Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
13 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Nida’nın Yaşayan Nidası!
yakupkepenek06@hotmail.com
İki haftalık bir sessizlikten sonra per-
şembe günü Tahran sokaklarını yeni-
den hareketlendiren İran “olayı” siya-
sal İslamın Türkiye’deki propaganda-
cılarını aşılması zor bir ikilemle karşı kar-
şıya bıraktı.
Bir taraftan İran’da başlayan muha-
lefet hareketinin, siyasal İslamın biyo-
politiğinden (giysi kuralları, cinsel pra-
tikler -özellikle kadın hakları- tercihler,
bedenin zaman ve mekândaki denet-
lenme biçimleri) uzaklaşma arzusu-
nun ürünü olduğunu görüyor, karşı
çıkmak istiyorlar. Diğer taraftan, siya-
si çizgilerini ABD’ye indekslediklerinden
İran’daki dinci rejimi savunamıyorlar.
Çözümü, muhalefetin aslında siyasal İs-
lama, dinci rejime (siyasal İslamın bi-
yopolitiğine) değil, yalnızca molla reji-
mine karşı olduğunu anlatmaya çaba-
lamakta buluyorlar. Kısacası, İran hal-
kı da bir AKP hükümeti istiyor deme-
ye getiriyorlar. Sanki, Türkiye’de siya-
sal İslamın biyopolitiğinin, “mahalle
baskısı” kaygılarından birçok akademik
saha araştırmasının sonuçlarına kadar
uzanan bulguların gösterdiği gibi, AKP
hükümeti döneminde toplumda ege-
men olmaya başladığını yadsımak ola-
naklıymış gibi...
İran’da şimdi yeni
bir ‘durum’ var
İran’da şimdi yeni bir durum var. Bu
kez muhalefet hareketi, gazeteci ve İran
uzmanı Robin Wright’ın işaret ettiği gi-
bi, 1999’daki öğrenci olaylarından fark-
lı olarak, iki eski devlet başkanını, bir es-
ki başbakanı, dış dünyanın uyguladığı
yaptırımlardan bunalan iş çevrelerini,
taksicileri, ünlü film sanatçılarını, milli ta-
kımın oyuncularını içeriyor. Bu kat-
manlara daha önce de aktardığım gi-
bi kadın hareketini, kentli orta sınıfı, iş-
çi sınıfının bilişim ve hizmet sektörle-
rinde yeni şekillenen kesimlerini de ek-
lemek gerekiyor.
Bir rejimin meşruiyetini, muhalefet ha-
reketlerine dayanma gücüyle ölçebili-
riz. Bu bağlamda, seçimlerden sonra
patlak veren olayların molla rejiminin
meşruiyetine ve özgüvenine büyük bir
darbe vurduğunu kolaylıkla söyleyebi-
liriz. İran’da, muhalefetin genel grev
çağrısı yaptığı gün rejimin kendini ko-
rumak için, tüm gösterileri şiddetle
bastıracağını ilan etmenin ötesinde, cep
telefon hatlarını, tekst mesajı ağlarını
kesmek, üniversiteleri kapatmak, hava
koşullarını bahane edip 48 saat resmi
tatil ilan etmek zorunda kalmış
olması da bunu gösteriyor.
Bu yeni muhalefet cephesinin
talepleri karşısında, molla reji-
minin meşruiyetinin iki kaynağı
(din ve halkın iradesi) arasında-
ki denge bir daha düzelmeyecek
biçimde bozuldu. Muhalefet
cephesi genişlerken, Şii bürok-
rasisinin İran karşıdevriminden
sonra kurulan iktidar blokunun
temelindeki tarihsel ittifakın
çözüldüğü görülüyor. Şimdi,
iyice daralan blok, ittifakın, Tan-
rı’nın iradesine ilişkin kendi yo-
rumlarından başka bir irade ta-
nımak istemeyen kesimi tara-
fından, zorunlu olarak, daha çok şiddete
dayanmayı gerektirecek, toplumun en
dinamik kesimini dışlayacak biçimde
yeniden kuruluyor.
Rejimin iki kanadı
İran’da iktidar blokunu oluşturan it-
tifakın tarihsel kökleri, Stanford Üni-
versitesi’nden İran çalışmaları direktö-
rü Abbas Milani’ye göre Şiiliğin iki fark-
lı yorumuyla ilgili. Müslümanlığın Şii ka-
nadı içindeki, Alevi, Zeyidi, İsmaili dal-
larının yanı sıra özellikle İran’da egemen
olan 12 İmam’cı dalı 19. yüzyılın so-
nunda, modernitenin, akılcılık, bireyci-
lik, anayasacılık, hukuk düzeni, eşitlik,
laiklik, kişi özeli, güçler ayrımı gibi
özelliklerinin etkileri altında, siyasetle din
arasındaki ilişkinin anlamı üzerinden iki
akıma bölünmüş. Milani, bu gün ya-
şananların temelinde bu bölünmenin
yattığını savunuyor (The New Repub-
lic, 15/07).
Bir tarafta, 12 İmam dönene kadar
kurulacak tüm rejimler kusurlu olaca-
ğından, din devleti kurmak yerine Ana-
yasal Cumhuriyet’le yetinmek gerek-
tiğini savunan Ayetullah Naini’nin “la-
ikliğe” oldukça yakın tezleri var. Bu tez-
lere göre Ayetullahların işlevi danış-
manlıkla sınırlı kalacak, ülke yönetimi-
ne karışmayacaklar. Karşı taraftaysa,
Ayetullah Nuri’nin demokrasiyi, Ku-
ran’da ve Şeriat’ta kendini ifade eden
ebedi, ulvi, mutlak doğru aklın karşı-
sında yetersiz, yanlış bularak dışlayan
yaklaşımı. Yüce lidere mutlak yetki
veren, Vilayet-i Fıkıh teorisinin de gös-
terdiği gibi Humeyni, Nuri’nin tezleri-
nin devamını temsil ediyordu. Ancak,
iktidarı ele geçirme sürecinde anaya-
sacı akımla zorunlu bir ittifak kurmak zo-
runda kalmıştı. Bu yüzden İran’da ana-
yasal bir demokrasi değil, Yüce lide-
rin mutlak iradesi altında cumhuriyet
taklidi yapan (seçimlere yalnızca onun
onayını almış adaylar girebiliyor), ger-
çekteyse totaliter bir yapıyı amaçlayan
rejim oluşmuştu.
Halbuki, 1979-80’de siyasal İslam li-
derliği ele geçirmeye başladığında,
devrimin egemen sloganları bağım-
sızlık ve özgürlüktü. Asef Bayat’ın
anımsattığı gibi, İslam Cum-
huriyetinin ilk ve Humeyni ta-
rafından da onaylanmış ana-
yasa taslağı, Tanrı’nın ege-
menliğine ya da Viley’i Fıkh
tezine (danışmanlar mecli-
sine) hiçbir gönderme yap-
mayan, Fransız anayasa-
sından esinlenmiş, genel
olarak laik ve demokratik bir
belgeydi. Ancak meclisin
onayına sunulmadan önce,
son anda, Devrim Konse-
yi, yeni kurulmuş İslami
Cumhuriyet Partisi tara-
fından, yüce lidere mutlak
yetki veren, danışma mec-
lisini kuran, otoriter, ataerkil, cinsiyet-
çi, insan haklarını hiçe sayan bir yön-
de değiştirildikten sonra (Open De-
mocracy, 07/07 )temsilciler meclisinden
(antiemperyalizm adına demokrasiyi,
sosyalizmi unutan solun desteğiyle) ge-
çirildi.
Rejimin yeni dinamikleri
Milani ve Bayat’ın yanı sıra, Ahmad
Salamatian (Le Monde Diplomatique,
Temmuz 2009), Mahan Abedin (The
Asia Times 09/07) gibi gözlemciler
şimdi bu ittifakın bozulduğunu saptıyor,
rejimin daha otoriter ve baskıcı olaca-
ğını düşünüyor. Ancak Abedin bu ye-
ni durumda bir istikrar olasılığı görür-
ken, diğer gözlemciler gibi ben de
molla iktidarının meşruiyetini, hege-
monyasını kaybettiğini düşünüyorum.
Bayat, geçtiğimiz 30 yılda hızlı kent-
leşme, okuma yazma oranlarındaki
artış, elektrifikasyon, çekirdek ailenin,
apartman yaşamının yaygınlaşması,
medya sektöründe, giderek internet,
cep telefonu, uydu vb... gibi iletişim
araçlarındaki gelişmelerin, özgürlük
(azadi) kavramının içeriğini değiştir-
diğine dikkat çekiyor. Artık “Azadi”
kavramı, sivil haklar, bireysel özgürlükler
taleplerinin, yanı sıra, yaşam tarzını, gi-
deceği yeri, giyeceği giysileri, dinleye-
ceği müziği, evleneceği kişiyi seçme,
“gençliğini yaşama” hakkını da içere-
cek biçimde genişlemiş. Kadınlar da ar-
tık sürekli gözetim altında olmaktan,
çarşaf, türban giymeye zorlanmaktan,
ahlak polisinden kurtulmak istiyorlar. Di-
ğer bir deyişle İran halkının giderek ge-
nişleyen bir kesimi, egemen sınıfların
dini kullanarak dayattıkları bir biyo-
politiğin altına yaşamak istemiyor.
Hemen bütün gözlemciler üç konu-
da anlaşıyorlar. Birincisi, Şii/molla bü-
rokrasisinin “iktidar bloku” çatladı, ta-
banı daraldı, şiddet uygulama eğilim-
leri arttı. İkincisi, toplumsal muhalefet
tabii ki dinsizleşmedi, ancak siyasal İs-
lamın Türkiye’deki propagandistleri,
kaç takla atarlarsa atsınlar, din ve
devlet ilişkisinin, egemen biyopolitiğin
değişmesini istiyor. Diğer bir deyişle
İran’da muhalefetin gelişmesinin yönü
laikliği gösteriyor. Üçüncüsü, muha-
lefet, bugünkü durumuyla da uyumlu
olarak, barışçı ve reformcu bir gelişme
istiyor. Ancak Asef Bayat’ın da vurgu-
ladığı gibi hiçbir devrim geleceğini ön-
ceden haber vermez.
Siyasal İslamın İran İkilemi
erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
İran’da seçimlerden sonra başlayan kitlesel özgürlük
istemleri sürüyor.
Bu bağlamda, Türkiye ile İran karşılaştırılıyor.
İki ülkenin birer devrim yaşadığı, her iki devrimin
de, koruma ve kollama kurumlarının bulunduğu
vurgulanıyor.
İran’da 30 yıl önce, mollaların katı kurallara daya-
lı baskı rejimi işbaşına geldi ve egemen kılındı; yal-
nızca kadınların başlarının açık olması ya da klasik
müzik ve içki değil; Pers kültürünün dünyaya arma-
ğanı olan satranç da yasaklandı.
İran rejiminin anayasal kurumları var; başimam, ona
bağlı kurullar, konseyler. Bu kurumlar ellerindeki si-
lahlı gücü kullanarak İran’daki şeriat rejimini koruyorlar.
Yaklaşıma göre Türkiye’de de yargı ve ordu ku-
rumları, İran’ın mollaları gibi koruma ve kollama işi-
ni yapıyorlarmış! Oysa yapmamaları gerekirmiş.
İran ile Türkiye arasında böyle bir koşutluk ya da
paralellik kuruluyor. Eşitlik yazılırken, içeriğe, yani ne-
yin, nasıl korunmak istendiğine; nelerin eşitlendiği-
ne bakılmıyor!
Türkiye sağcılarının ve başkalaşım geçirerek sağ-
cılaşan eski solcuların düşünce düzeysizliğinin düş-
tüğü duruma bakar mısınız?
Her yerleşik toplumun ve onun siyasal örgütlenmesi
olan devletinin bir kuruluş düşüncesi vardır. Hükü-
metler ve diğer devlet kurumları, kuruluş düşünce-
sini ve onu oluşturan değerleri korumakla yükümlü
ve görevlidir; yoksa bizde yapıldığı gibi sabah akşam
tartışmaya açmaz. Çünkü kuruluş değerleri, toplu-
mundur.
Burada asıl önemli olan kuruluş düşüncesinin ni-
teliğidir.
Cumhuriyet düşüncesi, egemenliğin gökten yere
indirilerek “halkın” olması; evrensel ölçülere dayalı bir
hukuk devletinin yerleştirilmesi; devletin işleyişinin di-
ne değil, çağdaş ilkelere dayanması; kadın-erkek eşit-
liğine dayalı özgürleşme süreci; toplum yaşamında
aklın ve bilimselliğin egemen kılınmasıdır. Bu yapı-
ların üstünde demokratikleşmedir; sosyal devlet
anlayışıdır. Önemli bir nokta daha, Cumhuriyet,
yurtta barış, dünyada barıştır.
Ülkenin sağcılarının önemli bir bölümü, özellikle de
dinci sağ, Cumhuriyetin değerlerine ve o değerleri sa-
vunanlara karşı tam anlamıyla savaş açmışlardır.
Sayısız örnekleri toplumsal acıyla yaşanan -ki
Madımak bunun yalnızca biridir ve onu nasıl algıla-
dıkları da geçen hafta yaptıkları haberlerle ayrıca ka-
nıtlandı- bu savaşın yakın yıllarda kullanılan bayra-
ğı türbandır.
Türbanın hangi baskıcı toplumsal, töresel ve eko-
nomik koşulların ürünü olduğuna bakılmadan; takıl-
ması ya da giyilmesi kadar çıkarılması özgürlüğünün
de bulunması gerektiği söz konusu olmadan, bir da-
yatmadır gidiyor. Yıllardır, ısrarla, özgürlük adı altın-
da bu topluma, üniversite ve kamuda da kadının ba-
şının bağlanması, özgürlük adı altında pazarlanmakta
ve satılmaktadır!
Dinci sağın özgürlükten anladığı da bu kadardır!
Onların sözlüklerinde, kadın-erkek eşitliğinden
eser yoktur. Kültürleri, özgürleşme değil, mutlak ba-
ğımlılık aşılar.
İran’da seçimlerden sonraki gösteriler sırasında 20
Haziran’da şeriatçı kurşunların yere serdiği 16 ya-
şındaki Nida’nın kız kardeşi, onun özlemini şöyle di-
le getiriyor:
“Saçlarını rüzgârda savurabileceği, özgür ve eşit ya-
şayabileceği bir günü özlüyordu.”
Türkiye’de Cumhuriyet Devrimi, genç kızların ve ka-
dınların saçlarını rüzgârda savuracakları olanağı sağ-
lamanın; kadının özgürlüğünün ve eşitliğinin adıdır.
İran İslam Devrimi (!) ise genç kızların ve kadınla-
rın başlarını açmalarına, onları kurşunlayarak yanıt ve-
riyor.
Ve iki devrim karşılaştırılıyor ve akıl dışı bir anlayışla
birbirine benzedikleri düşüncesi bu toplumun bey-
nine kazınmak isteniyor.
Çağdaşlaşma, ilerleme, özgürlük ve eşitlik ile
bunların tam karşıtı olan ilkelleşme, gerileme, köle-
lik ve bağımlılık, “benzer” alınamaz.
İnsanlığın ortak değerleri olan birincileri korumak,
kollamak ve geliştirmek yalnızca ordunun ve yargı-
nın işi değildir, herkesin, ama herkesin en temel gör-
evidir.
Nida, çağırma ya da çığlık anlamındadır. Nida’nın
İran’da özgürlüğün simgesi olan ve haftalardır hal-
kın kurtuluş umudunu canlı tutan çığlığı, umarız biz-
deki türbanı ısrarla “özgürlük” diye savunanların ku-
laklarına çok geç olmadan ulaşır.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
2008’den beri adõ konulmamõş bir ‘temas’ ambargosu uygulayan Irak Başbakanõ, Nabucco için Ankara’ya geliyor
Nabucco’nunsürprizi:ElMaliki
BUGÜN BAŞLIYOR
Turkcell 3N için
erken başvuracak
Ekonomi Servisi - Turkcell, 3N teknolojisinden 30
Temmuz’dan itibaren yararlanmak isteyen müş-
terilerinin erken başvurularõnõ bugün almaya
başlõyor.
Şirketten yapõlan açõklamaya göre, Turkcell müş-
terisinin yapmasõ gereken, “3G” yazõp “2323”e
ücretsiz bir kõsa mesaj atmak. Erken başvuru ya-
pan ve cihazlarõ 3N uyumlu Turkcell müşterile-
ri, 30 Temmuz günü herhangi bir işlem yapma-
dan, kendilerine Turkcell’in yapacağõ bilgilen-
dirmeden itibaren, 3N’ye geçerek hõzlõ mobil in-
terneti kullanmaya başlayacak. Şirket ayrõca, İşT-
cell’lilerin, İstanbul ve Ankara havaalanlarõnda
iç ve dõş hatlarda, İzmir’de dõş hatlarda kablosuz
geniş bant internet erişimi hizmetinden ücretsiz
yararlanabilecekleri açõklamasõnõ yaptõ.
Açõklamaya göre, Turkcell grup şirketlerinden Su-
peronline işbirliğiyle uygulamaya alõnan servis,
İstanbul Atatürk Havalimanõ ve Ankara Esenboğa
Havaalanõ’nda iç ve dõş hatlarda; İzmir Adnan
Menderes Havalimanõ’nda dõş hatlarda kullanõ-
labiliyor.
Yabancõ ve diğer operatör kullanõcõlarõ 15 dakika-
lõk paketi 2 liraya, 30 dakikalõk paketi 3.5 lira-
ya, 1 saatlik paketi 6.25 liraya, 2 saatlik paketi
11.25 liraya ve 5 saatlik paketi 22.5 liraya; kre-
di kartõ ile internet üzerinden satõn alabilecek.
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Avrupa ülkelerinin doğalgazda Rus-
ya’ya olan bağõmlõlõğõnõ ortadan kal-
dõrmak için oluşturulan Nabucco pro-
jesinin bugün Ankara’da yapõlacak im-
za töreninin sürpriz ismi, Irak Başba-
kanõ Nuri el Maliki oldu. Türki-
ye’nin, “Iraklı Kürt gruplarla ya-
kınlaşma” politikasõ yüzünden, 2008
yõlõndan bu yana Ankara’ya yönelik
adõ konulmamõş bir “temas” ambar-
gosu uygulamakta olan El Maliki,
Nabucco için Ankara’ya geliyor.
Türkiye’nin Nabucco anlaşmasõnõn
imza töreni için aralarõnda Irak’õn da
bulunduğu birçok bölge ülkesine ay-
lar önce resmi davet yaptõ. Diğer ül-
keler resmi davete ilişkin Ankara’ya
isim bildirirken Irak’tan sona ana ka-
dar yanõt gelmedi. Törene katõlõm ko-
nusunda çekinceli davranan Bağdat yö-
netimi, geçen cuma gece yarõsõ An-
kara’ya törene katõlõmõn başbakan dü-
zeyinde olacağõ bilgisini ulaştõrdõ.
Böylece El Maliki’nin Nabucco an-
laşmasõnõn imza töreni için Türki-
ye’ye geleceği kesinlik kazandõ. Zi-
yareti sõrasõnda El Maliki’nin Başba-
kan Recep Tayyip Erdoğan ile bir de
ikili görüşme yapmasõ planlanõyor.
El Maliki’nin bu kararõ almasõnda
gerek Irak doğalgazõnõn dünya pazar-
larõna çõkarõlmasõ konusunda geri
planda kalmama çabasõ; gerekse böl-
gesel Kürt yönetiminin hazõrladõğõ ve
Musul ile Kerkük’ü Kürt yönetimi sõ-
nõrlarõ içinde gösteren anayasa yü-
zünden Ankara ile Erbil arasõndaki so-
ğuk rüzgârlar etkili oldu. Diplomatik
kaynaklar, El Maliki’nin gelişiyle il-
gili olarak “Bu ziyaret Irak’ın petrol
kaynaklarını Avrupa’ya ihraç etme
yolundaki milli iradesinin tecellisi-
dir. Nabucco için, hat Kuzey
Irak’tan geçecek olmasına karşın
merkezi hükümet burada yer ala-
cak” değerlendirmesini yaptõlar.
El Maliki’nin Ankara’daki temaslarõ
sõrasõnda, Irak’ta genel seçimler ön-
cesindeki siyasal sürecin ve ABD as-
kerlerinin ülkeden çekilmesiyle birlikte
ortaya çõkacak tablonun ayrõntõlarõy-
la değerlendirilmesi bekleniyor.
Anlaşmanın ayrıntıları
Yõlda 31 milyar metreküp gazõn
geçeceği Nabucco’nun toplam uzun-
luğu 3 bin 300 kilometre olacak ve bu-
nun 2 bin kilometresi Türkiye üze-
rinden geçecek. Boru hatlarõnõn yapõ-
mõnõn 2014’te bitmesi hedefleniyor. 8
milyar Avro’luk projenin dörtte biri
için Avrupa Yatõrõm Bankasõ finans-
man sağlayacağõnõ taahhüt etti. EBRD
de finansman taahhüdünde bulundu.
Yõlda 31 milyar metreküp gazõn geçeceği Nabucco’nun toplam uzunluğu 3 bin 300
kilometre olacak. Boru hatlarõnõn yapõmõnõn 2014’te bitmesi hedefleniyor. 8 milyar Avro’luk
projenin dörtte biri için Avrupa Yatõrõm Bankasõ finansman sağlayacağõnõ taahhüt etti.
Otoyol ve köprülerden
235.6 milyon lira
Borusan Onursal Başkanõ Kocabõyõk destekledi, erozyon tehdidi giderildi, verimlilik arttõ
Örnek kırsal kalkınma projesi
Ekonomi Servisi - İstanbul
Boğazõ köprüleriyle işletmedeki
paralõ otoyollar kazandõrmaya
devam ediyor. Bu yõlõn ilk altõ
ayõnda söz konusu köprü ve
otoyollardan toplam 235 milyon
683 bin lira gelir elde edildi.
Karayollarõ Genel Müdürlüğü
verilerine göre yõlõn ilk altõ
ayõnda, İstanbul Boğazõ
köprülerinden 76 milyon 24 bin
lira gelir elde edildi. Söz konusu
dönemde köprülerden çift yönlü
olarak 71 milyon 962 bin 866
araç geçiş yaptõ. Boğaziçi
köprüleri ile paralõ otoyollardan
2009 sonunda, 500 milyon lira
gelir elde edilmesi bekleniyor.
‘Sadaka istemiyoruz’
Ekonomi Servisi - Emekli-
Sen üyeleri, işçi ve Bağ-Kur
emeklilerine yapõlan yüzde 1.83
zammõ protesto etmek için dün
Ankara’nõn Kõzõlay semtinde
bir araya geldi. Emeklilerin
ekonomik ve sosyal anlamda
sõkõntõ yaşadõğõnõ söyleyen
DİSK’e bağlõ Emekli-Sen’in
Genel Başkanõ Veli Beysülen,
“Emeklilerin sefalet aylığı
sadece 11 TL arttı. Bugüne
kadar ülkeyi yöneten
iktidarlar bizi fedakârlık
yapmaya alıştırdılar. Biz
kimseden sadaka istemiyoruz,
gençliğimizde verdiğimiz
emeğin karşılığını
istiyoruz” dedi.
Ekonomi Servisi - TEMA Vak-
fõ’nõn ve Borusan Grubu Kurucu ve
Onursal Başkanõ Asım Kocabı-
yık’õn desteğiyle yürüttüğü kõrsal
kalkõnma projesiyle, Afyonkarahi-
sar Tazlar köyünde erozyon tehdi-
di giderildi, tarõmsal verimlilik yüz-
de 50 arttõrõldõ. Tazlar köyünde dü-
zenlenen toplantõda TEMA’nõn ön-
cülüğü ve Borusan’õn sponsorlu-
ğunda sürdürülen çalõşmalar hak-
kõnda kamuoyuna bilgi verildi.
Bilgilendirme gezisine Çevre ve
Orman Bakanõ Prof. Dr. Veysel
Eroğlu, Afyonkarahisar Valisi Ha-
luk İmga, Afyon Kocatepe Üni-
versitesi rektörü Prof. Dr. Ali Al-
tuntaş, projenin mimarlarõ TEMA
Vakfõ kurucu onursal başkanlarõ
Hayrettin Karaca ve A.Nihat
Gökyiğit, kõrsal kalkõnma projesi-
nin sponsoru Borusan Holding Ku-
rucu ve Onursal Başkanõ Asõm Ko-
cabõyõk’õn yanõ sõra Borusan Hol-
ding Yönetim Kurulu Başkanõ A.
Ahmet Kocabõyõk katõldõ.
Projenin tamamlanmasõ nede-
niyle düzenlenen törende konuşan
Asõm Kocabõyõk, “Bildiğiniz gi-
bi köylerden şehirlere göç, tarım
arazilerinin erozyona uğrama-
sı, tarım faaliyetinin asgariye in-
mesi, köylerdeki ilkokulların
kapanması, memleketimizin
önemli problemlerinden birka-
çıdır. Tazlar Köyü Kırsal Kal-
kınma Modeli’nin bir örnek
teşkil etmesini ve benzer kal-
kınma projelerinin ülkemizin
tüm köylerine nasip olmasını di-
liyorum” dedi.
12 yõlda 2.3 milyon lira
yatõrõm yapõldõ. Proje
kapsamõnda 600 çiftçi eğitildi.
‘Atatürk
ne dediyse
onu yaptık’
Osmanlõ burjuvazisi
köylüye Türk derdi. Ne
mutlu ifadesi Atatürk’ün
köylüye iltifatõdõr. Biz
Atatürk ne demişse onu
yaptõk. Onun her dediği
100 sene geçse de doğru-
dur. Sulama meyvecilik
kalkõnma modellerinin
uygulanmasõdõr. Bu bi-
zim projemiz değildir.
Sadece bizim meselemiz
değildir. Türkiye’nin kur-
tuluş yoludur. Emsalleri
çoğalõrsa Türkiye kurtu-
lur. Atatürk ne demişti:
“Köylü memleketin
efendisidir.”
Köylünün yolundan ay-
rõlõp şehirlere ve yurtdõşõ-
na gitmesi, Türkiye’yi
“Dünyada kendine ye-
ten 7 devletten biri olan
ülke” durumundan gõda
maddeleri ithal eden bir
ülke haline getirdi.
Ben işlerimi yoluna ko-
yunca hem kendi imkân-
larõmõ hem de kurduğum
şirketlerin, mütevazõ öl-
çüde de olsa, gelirlerini
eğitim işlerine ayõrmaya
başladõm.
Yaptõğõmõz bütün eser-
ler Atatürk ilkeleri içinde
memleket ihtiyacõnõ kar-
şõlamaya yöneliktir.
Afyonkarahisar - Sinanpaşa - Tazlar
Köyü Erozyon Önleme Amaçlõ Kõrsal
Kalkõnma Projesi’nde sõrayla şu
çalõşmalar gerçekleştirildi:
1997’de tepelerdeki 200 dekarlõk
ormanlõk arazideki ağaçlarõn kesilmiş
olmasõ nedeniyle büyük bir erozyon ve
heyelan tehdidi ile yüz yüzeydi.
Öncelikle Tazlar köyünün kuzey
yamacõnda yer aldõğõ Ahõr Dağõ’nõn
heyelan bölgesine 2000 metreyi aşkõn
drenaj borusu döşendi. 1500’den çok
söğüt dikildi. 275 bin metreküp kapasiteli
bir gölet ile mevcut su kaynaklarõ kontrol
altõna alõndõ.
1200 dekar alanda doğru sulamayla
verim yüzde 50 arttõ.
980 dekar arazide meyve fidanõ dikimi
yapõldõ. Çiftçilere sürekli bir gelir
sağlandõ. Çiftçilerin tarõmsal üretimden
kişi başõna elde ettikleri gelir 2007’de
10.337 TL iken 2008’de 12.478 TL’ye
yükseldi.
Yolu olmayan 500 dönüm tarla için 18
km. yol inşa edildi. Gölet çevresindeki
arazideki erozyonu önlemek için 270
dönüm alana 50 binin üzerinde ağaç
dikildi ve teras yapõldõ.
12 yõllõk bu çalõşmalarõn sonucunda
Tazlar köyünün 1997’de 360 olan nüfusu,
2008 yõlõ itibarõyla dönemsel ikametlerle
birlikte 1600’e yükseldi. Tarlalarõn
verimliliği toplamda yüzde 20-50
seviyesinde arttõ.
Tazlar köyünde çiftçilerin bitkisel
üretimden elde ettikleri toplam gelir
2007’de 599.559 TL iken 2008’de yüzde
20 artarak 723.823 TL’ye yükseldi.
Toprağõn verimi yüzde 50 arttõ
Gölet annesinin anısını
yaşatıyor. Günde yarım saat su
hakkını kullanabilmek için gece
yarısı kalkıp su taksim yerine giden
annesinin anısına Satıgelin
adını taşıyor.
Asım
Kocabıyık
Nihat
Gökyiğit
Hayrettin
Karaca