26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 13 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Nida’nın Yaşayan Nidası! [email protected] İki haftalık bir sessizlikten sonra per- şembe günü Tahran sokaklarını yeni- den hareketlendiren İran “olayı” siya- sal İslamın Türkiye’deki propaganda- cılarını aşılması zor bir ikilemle karşı kar- şıya bıraktı. Bir taraftan İran’da başlayan muha- lefet hareketinin, siyasal İslamın biyo- politiğinden (giysi kuralları, cinsel pra- tikler -özellikle kadın hakları- tercihler, bedenin zaman ve mekândaki denet- lenme biçimleri) uzaklaşma arzusu- nun ürünü olduğunu görüyor, karşı çıkmak istiyorlar. Diğer taraftan, siya- si çizgilerini ABD’ye indekslediklerinden İran’daki dinci rejimi savunamıyorlar. Çözümü, muhalefetin aslında siyasal İs- lama, dinci rejime (siyasal İslamın bi- yopolitiğine) değil, yalnızca molla reji- mine karşı olduğunu anlatmaya çaba- lamakta buluyorlar. Kısacası, İran hal- kı da bir AKP hükümeti istiyor deme- ye getiriyorlar. Sanki, Türkiye’de siya- sal İslamın biyopolitiğinin, “mahalle baskısı” kaygılarından birçok akademik saha araştırmasının sonuçlarına kadar uzanan bulguların gösterdiği gibi, AKP hükümeti döneminde toplumda ege- men olmaya başladığını yadsımak ola- naklıymış gibi... İran’da şimdi yeni bir ‘durum’ var İran’da şimdi yeni bir durum var. Bu kez muhalefet hareketi, gazeteci ve İran uzmanı Robin Wright’ın işaret ettiği gi- bi, 1999’daki öğrenci olaylarından fark- lı olarak, iki eski devlet başkanını, bir es- ki başbakanı, dış dünyanın uyguladığı yaptırımlardan bunalan iş çevrelerini, taksicileri, ünlü film sanatçılarını, milli ta- kımın oyuncularını içeriyor. Bu kat- manlara daha önce de aktardığım gi- bi kadın hareketini, kentli orta sınıfı, iş- çi sınıfının bilişim ve hizmet sektörle- rinde yeni şekillenen kesimlerini de ek- lemek gerekiyor. Bir rejimin meşruiyetini, muhalefet ha- reketlerine dayanma gücüyle ölçebili- riz. Bu bağlamda, seçimlerden sonra patlak veren olayların molla rejiminin meşruiyetine ve özgüvenine büyük bir darbe vurduğunu kolaylıkla söyleyebi- liriz. İran’da, muhalefetin genel grev çağrısı yaptığı gün rejimin kendini ko- rumak için, tüm gösterileri şiddetle bastıracağını ilan etmenin ötesinde, cep telefon hatlarını, tekst mesajı ağlarını kesmek, üniversiteleri kapatmak, hava koşullarını bahane edip 48 saat resmi tatil ilan etmek zorunda kalmış olması da bunu gösteriyor. Bu yeni muhalefet cephesinin talepleri karşısında, molla reji- minin meşruiyetinin iki kaynağı (din ve halkın iradesi) arasında- ki denge bir daha düzelmeyecek biçimde bozuldu. Muhalefet cephesi genişlerken, Şii bürok- rasisinin İran karşıdevriminden sonra kurulan iktidar blokunun temelindeki tarihsel ittifakın çözüldüğü görülüyor. Şimdi, iyice daralan blok, ittifakın, Tan- rı’nın iradesine ilişkin kendi yo- rumlarından başka bir irade ta- nımak istemeyen kesimi tara- fından, zorunlu olarak, daha çok şiddete dayanmayı gerektirecek, toplumun en dinamik kesimini dışlayacak biçimde yeniden kuruluyor. Rejimin iki kanadı İran’da iktidar blokunu oluşturan it- tifakın tarihsel kökleri, Stanford Üni- versitesi’nden İran çalışmaları direktö- rü Abbas Milani’ye göre Şiiliğin iki fark- lı yorumuyla ilgili. Müslümanlığın Şii ka- nadı içindeki, Alevi, Zeyidi, İsmaili dal- larının yanı sıra özellikle İran’da egemen olan 12 İmam’cı dalı 19. yüzyılın so- nunda, modernitenin, akılcılık, bireyci- lik, anayasacılık, hukuk düzeni, eşitlik, laiklik, kişi özeli, güçler ayrımı gibi özelliklerinin etkileri altında, siyasetle din arasındaki ilişkinin anlamı üzerinden iki akıma bölünmüş. Milani, bu gün ya- şananların temelinde bu bölünmenin yattığını savunuyor (The New Repub- lic, 15/07). Bir tarafta, 12 İmam dönene kadar kurulacak tüm rejimler kusurlu olaca- ğından, din devleti kurmak yerine Ana- yasal Cumhuriyet’le yetinmek gerek- tiğini savunan Ayetullah Naini’nin “la- ikliğe” oldukça yakın tezleri var. Bu tez- lere göre Ayetullahların işlevi danış- manlıkla sınırlı kalacak, ülke yönetimi- ne karışmayacaklar. Karşı taraftaysa, Ayetullah Nuri’nin demokrasiyi, Ku- ran’da ve Şeriat’ta kendini ifade eden ebedi, ulvi, mutlak doğru aklın karşı- sında yetersiz, yanlış bularak dışlayan yaklaşımı. Yüce lidere mutlak yetki veren, Vilayet-i Fıkıh teorisinin de gös- terdiği gibi Humeyni, Nuri’nin tezleri- nin devamını temsil ediyordu. Ancak, iktidarı ele geçirme sürecinde anaya- sacı akımla zorunlu bir ittifak kurmak zo- runda kalmıştı. Bu yüzden İran’da ana- yasal bir demokrasi değil, Yüce lide- rin mutlak iradesi altında cumhuriyet taklidi yapan (seçimlere yalnızca onun onayını almış adaylar girebiliyor), ger- çekteyse totaliter bir yapıyı amaçlayan rejim oluşmuştu. Halbuki, 1979-80’de siyasal İslam li- derliği ele geçirmeye başladığında, devrimin egemen sloganları bağım- sızlık ve özgürlüktü. Asef Bayat’ın anımsattığı gibi, İslam Cum- huriyetinin ilk ve Humeyni ta- rafından da onaylanmış ana- yasa taslağı, Tanrı’nın ege- menliğine ya da Viley’i Fıkh tezine (danışmanlar mecli- sine) hiçbir gönderme yap- mayan, Fransız anayasa- sından esinlenmiş, genel olarak laik ve demokratik bir belgeydi. Ancak meclisin onayına sunulmadan önce, son anda, Devrim Konse- yi, yeni kurulmuş İslami Cumhuriyet Partisi tara- fından, yüce lidere mutlak yetki veren, danışma mec- lisini kuran, otoriter, ataerkil, cinsiyet- çi, insan haklarını hiçe sayan bir yön- de değiştirildikten sonra (Open De- mocracy, 07/07 )temsilciler meclisinden (antiemperyalizm adına demokrasiyi, sosyalizmi unutan solun desteğiyle) ge- çirildi. Rejimin yeni dinamikleri Milani ve Bayat’ın yanı sıra, Ahmad Salamatian (Le Monde Diplomatique, Temmuz 2009), Mahan Abedin (The Asia Times 09/07) gibi gözlemciler şimdi bu ittifakın bozulduğunu saptıyor, rejimin daha otoriter ve baskıcı olaca- ğını düşünüyor. Ancak Abedin bu ye- ni durumda bir istikrar olasılığı görür- ken, diğer gözlemciler gibi ben de molla iktidarının meşruiyetini, hege- monyasını kaybettiğini düşünüyorum. Bayat, geçtiğimiz 30 yılda hızlı kent- leşme, okuma yazma oranlarındaki artış, elektrifikasyon, çekirdek ailenin, apartman yaşamının yaygınlaşması, medya sektöründe, giderek internet, cep telefonu, uydu vb... gibi iletişim araçlarındaki gelişmelerin, özgürlük (azadi) kavramının içeriğini değiştir- diğine dikkat çekiyor. Artık “Azadi” kavramı, sivil haklar, bireysel özgürlükler taleplerinin, yanı sıra, yaşam tarzını, gi- deceği yeri, giyeceği giysileri, dinleye- ceği müziği, evleneceği kişiyi seçme, “gençliğini yaşama” hakkını da içere- cek biçimde genişlemiş. Kadınlar da ar- tık sürekli gözetim altında olmaktan, çarşaf, türban giymeye zorlanmaktan, ahlak polisinden kurtulmak istiyorlar. Di- ğer bir deyişle İran halkının giderek ge- nişleyen bir kesimi, egemen sınıfların dini kullanarak dayattıkları bir biyo- politiğin altına yaşamak istemiyor. Hemen bütün gözlemciler üç konu- da anlaşıyorlar. Birincisi, Şii/molla bü- rokrasisinin “iktidar bloku” çatladı, ta- banı daraldı, şiddet uygulama eğilim- leri arttı. İkincisi, toplumsal muhalefet tabii ki dinsizleşmedi, ancak siyasal İs- lamın Türkiye’deki propagandistleri, kaç takla atarlarsa atsınlar, din ve devlet ilişkisinin, egemen biyopolitiğin değişmesini istiyor. Diğer bir deyişle İran’da muhalefetin gelişmesinin yönü laikliği gösteriyor. Üçüncüsü, muha- lefet, bugünkü durumuyla da uyumlu olarak, barışçı ve reformcu bir gelişme istiyor. Ancak Asef Bayat’ın da vurgu- ladığı gibi hiçbir devrim geleceğini ön- ceden haber vermez. Siyasal İslamın İran İkilemi [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com İran’da seçimlerden sonra başlayan kitlesel özgürlük istemleri sürüyor. Bu bağlamda, Türkiye ile İran karşılaştırılıyor. İki ülkenin birer devrim yaşadığı, her iki devrimin de, koruma ve kollama kurumlarının bulunduğu vurgulanıyor. İran’da 30 yıl önce, mollaların katı kurallara daya- lı baskı rejimi işbaşına geldi ve egemen kılındı; yal- nızca kadınların başlarının açık olması ya da klasik müzik ve içki değil; Pers kültürünün dünyaya arma- ğanı olan satranç da yasaklandı. İran rejiminin anayasal kurumları var; başimam, ona bağlı kurullar, konseyler. Bu kurumlar ellerindeki si- lahlı gücü kullanarak İran’daki şeriat rejimini koruyorlar. Yaklaşıma göre Türkiye’de de yargı ve ordu ku- rumları, İran’ın mollaları gibi koruma ve kollama işi- ni yapıyorlarmış! Oysa yapmamaları gerekirmiş. İran ile Türkiye arasında böyle bir koşutluk ya da paralellik kuruluyor. Eşitlik yazılırken, içeriğe, yani ne- yin, nasıl korunmak istendiğine; nelerin eşitlendiği- ne bakılmıyor! Türkiye sağcılarının ve başkalaşım geçirerek sağ- cılaşan eski solcuların düşünce düzeysizliğinin düş- tüğü duruma bakar mısınız? Her yerleşik toplumun ve onun siyasal örgütlenmesi olan devletinin bir kuruluş düşüncesi vardır. Hükü- metler ve diğer devlet kurumları, kuruluş düşünce- sini ve onu oluşturan değerleri korumakla yükümlü ve görevlidir; yoksa bizde yapıldığı gibi sabah akşam tartışmaya açmaz. Çünkü kuruluş değerleri, toplu- mundur. Burada asıl önemli olan kuruluş düşüncesinin ni- teliğidir. Cumhuriyet düşüncesi, egemenliğin gökten yere indirilerek “halkın” olması; evrensel ölçülere dayalı bir hukuk devletinin yerleştirilmesi; devletin işleyişinin di- ne değil, çağdaş ilkelere dayanması; kadın-erkek eşit- liğine dayalı özgürleşme süreci; toplum yaşamında aklın ve bilimselliğin egemen kılınmasıdır. Bu yapı- ların üstünde demokratikleşmedir; sosyal devlet anlayışıdır. Önemli bir nokta daha, Cumhuriyet, yurtta barış, dünyada barıştır. Ülkenin sağcılarının önemli bir bölümü, özellikle de dinci sağ, Cumhuriyetin değerlerine ve o değerleri sa- vunanlara karşı tam anlamıyla savaş açmışlardır. Sayısız örnekleri toplumsal acıyla yaşanan -ki Madımak bunun yalnızca biridir ve onu nasıl algıla- dıkları da geçen hafta yaptıkları haberlerle ayrıca ka- nıtlandı- bu savaşın yakın yıllarda kullanılan bayra- ğı türbandır. Türbanın hangi baskıcı toplumsal, töresel ve eko- nomik koşulların ürünü olduğuna bakılmadan; takıl- ması ya da giyilmesi kadar çıkarılması özgürlüğünün de bulunması gerektiği söz konusu olmadan, bir da- yatmadır gidiyor. Yıllardır, ısrarla, özgürlük adı altın- da bu topluma, üniversite ve kamuda da kadının ba- şının bağlanması, özgürlük adı altında pazarlanmakta ve satılmaktadır! Dinci sağın özgürlükten anladığı da bu kadardır! Onların sözlüklerinde, kadın-erkek eşitliğinden eser yoktur. Kültürleri, özgürleşme değil, mutlak ba- ğımlılık aşılar. İran’da seçimlerden sonraki gösteriler sırasında 20 Haziran’da şeriatçı kurşunların yere serdiği 16 ya- şındaki Nida’nın kız kardeşi, onun özlemini şöyle di- le getiriyor: “Saçlarını rüzgârda savurabileceği, özgür ve eşit ya- şayabileceği bir günü özlüyordu.” Türkiye’de Cumhuriyet Devrimi, genç kızların ve ka- dınların saçlarını rüzgârda savuracakları olanağı sağ- lamanın; kadının özgürlüğünün ve eşitliğinin adıdır. İran İslam Devrimi (!) ise genç kızların ve kadınla- rın başlarını açmalarına, onları kurşunlayarak yanıt ve- riyor. Ve iki devrim karşılaştırılıyor ve akıl dışı bir anlayışla birbirine benzedikleri düşüncesi bu toplumun bey- nine kazınmak isteniyor. Çağdaşlaşma, ilerleme, özgürlük ve eşitlik ile bunların tam karşıtı olan ilkelleşme, gerileme, köle- lik ve bağımlılık, “benzer” alınamaz. İnsanlığın ortak değerleri olan birincileri korumak, kollamak ve geliştirmek yalnızca ordunun ve yargı- nın işi değildir, herkesin, ama herkesin en temel gör- evidir. Nida, çağırma ya da çığlık anlamındadır. Nida’nın İran’da özgürlüğün simgesi olan ve haftalardır hal- kın kurtuluş umudunu canlı tutan çığlığı, umarız biz- deki türbanı ısrarla “özgürlük” diye savunanların ku- laklarına çok geç olmadan ulaşır. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA 2008’den beri adõ konulmamõş bir ‘temas’ ambargosu uygulayan Irak Başbakanõ, Nabucco için Ankara’ya geliyor Nabucco’nunsürprizi:ElMaliki BUGÜN BAŞLIYOR Turkcell 3N için erken başvuracak Ekonomi Servisi - Turkcell, 3N teknolojisinden 30 Temmuz’dan itibaren yararlanmak isteyen müş- terilerinin erken başvurularõnõ bugün almaya başlõyor. Şirketten yapõlan açõklamaya göre, Turkcell müş- terisinin yapmasõ gereken, “3G” yazõp “2323”e ücretsiz bir kõsa mesaj atmak. Erken başvuru ya- pan ve cihazlarõ 3N uyumlu Turkcell müşterile- ri, 30 Temmuz günü herhangi bir işlem yapma- dan, kendilerine Turkcell’in yapacağõ bilgilen- dirmeden itibaren, 3N’ye geçerek hõzlõ mobil in- terneti kullanmaya başlayacak. Şirket ayrõca, İşT- cell’lilerin, İstanbul ve Ankara havaalanlarõnda iç ve dõş hatlarda, İzmir’de dõş hatlarda kablosuz geniş bant internet erişimi hizmetinden ücretsiz yararlanabilecekleri açõklamasõnõ yaptõ. Açõklamaya göre, Turkcell grup şirketlerinden Su- peronline işbirliğiyle uygulamaya alõnan servis, İstanbul Atatürk Havalimanõ ve Ankara Esenboğa Havaalanõ’nda iç ve dõş hatlarda; İzmir Adnan Menderes Havalimanõ’nda dõş hatlarda kullanõ- labiliyor. Yabancõ ve diğer operatör kullanõcõlarõ 15 dakika- lõk paketi 2 liraya, 30 dakikalõk paketi 3.5 lira- ya, 1 saatlik paketi 6.25 liraya, 2 saatlik paketi 11.25 liraya ve 5 saatlik paketi 22.5 liraya; kre- di kartõ ile internet üzerinden satõn alabilecek. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa ülkelerinin doğalgazda Rus- ya’ya olan bağõmlõlõğõnõ ortadan kal- dõrmak için oluşturulan Nabucco pro- jesinin bugün Ankara’da yapõlacak im- za töreninin sürpriz ismi, Irak Başba- kanõ Nuri el Maliki oldu. Türki- ye’nin, “Iraklı Kürt gruplarla ya- kınlaşma” politikasõ yüzünden, 2008 yõlõndan bu yana Ankara’ya yönelik adõ konulmamõş bir “temas” ambar- gosu uygulamakta olan El Maliki, Nabucco için Ankara’ya geliyor. Türkiye’nin Nabucco anlaşmasõnõn imza töreni için aralarõnda Irak’õn da bulunduğu birçok bölge ülkesine ay- lar önce resmi davet yaptõ. Diğer ül- keler resmi davete ilişkin Ankara’ya isim bildirirken Irak’tan sona ana ka- dar yanõt gelmedi. Törene katõlõm ko- nusunda çekinceli davranan Bağdat yö- netimi, geçen cuma gece yarõsõ An- kara’ya törene katõlõmõn başbakan dü- zeyinde olacağõ bilgisini ulaştõrdõ. Böylece El Maliki’nin Nabucco an- laşmasõnõn imza töreni için Türki- ye’ye geleceği kesinlik kazandõ. Zi- yareti sõrasõnda El Maliki’nin Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan ile bir de ikili görüşme yapmasõ planlanõyor. El Maliki’nin bu kararõ almasõnda gerek Irak doğalgazõnõn dünya pazar- larõna çõkarõlmasõ konusunda geri planda kalmama çabasõ; gerekse böl- gesel Kürt yönetiminin hazõrladõğõ ve Musul ile Kerkük’ü Kürt yönetimi sõ- nõrlarõ içinde gösteren anayasa yü- zünden Ankara ile Erbil arasõndaki so- ğuk rüzgârlar etkili oldu. Diplomatik kaynaklar, El Maliki’nin gelişiyle il- gili olarak “Bu ziyaret Irak’ın petrol kaynaklarını Avrupa’ya ihraç etme yolundaki milli iradesinin tecellisi- dir. Nabucco için, hat Kuzey Irak’tan geçecek olmasına karşın merkezi hükümet burada yer ala- cak” değerlendirmesini yaptõlar. El Maliki’nin Ankara’daki temaslarõ sõrasõnda, Irak’ta genel seçimler ön- cesindeki siyasal sürecin ve ABD as- kerlerinin ülkeden çekilmesiyle birlikte ortaya çõkacak tablonun ayrõntõlarõy- la değerlendirilmesi bekleniyor. Anlaşmanın ayrıntıları Yõlda 31 milyar metreküp gazõn geçeceği Nabucco’nun toplam uzun- luğu 3 bin 300 kilometre olacak ve bu- nun 2 bin kilometresi Türkiye üze- rinden geçecek. Boru hatlarõnõn yapõ- mõnõn 2014’te bitmesi hedefleniyor. 8 milyar Avro’luk projenin dörtte biri için Avrupa Yatõrõm Bankasõ finans- man sağlayacağõnõ taahhüt etti. EBRD de finansman taahhüdünde bulundu. Yõlda 31 milyar metreküp gazõn geçeceği Nabucco’nun toplam uzunluğu 3 bin 300 kilometre olacak. Boru hatlarõnõn yapõmõnõn 2014’te bitmesi hedefleniyor. 8 milyar Avro’luk projenin dörtte biri için Avrupa Yatõrõm Bankasõ finansman sağlayacağõnõ taahhüt etti. Otoyol ve köprülerden 235.6 milyon lira Borusan Onursal Başkanõ Kocabõyõk destekledi, erozyon tehdidi giderildi, verimlilik arttõ Örnek kırsal kalkınma projesi Ekonomi Servisi - İstanbul Boğazõ köprüleriyle işletmedeki paralõ otoyollar kazandõrmaya devam ediyor. Bu yõlõn ilk altõ ayõnda söz konusu köprü ve otoyollardan toplam 235 milyon 683 bin lira gelir elde edildi. Karayollarõ Genel Müdürlüğü verilerine göre yõlõn ilk altõ ayõnda, İstanbul Boğazõ köprülerinden 76 milyon 24 bin lira gelir elde edildi. Söz konusu dönemde köprülerden çift yönlü olarak 71 milyon 962 bin 866 araç geçiş yaptõ. Boğaziçi köprüleri ile paralõ otoyollardan 2009 sonunda, 500 milyon lira gelir elde edilmesi bekleniyor. ‘Sadaka istemiyoruz’ Ekonomi Servisi - Emekli- Sen üyeleri, işçi ve Bağ-Kur emeklilerine yapõlan yüzde 1.83 zammõ protesto etmek için dün Ankara’nõn Kõzõlay semtinde bir araya geldi. Emeklilerin ekonomik ve sosyal anlamda sõkõntõ yaşadõğõnõ söyleyen DİSK’e bağlõ Emekli-Sen’in Genel Başkanõ Veli Beysülen, “Emeklilerin sefalet aylığı sadece 11 TL arttı. Bugüne kadar ülkeyi yöneten iktidarlar bizi fedakârlık yapmaya alıştırdılar. Biz kimseden sadaka istemiyoruz, gençliğimizde verdiğimiz emeğin karşılığını istiyoruz” dedi. Ekonomi Servisi - TEMA Vak- fõ’nõn ve Borusan Grubu Kurucu ve Onursal Başkanõ Asım Kocabı- yık’õn desteğiyle yürüttüğü kõrsal kalkõnma projesiyle, Afyonkarahi- sar Tazlar köyünde erozyon tehdi- di giderildi, tarõmsal verimlilik yüz- de 50 arttõrõldõ. Tazlar köyünde dü- zenlenen toplantõda TEMA’nõn ön- cülüğü ve Borusan’õn sponsorlu- ğunda sürdürülen çalõşmalar hak- kõnda kamuoyuna bilgi verildi. Bilgilendirme gezisine Çevre ve Orman Bakanõ Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar Valisi Ha- luk İmga, Afyon Kocatepe Üni- versitesi rektörü Prof. Dr. Ali Al- tuntaş, projenin mimarlarõ TEMA Vakfõ kurucu onursal başkanlarõ Hayrettin Karaca ve A.Nihat Gökyiğit, kõrsal kalkõnma projesi- nin sponsoru Borusan Holding Ku- rucu ve Onursal Başkanõ Asõm Ko- cabõyõk’õn yanõ sõra Borusan Hol- ding Yönetim Kurulu Başkanõ A. Ahmet Kocabõyõk katõldõ. Projenin tamamlanmasõ nede- niyle düzenlenen törende konuşan Asõm Kocabõyõk, “Bildiğiniz gi- bi köylerden şehirlere göç, tarım arazilerinin erozyona uğrama- sı, tarım faaliyetinin asgariye in- mesi, köylerdeki ilkokulların kapanması, memleketimizin önemli problemlerinden birka- çıdır. Tazlar Köyü Kırsal Kal- kınma Modeli’nin bir örnek teşkil etmesini ve benzer kal- kınma projelerinin ülkemizin tüm köylerine nasip olmasını di- liyorum” dedi. 12 yõlda 2.3 milyon lira yatõrõm yapõldõ. Proje kapsamõnda 600 çiftçi eğitildi. ‘Atatürk ne dediyse onu yaptık’ Osmanlõ burjuvazisi köylüye Türk derdi. Ne mutlu ifadesi Atatürk’ün köylüye iltifatõdõr. Biz Atatürk ne demişse onu yaptõk. Onun her dediği 100 sene geçse de doğru- dur. Sulama meyvecilik kalkõnma modellerinin uygulanmasõdõr. Bu bi- zim projemiz değildir. Sadece bizim meselemiz değildir. Türkiye’nin kur- tuluş yoludur. Emsalleri çoğalõrsa Türkiye kurtu- lur. Atatürk ne demişti: “Köylü memleketin efendisidir.” Köylünün yolundan ay- rõlõp şehirlere ve yurtdõşõ- na gitmesi, Türkiye’yi “Dünyada kendine ye- ten 7 devletten biri olan ülke” durumundan gõda maddeleri ithal eden bir ülke haline getirdi. Ben işlerimi yoluna ko- yunca hem kendi imkân- larõmõ hem de kurduğum şirketlerin, mütevazõ öl- çüde de olsa, gelirlerini eğitim işlerine ayõrmaya başladõm. Yaptõğõmõz bütün eser- ler Atatürk ilkeleri içinde memleket ihtiyacõnõ kar- şõlamaya yöneliktir. Afyonkarahisar - Sinanpaşa - Tazlar Köyü Erozyon Önleme Amaçlõ Kõrsal Kalkõnma Projesi’nde sõrayla şu çalõşmalar gerçekleştirildi:  1997’de tepelerdeki 200 dekarlõk ormanlõk arazideki ağaçlarõn kesilmiş olmasõ nedeniyle büyük bir erozyon ve heyelan tehdidi ile yüz yüzeydi.  Öncelikle Tazlar köyünün kuzey yamacõnda yer aldõğõ Ahõr Dağõ’nõn heyelan bölgesine 2000 metreyi aşkõn drenaj borusu döşendi. 1500’den çok söğüt dikildi. 275 bin metreküp kapasiteli bir gölet ile mevcut su kaynaklarõ kontrol altõna alõndõ.  1200 dekar alanda doğru sulamayla verim yüzde 50 arttõ.  980 dekar arazide meyve fidanõ dikimi yapõldõ. Çiftçilere sürekli bir gelir sağlandõ. Çiftçilerin tarõmsal üretimden kişi başõna elde ettikleri gelir 2007’de 10.337 TL iken 2008’de 12.478 TL’ye yükseldi.  Yolu olmayan 500 dönüm tarla için 18 km. yol inşa edildi. Gölet çevresindeki arazideki erozyonu önlemek için 270 dönüm alana 50 binin üzerinde ağaç dikildi ve teras yapõldõ.  12 yõllõk bu çalõşmalarõn sonucunda Tazlar köyünün 1997’de 360 olan nüfusu, 2008 yõlõ itibarõyla dönemsel ikametlerle birlikte 1600’e yükseldi. Tarlalarõn verimliliği toplamda yüzde 20-50 seviyesinde arttõ.  Tazlar köyünde çiftçilerin bitkisel üretimden elde ettikleri toplam gelir 2007’de 599.559 TL iken 2008’de yüzde 20 artarak 723.823 TL’ye yükseldi. Toprağõn verimi yüzde 50 arttõ Gölet annesinin anısını yaşatıyor. Günde yarım saat su hakkını kullanabilmek için gece yarısı kalkıp su taksim yerine giden annesinin anısına Satıgelin adını taşıyor. Asım Kocabıyık Nihat Gökyiğit Hayrettin Karaca
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle