23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Arılar, Bizi Bırakmayın! Bir arı girdi odaya... Bu kez korkmadım. “Hoş geldin” bile dedim. Uzun süredir yoktular ortalıkta. Geçen yazlarda dolaşırlardı ne zaman pencere- yi açık bıraksam... Kovalardım, evin dışına ite- lerdim, ilaçlarla korkutmaya kalkışırdım... Bir kez, balkonda otururken biri gelip yanı başıma konmuştu. Tabaktaki yarım kalmış pas- tayı kemiriyordu. Yetmemiş gibi çiçek çiçek do- laşıp işine yarar bir şeyleri toplamıştı. Elimdeki ga- zeteyle kafasına vurmak istedim. Uçuverdi. Git- ti sandım. Birden ensemde bir acı! Gelmiş ısırmış! Onu öldürmeye kalkışmanın öcünü almış... Arılar filler gibidir, bellekleri güçlüdür. Dokun- mazsan, kovalamaya kalkmazsan senin yakın dostlarındırlar. Gelirler yanıbaşına otururlar, son- ra birden kalkar, bahçelerde güzellikler aramaya giderler... Kendileri için değil, sizler için, biz insanlar içindir, gece gündüz çalışmaları... O güzelim balları kim yapar, onlar... Hızla azalıyorlarmış. Tükeniyorlarmış. “Arılar yok oldu mu, insanlığın da sonu gelirmiş.” Bilimcile- re inanalım, bildikleri bir şey vardır? Din kitapla- rında böyle bir şey yok, ama o kitaplar yazıldığında belki arılar da yoktu o iklimlerde... Bahçede dolaşıyorum, güllere, menekşelere, ka- ranfillere bakıyorum. Tek tek arıyorum, bir arı, bir tek arı, ya da çift!.. Yok, yok, yok! Sonumuz mu geldi? Geliyor mu? Şu insanoğlu birbirini tüket- tikçe, birbirinin kanını emdikçe, türlü silahlarla, bombalarla, atomlarla, daha da nelerle öldürme- ye kalkıştıkça bütün güzellikler, bütün güzelim doğa yaratıkları da çekip gitmeye başlayacak... Karıncaları çok severim. Çocukken Şehzade- başı’ndaki bahçede yuvalarını incelerdim. Ordan oraya gidiş gelişlerini, koca koca nesneleri ufacık gövdelerinde düşe kalka yuvalarına taşımalarını! Hatta zaman zaman birbiriyle savaştıklarını. Ka- ralarla pembeler, sarılarla daha kocaman olanlar. Evet karıncalar da insanoğlu gibidir. Acımasız, ben- cil, hoşgörüsüz... Oysa arılar öyle mi, çalışkanlık- larıyla karıncaları geride bırakırlar, yararlı kazanımlar sunarlar. Hem de kendileri için değil, onları hor gö- ren, onlardan korkan insanoğulları için... Dört beş yıl daha yaşama olanağı kalacakmış bizlere! Tüm arılar ortadan kalktığında! Bu, bir uya- rı! Ama insan denen yaratık binlerce yıldan beri hangi uyarıya kulak verdi ki! Dinsel olsun, doğasal olsun, bilimsel olsun hep uyarıldık, hep akla, sağduyuya, barışa çağrıldık, ama kanlı savaşlar- dan, kardeş kardeşi kırmaktan, milyon milyon ken- di benzerlerini öldürmekten vazgeçmedik... Arılar bildiriyor. “Biz gidiyoruz, biz bıktık bu dün- yadan, bambaşka iklimlere, güzelliklere kaçıyoruz.” Belki daha güzel gezegenlere!.. Bekliyorum gelmelerini, kapıları, pencereleri ala- bildiğine açtım, masaya bir tabak tatlı koydum... Gelsinler, yesinler, içsinler, insanoğlunun o kadar da kötü olmadığını anlasınlar! Birlikte yaşayalım, ara sıra bizi ısırsalar da, biz de onları türlü ilaçlarla kovmaya kalksak da... Arılar yok oluyor! Bir başlangıç ya da bir so- nuçlanış mı? Bu kaçışın ardından başka şeyler mi gelecek, kıyamet dedikleri!.. B aşkan Obama’nõn Kahire konuşmasõnõn ana temasõ, ABD’nin Müslümanlõkla ve İslam dünyasõyla kavgalõ olmadõğõ ve İslam âlemiy- le karşõlõklõ saygõ ve çõkar temelinde ve hoşgörü ve adalet ilkelerine dayalõ iliş- kiler kurmak istediği ve dõş politikasõnõ bu doğrultuya yönlendireceğidir. Obama bu mesajõyla ABD ile İslam âlemi ara- sõ ilişkilerde “yeni bir başlangıç yap- mayı”, yeni bir sayfa açmayõ öngörü- yor. Gerek ailesi, gerekse yetiştiği or- tam ve kişiliği, bu hususta söyledikle- rinin içtenliğine ve inandõrõcõlõğõna güç kazandõrõyor. Obama’nın açıklamaları sadece zengin bir retorikten ibaret değil, so- mut öneriler ve politikalar da içeriyor. Nitekim Obama, ekonomik kalkõnmada başarõlõ olan Japonya ve Güney Kore gi- bi ülkelerin deneyimlerinin gelişme ile geleneğin birbiri ile çelişmediğini ka- nõtladõğõnõ, bu ülkelerin özgün kültürle- rini muhafaza ederek modernleşip ge- liştiklerini, bu itibarla İslam toplumlarõnõn da eğitim ve yeniliğin öncülüğüne da- yanarak ekonomik atõlõm gerçekleşti- rebileceklerine inandõğõnõ vurguladõktan sonra, Müslüman ülkelerin kalkõnma hamlelerine somut katkõ ve yardõmda bu- lunacağõnõ açõklõyor. Kapsamlı yardım ve destek programı Obama, Müslüman ülkeler için şu pro- jeleri içeren kapsamlõ bir yardõm ve des- tek programõ öngörüyor: Öğrencilere eğitim burslarõ vermek, staj imkânlarõ sağlamak, ABD ve Müslüman toplum- larõn iş dünyasõ liderleri arasõnda bağ kur- maya yönelik toplantõlar düzenlemek, bi- lim ve teknoloji alanõnda tesis edilecek fonlarla Müslüman ülkelerin teknolojik kalkõnmasõnõ desteklemek, bilimsel mü- kemmeliyet merkezleri kurmak, yeni ta- rõm ürünlerinin yaratõlmasõ için ortak pro- jeler oluşturmak ve sağlõk alanõnda or- tak çalõşmalar yürütmek vs. Keşke ABD, Irak operasyonu yeri- ne daha 2003 yılında bu nitelikte ga- yet kapsamlı bir eğitim ve kalkınma programını İslam dünyasına yönelik olarak uygulamaya koysaydı. Bu takdirde, ABD bugüne kadar savaş için harcamış olduğu büyük meblağ- ların sadece bir kısmıyla bazı so- runlara köklü çözümler bulma doğ- rultusunda mesafe alabilirdi. Büyük Ortadoğu bölgesine yönelik stratejiler Obama’nõn konuşmasõndaki ikinci te- ma, ABD’nin Büyük Ortadoğu bölge- sine yönelik stratejilerini kapsõyor. Oba- ma, önce, Afganistan ve Pakistan’da “şiddet yanlısı aşırı uçların” temiz- lenmesiyle birlikte ABD askerinin bu- ralardan tümüyle çekileceğini, aynõ şe- kilde ABD’nin Irak’õn topraklarõ ve kaynaklarõ üzerinde hiçbir talebi olma- dõğõnõ ve Irak’taki tüm ABD askeri kuv- vetlerinin de 2012 yõlõna kadar geri çe- kileceğini vurguluyor. Bundan sonra da Filistin sorununun çö- zümü için izleyeceği politikanõn temel unsurlarõ olarak şu hususlarõ belirtiyor: (1) Filistinliler kendi bağõmsõz dev- letlerine sahip olmalõdõr. (2) İsrail’in işgal ettiği topraklarda yerleşim merkezleri inşa etmesi gayri- meşrudur. Bunlar durdurulmalõdõr. (3) Kudüs, Museviler, Hõristiyanlar ve Müslümanlar için güvenli ve sürekli bir yuva haline gelmelidir. (4) Hamas, İsrail’in yaşam hakkõnõ ve mevcut anlaşmalarõ tanõmalõ ve şidde- te son vermelidir. (5) İsrail, Gazze’deki Filistin halkõnõn günlük hayatõnda gelişme kaydedil- mesi için somut adõmlar atmalõdõr. (6) Yol Haritasõ çerçevesinde gerekli adõmlar atõlmalõdõr. Her ne kadar, İsrail’deki aşõrõ sağcõ hü- kümet ve ABD’deki etkili Yahudi lo- bisi, Filistin sorununa yönelik bir çözüm inisiyatifine kuvvetli engeller oluşturu- yorsa da, Obama’nõn, açõkladõğõ politi- kayõ uygulama hususunda kararlõ oldu- ğu anlaşõlõyor. Esasen, tüm dünyanın dikkatinin odaklandığı Kahire konuşmasıyla üst- lendiği taahhütlerden sonra, Orta- doğu’da sorunların anası olarak be- lirtilen Filistin sorununda ciddi bir adım atamazsa, böyle bir başarısızlık Obama’nın inandırıcılığını daha ikti- darının başında tümden yitirmesine yol açar. İran sorunu: Obama’nın siyasi cesareti Son derece önemli olan bir nokta da Obama’nõn, Başkan Eisenhower dö- neminden bu yana ABD başkanlarõnõn göstermedikleri bir siyasi cesaret sergi- leyerek İsrail’i karşõsõna almayõ göze al- masõ ve İran’õn nükleer silah imaline yö- nelik faaliyetlerine ilk kez farklõ bir çerçevede ve görüşle yaklaşmasõdõr. Nitekim, Obama, “Bazı ülkelerin nük- leer silahlara sahipken diğerlerinin olmamasına itiraz edenleri anlıyorum. Hangi ülkelerin nükleer silah bulun- duracağını bir tek ülke seçmemelidir. Bu yüzden Amerika’nın hiçbir ülke- nin nükleer silah bulundurmadığı bir dünya istemekteki kararlılığını tekrar ve kuvvetle teyit ettim” diyerek, İsra- il’in hem Nükleer Silahlarõn Yayõlma- sõnõn Önlenmesi Antlaşmasõ’na taraf ol- mamasõnõ eleştiriyor, hem de nükleer si- laha sahip olma imtiyazõnõ sorguluyor. Ayrõca Obama, İran’õn nükleer silah yapõmõ konusundaki tutumuna karşõtlõ- ğõnõn gerekçesi olarak “bölgeyi ve dün- yayı son derece tehlikeli bir yola sü- rükleyebilecek Ortadoğu’da bir nük- leer silah yarışını engelleme” olarak belirtiyor. Bu beyanlar, Obama’nın, Ortado- ğu’nun İran ve İsrail’i de kapsayacak şekilde nükleer silahlardan arınmış bir bölgeye dönüştürülmesi yaklaşımını benimsediği izlenimini yaratıyor. Bu yolda bir uygulamanın, hem İran’la uzlaşma, hem de Ortadoğu’da barış ve istikrarın sağlanması açılarından fevkalade yararlı olacağı kuşkusuzdur. Obama’nın çelişkileri Konuşmanõn üçüncü temasõnõn kap- sadõğõ, “evrensel barış ve anlaşma”, demokrasi, din özgürlüğü ve kadõn hak- larõ bölümünde Obama tarafõndan yapõ- lan değerlendirmeler bazõ çelişkiler içe- riyor. Nitekim, Obama konuşmasõnda “masum erkek, kadın ve çocukların öl- dürülmesine karşı olduğunu” söylü- yor. Fakat, ABD’nin Irak’ta perva- sızca yürüttüğü savaşta bir milyon ma- sum sivilin ölümüne sebebiyet verdi- ğini unutmayı yeğleyerek, bu katliam nedeniyle özür dilemiyor. Keza, kendisinin Beyaz Saray’da ikamete başladığı günlerde İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yaptığı korkunç katliama kayıtsızca seyirci kaldığını anımsamamayı da tercih ediyor. Öte yandan Obama, “Din özgürlüğü insanların birlikte yaşayabilmeleri- nin esasıdır” diyor ve “kadın-erkek eşitliği” ile kadõnlarõn eğitilmesinin toplumlarõn refaha ulaşmasõnda ve kal- kõnmasõnda önemli bir faktör olduğunu vurguluyor, ancak bu hedeflerin sade- ce laiklik ilkesini benimseyen bir dev- let yönetimiyle gerçekleştirilebileceği- ni gözden kaçõrõyor. Şeriat hukukunun geçerli olduğu İs- lam ülkelerinde, devletin değişik din- lere eşit mesafede durması ve ayrı- lıkçılık yapmaması kâbil mi? Aynı şe- kilde, laiklik ilkesine dayanmayan bir devlet sisteminde, evrensel hukuk ilkelerinin uygulanması ve bu bağ- lamda kadın-erkek eşitliğinin ger- çekleştirilmesi mümkün mü? Bunlar, Obama’nõn, İslam ülkelerinin demokratikleşme ve modernleşme sü- recine ilişkin bilgilerinde ciddi boşluk- lar olduğunu gösteriyor. Esasen bu ne- denledir ki Obama, kadõnlarõn örtün- mesini din özgürlüğünün bir icabõ ola- rak görüyor ve savunuyor. Oysa bu tutumuyla gerçekte kadõn üze- rinde baskõcõ ve kadõn-erkek eşitliğine aykõrõ bir yaklaşõmõ desteklediğinin far- kõnda değil. Bunlara rağmen, Obama’nın ko- nuşması, yeni ABD yönetiminin İslam coğrafyasına yönelik köklü, cesur ve yapıcı olarak nitelenebilecek bir zih- niyet değişikliğini yansıtıyor. Ancak ABD’nin de tarihteki bütün büyük emperyal devletler gibi fana- tik bir dürtüyle dünyada tek süper güç olma konumundan ve küresel he- gemonya hedefinden vazgeçmesi söz konusu değildir. Şimdi Washington için mesele, İslam coğrafyasına yö- nelik politkaların ABD’nin küresel stratejisiyle nasıl bağdaştırılacağıdır. Obama’nõn Kahire Konuşmasõnõn Analizi Şükrü M. ELEKDAĞ CHP İstanbul Milletvekili Obama’nõn İslam coğrafyasõna yönelik politikasõ köklü ve yapõcõ bir zihinsel değişikliği yansõtõyor. Fakat bu, ABD’nin dünya hegemonyasõndan ve bunun öngördüğü stratejik hedeflerden vazgeçtiği anlamõna gelmiyor. İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarõna sahip, London School of Business Administration’da master yapmõş, ÖĞRETMENDEN BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardõmcõ, sõnavlara hazõrlõk ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazõrlõk Acıbadem /İstanbul 05327018041
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle