23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Açılım mahkemelik oldu. Hastanelik olması da yakındır! YağmurDeniz CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN Yüce çınarlar birbirlerine söz vermişçesine devrilip gi- diyorlar! Ağustosun ortasında baş- takiler yetmezcesine önce Cumhuriyetin ilk kadın mima- rı olan Mualla Eyüboğlu’nu kaybettik. O, bu özelliği ya- nında bir de Prof. Asım Mut- lu’yla birlikte Köy Enstitüleri bi- nalarının yapımcısıydı. Aydın- lanmanın Öncü Kadınları ki- tabımı hazırlarken, Galata Ku- lesi karşısındaki antik Doğan Sitesi’nde görüşmemizi mut- lulukla karşılamıştı. Evi de ona yakışmıştı. Antik simgelerle bezenmiş mekânı izlemekten kendimi alamamıştım. Otantik giysileri, güzelliği, sadeliğiyle yaşını hatırlatmayacak taze- likteydi. Zaten ağabeyi Sa- bahattin ve kardeşi Bedri Rahmi Eyüboğlu gençliğim- den beri yapıtlarıyla beni hep hayran bırakmışlardı. Hepsi de nurlar içinde yattıkları yer- leri ışıklandırıyorlardır. Hafta bitmeden 20 Ağus- tos’ta Türk edebiyatında 50 Kuşağı’nın önemli yazarların- dan Nezihe Meriç’i yitirdik. Acı haberi duyar duymaz, bir- çok başarılı ürünleri içinde bir kazanımı daha olan “Sait Fa- ik Öykü Ödülü”nü Burgaza- da’da kurumlaşmış bir anma gününde kendine verdiğim andaki vakarlı duruşunu anım- sadım. O anda yazarların “Am- ca” nitelemesiyle tanımladık- ları, dergi, kitap ve aydınlatıcı ürünlerin ehli Salim Baba’nın onu kızdırmak, oradakileri de neşelendirmek için yaptığı esprilere fakülte ve sınıf arka- daşlarım Zihni Küçümen’le Asım Bezirci kardeşlerimin de katıldıklarını, gözlerim ya- şararak anımsadım. Yetmedi: Hemen hafta so- nunda 23 Ağustos’ta işletme ve iktisat ilminin tarihe uzanan çalışmalarının ürününü ver- miş olan hocaların hocası Prof. Dr. Haydar Kazgan’ın sonsuzluğa göçüşünün acıla- rını yaşadık. Gülten Kazgan Hocamızla birlikte Ada Dost- ları Derneği’nde de onlar gön- lümüzde taht kurmuş üyeleri- mizdir. Yaradan, Gülten Ha- nım’la oğluna sabırlar verirken, kendilerini sevenlerine bağış- lasın. Sevgili Türkel Minibaş’ımı- zı 2009 başında yitirdiğimizden beri bu acılar zincirleme sürüp gidiyor. Bunlarda acaba sos- yolojik, biyolojik, güncel olay- lar etkili mi oluyor diyorum. Acıların üstüne çağdışılıkların üzüntüleri de tuz biber ekiyor. ÇYDD hizmetlerinden önce, cüzamlılarla hiç yüksünme- den 15 yıl uğraşarak deva bu- lucu olan canımız Türkan Saylan’ın Lepra Hastane- si’ne adının verilmesini yadsı- yan il genel meclisindeki AKP- li üyelerin kafa yapılarını kına- maya bile değmez.. Çünkü, onun yaptığı hizmetler bir ku- ruma adının verilmesiyle yeterli karşılık bulmuş olamaz. Ülke- mizi ortaçağ karanlığına sü- rüklemek isteyen egemenler, kentte 1600’ün üstünde ya- sadışı okul binası varken bu- la bula muhalif görüntüdeki Vatan gazetesinin yönetici ve başyazarı Zafer Mutlu’nun küçücük yaşta kaybettiği kızı- nın adını yaşatmak istediği ve Zeynep Mutlu adını verdiği Kemer Koleji’ni buldular ve geçen cuma günü tatil saati- ne bir dakika kala bastılar. Yıkma makineleriyle itirazları bile dinlemeden yerle bir ede- bildiler. Öyle ki duvarında ası- lı duran Atatürk portresini de kaldırmaksızın. Törelerimize göre camiyle okul aynı kut- sallıkta yerlerken, bu günahın işlenmesi, ancak örümcek ka- falıların kara vicdanlarına sığ- dırılabilir. Ünlü(!) Ergenekon savcısının emirleriyle 11-17 yaşlarındaki ÇYDD’den burs alan çocuk- ların terörist olup olmadıkları- nın tahkiki istenmiş! Yaradan, mübarek günler yüzü suyu hürmetine aklımızı korusun. Yetişecek kuşakların çağdaş- lığa, laikliğe, Cumhuriyet’e koşma yollarına engeller kon- mak istense de kesinlikle on- lar tökezleyecek, aydınlan- mayı karartamayacaklardır. “Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” sloganıyla 30 Ağustos zaferi- mizi karşıladık. Bu zafer, öz- gürlük ve bağımsızlığımızın övünülesi kalesidir. 26 Ağus- tos 1922 günü 57. Kolordu Ko- mutanı Albay Reşat Bey, M. Kemal’e savaşın en önemli mevzii olan Çiğil Tepe’yi “Ya- rım saatte alma” sözü verdiği halde beş dakika gecikince in- tihar etmişti. Bunu öğrenen Atatürk’ün acıyla “İşte Türk askeri budur” diye tanım yap- ması, en büyük teselli ve övün- cümüzdür. Kurtuluş ve Kuru- luş ilkelerimiz hep ileriyi gös- teren meşalelerimiz olacak- tır. İnanmak ve bıkmadan usanmadan çalışmak, böyle- ce de ulu önderimizin güveni- ni sürdürmek en baş görevimiz olmalıdır.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 1 Eylül Acılarımıza Övünçlerimizle Dayanabiliyoruz HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 1 EYLÜL 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 İflas Anıl Öçal: “Şehit ailelerine verilen iftarlar; ikiyüzlülüğün iflası değilse, laik cumhuriyetin iflas ettirilmesidir.” Rapor Necati Yıldırım: “Gündeme ilişkin son rapor: Recep, ‘açılım paketi’nden ne kuş çıkarabildi ne tavşan!” Gösterge Necati Cebe: “İktidarın yargıyı güdümüne alma girişimi, iktidardan gitmeme kararlılığının açık bir göstergesidir.” Çankaya’daki AKP’linin danışmanı ÇANKAYA’DAKİ AKP’liye danışmadan kendi başına iş yapan Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Hacı Ahmet Sever’in çağdaş bir ülkede bu davranışı ile rezil olması gerektiğini yazmıştık... Yılmaz Polat’ın “CIA’nın Muteber Adamı” kitabından bir bölümü anımsadık: Abdullah Gül, 8 Ocak 2008’de ABD Başkanı George W. Bush ile görüşmek üzere Beyaz Saray’ın kapısına geliyor. Bu arada görüşmeyi izleyecek gazetecilere sınırlama getiren ve 10 gazetecinin listesini Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanlığı’ndan bir hafta önceden isteyen Beyaz Saray’daki görevliler, sabah saatlerinde akredite gazetecileri kimlik kontrolü yaparak içeri alıyor. Kontrol sırasında Basın Başdanışmanı Hacı da hazır bulunuyor, Amerikalılara yardımcı oluyor. Listedeki herkes içeri giriyor ama Hacı giremiyor. Çünkü listede adı yok! Meğer Hacı, “Ben nasılsa Basın Başdanışmanıyım, içeri girerim” diyerek listeye adını yazdırmamış! Hacı, Beyaz Saray sözcüsü Dana Perino’ya kadar birçok görevliyi arayıp “torpil” istese de kapıdaki Beyaz Saray’ın özel polisini (secret service) geçemiyor. Çankaya’daki AKP’linin Basın Başdanışmanı Hacı, mecburen otele dönüyor ve daha sonra görüşmeyi, içeri giren basın mensuplarına sorup öğreniyor! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” DEMOKRASİNİN üstündeki en büyük şaibelerden biri olan milletvekili dokunulmazlık zırhının kaldırılması için ilginç bir yönteme başvurmuştu CHP Konya Milletvekili Atilla Kart. Avukatlık döneminden kalma hakaret dosyasından yargılanmak istemiş; sonuç alamayınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmişti. AİHM, başvuruyu kabul etti ve 10 ay kadar önce davayı sonuçlandırdı: “Türkiye’de dokunulmazlık bu haliyle siyasidir. Yolsuzluk iddiası varsa milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmalıdır.” AİHM’nin kararından sonra sıra aralarında başbakanın ve bakanların da bulunduğu bir grup milletvekilinin yargılanmasına gelecekti ki işte tam bu sırada AKP, AİHM’nin bir üst kurulu Büyük Daire’ye itiraz etti, CHP’li Atilla Kart’ın yargılanmamasını istedi. Bundan sonrasını geçen gün Milliyet’te Yalçın Doğan şöyle yazdı: “Öğrendiğime göre, AKP’nin itirazını görüşen Büyük Daire, kararı ‘AİHM hükümetleri denetler, Meclisleri değil. Dokunulmazlık Meclislerin takdiridir’ gerekçesiyle bozuyor. Büyük Daire, ilk kararı bozarken, AİHM’deki yeni Türk yargıç Işıl Karakaş’ın katkısı büyük. Işıl Hanım, oraya AKP aday gösterilmesinin hakkını veriyor, Büyük Daire’ye yazdığı raporda AKP’nin itirazını destekliyor. Büyük Daire bu gibi durumlarda, ilgili ülkenin yargıcından gelen raporu dikkate alıyor... AKP’yi, Işıl Hanım’ı kutluyorum. Adı yolsuzluk iddiasına karışan milletvekilleri artık bayram yapabilir.” AİHM tabii ki Türkiye’de hükümetin Meclis’i yönettiğinin farkında değil; yasamanın yürütme karşısında bağımsız bir erk olduğunu sanıyor! Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere: Işıl Karakaş kimdir? AİHM’de görev süresi bittikten sonra AKP iktidarı tarafından yeniden aday gösterilmeyen yargıç Rıza Tüzmen’in yerine önerilen hukukçudur. Ve aynı zamanda sahibinin Siirtli Sancak aşiretine mensup ve Recep Tayyip’in en sevdiği işadamlarından Ethem Sancak... Genel yayın yönetmeninin Mustafa Karaalioğlu... Başyazarının Mehmet Altan olduğu Star gazetesinin yazarı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın Zafer Haftası mesajındaki “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” görüşüne “kepazelik” diyen adam Eser Karakaş’ın karısıdır Işıl Karakaş! Şaibeli siyasilerin de bacısı! Bacı SESSİZ SEDASIZ (!) GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Atatürk’e Küstah Saldırılar Artarken… Böylesine kritik bir dönemde insan 30 Ağustos kut- lamalarında yaşananları uzaktan izlerken bir yandan da ülkenin her gün gerilen nabzını tutmaya çalışıyor. İnternetten gazeteleri okumaktan daha da etkili olan iletişim, Facebook’tan vatandaşların tepkilerini izle- mek… Listemdeki arkadaşların çoğunun Ankara’daki coşkulu törenleri izlerken gözleri yaşarmış… Şu anda da yine bu paylaşım sitesinden Cem Ka- raca’nın “Resimdeki Gözyaşları” şarkısını üst üste dinleyerek bu makaleyi kaleme alırken benim de içi- mi her türlü duygu kaplıyor… Nostalji ve direnç arzusu, yaşama dürtüsü. Geçmiş yıllarımız o kadar güzeldi ki, her eski Türk filmindeki o sokakları ve insanların yo- bazlıktan uzak hallerini gıpta ile seyrediyorum. Her ne kadar Facebook arkadaşlarım bana “link”i attılarsa da bu hafta Fenerbahçe maçını izleyemedim. Aslında iyi de olmuş, o heyecana dayanamazdım. Ama geçen hafta Diyarbakır-Fenerbahçe maçını bu inter- net maç nakli dünyasının kralı “Justin TV”den izledim. Maçı ve yaşanan kepazelikleri kenara koyalım, baş- ka bir üzücü vurgu yapacağım sizlere: Yayın sürer- ken sağ yanda izleyenlerin birbirleriyle yaptıkları anonim chat’ler var. Ömrümde bu kadar açık yazılı küf- rü bu rahatlıkla birbirine edebilen genç insanlar ne gör- düm, ne de duydum. Yobazlar, bölücüler ve Kema- listler arasında geçen bu dalaşın ürkütücü yanı, olayların tırmanış hızı konusunda fikir vermeleri. Mustafa Kemal’e salyaları akarak saldıran beyni yı- kanmış güruhun pervasızlığı, nankörlüğü had safha- da. Ayrıca içleri rahat çünkü, nasıl olsa karşı taraf on- ların Allah’ına veya Peygamber’ine saygılı davranmaya devam edecek. Olsa olsa müdafaada kalacak! Yine tek yönlü bir linç çabası! “Benim büyüğüm Saidi Nur- si şimdi de Feto” diyen, gücünü bu referanslardan ala- rak basıyor küfrü Ata’ya… Ne o? “Maç seyrediyorlar sanal ortamda”. Pardon? Duyamadım… “1 Eylül Dün- ya Barış Günü” mü dediniz? Dünyada “Bu ülke nereye gidiyor” sorusunu bu kadar kaygıyla soran bizden başka herhalde bir tek Iraklılar vardır. Belki buna İranlıları da ekleyebiliriz ama, onlar hiç olmazsa sahte de olsa bir Molla rejimi tos- lamışlığı içinde bir girdaba kapılmış gidiyorlar. Irak do- ğal olarak savaş ve ABD işgali sonrası senaryoların ürkütücülüğü içinde kâbuslar görüyor. Ama inanın hiçbiri bizim ülkemiz kadar “Olağan gö- rünüm” altında, panikletici sel suları ile karşı karşıya değil. Bir yandan sahtekârca ve kalleşçe bölme se- naryoları, Atatürkçülüğü tasfiye etme planları, bir yan- dan damardan magazin kültürü… İnanın bu 30 Ağustos ve “Sancak gösterme” fiili, hakkında birçok yurtsever çok şey hissetti ama herhalde hiçbirimiz Si- livri’de bu anları yaşayan ve masumiyetine tüm hüc- relerimizle inandığımız can dostlarımız kadar o pazar gününü hissedemedik!’ Onların orada ödedikleri be- del, hepimiz adına aydınlanma bedelidir. Gerçek demokrasi bedelidir. Onların hukuk önünde aklanıp çıkacakları an, hepimizin yeniden doğacağı an ola- caktır. Buna inanıyorum ve onlara en içten dayanış- ma ve sevgi duygularımı yolluyorum. Adalet hızla doğ- ruları bularak kamuoyunu rahatlatmayı başarmaya mecburdur. Yoksa daha “Oğlumu Ergenekon fabri- kasına kapatıp kafasına özel yöntemlerle fikirler sok- muş olabilirler” diye zırvalama hakkını kullanan in- sanların ciddiye alınıyor göründüğü bir ülkede, kamu vicdanı bu travmayı unutmaz. Her ne kadar bu yakışıksız Cumhuriyet saldırıları kar- şısında şu anda elimiz kolumuz bağlı görünse de, si- yasi sorumluluklarımız konusunda çok kritik bir son- bahara giriyoruz. Her birimiz artık şikâyet etmeyi, ego- izmi, aramızda hesaplaşma hastalıklarımızı bir kena- ra bırakıp “Nasıl tek vücut olarak bir dahaki seçimle- ri kazanabiliriz?” onu düşünmeye ve bu fikre odak- lanmaya mecburuz. Kendini “sosyalist-Kemalist- sosyal demokrat” olarak tanımlayan herkes, kendi ara- sında farklar arama hastalığını yenip günün gerçek- lerini görmelidir. Örneğin bu konuda her sivri insanın Tarık Akan’ın gösterdiği “aklıselim”in derinliğini al- gılayabilmesi ve kendine uygulayabilecek kadar uçu- rumu görmesi lazımdır… Bugün Amerika’dan Türkiye’ye baktım. Önümüz- deki hafta, sergim bu perşembe Berkeley de Alphonse Berber Galerisi’nde açıldıktan sonra, son genel ABD izlenimlerimi sizinle paylaşacağım… bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Anadolu’nun ba- zõ yörelerinde, da- mada ya da sünnet olacak çocuğun ba- basõna yardõmcõ olan kimseye veri- len ad... Kuzu sesi. 2/ Kadastro harita- larõnda parseller topluluğu... Burun iltihabõ. 3/ İzmir’in Menderes ilçesin- de ünlü bir antik kent. 4/ Doğu ve Güney- doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu... Duman lekesi. 5/ Uzak... Deride sinirler boyunca birtakõm ağrõlõ fiskelerin dökül- mesiyle beliren hastalõk. 6/ Savaşlarda giyilen zõrh... Mikroskop camõ. 7/ Uzaklõk işareti... Üstün bir yetkinin gücünü sim- geleyen değnek. 8/ Bir nota... Tevfik Fikret’in, şimdi mü- ze olarak kullanõlan evi. 9/ Öbür dünyada verilecek olan ceza... Boru sesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Düğünde gelin ya da damada kõlavuzluk eden kimse... Kenar süsü. 2/ Ateş... Cinsel zevkleri çağrõştõran, cinsel istek uyandõran. 3/ Gereksiz, anlamsõz, boş söz. 4/ Mü- rekkep hokkalarõna konulan ham ipek... Evrensel alõcõ olan kan grubu. 5/ Asya ile Avrupa’yõ ayõran dağ sõrasõ... Leş. 6/ Yumurtasõnõ atarak zayõflamõş uskumru balõğõ ve bu- nun kurutulmuşu... Doğal ve tarihsel özelliklerinden do- layõ koruma altõna alõnan alan. 7/ Japon lirik dramõ... Önemli tarihsel olgu. 8/ Naylondan yapõlmõş olta ipi... Satrançta bir taş. 9/ Bir gõda maddesi... Açõk sarõ renk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ş I L L I K T A I R A Ş E L E K R M Ç I M A İ F A O K E L İ K I K T A N A L N A K U T H U T A M İ R S A L I R A K S O M A A K A D E M İ K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SATILIK YAZLIK Sakarya-Kocaali’de, deniz kenarında, havuzlu, tenis kortlu sitede, sahibinden satılık eşyalı tripleks villa. TEL: 0533 259 54 29
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle