aç- maya, geleneksel tiyatroda güçlü bir akõm olan komedinin (“taklit”) çeşitli unsurlarõnõ kullan- maya başladõlar. Kerbela olayõnõn tarihsel ger- çekliği ve ifade ettiği haksõzlõğa başkaldõrõ sim- geselliği de, herhalde toplumsal eleştiriye açõl- mayõ kolaylaştõran bir etkendi. Bu olay, ilk İslam uygarlõğõ çerçevesinde o kadar derin izler bõ- rakmõştõr ki, sürekli yeniden yorumlanmõş ve çev- resinde gerçeğin nerede bitip kurmacanõn nere- de başladõğõ kolay kolay anlaşõlmayan bir efsa- ne perdesi örülmüştür. Çünkü farklõ kimliksel ve sõnõfsal karşõtlõklarõn ilk referans noktasõnõ oluş- turan bu simge - olay, kendi acõlarõnõ ve umut- larõnõ o olayõn kahramanlarõnõn ağzõndan ta- nõmlayan yeni kuşaklarõn efsane külliyatõna kat- kõlarõyla da zenginleşmiştir. Roze-hanlarõn an- lattõğõ Kerbela hikâyeleri, Aleviler-Bektaşiler ara- sõnda Muharrem ayõnda dramatik bir biçimde okunan Kerbela konulu makteller, biri elinde- ki ruloda bulunan resimleri gösteren diğeri de hi- kâyeleri anlatan perde-dâri’lerin anlatõlarõ, ya da Fuzuli’nin “Hadikatü’s-Süeda” (Erenlerin Bahçesi) adlõ yapõtõ bu katkõlarõn bazõ örnekle- ridir. Taziyelerin “mitos” yanõnõ arka plandaki bu zengin sözlü ve yazõlõ edebiyat belirlemiştir. BİR BATILININ GÖZÜNDEN TAZİYE Taziye oyunlarõnõn kent yaşamõyla ve seyirciyle nasõl bütünleştiği konusunda, bir Fransõz diplo- matik misyonunun sekreteri olarak 1854’te İran’a giden ve orada beş yõl kadar kalan Kont Arthur de Gobineau’nun yazdõklarõ ilginç: “Seyirci kendini seyirci olarak değil, aktör ola- rak görüyor. Durmadan sahnedeki eylemin içi- ne sürükleniyor ve bunu gönüllü olarak ka- bulleniyor.” Onlarõn bu tavrõnõ antik Yunan se- yircisine benzeten Gobineau, nerede bir taziye oy- nandõğõ duyulsa insanlarõn oraya akõn ettiğini, bü- yük şehirlerin neredeyse her semtinde taziye oy- nanan salonlar (“tekye”) bulunduğunu anlatõyor. En zenginle en yoksulun taziyeleri eşit bir ko- numda seyrettiğini belirten Gobineau, İran ti- yatrosuyla Batõ tiyatrosundaki büyük dönemle- ri şu sözlerle karşõlaştõrõyor: “Shakespeare ti- yatrosunun çağdaşlarında büyük bir ilgi, hayranlık ve merak uyandırdığı doğrudur; XIV. Louis’nin maiyetindeki senyörlerin ve ha- nımların Racine’in piyeslerini heyecanla al- kışladıklarına inanırım; Goethe’nin ‘Eg- mont’unun ve Schiller’in ‘Guillaume Tell’inin Alman gençlerinin zihinlerini sarstığını da ka- bul ederim. Ama Aiskhylos’un yazdığı ‘Eu- menides’in o ilk sahnelenişini, sahneye fırla- yan Erinniler’in önünde seyircilerin nasıl korkuyla kaçıştığını beynimde canlandırdı- ğımda, seyircinin bütün varlığına bu şekilde bir egemen oluşa sadece İran tekyelerinde rast- ladığımı söylemeliyim.(...) Bu toplu büyülen- meyi, sürüklenmeyi, elektriklenmiş kalabalı- ğın yarattığı ve yaklaşan herkesi de içine alan çekim gücünü bizzat yaşadığım için, zorunlu olarak şu sonuca varıyorum: Avrupa tiyatrosu bir zihin kıvraklığı, bir eğlence, bir oyundur; oysa İran tiyatrosu, tıpkı antik Yunan tiyat- rosu gibi, büyük bir olaydır.” [email protected] Tahran’daki ‘Büyük Tekye’de sergilenen bir taziye gösterisi. (Kaynak: Metin And, Ritüelden Drama. Kerbela, Muharrem, Taziye, Yapı Kredi Yay.) Tragedya ve taziye Yunan gazetesi, ‘Mustafa’ filmini okuyucularõna dağõttõ ATİNA (AA) - Atina’da yayõmlanan Elefterotipiya gazetesi, pazar sayõsõyla birlikte gazeteci - yazar Can Dündar’õn “Mustafa” adlõ filminin DVD’sini promosyon olarak okuyucularõna dağõttõ. Yunanistan’õn çok satan gazetelerinden Elefterotipiya, dağõtõmõnõ birinci sayfasõndan duyurduğu DVD’nin kapağõndaki tanõtõm yazõsõnda, “Parçalanmış Osmanlı İmparatorluğu’nu Türkiye adını vererek Batı tipi bir ülkeye dönüştüren, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm biyografisi” ifadesini kullandõ. Tanõtõm yazõsõnda, “Çağdaş tarihçilerin 20. yüzyılı derinden etkileyen en önemli şahsiyetler arasında gösterdiği karizmatik lider” ve “Kemal, Türklerin atası anlamına gelen Atatürk ismini halkından aldı” satõrlarõna da yer veren gazete, “Mustafa” adlõ filmin Atatürk’ü “korkuları ve zaaflarıyla insani yönden incelemeye çalıştığı, bilinen kalıplardan uzakta olduğu ve yaşamının önemli anlarını adım adım izlediği” yorumunu da yaptõ. Kültür Servisi - İstanbul’da Antrepo No: 3, Feriköy Rum Okulu ve Tütün Deposu’nda 40 ülkeden 70 sanatçõ ve sanat- çõ grubunun 141 pro- jesine yer veren İstan- bul Bienali, Diyarba- kõr’a da uzanõyor. Aralarõnda Avi Mog- rabi, What is to be do- ne/Chto delat, Sharon Hayes, Canan Şenol, Rabih Mroué ve Işıl Eğrika- vuk’un da bulunduğu çok sayõda bie- nal sanatçõsõnõn video projeleri 16 Ey- lül’e dek Diyarbakõr Sanat Merke- zi’nde (DSM) olacak. ABD Dõşişleri Bakanlõğõ, Washington ve İstanbul ABD Başkonsoloslu- ğu’nun desteğiyle ger- çekleşen bu gösterim- lerin yanõ sõra, yine DSM’de bugün 15.00’te eleştirmen Robert C. Morgan, salõ 17.00’de ise Di- yarbakõrlõ bienal sa- natçõsõ Erkan Özgen birer konuşma yapacak. VİDEOPROJELERİ16EYLÜL’EDEKDİYARBAKIR’DA SONBAHAR FİLM ETKİNLİKLERİ ‘Sanat Delisi’ Pera Müzesi’nde Kültür Servisi - Suna ve İnan Kõraç Vakfõ Pera Mü- zesi, sonbahar film etkinliklerine 13 - 26 Eylül tarihleri arasõnda gerçekleştirilecek olan “Sanat Delisi / Art Mania” programõnda film/video sa- natçõlarõndan Bjorn Melhus ve Yvonne Rai- ner’e yer vererek başlõyor. 13 Eylül Pazar saat 16.00’da Bjorn Melhus söyleşisiyle başlayacak etkinlik kapsamõnda Melhus’un, “Far Far Away”, “Auto Center Drive” ve Rainer’in “Kristina Sesli Filmler”, “Sanatçıların Ya- şamları”, “Öyle Bir Kadın ki...”, “Ayrıcalık” adlõ filmleri gösterilecek. 2003 yõlõndan itibaren Kassel Sanat Akademisi’nde güzel sanatlar ve sa- nal gerçeklikler profesörlüğü yapan Melhus, film- lerinde telekomünikasyonla ilgili konularõ işli- yor. 1972’de ilk uzun metrajlõ filmini çeken Rai- ner ise filmlerindeki tarzõ ve değindiği konular- la 70’lerin en önemli Amerikalõ avangart film ya- põmcõlarõ arasõnda yer alõyor. İki önemli sanat fil- mi yapõmcõsõnõ konuk edecek “Sanat Delisi” programõ 26 Eylül’e kadar devam edecek. Bienal Diyarbakır’a uzanıyor Kültür Servisi - Mah- sun Kırmızıgül’ün yazõp yönettiği “Gü- neşi Gördüm” adlõ film, dünyanõn önemli festivallerinde yarõşacak. Japonya’da Uluslararsõ Tokyo Film Festivali, Uluslararasõ Hindistan Film Festivali ve Mõ- sõr’da Uluslararasõ Kahire Film Festi- vali’nde yarõşacak olan film, Türki- ye’nin Güneydo- ğusu’nda yaşa- nanlarõ konu alõ- yor. Filmin çekimleri Kars, İstanbul, Dani- marka ve Norveç’te yapõldõ. “Güneşi Gör- düm”, izleyiciden büyük beğeni topladõ. Fil- min yönetmeni Kõrmõzõgül, festivaller hak- kõndaki düşüncelerini şöyle açõkladõ: “Dün- yanın önemli festivallerinde yarışmak çok güzel. Ödül alıp almamak benim için de, ekibim için de önemli değil. Bizim için önemli olan, ‘barõşõn filmi’ olan ‘Güneşi Gördüm’ün dünyanın her yerindeki in- sanlar tarafından izlenmesidir. Herkesin bilmesini istiyorum ki Türkiye’deki hiç- bir festivale “Güneşi Gördüm”ü yolla- madım. Türkiye’deki festivallerin ön- yargılı tutumları değişmedikçe filmleri- mi göndermeyi düşünmüyorum.” Film, si- nemacõlarõn ve halkõn yoğun isteği üzerine, uzun bir aradan sonra, bayramda tekrar gösterime girecek. ‘Güneşi Gördüm’ üç önemli festivalde yarışacakKent olgusuyla tiyatro temsilleri arasõndaki bu bütünleşmenin ilginç ve az bilinen örneklerinden biri de özellikle İran ve Azerbaycan kültürü içinde önemli bir yer tutan “taziye” temsilleridir Kültür Servisi - TV yapõmcõsõ Pierre Cossette, 85 yaşõnda yaşama veda etti. ‘Grammy’lerin ba- basõ’ olarak tanõnan Cossette, 1971 yõlõnda bu ödülleri ulusal TV kanalõna taşõmõş, daha son- ra 35 üykede yayõmlanmasõnda etkili olmuştu. Müzik Yapõmcõlarõ Akademisi’nden Neil Port- now, müzik dünyasõna büyük hizmetleri olan Cossette’in ölümünün büyük bir kayõp oldu- ğunu söyledi.Portnow, “Pierre’in yaratıcı ba- kış açısı dünyanın kültür dünyasına çok şey kattı. Grammy Ödülleri için de tutkuyla ça- lıştı’ dedi. Kanadalõ yapõmcõ, Hollywood’da da birçok müzikale imza atmõştõ. Grammy’lerin ‘babası’ yaşama veda etti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle