22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr Honduras krizinin ABD’nin arabuluculuk girişimiyle çözüleceğini beklemek çok fazla iyimserlik olurdu Latin Amerika ipleri eline almalõ MARK WEISBROT ABD Dõşişleri Bakanõ Hillary Clinton’õn, Honduras Devlet Başkanõ Mel Zelaya’nõn bir aydan daha fazla süre önce askeri bir darbeyle devrilmesiyle başlayan krizi çözmek için giriştiği arabuluculuk çabasõ başarõsõz oldu. Artõk Latin Amerika devletlerinin kendi özgün rollerini oynamasõnõn vakti geldi de geçti bile. Amerika Devletleri Örgütü (ADÖ), Zelaya’nõn makamõna “derhal ve kayıtsız şartsız dönmesi” yönünde oybirliğiyle manda kararõ almasõ için gereken adõmlarõ atmalõlar. Bu ise Obama yönetiminin yardõmõ olsun veya olmasõn gerçekleşebilir. Bölgedeki son iki siyasi krizin Washington’õn herhangi belirgin bir katkõsõ olmadan çözüldüğünü not etmek önemli. İlki, geçen yõl mart ayõnda Kolombiya’nõn FARC gerillalarõnõ hedef aldõğõ bir operasyonda Ekvador topraklarõnõ bombalayõp işgal etmesiyle başladõ. Latin Amerika, Ekvador’un egemenliğinin ihlal edilmesini kõnayarak birleşik bir tavõr aldõ. Kriz, 7 Mart’ta yapõlan Rio Grubu toplantõsõnda Kolombiya Devlet Başkanõ Alvaro Uribe’nin özür dileyip herhangi bir ülkenin egemenliğini ihlal etmeyeceği taahhüdünde bulunmasõyla çözüldü. Geçen yaz, Bolivya Devlet Başkanõ Evo Morales’e muhalefet eden sağ kanat, iç savaşõ hortlatacak bir dizi şiddetli eyleme girişti. Güney Amerika Uluslarõ Birliği (UNASUR) devlet başkanlarõ Santiago’da bir araya geldi ve oybirliğiyle Morales hükümetine desteklerini bildirdi. Bu birleşik bölgesel karşõlõk ve sonrasõnda UNASUR’un, sağ kanadõn uyguladõğõ şiddete karşõ başlattõğõ soruşturmalar, Bolivya sağõnõn isyan umudunun söndürülmesine yardõmcõ oldu. Washington’daki çıkar hesapları Honduras krizinin Hillary Clinton’õn başlattõğõ arabuluculuk girişimiyle çözüleceğini ummak çok fazla iyimserlik olurdu. ABD’nin, bölgenin geri kalanõnõn isteyip ihtiyaç duyduklarõyla çelişen çok fazla çõkarõ var. Birincisi, Honduras’taki ABD askeri üssü var ki bu Orta Amerika’daki tek örnek. Zelaya’nõn yürürlüğe koymak istediği anayasa reformu, seçmenlerin topraklarõnda yabancõ askerlerin bulunmasõnõ reddetmesine yol açabilirdi. Her ne kadar siyasi sistem olarak demokrasiyi tercih etse de, demokrasi ile askeri üs arasõnda bir seçim yapõlmasõ gerektiği durumlarda Washington’õn geçmişi iyi değil. Brezilya Dõşişleri Bakanõ Celso Amorim, Clinton’a şikâyetinde arabuluculuk sürecinin ADÖ kararõ çerçevesinde olmasõ gerektiğini, yani Zelaya’nõn dönmesi için herhangi bir şart içeremeyeceğini, özellikle de onu devirenlerle bir koalisyon hükümeti kurmasõnõn istenemeyeceğini belirtti. Bu, Clinton’õn arabuluculuğa atadõğõ Kosta Rika Devlet Başkanõ Oscar Arias’õn öne sürdüğü şartlardan biriydi. Amorim ayrõca darbe hazõrlayõcõlarõnõ ödüllendirici gibi gözükebilecek herhangi bir pazarlõğõn diğer ülkelerde askeri darbe tehditlerini arttõracağõnõ kaydetti. Bu kaygõlar Latin Amerika’nõn tümünün, darbenin geriye itilmesi yönündeki güçlü ve açõk çõkarõnõ sergiliyor. Çünkü başarõsõz olmalarõ durumunda bunun ABD’nin, bölgenin geri kalanõnõn isteyip ihtiyaç duyduklarõyla çelişen çok fazla çõkarõ var. Birincisi, Honduras’ta ABD askeri üssü var ki bu Orta Amerika’daki tek örnek. Zelaya’nõn yürürlüğe koymak istediği anayasa reformu, seçmenlerin topraklarõnda yabancõ askerlerin bulunmasõnõ reddetmesine yol açabilirdi. Her ne kadar siyasi sistem olarak demokrasiyi tercih etse de, demokrasi ile askeri üs arasõnda bir seçim yapõlmasõ gerektiği durumlarda Washington’õn geçmişi iyi değil. DENISE GRADY Yõlda 26 bin ölümle sonuçlanan sağlõk standartlarõna karşõ çõkõyor. Herkes Peştun Azfar’õ istiyor. Kendi hükümeti, Amerikalõ yardõm kuruluşlarõ, Afganistan’daki ebeler, iş arkadaşlarõ, hepsi onun kendileri için çalõşmasõnõ, onlarõ yönlendirmesini, savaşõn parçalarõndan yepyeni bir sağlõk sistemi ortaya çõkarmasõnõ istiyor. 51 yaşõndaki Azfar, elinden geleni yapõyor. Gündüzleri Afganistan’õn Sağlõk Bilimleri Enstitüsü’nü yönetiyor. Geceleri çocuk ve kadõn sağlõğõ konusuna odaklanmõş Johns Hopkins Üniversitesi’nden gönüllü bir grupla çalõşõyor. Ve nasõl olabiliyorsa Afgan Ebeler Derneği’nin başkanõ olarak da hizmet vermeyi başarõyor. Azfar, Kâbil’den ABD’ye yaptõğõ ziyaret sõrasõnda, ABD Kongresi’ndeki“Afganistan’da Ana Sağlığı; Kadın Hayatını Nasıl Kurtarabiliriz?” konulu oturumun yõldõzõ oldu. Afganistan, dünyada hamilelik ve doğum sõrasõnda ölümlerin en fazla yaşandõğõ ikinci ülke. (Bir tek Sierra Leone’nin durumu daha kötü.) Ülkede her yüz bin doğumda, 1600 anne hayatõnõ kaybediyor. Zengin ülkelerde bu rakam 1- 12 arasõnda değişiyor. Tõp dergisi Lancet’in 2005 raporuna göre, kuzeydoğuda uzak bir bölgede bulunan Badakshan’da ise doğum yapan 100 bin anneden 6 bin 507’si yaşamõnõ yitiriyor. Sonuç olarak her yõl toplam 26 bin Afgan kadõn hamilelik veya doğum sõrasõnda ölüyor. Bu ölümlerin başlõca nedenleri kanama ve sezaryenin gerektiği durumlarda sezaryen yapõlamamasõ. Sezaryen gerektiği halde yapõlamadõğõ zaman anne yaşasa bile genellikle bebek hayatõnõ kaybediyor. Lancet raporuna göre, aslõnda ölümlerin yüzde 78’i önlenebilir. Bu iç karartan sonuçlara karşõn, Azfar, Washington’daki dinleyicilerine “Sizinle paylaşmak istediğim bazı başarılar da var” diyor. Kõsa gri saçlõ bu güçlü kadõn çok az gülümseyen biri. Daha yapılacak çok iş var Azfar, son zamanlarda ülkedeki ebelerin, eğitimin, “eğitimli yardımcıların/ebelerin” desteği ile doğum yapan kadõnlarõn sayõsõnõn hatõrõ sayõlõr ölçüde arttõğõnõ gösteren istatistiklerin üstünden geçiyor. ABD, Dünya Bankasõ, Avrupa Komisyonu, UNICEF ve diğer bağõşçõlar durumun iyileşmesi için Afganistan Sağlõk Bakanlõğõ’na yardõmda bulunmuşlar. Ama daha gidilecek çok yol var. Afganistan’da kadõnlarõn çoğu, yüzde 80’i hâlâ uzman olmayanlarõn yardõmõyla doğum yapõyor ve yalnõzca üçte biri hamilelik sõrasõnda herhangi bir tõbbi destek alõyor. Afganistan’õn sorunlarõ birçok yoksul ülkeninkini de ayna gibi yansõtõyor; personel, malzeme eksikliği, özellikle uzak ve yõlõn altõ ayõ karla kaplõ dağlõk bölgelerden klinik ve hastanelere ulaşõm sorunu. Daha derin sorunlarõn kültürel bir boyutu var, kadõnõn aşağõ sayõlan konumu ve doğum sõrasõnda ölümlerin kaçõnõlmaz olduğunu kabul eden yanlõş algõ, kadõnõn hayatta hissesine düşen bölüm. Washington’daki konuşmasõ sõrasõnda Azfar, Mõsõrlõ doktor ve kadõn sağlõğõ savunucusu Dr. Mahmud Fathalla’dan alõntõ yapõyor: “Kadınlar bizim tedavi edemediğimiz hastalıklar yüzünden ölmüyorlar. Toplumlarımız hâlâ onların hayatlarının kurtarılmaya değer olup olmadığına karar veremediği için ölüyorlar.” Azfar haftada 7 gün, günde 12 saat çalõşõyor. İşi nedeniyle kaçõrdõğõ düğünler ve aile toplantõlarõ yüzünden yakõnlarõnõ usandõrmõş. Konuşmasõndan sonra kendisiyle yapõlan mülakatta “Çocuklarım mutlu değil” diyor. 10 çocuğunu da yardımsız doğurdu Azfar, Kâbil’e bir saatlik mesafedeki bir köyde büyümüş. “O zamanlar kızlar her yerde okula giderdi” diyor. “Taliban’dan önce kadın hakları Batı ülkelerindeki gibiydi. Kadınların oy verme hakkı vardı.” Annesinin on çocuğu varmõş. İkisi ölmüş. Hep kapalõ bir kapõnõn ardõnda tek başõna yapmõş doğumlarõnõ. Azfar, 9 yaşõndayken kapõnõn dõşõnda bekler, yeni doğmuş bebeği alõr yõkar, kundaklarmõş. Ebelik eğitimi almaya başladõğõ 16 yaşõna kadar doğum görmemiş. Annesinin ne kadar cesur bir kadõn olduğunu ancak o zaman anlamõş. Azfar, üç yõllõk sõkõ bir programõ sõnõfõn birincisi olarak tamamlamõş. “Ebelik ülkemde çok saygın bir meslekti. Ama onyıllardır süren savaş ebelik mesleğine çok zarar verdi. Profesyoneller ülkeden kaçtı.” “Bir gün Kâbil’e tam 100 roket atıldı” diyor Azfar. O ve doktor olan kocasõ dört çocuklarõnõ da alõp 1992’den 2003’e kadar yaşadõklarõ Pakistan’a taşõnmõşlar. Orada beşinci çocuğunu dünyaya getirmiş. Afganistan’a geri dönene kadar geçen sürede ebelik kurumunun harap olduğunu anlatõyor. Profesyonellerin yetiştiği her tür okulda, notlarõ iyi olan çocuklarõn yerine siyasi bağlantõlarõ olanlar yerleştirilmiş. Geride bõrakõlmõş ebeler sürekli bir eğitimden mahrum kalmõşlar. “Bir savaş kültürü hüküm sürüyordu” diyor Azfar. “Doğuma gelen bir anneye, tıbbi müdaheleye layık olan veya buna gereksinimi olan biriymiş gibi davranılmıyordu. Hiçbir duygusal destek verilmiyordu.” Ebelik mesleğinde yaklaşõm önemlidir. Ebeler ve diğer sağlõk çalõşanlarõ kayõtsõz veya saygõsõz davrandõklarõnda kadõnlar kliniklerden uzak duruyorlar ve acilen gereksinim duyduklarõ yardõmdan mahrum oluyorlar. Azfar, yaklaşõmõ değiştirmenin ne kadar güç olduğunu biliyor. Ama õsrarla, meslek içi eğitim ve mesleğe başlamak için öğrencilerin geçmek zorunda olduklarõ sõnavlar yoluyla ilerleme sağlanabileceğini söylüyor. Bu konular Afganistan’da 2004’te müfredata alõnmõş. Azfar gelişmeye dair işaretler gördüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bu mesleğin yeniden inşasına başlayalı sadece beş yıl oldu. Bu ebeler, hepsi birer şampiyon. Hepsini çok seviyorum. Onlar benim kalbim.” İngilizceden çeviren: Çimen Turunç Baturalp (International Herald Tribune, 30 Temmuz 2009) sonuçlarõna katlanmak zorunda kalacaklar. Washington’da ise tam tersine arapsaçõna dönmüş çelişik çõkarlar yumağõ var: Clinton’a yakõn olan ve darbeci hükümetin stratejisine liderlik eden Lanny Davis ve Bennett Ratcliff gibi güçlü lobiciler, açõkça darbeyi destekleyen Kongre üyeleri dahil Cumhuriyetçi Parti, sağõ ve Zelaya’yõ Venezüella Devlet Başkanõ Hugo Chavez ve diğer solcu hükümetlerle işbirliği nedeniyle tehdit olarak gören; Kongre, Dõşişleri Bakanlõğõ ve Beyaz Saray’daki, her iki partiden Soğuk Savaşçõlar... Washington’õn darbeye karşõ böyle karõşõk sinyaller vermesine şaşmamalõ. Beyaz Saray’õn ilk açõklamasõnda darbeye eleştiri bile getirilmedi. Dõşişleri Bakanlõğõ ise hâlâ olayõ resmen darbe olarak nitelendirmiyor. Clinton da tekrar tekrar Honduras’ta demokratik düzenin yeniden tesisinin Zelaya’nõn görevine iade edilmesiyle olacağõnõ söylemekten imtina etti. Bunun kayõtsõz şartsõz olmasõ gerekliliği bir yana, ABD yönetiminin mali yardõmõ kesme tehdidinde bulunmasõ üç haftayõ buldu ve Washington halen büyükelçisini görevde tutan tek ülke. Latin Amerika, Honduras’ta demokrasiyi yeniden tesis amacõyla seçkinleri üzerindeki etkisini kullanmasõ için Washington’a bir şans verdi. Ama bu işe yaramadõ. Şimdi sõra Latin Amerika’nõn dizginleri eline almasõnda. Washington’õn onlarõ takip edeceğini umalõm. İngilizceden çeviren: Engin Esen (Guardian, İngiltere, 30 Temmuz 2009) Afganistan’da hayat kurtarmaya çalışan bir ebenin mücadelesi Afgan ebe Azfar, Mõsõrlõ doktor Fathalla’dan alõntõ yapõyor: “Kadõnlar tedavi edemediğimiz hastalõklar yüzünden ölmüyorlar. Toplumlarõmõz hâlâ onlarõn hayatlarõnõn kurtarõlmaya değer olup olmadõğõna karar veremediği için ölüyorlar.” Dünyada hamilelik ve doğum sõrasõnda ölümlerin en fazla yaşandõğõ ikinci ülke olan Afganistan’da her yüz bin doğumda 1600 anne hayatõnõ kaybediyor. Zengin ülkelerde bu rakam 1-12 arasõnda değişiyor. DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Elektronik Birader Evimizde! George Orwell’in 1948’de, 1984 için öngör- düğü insanlığın üzerine çökmesi beklenen tota- liter kâbusu betimleyen ünlü romanı ‘Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ adını taşıyor. Ne var ki Orwell’in çoğunca kehanet olarak görülen romanında söy- ledikleri tam olarak gerçekleştiği söylenemese de günümüzde, özellikle şimdiden etiyle kemiğiyle gerçeğe dönüşmüş görünüyor. Daha çok gizli servisler tarafından kullanılan ca- sus bilgisayarlar, çeşitli telefon dinleme ve izle- me teknikleri, elektronik iletişimin baş döndürü- cü gelişmesiyle yaşamın her alanını kapsayacak ölçüde yayılıyor, yasal kılıflara sokularak salt resmi kuruluşlar tarafından değil özel kişiler ta- rafından da fütursuzca insanların özel yaşamla- rına girilerek, elde edilen kişisel verilerin, sahip- lerinden habersiz, diledikleri amaca yönelik olmak üzere kullanılması sağlanıyor. Bireyin özel yaşa- mını koruyan yasalara karşın dinleme ve izleme- ler, hukuken kanıt sayılmasa da yandaş basına sız- dırılarak insanlara gözdağı verilmesinde, yöneti- me karşı çıkanların sindirilmesinde, dahası yalancı tanıklığa zorlanmasında kullanıldıkları da kimse için sır değil. Bireylerin özel yaşamlarıyla ilgili verile- rin yasadışı ya da yasal kılıflı olarak gizlice din- lenmesiyle elde edilen verilerin zamanı geldiğin- de kullanılmak üzere kayıt altına alınması, arşiv- lenmesi günümüzde o denli yaygınlaşmıştır ki, ge- leneksel olarak kimsenin kimseyi dinlemediği ülkemizde herkesin herkesi ‘dinlediği’ aşaması- na gelinmiştir. Sayın İlhan Selçuk Cumhuri- yet’teki köşesinde işin özünü yeterli açıklıkla or- taya koymaktadır. (31 Temmuz 09): “F polisi bü- tün bu işlerde gizil açık AKP’nin emrinde... Her- kes korkuyor... Korku devleti olduk... Teknolojik olanaklar da F polisi marifetiyle devreye sokulu- yor....... Ergenekon davasında yüz binlerce say- fa kişilerin özel telefon görüşmeleriyle dolup ta- şıyor... Peki, devlet adına bu işleri kimler yapıyor? Günün sorusu bu... Poliste gizli bir kadro mu oluştu?.. Dünya ça- pında örgütlenen Feto’nun Türkiye’deki teşkilatı mı bu işleri çeviriyor?” diye sormadan da ede- miyor. Gerçek şu ki, yüz binlerce sayfalık özel haber- leşme verileri, yönetimin amaçlarına uygun ola- rak yorumlanıyor, kopyalanıyor, şantaj ve tehdit- le insanlar yalancı tanıklığa zorlanması için bas- kı aracı olarak kullanılıyor, yasadışı yöntemlerle el- de edilen veriler, hukuken kanıt sayılmasa da, ya- sal kılıf giydirilerek kamuoyunu etkilemek için yan- daş medyaya servis edilmesinin yanı sıra dava dosyalarında da boy gösteriyor. Bütün bunlar kim- senin saklısı değil. Bireylerin sözde yasal güvence altında olan özel yaşamlarına saldırılar salt bu sayıp dökülenlerle sınırlı değil. ‘Büyük Birader’ yeni yöntemlerle çok yakın bir gelecekte bireylerin özel yaşamla- rını ve haberleşme özgürlüğünü son ve öldürücü darbeyle tarihe gömmenin hazırlığında. Fran- sa’da yıl sonunda ulusal meclise gelecek bir ya- sa tasarısı dinlenme ve izlenmeye son noktayı koy- mayı hedefliyor. Dinlenme ve izlenmenin onca güncel olduğu ülkemizde Fransa’da en ciddi ga- zetelerde manşet ve başyazılara konu olan bu ge- lişmelerden medyamızın habersiz olmasını, kuş- kusuz, yadırgımamak elde değil. Ciddi Le Monde gazetesi manşetten verdiği kapsamlı haber ve konuyla ilgili ‘Elektronik Bira- der’ adıyla kaleme alınan başyazısında (25 Tem- muz 09) “Bu yıl sonunda mecliste tartışılmaya baş- lanması beklenen ve polise organize suçların önlenmesinde bireylerin ve kamunun, internet ka- feler dahil bilgisayarlarındaki haberleşme verileri- ni, yargıç denetiminde gizlice izleme, toplama, ka- yıt altına alma ve ilgili birimlere aktarma yetkisi ve- recek yasa tasarısı”, bu tasarıyla Fransızlar özel yaşamlarına girilmesinin sınırları konusunda uya- rılmış bulunuyor: “Büyük Birader burada, çok ya- kınımızda” denilerek eleştirilmektedir. Eleştiriler kuşkusuz salt bunlarla sınırlı değil. Ulu- sal Haberleşme ve Özgürlükler Komisyonu (CNIL) bu konuda güvence talep ederken, tasarı şimdi- den şiddetli eleştirilerin hedefi halindedir. Tasa- rının özel yaşam ve haberleşme özgürlüğü ko- nusunda son derece duyarlı olan Fransız halkı ta- rafından büyük bir dirençle karşılanacağından kuş- ku yok. Korkumuz, Fransa’nın ardından benzer ya- saların bu konulara hevesli AKP yönetimi tara- fından benimsenmesi ve hayata geçirilmesi. Bi- reysel bilgisayarlara girilmesi, daha önce de be- lirtildiği gibi haberleşme özgürlüğünün sonunu ge- tireceğinden kuşku yok. Ama yine de insanlar öz- gürce haberleşmenin yolunu bulacak, gerekirse Kızılderililerin dumanla haberleşmeleri, özel ulak- la haberleşme gibi daha güvenli yöntemler ara- cılığıyla ya da yine teknolojinin yardımıyla özgür- ce ve güvenle haberleşmenin yolunu bulacaklardır. TC YERKÖY İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2008/629 TAL Bir borçtan dolayõ hacizli ve aşağõda cins, miktar ve değerleri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõş olup: Birinci artõrmanõn 20.08.2009 GÜNÜ SAAT 14.00- 14.10’da BÖLGE TRAFİK AMİRLİĞİ, YERKÖY’de yapõlacağõ ve o gün kõymetlerinin % 60’õna istekli bu- lunmadõğõ takdirde 25.08.2009 günü aynõ yer ve saatte 2. artõrmanõn yapõlarak satõlacağõ; şu kadar ki, artõrma bedelinin malõn tahmin edilen değerinin %40’õnõ bul- masõnõn ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan ala- caklarõn toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka paraya çevirme ve paylarõn paylaştõrma giderlerini geç- mesinin şart olduğu; mahcuzun satõş bedeli üzerinden KDV’nin alõcõya ait olacağõ ve satõş şartnamesinin icra dosyasõnda görülebileceği; gideri verildiği takdirde şart- namenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numara- sõyla dairemize başvurmalarõ ilan olunur. 20.07.2009 Takdir Edilen Değeri Lira Krş.: 45.000,00 YTL Adedi: 1 Adet Cinsi Niteliği ve Önemli Özellikleri: 06 BE 6393 PLAKA SAYILI, MARKASI ERKUNT MODELİ 2007, CİNSİ TRAKTÖR, TİPİ NİMET 70 T 4WD, KABİNLİ, KIRMIZI, MOTOR NO: D681470U060853N, ŞASİ NO: E500497, NET AĞIR- LIĞI 3230, MOTOR GÜCÜ 68, SİNDİRİM HACMİ 3300, ARAÇTA GÖRÜNÜRDE HERHANGİ BİR KI- RIK DÖKÜK YOK (İİK m.114/1,114/3) Basõn: 42736 Zelaya Peştun Azfar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle