18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada “Komotini, Komotini...” Görevli, Gümülcine’yi biliyordu ama Yunanca adını söylememi istiyordu. Gümülcine’de güzel bir gün geçirdikten sonra Serez’e doğru yola çıktım. Yol boyu pek çok köy Anadolu’daki yerleşim birimlerinin adını taşıyor- du ama, başına “nea” eklenmişti. Nea Zihni, Nea Bafra... Makedonya’da, Manastır kentini, Atatürk’ün okuduğu okulu görmek isterseniz, Manastır’ı bu- lamazsınız. Çünkü bugünkü adı Bitola. Bitola’ya giderken yolda dağ eteğinde güzel bir kent gö- rürsünüz, adı Tetova’dır. Tetova’nın eski adını söy- lersek, sanıyorum pek çok kişi “aaa” diyecektir: Kalkandelen. Orta Asya’nın iki “Mekke”sinden biri olarak ka- bul edilen Buhara’nın en uzun caddesine girdiniz, ilerlemeye başladınız. Adı, Burhanettin Nakşi- bendi’dir. Uzun caddede devam edersiniz, bir sü- re sonra cadde aynıdır, adı değişmiştir: Karl Marks. Özbekistan yöneticileri 1991 sonrası bağımsız olmanın ardından cadde adlarını değiştirirken en uzun caddenin yarısını eski adda bırakmış, yarı- sını yenilemişler. Kırgızistan ise başkentin adını değiştirdi. Sov- yet döneminde Rus general Frunze’nin adını ta- şıyan başkent 1991’de Bişkek oldu. Bişkek, Türklerin meşhur yemeği keşkeği karıştırmak için kullanılan büyük kepçeye verilen ad. Yazıyı yer adlarına boğmayalım. Ağustos ayının başlıca konularından biri olan Türkiye’deki yer adlarının kökenleriyle ilgili tartış- maları izlerken aklıma gezi anılarım geldi. Gittiğim her kıtada yer adlarının kökenlerine, anlamlarına ayrıca eğildiğim için bir anda yüzlerce yer geldi gözlerimin önüne. Uygarlıkların beşiği, köprüsü, merkezi, kapısı Anadolu’da böyle bir tartışma başlarsa sanırım kö- kün en dibini bulmak olanaksızdır. Özgen Acar’ın alanına girmek haddim değil ama, Anadolu bugüne dek bilinen 40’a yakın uy- garlık görmüş. 3 binden fazla bilinen antik kente sahip. Antik nokta sayısı 50 bini bulur. Antik alan- ların toplamı, Yunanistan’ın toplam yüzölçümün- den fazla. Anadolu derken elbette şu anda ikamette ol- duğum Trakya da dahil. Nasıl ayrılır ki! Ortada Bo- ğaz var. İnsanın boğazı vücudunu ayırır mı, bir- leştirir mi? Elbette birleştirir. Böylesine derin kültüre sahip olan yaşadığımız topraklarda elbette yer adlarının farklı kökleri, dil- leri olacak. Nasıl ki bir bayrak yarışında bayrağı son alan at- let öncekilerin doğal bir devamı olarak koşuyu sür- dürüyorsa, uygarlık yarışı da öyle. Bayrağı elinde tutan, öncekileri içine sindirebilmişse o bayrağın gücüne sahiptir. Atatürk şu sözü yukarıdaki anlatımımızın para- lelinde söylemişti: Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Atatürk bu nedenle, Kurtuluş Savaşı’nın ardın- dan o zor ve maddi bakımdan sıkıntılı günlerde ilk uçağı Alacahöyük çevresindeki Hitit kalıntılarının hava fotoğraflarının çekimi için havalandırtmıştı. Anadolu’daki bütün kültürleri içselleştirdiğimiz gün, biz de o kültürler kadar zengin olacağız. B-elli yaşlara girişimi kutlayan pek çok mektup ve telgraf aldım. Mektupların çoğunda kutlama- ların kızımın şiirine dönük olması, beni ayrıca se- vindirdi. Tek tek teşekkür mektubu yazmam olanaksız- dı. Açık teşekkürü kabul etmelerini dilerim. Kutlamalarımızı özgürce yapacağımız günlere... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada öylesine büyük, devlete yeni bir nizam getirecek açı- lımlar tasarlıyor ki, bunların gizli kalmasında sayısız yararlar görüyor. Gizlilik, bilinmezlik içeren bu süreçte açılımı des- tekleyenler sakınılması gereken öğelere değinmedi- ler veya neler yapılmasını önermediler. Hükümet adeta seyirci; tribünlere çıkmış maç iz- liyor. Günlerden bir gün açılım masalı gerçeğe dönüş- tü. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 30 Ağustos mesajında üniter devlet yapısına dokunu- lamayacağını açıklayınca... açılımın koşullarını sıra- layınca... Orgeneral Başbuğ’dan sonra Başbakan’ın da di- li çözüldü. Nihayet ve nihayet RTE de “üniter devletin tartışı- lamayacağını, bu konu üzerinde kimsenin spekülas- yon yapamayacağını” söyleyiverdi. Otuz günden fazla beklemeden, Genelkurmay Başkanı’ndan önce üniter devlete dokunulamaya- cağını söylemesi beklenen Başbakan’dı konuşan... Oysa, TC Başbakanı olmakla sürekli övünen RTE’nin açılım üzerinde tartışmalar başlar başlamaz üniter devlet yapısına kimsenin dokunamayacağını resmen açıklaması gerekmez miydi? Çankaya’daki biraderi ile kederde, kıvançta, hemen her alanda aynı safta bulunan RTE; kaygılarını ya- tıştırmak için buluştuğu şehit aileleri huzurunda -Or- general Başbuğ’un peşi sıra- üniter devlete doku- nulmayacağını söyledi. Hâlâ ne olduğu bilinmeyen açılımı özetledi: “Tek mil- let, tek bayrak, tek devlet, tek vatannn” dedi ama; so- nuna “ve... tek lider RT Erdoğannnn!”ı eklemedi. Çankaya’daki ile RTE, bir ağızdan “Bize güvenin, bize inanın” diyorlar. Elbette devletin bir numarasına ve başbakanına gü- venmek ve inanmak gereklidir, zorunludur. Lakin sorun da bu ya! Toplumun büyük kesimi inan- makta ve güvenmekte zorlanıyor. Çankaya’daki, “Bugünlerde kafa karıştıran şeyler görüyor, okuyorsunuz” diye sesleniyor şehit aileleri- ne.. AKP’li devlet başkanına göre, kafayı karıştıran kim- lerdir? İçeriği açıklanmayan ve gidişata göre açılımın demokratikleşmeden uzak, ayrışmaya ve bölünme- ye doğru yöneldiğine inanan muhalefet partileriyle ay- nı görüşte olan ama yandaş yalaka olmayan yazar- lar çizerler mi? Güvenmek ve inanmak? Devletin son zamanlara kadar saygı gören kimi kurumlarını AKP’lileştiren hü- kümete ve başkanına nasıl güvenilecek, söylemleri- ne nasıl inanılacak? Bu iktidar gelene kadar örneğin Dışişleri Bakanlı- ğı hiçbir iktidarın iç politika borazanı olmadı. Ama bu- gün? CHP lideri Baykal son basın toplantısında hükü- metin açılım girişimiyle ABD’de hazırlanan kimi ra- porların örtüştüğüne değindi. Bu raporları hazırlayan Atlantik Council’in düzen- lediği toplantılara kimi Türklerin de katıldığını söyle- di. Dışişleri Bakanlığı, Baykal gibi ömrü devlete say- gıyla geçen bir lideri sorumluluğa davet eden yazılı bir açıklama yaptı. Büyükelçilik bekleyen yalaka hangi kalemden çık- tı ise bu açıklama... Dışişleri Bakanlığı’nı AKP lehine taraf haline dönüştürüyor. Onur Öymen’in medyada yer almayan karşı açık- lamasında dediği gibi; “Hükümet Dışişleri’nin arkasına saklanıyor” ama gerçekte Dışişleri Bakanlığı boyunu aşan bir partizan kimlik kazanıyor. Şu hazin tabloya bakınız: AB Dönem Başkanı İs- veç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Orgeneral Baş- buğ’un üniter devlet söylemine arka çıkıyor: “Katılı- yorum ve kimsenin bunu sorguladığını sanmıyorum. Avrupa için önemli olan Türkiye’nin bütünlüğü ve is- tikrarıdır” diyor. RTE, zorunlu olarak üniter devletten söz ediyor ama Orgeneral Başbuğ’un sıraladığı açılımın koşullarına katıldığını söyleyemiyor. İsveç Batı’nın sesi. Ama bizimkiler için Doğu’dan gelen ses daha önemli. PKK’yle iç içe, Türkiye’ye karşı türlü oyunları bili- nen şimdilerde Irak’ta Devlet Başkanı, aşiret reisi Ta- labani’nin... “terör örgütüne silahı bırakması çağrısı ve... -Çankaya’daki gibi- açılım fırsatının kaçırılma- masını isteyen demeci” baş köşelerde saygı görüyor. Başbakan’ın üniter devleti tartışma dışında tuttu- ğunu öğrenebildik... Açılım nihayet 35 günde bir par- mak ilerledi ya... bugünlere de şükür! [email protected] İstanbul B 29 Edirne B 33 Kocaeli B 32 Çanakkale B 30 İzmir B 34 Manisa B 36 Aydın B 35 Denizli B 35 Zonguldak B 25 Sinop B 25 Samsun PB 26 Trabzon PB 26 Giresun PB 27 Ankara B 30 Eskişehir B 30 Konya B 27 Sıvas B 28 Antalya B 37 Adana PB 35 Mersin B 33 Diyarbakır B 36 Şanlıurfa B 37 Mardin B 34 Siirt B 35 Hakkâri PB 26 Van PB 24 Kars PB 22 Oslo Y 19 Helsinki Y 19 Stockholm Y 24 Londra Y 19 Amsterdam Y 19 Brüksel Y 19 Paris PB 23 Bonn Y 23 Münih Y 27 Berlin Y 29 Budapeşte B 35 Madrid PB 37 Viyana Y 29 Belgrad B 31 Sofya B 30 Roma Y 28 Atina B 30 Zürih Y 24 Moskova Y 23 Aşkabat B 29 Astana B 21 Taşkent B 36 Bakû B 24 Bişkek B 31 Tiflis Y 33 Kahire B 31 Şam B 34 Ülkemizin kuzeydo- ğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Ağrı ve Iğdır çevreleri sa- ğanak ve gök gürü- lütülü sağanak ya- ğışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık ge- çecek. Hava sıcaklı- ğı iç ve dou bölge- lerimizde 1-3 derece artacak. SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2009 CUMA 8 HABERLERİN DEVAMI AKP’liler yakınlarda yitirdiğimiz Türkan Saylan’ın ölüsünden ve adından ölesiye korkuyorlar. Türkan Hanım yıllarca savaştığı aman- sız hastalığın en son aşamasındayken de, kendilerine biat etmiş olan kimi kişiler ara- cılığıyla, onun evini aramışlar, başkanlığını yaptığı vakfın merkez binasını basarak, burs alan öğrencileri, sanki teröristmiş- lercesine fişlemişlerdi. Böylece hem onların sureti, hem de Er- genekon soruşturmasının gerçek mahiyeti gün yüzüne çıkmıştı. Türkan Hoca hasta yatağında o vakur ve soğukkanlı tavrıyla bir kez daha ülkesine pa- ha biçilmez bir hizmet sunmuştu. AKP iktidarının Türkan Saylan korkusu ve nefreti hâlâ sürüyor. Son olarak Hoca’nın adının yıllarca emek verdiği İstanbul Lepra (Cüzam) Hastanesi’ne verilmesi, İl Genel Meclisi Çevre ve Sağlık Komisyonu’nun AKP’li üyelerinin oylarıyla reddedildi. Böylelikle Türkan Hoca ölümünden son- ra da, maskeleri düşürme faaliyetini sür- dürerek, kendilerine “Ak” diyerek aklana- caklarını sananların zamirini ortaya koyu- verdi. Aslında, bu Türkan Saylan’ın üstlenmek istediği bir misyon değildi. O siyasi gergin- likler ve hesaplaşmaların ötesinde, gençlerin aydınlanma, insanlarımızın çağdaş yaşam özlemlerinin desteklenme mücadelesini si- yasi gerginlik yaratacak davranışlardan ka- çınarak sürdürmeye çalışmıştı. AKP’lileri çileden çıkaran da bu olmuştu. Yoksa Türkan Hanım bütün yaşamını yal- nızca cüzam ile mücadeleye vermiş olsay- dı, ona karşı bu kadar tepkili olmazlar, hat- ta değerler sıralamasında doktorun yerini üfürükçü ve muskacıdan daha aşağı yer- leştiren bu insanlar sureti haktan görünmek için, hastaların iyileşmesinde, takdiri ilahi- den başka hiçbir etken olmadığına inan- malarına karşın, Hoca’nın adının Cüzam Hastanesi’ne verilmesine karşı da çıkmaz- lardı. Ama cüzam ile savaşta ön sırada yer alan bir kadın hoca doktorun, yalnız onunla ye- tinmeyip, aynı zamanda, insanların kafala- rını aydınlatma, çağdaş yaşamı destekleme savaşına girişmesi, onların kabul edeme- yeceği bir küstahlık ve düşmanlıktı... Çünkü onlar aydınlığın ve umudun düş- manlarıydılar ve de bu yöndeki her girişimi kendi varlıklarına indirilmek istenen bir dar- be olarak görmekteydiler. Doğrusu ya haksız da değillerdi. Aydın- lanma, onların arzuladıkları izbeyi ortadan kaldıracak, eğitim ile gelişmiş kafalar, ka- ranlığı ve onun hoyrat diktasını yerle bir ede- ceklerdi. Bu yüzdendir ki, kızlar evde oturmalı, er- kekler ise hurafe eğitimiyle eciş büçüşleş- tirilmeliydiler. Buna karşı olan her davranış en acıma- sız biçimde bastırılıp, sindirilmeliydi. AKP iktidarı döneminde, Türkan Saylan’ın başında bulunduğu ÇYDD’den burs alan gençlerin terörist gibi fişlenmeleri de işte bu amaca yönelik bir girişimdi. AKP’li iki belediyesinin (Eyüp ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi) eşgüdümü eylem- leriyle, yasal kısvesi altında barbarca bir sal- dırı sonucunda Kemer Koleji’ni yerle bir et- meleri de, AKP’nin bu okul ve aydınlanma düşmanlığının bir başka tezahürüdür. Kuşkusuz, olayda rol oynayan yalnızca bu saik değildir, düzeyli ve ilkeli bir muhalefe- ti sürdüren, Vatan gazetesi ve yöneticileri- ne gözdağı vermek, onları cezalandırmak is- teği de amaçlar arasındadır. Eyüp Belediyesi ile kâr amacı gütmeyen bu okulu yönetmekte olan vakıf arasında- ki hukuki ihtilaf ne olursa olsun, yıkım, ya- sadışı olduğu biline biline gerçekleştirilmiştir. Bunun en güzel kanıtı da, kendilerine içe- rideki eşyaları toplamak için süre verilme- sini isteyen vakıf yöneticilerine, “veremeyiz, verirsek, yürütmeyi durdurma kararı alırsınız” denmiş olmasıdır. Nitekim okul yıkımının hemen ertesinde yargı yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Ama çok da geç kalınmıştır. Zaten AKP’nin klasik taktiği de budur, gi- rişimleri durdurulana kadar, elden geldiğince, onarılması mümkün olmayan yıkımı her alanda gerçekleştirmek ve geri dönülmez bir durum yaratmak. Ama vadeleri dolmadan bunu başaramayacaklar. [email protected] DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yalnız Cüzam İle Savaşmış Olsaydı... Çiğiltepe’de Zafer Haftasõ törenine katõlan Orgeneral Başbuğ önemli mesajlar verdi ‘Hepimiz kardeşiz’ BAHADIR SELİM DİLEK AFYONKARAHİSAR - Hükümetin Kürt açõlõmõna iliş- kin tartõşmalar sürerken Genel- kurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ, Kurtuluş Savaşõ sõra- sõnda verilen şehitleri örnek gös- terip, “Hepimiz kardeşiz, bunu bozmak isteyenlere imkân sağlamamalıyız” dedi. Başbuğ, Kara Kuvvetleri Ko- mutanõ Orgeneral Işık Koşa- ner, Deniz Kuvvetleri Komu- tanõ Oramiral Eşref Uğur Yi- ğit, Hava Kuvvetleri Komuta- nõ Orgeneral Hasan Aksay ve Jandarma Genel Komutanõ Or- general Atila Işık ile birlikte dün Zafer Haftasõ kutlamalarõ çerçevesinde, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’un baş- ladõğõ Afyonkarahisar’a geldi. İlk olarak Çiğiltepe Şehitli- ği’ni ziyaret eden Başbuğ, bu- rada önemli mesajlar verdi. Başbuğ’u şehitliğe gelişinde, Kulp ve Lice’den törenler için Afyonkarahisar’õ ziyaret eden bir grup öğrenci ellerinde Türk bayraklarõ ile karşõladõ. Bir sü- re öğrencilerle sohbet eden Başbuğ, “Milletimizin bütün insanları burada omuz omu- za şehitler, gaziler verdik. Bugünlerimizi onlara borç- luyuz. Bunları hiç unutmayın. Edirne’den Hakkâri’ye kadar bütün insanlarımız bizim için aynı. Biz buyuz işte, herhalde fazla söze gerek yok” dedi. Başbuğ daha sonra çocukla- ra “Kulp’un merkezinden mi geliyorsunuz? İlçenin kuze- yinde bir dağ var adını biliyor musunuz” diye sordu, çocuk- lar dağõn adõnõ bilemeyince de “Gidince bir bakın” dedi. Şe- hitliğe çelenk koyan Başbuğ, Türkiye’nin farklõ illerinden şehitlerin mezarlarõna da ka- ranfil koydu. Bu sõrada gazete- cilere dönerek, şehitlerin mem- leketlerini tek tek saydõ ve “87 yıl önce şehit olanlar burada beraberce yatıyorlar. Ne gö- rüyorsunuz, işte Türkiye bu, işte kardeşlik bu. Bunu boz- mak isteyenlere imkân sağ- lamamalıyız” dedi. Başbuğ şehitlikten ayrõlõr- ken, 1922 doğumlu Kadir Yıl- maz ile bir süre sohbet etti. Ka- dir Yõlmaz, savaş sõrasõnda an- nesinin mermileri bebek bez- lerine sardõğõnõ, cepheden yaralõ taşõdõklarõnõ anlattõ. Başbuğ da, bunun üzerine, “Bunları genç- lere anlatın” dedi. Bu sõrada Afyonkarahisar Valisi Haluk İmga’nõn gözle- rinin dolmasõ dikkat çekti. Büyük Taarruz’un 87. yõlõ nedeniyle düzenlenen törenlerde barõş ve kardeşlik vurgusu yapan Orgeneral Başbuğ, “87 yõl önce şehit olanlar burada beraberce yatõyorlar. Ne görüyorsunuz, işte Türkiye bu, işte kardeşlik bu” diye konuştu. Dekan Adem Sözüer, açõlan doçentlik kadrosuna mevcut akademisyenler yerine Selçuk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cemil Kaya’yõ getirmek istiyor İstanbul Haber Servisi - İstanbul Üni- versitesi (İÜ) Rektörü Prof. Dr. Yunus Söy- let, rektör seçilmesinin ardõndan başlattõ- ğõ kadrolaşma çalõşmalarõnõ aralõksõz sür- dürüyor. YÖK üyesi Prof. Dr. İzzet Öz- genç, İÜ Rektörü Söylet ve eğilim yokla- malarõnda ikinci sõrada olmasõna karşõn İÜ Hukuk Fakültesi’ne dekan olarak atanan Prof. Dr. Adem Sözüer’in fakültede sür- dürdüğü kadrolaşma, akademisyenler ta- rafõndan kaygõyla izleniyor. İÜ Hukuk Fa- kültesi’nde açõlan doçentlik kadrosu için İÜ’deki öğretim üyeleri yerine, YÖK Baş- kanvekili Prof. Özgenç’in yakõnõ olduğu öne sürülen Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Cemil Kaya’yõ ge- tirmek istediği öne sürülüyor. Yeni Türk Ceza Yasasõ’nõ hazõrlayan eki- bin içinde yer alan ve İÜ Hukuk Fakülte- si’nde yapõlan eğilim yoklamasõnda ikinci sõrada olmasõna karşõn YÖK tarafõndan de- kan olarak atanan Prof. Dr. Sözüer’in gö- reve başlamasõnõn hemen ardõndan, İÜ Hukuk Fakültesi’nde de akademik gele- neklere aykõrõ uygulamalar başladõ. Yakõn çevresine İÜ Rektörlüğü için hazõrlandõğõnõ dile getirdiği öğrenilen Prof. Sözüer’in, bu amacõnõ gerçekleştirmek için kendisine yakõn olan diğer üniversitelerde görevli öğ- retim üyelerini de fakülteye yerleştirmek is- tediği belirtildi. İÜ Hukuk Fakültesi’ndeki kadrolaşma ça- balarõnõn ilk örneğini İÜ Hukuk Fakültesi İdare Hukuk Anabilim Dalõ’nda sergileyen Dekan Sözüer, İdare Hukuku Anabilim Da- lõ için ilan edilen Doçentlik kadrosuna Selçuk Üniversitesi’nde görevli Doç. Dr. Cemil Kaya’yõ getirmek istediği belirlen- di. Diğer dekan adayõ Doç. Dr. İlker Ço- lak’õn, Sözüer’in oluşturduğu jüriye etiraz ettiği, ancak itirazõn da İÜ Rektörlüğü ta- rafõndan değerlendirmeye alõnmadõğõ be- lirlendi. Prof. Özgenç’in, İÜ Rektörü Prof. Söylet’e bu atamanõn yapõlmasõ için “ricacı” olduğu, Sözüer’in de dekan ola- rak atanmasõnõn “diyetini”, Doç. Dr. Ka- ya’yõ İÜ kadrosuna alarak ödemek istedi- ği belirtiliyor. TRT’den açıklama TRT Genel Müdürlüğü dün gazetemizde “İhale yine Amasyalı şirkete” başlığıyla yayımlanan ha- ber üzerine yazılı bir açık- lama gönderdi: “5. Kat Makam Odalarõ Tadilatõ işi için Kamu İhale Kurumu’na 2009/47055 iha- le numarasõ ile kayõt yaptõ- rõlmõş, 28.04.2009 tarihli yerel gazetelerin ikisinde (24 SAAT, SONSÖZ) Ba- sõn İlan Kuru- mu aracõlõğõ ile ilan edilmiştir. Açõk ihale usu- lü ile ihaleye çõ- kõlmõş ve yak- laşõk maliyet olarak 93.821- YTL tespit edilmiştir. İhale sonunda 66 bin YTL’ye iş ve- rilmiş ve tespit edilen rakam- dan yaklaşõk 27 bin YTL düşük maliyet çõkarõlmõştõr. Ha- berde bahsettiğiniz Ahmet Demirel isimli yatõrõmcõnõn TRT yönetimiyle en küçük bir ilişkisi, yakõnlõğõ yoktur. Aksini iddia edenler bunu hemen ispat etmek zorun- dadõr. TRT yönetimi yõllõk yaklaşõk 120 ihale yapmõş- tõr ve ihalelerin hiçbirinde yakõnlõk, hemşehrilik gibi gayri hukuki değerlendir- meler yapmamõştõr. Hiçbir şikayetin olmadõğõ ve en düşük fiyat teklifini veren firmaya işin verildiği bir ihalede gayri ahlaki olarak ‘hemşehrilik’ bağõnõn aran- masõ, ‘ihaleye fesat karõş- tõrmaktõr!’ 07.05.2009 tarih ve saat 10.00’da ihalesi yapõlan iş için 12 firma dosya satõn al- mõş, 8 firma kapalõ zarf ile teklifte bulunmuştur. Bu 8 firmadan 3 tanesi İdari Şart- namede belirlenen kriterle- ri sağlayamamõştõr. Diğer 5 firmanõn teklif- leri ise şunlar- dõr; Blok Mimar- lõk Müh. İnş. Müş. Bilg. Tur. Mob. San. Ve Dõş Tic. Ltd. ŞtL: 78.119,50 TL Yücel CAN- POLAT - Can- dan İnşaat De- korasyon Tica- ret Pazarlama: 72.859,89 TL Hakan ÇAĞLAYAN - Çağlayan İnşaat Mühen- dislik: 68.449,00 TL Osko Yapõ Endüstrisi Sa- nayi Ve Ticaret Ltd. Şti: 98.292,10 TL Ahmet DEMİREL: 66.178,00 TL En düşük teklifi veren Ahmet Demirel firmasõ ile 11.06.2009 tarihinde söz- leşme imzalanmõş, 15.06.2009 tarihinde yer teslimi yapõlarak işe baş- lanmõştõr.” ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - Ge- nelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Baş- buğ’un vereceği 30 Ağustos resepsiyonuna siyasi parti liderlerin- den kimlerin katõlaca- ğõ netleşti. MGK’nin bildirisindeki Kürt açõ- lõmõ ile ilgili ifadeleri eleştirdiği için tavrõ merak konusu olan CHP lideri Deniz Bay- kal’õn geçen yõl oldu- ğu gibi bu yõl da re- sepsiyona katõlmayõ planladõğõ öğrenildi. MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli’nin ise sabah düzenlenen tö- renlere katõlacağõ, an- cak geçen yõl olduğu gibi bu yõl da resepsi- yona katõlmama eğili- minde olduğu öğrenil- di. Parti yöneticileri, Bahçeli’nin geçmiş yõl- larda da kimi zaman resepsiyonlara katõl- madõğõnõ, ancak bu- nun herhangi bir “tavır koyma” anlamõna gel- mediği görüşünü dile getirdiler. Bahçeli en son 2007’de resepsi- yona katõlmõştõ. Re- sepsiyona, DTP’lile- rin bu yõl da çağrõlõ olmadõğõ belirtildi. Muhalefette Bahçeli firesi TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin. İÜ’de YÖK operasyonu BAŞBUĞ, KULP VE LİCELİ ÇOCUKLARLA Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Afyon- karahisar’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yılı nedeniyle Zafer Haftası kapsamında Çi- ğiltepe Şehitliği’nde düzenlenen törene katıldı. Orgeneral Başbuğ, Diyarbakır’ın Kulp ve Li- ce ilçesinden tören için şehitliğe gelen çocuklarla fotoğraf çektirdi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle