23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 29 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Atatürk: ‘Demokrasi Devrimi’ ve Devrim Karşõtlarõ Her gün “o kanal senin, bu kanal benim” söylemi ile tele- vizyonlarõ paylaşan, her şeyi de bilen “televizyon gezginleri”, Mus- tafa Kemal Atatürk’ün bir demokrasi tutkunu olarak iki siyasi partinin açõlmasõna öncülük ettiğini, bilmezlikten gelir. Onlar içinTürkiye’nin çok partili “ve demokratik sisteme” ge- çişi, Demokrat Parti’nin 1950 seçimini kazanõp Cumhuriyet Halk Partisi’nden iktidarõ teslim aldõklarõ 14 Mayõs 1950 günü- dür. Onlara göre yapõlacak en öncelikli iş, Mustafa Kemal’in Sam- sun’a ayak bastõğõ 19 Mayõs 1919’dan cumhuriyetin “ilan edil- diği” 29 Ekim 1923 günü arasõnda geçen “zaman dilimini” unut- turmak ve tarih kitaplarõndan silmektir. Onlar 14 Mayõs 1950 gününü, “tek partili” şeflik döneminden ilk kez “çok partili” demokrasi dönemine geçiş bayramõ olarak bilinmesini isterler. Oysa ki Mustafa Kemal Atatürk bir demokrasi tutkunudur. Ve çok partili sisteme geçmek için de elinden geleni yapmõştõr. Başardõğõ devrimlere “çok partili demokratik rejim”i de ek- lemek ister. Ancak, 1946’da Demokrat Parti’nin kuruculuğunu ya- pacak olanlar ve yandaşlarõ, Atatürk’ün elinden geleni yaptõğõ çok partili rejime geçiş çabalarõnõn önünü kesmiş ve engellemişlerdir. Atatürk döneminde çok partili demokratik sisteme geçilmesi için, Cumhuriyet Halk Partisi yanõnda değişik zamanlarda, iki si- yasi parti kurulmuştur. Bu partilerden birincisi, Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ, ikin- cisi de Serbest Cumhuriyet Fõrkasõ’dõr. 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilanõndan bir yõl sonra Atatürk’ün isteği üzerine “muhalefet görevini üstlenmesi için”, Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ (İlerici Cumhuriyet Partisi) kurulur. Kurucular arasõnda Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Re- fet Bele ve Adnan Adıvar gibi Atatürk’ün eski dava arkadaşla- rõ da vardõr. Laik cumhuriyet karşõtlarõ, saltanatõ ve halifeyi savunanlar, man- dacõlar ve isyan kõşkõrtõcõlarõ, İngiliz yandaşlarõ, Terakkiperver Cum- huriyet Fõrkasõ’nda yapõlanõr ve Fõrka’da etken olurlar. Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ’nda “laiklik karşıtları” ağõr basmaktadõr ve partide dini kurallara dayalõ, “Ilımlı İslam Cumhuriyetine” dönüş hazõrlõğõ yapõlmaktadõr ve “din bezir- gânlarının” Fõrka’daki ağõrlõklarõ giderek de artmaktadõr. 13 Şubat 1925’te Şeyh Sait isyanõ da patlak verir. Türkiye ya tam anlamõyla bir “kaosa” sürüklenecek ya da Te- rakkiperver Fõrka kapatõlacaktõr. “Atatürk” düşmanõ, “Osmanlı özlemi” çeken “Ilımlı İslam Cumhuriyeti” yanlõsõ gerici takõmõ, emellerine ulaşamadan, Fõr- ka 5 Haziran 1925’te kapatõlõr. Atatürk, demokrasiyi Türkiye’ye yerleştirmekte kararlõdõr. Ba- şarõyla tamamladõğõ devrimlerine “Demokrasi Devrimi”ni de ek- lemek istemektedir ve en yakõn arkadaşlarõndan Ali Fethi’ye (Ok- yar) bir muhalefet partisi kurmasõnõ önerir. Cumhuriyet döneminin ikinci siyasi partisi olan “Serbest Cum- huriyet Fırkası”, 12 Ağustos 1930’da kurulur. Cumhuriyetçi, ulusalcõ ve laiklik ilkesine bağlõ Serbest Cum- huriyet Fõrkasõ, kõsa sürede halkõn büyük desteğini alõr.. “Pusuda bekleyen”, kapatõlan Terakkiperver Cumhuriyet Fõr- kasõ kurucularõ yandaşlarõ ve din bezirgânlarõ ile toprak ağalarõ bu kez Serbest Cumhuriyet Fõrkasõ’nda örgütlenir. Etkinlikleri her geçen gün hõzla artmaktadõr; Fõrka’nõn İzmir mitinginde büyük olay- lar olur. Durum çok endişe vericidir. Bunun üzerine, Fethi Bey (Okyar), Türkiye’nin bir kargaşaya sürüklenmesinden çekinerek, 17 Kasõm 1930’da Fõrka’yõ kapatõr. Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “demokrasi devrimi”, padişahçõ, halifeci, mandacõ ve özellikle de din bezirgânlarõ yüzünden sürekli engellenmiştir. En sonunda, Atatürk’ün “demokrasi devrimini” engelleyen- ler 1946 yõlõnda Demokrat Parti’yi kurar.. ABD’nin desteğiyle, Atatürk ve laik cumhuriyet karşõtlarõnca kurulan Demokrat Parti eliyle Türkiye’ye gelen “demokrasi” de ülkeyi bugünlere getirir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 29 Haziran Kadın yontuları nerede? Melih Gökçek, Gençlik Parkı’nı dönüştürdü. “Benzetti” dense, daha iyi. Şimdilik parka kimse alınmıyor. Ama görünen o ki, Gençlik Parkı’nın eskiden büyük havuzuna açılan çağlayanlı havuzların en sonuncusunun yanlarında bulunan kadın yontularının yerinde yeller esiyor. Yontular yok. Yeniden yerlerine konacaklar mı? Bilmiyoruz. Havuzu seyreden kadın yontuları Ankara’nın simgelerindendi. Kadına düşmanlığın, onları kentin belleğinden silip atmasına izin verilmemeli! Konuşmanın ardından... Anımsayacaksınız, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Baş- buğ’un, geçen nisan ayı ortasında Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmanın bir bölümü kimilerini çok rahatsız etmişti. İşte o bölüm: “Bugün bazı cemaatler önce- likle bir ekonomik güç olmaya ve daha sonra da sosyo-politik ya- şamı biçimlendirmeye, dine bağ- lı bir tek tip yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koy- maya çalışmaktadırlar. İşte sorun da buradadır. Sorun, dinin ve dini duyguların kendi amaçları için, alet ve araç olarak kullanılmasıdır. Bugün bazı din eksenli cema- atler, kendilerini demokratik ala- nın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle de görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmakta- dırlar. Ancak bu güç imajı ve al- gısı yanıltıcıdır. İşte bu tip bazı cemaatler, hedeflerine ulaşma- da kendileri için en büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni görmektedir. Bunun için de, her fırsattan istifade ederek, des- tekleyicilerinin de yardımıyla Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı, hukuk dev- leti kapsamında Türk Silahlı Kuv- vetleri’nin tepkisiz ve etkisiz ka- lacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır.” Bildik davaya “kanıt” diye su- nulmaya çalışılan ve toplumda TSK’ye yönelik tartışmalara yol açan fotokopiyi bir de bu konuşma ile birlikte irdelemekte yarar var. Hani, Genelkurmay Başkanı “asimetrik psikolojik harekât” diyor ya, o açıdan. Hekimler ve öğretim üyeleri, tıp fa- kültelerini ilgilendiren güncel so- runlarla ilgili bir imza kampanyası başlattılar: “YÖK’ün Danıştay’ın kararına uyarak rotasyon uygulamasına kesin olarak son vermesini ve yeni tıp fakültelerinin kadro so- rununu çözebilmek için tıp fakül- teleri ile doğrudan ve yakın bir di- yalog içine girmesini.. Ülkedeki hekim sayısını arttır- mak uğruna kalitesiz hekim ye- tişmesine yol açacak tıp fakülte- lerindeki kontenjan arttırılmasını zorlayan politikadan vazgeçil- mesini.. Bunun yerine mevcut tıp fa- kültelerindeki öğretim üyesi kad- roları ve altyapının desteklenme- sini.. Tıp fakültelerinin ihtiyacı olan veya akademik yükseltme için gereken kadro taleplerinin eski- si gibi akademik gerekliliklerin ye- rine getirilmesi koşulunun karşı- lanmasını.. Üniversite hastanelerinin fi- nansman sorunlarının çözümü için, bu hastanelerin ürettiği hiz- metin niteliğine uygun ödeme programlarının geliştirilmesini.. TBMM’ye sunulan tam gün ta- sarısında tıp fakültelerinin temel işlevi olan eğitim ve araştırmayı özendiren değişiklikler yapılma- sını ve öğretim üyelerine ‘perfor- mans puanı karşılığı’ ek ödeme yerine, emeklerini karşılayacak düzeyde, emekliliğe yansıyan bir temel ücret verilmesini talep edi- yoruz.” İlk aşamada 316 öğretim üyesinin onayından geçen kampanya met- nine www.tipfakultelerininsesi.net sitesi üzerinden ulaşılabiliyor. Hekimlerin kampanyası HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İntihar Etmesin Abidin Dino denince çoğumuzun aklına Nâzım Hikmet’in, “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abi- din?” dizesi gelir. Kenan Evren denince de benim aklıma -ağzından insani duygular yansıtan başka bir söz duymadığımdan olacak- onun, “Vücudun tam re- simlik olmuş, Sibel” sözleri geliyor. Söz ve davra- nışlarına bakıldığında zekâ düzeyinin pek yüksek ol- madığı görülen, çalıştığı kadarıyla kafası iyiden çok kötüye işleyen, hırsı aklının üç beş adım önünde gi- den bir adamdır o. Balık hafızalı bir toplum, yufka yürekli insanlar ol- duğumuzu bildiğinden, şimdi de aklınca “İntihar ede- rim!” şantajıyla 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu ka- patan anayasanın 15. maddesinin kaldırılma olası- lığının önünü kesmek istiyor. Doğal ki şantajının cid- diye alınacak bir yanı yok, çünkü yasalar, yargılanıp işledikleri insanlık suçlarının karşılığında ömür boyu hapis cezasına çarptırılsalar bile 90’lık hükümlülere cezaevi yolunu kapatıyor. Eğer söylediği gibi “halk, onun için ‘yargılansın’ der- se, yargıyı beklemeden intihar etmesi” de kuşkusuz bir yol, bir seçenektir, ama bunu bu ülkede Hürriyet ve Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ten başka kim cid- diye alabilir ki? Ayrıca “intihar” denen kişinin kendi istenciyle kendi yaşamına son vermesi eylemi alışıl- madık bir olay da değildir. Ama ben yine de Sayın Ka- mer Genç gibi “Edecekse bir an önce etsin!” diye- rek kesip atmak istemiyorum. Muğla Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nurgün Oktik, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre 2000 yılında tüm dünyada yaklaşık bir milyon kişinin intihar sonucu yaşamlarına son verdiğini belirtiyor: “Dünyada her 40 saniyede 1 kişi intihar ederek ölür- ken, her 3 saniyede 1 kişi de intihar girişimde bu- lunmaktadır. Yine Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, son 45 yılda, tüm dünyada intihar oranları yüzde 60 artmıştır. İntihar, günümüzde tüm ülkelerdeki ölüm- lerin ilk 10 nedeni arasında sayılırken; Amerika Bir- leşik Devletleri’nde 8’inci sırada yer almaktadır. 15- 24 yaş arası ölümlerin 5’inci önemli nedeni intiharlardır. Ölüm nedeni olarak intihar, gelişmiş veya gelişmek- te olan ülkelerde benzerlik göstermektedir. Geleneksel olarak en yüksek oranlar, hâlâ yetişkin erkeklerde gö- rülmekteyse de 15-34 yaş arası gençlerde artış gösteren intihar oranları, sorunun ciddiyet boyutuna dikkat çekmektedir.” Bu açıklamada da görüleceği gibi en yüksek inti- har oranları yetişkin erkeklerde görülmektedir. Kenan Evren de yaşı itibarıyla bu kategoridedir. Darbeci Paşa, analitik/kuramsal zekâsı her ne ka- dar parlak olmasa da “ilkel algı” yoluyla sosyal işe ya- ramazlığının farkına varabilmektedir. Devlet başkan- lığından cumhurbaşkanlığına, cumhurbaşkanlığın- dan sivil yaşamına kadar geçen dönemlerde, bugü- ne kadar tüm söyledikleri irdelenecek olsa bunların, işlediği suçları savunmaktan öte incir çekirdeğini dolduracak bir içerik taşımadığı görülecektir. O “res- samlık” tuhaflıkları, verdiği o abuk sabuk röportajlar, o garip şarkıcı-türkücü hayranlıkları… Tüm bunlar ya- şadığı o “yalan hayatın” yansımaları değil midir? Adının verildiği okullar, bulvarlar, parklar… Tüm bu yalakalıkların kocaman birer yalan olduğunun farkı- na varıldığında bunlar insan onurunu yaralayan dar- beler olarak algılanmaz mı? Bunu algılayacak olan ken- dini yalanlarla besleyen bir darbeci eskisi de olsa. Olası bir anayasa değişikliği onun bahanesidir as- lında; o şimdi, ölümü yaklaştıkça, güdüleriyle haya- tına bir anlam vermeye, geçmişini sorgulamaya ça- balamaktadır. Ne var ki bu çabalar gerçeklerle yüz- leşmek anlamına gelir ki bu da onun için hiç kolay de- ğildir, dolayısıyla çaresizdir, çaresizliğinin derinliğinden korkmaktadır. Korkusu arttıkça da içinde bir gizilgüç olarak hep var olan, topluma acı, işkence, ölüm ola- rak yansıyan saldırganlığı kendine yönelmektedir. İn- tiharı koz olarak ortaya sürecek ölçüde “kendine- saldırganlıktır”bu. Öyleyse bırakalım yaşasın! Hem de çok uzun ya- şasın, çok uzun yaşasın ki o korkuyu artarak duysun içinde! Korkularında debelensin! Hangi korku insanın kendi kendisinden korkması kadar güçlü olabilir ki? dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kamusal sağlık hizmeti ve görevini yok edici sözde reformlarını savunmak için yeni bir dayanak buldu. Yaptıklarını eleştirenlere “Arkadaşlar Prof. Dr. Nusret Fişek’in yazdığı Halk Sağlığına Giriş kitabına baksınlar” diyor... Prof. Dr. Nusret H. Fişek’in oğlu ve Fişek Enstitüsü Vakfı Genel Yönetmeni Prof. Dr. A. Gürhan Fişek, Sağlık Bakanı’nın, yaptıklarının yanlış olmadığını kendisine ve başkalarına inandırmak için şu anda hayatta olmayan bu değerli bilim adamının düşüncelerini çarpıtmasına anlam veremiyor: “Sayın Akdağ, ‘Prof. Dr. Nusret H. Fişek, aile hekimliğini savunuyordu’ derken, şu sorunun sorulabileceğini bilmiyor muydu? Nusret Hoca, madem aile hekimliğini savunuyordu; neden, o sistemi değil de sağlık ocaklarını ve Sosyalizasyon Yasası’nı kurguladı ve yaşama geçirdi? Sayın Sağlık Bakanı, kitaptan aldığı bir cümlenin önünü arkasını okumalı; Prof. Dr. Nusret H. Fişek’i, kitabının bütünü ve tüm eserleri içinde değerlendirmelidir. Bunu yapmazsa, artık aramızda olmadığı için kendisine cevap veremeyen Prof. Dr. Nusret H. Fişek’e büyük haksızlık yapmış olacaktır. Türkiye’de toplum hekimliğinin kurucusu, genel sağlık sigortası ve aile hekimliğinin önde gelen karşıtlarından, sağlıkta sosyalleşmenin ve nüfus planlaması yasalarının mimarı, ‘herkese sağlık’ ülküsünün önde gelen savaşçısı Prof. Dr. Nusret H. Fişek ve onun yetiştirdiği öğrencileri olarak bizler, Sayın Sağlık Bakanı’nı, bu haksızlığı sürdürmekten vazgeçmeye çağırıyoruz.” Anıya ve bilime saygı, lütfen! Anıya saygı BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kõzõlõmsõ renkli bir deniz balõğõ. 2/ Avcõnõn av bekle- mek için taş yõ- ğõnlarõndan yaptõ- ğõ pusu... Göste- riş, fiyaka. 3/ Bo- yun eğen, kendini başkasõnõn buyru- ğuna bõrakan... Boncuk, para, tüy takõlmõş renkli tülbentlerle yapõlan gelin başlõğõ. 4/ Bir gõda mad- desi... İnsan ya da çalgõ sesinin yükseklik ya da alçaklõk derecesi... Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 5/ Derviş selamõ... Evli- ya. 6/ Notada durak işa- reti... Bir tür ince meşin. 7/ “Su sesi ve kanat şa- kõrtõsõndan / Billur bir avize Bursa’da ---” (A. H. Tanpõnar)... Bir nota. 8/ Os- manlõ devletinde Karadağ prenslerine verilen unvan. 9/ Eskiden Karagöz oynatõlan kahvelere verilen ad... Ağõr kokulu bir gaz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çiğ sütle yoğurt karõştõrõlarak, pişirmeden yapõlan bir yiyecek. 2/ Dürüst, iyi ahlaklõ... Müjdeli haber. 3/ Alevi-Bektaşi törenlerine verilen ad... Eskişehir yöre- sine özgü, çubuk biçiminde yapõlan bir tür helva. 4/ Azerbaycan’õn plaka imi... Büyük Okyanus’ta bir dev- let. 5/ İri bir kertenkele cinsi... Temel, esas. 6/ Yana- ğõn alt kõsmõ... Bir nota. 7/ Doğu Anadolu’da bir õr- mak... Simge. 8/ Doğu Karadeniz’de, özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşõrlõk ince bez. 9/ Üç ya da daha çok direği bulunan yelkenli gemilerde arka di- rek... İki tarla arasõndaki sõnõr. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T A B L A T U R A İ D E A O M U Z F A Y F R İ S A Ü N V A L A S A D E A K A K A R A K M U D E Ğ İ N T İ P A L A Z T O G O K A R M A N Y O L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle