18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Duble Yol AKP iktidarda 7. yıla giden yolun yarısını da or- talıyor. İşbaşına gelirken verdiği sözlerin hiçbirisini ye- rine getiremedi. Kendisine Adalet ve Kalkınma adını uygun bulmuştu. Yetmemiş, adını AKP diye değil de “AK” diye de kısaltarak, kendisine 3. bir kimlik daha yarat- mıştı. Adalet sağlanacaktı. Adalet yara aldı. Kalkınma olacaktı. İşsizlik yoksulluk arttı. Ak’lık ise sadece lafta ve levhalarda kaldı. Haksızlıklar, yolsuzluklar bitmek bir yana orta- lığı sardı. Hatta ‘lider’ ve çevresinin koruyan, ayakta tu- tan “dokunulmazlıklar” sayesinde kurumsallaştı. Sımsıkı sarıldıkları türban-başörtüsüyle 7 yıl ida- re ettiler.. Şimdi daha kapsamlı meşguliyetler gereki- yor… “Açılım” hırgürü ile de 2-3 yıl kazandıktan son- ra gerisi ‘Allah kerim’! * Açılımın “uvertürünü” zaten daha önce yapmıştı: “Benim 75 tane Kürt milletvekilim var!” demiş- ti. TBMM kurulduğundan ve ilk TC hükümeti ilan edildiği günden bu yana, içinde Kürt asıllı millet- vekili ve Kürt asıllı bakan bulunmayan hiçbir dö- nem yoktur. Ama hiçbir dönemde hiçbir lider veya başba- kan çıkıp da, “Benim şu kadar Kürt milletvekilim var!” dememiştir. Anayasadan, siyasi tarihten geçtik, demek ki, insanların taneye vurulamayacağını, “tane” söz- cüğünün kavun, karpuz, salatalık için kullanıldı- ğını da okulda öğrenmemiş. “Benim Kürt milletvekillerim” lafının ise, pek önem verir göründüğü “devlet adap ve edebi”ne aykırı olduğundan ise bihaber! Evet, Kürt milletvekillerin var, ama bu milletin Cumhuriyet tarihi boyunca zaten Kürt cumhur- başkanları, başbakanları Kürt liderleri bile hep ol- muştur… Ama hiçbirisi ne kendisinin ne de çevresinde- kilerin aslını neslini gündeme getirmemiştir. Bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğine ve özüne hakaret saymışlardır. Devletin kurucusunun Mustafa Kemal’in halefi İsmet İnönü Kürt’tür. İnönü’nün CHP’deki halefi Bülent Ecevit de Kürt’tür. Ölümünden kısa bir süre önce verdiği uzun röportajda, “Dadaylı Dersiam Kürtzade Mustafa Şükrü Efendi’nin torunuyum” demiş- tir. Bu arada unutuldu. Tayyip Bey, nedense ge- çenlerde “2011 yılı seçimleri sonrasında (yani 2015’te) milletvekilliğinden ayrılacağını” beyan et- ti. Neden? Siyasetle birlikte ülkemiz, AKP liderinin elinde hızla bir yol ayırımına sürükleniyor. Türkiye bu ayırımda “adalet”ten “kalkınma”dan dahası “ak” siyasetten geçtik toplumsal bir çö- zülme tehlikesiyle karşı karşıyadır. “Hikmet-i vücud”unu türbana, dinsel ayırımcı- lığa bağlayan AKP lideri tıkanan yolunu etnik fark- lılıklara sahip çıkarak açma peşindedir. Türkçesi olmayan “türban”dan sonra “açılım” gi- bi güzelim bir sözcüğe sarılması bundandır. MERİÇ VELİDEDEOĞLU R. T. Erdoğan, anımsana- cağı gibi, Başbakan olmadan önce “stratejik ortağımız” ABD’ye gitmiş, Başkan Bush ile buluşmuş, derin bir soluk alıp rahatlayarak Türkiye’ye dönmüştü. Kısa bir süre son- ra da “Başbakan”dı artık... Bu buluşma bir “icazet” (onay) görüşmesi olarak ad- landırıldı çoğu kez. Cumhuriyet tarihimizde bu yolla “icazet”li başka bir baş- bakan yoktur, denir. Osmanlı tarihinde“icazet”in bu türüne rastlanmaz sanırım. Yalnız III. Selim’in (1789-1807) padişah olmadan “veliaht” iken, o sı- rada “stratejik ortağımız” olan Fransız Kralı XVI. Lui’ye mek- tup gönderdiği bilinir. Veliaht, Avrupa’da askersel konularda yapılan yenilikleri öğrenmek için yardım ister; tez yanıt gelir. Kral ona savaşla il- gili öğütler verir; sonunda da savaş kötüdür, sakın “savaş- ma” der. Erdoğan’ın Bush’la görüş- mesinin içeriğini bilmiyoruz; ama Selim’inkiler o gün de bi- liniyordu bugün de. Yalnız, III. Selim bu öğüde kulak asmayıp hep savaşa- caktır; çoğu kez de yenile- cektir. Bir süre sonra da bir tür “darbe” sayılan “hal” (tahttan indirilme) ile tanışacaktır. Bu kötü sonucu, “stratejik orta- ğı”nın sözünü dinlememesine bağlayanlar vardır. Ne var ki, ne III. Selim’in yö- netimden uzaklaştırılması ne de onun gerçekleştirdiği “de- ğişim”ler, Osmanlı’nın “çökü- şü”nü durduramaz. Yıllar süren bu çöküş, en so- nunda “stratejik ortak” olarak Almanya’nın benimsendiği dö- nemde “Mondros Mütarekesi” ile dibe vurur (1918). Barış antlaşmasına götüre- cek bekleyiş sürecinde Sad- razam (başbakan) A. Rıza Pa- şa tarihsel bir konuşma yapar Osmanlı Mebusan Meclisi’nde. İşgalcileri keyiflendiren ve üzerinde çalıştıkları “Sevr Ant- laşması”na -bir bakıma- esin(!) olabilecek bir konuşmadır bu. Sadrazam: Ülkede bölgesel “yerel yönetim”ler oluşturula- cak; bunlar yönetimle ilgili tüm alanlarda özgürce hareket edecekler; onlara en küçük bir “müdahale”de bulunulmaya- cak; ayrıca bu durum, her an “yabancı”ların kontrolü altında olacak, der özetleyip söyler- sek.. (Söylev, Cilt 3, B: 265) Ve bu “yok oluş”u “Mebusan Meclisi” kabul eder. Osmanlı “Sadrazamı”nın (Başbakanı’nın) bu en son, en demokratik “açılımı”ndan altı ay sonra “Sevr Antlaşması” sı- radaki yerini alır (10.8.1920). Devletin parçalanmasının nasıl olacağını belirleyen “Sevr”, ilkin Anadolu’nun gü- neydoğusunu ele alır. Kürtle- rin çoğunlukta olduğu ileri sü- rülen bu bölgeye “yerel özerk- lik” verilecek; bir yıl sonra da bu özerklik, özgür bir “devlet”e dönüşecek; Osmanlı da “gık” demeden bunu kabul ede- cektir (Mad. 62, 64). Ana çizgilerle bu. Ama bu- gün PKK’nin, DTP’nin “Yol Haritası” böyle değil. Basına sızdırılan ya da doğ- rudan yapılan açıklamalardan, satır aralarından anlaşıldığına göre şimdilik bunların tutu- mu, “Sevr”deki “İzmir” yani “Ege Bölgesi” için yapılan dü- zenlemeye daha yakın; eşle- şiyor gibi. “Sevr”in 69. maddesine ba- karsak bunu görürüz. Bu mad- deye göre sınırları çizilen “Ege Bölgesi”nde “yerel yönetim” kurulacak; ama Osmanlı ege- menliği altında olacak. Bu egemenliğin simgesi olarak, Osmanlı bayrağı bir kaleye çekilecek. Böylece egemenlik “hak”kını bayrağın nazlı nazlı dalgalanmasıyla, bol bol kul- lanmış(!) olacak Osmanlı Dev- leti... Yönetim giderleri de, Foça tuzlaklarından Türk işçisinin “emeği” ile elde edilen ürünün “tuz vergisi”ni Yunanistan top- layarak sağlayacak. “Beş” yıl sonra da bu yerel “özerklik”, özgür bir “devlet”e dönüşecek. Böylece sonuca “aşama, aşama” varılacak. Tek sorun bayrağın hangi kaleye çekileceğidir. İşte bu yorucu bir “araştırma”(!) ola- caktır. “Sevr”in bu düzenlemesinde, başta “bayrak” çekme “lütuf- kârlığı” olmak üzere, PKK’nin ve DTP’nin isteklerine uygun- luklar açıkça görülüyor. Şimdi dört gözle beklenen, Osmanlı Sadrazamı “Ali Rıza Paşa Açılımı”ndan 89 yıl son- ra, Türkiye Cumhuriyeti Baş- bakanı “Recep Tayyip Erdoğan Açılımı”nın, kısaca “RTE Açı- lımı”nın “içeriği”. “Açılım”ı, doğal olarak, ABD ve AB biliyor. Biliyor da, biz Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları ayrıntılarıyla birlikte bilmiyoruz; merakla bekliyoruz. ‘Açılım’dan ‘Açılım’a! [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Ağustos OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] 28 AĞUSTOS 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Muhalif basın tasfiye edilecek... Tabii ki yalaka basının tavsiyesiyle! Harami Tayfun Timoçin: “Açıl(ım) susam açıl(ım)! İmza: Kırk Haramiler” Pes Necati Cebe: “Anayasayı kevgire çevir, muhalifleri içeri tık, yargıyı güdümüne al, sonra da demokrasiden söz et. Pes doğrusu!” Sezen Gülfatma Carlık: “Türkan Saylan’ın adının, hizmet ettiği hastaneye verilmesine karşı çıkan AKP’liler, halka şirin görünmek için uygun bir yere Sezen Aksu’nun adını versinler!” YağmurDeniz ÇYDD’nin 15 bin burslu öğrencisi ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan’ın evi biliyorsunuz Ergenekon dalgasında basılmıştı. Nisan ayında Ergenekon’un ikincil savcısı Zekeriya Öz, Türkan Saylan’ın, Başbakan’a uçağı inişe geçtiğinde füzeyle suikast yapacağına ilişkin kanıtlar(!) elde etmiş ve yargıç Ömer Diken de “operasyon”a izin vermişti. Saylan’ın evinin yanı sıra ÇYDD Genel Merkezi ve şubeleri ile yöneticilerinin ev ve işyerleri basılmış; derneğin bilgisayarlarına, kamyonlar dolusu belgesine el konmuştu. Türkan Saylan öldü(rüldü)kten sonra iş döndü dolaştı ÇYDD’den burs alan 15 bin öğrencinin terör örgütleriyle ilişkisinin araştırılmasına. İkincil savcının talimatıyla polis, ilköğretimden üniversiteye kadar 15 bin öğrenciyi fişledi! Şimdi en başa dönelim: Ergenekon’da temel iddia Meclis’in ve hükümetin devrilmesi; darbe yapılması; bu doğrultuda halkın kışkırtılması, Başbakan’a suikast düzenlenmesi falan ve filandı! Peki, fişlenen 15 bin öğrencinin suikastla ne ilgisi var? Örneğin 13 yaşında bir öğrenci Başbakan’a düzenlenecek suikastta Türkan Saylan’ın talimatı üzerine tetikçilik mi yapacaktı? Tabii ki hayır ama amaç başka... Öğrencilerin ve ailelerinin gözünü korkutmak; onları çağdaşlıktan uzaklaştırıp tarikatların kucağına itmek! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” YALANLANMAYAN bir gazete haberine göre Cumhurbaşkanlığı Basın Başmüşaviri, “Kürt açılımı”na verdiği destek nedeniyle şarkıcı Sezen Aksu’yu telefonla arayıp kişisel teşekkür ve takdirlerini sunmuş! Çankaya’daki AKP’linin bilgisi dışında da “Köşk”ün Sezen Aksu’nun gösterdiği duyarlılıktan çok memnun kaldığını söylemiş. Çankaya’daki AKP’li de daha sonra konudan haberdar olunca başmüşavirine “Aferin sana, çok iyi ettin” demiş. Kim bu müşavir? Hacı Ahmet Sever adında eski bir Brüksel gazetecisi ve politika heveslisi... Bu arada Hacı, sıfatı değil adı oluyor... Hacı, 2002 yılında gazeteci arkadaşı Ruşen Çakır’la birlikte İsmail Cem’in Yeni Türkiye Partisi’nden 3 Kasım seçiminde milletvekili olmak istemiş; olmayınca da iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yanaşmıştı. Bu yanaşmanın sonunda Hacı, bir süreliğine başbakanlık koltuğuna oturtulan Abdullah Gül’ün “Brüksel ve iletişim” başmüşaviri oluvermişti. Daha sonra da Gül’ün peşinden Dışişleri Bakanlığı’na kaymıştı. Hacı’nın Çankaya’daki AKP’li ile muhabbeti işte o yıllardan geliyor. Çankaya’daki AKP’li de bir 30 Ağustos günü Hacı’yı “terfi” ettirmiş ve “rütbe”sini “Cumhurbaşkanlığı Basın Başmüşaviri” yapmıştı! Allah, muhabbetlerini arttırsın. Amma ve lakin Hacı ile Çankaya’daki AKP’li arasındaki muhabbet, çizmeyi aşmışa benziyor. Müşavir dediğin danışman... Başında “baş” da olsa başka bir şey de olsa sonuçta danışıldığında görüş bildirmekle görevli. Kendi adına Çankaya Köşkü’nden ona buna telefon edip hele “Köşk”ün haberi olmadan sağa sola takdir ve teşekkür göndermek haddini aşmaktan başka bir şey değildir. Aynı işi Brüksel’de yapsa adamı anında kapının önüne koyarlar. Üstüne bir de “Sen kimsin ki kamunun telefonunu hem üstüne vazife olmayan bir konuda kişisel amaçla hem de siyasete alet etmek için kullanmaya cesaret edebiliyorsun” diye hesap sorarlar; adamı rezil ederler. Rezil olmak deyince... Hacı Ahmet Sever’in son çalışmalarını öğrenmek istiyorsanız; internette arama motoru Google’a girin “Ahmet Sever” yazar yazmaz otomatik olarak “Ahmet Sever Zeki Bar” seçeneği çıkacak; tıklayın! Hacı SESSİZ SEDASIZ (!) HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir tür pa- muk ipliği. 2/ İnce dantel... Aydõn ilinde ünlü bir antik kent. 3/ Tüt- süyle kurutul- muşu oldukça sürümlü olan bir balõk... Ki- mi Türk leh- ç e l e r i n d e “ağa” yerine kullanõlan sözcük. 4/ Bir savõ güçlen- dirmeye yarayan ta- nõt. 5/ Çok sevilen kimse ya da şey... Osmanlõlarda ilmi- yenin giydiği bir tür üstlük. 6/ Hititlerin Anadolu’da yerleş- tikleri ilk kent olan ve günümüzde “Kültepe” olarak adlandõrõlan yer. 7/ Pantolo- nun apõş arasõna gelen yeri... Demiryolu... Ke- nar süsü. 8/ Közlenmiş patlõcan, sarmõsaklõ yo- ğurt ve kõyma ile yapõlan bir tür meze. 9/ Kasta- monu’nun bir ilçesi... Yassõ ve dar biçimli me- tal parça. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mobilyacõlõkta kaplama işlerinde kullanõlan düz ya da desenli ince levha. 2/ İstenilen nite- likleri taşõyan... Ağzõ yayvan toprak kap. 3/ Dört tekerlekli bir at arabasõ... Bir nota. 4/ Kõzõlõrmak Deltasõ’ndaki ormanlõk alanõn adõ. 5/ Metal eş- ya üzerine vurulan bir cins cila... İnsan sesiyle ezgili sesler çõkarma ve müzik yapõtlarõnõ ses- lendirme sanatõ. 6/ İlgi eki... Bir renk... Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve kepekle hazõr- lanan yiyecek. 7/ Yararlanõlan uygun koşul... Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 8/ Müslümanlara farz olan vergi... Gümüş. 9/ Uzun tütün çubuklarõ kullanõldõğõ dönemlerde odanõn ortasõna yerleştirilen kül çanağõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A Ş K A V A L Ö Ğ E G E V E N M I R R A A Ç I Ü G O K R E Ş Ş A İ B E I R A K L O R O Z D L A T İ P T I Ö L Ü K A H I R K A N T A L U P 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kahraman Gazilerimizin Tedavi ve Rehabilitasyonları İçin TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI T.C. Ziraat Bankası Ankara Kızılay Ş. 39025990-5002 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle