23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN İtibar mı, İktidar mı? Bu yazı, TBMM Başkanlığı’na yapılacak seçim ne- deniyle yazılmıştır. Rayından çıkan milletvekilliği işlev ve göreviyle de ilgilidir. Kamuoyu anketleri, saygınlık ve güven sıralama- sında milletvekillerini en alt sıralarda gösteriyor. Siyasi partiler oylarını arttırsalar bile, onları temsil eden milletvekilleri milletin sempatisini kazanamıyor. Milletvekiline güven konusu nedense TBMM gün- demine giremiyor. Oysa, vekilini saygın ve güvenilir bulmayan bir mil- letin siyasete ilgisi ve demokrasiye bağlılığı, uzun dö- nemde zayıflar. - Milletvekili iktidarı kazanıyor ama ne yazık ki itibar kazanamıyor!.. Neden? Türkiye Büyük Millet Meclisi yeryüzünün en özel meclisidir. Devletinden önce var edilmiştir. Bağımsızlık Savaşı’nın karargâhıdır. Yönettiği bu savaşı zafere ulaştırmıştır. Ama ne yazık ki, TBMM’nin bugünkü temsilcileri- ne milletimizin beslediği sempati fazlasıyla sınırlıdır. Halkın siyasete ve siyasetçiye olan ümidini yitirmesi bir ülkenin başına gelebilecek en kötü olaylardan bi- ridir. Milletvekiline güvensizlik, parlamentoya güvensizliğe ve “Demokrasi ile olmuyor!” kötümserliğine dönü- şebilir... Milletvekiline yönelen tereddüt ve kuşkunun kay- nağı belli:- Çoğu ticari aracılık ve “iş bitirme” saye- sinde haksız kazanç elde edebiliyor... Dokunulmaz- lık sayesinde de kimse onlardan hesap soramıyor. Milletvekiline yeniden güven ve saygınlık kazan- dırmak hiç de zor değil. Bunun için yeni seçilecek TBMM Başkanı’nın iki adım atması yetecek: 1- Milletvekili yemininden sonra TBMM Başkanlı- ğı’na verilen ‘mal bildirimi’ açık hale getirilecek ve TBMM’nin internet sitesinde her milletvekilinin ya- şamöyküsünün içinde ilan edilecek.. 2- Yüz kızartıcı suçlar, dokunulmazlık kapsam dı- şına çıkarılacak, dokunulmazlık kürsüde edilen söz- lerle sınırlandırılacak. Milletvekili dokunulmaz olduk- ça, milletin vekiline olan güveni hep eksik kalacaktır. Milletvekili her an hesap verebilecek durumda ol- malıdır ki, başkalarına karşı da hesap sorma hakkı- nı ve yetkisini sonuna kadar kullanabilsin. Milletvekili kendisini de denetime açmalıdır ki, dev- letin her birimini denetleyebilsin. Milletvekilinin iki temel işlevinden birisi “yasa önerme”, öteki “denetleme”dir. Bu iki işlev de kâğıt üzerindedir. Yasa önerme yetkisini sadece hükümet ve AKP gru- bu üyeleri kullanmaktadır. Muhalif milletvekilinin verdiği yüzlerce yasa öne- risi gündemde “kadük” olmayı beklemektedir. “Denetim” konusundaki görüntü daha içler acısı- dır. Muhalefetten gelen hiçbir soru, araştırma veya soruşturma önergesi gündeme girememekte ve karşılık görmemektedir. Milletvekilinin denetim yetkisi, görev yaptığı TBMM çatısı altında bile elinden alınmıştır. TBMM’nin en temel komisyonlarından TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu tüzükte vardır. Ama 2 yıldır, başkan ve üyeleriyle birlikte fiilen orta- dan kaldırılmıştır. Bu komisyonun yetkisini artık birkaç denetçi - me- mur yerine getirmektedir. Halkın gözünde, milletvekilinin güven ve saygınlık kaybetmesi boşuna değildir. Yeni TBMM Başkanı için, milletvekillerinin itibarı mı önemli yoksa iktidarı mı? Bunu önümüzdeki hafta Tayyip Bey’in verdiği izin ve olanak ölçüsünde göreceğiz. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Geçen hafta internette, özel- likle Batı basınında genç bir Af- gan kadınının çığlıklarına ge- nişçe yer verilmişti. 31 yaşındaki Malalay hay- kırıyordu: “Afganistan’da kadın öldürmek, kuş öldürmek kadar kolay!” Üyesi olduğu Afgan Meclisi Loya Jirga’yı, “dış” güçlerin beslediği “savaş ağaları”nın doldurduğunu ve bir “hayva- nat bahçesi”ne dönüştürdük- lerini söylüyordu. Yaşamı tehlikede. Ama, “Ölümden korkmuyorum!” di- yor. Loya Jirga’da 15-20 kadına yer verilmesinin bir “oyun” ol- duğunun bilincinde. Bu kadın milletvekillerine, kendi aleyhlerindeki şeriat ya- salarını oylarıyla kabul ettir- melerini tiksintiyle karşılıyor. Ve ekliyor: “Afganistan’da kadın ya evde oturacak ya mezarda yatacak!” Malalay durumu Başkan Karzai ile birçok kez görüş- müş. “Kös” dinliyor, “timsah gözyaşları” ile idare ediyor- muş. Belki de içinden, bıktım şu “karı” sorunundan, diyordur. Afganistan’ın resmi dilleri Peştuca ve Darice’de kadını “aşağılayan” böyle bir söz var mıdır bilmem ama, Karzai bu sözü kullansaydı, Malalay bu- nu da tüm dünyaya duyurur- du. Oysa kadın erkek eşitliğinin olduğu laik, çağdaş Türki- ye’nin Başbakanı: “Ben karı sattırmam!”, “Arkamdan karı sattırıyor dedittirmem!” diyen biri. Bu söylem karşısında “ka- rı”ların da “herif” deme hakkı doğmuyor mu? Ama söylemezler. Utanır- lar... Ne var ki, bir ülkenin yöne- timinde yer almış bir kişinin bu tür söylemlerde bulunabilme- sinin “altyapı ekininin (kültü- rünün)” olup olmamasına da bağlı olduğu bilinir. Çünkü önemli “işlevi” olan bu “nitelik” Prof. Dr. Necdet Adabağ’ın dediği gibi: “İnsa- nın ekinsel altyapısı, onu in- sanlaştırır.” “Dini eğitim” veren “medre- se”ye gitmeyen, bunun yerine Kâbil Lisesi’nde “temel eği- tim”ini alan; İngilizce, Fran- sızca, Hintçe öğrenen, üni- versitede “siyaset bilimi” oku- yan Karzai’nin -istese de iste- mese de- az da olsa bir “alt- yapı ekini”nin oluştuğu yadsı- namaz. Dolayısıyla “karı”, “karı sa- tışı” gibi söylemlere girişmez- di. Ama Malalay’ın bir sapta- ması, bir ortaya koyuşu var ki, insanı canevinden vuruyor. Diyor ki, dahası haykırıyor: “Biz kadınlar, bizden nefret edenler tarafından yönetiliyo- ruz!” Bilindiği gibi, Afganistan bir “İslam Cumhuriyeti” İslamın tüm “kural”larının “eksiksiz” uygulandığı bir “yönetimi” var. Bu “kurallar”ın içinde, er- keklerden kadınları gözetme- leri, örneğin kadınların “ka- dınlık!” haklarını (mehir) tam “ödeme”lerini isteyen kurallar da yer alır, hem de sıkça yi- nelenir (tekrarlanır); önemle üzerlerinde durulur kimi “su- re”lerde. Öne çıkarılan bu “ödeme” konusuyla, yani kadının bir “meta” gibi algılanması ile bir “aşağılanma” da başlar ister istemez. Ardından kadının bu indir- genmiş durumu, tüm toplum- sal düzenlemelerde de sürer gider. Onca “ayet”te yapılan ke- sinlemelerle, yaşamın bütün alanlarında “kadın”a, “ikinci sınıf” kul olarak yer verilir. Bu “ikinci sınıf”lılığı oluştu- ran Kuran buyruklarından bi- rinin, sözünü dinlemeyen ka- dını, erkeğin “dövmesi”nin is- tenmesi, Malalay’ı çok yara- ladığı anlaşılıyor. “Zina” cezası olarak kadının “recm”, yani taşlanarak öldü- rülmesi ise, Malalay’ın sözünü ettiği “nefret”in görüntü bo- yutunda sergilenmesi. Anımsanacağı gibi Afganis- tan’da “recm” bir gösteri, bir “seyirlik” olarak stadyumlarda gerçekleştiriliyor. On binler- ce erkek keyifle izliyor, bir bö- lümü de taşlamaya katılarak daha da keyifleniyor... Öte yanda Malalay, kadına özgü ayetlerin “sağlam” ayet- ler olduğu, yani bunlara “yo- rum” gerekmediği görüşünün, İslamda kabul edildiğini biliyor. 1400 yıldır bu ayetlere do- kunulmazken, “faiz yasağı” ayetinin, o koyu Müslüman Suudilerce “kâr payı” olarak yorumlanıp, nasıl yutturuldu- ğunu da... Kime yutturuluyor dersiniz? Kadın ve Kuş Öldürmek m.velidedeoglu@hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Temmuz OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com 31 TEMMUZ 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 AKP’nin Kürt açılımı “her şey dahil” olacakmış. Ekstralar ABD’den! Askerlik Faruk Yıldız: “Bilal oğlanın askerden terhis olurken sırtına bağladığı Türk bayrağı ödediği paranın içinde mi?” Keser Necati Yıldırım: “Recep’e Devlet Bahçeli ile ip atışmak az gelmiş olmalı ki bu kez ‘baş kesme’ yarışına girdi!” Demirbaş Gülfatma Carlık: “Ergenekon efsanesini yaratanların yeri değişmez çünkü onlar AKP’nin efsane demirbaşlarıdır!” YağmurDeniz Faşistlerden ‘adalet’ beklemek HÂKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK), haftalar süren toplantısında Adalet Bakanlığı’nın sıkı pazarlığı ile Ergenekon dalgasındaki kadro yerinde kaldı. Ergenekon dosyalarından her türlü bilginin servis yapıldığı AKF-FG koalisyonuna göbekten bağlı gazeteler neredeyse zil takıp oynayacaktı. Bunlardan Star “HSYK’de toplumsal talep kazandı, savcılar değişmedi”, Zaman “Korsan kararname krizi bitti savcılar yerinde kaldı”, Taraf “Davanın ‘Öz’ü sağlam”, Yeni Şafak “Türkiye’yi kilitleyen HSYK şimdi savunmada” manşetlerini attı. Bu arada HSYK’nin yargıç üyeleri yayımladıkları bir bildiri ile Ergenekon savcılarını soruşturmanın gizliliğini ihlal edilmesine olanak tanımakla suçlayınca Adalet Bakanlığı da tuttu HSYK’deki yargıçları “fonksiyon gaspı” yapmakla suçladı. Böylece hem iktidar yalakası medyanın yüreğine su serpilmiş oldu hem de halkı kandırmak için yürütülen kirli propagandaya malzeme sağlandı. Anlaşılan o ki, AKP-FG koalisyonu iktidarını sürdürdükçe İslamcı ve liberal faşizm daha da gelişerek sürecek. Bu da bize Ergenekon dalgasında haklarında dağlar kadar şikâyet dosyası bulunan yargıç ve savcılar hakkında doğru dürüst bir işlem yapılmayacağını daha ilk günden gösterdi. İslamcı ve liberal faşistlerden “adalet” bekleyenlere şimdiden geçmiş olsun! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” BABASININ “Sen adam olmazsın” dediği çocuğun öyküsünü bilirsiniz. Oğlan, büyüyüp sadrazam olduğunda babasını huzuruna getirtmiş, “Bana adam olmazsın diyordun, bak sadrazam oldum” demişti hani. Babası da tokat gibi yanıtı patlatmıştı oğluna: “Ben sana sadrazam olamazsın dememiştim, adam olmazsın demiştim! Adam olamadığın yaşlı babanı yaka paça huzuruna çıkartmandan belli!” İlhan Selçuk da, tokat gibi bir yazı yazdı geçen gün. Ergenekon’un ikincil savcısı Zekeriya Öz’ün köftesini paylaştığı iki önceki Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ten söz ettiği yazısında İlhan Selçuk “Her Genelkurmay başkanı komutan değildir” saptaması yaptı. Sayı ile olmasa da yazı ile bundan daha okkalı bir tokat atılabilir mi acaba: Orgeneral olabilirsin hatta Genelkurmay başkanı olabilirsin ama komutan olamazsın! Askerlikteki ilk rütbe onbaşıdır. Rütbesiz on asker için onbaşı komutandır. Hazır ola geçen er, onbaşıdan gelecek talimatı bekler: “Emret komutanım!” Birkaç aylık eğitimden sonra koluna bir tane “pır pır” taktıklarında komutan ol... Ömrünü askerliğe ver, omuzlarını sırmalı yıldızlarla doldur, hatta Genelkurmay başkanı ol fakat komutan olamama. Ne acı... Fakat böyle adamlar beylik tabancasını şakağına dayayıp tetiği çekmediğine göre ne olmadığının bile farkına varamayacak durumda olmalı! Kimseyle hele bugünkülerle kıyaslanamaz, kıyaslanması teklif bile edilemez büyüklükte bir asker olan Kemal Atatürk, askerlik yaşamı boyunca taşıdığı rütbe ne olursa olsun hep komutandı. Yeri geldiğinde komutanlarına bile komutanlık etmişti! Askerlik tarihi, bir onbaşının anlık kararıyla savaşın kaderini değiştirdiği, bir orgeneralin de koskoca orduyu felakete sürüklediği örneklerle doludur. Komutan olmak kolay değildir. Evet, herkes komutan olamaz. İlhan Selçuk’un saptadığı gibi: Genelkurmay Başkanı olursun ama komutan olamazsın! Seni gidi seni... Kasaptaki ete soğan doğramazsın ama ekmek arası köfteye tav olursun! Komutan SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Aşağõsõ dar, yukarõsõ geniş bir çeşit yeni- çeri başlõğõ. 2/ Aritmetik he- sap yapmakta kullanõlan, bir- çok devingen parça dizisiyle donatõlmõş dü- zenek... “Vur- gun” anlamõn- da argo sözcük. 3/ Bir nota... Hedefi vurma. 4/ Bir şeye inanarak bağlanõş... Kekliğin boynunda- ki siyah halka. 5/ Mevlevi dervişleri- nin dönerek yaptõk- larõ ayin... Sözcük türetmek ya da söz- cüğün görevini be- lirtmek için kullanõlan biçim verici ses. 6/ So- yundan gelinen kimse... “Güzel giyimli, şõk” an- lamõnda argo sözcük. 7/ Nefesli bir çalgõ... Vilayet. 8/ Askeri mõzõkada kullanõlan zilli bir müzik ara- cõ... Bilgisiz, kültürsüz kimse. 9/ Klasik Türk mü- ziğinde bir usul. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geminin kaplama tahtalarõ arasõnõ üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getir- me işi. 2/ Eski Türklerde ölmüş atalarõn tapõlan suret ve heykelleri... Silahlõ hõrsõzlõk. 3/ Lantan elementinin simgesi... Yerindelik, yanõlmazlõk. 4/ Ağõzda güç eriyen bir cins şeker... Karõşõk renk- li. 5/ Gökyüzü... Katõlmõş, ulanmõş parça. 6/ He- diye, bağõş... Geminin zinciri toplayõp demirini kaldõrmaya hazõr bulunmasõ. 7/ Dallarõ aşağõda, kökü yukarõda olduğuna inanõlan cennet ağacõ... İsrail’in plaka imi. 8/ “Tükenmeyen mal mõ ver- di / Nem alacak --- benim” (Türkü)... Küçük bit- kilere verilen ortak ad. 9/ “Uydurma söz, yalan” anlamõnda argo sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H O M O F O B İ A L A C I K T E Ş E D A R A B A N İ A K A L A İ M O R T İ R A N O V A L P E R T A V A T M A N O T O S Ü C O A L B A S T I 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Çocuk Kardiyolojisi Türk Kalp Vakfı Kalitesi ve Titizliğiyle Hizmetinizde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) • http://www.tkv.org.tr TÜRK KALP VAKFI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle