23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İstanbul Haber Servisi - Silivri Cezaevi’nde görülen Er- genekon davasõnõn 97. oturu- munda, tutuksuz sanõk Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun avukatõ Metin Çetinbaş, sa- vunmasõna dün de devam etti. Savcõlarõn, tarafsõzlõk ilkesi- ne aykõrõ davrandõklarõnõ sa- vunan Çetinbaş, “Savcılar ya hiç darbe okumadılar ya da Türk ordusunu tanımıyor- lar. Türk ordusu Cumhuri- yetin temel niteliklerinin teh- likede olduğu anlayışına va- rınca kendi emir komuta zin- ciri içerisinde darbe yaptı. Türk ordusu darbeyi kimse- nin telkini ile yapmamıştır” dedi. Kuvayi Milliye Derneği ve Kuvayi Milliye 1919’un hangi suçlarõ işlediklerinin be- lirtilmediğini ifade eden Çe- tinbaş, dernek üyelerinin “Ku- vayi Milliye hesap sormaya geliyor” yönündeki telefon gö- rüşmelerine açõklõk getirdi. Çe- tinbaş, “Kurulacak yasal mah- kemelerden söz ediyorlar” dedi. Tutuklu sanõk emekli Al- bay Fikri Karadağ’õn iddia- nameye alõnan konuşmasõnda “vatan hainlerinden söz etti- ğini” anõmsatarak şöyle ko- nuştu: “Vatan hainlerinin darağaçlarında sallandırıldı- ğını görmek, hangi nedenle suç örgütü faaliyeti?” Dernekte yapõlan silahlõ Ku- ranlõ yeminin Atatürk’ün yap- tõğõ yemin olduğunu ifade eden Çetinbaş, “Cümleler cımbız- lanmış. Ölmek, kendilerine yönelik suikastı, öldürmek meşru zeminde savunma an- lamında söyleniyor” dedi. Nefret etmek suç değil Orhan Pamuk, Fehmi Ko- ru, Sabahat Tuncel gibi isim- lere suikast iddiasõna değinen Çetinbaş, şunlarõ söyledi: “Öl- dürmeyi düşündüğünü söy- leyen birini adam öldür- mekten yargılayabilir misi- niz? Kürtlerin ölmesini iste- mek ne zamandan beri suç? Belirli insanlardan nefret et- mek suç değildir.” Çetinbaş, telefon konuşma- larõnõn suç gibi gösterilmesini eleştirerek, “Savcılar, iktidar partisinin konuşmalarını da açıklasınlar görelim” dedi. Sanõklarõn “bayrak mitingi”, “Ata’ya saygı yürüyüşü”, “as- ker şahısların yürüyüşe katı- lacağı” yönündeki telefon gö- rüşmelerinin suç sayõlamaya- cağõnõ ifade ederek, “Askerle- rin sivil olarak toplantı ve yürüyüşlere katılmalarını ka- bul etmemek hukuk devleti ile bağdaşmaz” diye konuştu. İk- tidar gücüne sahip olanlarõn eleştiriye katlanmak zorunda olduklarõnõ vurgulayan Çetin- baş, aksinin totaliter rejimin göstergesi olduğuna dikkat çek- ti. Çetinbaş, “Ne iktidar par- tisi ne de iddianame savcıla- rı AKP’nin eleştirilmesine katlanamıyor. Soruşturma- yı, baskı, korku ve sindirme amacı olarak kullanıp, hukuk dışına çıkıyorlar” dedi. CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Başbakan gölgede duruyor, lakin parmağını oynatsa Akman’ın o saat istifa edeceği kanısı medyada ge- niş biçimde yer alıyor. Lakin RTE, Moldova gezisinden dönüşünde, sağ yanında oturan dava arkadaşı Arınç’a karşın… Ak- man’ın günlerdir birkaç kez istifasını isteyen Başba- kan Yardımcısı’na karşın... RTÜK Başkanı’nı görev- den ayrılmaya davet etmedi. Soru üzerine “Spekülasyonlar Türkiye’de hepimi- zin üzerinde oluyor” diye söze başladı. Bu bağlamda istifası istenilen Akman üzerinde de “spekülasyon yapıldığını” kabul ve ilan etmiş oldu. Bu girişten sonra “Devam eden süreçle ilgili olarak da kendisini (Akman) en güzel şekilde müdafaa er- mektedir, edecektir” dedi ve yanı başında oturan Arınç’ın gözünün içine bakarak, RTÜK Başkanı’nın is- tifasına gerek olmadığını duyurmak istedi. Akman’ın istifasını isteyen diğer Başbakan Yar- dımcısı Cemil Çiçek’e, İçişleri Bakanı’na ve son ola- rak Arınç’a karşın… Akman’a arka çıkması RTE’ye yakışıyor mu? Ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin RTE kendine yakıştırıyor. AK Parti demek yasa emri, Aaa Kaa Pee demek suç işlemektir demeye gelen açıklamalar yapıyor. Bir iktidar partisi genel başkanının yaklaşık yedi yıl- lık yolsuzluklarla dolu icraatını partisinin kısaltılmış adın- daki aka sığınarak savunması hayli eğlenceli, ilginç, biraz da hazin değil mi? Başbakan onca sorunu bir yana bırakarak parti adıy- la uğraşmasından sonra ikinci bir sorun icat etti. Deniz Baykal’a “Bana ‘sen’ hatta ‘siz’ de diye- mezsiniz” diyor. Ya ne demek gerekiyormuş? Sayın diyeceksin, sa- yın! Bendenizi aldı mı bir korku. R desek T diye söze girişsek vay bana hakaret ediyor diye aleyhimize da- valar açmak için sık sık mahkemeye koşan RTE Bey’in son açılımlarına bakarak: Yasaya karşı gelerek hâlâ AK yerine Aaa Kaa Pee diye yazdığımız, söylediğimiz.. ya da arada bir yazı- da “sen” diye yazdığımız için.. hakkımızda şöyle ok- kalı iki yeni tazminat davası açar mı acaba? Açar mı açar! Ama olası bu davranış namı Hint Ok- yanusu’ndan Atlantik Okyanusu’nun ötelerine ulaşan ve lakin bize göre din sömürüsü olmasa sözü özü faz- la değer taşımayan koskoca iktidar partisi Aaa Kaa Pee’ye ve de Kasımpaşalı bir genel başkana yakışır mı? Soru abes. Tabii yakışır.. yakışır! CHP lideri Baykal’ın RTÜK Başkanı ile ilgili sözle- ri; Kayseri’de meydan mitingine dönüştürdüğü il kong- resine katılan RTE’yi fena halde sinirlendirdi. Eleşti- riye tahammülsüzlüğüne yeni bir örnek verdi. Mikrofonu aldığı gibi kürsüden sahneye fırlayıp esip gürledi. Baykal, elbette RTÜK Başkanı’nın gündemin ilk sı- rasından düşmeyen istifa olayını irdeleyecek ve.. Al- manya’da fitre ve zekât adı altında toplanan parala- rın kurye aracılığıyla getirilerek burada TV’ler kurul- duğunu, siyasal propaganda için kullanıldığını söy- leyecek, zira: İddianın sahibi Almanya’daki yargıçlar. Üstelik Baykal’ın sözünü ettiği saptamalar aylarca önce medyada geniş biçimde yer alırken RTE sus- tu. Ateş bacayı sardı. Savcılık Fener olayının Türkiye tarafını araştırmaya başladı. RTE birden coştu. Fener olayı ile Baykal’ın söyle- diği gibi ilgileri olmadığını savunmaya başladı. Son davranışıyla Fener olaylarıyla ilgileri olmadığını kanıtlamaktan çok… …skandalın Türkiye yönünü incelemeye, araştır- maya başlayan.. Cumhuriyet savcılarını etkilemek is- tiyor. Ergenekon davasında yaptığı gibi… Olmaz olmaz demeyin; RTE çağında olur, bal gi- bi olur! yetkilileri bizi bilgi yağmuruna tuttular. Bir dizi yeni pro- je, konunun sosyal ve toplumsal yanları, rakamlar, ha- ritalar... Özel bir ilgim de olduğu için haritaları ayrıca ince- lemeye başladım. GAP’ın su kanalları yer yer ta- mamlanmış, su verilmeye başlanmıştı. Kanal haritalarının adeta bir insan vücudunun damarlarını gösterir gibi seyirlik bir güzelliği vardı. Ama o güzelim damarlar, Suriye sınırında bıçak gibi ke- siliyordu. Gezi dönüşü şu içerikte bir yazı yazdım: “Suriye ile bir dizi sorunumuz var. Teröre verdiği des- tek tartışması, Hatay tartışması, su paylaşımı tartış- ması... Bu konuların yıllardır devam ettiği dikkate alı- nırsa, kısa sürede çözümlenmesi de zor... İlişkileri baş- ka bir yerinden tutsak... GAP’ı Suriye ile paylaşsak... Mayınlı arazileri temizleyip tarıma açsak... Suriye top- raklarıyla ilgili sulama projelerini de olabildiği kada- rıyla GAP çerçevesine katsak... Domatesin, biberin ye- tiştiği yerde kin bitmez! Şu aşamada belki hayal ama bu yönde atılacak bir adım, öteki tartışmalı konuları 2-3 adım geriletebilir...” Yazıya olumlu - olumsuz pek çok yanıt gelmişti. Olumsuz bulanlar, “başta terör olmak üzere bir dizi sorun varken” diye başlıyordu. Olumlu bulanlar da, özellikle komşuluğa ve sınırın iki yakasındaki akra- balığa dikkat çekiyordu. Aradan yıllar geçti, 2006’da “Suriye Raporu” kita- bını yazarken iki ülke ilişkilerini yeniden inceledim... Gördüm ki, sınır oluşumu sonrasında Türklerin, Su- riye tarafında binlerce dönümlük toprağı kalmış. Su- riye, Türkiye’yi bu konuda sıkıştırmaktan yana ama, derinlemesine üstüne gidilse belki Türkiye alacaklı çı- kacak. Kitabı kaleme alırken elime geçen bir raporda, il- ginç bilgiler yer alıyordu. 1972’de bir sözleşme yapılmaya çalışılmış, olma- mış. 1983’te bir protokol üzerinde durulmuş, olmamış. 1989’da karşılıklı tasfiyeyi öngören bir ilkeler bü- tünü denenmiş, olmamış. 1992’de bir anlaşma taslağı vücuda getirilmiş ama canlandırılamamış... Bugüne gelirsek... Türkiye - Suriye sınırındaki 510 kilometre uzunlu- ğunda mayınlı araziler karmaşık bir sorun haline gel- di... Bugün, iki ülke ilişkileri önceki yıllardan farklı. Te- rör konusunda ortak işbirliği söz konusu. İlişkileri bal- talayan en ciddi konuydu. Hatay konusu aslında Su- riye için de bitmiş durumda. Birinin fişi çekmesi ge- rekiyor. Su paylaşımına gelirsek... Mayınlı araziler tartışması, benim aklıma girişte ak- tardığım anıları getirdi... Yıllar önce hayal olarak bakılabilecek böyle bir pro- jenin bugün zemini olduğunu düşünüyorum. Bunun su paylaşımına da katkısı olabilir. Konu ister istemez Türkiye’nin tarım politikalarıy- la da ilgili... Yıllarca üretimden çok üretimsizlik öne çıkmıştı. Son dönemde bu anlayıştan dönüldüğüne ilişkin sözler olsa da tarlalarımızda tohumlanan ye- ni bir şey yok. Örneğin birkaç yıl önce GAP’a çok acil 10 milyar dolardan fazla pay ayrılacağı açıklanmış- tı, dolan bir şey yok! Oysa dünyada tarımsal üretim konusunda -moda deyimle- çok ciddi açılımlar var. Yakın gelecekte ta- rımın, sanayinin bile önüne geçeceği değerlendirmeleri var. Kimi ülkelerin uluslararası alanda büyük ölçek- li toprak aramaya girişmesi boşuna değil. Konumuza dönersek... Suriye en uzun sınırımızın olduğu ülke. 720 kilo- metrelik sınırın 510 kilometresi mayınlı... Bu uzun sı- nırı barış üretecek bir zemine dönüştürmek için en azından bir deneme yapmaya değer. Dünyada gelişmiş ve huzur içindeki ülkelerin tümü, ticaretin yarısını komşularıyla yapıyor. Biz iki haneli rakamları bulunca seviniyoruz. Mayınlı arazilere barış tohumu ekmek için GAP önemli bir fırsat olabilir. Böylece GAP’ı da ayrıca önemsemiş oluruz! Üstelik Türkçemiz de önceliği hep komşulara ve- riyor. Ne demişler? Ev alma komşu al... Komşu komsunun külüne muhtaç... Komşuda pişer bize de düşer... SAYFA 9 HAZİRAN 2009 SALICUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 29 Edirne B 33 Kocaeli B 32 Çanakkale B 29 İzmir B 34 Manisa B 35 Aydın B 37 Denizli PB 36 Zonguldak B 28 Sinop B 25 Samsun PB 27 Trabzon PB 25 Giresun PB 26 Ankara PB 32 Eskişehir PB 32 Konya PB 31 Sıvas Y 24 Antalya B 32 Adana A 35 Mersin A 32 Diyarbakır Y 32 Şanlıurfa PB 35 Mardin PB 30 Siirt Y 31 Hakkâri Y 20 Van Y 19 Kars Y 19 Oslo Y 17 Helsinki Y 13 Stockholm Y 14 Londra Y 19 Amsterdam Y 18 Brüksel Y 19 Paris Y 18 Bonn Y 19 Münih Y 21 Berlin Y 23 Budapeşte B 30 Madrid PB 25 Viyana Y 28 Belgrad B 32 Sofya PB 31 Roma PB 24 Atina B 30 Zürih Y 21 Moskova PB 21 Aşkabat Y 28 Astana B 33 Taşkent PB 36 Bakû Y 24 Bişkek Y 30 Tiflis Y 22 Kahire B 32 Şam A 37 Türkiye’nin büyük bir bö- lümünde hava açık olur- ken, Doğu Anadolu böl- gesinin bir bölümünde yağış bekleniyor. Doğu kesimlerinde sağanak şeklinde görülecek ya- ğışların kuvvetli olması bekleniyor. Hava sıcak- lığı ise, kuzeybatı ke- simlerde 2 ila 4 derece azalacak, diğer yerler- de 1 ila 3 derece artacak. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada ankcum@cumhuriyet.com.tr /IŞIL ÖZGENTÜRK Tercihlerimiz Mutluluğumuzdur Ancak bu hikâyelerin sonu mut- lu bitiyor, mutlu bitmeyenlerin sayõsõ ise sanõrõm binlere ulaşõr. Betül daha küçücük bir çocukken resim yapmayõ sever. İlkokul, orta- öğretim böyle geçer. Betül ressam ol- mak istemektedir, ama Konyalõ eş- rafõndan olan babasõ ressam keli- mesini duymak bile istemez, çalõş- kan, zeki ve ressam olmayõ düşünen Betül kimya mühendisliği okur, 23 yaşõnda kimya mühendisi olur ve otuz beş yaşõna kadar bir laboratu- varda tüplerin arasõnda yaşamõnõ sürdürür. İşte tam otuz beş yaşõnda tõpkõ filmlerde olduğu gibi kader ağ- larõnõ örmeye başlar. Betül hastala- nõr, kimyasallara karşõ ciddi bir aler- jisi olduğu açõğa çõkar, bir süreliği- ne işi bõrakmak zorunda kalõr. Bu zorunlu ev tatili süresince Be- tül boş durmamak için takõ kurslarõna yazõlõr, otur otur canõ sõkõlmõştõr; in- cik boncuk derken işi põrlanta kes- meye kadar vardõrõr. Ardõndan mü- cevherin sõrrõnõ keşfeder, mumdan kalõp çõkarmaya başlar... Şimdi ne mi yapõyor? Evinde bir odayõ atölye yaptõ, mücevher kalõbõ yaparak ya- şamõnõ sürdürüyor. Bu iş öyle keyifli bir iş ki Betül’e çok sevdiği başka bir uğraşa, dalgõçlõk için zaman bõrakõ- yor. Betül çoktan kimya laboratu- varlarõnõ unuttu, her yõl dünyanõn en az üç bölgesinde sualtõ fotoğrafõ çekiyor. Yakõnda onlarõ sergileyecek. Betül’ü kõskanmamak imkânsõz; şöyle bir kendinize ve çevrenize bakõn, en aydõn ailelerde bile şu söz- ler sõkça duyulur: “Oğlum, kızım para kazanacak doğru dürüst bir işin olsun, ondan sonra gitar ça- larsın, şu sonu gelmeyen icatları- nın başına dönersin...” Ya da “biz seni türlü fedakârlıklar yaparak okuttuk, hep seni kaymakam, va- li, bir şirkette yönetici olarak gö- receğimiz günleri düşledik, sen şimdi ola ola pastacı mı olacak- sın?” Evet pastacõ olacak! Pastacõ ör- neğini özellikle verdim, çok iyi okullarda okuyan, geleceği çok par- lak olan iktisatçõ bir genç adamõn, bir büyük şirkette üst düzeyde yönetici olarak çalõşmaya başladõktan bir yõl sonra sedef hastalõğõna (sedef psi- kosomatik bir hastalõktõr) tutulup ne olursa olsun yönetici olmak iste- mediğini keşfetmesi ve çok az bir pa- rayla Amerika’ya gidip orada gar- sonluk yaparak pasta kurslarõna ka- tõlmasõ ve şimdilerde internet üs- tünden sipariş edilen pastalarõ sata- rak hayatõnõ kazanmasõ beni çok et- kilemişti. Bu ülkede genç olmak zor; aile baskõsõ, mahalle baskõsõ dõşõnda genç insanõn üstündeki en yoğun baskõ ge- lecek baskõsõ. Bu çok güvensiz ül- kede nasõl bir varoluş sergileyecek- ler, nasõl yaşayacaklar? Doğrusu iş- leri zor, çevrelerinde o kadar çok mutsuz insan var ki, bu onlarõ kor- kutuyor. Bu konuya nereden geldik, bu- günlerde bize 12 Eylül’den miras ka- lan YÖK, fõrsat eşitliğine aykõrõ ge- rekçesiyle, öğrencilerine daha bilinçli bir tercih sunmaya çalõşan vakõf üniversitelerini YÖK sistemine uy- masõ için uyarõyor. Oysa YÖK ger- çekten fõrsat eşitliği istiyorsa, öğrenci tercihlerini bilinçlendirecek yön- temleri hayata geçirmek için çalõş- malõ. İlköğretim ve ortaöğretimin yerlerde süründüğü bir ülkede en azõndan üniversite daha bilinçli bir eğitime yönelebilir. Ve genç insan- lar daha doğru bir tercih yapabilir- ler. Bu da daha çok insan mutlu olur demektir. Elbette burada söz ettiğimiz, en azõndan üniversiteye gitme şansõ olanlar, ya bu şansõ bile yakalaya- mayanlar; onlar birer mafya tetikçi- si adayõ, onlar ötekiler... Ne yazõk ki ötekiler için ne devletin, ne özel ku- ruluşlarõn hiçbir önerisi yok! Şimdilik durum böyle kim bilir belki de mutlu insanlar çoğaldõkça ötekiler için de öneriler birbiri ar- dõndan gelir. Çünkü mutluluk ön- yargõlarõ kõrar, düşünce özgürlüğü- nü besler ve en önemlisi ülkeyi ka- põkullarõndan arõndõrõr. Büyük işler başkalarõnõn olsun, siz gelin benimle küçük işlere kafa yo- run, zarar gelmez. isilozgenturk gmail.com İstanbul Haber Servisi- Ergenekon so- ruşturmasõ kapsamõnda tutuklanan avukat Serdar Öztürk, bürosunda bulunan mer- milerin polislerce ya da başkalarõ tara- fõndan konulmuş olabileceğini söyleyerek, hakkõndaki suçlamalarõ reddetti. Öztürk, İstanbul 11. Ağõr Ceza Mah- kemesi’nde verdiği ifadede, dava kapsa- mõnda tutuklanan emekli Albay ve avukat Levent Göktaş’õn müdafisi olduğunu söyleyerek “Göktaş’ın bürosunda bu- lunduğu iddia edilen DVD’nin oraya polisçe konulduğunu tespit ettik. DVD içinde bulunan görüntülerin tespit tu- tanağına ulaştık” dedi. Bir savcõnõn ha- vaalanõnda gizlice görüntüye alõndõğõnõ tes- pit ettiklerini söyleyen Öztürk, DVD’yi bü- roya koyan polis memurunun ismini ve resmini tespit ederek, bürosunda arama ya- põlmadan bir gün önce Ankara Savcõlõğõ’na dilekçe ile başvurduğunu ifade etti. Bürosunda bulunduğu ileri sürülen 300 merminin de kendisine ait olmadõğõnõ kaydeden Öztürk, “Büroya polislerce ya da başkaları tarafından konulduğunu düşünüyorum. Mermi kutusu bürom- da unutulmuş. Suç duyurusunda bu- lunduk. Kutunun üzerinde, ‘400 mer- minin kutusu’ olduğu belirtiliyor” dedi. ‘Tüm CD ve DVD’leri attım’ Bürosunda bulunduğu ileri sürülen “be- yaz ajanda” içindeki çok gizli ibareli, Ge- nelkurmay’a ait olan belgelerin de ken- disine ait olmadõğõnõ kaydeden Öztürk, “Benim çalışma arkadaşlarım, bü- romda, mavi klasör dışında hiçbir kla- sör bulundurmadığımı bilirler” dedi. Öztürk, Göktaş’õn “kendisine ait olma- yan” DVD ile tutuklanmasõndan sonra bü- rosundaki tüm çalõşma arkadaşlarõna ke- sinlikle, DVD, CD ya da flash bellek bu- lundurmamalarõnõ söylediğini kaydetti. Dinleme için teknik altyapı Öztürk, Recep Güven adõnda, Anka- ra’da İstihbarat Başkan Yardõmcõsõ olan bir kişinin, emniyet tarafõndan, usulsüz ola- rak dinleme yapabilecek teknik altyapõyõ satõn aldõğõnõ ileri sürdü. Öztürk, “Elde edilen bilgiler, bir network ağında top- lanmış, bu çalışmalar sonucu ordu içinde Ergenekon isminde yasal olma- yan yapılanma olduğu iddia edilerek, bu kişi tarafından dönemin emniyet istih- barat daire başkanına konu anlatıl- mıştır” dedi. Başkanõn konuyu rapor ha- linde Genelkurmay ve ilgili kurumlara göndermesini istemesi üzerine Güven’in “ordunun kendi içindekileri temizle- meyeceğini” belirttiğini ileri süren Öztürk, “O dönem için bundan vazgeçilmiştir. Daire başkanının değiştiği dönemde, bu bilgiler kullanılmış, bir çalışma yapıl- mış ve bugüne kadar Ergenekon süre- ci olarak devam etmiştir” diye konuştu. Ergenekon sanõğõ, avukat Serdar Öztürk ‘Büromda bulunan mermiler benim değil’ Ergenekon’un ihbar mektubu HATİCE TUNCER HİLAL KÖSE Ergenekon davasõnõn ve tartõş- malõ MİT şemasõnõn dayanağõ olan “isimsiz ihbar mektubu”nun içeriği ilk kez ortaya çõktõ. 6 CD ekiyle birlikte kendisini polis ola- rak tanõtan bir şahõs tarafõndan MİT’e gönderilen mektupta, Er- genekon şüphelisi Tuncay Gü- ney’in “Ergenekon diye bir şey- den” bahsettiği anlatõlarak “PKK, DHKP veya Hizbullah’tan hiç- bir farkları yok” deniliyor. MİT’e 2002’de gönderilen mek- tup, Ergenekon davasõna bakan İs- tanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi heyeti tarafõndan incelendikten sonra sanõk avukatlarõna verildi. “Çok gizli” ibareli mektup “Bu mektubu yazmadan önce çok düşündüm” diye başlõyor. Ancak devletin menfaati söz konusu ol- duğundan yazmakta sakõnca gör- mediğini anlatan kimliği belli ol- mayan şahõs şu iddialarda bulu- nuyor: “Bu zihniyet askeri kim- liğini de kullanarak etrafında si- vil menfaat odakları oluştur- muşlar, bu çerçevede devlet için millet için diyerek birbirlerini besliyorlar. Bunlar açısından birinci nokta Türk olmak. Alevi kesim ile ciddi temas halindeler; bir tarafında Veli Küçük, diğer tarafında Sedat Peker, bir tarafta Deniz Kuvvetleri ile ciddi diya- loglar var. Diğer taraftan jan- darmanın organize ettiği siteyi Sedat Peker sahipleniyor.” ‘Polis bir şey yapamıyor’ Mektup, Güney’in 2001’de do- landõrõcõlõk, sahtecilik suçlama- sõyla gözaltõna alõndõğõndaki ge- lişmelere ilişkin şu ipuçlarõnõ ve- riyor: “Daha önce Tuncay denen herifin gözaltına alındığında el- de edilen bilgisayar yedeklerinin CD’sini almış idim. Ergenekon diye bir şeyden bahsediyor. Ama ne hikmetse kimse bu mesele ile uğraşmıyor.” Çok düşünüp bu işin içinden çõkamadõğõnõ anlatan ihbarcõ, mektubunda “Bu itiraf ve belgeler, ifadeler bizlerin elinde.. ancak polis olarak bir şey ya- pamıyoruz, yapmıyorlar, yapıl- mıyor. Uzun zamandan beri bi- rinin bu işin önemini anlayaca- ğını düşündüm, ancak nafile... Bu nedenle sizlere bu CD ye- deklerini gönderiyorum” diyor. Polis olduğunu ileri süren bir kişi tarafõndan MİT’e gönderilen mektupta Ergenekon örgütlenmesine ilişkin ‘Devlet için millet için diyerek birbirlerini besliyorlar’ deniliyor ‘Ordu telkinle darbe yapmaz’ Prof. Alemdaroğlu’nun avukatõ Çetinbaş, Ergenekon savcõlarõnõ eleştirdi Kaptan denizde kayboldu İstanbul Yelken Kulübü’nün “1917 Nostalji” yarışması ha- zırlıkları sırasında Fenerbahçe Burnu ile Heybeliada açıkla- rında bir botta bulunanlara yardım amacıyla gittiği sırada denize düşerek kaybolan Özkan Çankaya (29) için dün sa- bah yeniden arama çalışmaları başlatıldı. Arama çalışmala- rı, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı 4 dalgıç tarafından yapılırken Deniz Arama Kurtarma ve Su Altı Arama (DAK- SAR) ekiplerinden de 10’un üzerindeki gönüllü dalgıç ara- maya destek verdi. Çalışmalara bugün devam edilecek. (AA) Sağlõk karnemi kaybettim, hükümsüzdür. Servet AKTAŞ BOLU (AA) - Gazeteci Hrant Dink’in öl- dürülmesinde “görevi ihmal” suçlamasõyla yargõlanan Binbaşõ Metin Yıldız, cinayetin ön- ceden ihbar edildiğini doğrulayarak “Haber kaynağını güvenilir bulmadığım için MİT ve emniyete bildirmedim” dedi. Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki dava kapsamõnda yargõlanan, dönemin Trabzon İl Jan- darma Komutanlõğõ’nda Kõdemli Yüzbaşõ rütbe- siyle İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapan Bolu İl Jandarma Komutanlõğõ’nda görevli Bin- başõ Yõldõz, Bolu’da talimatla ifade verdi. Sanõk- lardan Astsubay Okan Şimşek ile Uzman Çavuş Veysel Şahin’in yanõna geldiklerini ifade eden Yõldõz, “Bana, Yasin Hayal ve birkaç arkadaşı- nın Dink’i öldürme planı yaptığını söylediler. Şimşek, bilgiyi ‘Coşkun İğce’ isimli şahıstan aldığını, kayıtlı haber elemanı olmadığını söy- ledi” dedi. Yõldõz, bu bilgiyi, İl Jandarma Komu- tanõ, Asayiş Şube Müdürü ve KOM Şube Müdü- rü’ne aktardõğõnõ ve istihbarat elemanõ Şimşek’e bilgi üzerinde çalõşmayõ emrettiğini söyledi. Du- rumu İl Jandarma Komutanõ Albay Ali Öz’e de ilettiğini kaydeden Yõldõz, “O tarihten Dink öl- dürülünceye kadar başka bilgi gelmedi” dedi. BİNBAŞI YILDIZ İFADE VERDİ ‘Dink’e suikast bilgisini emniyete bildirmedim’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle