23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Sigaranın Kökü! On yıllardır sigara üzerine araştırmalar yapılır bilim dünyasında! Sadece 2000’den bu yana yayımlanan raporların sayısını ve bu araştırmaların maliyetini he- saplamaya kalkarsanız, şaşırabilirsiniz! Bunların he- men hepsi, sigaranın çeşitli zararlarını dile getirir. Cum- huriyet Bilim Teknoloji dergimizde, kısa haberlerde sık sık bu araştırma sonuçları izlenebiliyor. Daha önceleri, sigara tekellerinin gizli parasal desteğiyle yapılan ve kestirebileceğiniz gibi genel- likle “şüpheli” sonuçlara varılan “araştırmalar” dönemi bitti. Artık herkes bir araştırmanın kimlerin desteğiyle gerçekleştirdiğini açıklamak zorunda! Ortak mekânlarda sigara yasağının başlamasına kısa süre kala, sigaranın bilinenlerin dışında bazı et- kilerini daha anımsamakta yarar var: Düşük dozda sigara dumanı bile çocuklarda ve gençlerde bilişsel yetenekleri olumsuz etkileyebiliyor. Yoğun duman altında özellikle de okuma, hesap ve mantıklı düşünme yetisi zayıflamakta (Cincinnati Çocuk Hastanesi, Kimberly Yolten’ın araştırması). Yaşları 6-16 arasında değişen 4 bin çocuğun katıl- dığı araştırmada, standart okuma ve matematik test- lerinden ortalama olarak 100 puan almışlar. Ancak çok hafif duman altında bile okuma testinde 3, ma- tematik testinde 2 ve mantıklı düşünme yetisinde ise 0.55 puanlık bir gerileme yaşanmış. Nikotinin indir- genmesi sırasında oluşan kotin’in, kandaki düzeyi yük- seldikçe mantıklı düşünme yetisi zayıflıyor! Az miktar sigara bile kalıtsallığa zararlı: Pitts- burgh’dan William Saunders ve arkadaşlarının araştırmalarına göre, sigara dumanları, hücre çekir- değindeki kromozomlarda dramatik değişikliklere yol açabiliyor. Kromozomlar istikrarsızlaşıyor ve tehlikeli mutasyonlar oluşuyor. En tehlikelisi, bu değişikliklerin genetik olarak yeni nesillere geçebilmesi. Bronşlarda değişim: Boston Üniversitesi’nden Av- rum Spira ve arkadaşları, sigara dumanının akci- ğerlerdeki hücreleri temelden değiştirdiğini buldu. Si- gara dumanı, 100 kadar geni etkiliyor. Bunlar arasında kansere karşı önemli görev üstlenen genler de var. Sigara dumanının bütün akciğer kanserlerinin yüz- de 90’ında etkili olduğu biliniyordu. Ancak bronşlar ve akciğer hücrelerini nasıl etkilediği bilinmiyordu. 97 gen, içenlerde ya aktif değildi ya da az aktifti. Özel- likle içenlerde, kanser oluşumu ile ilişkilendirilen kan- ser genleri çok aktifti; buna karşılık tümör baskılayı- cı genlerin aktivitesi zayıflamıştı. Sigara yasağının etkisi büyük: Kamusal alanda sigara yasağının sağlık üzerinde büyük olumlu etki- si hemen görülüyor. Amerika’nın küçük bir kentinde, Helena’da, herkese açık mekânlarda ve işyerlerinde 6 ay uygulanan sigara içimi yasağı, kalp krizleri sa- yısını yüzde 40 düşürdü. (British Medical Journal). Sigaraya getirilen yasaklar, en önemli bilim olay- larından biri olarak gösteriliyor. New Scientist, “Si- garanın kökü kazındı” haberinde özetle diyordu ki: Gelişmiş ülkelerin barları, lokantaları ve çalışma alanları sigara dumanından arınıyor. İrlanda, Norveç ile Yeni Zelanda, İsveç, İngiltere ve İskoçya da bu öne- rileri ciddi olarak ele aldı. (Bu ülkelere İtalya, Almanya, Yunanistan ve daha pek çok ülke katıldı!) ABD ve Ka- nada’daki eyalet ve kentlerde başlayan sigara ya- saklarının amacı, yılda 5 milyon kişiyi öldüren bir alış- kanlığı kökten kazımak. Zengin ülkelerde yasaklanırken dünyanın yoksul- ları daha çok sigara tüketmeye başladı. 2030’a ka- dar 10 milyon kişinin sigaraya bağlı hastalıklar ne- deniyle ölebileceği ve bunların yüzde 70’inin de ge- lişmekte olan ülkelerde yaşanacağı belirtiliyor. Gençlere bakıyorum, sigara içiminde büyük bir sos- yal etkileşim zinciri içinde ruhları ve akılları hapsol- muş! Sigaranın toplu yaşamımızdan kökü kazınma- lı, ülkemizin ve insanlarımızın uluslararası sigara te- kellerinin saldırgan politikalarının kurbanları olması- nı engellemeliyiz. Sigaranın yaşam alanları, zengin ve gelişmiş ül- kelerde sürekli gerilerken bizim gibi ülkelerde neden arttı! Ülkemdeki sigara tekellerinin temsilcileri “Sigara yasağı tüketimi azaltmıyor, arttırıyor diyorlar!” Yani “bo- şuna yasaklar koymayın”! Utanmazlara bakın! (Ga- zetelerimiz olguları bile çarpıtan bu haberlere neden yer verir?!) Bu tekeller neye güveniyor? Ülkemde bilgi- akıl eş- güdümünü kuramayan, sigaradan sürünmedikçe ve hatta ölümün ucunu görmedikçe kılını kıpırdat- maktan aciz milyonlarca insanın varlığına mı? Okur Notu: Bir sigara içen olarak güzel ve anla- şılır yazınız için teşekkür ederim. Pek çok kişinin “alt tarafı sigara meselesi” olarak baktığı bu konu, top- lumumuzun “işime gelirse yasa falan dinlemem!” yak- laşımının acı bir yansıması. Yasalara ve birbirine say- gılı bir Türk toplumu görebilecegimiz günler dileğiy- le. (Altuğ Gür) Küresel iklim değişikliğine karşõ uzmanlar ‘tehlike çanlarõnõ’ çalarken hükümetlerin duyarsõzlõğõ devam ediyor Dünyanõn zamanõ azalõyor ÖZLEM GÜVEMLİ Küresel ekonomik krizden daha büyük bir felaket olarak nitelenen küresel iklim deği- şikliğine karşõ uzmanlar “tehlike çanlarını” çalarken hükümetlerin duyarsõzlõğõ da devam ediyor. Türkiye, karbon salõmõ 1990 seviye- sine göre yüzde 119 oranõnda artõş göstererek rekor kõrmasõna karşõn en büyük sera gazõ kay- naklarõndan biri olan kömürlü termik santral yatõrõmõndan vazgeçmiyor. İstatistiklere göre Türkiye, enerji politika- larõnda bir değişiklik yapmazsa, 2020 yõlõn- da Avrupa’nõn en çok kirleten ülkesi olacak. Hükümet düzeyinde hiçbir adõm atõlmazken akademisyenler küresel iklim değişikliğine karşõ “İstanbul Protokolü”nün hazõrlõklarõ- na başladõlar. Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Uygar Özesmi, küresel ortalama sõcaklõğõn Sanayi Devrimi öncesi değerlerden 0.8 derece daha yüksek olduğunu ve bu ortalama de- ğerlerdeki artõşõn kendini uç olaylarla gös- terdiğini söyledi. Dünyada milyonlarca insanõn bu uç me- teorolojik olaylardan etkilendiğini ifade eden Özesmi, kuvvetli kasõrgalar, sel felaketleri, şid- detli kuraklõk gibi meteorolojik olaylardaki ar- tõşa dikkat çekti. Deniz seviyesinin yükseldiğini, kuraklõk ne- deniyle su kaynaklarõnõn kõtlaştõğõnõ belirten Özesmi, “Kuzey Kutbu’ndaki ve Antark- tika’daki buzul erimeleri, yapılan bilimsel çalışmaların öngördüğünden daha hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Bilim adamları Ku- zey Kutbu’nun önümüzdeki 10 yıl içinde yaz aylarında buzulsuz olabileceğini söy- lüyorlar” dedi. Fakir bölgeler etkileniyor Özesmi, yağõş rejimlerinin artõk daha dü- zensiz olduğunu dile getirerek aynõ bölgede bir yõl şiddetli kuraklõk yaşanõrken, ertesi yõl büyük sel felaketleri görülebildiğini belirtti. Geçen 30 yõl içinde, toplam kuraklõk yaşan- ma sõklõğõnõn ikiye katlandõğõnõ vurgulayan Özesmi, iklim değişikliğinin etkilerinin en çok dünyanõn fakir ve hassas bölgelerinde ya- şandõğõnõ ifade etti. Özesmi, sera gazõ salõmõ bu hõzda devam ederse, gezegenimizin küresel ortalama sõ- caklõğõnõn Endüstri Devrimi öncesi değerle- rine göre 2 derece artacağõnõ söyleyerek o za- man iklimin, geri dönüşü olmaksõzõn deği- şebileceğine dikkat çekti. Özesmi şu uyarõlarda bulundu: “O zaman dünya, iklim felaketlerini da- ha şiddetli olarak yaşamaya başlayacak. Bu 2 derecelik artış 1-1.5 milyar insanın su sı- kıntısı yaşamasına, dünyada çok daha sık ve şiddetli kuraklıklar yaşanmasına dola- yısıyla gıda güvenliğinin tehlikeye girme- sine sebep olacak. Şiddetlenen fırtınalar ve sellerden dola- yı oluşan zararlar ve kıyı bölgelerde ya- şayan yaklaşık 3 milyon insanın yükselen deniz seviyelerinden etkilenmesi, dünya- daki biyolojik çeşitliliğin yüzde 20’sinin teh- like altına girmesi, olabilecek etkilerden ba- zıları. Buzullar, mercan kayalıkları, man- grovlar, Kuzey Kutbu ekosistemleri, Alp- ler’e has ekosistemler, şimali ormanlar, tro- pikal ormanlar, bozkır sulak alanları ve ye- rel otlakları içeren doğal sistemler ciddi bi- çimde tehdit altında olacak” Özesmi, küresel õsõnmanõn en olumsuz et- kileyeceği kuşak olan Doğu Akdeniz Hav- zasõ’nda yer alan Türkiye’de şiddetli kurak- lõk yaşanacağõnõn öngörüldüğünü kaydetti. Akdeniz kõyõlarõnõn tarõmsal verimliliğini kaybedeceğinin, çölleşme sonucu göçlerin ya- şanacağõnõn tahmin edildiğini anlatan Özes- mi, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ise yağõşlarõn şiddetleneceği ve sel felaketlerinin artacağõ- nõn tahmin edildiğini söyledi. 140 milyon Avro’luk fon Küresel õsõnmayõ durdurmanõn mümkün ol- duğunu dile getiren Özesmi, yine de çok faz- la zamanõmõzõn kalmadõğõnõ vurguladõ. Özes- mi, iklimin kurtarõlmasõ için dünyanõn bağ- layõcõlõğõ olan tüm ülkeleri harekete geçire- cek bir iklim anlaşmasõna ihtiyacõ olduğunu belirtti. Aralõk ayõnda gerçekleştirilecek Ko- penhag Zirvesi’ni de iklimin kurtarõlmasõ için çok büyük bir fõrsat olarak niteleyen Özesmi şu önerileri sõraladõ: “Greenpeace’in senaryolarına göre, se- ra gazı salımlarını gelişmiş ülkeler 2020 yı- lına kadar (1990 seviyelerine göre) yüzde 40 azaltmalılar ve 2050 yılına kadar da se- ra gazı salımını sıfır noktasına indirmeli- ler. İklimin kurtarılması için gelişmiş ül- kelerin sera gazı salımını 2050 yılına kadar en az yüzde 85 azaltmaları şart. İklim de- ğişikliği beklenilenden daha hızlı gerçek- leştiği için sadece gelişmiş ülkelerin bu ko- nuda harekete geçmeleri yeterli olmayacak. Gelişmekte olan ülkelerin de sera gazı sa- lımlarında 2020 yılına kadar yüzde 15-30 arasında azaltım yapmaları gerekiyor. Bunun mümkün olması için gelişmiş ül- kelerin desteği şart. Bu yüzden uluslararası bir fon oluşturulmalı. İklimin kurtulması için yıllık 140 milyon Avro’luk bir fonun gelişmekte olan ülkelere aktarılması ge- rekiyor. Bu miktar, dünyanın yıllık sa- vunma harcamalarının 10’da 1’ine denk geliyor.” Tropikal ormanlar Tropikal ormanlarõn korunmasõnõn da öne- mine işaret eden Özesmi, bu ormanlarõn yok edilmesinin sera gazõ salõmlarõnda yüzde 20 gibi büyük bir paya sahip olduğunu belirtti. Özesmi, tropikal ormanlarõn daha çok geliş- mekte olan, ekonomisi güçlü olmayan ülke- lerin topraklarõnda bulunduğunu anlattõ. Özesmi, “Sağlanacak fon, bu ormanların korunması için hayati önem taşıyor. Ener- ji üretiminde fosil yakıtlara olan bağımlı- lığın ortadan kaldırılması, yenilenebilir enerji teknolojilerine yapılacak yatırım, çö- zümün önemli bir adımı” diye konuştu. G-8 ülkelerine çağrı Hükümetlerin küresel õsõnmayla mücade- leden çok iklim değişikliğine uyum politika- larõ üzerinde durmasõnõ eleştiren Özesmi, şöyle devam etti: “Bu konuda gelişmiş ülkelere çok büyük görevler düşüyor. Dünya nüfusunun yüz- de 13’ünü barındırmasına rağmen, sera ga- zı salımlarının yüzde 40’ından sorumlu olan bu ülkeler (G-8), iklimin kurtarılması için liderliği ellerine almalılar. Kopen- hag’da ikilimi kurtaracak bir anlaşmanın ortaya çıkması için bu ülkelerin tavrı çok önemli. Sorumluluktan kaçmak yerine, sorumluluk almaları, gelişmekte olan ül- kelere örnek olmaları, iklimin kurtarılması için önemli bir adım olacaktır. Gerekli olan şey politik kararlılık. Aksi halde, iklim fe- laketleri başladıktan sonra dünyadaki bü- tün sermaye dahi kullanılsa artık geri dö- nüşümüz olmayacak.” Özesmi Türkiye’nin dünyada en çok sera gazõ salan 23. ülke olduğuna vurgu yaparak bunun temelinde yanlõş enerji politikalarõnõn yattõğõnõ dile getirdi. Özesmi Türkiye’nin kü- resel iklim değişikliğine karşõ almasõ gereken önlemleri de şöyle anlattõ: “Enerji üretiminin yüzde 85’i fosil ya- kıtlara bağlı olan Türkiye, 47 adet daha kö- mürlü termik santral inşa etme planları ya- pıyor. Türkiye’nin enerji politikaları eğer bu şekilde devam ederse, 2020 yılında Av- rupa’nın en çok kirleten ülkesi biz olaca- ğız. Mevcut durumda Türkiye iklim ko- nusunda çözüm üreten bir ülke değil, so- run yaratan bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Yenilenebilir Enerji Kanunu Meclis’te görüşülmeden geri çekildi. Kö- mür ve nükleer için teşvik sağlayan hü- kümet, aynı yaklaşımı yenilenebilir ener- ji için göstermiyor. Bu da Türkiye’nin ik- lim sorununun ciddiyetini henüz tam ola- rak kavrayamadığını gösteriyor. Oysa Türkiye yenilenebilir enerji konusunda cid- di bir potansiyele sahip. Mevcut potansi- yel Türkiye’nin 2020 yılındaki enerji ihti- yacını karşılayacak derecede. Buna rağmen ülkemizde nükleer santral, kömürlü termik santral planları konuşuluyor.” Türkiye, karbon salõmõnda rekor kõrmasõna karşõn en büyük sera gazõ kaynaklarõndan biri olan kömürlü termik santral yatõrõmõndan vazgeçmiyor. UYGAR ÖZESMİ ‘Başbakan Erdoğan temsil etsin’ Özesmi, Kopenhag’da aralõk ayõnda yapõlacak iklim zirvesinin, gezegenimizin kurtarõlmasõ için son fõrsat olabileceğini söyleyerek “Türkiye gelecek nesiller ve iklim için duyarlı olduğunu göstermek istiyor ise Başbakan olarak Recep Tay- yip Erdoğan tarafından temsil edilmeli- dir. Erdoğan, iklimi kurtaracak bir anlaşmanın oluşması için liderlik etmeli ve diğer ülkelerin de sorumluluk alması için çalışmalıdır” çağrõsõ yaptõ. Türkiye’nin yeni çõkacak anlaşmada sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerde birlikte ek-1 ülkeleri listesinde yer almasõ gerek- tiğini ifade eden Özesmi, bu gruptaki ül- kelerin salõmlarõnõ 2020 yõlõna kadar yüz- de 40 azaltmasõ gerektiğini söyledi. Tür- kiye’nin de adil bir çerçevede kendi payõna düşen salõm azaltõm hedefini gerçekleş- tirmesi gerektiğini belirten Özesmi, “Tür- kiye sorumluluk almaktan kaçınan bir tavır ile değil, iklim çözümünden yana olan bir tavır sergilemelidir. Salımlarını azaltmak için Türkiye’nin alması ge- reken ilk eylem, enerji politikalarını ye- nilenebilir enerji üzerine kurmak ve kö- mürden vazgeçmektir” dedi. İstanbul Protokolü hazırlanıyor Greenpeace’in G-8 zirvesinin ya- pıldığı İtalya’nın değişik kentle- rindeki termik santrallarda yap- tığı işgal eylemi 3 gün boyunca devam etti. 15 ülkeden 100’den fazla Greenpeace eylemcisi- nin katıldığı eylemde 6 Türk de bulunuyor. Türk eylemciler, 3 gün boyunca İtalya’nın ku- zeyindeki Porto Tolle kömürlü termik santra- lını bloke etti. 255 metre yüksekliği ile ülkenin en uzun ikinci bacasına sahip olan termik santrala eylemciler boyayla “CO2 öldürür” yazdılar. İtalyan polisi sant- ralların çevresinde bulunan eylemcilere müdahale eder- ken bacalara tırmanan Greenpeace üyelerini, kapıların bloke edilmesi nedeniyle gözaltına alamadı. Polis, eylemcileri gözaltına almak için Greenpeace’in eylemini sona erdirmesini bekledi. Yeterli yiyecek ve içecek malzemesi bulunan eylemciler bacaya çıkarken yanların- da taşıdıkları güneş panellerini bilgisayarları- nı çalıştırmak ve su ısıtmak için kullandılar. Dr. Uygar Özesmi (Solda) ve Dr. Süleyman Gündüz (Sağda) küresel felakete dikkat çektiler. 3 günlük eylem obursali@cumhuriyet.com.tr Ortak duyarlõlõk AB üyesi ülkelerin endüstriyel alanla- rõnõ Afrika’ya ve Asya’ya taşõdõğõnõ anõm- satan Gündüz, “Avrupa, kendi çevresi yerine Afrika ve Asya’yı kirletiyor. ABD kendi endüstriyel kaynaklarını Çin’e taşıdı. Çin bugün en büyük çev- re felaketlerinin yaşandığı ülke. Çin de kendi pazarını oluşturduktan sonra endüstriyel alanlarını başka ülkelere ta- şıyacak. Bu kısırdöngünün durdurul- ması gerek. Dünyada tek, ortak bir du- yarlılık sergilemek şart” diye konuştu. Gündüz, Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelerin, önce endüstriyel gelişme süreçlerini tamamlayõp zenginleştikten sonra sera gazõ salõmlarõnõ düşürecek ön- lemler almayõ tercih etmesinin de yanlõş olacağõnõ söyledi. Bu şekilde devam ederse üzerinde yaşayacak bir dünyamõz kalmayacağõnõ vurgulayan Gündüz şöy- le devam etti: “Endüstriyel gelişmeye karşı değiliz ama koruyucu tedbirleri de almak zo- rundayız. Türkiye alternatif enerji kaynakları konusunda çok şanslı bir ül- ke. Eğitim kurumlarında küresel ısın- ma dersleri müfredata girmeli.” Geçen yõl İstanbul’da ilki ger- çekleştirilen “Küresel Isınma- ya Karşı Küresel Konferans”ta kurulmasõ kararlaştõrõlan Küresel Isõnma ve İklim Değişikliği İzle- me Komitesi’nin Başkanõ Dr. Sü- leyman Gündüz, bu yõl 6-9 Tem- muz tarihleri arasõnda ikincisi dü- zenlenen konferans ve sonuçlarõ hakkõnda gazetemize değerlen- dirmelerde bulundu. Gündüz, komitenin bu yõlki konferansta Kyoto Protokolü gi- bi bir İstanbul Protokolü hazõrla- masõ önerisinde bulunduklarõnõ anlatarak en kõsa sürede çalõşma- larõn başlayacağõnõ söyledi. Kyoto’dan farklı olacak Gündüz, bugüne dek iklim de- ğişikliği ile ilgili toplanan tüm zir- velerin, konferanslarõn sorunlarõ tespit etme noktasõnda kalõp çö- züm önerileri sunmamasõnõ eleş- tirdi. İstanbul Protokolü’nün Kyo- to’dan farkõnõn çözüm önerileri sunmasõ olacağõnõ belirten Gün- düz, “Sera gazı salımlarının a- zaltılması teklifi karşısında al- ternatifler sunmak gerekiyor. Diğer protokoller alternatif sun- muyor. İstanbul Protokolü bir önerme sunacak. Örneğin pet- rol ürünlerinin azaltılmasını ve onun yerine alternatif enerji kaynaklarının devreye sokul- masını önerecek” dedi. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - İlk- öğretim okullarõnda okutulan Öğrenci Andõ’nõn kaldõrõlmasõ için kampanya başlatan Mazlum- Der, “Ne mutlu Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyim, Aleviyim... diyene, sonra da da- yak yiyene” gibi garip ifadelerin yer aldõğõ afiş- leri Diyarbakõr’daki billboard’lara astõrdõ. Adeta Kürt, Laz, Çerkez , Ermeni ve Alevileri küçük düşüren ifadelerin yer aldõğõ afişlerde kõsaca şöy- le denildi: “Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Erme- niyim, Aleviyim... Desem de, ben çalışkanım ilkin, büyüyünce işsiz kalsam da. Büyüklerimi görmek, küçüklerimi dövmektir işim. İlk işim yurdumu ve milletimi Üzüm’den çok sevmek- tir kesinlikle. Ülküm, takla atmak, yere düş- mek ve ne olursa olsun taş ile yakalanma- maktır. Ey büyük Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Alevi... Kaçtığın yoldan, gösterdiğin hedefe oturmadan yürüyeceğime ayran içerim...” Öğrenci Andı’na karşı garip kampanya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle