Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
“Komotini, Komotini...”
Görevli, Gümülcine’yi biliyordu ama Yunanca
adını söylememi istiyordu.
Gümülcine’de güzel bir gün geçirdikten sonra
Serez’e doğru yola çıktım. Yol boyu pek çok köy
Anadolu’daki yerleşim birimlerinin adını taşıyor-
du ama, başına “nea” eklenmişti.
Nea Zihni, Nea Bafra...
Makedonya’da, Manastır kentini, Atatürk’ün
okuduğu okulu görmek isterseniz, Manastır’ı bu-
lamazsınız. Çünkü bugünkü adı Bitola. Bitola’ya
giderken yolda dağ eteğinde güzel bir kent gö-
rürsünüz, adı Tetova’dır. Tetova’nın eski adını söy-
lersek, sanıyorum pek çok kişi “aaa” diyecektir:
Kalkandelen.
Orta Asya’nın iki “Mekke”sinden biri olarak ka-
bul edilen Buhara’nın en uzun caddesine girdiniz,
ilerlemeye başladınız. Adı, Burhanettin Nakşi-
bendi’dir. Uzun caddede devam edersiniz, bir sü-
re sonra cadde aynıdır, adı değişmiştir:
Karl Marks.
Özbekistan yöneticileri 1991 sonrası bağımsız
olmanın ardından cadde adlarını değiştirirken en
uzun caddenin yarısını eski adda bırakmış, yarı-
sını yenilemişler.
Kırgızistan ise başkentin adını değiştirdi. Sov-
yet döneminde Rus general Frunze’nin adını ta-
şıyan başkent 1991’de Bişkek oldu. Bişkek,
Türklerin meşhur yemeği keşkeği karıştırmak
için kullanılan büyük kepçeye verilen ad.
Yazıyı yer adlarına boğmayalım.
Ağustos ayının başlıca konularından biri olan
Türkiye’deki yer adlarının kökenleriyle ilgili tartış-
maları izlerken aklıma gezi anılarım geldi. Gittiğim
her kıtada yer adlarının kökenlerine, anlamlarına
ayrıca eğildiğim için bir anda yüzlerce yer geldi
gözlerimin önüne.
Uygarlıkların beşiği, köprüsü, merkezi, kapısı
Anadolu’da böyle bir tartışma başlarsa sanırım kö-
kün en dibini bulmak olanaksızdır.
Özgen Acar’ın alanına girmek haddim değil
ama, Anadolu bugüne dek bilinen 40’a yakın uy-
garlık görmüş. 3 binden fazla bilinen antik kente
sahip. Antik nokta sayısı 50 bini bulur. Antik alan-
ların toplamı, Yunanistan’ın toplam yüzölçümün-
den fazla.
Anadolu derken elbette şu anda ikamette ol-
duğum Trakya da dahil. Nasıl ayrılır ki! Ortada Bo-
ğaz var. İnsanın boğazı vücudunu ayırır mı, bir-
leştirir mi? Elbette birleştirir.
Böylesine derin kültüre sahip olan yaşadığımız
topraklarda elbette yer adlarının farklı kökleri, dil-
leri olacak.
Nasıl ki bir bayrak yarışında bayrağı son alan at-
let öncekilerin doğal bir devamı olarak koşuyu sür-
dürüyorsa, uygarlık yarışı da öyle. Bayrağı elinde
tutan, öncekileri içine sindirebilmişse o bayrağın
gücüne sahiptir.
Atatürk şu sözü yukarıdaki anlatımımızın para-
lelinde söylemişti:
Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.
Atatürk bu nedenle, Kurtuluş Savaşı’nın ardın-
dan o zor ve maddi bakımdan sıkıntılı günlerde ilk
uçağı Alacahöyük çevresindeki Hitit kalıntılarının
hava fotoğraflarının çekimi için havalandırtmıştı.
Anadolu’daki bütün kültürleri içselleştirdiğimiz
gün, biz de o kültürler kadar zengin olacağız.
B-elli yaşlara girişimi kutlayan pek çok mektup
ve telgraf aldım. Mektupların çoğunda kutlama-
ların kızımın şiirine dönük olması, beni ayrıca se-
vindirdi.
Tek tek teşekkür mektubu yazmam olanaksız-
dı. Açık teşekkürü kabul etmelerini dilerim.
Kutlamalarımızı özgürce yapacağımız günlere...
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
öylesine büyük, devlete yeni bir nizam getirecek açı-
lımlar tasarlıyor ki, bunların gizli kalmasında sayısız
yararlar görüyor.
Gizlilik, bilinmezlik içeren bu süreçte açılımı des-
tekleyenler sakınılması gereken öğelere değinmedi-
ler veya neler yapılmasını önermediler.
Hükümet adeta seyirci; tribünlere çıkmış maç iz-
liyor.
Günlerden bir gün açılım masalı gerçeğe dönüş-
tü.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 30
Ağustos mesajında üniter devlet yapısına dokunu-
lamayacağını açıklayınca... açılımın koşullarını sıra-
layınca...
Orgeneral Başbuğ’dan sonra Başbakan’ın da di-
li çözüldü.
Nihayet ve nihayet RTE de “üniter devletin tartışı-
lamayacağını, bu konu üzerinde kimsenin spekülas-
yon yapamayacağını” söyleyiverdi.
Otuz günden fazla beklemeden, Genelkurmay
Başkanı’ndan önce üniter devlete dokunulamaya-
cağını söylemesi beklenen Başbakan’dı konuşan...
Oysa, TC Başbakanı olmakla sürekli övünen
RTE’nin açılım üzerinde tartışmalar başlar başlamaz
üniter devlet yapısına kimsenin dokunamayacağını
resmen açıklaması gerekmez miydi?
Çankaya’daki biraderi ile kederde, kıvançta, hemen
her alanda aynı safta bulunan RTE; kaygılarını ya-
tıştırmak için buluştuğu şehit aileleri huzurunda -Or-
general Başbuğ’un peşi sıra- üniter devlete doku-
nulmayacağını söyledi.
Hâlâ ne olduğu bilinmeyen açılımı özetledi: “Tek mil-
let, tek bayrak, tek devlet, tek vatannn” dedi ama; so-
nuna “ve... tek lider RT Erdoğannnn!”ı eklemedi.
Çankaya’daki ile RTE, bir ağızdan “Bize güvenin,
bize inanın” diyorlar.
Elbette devletin bir numarasına ve başbakanına gü-
venmek ve inanmak gereklidir, zorunludur.
Lakin sorun da bu ya! Toplumun büyük kesimi inan-
makta ve güvenmekte zorlanıyor.
Çankaya’daki, “Bugünlerde kafa karıştıran şeyler
görüyor, okuyorsunuz” diye sesleniyor şehit aileleri-
ne..
AKP’li devlet başkanına göre, kafayı karıştıran kim-
lerdir?
İçeriği açıklanmayan ve gidişata göre açılımın
demokratikleşmeden uzak, ayrışmaya ve bölünme-
ye doğru yöneldiğine inanan muhalefet partileriyle ay-
nı görüşte olan ama yandaş yalaka olmayan yazar-
lar çizerler mi?
Güvenmek ve inanmak? Devletin son zamanlara
kadar saygı gören kimi kurumlarını AKP’lileştiren hü-
kümete ve başkanına nasıl güvenilecek, söylemleri-
ne nasıl inanılacak?
Bu iktidar gelene kadar örneğin Dışişleri Bakanlı-
ğı hiçbir iktidarın iç politika borazanı olmadı. Ama bu-
gün?
CHP lideri Baykal son basın toplantısında hükü-
metin açılım girişimiyle ABD’de hazırlanan kimi ra-
porların örtüştüğüne değindi.
Bu raporları hazırlayan Atlantik Council’in düzen-
lediği toplantılara kimi Türklerin de katıldığını söyle-
di.
Dışişleri Bakanlığı, Baykal gibi ömrü devlete say-
gıyla geçen bir lideri sorumluluğa davet eden yazılı
bir açıklama yaptı.
Büyükelçilik bekleyen yalaka hangi kalemden çık-
tı ise bu açıklama... Dışişleri Bakanlığı’nı AKP lehine
taraf haline dönüştürüyor.
Onur Öymen’in medyada yer almayan karşı açık-
lamasında dediği gibi; “Hükümet Dışişleri’nin arkasına
saklanıyor” ama gerçekte Dışişleri Bakanlığı boyunu
aşan bir partizan kimlik kazanıyor.
Şu hazin tabloya bakınız: AB Dönem Başkanı İs-
veç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Orgeneral Baş-
buğ’un üniter devlet söylemine arka çıkıyor: “Katılı-
yorum ve kimsenin bunu sorguladığını sanmıyorum.
Avrupa için önemli olan Türkiye’nin bütünlüğü ve is-
tikrarıdır” diyor.
RTE, zorunlu olarak üniter devletten söz ediyor ama
Orgeneral Başbuğ’un sıraladığı açılımın koşullarına
katıldığını söyleyemiyor.
İsveç Batı’nın sesi. Ama bizimkiler için Doğu’dan
gelen ses daha önemli.
PKK’yle iç içe, Türkiye’ye karşı türlü oyunları bili-
nen şimdilerde Irak’ta Devlet Başkanı, aşiret reisi Ta-
labani’nin... “terör örgütüne silahı bırakması çağrısı
ve... -Çankaya’daki gibi- açılım fırsatının kaçırılma-
masını isteyen demeci” baş köşelerde saygı görüyor.
Başbakan’ın üniter devleti tartışma dışında tuttu-
ğunu öğrenebildik... Açılım nihayet 35 günde bir par-
mak ilerledi ya... bugünlere de şükür!
[email protected]
İstanbul B 29
Edirne B 33
Kocaeli B 32
Çanakkale B 30
İzmir B 34
Manisa B 36
Aydın B 35
Denizli B 35
Zonguldak B 25
Sinop B 25
Samsun PB 26
Trabzon PB 26
Giresun PB 27
Ankara B 30
Eskişehir B 30
Konya B 27
Sıvas B 28
Antalya B 37
Adana PB 35
Mersin B 33
Diyarbakır B 36
Şanlıurfa B 37
Mardin B 34
Siirt B 35
Hakkâri PB 26
Van PB 24
Kars PB 22
Oslo Y 19
Helsinki Y 19
Stockholm Y 24
Londra Y 19
Amsterdam Y 19
Brüksel Y 19
Paris PB 23
Bonn Y 23
Münih Y 27
Berlin Y 29
Budapeşte B 35
Madrid PB 37
Viyana Y 29
Belgrad B 31
Sofya B 30
Roma Y 28
Atina B 30
Zürih Y 24
Moskova Y 23
Aşkabat B 29
Astana B 21
Taşkent B 36
Bakû B 24
Bişkek B 31
Tiflis Y 33
Kahire B 31
Şam B 34
Ülkemizin kuzeydo-
ğu kesimleri parçalı
ve çok bulutlu, Ağrı
ve Iğdır çevreleri sa-
ğanak ve gök gürü-
lütülü sağanak ya-
ğışlı, diğer yerler az
bulutlu ve açık ge-
çecek. Hava sıcaklı-
ğı iç ve dou bölge-
lerimizde 1-3 derece
artacak.
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2009 CUMA
8 HABERLERİN DEVAMI
AKP’liler yakınlarda yitirdiğimiz Türkan
Saylan’ın ölüsünden ve adından ölesiye
korkuyorlar.
Türkan Hanım yıllarca savaştığı aman-
sız hastalığın en son aşamasındayken de,
kendilerine biat etmiş olan kimi kişiler ara-
cılığıyla, onun evini aramışlar, başkanlığını
yaptığı vakfın merkez binasını basarak,
burs alan öğrencileri, sanki teröristmiş-
lercesine fişlemişlerdi.
Böylece hem onların sureti, hem de Er-
genekon soruşturmasının gerçek mahiyeti
gün yüzüne çıkmıştı.
Türkan Hoca hasta yatağında o vakur ve
soğukkanlı tavrıyla bir kez daha ülkesine pa-
ha biçilmez bir hizmet sunmuştu.
AKP iktidarının Türkan Saylan korkusu ve
nefreti hâlâ sürüyor. Son olarak Hoca’nın
adının yıllarca emek verdiği İstanbul Lepra
(Cüzam) Hastanesi’ne verilmesi, İl Genel
Meclisi Çevre ve Sağlık Komisyonu’nun
AKP’li üyelerinin oylarıyla reddedildi.
Böylelikle Türkan Hoca ölümünden son-
ra da, maskeleri düşürme faaliyetini sür-
dürerek, kendilerine “Ak” diyerek aklana-
caklarını sananların zamirini ortaya koyu-
verdi.
Aslında, bu Türkan Saylan’ın üstlenmek
istediği bir misyon değildi. O siyasi gergin-
likler ve hesaplaşmaların ötesinde, gençlerin
aydınlanma, insanlarımızın çağdaş yaşam
özlemlerinin desteklenme mücadelesini si-
yasi gerginlik yaratacak davranışlardan ka-
çınarak sürdürmeye çalışmıştı.
AKP’lileri çileden çıkaran da bu olmuştu.
Yoksa Türkan Hanım bütün yaşamını yal-
nızca cüzam ile mücadeleye vermiş olsay-
dı, ona karşı bu kadar tepkili olmazlar, hat-
ta değerler sıralamasında doktorun yerini
üfürükçü ve muskacıdan daha aşağı yer-
leştiren bu insanlar sureti haktan görünmek
için, hastaların iyileşmesinde, takdiri ilahi-
den başka hiçbir etken olmadığına inan-
malarına karşın, Hoca’nın adının Cüzam
Hastanesi’ne verilmesine karşı da çıkmaz-
lardı.
Ama cüzam ile savaşta ön sırada yer alan
bir kadın hoca doktorun, yalnız onunla ye-
tinmeyip, aynı zamanda, insanların kafala-
rını aydınlatma, çağdaş yaşamı destekleme
savaşına girişmesi, onların kabul edeme-
yeceği bir küstahlık ve düşmanlıktı...
Çünkü onlar aydınlığın ve umudun düş-
manlarıydılar ve de bu yöndeki her girişimi
kendi varlıklarına indirilmek istenen bir dar-
be olarak görmekteydiler.
Doğrusu ya haksız da değillerdi. Aydın-
lanma, onların arzuladıkları izbeyi ortadan
kaldıracak, eğitim ile gelişmiş kafalar, ka-
ranlığı ve onun hoyrat diktasını yerle bir ede-
ceklerdi.
Bu yüzdendir ki, kızlar evde oturmalı, er-
kekler ise hurafe eğitimiyle eciş büçüşleş-
tirilmeliydiler.
Buna karşı olan her davranış en acıma-
sız biçimde bastırılıp, sindirilmeliydi.
AKP iktidarı döneminde, Türkan Saylan’ın
başında bulunduğu ÇYDD’den burs alan
gençlerin terörist gibi fişlenmeleri de işte bu
amaca yönelik bir girişimdi.
AKP’li iki belediyesinin (Eyüp ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi) eşgüdümü eylem-
leriyle, yasal kısvesi altında barbarca bir sal-
dırı sonucunda Kemer Koleji’ni yerle bir et-
meleri de, AKP’nin bu okul ve aydınlanma
düşmanlığının bir başka tezahürüdür.
Kuşkusuz, olayda rol oynayan yalnızca bu
saik değildir, düzeyli ve ilkeli bir muhalefe-
ti sürdüren, Vatan gazetesi ve yöneticileri-
ne gözdağı vermek, onları cezalandırmak is-
teği de amaçlar arasındadır.
Eyüp Belediyesi ile kâr amacı gütmeyen
bu okulu yönetmekte olan vakıf arasında-
ki hukuki ihtilaf ne olursa olsun, yıkım, ya-
sadışı olduğu biline biline gerçekleştirilmiştir.
Bunun en güzel kanıtı da, kendilerine içe-
rideki eşyaları toplamak için süre verilme-
sini isteyen vakıf yöneticilerine, “veremeyiz,
verirsek, yürütmeyi durdurma kararı alırsınız”
denmiş olmasıdır.
Nitekim okul yıkımının hemen ertesinde
yargı yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Ama çok da geç kalınmıştır.
Zaten AKP’nin klasik taktiği de budur, gi-
rişimleri durdurulana kadar, elden geldiğince,
onarılması mümkün olmayan yıkımı her
alanda gerçekleştirmek ve geri dönülmez bir
durum yaratmak. Ama vadeleri dolmadan
bunu başaramayacaklar.
[email protected]
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Yalnız Cüzam İle
Savaşmış Olsaydı...
Çiğiltepe’de Zafer Haftasõ törenine katõlan Orgeneral Başbuğ önemli mesajlar verdi
‘Hepimiz kardeşiz’
BAHADIR SELİM DİLEK
AFYONKARAHİSAR -
Hükümetin Kürt açõlõmõna iliş-
kin tartõşmalar sürerken Genel-
kurmay Başkanõ Orgeneral İlker
Başbuğ, Kurtuluş Savaşõ sõra-
sõnda verilen şehitleri örnek gös-
terip, “Hepimiz kardeşiz, bunu
bozmak isteyenlere imkân
sağlamamalıyız” dedi.
Başbuğ, Kara Kuvvetleri Ko-
mutanõ Orgeneral Işık Koşa-
ner, Deniz Kuvvetleri Komu-
tanõ Oramiral Eşref Uğur Yi-
ğit, Hava Kuvvetleri Komuta-
nõ Orgeneral Hasan Aksay ve
Jandarma Genel Komutanõ Or-
general Atila Işık ile birlikte
dün Zafer Haftasõ kutlamalarõ
çerçevesinde, 26 Ağustos
1922’de Büyük Taarruz’un baş-
ladõğõ Afyonkarahisar’a geldi.
İlk olarak Çiğiltepe Şehitli-
ği’ni ziyaret eden Başbuğ, bu-
rada önemli mesajlar verdi.
Başbuğ’u şehitliğe gelişinde,
Kulp ve Lice’den törenler için
Afyonkarahisar’õ ziyaret eden
bir grup öğrenci ellerinde Türk
bayraklarõ ile karşõladõ. Bir sü-
re öğrencilerle sohbet eden
Başbuğ, “Milletimizin bütün
insanları burada omuz omu-
za şehitler, gaziler verdik.
Bugünlerimizi onlara borç-
luyuz. Bunları hiç unutmayın.
Edirne’den Hakkâri’ye kadar
bütün insanlarımız bizim için
aynı. Biz buyuz işte, herhalde
fazla söze gerek yok” dedi.
Başbuğ daha sonra çocukla-
ra “Kulp’un merkezinden mi
geliyorsunuz? İlçenin kuze-
yinde bir dağ var adını biliyor
musunuz” diye sordu, çocuk-
lar dağõn adõnõ bilemeyince de
“Gidince bir bakın” dedi. Şe-
hitliğe çelenk koyan Başbuğ,
Türkiye’nin farklõ illerinden
şehitlerin mezarlarõna da ka-
ranfil koydu. Bu sõrada gazete-
cilere dönerek, şehitlerin mem-
leketlerini tek tek saydõ ve “87
yıl önce şehit olanlar burada
beraberce yatıyorlar. Ne gö-
rüyorsunuz, işte Türkiye bu,
işte kardeşlik bu. Bunu boz-
mak isteyenlere imkân sağ-
lamamalıyız” dedi.
Başbuğ şehitlikten ayrõlõr-
ken, 1922 doğumlu Kadir Yıl-
maz ile bir süre sohbet etti. Ka-
dir Yõlmaz, savaş sõrasõnda an-
nesinin mermileri bebek bez-
lerine sardõğõnõ, cepheden yaralõ
taşõdõklarõnõ anlattõ. Başbuğ da,
bunun üzerine, “Bunları genç-
lere anlatın” dedi.
Bu sõrada Afyonkarahisar
Valisi Haluk İmga’nõn gözle-
rinin dolmasõ dikkat çekti.
Büyük Taarruz’un 87.
yõlõ nedeniyle düzenlenen
törenlerde barõş ve
kardeşlik vurgusu yapan
Orgeneral Başbuğ, “87 yõl
önce şehit olanlar burada
beraberce yatõyorlar. Ne
görüyorsunuz, işte
Türkiye bu, işte kardeşlik
bu” diye konuştu.
Dekan Adem Sözüer, açõlan doçentlik kadrosuna mevcut akademisyenler
yerine Selçuk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cemil Kaya’yõ getirmek istiyor
İstanbul Haber Servisi - İstanbul Üni-
versitesi (İÜ) Rektörü Prof. Dr. Yunus Söy-
let, rektör seçilmesinin ardõndan başlattõ-
ğõ kadrolaşma çalõşmalarõnõ aralõksõz sür-
dürüyor. YÖK üyesi Prof. Dr. İzzet Öz-
genç, İÜ Rektörü Söylet ve eğilim yokla-
malarõnda ikinci sõrada olmasõna karşõn İÜ
Hukuk Fakültesi’ne dekan olarak atanan
Prof. Dr. Adem Sözüer’in fakültede sür-
dürdüğü kadrolaşma, akademisyenler ta-
rafõndan kaygõyla izleniyor. İÜ Hukuk Fa-
kültesi’nde açõlan doçentlik kadrosu için
İÜ’deki öğretim üyeleri yerine, YÖK Baş-
kanvekili Prof. Özgenç’in yakõnõ olduğu
öne sürülen Selçuk Üniversitesi öğretim
üyelerinden Doç. Dr. Cemil Kaya’yõ ge-
tirmek istediği öne sürülüyor.
Yeni Türk Ceza Yasasõ’nõ hazõrlayan eki-
bin içinde yer alan ve İÜ Hukuk Fakülte-
si’nde yapõlan eğilim yoklamasõnda ikinci
sõrada olmasõna karşõn YÖK tarafõndan de-
kan olarak atanan Prof. Dr. Sözüer’in gö-
reve başlamasõnõn hemen ardõndan, İÜ
Hukuk Fakültesi’nde de akademik gele-
neklere aykõrõ uygulamalar başladõ. Yakõn
çevresine İÜ Rektörlüğü için hazõrlandõğõnõ
dile getirdiği öğrenilen Prof. Sözüer’in, bu
amacõnõ gerçekleştirmek için kendisine
yakõn olan diğer üniversitelerde görevli öğ-
retim üyelerini de fakülteye yerleştirmek is-
tediği belirtildi.
İÜ Hukuk Fakültesi’ndeki kadrolaşma ça-
balarõnõn ilk örneğini İÜ Hukuk Fakültesi
İdare Hukuk Anabilim Dalõ’nda sergileyen
Dekan Sözüer, İdare Hukuku Anabilim Da-
lõ için ilan edilen Doçentlik kadrosuna
Selçuk Üniversitesi’nde görevli Doç. Dr.
Cemil Kaya’yõ getirmek istediği belirlen-
di. Diğer dekan adayõ Doç. Dr. İlker Ço-
lak’õn, Sözüer’in oluşturduğu jüriye etiraz
ettiği, ancak itirazõn da İÜ Rektörlüğü ta-
rafõndan değerlendirmeye alõnmadõğõ be-
lirlendi. Prof. Özgenç’in, İÜ Rektörü
Prof. Söylet’e bu atamanõn yapõlmasõ için
“ricacı” olduğu, Sözüer’in de dekan ola-
rak atanmasõnõn “diyetini”, Doç. Dr. Ka-
ya’yõ İÜ kadrosuna alarak ödemek istedi-
ği belirtiliyor.
TRT’den açıklama
TRT Genel Müdürlüğü
dün gazetemizde “İhale
yine Amasyalı şirkete”
başlığıyla yayımlanan ha-
ber üzerine yazılı bir açık-
lama gönderdi:
“5. Kat Makam Odalarõ
Tadilatõ işi için Kamu İhale
Kurumu’na 2009/47055 iha-
le numarasõ ile kayõt yaptõ-
rõlmõş, 28.04.2009 tarihli
yerel gazetelerin ikisinde
(24 SAAT, SONSÖZ) Ba-
sõn İlan Kuru-
mu aracõlõğõ ile
ilan edilmiştir.
Açõk ihale usu-
lü ile ihaleye çõ-
kõlmõş ve yak-
laşõk maliyet
olarak 93.821-
YTL tespit
edilmiştir. İhale
sonunda 66 bin
YTL’ye iş ve-
rilmiş ve tespit
edilen rakam-
dan yaklaşõk 27
bin YTL düşük
maliyet çõkarõlmõştõr. Ha-
berde bahsettiğiniz Ahmet
Demirel isimli yatõrõmcõnõn
TRT yönetimiyle en küçük
bir ilişkisi, yakõnlõğõ yoktur.
Aksini iddia edenler bunu
hemen ispat etmek zorun-
dadõr. TRT yönetimi yõllõk
yaklaşõk 120 ihale yapmõş-
tõr ve ihalelerin hiçbirinde
yakõnlõk, hemşehrilik gibi
gayri hukuki değerlendir-
meler yapmamõştõr. Hiçbir
şikayetin olmadõğõ ve en
düşük fiyat teklifini veren
firmaya işin verildiği bir
ihalede gayri ahlaki olarak
‘hemşehrilik’ bağõnõn aran-
masõ, ‘ihaleye fesat karõş-
tõrmaktõr!’
07.05.2009 tarih ve saat
10.00’da ihalesi yapõlan iş
için 12 firma dosya satõn al-
mõş, 8 firma kapalõ zarf ile
teklifte bulunmuştur. Bu 8
firmadan 3 tanesi İdari Şart-
namede belirlenen kriterle-
ri sağlayamamõştõr. Diğer 5
firmanõn teklif-
leri ise şunlar-
dõr;
Blok Mimar-
lõk Müh. İnş.
Müş. Bilg. Tur.
Mob. San. Ve
Dõş Tic. Ltd.
ŞtL: 78.119,50
TL
Yücel CAN-
POLAT - Can-
dan İnşaat De-
korasyon Tica-
ret Pazarlama:
72.859,89 TL
Hakan ÇAĞLAYAN -
Çağlayan İnşaat Mühen-
dislik: 68.449,00 TL
Osko Yapõ Endüstrisi Sa-
nayi Ve Ticaret Ltd. Şti:
98.292,10 TL
Ahmet DEMİREL:
66.178,00 TL
En düşük teklifi veren
Ahmet Demirel firmasõ ile
11.06.2009 tarihinde söz-
leşme imzalanmõş,
15.06.2009 tarihinde yer
teslimi yapõlarak işe baş-
lanmõştõr.”
ANKARA (Cum-
huriyet Bürosu) - Ge-
nelkurmay Başkanõ
Orgeneral İlker Baş-
buğ’un vereceği 30
Ağustos resepsiyonuna
siyasi parti liderlerin-
den kimlerin katõlaca-
ğõ netleşti. MGK’nin
bildirisindeki Kürt açõ-
lõmõ ile ilgili ifadeleri
eleştirdiği için tavrõ
merak konusu olan
CHP lideri Deniz Bay-
kal’õn geçen yõl oldu-
ğu gibi bu yõl da re-
sepsiyona katõlmayõ
planladõğõ öğrenildi.
MHP Genel Başkanõ
Devlet Bahçeli’nin ise
sabah düzenlenen tö-
renlere katõlacağõ, an-
cak geçen yõl olduğu
gibi bu yõl da resepsi-
yona katõlmama eğili-
minde olduğu öğrenil-
di. Parti yöneticileri,
Bahçeli’nin geçmiş yõl-
larda da kimi zaman
resepsiyonlara katõl-
madõğõnõ, ancak bu-
nun herhangi bir “tavır
koyma” anlamõna gel-
mediği görüşünü dile
getirdiler. Bahçeli en
son 2007’de resepsi-
yona katõlmõştõ. Re-
sepsiyona, DTP’lile-
rin bu yõl da çağrõlõ
olmadõğõ belirtildi.
Muhalefette
Bahçeli firesi
TRT Genel Müdürü
İbrahim Şahin.
İÜ’de YÖK operasyonu
BAŞBUĞ, KULP VE LİCELİ ÇOCUKLARLA Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Afyon-
karahisar’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yılı nedeniyle Zafer Haftası kapsamında Çi-
ğiltepe Şehitliği’nde düzenlenen törene katıldı. Orgeneral Başbuğ, Diyarbakır’ın Kulp ve Li-
ce ilçesinden tören için şehitliğe gelen çocuklarla fotoğraf çektirdi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ)