18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MUSTAFA GAZALCI CHP Eski Denizli Mv. 22 Temmuz 2009 tarihinde YÖK, bir oldubittiyle üniversi- teye girişteki katsayıları eşit- ledi, iki basamaklı sınav biçi- mini yeniden getirdi. Böylece meslek liseleri gerekçe gös- terilerek imam hatip liselerini bitirenlerin üniversitenin her alanına kolayca girme yolu açıldı. Ülkede gündem çok hızlı değiştiği için, laik, bilimsel eğitim sistemini, milyonlarca gencin geleceğini ilgilendiren bu karar, sınırlı bir çevre dı- şında yeterince tartışılmadı. AKP, iktidara geldi geleli, türbanın üniversitelerde ser- best bırakılması, imam hatip li- selerini bitirenlerin üniversitenin her alanına girmesi için uğraş- tı. Bunun için açık lise yönet- meliğini değiştirmeyi, yeni bir yasal düzenlemeyi, 17. Milli Eğitim Şûrası’nda bu yolda ka- rar aldırmayı, YÖK Yasası’nı de- ğiştirmeyi denedi. Ama her se- ferinde kamuoyunun tepkisi, yargı kararı, eski Cumhurbaş- kanı Sayın Ahmet Necdet Se- zer’in vetosu ile karşılaştı. Kı- saca bütün bu denemelerden sonuç alamadı. Sonunda, üyelerinin büyük çoğunluğu iktidar yandaşla- rından oluşan YÖK’e bu kararı aldırdı. Anayasaya, Milli Eğitim Temel Yasası’na, Öğretim Bir- liğine aykırı olan bu karar uma- rız yargıdan döner. Bu kararla amaç; imam hatip liselerini dini hizmet veren mes- lek okulları yerine bütün mes- lek dallarının temel eğitimi ve- ren okullar durumuna getir- mektir. Nitekim YÖK’ün kararından bir hafta bile geçmeden “İmam Hatip Liseleri Yönetmeliği” de- ğiştirilmiştir. 31 Temmuz 2009 tarihinde yayımlanan bu yö- netmeliğin 5. maddesinde da- ha önce yer alan “dini hizmet- ler” ibaresi kaldırılmıştır. Hem mesleğe hem yükseköğretime hazırlayan okullar olarak kaldı- rılmıştır. (1) AKP döneminde imam hatip liselerinin öğrenci sayısı ikiye katlandığı, kız öğrenci sayısı- nın erkekleri aştığı düşünülür- se yapılmak istenen daha ko- lay anlaşılır. Dershanelere Giden Öğren- ci Sayısı Artar: YÖK’ün aldığı katsayı deği- şikliği kararı yalnızca eğitimi dinselleştirmeyecek, aynı za- manda daha da ticarileştire- cektir. Dershanelere giden öğ- renci sayısı hızla artacaktır. Meslek liselerine verilen umut- larla öğrenciler mesleğe değil, dershanelere yönelecektir. İmam hatip lisesi dışındaki meslek liseleri, genel liseliler gi- bi kültür derslerini ağırlıklı ola- rak okumadıkları için doğal olarak ÖSS’de yeterince ba- şarılı olamamaktadır. Örneğin 2008 yılında 4 yıllık üniversite- ye giren imam hatip liselilerin oranı yüzde 6 iken, endüstri meslek liselerinki yüzde 4, ti- caret liselilerin yüzde 2’dir. Başka bir deyişle aynı yıl sınava giren 139 bin endüstri meslek lisesi bitirenlerin 5 bin 945’i, 59 bin imam hatip lisesi bitirenle- rin 3 bin 668’i dört yıllık fakül- teleri kazanmıştır. (2) Geçtiğimiz yıllarda da durum çok farklı değildir. Katsayı eşitliği, bir umutla meslek li- selileri dershanelere yönelte- cektir. Bu durum meslek lise- lerine aslında yarar değil, za- rar verecektir. Aslında meslek liselerinin birçok sorunu vardır. Onlara iyilik yapmak, o sorunları çöz- mekle olur. Örneğin meslek li- selerinin altyapısı iyileştirilebi- lir; meslekleri doğrultusunda yükselmeleri, ilgili mühendis- lik bölümüne gitmeleri sağla- nabilir, iş bulmaları için kimi güvenceler verilebilir. İmam hatiplileri kamunun her alanında söz sahibi yapmak, eğitimi daha da dinselleştir- mek, ticarileştirmek yanlıştır. Yapılacak iş bu okulları kal- dırarak imam ve hatipliğe öte- ki mesleklerde olduğu gibi gereksinim ölçüsünde yüksek öğretim programları arasında yer vermektir. Genel liseyi bi- tirenlerden isteyenler bu bö- lümleri tercih edebilirler. Sorun da büyük ölçüde çözülür. Ama iktidarın böyle bir niyeti yoktur asıl ondan kurtulmadıkça so- run büyüyerek sürecektir. 1) Özdemir İnce, Siyasal İs- lamın kalesi olarak imam Ha- tipler (5) Hürriyet, 16.08.2009 2) Abbas Güçlü, En Başarı- lı Okullar Hangileri?, Milliyet, 16 Temmuz 2009) CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Yobazı İyi Tanıyın!.. Kara gömlekli 600 adam, bir pazar sabahı tan- yeri ağarırken geldiler… Bitişik düzende ve son derece kararlı geldiler… Dozerleriyle, kepçeleriyle, kamyonlarıyla geldiler… Ve minicik yaşında meleklere karışan bir kızın adı- nı taşıyan okulu, benzeri görülmemiş bir hışımla, akıl almaz bir hırsla yıktılar… Peki, nasıl yıktılar? Bir cuma günü saat tam 16.58’de, yani mesai bitimine iki dakika kala, ya- ni hafta sonu tatiline girilmek üzereyken “yıkım teb- ligatı” yaptılar… Yıkım tarihi olarak da pazar sa- bahı 06.00’yı seçtiler… Öyle yaptılar, çünkü yar- gının işlerine karışmasını hiç mi hiç istemiyorlar- dı… Yıkmayı, yerle bir etmeyi öylesine büyük bir iştahla istiyorlardı ki, okulun sahibi olan vakfın sü- re isteğine hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, hiç yüz- leri kızarmadan şu yanıtı verebildiler: - Süre verirsek, yürütmeyi durdurma kararı alırsınız!.. Aynen öyle oldu; bir gün sonra başvuru yapılan mahkeme oybirliği ile yıkımın durdurulmasına ka- rar verdi, ama ne yazık ki iş işten geçmiş, okul ka- ra gömlekliler tarafından yerle bir edilmişti bile… Peki, niçin yıktılar? Çünkü yıllardır binlerce ço- cuğu okutan, mezun eden, arazisi devletin Milli Em- lak Genel Müdürlüğü’nden satın alınan vakıf oku- lu kaçaktı da ondan… Mimarlar Odası yıkımın he- men ardından rakamları açıkladı; İstanbul’da Mil- li Eğitim Bakanlığı’na bağlı 1850 okuldan 1665’i ka- çaktı!.. Bitmedi; İstanbul’daki 1 milyon 650 bin bi- nanın yüzde 70’i de kaçaktı!.. Bitmedi; İstanbul’un iki koca semti, Sultanbeyli ve Samandıra, kamu bi- nalarıyla, hastaneleriyle, konutlarıyla tamamen kaçaktı!.. - Kara gömlekliler, okulu büyük bir hazla yık- tılar ve gittiler… Şaşırdınız mı?.. Ben, zerre kadar şaşırmadım!.. Bu kafa, bizle- rin yıllardır bıkmadan, usanmadan anlatmaya ça- lıştığı yobaz kafadır… O okul, iktidara yanaşma ol- mayan, haysiyetli yazarların, her türlü baskıya kar- şın gerçekleri yazdığı bir gazetenin yöneticisiyle iliş- kili olduğu için yıkılmıştır… Bu kafa Türkiye’yi ortaçağ karanlığının eşiğine getiren kafadır. Daha üç gün önce bu kafanın, Çağ- daş Yaşamı Destekleme Derneği’nin burs verdi- ği 15 bin kız öğrenciye terör incelemesi yaptırdı- ğı ortaya çıkmadı mı?.. Bu kafa değil miydi, “Ayakta bevletmek günahtır” diye bir kentin tüm camilerindeki pisuvarları söktüren?.. Bu kafa, daha önceki gün, hayatını adadığı Lepra (cüzam) hastanesine Türkan Saylan adının verilmesini red- detmedi mi?. Bu kafayı hâlâ tanıyamadın mı ey halkım? Bu ka- fa, “Barbie bebeklerin” erkeği tahrik ettiği fetvasını verebilecek kadar gözü dönmüş kafadır… Bu ka- fa, “Kız çocuğu 7 yaşından sonra babasına bi- le mesafeli durmalı, 9 yaşında evlendirilmesi ca- izdir” diyebilecek kadar sapıklaşmış kafadır… Bu kafa, ülkeyi topyekûn satışa çıkaran, toplumu “ina- nanlar-inanmayanlar” diye bölen kafadır… Uyan ey halkım: - Bu kafa, dinci faşist kafadır!.. Bir Yurtsevere Mektup (XXIII) Sevgili kardeşim Balbay, kalemine o kadar ih- tiyacımız olan bir dönemden geçiyoruz ki, söz- cüklerle tarif etmem olanaksız… Bu mektubu sa- na Dalyan’dan, hani o deniz kaplumbağası yav- rularının, denize kavuşmak için çırpındıkları cen- netten yazıyorum, her ne kadar içimde cehenne- mi yaşasam da… Günlerdir sevgili Süheyl Batum ve Vural Savaş’la birlikte bir dizi panel için ora- dan oraya savrulup duruyoruz… Bodrum Yalıka- vak, Güllük, son olarak da Ortaca-Dalyan’da bin- lerce pırıl pırıl insana Türkiye’nin eşiğine yuvar- landığı “ortaçağ karanlığını”, ülkeye şık bir paket içinde dayatılan “bölünme açılımını!” anlatıyoruz. İnsanların ilk sorusu her zaman olduğu gibi sen- sin… Seni ne denli özlediklerini öylesine sözcük- lerle anlatıyorlar ki, tarifi mümkün değil!.. Hep ay- nı şeyi tekrarlıyorum: “Yakında, çok yakında ken- disine söylersiniz…” Sevgili kardeşim, seni ve tüm yurtseverleri, dı- şarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca gü- cü, kararlılığı, sıcaklığı ve özlemiyle kucaklıyorum. e-posta: [email protected] İmam Hatip Liseleri ve YÖK Kararı KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Ağustos HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 27 AĞUSTOS 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 İstanbul kıyısına yapay adalar yapılacak... Kıyı yağması denize taştı! Cin Nusret Pınarbaşı: “PKK ağzıyla konuşanlar ‘Cin şişeden çıktı, geri girmez’ diyor. Ama şişe cine girebilir!” İftar Nami Tepe: “Hakem, iftar için futbol maçına mola vermiş. Laik cumhuriyete mola verenleri örnek almıştır!” Ayıp Zekai Buluç: “Kürt açılımına Orhan Pamuk’u ve Hasan Celal (pek)Güzel’i katmamak hükümet için büyük ayıptır!” YağmurDeniz Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” NE ZAMAN karayollarında katliama dönüşen bir trafik kazası olsa veya uzun bayram tatillerinde kazalarda uzun ölüm listeleri tutulsa şöyle düşünürüm: Bir toplumun, üretimine katkısının olmadığı teknoloji, o toplumun başına bela olur. Örneğin bir kamyonun yük kapasitesi ile fren sistemi arasındaki doğrudan ilişkiyi algılayamadığımız için kasasına “Allah korusun” yazmakla olası kazaları önleyebileceğimizi sanıyoruz! Bu girişten sonra gelelim sadede: Dünkü “Mesaj” başlıklı yazım için tüm okurlardan ve yazıda adı geçen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’dan özür diliyorum. Çünkü o yazı yayımlanmaması gereken, anlamını yitirmiş bir yazıydı; “bilgisayar kazası” sonucu yayımlandı! Yazı, Genelkurmay Başkanı’nın “Zafer Haftası” mesajının kamuoyuna açıklanmasından önce kaleme alınmıştı. Yazı, elektronik ortamda sayfaya gönderildikten sonra yazı işleri müdürü Güray Öz’le paylaşılmıştı. Güray Öz, “Başbuğ’un mesajı şimdi açıklandı” uyarısını yapınca yazı sayfadan geri çekilerek yeniden kaleme alınmıştı. “Mesaj” başlıklı yazının değişeceği, yerine aynı başlıkta yeni bir metnin gireceği sayfa yapım sorumlusu Vehbi Bağcı’ya iletilmiş; yeni metin sayfa yapımda Rabia Sak tarafından sayfaya yerleştirilmişti. Sonra ne olduysa bir kaza oldu ve gazetede yayımlanmaması gereken eski metin yayımlandı. Birkaç yıl önce aynı türden “küçük kaza”lar Vaziyet’te yaşanmış ve Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız’dan Bilgi İşlem Servisine kadar ilgili arkadaşlara durum iletilmişti. “Aman dikkat, yarın manşet haberde ‘kaza’ olursa, başımıza bela olur” dediğimi anımsıyorum! Şimdi ilgili arkadaşlar “Mesaj”ın başına gelen “büyük kaza”yı araştıra dursunlar nedenini üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorum: Olası bir “teknik arıza”ya veya “insan hatası”na karşı sayfalar birden çok bilgisayar ekranından birden çok sayıda kopyalanarak yedekleniyor. Asıl üzerinden ve kopyalar üzerinden yapılan değişikliklerde bazen hangisinin asıl, hangisinin kopya olduğu ya unutuluyor veya gözden kaçıyor. Bendenize de özür dilemek kalıyor: Okurlardan ve Başbuğ’dan bir kez daha özür diliyorum! Özür Dün yayımlanması gereken, ancak bilgisayar sistemindeki henüz bilinemeyen bir sorun nedeniyle yayımlanamayan “Mesaj” başlıklı yazıyı ancak bugün yayımlayabiliyoruz: BUGÜN Büyük Taarruz’un 87. yılı. Afyon Kocatepe’den başlayan Büyük Taarruz’un ardından 30 Ağustos 1922’de Türk Ordusu, Dumlupınar’da Başkomutanlık Meydan Savaşı ile Büyük Zafer’i kazandı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos’ta Çalköy’de kırık bir kağnı arabasının üstüne çıkıp Türk ordusuna seslenerek “Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır” dedi ve işgalci Yunan ordusunu denize dökmek üzere tarihi buyruğunu verdi: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir.” Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dün Türk Ordusu adına Zafer Haftası mesajı yayımladı: “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü doğrultusunda huzur ve refah için...” Pardon, bu girizgâhı Çankaya’daki AKP’linin başkanlığında toplanan son Milli Güvenlik Kurulu’nun bildirisinden anımsıyoruz. AKP’li Bekir Bozdağ Milli Güvenlik Kurulu’nda Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da mutabakatı ile AKP-FG koalisyon hükümetinin başlattığı Kürt açılımının bir devlet politikası olduğunun karara bağlandığını açıklamıştı... İlker Başbuğ ise mesajında “Türk Silahlı Kuvvetleri; ulus devlet ve üniter devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez” dedi. Her zaman olduğu gibi, malum bir kez daha ilan edilmiş oldu. Biliyorsunuz İran’ın dini lideri Hamaney şu sıra mehdinin gelişini beklerken Türkiye’nin bir bakanı Mehdi Eker de “Kürt sorunu aynı zamanda bir Türk sorunudur” demişti. “Kürt sorunu”nun giderek “Türk sorunu”na dönüştürüldüğü şu günlerde Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un mesajı Milli Güvenlik Kurulu’nda sağlandığı söylenen “mutabakat”ı bozmuş mu oldu? Hayır. Çünkü Milli Güvenlik Kurulu bildirisinde de “bölünmez bütünlük” vardı. Kaldı ki “imam” yedi yıldır olduğu gibi yarın da kirli propaganda yöntemiyle bildiğini okumaya aynen devam edecek. Siz bugün, 87 yıl önce Mustafa Kemal Paşa’nın dediği gibi “Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır” diyebiliyor musunuz? Lafı “ulus devlet, üniter devlet, laik devlet” diye evirip çevirmek artık karın doyurmuyor! Mesaj HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Aptal, sersem, bön” anlamõnda kullanõlan argo sözcük. 2/ Birleşik bir şeyi oluşturan yalõnç şeylerden her biri... “Kitre” denilen zamkõn el- de edildiği dikenli bir çalõ. 3/ Güney- doğu Anadolu’ya özgü bir tür acõ kahve... Zaviye. 4/ Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayõlmõş bir strateji oyunu... Çocuk yuvasõ. 5/ Bir şeyden ka- lan kötü iz... Karakter. 6/ Kandaki alyuvar sayõsõ- nõn azalmasõndan ileri gelen ve genellikle genç kõzlarda görülen kansõz- lõk hastalõğõ. 7/ Bir no- ta... Bir türün temel özel- liklerini kendinde topla- yan kalõplaşmõş örnek... Arap abecesinde bir harf. 8/ “Ölüm indirmede gökler, --- püskürmede yer” (M. Â. Ersoy)... Derin üzüntü ya da acõ. 9/ Turuncu renkli bir kavun cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde mandaya verilen ad... Bir tür erkek de- ve. 2/ Zehir... Bir pamuk cinsi. 3/ Askõntõ, baş belasõ... Şöhret. 4/ Belirli bir işi kendi kendine yapabilen otoma- tik aygõt. 5/ Mert, kalender ve babacan kimse... Süpür- geotu. 6/ Bir bağlaç... İnce ve düzgün dokunmuş bir tür pamuklu kumaş. 7/ Osmanlõ devletinde önceleri halktan yalnõz olağanüstü durumlarda, sonralarõ ise sürekli ola- rak toplanan vergi... Derviş selamõ. 8/ Kõl elek... He- kimlik. 9/ Amonyak tuzu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A R T İ N İ A O D İ K İ L E M J A R G O N F E İ K A N O B E L T A Y T V E L İ O R A V A R E A K V A İ K İ A S İ N U N N K I R L A N G I Ç 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TÜRK KALP VAKFI Emekli Sandığı, SSK, Bağkur, Kamu Çalışanları Hastalarının Hizmetinde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle