18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada eski Başbakan Bülent Ecevit ile akrabalığı yok ama, Cumhuriyet’in eski Antalya Muhabiri Bü- lent Ecevit ile akrabalığı var. Ecevit’le adaleti konuşurken üç ayak üzeri- ne oturttuk: - Adil olmalı. - Ulaşılabilinir olmalı. - Hızlı olmalı. Her üç konuda da söylenecek çok şey var. Türkiye’deki günlük gelişmeleri biraz dikkatli iz- leyen herkes, adaletin bu üç ayağıyla ilgili de- ğişik düşünceler ortaya koyacaktır. Yazı, iddianameyi ve eklerini okuyarak benimle ilgili bölümlerine yanıtlar hazırlayarak geçirdim. Beklentim, 20 Temmuz’da duruşmanın başla- ması ve aralıksız sürmesiydi. Ancak koğuşta- ki hesap mahkeme salonuna uymadı. Önce 20 Temmuz’dan 6 Ağustos’a ertelen- di. Ardından da davaları birleştirip 7 Eylül’e al- ma... Bu durumda doğal olarak 7 Eylül’de ne ola- cağını kestirmek zor. Yeri geldikçe vurguluyorum. Dava fiilen iki yer- de görülüyor. Silivri’deki ara verdi ama, med- yadaki devam ediyor. Medyanın bir bölümü iddianameyi adeta ke- sinleşmiş bir hüküm gibi alıp, yargılama so- nuçlarını sayfa sayfa veriyor. Öyle ki, zaman za- man iddianamenin de ötesine geçiliyor; iddia- nameye bir ayrıntı olarak konan, yasal olduğu da kabul edilen, banka üzerinden yapılan kimi ödemeler bile “suç delili” imiş gibi sunuluyor. Kimi sosyal buluşmalar da bundan payını al- mış. Geçenlerde Enis Berberoğlu, iddianameye konan, kendi deyimi ile “rakı balık muhabbeti”ne katılanların tümünü yazmış, bunu yineleyebile- ceğini, aynı kişilerle yeniden oturabileceğini vur- gulmıştı. Mahkeme salonunda da özenle altını çizdim; bir medya mensubu olarak kesinlikle yasak- lardan, kısıtlamalardan yana olamam. Ancak ku- ral ve etik diye de bir şey var. Medyada teknoloji ve gazetecilik tartışmaları alabildiğince sürer- ken ben de bir benzetme ile konuya girmek is- tiyorum. Gazeteciliği salt teknolojiye indirgemek, tra- fik ve ulaşım konusunu salt araçlardaki gelişimle ölçmek gibi bir şey. Eğer yol altyapısı yoksa, ku- rallara uyma bilinci gelişmemişse, bir-iki bin li- raya ehliyet satın alınabiliyorsa, buna karşın her- kesin lüks otosu varsa, o ülkede ulaşım ve tra- fik sorunu çözülmüş demek midir? Sanmıyorum... Teknolojik gelişim elbette gazeteciliği hız- landıracak. Bu gerekli de. Örneğin bir gazete- yi eline alan kişi elbet baskı kalitesine bakar. An- cak asıl içinde ne var, ona bakar. Ben 3G’yi gazetecilik bağlamında şöyle açı- yorum. Güven, gerçek, güncel. Bu üçü varsa ve elbette teknolojik altyapıyı da arkasına almışsa o ortamda gazeteciliğin sırtı yere gelmez. Bir başka anlatımla medya içme suyu kadar önemli bir işleve sahiptir. İçme suyu temizse; bu, her alanı olumlu et- kiler... Ya kirlenirse? Her şeyi hastalıklı hale getirir... Demokrasiyi... Toplumu... Siyaseti... Adaleti... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Demokratik Toplum (Kürt) Partisi bile AKP’den daha mantıklı. Sorun eğer ulusal bir sorun diye algılanıyorsa… hükümetin açılım içeriğini açıklamadan görüş bil- dirmeyi reddeden CHP ve MHP ile mutlaka gö- rüşmesi gerektiğini söylüyor. Proje mi paket mi her neyse açıklanmayı bek- leye dursun, yurdumun insanları değişik alanlar- da Kürt açılımına örnek veriyor. Taze ve canlı örneklerden birini Diyarbakır Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam verdi. Polisin vatandaşla ilişkilerini çok daha ileri gö- türecek hizmetler verebilmesi için kadroyu Kürt- çe bilen arkadaşlarla takviye edeceklerini açıkladı. Emniyet müdürünün açıklaması 1960’lardan ka- lan bir anıyı anımsatıyor. Bir gazeteci grubu, ABD Büyükelçiliği yetkilileri ile konuşurken söz Amerika’nın Türkiye’ye gön- derdiği Türkçe bilen diplomatlara geldi.. Amerikalı diplomatlardan biri, güldü ve bu ko- nudaki soruyu yanıtladı: “Baktık ki Türkler İngilizce öğrenmiyor. Was- hington, Türkçe öğrenen diplomatlarımızı gön- dermeye karar verdi” dedi. Bizdeki açılımın bir ayağı da bu hesap: Kürtle- re Türkçe öğretemedik! Pratik bir yol keşfettik. Kürtçe bilen polis Di- yarbakır’da göreve! Zaten açılım sürecinin ilk aşamasında köy, ka- saba eski isimlerine kavuşuyor. Gazete haberlerine göre, açılım konularından bi- ri de bölgedeki devlet dairelerinde Kürtçe bilen personel istihdam edilecekmiş. Böylece açılımın iki maddesi açığa çıktı mı, çık- tı. Güneydoğu’ya açılım hesabından birkaç mil- yar lira gönderilecekmiş. Etti üç! Fakat açılım içeriğinin açıklanmasını bekle- meden tam gaz destek veren kimi yazar çizerler; bir Cumhurbaşkanı ile bir Başbakan’ın devletin be- nimsediği isimlere sahip çıkmayışlarını eleştirmeyi akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar. “Yağcılıkta Rekor” başlıklı kısa bir değerlendir- me… öyle bir örnek ki medyatik yalakalığı oldu- ğu gibi yansıtıyor. Toplum gerçeklerini her gün cesaretle savunan Gözcü gazetesinin “Seçmeler Saçmalar” başlık- lı köşesinden: “Kürt sorunuyla ilgili olarak ilk kez bir başbakan, bu kadar yüreğinden konuştu, bu kadar siyasal ce- saret sergiledi ve ilk kez meseleyi yüreğinde his- settiğini bu kadar anlatabildi, bu kadar siyasal ris- ki göze alabildi. Başbakan’ı kutluyorum. (Hasan Cemal - Milliyet yazarı)” Köşenin notu: “Başbakan’a bu kadar yağ çekildi, ama Hasan gibisini hiç kimse yapamadı!.. Yandaş basının ve damadın gazetesinin yazarlarını bile sol- ladı!.. Bütün yalakaların Hasan’ı örnek almaları ge- rekir.” Görüşmeden sonra Demokratik Toplum (Kürt) Partisi’nin açılımdan neleri beklediği açıklanma- dı. Sadece sorunun çözümüne bağlı umutlarını yansıttıkları söylendi. Acaba gerçek böyle mi? Yoksa DTP; Bakan’a, başta Öcalan’ın muhatap alınmasını, örneğin ana- yasada yapılmasını istedikleri kimi değişiklikler- le, etnisiteyle ilgili ayrıntıların... anadilde (Kürtçe) eğitim ve propagandaya ilişkin sınırların kaldırıl- masını ve (Kürt oylarının ağırlıklı olduğu Güney- doğu’daki) yerel yönetimlerin vergi almalarını sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını istediklerini söylemedi mi acaba? Hükümetle parti arasındaki görüşmede diyelim ki söylemediler. Ama, DTP; dışarıda, TV’lerdeki ha- ber programlarında dayatmalarını açıklıyor. O kadar ki bir TV’ye konuşan DTP Grup Baş- kanvekili Selahattin Demirtaş, özgürlük iste- diklerini söyledi. Atatürk’e; etrafını alan, kimi övgüler, kimi eleş- tirel konuşmalar yapan gençlerden biri, “Size dik- tatör diyorlar” diyor. Mustafa Kemal sevecenlikle gence bakıyor ve “Yavrum, ben diktatör olsaydım sen burada ko- nuşabilir miydin?” diyor. Bu ülkede özgürlük olmasaydı Selahattin De- mirtaş adındaki grup başkanvekili bu konuşma- ları yapabilir miydi? Özgürlükleri çağdaş aşamaya getirmek, ge- nişletmek elbette bir amaç. Sadece Kürtlere de- ğil... 70 milyona! Her gece Kürt sorunuyla yatıyor, sabah Kürt so- runuyla kalkıyoruz. Valilerin çağdaşlığı yadsıyan, laik devletin altı- nı oyan uygulamaları… İşsizlik, ekonomik zor- luklar… devleti tahrip eden kimi uygulamalar ne- redeyse tartışma dışı. Günlerdir sorunların üstü- nü Kürt sorunu tartışmaları, açılım söylentileri ör- tüyor. Bu arada her türlü özgürlüğü; yazı, söz, düşünce özgürlüğünü bol keseden kullanan kimi sorumlu siyaset adamları dört duvar arasına sıkışmış gi- bi, özgürlük istiyorlar. Ne desek acaba; yuha mı? [email protected] SAYFA 15 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 30 Edirne PB 34 Kocaeli B 31 Çanakkale PB 31 İzmir B 34 Manisa B 35 Aydın B 36 Denizli B 37 Zonguldak B 26 Sinop B 26 Samsun B 28 Trabzon Y 27 Giresun Y 29 Ankara B 34 Eskişehir PB 34 Konya B 32 Sıvas B 29 Antalya B 38 Adana B 35 Mersin B 33 Diyarbakır B 39 Şanlıurfa B 39 Mardin B 36 Siirt B 37 Hakkâri B 29 Van B 28 Kars B 25 Oslo Y 19 Helsinki PB 21 Stockholm Y 21 Londra PB 24 Amsterdam PB 23 Brüksel PB 26 Paris B 30 Bonn B 30 Münih PB 31 Berlin B 26 Budapeşte PB 30 Madrid Y 35 Viyana PB 25 Belgrad Y 27 Sofya Y 26 Roma PB 28 Atina PB 32 Zürih PB 28 Moskova Y 19 Aşkabat A 33 Astana PB 26 Taşkent A 36 Bakû PB 26 Bişkek A 31 Tiflis Y 32 Kahire B 32 Şam A 37 Ülkemizin kuzeydoğu kesimleri parçalı bulut- lu, Doğu Karadeniz kı- yıları sağanak ve gök gürültülü sağanak ya- ğışlı, diğer yerler az bu- lutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı ülke ge- nelinde 2 ila 4 derece artacak. Rüzgâr kuzey ve kuzeydoğu yönler- den hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Televizyon kanallarının ekran- larında önce alt yazılarla ön bilgi- leri verilen, ardından da yürekleri burkan görüntülerle haber bül- tenlerini tatsızlaştıran ölümlü tra- fik kazalarının olmadığı gün yok gi- bi. Bazen o kadar çok kaza, ya da hayatını kaybeden oluyor ki. Ge- çenlerde 24 saatteki ölü sayısının 48’e ulaştığını söylemek zorunda kaldı meslektaşlarımız. Anadolu Ajansı (AA), geçen çar- şamba günü Türkiye’deki trafik ka- zalarının 10 yıllık dökümüne ilişkin verileri ve karşılaştırmalarını yayın organlarının haber merkezlerine ulaştırdı. Bir bölümü Emniyet Genel Mü- dürlüğü, bir bölümü de Jandarma Genel Komutanlığı’nın sorumluluk alanına giren yollarda 1999 ile 2008 yılları arasında meydana gelen yaklaşık 6 milyon trafik ka- zasında 47 bin yurttaşımız haya- tını kaybetmiş. Kimileri sakat ka- lan yaralı sayısı ise 1 milyon 445 bin dolayında. Bütün yollarımız güvenli bir alt- yapıya ulaşmış, sürücüler de araç- larının özelliklerini, trafik kuralları- nı ve öndeki araçla mesafesini iyi ayarlayan kişilerden oluşmuş gi- bi hız sınırlarının arttırılması tartı- şılıyor. Bir yandan can güvenliği öte yandan dünyanın en pahalı akar- yakıtını hız sınırını arttırarak so- rumsuzca harcama gibi iki tehli- keyi göz ardı edenler dilerim tak- kelerini önlerine koyup düşüne- ceklerdir. İktidarlar ne kadar “Biz değiştik” iddiasında bulunsalar da yaptıkları, gerçeğin öyle olmadığını ortaya koyuyor. Son örnek, İşsizlik Fonu’nda biriken işçi paralarının yıllık gelir- lerinin dörtte birinin bütçeye gelir olarak aktarılmasına olanak sağ- layan yasanın AKP iktidarının oy- larıyla çıkarılmış olması. Önce geçmişe gidelim. Sosyal Sigortalar Kurumu’nun gelirlerini oluşturan sigorta dallarından ba- zılarının işçi ve işveren primleri sü- reye bağlı olarak harcanırdı. Örneğin sağlık sigortası için toplanan primler bir yılı ancak karşılardı ama başta yaşlılık ve ölüm sigortaları olmak üzere kimi dallardaki birikimlerden gelir sağ- lanması mümkün olurdu. İşte bu birikime ellerinin altın- daki hazır kaynak olarak bakan hükümetler, piyasaya yüzde 32 olarak sundukları devlet tahvil- lerini kuruma, kanun zoruyla yüzde 9’dan amiyane deyimle kakalarlardı. Bir iktidar da işçilere yüzde 32’yi çok görmüş olma- lı ki faiz oranını yüzde 28’e yük- selttiğinde biz işçiler de sevin- miş “aferin” demiştik. Sosyal güvenlik sistemi bece- riksizlikler ve siyasetçilerin yanlış kararları nedeniyle çöktü. Bırakın birikimleri sömürme olanağını, bütçeden yüklü transferler yapma zorunluğu doğdu. Geriye el atılabilecek tek fon kal- dı: İşsizlik Sigortası Fonu. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, bu alanda da değişmediğini kanıtla- mak için, önceki ve eleştirdiği hükümetlerin izinden gitmeyi yeğ- ledi. Nedense akıllara, işsizlere açlık derdine bile çare olmadığı bilinen aylık ödemeleri arttırmak, işsizliğin kol gezdiği bir dönemde ödeme sürelerini uzatmak gelmedi. Anayasanın değiştirilemez cum- huriyet nitelikleri arasında “sosyal” ve “hukuk” kavramlarını sayması- na pek aldırmayın. Çünkü bu kavramlar yürürlükte olsaydı böyle bir yasa çıkarıla- mazdı. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Başlıksız Bir Yazı... [email protected] Topbaş da gözaltõna alõnacaktõ Baştarafı 1. Sayfada Topbaş’õn, cemaatin etkin olduğu Fatih ve Çavuşbaşõ bölgelerinde imara aykõrõ uy- gulamalara göz yumduğu ve dolaylõ yardõmda bulunduğu ileri sürüldü. Yurt genelinde yapõlacak operasyonlar için cemaatin li- deri Mahmut Ustaosmanoğ- lu, Ahmet Mahmut Ünlü, Ye- nişafak gazetesinin sahibi Ah- met Albayrak, işadamõ Meh- met Çelik ve cemaat liderinin halefi olduğu savlanan Metin Balkanoğlu’nun da aralarõnda bulunduğu isimler hakkõnda arama ve gözaltõ kararõ çõka- rõldõ. Ancak Erzurum Başsav- cõlõğõ’nõn bu karardan 3 gün ön- ce operasyon yapmasõ, Erzin- can merkezli yürütülecek bas- kõnlarõ engelledi. Yapõlan ikin- ci gözaltõ hazõrlõğõndan birkaç gün önce Erzurum Başsavcõlõ- ğõ’nõn bir operasyon daha yap- masõ üzerine baskõnlar yalnõzca Erzincan ile sõnõrlõ kaldõ. Dosyanõn görevsizlik kara- rõyla Erzurum Başsavcõlõğõ’na devredilmesinden önce yapõlan işlemler kapsamõnda Albay- rak, “örgüte üye olma ve ör- güt adına faaliyette bulunma” suçlarõnõ işleme şüphesiyle so- ruşturmaya dahil edildi. Yapõ- lan dinlemelerde, Albayrak’õn bu suçlamalar dõşõnda, kendi- sinin, konuştuğu kişilerin ve 3. şahõslarõn suç niteliği taşõdõğõ iz- lenimi veren konuşmalarõ sap- tandõ. Görevsizlik kararõnda, suçlara ilişkin ulaşõlan tesadü- fi delil olarak gösterilen ve suç şüphesi izlenimi uyandõran ko- nuşmalarõn konularõ şöyle sõ- ralandõ: “Siyasi saikle bazı kamu görevlilerinin atanma- sı, tayini, görev yerinin de- ğiştirilmesi. Sahte seçmen ka- yıtlarının yapılması. Kendi- sinin katıldığı, katılmayı plan- ladığı ihalelerde fesat karış- tırma şüphesi içerikli konuş- malar. Taşınmazlarına ilişkin İmar Yasası’na aykırı uygu- lama konuşmaları. Basın İlan Kurumu genel kuruluna İs- tanbul Üniversitesi (İÜ) ve de- ğişik kurumlardan katılacak temsilcilerin belirlenmesi için İÜ rektörü ve bazı yönetici- lere baskı yapılarak ileride kendi medya grubuna avan- taj sağlaması için kimi gaze- teci ve kamu görevlilerine hareket etmesi. Danıştay’da- ki davasına etki etme ama- cıyla emekli yargıçla (karşı- lığında oğlunun THY’de işe yerleş- tirilmesi) görüşmesi.” Dosya kapsa- mõndaki Çelik’in Osman Pepe ile yaptõğõ görüş- me de dinlemeye takõldõ. Ko- nuşmada, cemaatten bir kişinin vergi kaçakçõlõğõ suçuna ilişkin diyaloglarõ olduğu kayda geçi- rildi. Çelik’in okula gönderil- meyen bazõ çocuklarõn takibi- ni yapan Milli Eğitim Bakanlõ- ğõ görevlilerinin tayininin çõ- karõlmasõ için girişimlerde bu- lunduğu saptamasõ da dosyada yer aldõ. Mehmet Çelik, Hilmi Güler’i de aradõ. Görüşmede Çelik’in bir firmaya izin ya da ihale verilmemesi için telkinde bulunduğu kaydedildi. Erzincan Başsavcõlõğõ’nõn İsmailağa cemaatine yönelik dinlemesine dönemin bakanlarõ Pepe ile Güler de takõldõ... AÇIKLAMADAKİ EKSİKLER E rzurum Başsavcõlõğõ önce- ki gün yaptõğõ yazõlõ açõk- lamada, dosyanõn sumen altõ edilmeyip, dava açõldõğõnõ duyurdu. Ancak açõklamada, Er- zincan Başsavcõlõğõ’nõn soruş- turmasõ kapsamõnda 16 ilde dü- zenlenmesi öngörülen ve 200’ün üzerinde şüpheliye yönelik ope- rasyonlarõn yapõlõp yapõlmadõğõ ve bu kapsamdaki kişilerden ka- çõnõn gözaltõna alõndõğõ belirtil- medi. Edinilen bilgiye göre, Er- zurum Başsavcõlõğõ yalnõzca 13 ki- şi hakkõnda dava açtõ. Erzin- can’da 235 şüpheliyi kapsayan dosyanõn Erzurum’da nasõl 13 ki- şiye düştüğü ise belirtilmedi. Tu- tuksuz 13 sanõk 1 Ekim’de hâkim karşõsõna çõkacak. Açõklamada, Erzincan ile Er- zurum Başsavcõlõğõ arasõnda, ay- larca süren ve resmi yazõşmala- ra da yansõyan “idari baskõlar” gözardõ edilerek, Erzincan Baş- savcõlõğõ’nõn cemaat soruştur- masõnda kendiliğinden bir gö- revsizlik kararõ vermiş gibi gös- terilmesi dikkat çekti. Oysa, baş- savcõlõklar arasõndaki yetki tar- tõşmasõ şubat ayõnda başlayõp, dosyanõn Erzurum’a gönderil- mesine kadar sürdü. Erzincan Başsavcõlõğõ’nõn görevsizlik ka- rarõndan önce Adalet Bakanlõ- ğõ’na da başvurarak, kendileri- nin “by-pass” edilmeye çalõşõl- dõğõnõ ilettiği ortaya çõktõ. Yaşa- nan gerilimin sürmesi üzerine de Erzincan Başsavcõlõğõ, cemaat soruşturmasõnda yaşanan so- runlarõ en son Hâkimler ve Sav- cõlar Yüksek Kurulu’na belgele- riyle ulaştõrdõ. Vali Güler’den acı itirafİstanbul Haber Servisi - İs- tanbul Valisi Muammer Güler, kentin deprem açõsõndan en gü- venli binalarõnõn eğitim binala- rõ olduğunu belirterek “Keşke İstanbul’un evleri de okulları kadar sağlam olsa” diyerek acõ bir itirafta bulundu. İstanbul Valiliği’nin ev sa- hipliğinde düzenlenen “Güvenli Şehir Güvenli Yaşam Buluş- ması” dün Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda başladõ. Gü- ler, afet anõnda afeti yönetecek 70 bin kamu görevlisinin ke- sintisiz iletişimini içeren bir projenin altyapõsõnõn hazõrlan- dõğõnõ anlattõ. İSMEP projesi kapsamõnda Avrupa yakasõnda Hasdal’da, Anadolu yakasõnda Kozyatağõ’nda “İl Afet Yöne- tim Komuta Kontrol Mer- kezleri” kurulduğunu ifade eden Güler, afet sonrasõnda buralarõn kriz merkezleri olarak işlev gö- receğini söyledi. Güler, Tuzla ve Yeşilköy’de oluşturulacak lo- jistik merkezleriyle yardõmlarõn dağõtõlacağõnõ kaydetti. Güler, “İstanbul’un 500 noktasında deprem sonrası müdahale için gerekli alet ve araçların ol- duğu konteynerler bulunu- yor. 16 ilçede 2 bine yakın ki- şi afet gönüllüsü olarak eği- tildi. İSMEP çerçevesinde top- lam 630 okul güçlendirildi. Deprem sonrası inşa edilen bi- ne yakın okul da deprem yö- netmeliğine uygun yapıldı. İs- tanbul’un deprem açısından en güvenli yerleri eğitim bi- naları. Keşke İstanbul’un ev- leri de okulları kadar sağlam olsa...” dedi. Afete hazõrlõk çalõşmalarõna katõlan ilk gönüllü belediyeler olan Bağcõlar ve Pendik belediye başkanlarõ ve program katõlõm- cõlarõna sertifikalarõnõ veren Gü- ler, güçlendirme çalõşmalarõ ta- mamlanan Kağõthane Tülin Manço İlköğretim Okulu ve Fa- tih Edirnekapõ Öğrenci Yur- du’nun açõlõşõna canlõ bağlan- tõyla katõldõ. Mahruki: Değişim ve zihin devrimi fırsatını kullanamadık İstanbul Haber Servisi - Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanõ Nasuh Mahruki, 1999 depreminin Türk toplumu için bir değişim ve zihin devrimi fõrsatõ olduğunu, ancak bu fõrsatõn kullanõlamadõğõnõ ifade etti. Mahruki, AA’ya yaptõğõ açõklamada, “Birkaç müteahhit çõktõ ortaya, bütün suç onlarõn üzerine atõldõ. Altõna imza atan belediyenin, mühendislerin sorumluluğu nerede? Kimse sorumluluğu üzerine almadõ. Biz bu değişim fõrsatõnõ kullansaydõk, o zaman geçmiş hatalarõmõzõ tekrar etmeyecektik. Yeni baştan yapõlanmaya gidecektik ve o yeni baştan yapõlanmaya giderken de bu hatalarõ, eksiklikleri, sorunlarõ, dikkatsizlikleri çözerek ilerleyecektik.” Vali Güler, ‘Keşke İstanbul’un evleri de okullarõ kadar sağlam olsa’ dedi İŞ KADINI ŞİMŞEK İFADE VERDİ DenizFeneri’nde ‘şirket’ sorgusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Alman- ya’daki Deniz Feneri e.V.’nin Türkiye bağlantõlarõna ilişkin yürütülen soruşturma kapsamõnda, iş kadõnõ Nilüfer Şimşek’in Aktiv Barter şirketini “Türkiye’deki so- ruşturmada şüpheli sıfatı taşıyan kişi- lerden ne şekilde devraldığı”yla ilgili ifa- desi alõndõ. Cumhuriyet savcõsõ Nadi Tür- kaslan tarafõndan sorgulanan Şimşek, adli- ye çõkõşõnda gazetecilerin sorularõnõ yanõt- sõz bõraktõ. Almanya’daki iddianamede Aktif Barter şirketinin adõ, Deniz Fene- ri’ne “naylon faturalar” kesen firma ola- rak yer alõyordu. Kurucularõ Zahid Ak- man, Zekeriya Karaman, İsmail Kara- han ve Mustafa Çelik olan şirketin “el konulur” endişesiyle çalõşanlara devredil- diğini iddia ediliyordu. Barter Aktiv, 2007 yõlõ Kasõm ayõnda daha önce yine şirket müdürü olan Nilüfer Şimşek’e satõldõ. An- kara’daki soruşturma kapsamõnda bu satõ- şõn mercek altõna alõndõğõ dile getiriliyor. Soruşturma çerçevesinde önceki gün de AKP Şefahatli ilçe teşkilatõnõn eski yöne- ticilerinden Süfyan Gençarslan’õn ifade- sine başvurulmuştu. Gençarslan’õn adõ da- ha önce YİMPAŞ soruşturmasõnda, Türki- ye’ye aktarõlan paralarõ sakladõğõ iddiasõy- la geçmişti. “Deniz Feneri e.V. bağlantı- lı soruşturma” kapsamõnda, önümüzdeki günlerde bazõ kişilerin ifadelerinin alõn- masõna devam edileceği kaydedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle