28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 10 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Ekonomi Biliminin... (II) Yaşanmakta olan ve adı henüz konulmayan ağır ekonomik bunalım, asıl etkisini ekonomi biliminin üze- rinde gösteriyor. Ekonomik olguları ve olayları açık- lamadaki bilimsel başarı daha doğrusu başarısızlık sorgulanıyor. Keynes sonrasında, yani 1930’ların Büyük Buna- lımını izleyen yıllarda, mikro ekonominin temelleri üze- rinde yükselen bütüncül ya da makro yaklaşım, ka- pitalizmin1980’lerin başında tıkanmasıyla zayıfladı. Uygulamada olduğu gibi “egemen” kuramsal yapı- da da, yeniden, 1930 öncesi gibi, “fiyatların, piyasada var olan sunum ve isteme göre serbestçe oluşması” yaklaşımına dönüldü. Bu kuram ve uygulama, yeni liberalizm markasıyla 1980 sonrasına damgasını vurdu. Geleneksel yol arkadaşları olan istatistiği ve sos- yolojiyi ikincil tutarak onların yerine soyut matema- tiğin oyun kuramına ya da finans mühendisliğinin düz- gün kurgusuna uzanan modellerini yerleştiren eko- nomi bilimi, son yirmi yılda, ders kitabı düzeyindeki “varlığını”, adım adım, tam anlamıyla serbest piya- saya bağladı. Para, sermaye, kapitalizmin can damarı olduğu- na göre, özellikle para piyasasında tam rekabetin ger- çekleşmesiyle, sistemin her türlü dengesizliği, yan- lışlığı ve olumsuzluğu kendiliğinden düzelecekti. Yaşanmakta olan Büyük Bunalım, aşırı liberalizme olan bu teslimiyetin tam anlamıyla iflasını simgeliyor. Geçen yıl finans dünyası ya da para piyasaları çök- tü. Para piyasaları, denetimsiz ve gözetimsiz bıra- kıldığında sonuç, yaşanmakta olduğu gibi yıkım olu- yor. Bilimin önce bu sorunu doğru çözümlemesi ge- rekiyor. Bu yaşanan, “yok edici” yıkım. Oysa, teknolojinin ekonomik büyümeyi belirleyici olmasından kaynak- lanan ve uygulamada olmasa da kuramsal alanda ye- ni yeni yer almaya başlayan bir de “yaratıcı yıkım” var. Marx, kapitalizmin oluşumunun ve değişiminin te- meline, “yenilikçi girişimciyi”, yani kapitalist sınıfı yer- leştirdi. Ona göre risk alan; yeni ve daha etkin üre- tim yöntemlerini harekete geçiren ve buradan eko- nominin sürekli değişimine yol açanların yarattığı ka- pitalizm, eski, feodal, töresel ve durağan yapıları ve düzenleri yıktı. Kapitalizmin kendisi bir yaratıcı yıkımdı. Schumpeter (Capitalism, Socialism and Democ- racy, 1942, s. 82), Marx’ın bu buluşunu “endüstriyel değişim süreci” adıyla kapitalizmin kendisine uyar- ladı. Değişim süreci kapitalist düzeni “kendi içinden” dönüştürür; bunu da sürekli olarak “yeniyi yaratma- sı ve böylelikle eskiyi yok etmesi” yoluyla, tıpkı ka- pitalizmin feodalizmi yok etmesi gibi yapar. Marx’ta olduğu gibi, yeniliğin ve buradan ekonomik büyü- menin ve gelişmenin motoru ileri teknolojidir. Yaklaşıma göre, ürün fazlası yaratılmasında tek- nolojik yenilik belirleyicidir; ekonomik büyümenin kay- nağıdır. Schumpeter, “teknolojik yenileşmeyi” sermayeyi güçlendiren ve yaşatan ana etken alır ve “yaratıcı yı- kım” olarak tanımlar. Yaratıcı yıkım, kapitalizmin ana olgusudur; daha doğrusu kendisidir; kapitalizm bundan oluşur ve her kapitalist bunun içinde yer alır. Kuram, Marx’ın öngördüğü gibi, kapitalist ekonominin bunalımlarını, sistemin kendi içinden kaynaklanan do- ğal sonuç sayar. Bu yaklaşımın, evrimci niteliği, kurumlaşma vurgusu ve ekonomide fazla yaratılmasının asıl adresi olarak teknolojik yeniliği almasıyla, ekonomi kuramının bundan sonraki biçimlenişinde etkisinin belirleyici ola- cağı; giderek egemen görüş özelliği kazanacağı, ya- ni ders kitaplarında hak ettiği yeri alacağı anlaşılıyor. Kuşkusuz bu süreçte, eski kavramların yeniden ta- nımlanması ve bunlara yorum ve çözümlemeleriyle yenilerinin eklenmesi kaçınılmaz olacaktır. Sonuç olarak, ekonomi bilimi yeni bir doğumun sancılarını yaşıyor. Serbest piyasanın kendi yanlış- larını yine kendisinin düzelteceği görüşü geride ka- lıyor, tarih oluyor. Sıra, kapitalizmin yaratıcı yıkım sü- recine geliyor. Kuşkusuz, ekonomi bilimi, yenilene- rek, ekonomik olguları ve olayları, şimdiye dek ol- duğundan daha doğru açıklamanın yollarını bulacaktır. Geçen hafta İran Devlet Başkanı Ahmedinejad’ın trajikomik yemin törenine ilişkin haberleri izlerken bir kez daha emin oldum: “Bu rejim öl- dü, ama henüz ne iktidarı ne de mu- halefeti biliyor...” Bir ülkenin egemen sınıflarının o andaki siyasi rejiminin istikrarı iki meş- ruiyet ilişkisine birden dayanır. Rejim uluslararası düzeyde meşruiyetini kay- betse bile, ülke içindeki meşruiyeti güç- lü olduğu sürece ayakta kalabilir. Ül- ke içinde meşruiyetini kaybetmeye başlayan bir rejim, uluslararası düzeyde bir meşruiyete dayanarak harekete geçireceği ekonomik, ideolojik, kültü- rel hatta şiddet araçlarına dayanarak ayakta kalmaya devam edebilir. Ama her iki alanda da meşruiyetini kaybe- den bir rejimin artık öldüğünü düşü- nebiliriz. Hele bu rejimin yönetici sınıfları kendi aralarında bölünmüş, amaç bir- liğini kaybetmeye başlamışsa... İran teokratik “Cumhuriyeti”, 12 Haziran se- çimlerinin arkasından başlayan pro- testo gösterileri dalgasından sonra, bu- gün işte bu noktada. Meşruiyetin ekonomi politiği İran teokratik rejimi, Vilayet-i Fıkıh il- kesi üzerinde duruyor. Bu ilke; sözde bir taraftan Tanrı’nın iradesine daya- nıyor, diğer taraftan halkın iradesini re- jimin yönetimine yansıtıyor. Şii ruhban sınıfı hiyerarşisinin en tepesinde bu- lunan mollalardan oluşan (seçilme- miş) bir konseyin üyelerinin üzerin- de anlaştığı bir “Yüce lider” bu iki il- ke arasındaki dengeyi koruyor. Bu- nu da günlük siyasetin sorunlarının, anayasanın izin verdiği siyasi unsur- ların arasındaki mücadelenin dışında, siyasetler üstü tarafsızlığını, dini ilke- lere dayanan yanılmaz bir otorite mer- kezi olma iddiasını koruyarak gerçek- leştiriyor. Tabii bunların hepsi, esas işlevleri, Şii ruhban sınıfının 1979’da gasp ettiği si- yasi iktidarı gizlemeye yarayan birer fantezi. O günden bu yana köprülerin altından çok su aktı. Hem iktidarı ele geçiren ruhban sınıfı zaman içinde farklı çıkarlara sahip fraksiyonlara bö- lündü, hem de 1979 ihanetinin ve onu izleyen Irak savaşının şokunu atlatan İran halkının duyarlılıkları, demografik, ekonomik, hatta uluslararası düzlem- den gelen kültürel etkilerle değişti.. öz- gürlük talepleri giderek molla rejiminin biyopolitik (beden denetim - ya da ya- şam tarzı) rejiminin sınırları dışına taş- maya başladı. Bu ikili eğilimin kesiş- mesinin ilk sonuçlarını, 1997’de Ha- temi’nin devlet başkanı seçilmesine bir “Gorbaçov” etkisi yaratma umuduna yol açan dinamiklerde, 1999 öğrenci olaylarında gördük. Hatemi döneminden başlamak üze- re, bu duruma bir tepki olarak, eko- nomik ve siyasi alanlarda giderek güçlenen Devrim Muhafızları’nın da, Şii ruhban sınıfı içinde ayrı, üstelik de si- lahlı bir fraksiyona dönüşmesine şahit olduk. Şii ruhban sınıfı içinde başlayan yeni bir sınıfın şekillenmesinin de o dö- nemde belirginleştiğini söyleyebiliriz: Büyük servetler biriktiren bireylerin sayısı giderek arttı, uluslararası ser- maye ile dünya ekonomisiyle bütün- leşme eğilimleri güçlendi, böylece ekonomik olarak “çarşı”dan, siyasi projeleri açısından da ruhban sınıfının ideolojik kültürel merkezlerinden gi- derek kopan bir tabaka oluştu. Tüm bu farklı kesimlerin birbirinden giderek uzaklaşan çıkarlarının, bir aşa- mada açık bir mücadeleye dönüş- mesi, Vilayet-i Fıkıh modelini “kısa devre” etmesi kaçınılmazdı. Bu bağ- lamda, Devrim Muhafızları safların- dan gelen Ahmedinejad’ın 2005 yılın- da devlet başkanı seçilmesini, Şii ruh- ban sınıfının olası bir muhalefete kar- şı, halkçı bir zeminde birlik sağlama ça- bası olarak yorumlayabiliriz. Ahmedinejad’ın oy tabanını çarşı, yoksul kent ve kır yoksulları, informel sektör sınıfları oluşturuyor; siyasi ku- rumsal gücüyse, Devrim Muhafızları ve Basic milislerine dayanıyordu. Ahme- dinejad’ın devletin (vergi ve petrol kaynaklarını, kontratlarını) öncelikle, Sistan - Belücistan gaz boru hattı, Tah- ran metrosu gibi projelerle Devrim Muhafızları’nın ekonomik yapılarına ve çoğu kez doğrudan para dağıtımıyla kendi oy tabanına yönlendirmesi, içe- ride ruhban sınıfının ekonomik, siyasi ve kültürel sorunlarını daha da ağır- laştırdı, iç çelişkilerini derinleştirdi. Uluslararası alanda da ABD ve İsrail’e yönelik radikal dinci, saldırgan bir söylem, nükleer enerji programı; İran’ın zaten zayıf olan meşruiyetini, uluslar- arası sermayeyle, dünya ekonomisiy- le ilişkileri geliştirme, derinleştirme şansını daha da zayıflattı. Üç olasılık 12 Haziran başkanlık seçimlerine gi- rerken bu eğilimler ruhban sınıfı için- de ilk bakışta iki, ama aslında üç kampın oluşmasına yol açtı. Bir tarafta, ruhban sınıf içindeki dengeleri, Vilayet- i Fıkıh’ın zayıflayan meşruiyetini bur- juva liberal bir zeminde restore etmeyi amaçlayan Musavi-Rafsanjani- Hatemi kanadı. Bunun karşısında, Ahmedinejad’a sarılarak ayakta kal- maya çalışan, Şii hiyerarşisinin gele- neksel (devlet kapitalisti özelliklerini ko- rumayı arzulayan) kesimi ve yine bu kamp içinde olmakla birlikte, Ahme- dinejad’ın arkasındaki, Cumhuriyetten vazgeçmeye hazırlanan Devrim Mu- hafızları, Basic milisleri ve Şii ruhban sınıfının, bu fraksiyona yakın muhafa- zakâr kesimleri. Kent orta sınıflarının, üniversite öğ- rencilerinin, seküler eğilimli entelijan- siyanın, kadın hareketinin ve “yeni iş- çi sınıfının”, tercihini Musavi - Raf- sanjani blokundan yana yaptığını gör- dük. Böylece egemen sınıf içindeki bir çatışmaya, çok dinamik bir toplumsal hareket müdahale etmeye başlamış oluyordu. Uluslararası düzlemde, he- gemonik devletler sistemi de esas olarak tercihini Musavi-Rafsanjani blo- kundan yana yapıyordu. Seçimlerden sonra ortaya çıkan tablo içinde, aktif bir kitle muhalefeti varlığını ortaya koyar.. “yüce liderin” ta- rafsızlık, yanılmazlık iddiaları çökerken, ruhban sınıfının içindeki bölünmelerin çeşitlenerek derinleşmeye devam et- tiğini gördük. Bu koşullarda üç olasılıktan söz edilebilir. Birincisi, muhalefetin “biz rejime değil seçim sonuçlarına karşıyız iddialarından” hareketle, ruhban sını- fının yeni bir iç uyum kurabileceğini dü- şünebiliriz. İkincisi, göstericilere uy- gulanan şiddeti, toplumsal örgütlen- meleri, ama bilhassa kadın hareketini dış güçlerin ajanı olmakla suçlayan söylemden, muhalefetin en dış çepe- rinden başlayarak liderliğine doğru giderek daralan tutuklamalardan, ölüm- lere yol açan işkencelerden, gündeme gelen “göstermelik mahkemelerden”, tek meşruiyetin Tanrı’ya ait, halkın da cahil koyun sürülerinden farksız oldu- ğunu savunan Yezidi’nin (Ahmedine- jad’ın hocası) görüşlerinin öne çıkma- ya başlamasından hareketle, dinci diktatörlüğün, meşruiyet aramayan, salt şiddete dayanan açık bir biçime dönüşebileceğini düşünebiliriz. Üçün- cüsü, rejim; iç çelişkilerinin ve dışarı- dan gelecek askeri, ekonomik müda- halelerin basıncıyla çözülmeye de- vam ederek bir taraftan Musavi - Raf- sanjani’nin hedefleri doğrultusunda “demokratik” laik, diğer tarafta, çok da- ha radikal hatta sosyalist olasılıklar ta- şıyan, ama çok daha karışık bir süre- ce açılabilir. Bugünkü “durum”, öncelikle ikinci olasılığın güçlenmekte olduğunu, ama bunun istikrar kazanamayarak, üçün- cü olasılığa doğru evrimleşebileceği- ni düşündürüyor. ‘Cumhuriyet’ Öldü Ama Bilmiyorlar erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com yakupkepenek06@hotmail.com Kriz her yeri etkiledi. Ancak, daha Diyarbakõr’a yaklaşamadõ, zira yõllardõr süren durgunluk bugünkünden de derin Doğu zaten yõllardõr krizde Diyarbakõr; işsizlik bölgede devam eden çatõşmalar nedeniyle yüzde 60’larõ aşmõş durumda. Sanayide çalõşan sayõsõ yalnõzca 12 bin civarõnda. O nedenle dünya ölçeğinde yaşamayan kent krizden de dünya ölçeğinde etkilenmedi. Van; eskiden babalar kõzlarõnõ çalõştõrmazdõ, şimdi iş arõyorlar ama nafile. Dokuz kişilik ailenin sekizi iş arõyor. Bölgede zaten yatõrõm ve sanayi olmadõğõ için onlar da krizden batõdaki kadar etkilenmiş değiller. (!) Doğunun, “Kürt sorunu biterse diğer sorunlar da biter” önerisine karşõn Adana ve Denizli, krizden en çok etkilenen iller. Kapanan işyeri sayõsõ korkutucu boyutlara ulaşõrken yeni teşvik yasasõnõn, yatõrõm çalacağõ endişesi de artmõş durumda. ŞEHRİBAN KIRAÇ Ekonomik kriz Türkiye’nin her noktasõnõ farklõ etkiliyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yõllardõr kriz yaşanõrken işsizlik özellikle bölgede devam eden çatõşma ortamõ nedeniyle yüzde 50-60’lara kadar çõktõ. Batõ illerinde işyeri kapanmalarõ hõzlandõ, ihracatta büyük düşüşler yaşanõyor... AKP hükümetinin yeni teşvik sisteminin de bölgeler arasõ eşitsizliği gidermeye yetmeyeceğini dile getiren oda başkanlarõ, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kalkõndõrõlmasõ için batõ illerinden bağõmsõz bir teşvik paketine ihtiyaç duyulduğunu dile getiriyor. Türkiye’de ve dünyada yaşanan ekonomik krizin daha Diyarbakõr düzeyine inmediğine işaret eden Diyarbakõr Ticaret ve Sanayi Odasõ Başkanõ Galip Ensarioğlu, “Bizim krizimiz daha derin. İlimizde 100 bin civarında işsiz var. Kürt sorunu çözülmeden buraya yatırım gelmez” dedi. Yatõrõm teşviklerinin doğu için çõkarõldõğõnõ, ancak ne yazõk ki yõllardõr doğuya yatõrõm gitmediğini anlatan Ensarioğlu, AKP’nin hazõrladõğõ yeni teşvik sisteminin de doğu ve güneydoğuya yeni bir şey götürmeyeceğinden emin. Adana Sanayi Odasõ Başkanõ ise oda olarak iş ve işçi bulma kurumu gibi çalõşmaya başladõklarõnõ ifade etti. DİYARBAKIR: BİZİM KRİZİMİZ DAHA DERİN DENİZLİ: TEKSTİL BÜYÜK DARBE YEDİ ‘KÜRT SORUNU BİTSE HER SORUN BİTER’ADANA: İŞ VE İŞÇİ BULMA KURUMU GİBİYİZ Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ga- lip Ensarioğlu: Küresel kriz Diyarbakõr’õ etkilemedi. Çünkü, Diyarbakõr zaten kendi içinde kendine öz- gü çok derin bir kriz yaşõyor. Türkiye’de en çok iş- sizliğin yaşandõğõ kent burasõ. Diyarbakõr’õn gene- linde sanayide çalõşan sayõsõ 12 bin 500 civarõnda. Yani İstanbul’da tek bir fabrikada çalõşan kişi sa- yõsõ kadar. Küresel kriz daha bizim seviyemize in- medi. Bizim yaşadõğõmõz kriz daha derin. Diyarba- kõr’da 100 bin civarõnda işsiz var. Teşvik sisteminin en önemli amacõ bölgeler arasõ eşit- sizliği kaldõrmak. Ama bu sistem eşitsizliği kaldõr- mak yerine derinleştirecek. Siz şimdi 4. bölgeye ge- lişmişlik sõrasõ bakõmõndan 81. ile 37. ili de koyar- sanõz tabii ki yatõrõm 37. sõraya gider. Kürt sorunu çözülsün bölgenin ekonomik sorunlarõ da çözülür. Huzur ve güven kalõcõlaşsõn, gerisini biz yaparõz.” Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci: Kriz Denizli’de özellik- le tekstil sektörüne darbe vurdu. Yaklaşõk 20 firma kapõsõna kilit vurdu. Kriz öncesi tekstilde SSK’ye kayõtlõ yaklaşõk 155 bin kişi varken bu sa- yõ 135 bin kişiye geriledi. Eskiden ilimizin 3 milyar dolar olan ihraca- tõnõn 1.3 milyar dolarõnõ tekstilden sağlõyorduk. Bu, büyük oranda düş- tü. Şimdi tekstilin ihracattaki oranõ yüzde 7’ler civarõnda. Denizli’nin ge- nel ihracatõ da değer bazõnda yüzde 30 civarõnda düştü. Yeni teşvik sis- temi faydadan çok zarar getirecek. Bugün ihracatta ilk 9 ilin içindeyiz. Yeni teşvikler bizdeki şirketlerin başka illere gitmesine neden olacak. 5084 sayõlõ yasa ile komşumuz olan Afyon ve Uşak’taki tekstil fabrika- larõnõn aldõklarõ sübvasyonlar ne- deniyle Denizli’deki 7 iplik fabrika- sõ kapandõ. Bizdeki firmalarõn veri- len teşvikler nedeniyle başka illere gitmesinden endişeleniyoruz. Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Zahir Kandaşoğlu: Bü- yük yatõrõmlar olmadõğõ için normal ekonomik krizlerden da- ha az etkileniyoruz. Ancak bizim kendimize özgü yõllardõr ya- şadõğõmõz bir kriz var. Yatõrõm gelmiyor, istihdam sağlanmõyor. Van’õn genelinde 500 bin kişi iş arõyor. 9 kişilik bir ailenin 8 kişisi iş arõyor. Bölgede eskiden babalar kõzlarõnõ ça- lõştõrmazdõ. Şimdi kõzlar da iş arõyor, ama iş yok. Özel- likle son iki aydõr Van’da hayat durdu. Hiç kimse borcunu ödemiyor. Bankalar kredi vermiyor. Pi- yasada para akõşõ yok. Yõllardõr feryat ettiğimiz tarz- da bir teşvik çõkmadõ. Buraya kesinlikle pozitif ay- rõmcõlõk yapõlmasõ gerekiyordu. Bölgedeki çatõş- ma ortamõ bitseydi eminim ki çok daha iyi işler yapõlabilirdi. Kürt sorunu bir bitseydi her so- run biterdi. Bu bölgenin huzur ve istikrar or- tamõna ihtiyacõ var. Güven ortamõ oluşursa hem turizmde, hem diğer sektörlerde ciddi bir hareketlilik olacak. Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş: Kriz nedeniyle Adana’da işsizlik yüzde 60’la- ra çõktõ. Oda olarak iş ve işçi bulma kurumu gibi çalõşõyoruz. İnsanlar mağdur ve gelip biz- den yardõm istiyorlar. Kapanan ve kapasitesini düşüren, ayakta kalmaya çalõşan çok sayõda fir- mamõz var. Son birkaç aydõr ÖTV ve KDV in- diriminden kaynaklanan çok az bir gelişme ol- du. Bazõ firmalarõmõz tamamen kapanõyor, ba- zõlarõ geçici süreyle kapanõyor. 350 kişi ça- lõştõran işletmeler şu anda 50 kişiye indi. ÖTV, KDV indirimlerinin sektör çeşitlendi- rilerek kriz bitinceye kadar devam ettirilmesi gerekiyor. Şimdi inşatta olabilir, tarõm sektö- ründe olabilir. Yoksa çok ciddi sosyal sorun- larla karşõ karşõya kalabiliriz. Şu andaki ön- celikli sorun işsizliğin azaltõlmasõ. Sosyal ya- ralarõn tedavi edilmesidir. Memur-Sen yüzde 11 zam istiyor ANKARA (ANKA) - Memur-Sen Genel Başkanõ Ahmet Gündoğdu, 2010 için talep ettikleri ücret artõşõnõn yüzde 11 olduğunu be- lirtti. Kamu çalõşanlarõnõn zam oranlarõnda ya- şadõğõ mağduriyeti dile getiren Gündoğdu, “Enflasyon odaklı üc- ret artışı reel bir yan- sımaya dönüşme- mektedir. Merkez Bankası’nın 2010 en- flasyon tahmininin yüzde 6.9 olduğunu dikkate alırsak memura yapılacak yüzde 6.9’a kadarlık oran memura bir katkı sağ- lamayacaktır. İstediğimiz yüzde 11’lik zam oranı memura gerçek anlamda yan- sıyacak zam oranıdır” şeklinde konuştu. Sendika üyesi kamu görevlisine ödenen 10 liralõk toplu görüşme priminin 28 liraya çõ- karõlmasõ gerektiğini savunan Gündoğdu, kri- zin kamu görevlileri üze- rindeki olumsuz etkileri- ni atmak için altõ ayda bir ödenmek üzere 600 TL tutarõnda kriz çeki veril- mesi gerektiğini söyledi. Aile yardõmõndaki 83 TL’lik payõn 47 TL arttõrõlarak 131 TL’ye çõ- karõlmasõnõ da talep ettiklerini kaydeden Gün- doğdu, çocuk yardõmõndaki sayõ sõnõrlama- sõnõn da kaldõrõlmasõ gerektiğini belirtti. Obama: Sağlõk reformu büyüme için şart Ekonomi Servisi - ABD Devlet Başkanõ Barack Obama, ekonomik çöküşün sonuna yaklaşõldõ- ğõnõn sinyallerini alõrken, sağlõk sisteminin ye- niden düzenlenmesinin ekonomik büyüme için gerekli olduğunu söyledi. Amerika’daki işsiz- lik rakamlarõnõn temmuzda yüzde 9.4’e düş- mesinin ardõndan konuşan Obama, “İşsizlik raporu, en kötüsünün geride kaldığının is- patı. İşsizliğin tahminlerin altında çıkmasıy- la, borsa endeksi yılın en yüksek rakamları- na ulaştı. Şimdi ekonomik büyüme ve refah için sağlık ve sigorta sisteminde yeni düzen- lemelere gitme zamanı” dedi. Obama, ağustostaki parlamento tatilinin sonrasõna ertelenen ve 47 milyon insanõ ilgilendiren re- form için, “Hâlâ son şekli verilecek detaylar, uzlaşılması gereken farklılıklar var. Ancak reform üstünde geniş bir görüş birliğine doğru gidiyoruz” diye konuştu. Tek kişinin yoksulluk sõnõrõ 1400 lira oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Kamu-Sen’in yoksulluk sõnõrõ araştõrmasõna göre temmuz ayõnda çalõşan tek kişinin yoksulluk sõnõrõ 1400, bir ailenin yoksulluk sõnõrõ ise 2 bin 803 lira oldu. Araştõrmaya göre, ailenin gõda ve giyim harcamalarõ azalõrken haberleşme, kira ve ulaşõm harca- malarõ arttõ. Araştõrmada, bir ailenin açlõk sõnõrõnõn 1069 lira 5 kuruş olarak belirlendi. 4 kişilik bir ailenin aylõk gõda harcamasõ 608 lira, ortalama kira giderleri ise 466 lira ola- rak hesaplanõrken 1321 lira olan ortalama memur maaşõndan bu harcamalar düşüldü- ğünde geriye yalnõzca 246 lira kaldõğõ vur- gulandõ. Yüzde 11’lik talep kabul edilirse en düşük bekâr memur maaşõ 1360 TL olacak. Evli, eşi çalõşmayan, iki çocuklu memur maaşõ da 1544 TL’ye çõkacak. TÜKETİCİ UMUTLANMAYA BAŞLADI DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA Nielsen’in Global Tüketici Güven Endeksi, haziranda, marttakine göre 5 puan yükselerek 82’ye ulaştı. The Nielsen Company’den yapı- lan açıklamada yer verilen “2009 2. Çeyrek Global Tüketici Güven Araştırması”nın so- nuçlarına göre, dünyada tüketiciler, global ekonomik krizin sonuna yaklaşıldığına dair “umut taşımaya başladı”. Türkiye’nin puanı (67), ortalamanın altında olmasına rağmen 7 puan artış gösterdi. Geçmişte tekrarlanan araştırmalarda sürekli olarak global ortala- manın altında seyreden Türkiye Tüketici Gü- ven Endeksi, 2007 başından bu yana ilk kez yükseldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle