23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Çevrecilerle ‘Çıkar Lobilerinin’ Savaşı... Gezegendeki yaşamın kaderini bu savaşı han- gisinin kazanacağı belirleyecek. G8’lerin 8-10 Temmuz’da L’Aquila’da düzenlenen toplantıda açlığın ve gezegendeki yaşamı tehdit eden kâ- bus iklim değişikliklerinin önünün kesilmesinde bir kez daha somut adımlar atmayı başarama- dıkları biliniyor. G8’lerin tek başlarına bu yaşamsal sorunun üstesinden gelemeyecekleri artık anla- şılmış bulunmaktadır. Biraz da bu yüzden Bre- zilya Başkanı Lula, ardından Papa 16. Benedict sorunun BM gibi çok daha geniş bir platformda ele alınmasını önermişlerdir. Sorunun geliş- mekte olan ülkeleri de içine alan G20 ya da BM üye 192 ülkenin katılacakları BM bünyesinde ele alınıp çözüme ulaştırılması da ileri sürülen öne- riler arasında. L’Aquila toplantısı ne denli umulanı vermemiş de olsa, yine de en azından bazı önemli konu- larda bazı somut adımlar atılmasıyla sonuçlan- mıştır. Örneğin zengin ülkeler açlığın önünün ke- silmesi için üç yılda 20 milyar dolar verecekle- rini taahhüt etmişlerdir. Gerçi BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun he- saplarına göre açların 1 milyar 200 milyonu aşan sayılarının yarısı oranında azaltılması için her yıl 30 milyar dolar gerektiğiyle ilgili hesapları göz önüne alındığında zengin ülkelerin taahhüt et- tikleri üç yılda 20 milyar dolar, kuşkusuz, yeter- sizdir. Ama her şeye karşın taahhüt edilen 20 mil- yar doların zamanında devreye sokulması ha- linde, yararlı olacağından kuşku yoktur. İklim değişikliklerinin baş sorumlusu sera et- kili gaz salınımlarının azaltılması, tarım ilaçları, genleriyle oynanmış ürünler, aile tarımını yok eden agroendüstri, kömür, yenilenebilir enerji gibi çevreyi kirleten sorunlar konusunda somut, bağlayıcı, yaptırımlı adımlar atılması ise ne ya- zık ki, bir kez daha başka bahara, aralık ayında Kopenhag’da düzenlenecek toplantıya kalmış görünmektedir. Çok sayıda gözlemcinin de al- tını çizdiği gibi Kopenhag görüşmeleri, ‘do- ğa’nın korunmasında Kyoto gibi bir milat niteli- ğindedir. Akla kara, orada net bir biçimde orta- ya çıkacaktır. İklim değişiklikleri başta olmak üzere geze- gendeki yaşamı tehdit eden ne varsa ortaya dö- külecek, bağlayıcı somut adımlar atılacak ve uy- gulanmaya sokulacaktır. En azından beklenen odur. Birleşik Devletler’de Başkan Obama’nın, selefi W. Bush’un şaşı baktığı çevre sorunları- nın çözüme ulaştırılması çabalarına diğer ulus- ların yanında fiilen katılacağını açıklaması, Fran- sa, İsveç gibi Avrupa Birliği ülkelerinin çevre ko- nusunda ulusal düzeylerde somut adımlar at- maya başlamaları, Kopenhag’ın bu konuda mi- lat olması ve orada en azından şimdiye kadar atı- lamayan bazı somut adımların atılması pekâl’ mümkün görünmektedir. Avrupa Birliği tarafından enerji-iklim sorunla- rıyla 2008’de geliştirilen ‘paket’, iklimsel ısınma ve onun sanayi ile ilişkileri, gezegenin enerji grup- larının büyük bölümünü yakından ilgilendirmek- tedir. Birleşik Devletler’de toplam 15 bin lobi şir- ketinin 12 binini temsil eden lobiler birliğinin baş- kanı Dave Welhold’a göre südürülebilir gelişme sorunları, dört beş yıldan bu yana özellikle de ‘çevre’ sorunları konusundaki bilimsel açıkla- maların da etkisiyle çok daha yoğun bir biçim- de tartışılmaya başlanmıştır. Avrupa Birliği’nde (Brüksel’de) enerji sanayi- sinin çıkarlarını korumakla yükümlü 10 bin lobi- cinin toplam 1657 ‘çıkar temsilcisinden’ altı yü- zünün Brüksel’de ofisi bulunmaktadır. İklim de- ğişiklikleri, başta sera etkili gaz salınımlarını azaltacak yükümlülükler; enerji şirketlerinin, iç pa- zarlar da dahil 36 noktada saptanan çıkarlarıy- la çatışan önlemler arasında ön sıralarda yer al- maktadır. (Le Monde, 22 Temmuz 09) Anlaşılan o ki, iklim-enerji sorununda somut adımlar atılması büyük sanayi gruplarının çıkar- larıyla çatışması nedeniyle sürekli savsaklan- maktadır. Dünyanın sonunun kendilerinin de so- nu olacağı anlamına gelmesi, ‘kendilerine omlet yapmak için ormanı yakmakta sakınca görme- yecek’ kadar ipin ucunu kaçıranlar için kıymeti harbiyesi yoktur. Yeter ki kârlarına dokunulmasın, maliyetler art- ABD Başkanõ’nõ ‘õrk ötesi’ soyutlamasõ içinde görenler son açõklamalarõna hiç kuşkusuz şaşõrmõşlardõr Obama, Prof. Gates ve polisBRENT STAPLES İnsanlarõn õrkõ aştõğõ yönündeki Amerikan saplantõsõ, Barack Obama Beyaz Saray’a girmeden çok önce başladõ. Varlõklõ, iyi eğitimli siyahlar õrksal ilerlemenin sembolleri ve õrkçõlõğõn artõk önemli olmadõğõnõn kanõtõ olarak görüldü. Beyaz Amerikalõlarõn çok azõ bu tür bir tanõmlamayla karşõ karşõya. Genellikle beyazlarõn kişisel ve profesyonel başarõlarõ bireysel cesaret ve ülkenin temel ilkelerinin canlõ ve sağlam olduğunun kanõtõ olarak görülüyor. Başarõlõ Afrikalõ-Amerikalõlar, spor yõldõzlarõ, eğlence dünyasõndan kişiler ya da politikacõlar olsun, daha çarptõrõlmõş bir anlamla bağdaştõrõlõyorlar. Irkçõlõğõn ortadan kalktõğõna ilişkin bir kanõt olarak görülmelerinin yanõ sõra mağdurlarõn küçük düşürüldüğü ve kötülendiği asõrlõk bir kampanyada silah olarak kullanõlõyorlar. Genel olarak tartõşma şu: “Bize ayrımcılıktan söz etmeyin. Siz bunu başardınız. Eğer diğerleri de yerlerinden kalkar ve denerlerse onlar da başarır.” Bu õrk tartõşmasõna göre sosyal dezavantaj yok. Yalnõzca çok çalõşan, ahlaki olarak sağlam insanlarõn başarõlõ, tembel ve ahlaksõz insanlarõn başarõsõz olmasõ söz konusu. Bu tezi cazip bulan siyah Amerikalõlar yaşadõklarõ ünle birlikte genel olarak “ayrıcalıklı olma” görüşünün borazanõnõ çalõyor, ayrõmcõlõğõn önemini hafife alõyor ve beyaz seyircinin önünde siyahlara õrkçõlõk hakkõnda mõzmõzlanmayõ bõrakmalarõ ve düzelmeleri yönünde nasihat veriyorlar. Obama kimilerinin üstüne yapõştõrmaya kalkmasõna karşõn bu rolü oynamayõ reddetti. Obama ilk Afrikalõ- Amerikalõ başkanõn seçilmesinin, kölelerin sõrtõnda inşa edilmiş bir ülke için önemli olsa da ayrõmcõlõğõn aniden sihirli bir biçimde ortadan kalkacağõna işaret etmeyeceğini seçim boyunca defalarca söyledi. Bu görüşünü Obama, Harvard Üniversitesi’nde görevli Afrikalõ-Amerikalõ profesör Henry Louis Gates’in tutuklanmasõ ve polis güçlerinin siyah ve Hispanikleri trafik kontrollerinde hedef almasõna yönelik yorumlarõnda yeniden ortaya koydu. Bu açõklamalar medyanõn Obama’nõn õrk konusundaki tutumuna bakõşõ değiştirebilir. Şimdiye kadar Obama yanlõş bir biçimde siyahlarõn kendi standartlarõnõ karşõlayamadõğõnõ düşünen “ayrıcalıklı siyah” olarak resmedildi. ‘Ayrımcılığın acısı hala hissediliyor’ Obama bu tanõmlamaya uymuyor. Washington Post ile yaptõğõ bir söyleşide Obama, Siyahlarõn İlerlemesi için Ulusal Dernek’te (NAACP) yaptõğõ konuşmanõn medyada nasõl yansõtõldõğõna ilişkin şikâyet ederek ülkedeki sivil haklar konusundaki vurgularõnõn dikkate alõnmadõğõnõ ima etti. Başkan azõnlõklar arasõnda orantõsõz işsizlik ve tutuklama düzeyini ve sağlõk sigortasõndan yoksun olmayõ bugünün engelleri şeklinde tanõmladõ. Obama “Sakın yanılmayın. Ayrımcılığın acısı Amerika’da hâlâ hissediliyor” diye konuştu. Bu “ayrıcalıklı siyah” atõp tutmasõ değil. Kampanyasõ sõrasõnda Obama õrk konusuna eski rahibi Jeremiah Wright ile ilgili kargaşaya kadar, doğrudan girmekten kaçõndõ. Obama buna benzer bir durumu Gates’in tutuklanmasõna yönelik yorumunun sorulmasõ üzerine yaşadõ. Obama anõnda ünlü olan bir yorum yaparak polisin Gates’i hiçbir suç işlememiş ve evinin içindeyken tutuklayarak “aptalca” davrandõğõnõ söyledi. Ayrõca polisin siyahlar üzerindeki orantõsõz dikkatinin de hoşa gitmediğini ekledi. Obama’yõ “ırk ötesi” soyutlamasõ içinde görenler hiç kuşkusuz bu açõklamalara şaşõrmõşlardõr. Bu onu ilk defa adamakõllõ duyduklarõ için olmalõ. (İngilizceden çeviren: Elçin Poyrazlar, New York Times, ABD, 24 Temmuz) MOHAMMED HERZALLAH Ara sõra bir kaçõrma olayõ veya bir yangõn, dünyaya Filistinlileri yöneten iki partinin birbirleriyle geçinemediklerini hatõrlatõyor. Hamas 2006 seçimlerini kazandõ ve 2007’de Gazze’nin kontrolünü ele geçirdi. Yaser Arafat ve Filistin Yönetimi Başkanõ Mahmud Abbas’õn partisi El Fetih hâlâ Batõ Şeria’yõ kontrol ediyor. Polisin yönetimi için dalaşmalar geçmişte Filistin liderliğindeki krizin ana başlõğõydõ. Ancak bu velvele, Filistinliler arasõnda mayalanmakta olan gerçek destansõ kavgayõ gölgeliyor. Bu kavga Hamas ile El Fetih arasõnda değil, El Fetih ile El Fetih arasõnda. Asli kurtuluş hareketi ve İsrail ile ABD’nin birlikte çalõşmayõ kabul edeceği tek parti bölünmekte ve bu Ortadoğu barõşõnõ onyõllarca ileri atabilir. El Fetih içindeki güç mücadelesi yõllardõr mayalanmakta. Arafat’õn 2004 yõlõnda ölümü, Abbas’õn doldurmaya çalõştõğõ bir güç boşluğu meydana getirdi. Filistin yönetimini yaratan ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yetkililerini Batõ Şeria ve Gazze’ye döndüren 1993 Oslo anlaşmalarõnõ eleştiren yurtdõşõndaki belli başlõ El Fetih liderleri, başkanõn zayõflõğõnõ görerek gücünün bir kõsmõnõ söküp almayõ denediler. El Fetih Merkez Komitesi Genel Sekreteri ve FKÖ’nün siyasi kõsmõnõn başõndaki Faruk Kaddumi’nin geçen hafta Abbas ile onun eski ulusal güvenlik danõşmanõ Muhammed Dahlan’õ, Arafat’a suikast için İsrail ile birlikte komplo kurmakla suçlamasõyla durum açõğa çõktõ. Sürgündeki en üst düzey El Fetih lideri olan Kaddumi aynõ zamanda, 1959’da Kuveyt’te hareketi kuran beş kişilik ekibin sağ olan tek üyesi. Salõ günkü basõn toplantõsõnda, 2004’teki ölümünden önce Arafat’tan elde ettiğini öne sürdüğü bir notu gösterdi. Orada, Abbas ile İsrail’in eski Başbakanõ Ariel Şaron arasõndaki tarihi belirsiz bir toplantõda Arafat ile bazõ önde gelen Hamas liderlerinin öldürülme olasõlõğõnõn tartõşõldõğõ söyleniyor. Abbas ve Dahlan ise belgenin uydurma olduğunu söylüyor. Kongre öncesi tartışma Not Filistinlilerin liderliklerinin istikrarõ konusundaki kaygõlarõnõ, haklõ bir nedenle arttõrdõ; önümüzdeki ay El Fetih’in ilkelerini netleştireceği ve liderlik rollerini belirleyeceği altõncõ genel kongresi yapõlacak. Kaddumi 20 yõldan sonra ilk defa yapõlacak kapalõ toplantõyõ Abbas karşõsõndaki gücünü somutlaştõrmak ve hatõrlatmak için kullanmak istiyor. Fakat Abbas sinsice bir hareketle toplantõyõ, Kaddumi’nin Oslo’yu protesto için ayak basmayõ reddettiği Batõ Şeria’da programladõ. Bu, Kaddumi ve halen sürgünde olan taraftarlarõnõn 21 üyeli merkez komite ve 100 üyeli devrim konseyi için yarõşamayacaklarõ anlamõna geliyor. Eğer ayak direyen diyaspora şimdi Filistin siyasetini etkilemekte sorun yaşõyorsa, Abbas hem hükümeti kontrol altõna aldõğõnda tamamen devreden çõkmõş olacaklar. El Fetih içindeki rekabet Filistin yönetimini yürüten “içerdekiler” ile “dışardakiler” arasõnda gibi gözükürken, son yõllarda başka bir önemli bölünme nüksetmekte: Abbas’õn Hamas karşõsõndaki kararlõ tavrõnõ destekleyenler ile birlik isteyenler arasõnda. Kaddumi olayõ ilk mücadele belirtisiydi. İkincisi ise alttan alta kaynamakta. 2007’de başkan yardõmcõlarõndan Hani el Hasan, El Cezire’ye hükümetin Hamas’õ yõkmak için İsrailliler ve Amerikalõlarla komplo kurduğunu söyleyince görevden alõnmõştõ. El Hasan görevinden alõnmõş olmasõna rağmen, ancak El Fetih üyeleri içinde gittikçe destek bulan bir mevziyi temsil ediyor. Kaddumi gücünü yeniden kazanamasa bile Hamas karşõsõndaki uzlaşmaz tutumu hakkõnda iki kere düşünmesi sağlanabilir. El Fetih’teki çözümsüz rekabetin, başkanlõğõn meşruluğu hakkõnda şüphe uyandõrmasõ Hamas’a güç kazandõrarak örgütün Filistin siyasetinde baskõn hale gelmesine yol açabilir. Öyle olursa, dünya güçlerinden ve hatta İsrail’in en yakõn dostlarõndan gelecek hiçbir öğüt, İsrail’i Filistinlilerle anlaşmaya itemez. Basit bir karşõlõklõ yok etme siyaseti, Filistin devletinin tabutundaki çiviye dönüşebilir. (İngilizceden çeviren: Engin Esen, Newsweek internet sitesi, ABD, 23 Temmuz) El Fetih’teki çözümsüz rekabet Filistin davasõnõn en köklü örgütü El Fetih 20 yõl aradan sonra kongreye giderken, Filistin Yönetimi Başkanõ Abbas ve sürgündeki El Fetih liderleri arasõndaki bölünme açõk hale geldi. Abbas’õn Hamas ile uzlaşmamaya yönelik tavrõna tepkiler de giderek artõyor. El Fetih içindeki bölünme Filistinlilerin geleceğini de tehdit ediyor masın, rekabet ortamın- da -kârdan- zarara uğ- ramasınlar! Biraz da bu yüzden Amerikan Kon- gresi’nde olduğu gibi Avrupa Birliği Parla- mentosu’nda da hemen her vekil ve senatörün arkasında lobilerin ‘çıkar koruyucuları’ yer almak- tadır. Fransa’da uIaşım, enerji, konut alanlarında büyük çevresel yöne- limleri saptayan Grenel- le 1 çevre yasa tasarısı, geçen 23 Temmuz’da Senato’da yapılan son oylamanın ardından ka- bul edilmiştir. Sar- kozy’nin iktidar partisi UMP ve Sosyalistler, çevre sorununda ger- çek bir gelişme olarak gördükleri yasaya oy vermişler, ancak komü- nistler ve Yeşiller lobile- re, özellikle de nükleer lobisine çok taviz veril- diği savıyla oylamaya katılmamışlardır. Kuşkusuz meydan bütünüyle lobilere kal- mış değil. Kamunun, ge- zegenin ve üzerinde ya- şayanların çıkarlarının koruyucusu sivil toplum örgütleri de boş durmu- yor. Kopenhag görüşme- leri öncesinde gezege- nin kaderi, iyi ile kötü arasındaki bu orantısız savaşın sonucuna bağ- lı görünmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle