Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2009 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
DP’nin yeni Genel Başkanõ Hüsamettin Cindoruk ne olduğu belirsiz ‘İrticayla Mücadele’ belgesini değerlendirdi:
AKP her yerde darbeci arõyor
Ankara’da Atatürk Bulvarõ üzerindeki Celal
Bayar Köşkü’ndeyiz. DP’nin yeni genel başkanõ
seçilen siyaset ve hukuk ustasõ Hüsamettin
Cindoruk’la konuşuyoruz. Esas olarak son servis
belgesi AKP ve Gülen Hareketi’ni bitirme
belgesinin gerçek olup olmadõğõnõ ve Başbakan
Erdoğan başta olmak üzere AKP’lilerin askeri
darbe takõntõlarõnõ konuşuyoruz. Cindoruk söz
konusu belgenin gerçek olduğuna inanmõyor.
“Gerçek çıksa da bu kadar gürültü koparmaya
ne gerek var?” diyor. Ardõndan da Anayasa
Mahkemesi’nin AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin
odağõ olduğu kararõnõn AKP’de inanõlmaz bir telaş
uyandõrdõğõ için gttikçe daha fazla darbe evhamõna
kapõldõklarõna dikkat çekiyor. Bir anlamda
“yaptıkları yanlışları bildikleri için günün
birinde darbeye hedef olmaktan korkuyorlar”
demeye getiriyor.
- DP Genel Başkanlığı’na aday olduğunuzda
yandaş basında hakkınızda olmadık yazılar çıktı.
Başbakan Erdoğan da DP’nin sizin gibi yaşını
başını almış birinden medet umacak hale geldiği
sözlerini sarf etti. Sizce o cenahtan neden bu
kadar tepki çektiniz?
H.C. - Bu benim için beklenmeyen bir hadise
değildi. Türk siyasi hayatõnda AKP’nin merkez
partisi olduğu iddiasõ bir statü sembolü haline
gelmişti. Doğru değildi aslõnda. AKP merkez
partisi olmaya gayret etmedi. Etmediği için de
kendi kimliğine hõzla döndü. Kendi kimliği Milli
Görüş’tür. Milli Görüş gömleği çok yõprandõğõ,
eskidiği için Milli Görüş gömleğini sadece sentetik
olarak değiştirdiler. Bir başka gömleğin içine Milli
Olmayan Görüş dediler. Ama görüş Milli Görüş’tü.
Benim baştan beri söylediğim AKP’nin seçmen
tabanõnda haksõz yere kapladõğõ bir alan olduğu.
Aslõnda geçmişteki o çizgi DP-AP-DYP çizgisidir
ve o çizginin seçmenidir.
O seçmenin büyük bölümü partisizlik nedeniyle
ya da başka nedenlerle AKP’ye oy verdi. Ama bu
oylar ödünçtü. Günün birinde kendi partisinin
canlanacağõnõ, geleceğini hesapladõ. Dikkat
ederseniz DYP’nin yüzde 27 oy aldõğõ 1991
seçiminde RP TBMM’ye girmekte zorlandõ. Ancak
40 milletvekili çõkarabildi. DYP 180 milletvekili
çõkarmõştõ. Demek ki gerçek bir merkez partisi
seçime girince Milli Görüş’ün oylarõ azalõyor.
Meclis’e soktuklarõ milletvekilleri kendi kaplama
alanlarõndaki görüşleri temsil ediyor. Ama
DYP’nin oylarõ azaldõkça RP’nin, FP’nin oylarõ ve
milletvekili sayõlarõ çoğaldõ.
Hatta onlarõn bir tanesinde Erbakan başbakan
oldu. Bu olguyu bilen, siyasi hadiseyi takip eden
yandaş basõnõn benim DP’ye gelişimi bando
mõzõkayla karşõlamayacağõnõ biliyordum.
Ellerinden geleni yapacaklarõnõ tahmin ediyordum.
Ama bu kadar ağõr, bu kadar yanlõş bir kampanya
yürüteceklerini tahmin etmiyordum.
- Sizce çok mu bel altı vurdular?
- Hayõr. Bana vuracak sebep bulamayõnca beni
ve Sayõn Demirel’i darbeci olmakla suçladõlar.
Ama bu inandõrõcõ değildi.
- Sizi 28 Şubat sürecini desteklemekle
suçladılar...
- Evet. Bu doğru değildi. Siyasi hayatõ takip eden
Türk vatandaşlarõ, partili arkadaşlarõmõz bunun
yanlõş, iftira olduğunu anladõlar. Kongre bu yoğun
baskõlara rağmen beni ve benimle beraber
arkadaşlarõmõ seçti. Daha doğrusu da demokrat
geleneği seçti. Şimdi siyasi geleneğe uygun bir
yapõlanma içindeyiz. DP’yi kõsa zamanda yeniden
yapõlandõracağõz. Siyasi gelenekler zaman zaman
uykuya dalabilir. Ama ölmezler; canlanõrlar.
Nitekim CHP de böyle bir gelenektir. Başõ ağrõdõğõ,
baraj altõnda kaldõğõ seçimler oldu. Ama bugün
yine siyasi hayata devam ediyor. Biz de aynõ şeyi
yapacağõz. Dikkat ederseniz bu arkadaşlarõn
kampanyalarõ da azaldõ. Çünkü tutturamadõlar.
Tutturamadõklarõ için de şimdi daha barõşçõl bir
siyasi yapõlanma içinde olduklarõnõ görüyorum.
- Peki, ANAP’la birleşmeyi ne zaman hayata
geçireceksiniz?
- ANAP’la birleşme benden önceki dönemde
belli bir aşamaya gelmiş. Biz onu sürdürüyoruz.
Geçmişte onlarõn yaptõklarõ projenin işlemeyiş
sebebi bence seçime çok yaklaşõlmõş olmasõydõ.
Çünkü seçim arifelerinde parti birleşmeleri zordur.
Şimdi iyi niyet var. Tabii Siyasi Partiler
Kanunu’ndaki engeller aşõlmalõdõr. Partiler dörder
kişi vererek bir komisyon oluşturdular. Sonucu
almak bence her bakõmdan Türk siyasi hayatõnda
bir sinerji yaratabilir. Yoksa oylarõ topladõğõmõz
zaman bu birleşmenin çok pratik bir sonucu var
gibi gözükmüyor. Bu iki siyasi parti bir araya
gelirse bir sinerji oluşur ve merkezde bu gelişmede
psikolojik bir savaş kazanõlmõş olur. O bakõmdan
önemlidir.
- O dönem birleşme sağlanamadı. Erkan
Mumcu ve Mehmet Ağar birbirlerini suçladılar...
- O sayfayõ hiç açmõyorum. Çünkü tarihteki
yanlõşlar ya da kavgalar bugüne gelmemeli. Bugün
yeni bir başlangõç yapõyoruz. ANAP’õn çok değerli
bir genel başkanõ, iyi niyetli bir idare heyeti var.
Müzakereleri onlarla kaldõğõ yerden devam
ettiriyoruz. Hatta beraber bütünleşeceğiz.
- Yani merkez oyları bundan sonra kurda kuşa
teslim etmeyeceksiniz. Öyle mi?
- Kurda kuşa da ampule de (Burada bir kahkaha
atõyor)...
- Siyaset gündeminin tam ortasına oturan Taraf
gazetesinin yayımladığı ‘İrticayla Mücadele
Planı’nın sahte mi değil mi tartışmaları var. Sizce
AKP ve Gülen Hareketi’ni bitirme planının
Genelkurmay’da bir birim tarafından hazırlanmış
olması akılcı bir düşünce tarzı mıdır?
- Değil. Bir kere metnin içeriğine baktõğõnõz
zaman bunun Genelkurmay’õn üslubu olmadõğõnõ
görüyorsunuz. İkincisi, daha önce ordunun
andõçlarõnda yer alan bir değerlendirme değil.
Bitirme tabiri çok amiyane bir tabir. Siyasi açõdan
baktõğõnõz zaman da hareketlerin bitirilmesi kolay
işler değildir. Bence o metin tamamõyla uydurma,
rasyonel olmayan biraz da amatörce bir çalõşmanõn
eseri gibi. Sanõyorum o belge sahte çõkacaktõr.
Sahte çõktõğõ zaman da o mücadeleler, tartõşmalar
zamanõmõzõ çalmalar bitecektir. Esas AKP’nin
unutturduğu başka bir olgu var, o da Anayasa
Mahkemesi’nin kararõ. Anadolu’da arazi ihtilafõnõ
çözmek için “Muhkem tapum, kapı gibi tapum
var” derler. Türkiye’de kapõ gibi muhkem bir
Anayasa Mahkemesi kararõ var. AKP’nin bu işlere
bu kadar zaman harcayacak yerde Anayasa
Mahkemesi’nin kesin ve onlarõ suçlayõcõ kararõna
karşõ tedbirler üretmesi lazõmdõr. O tedbirleri
üretmek yerine bir avukat bürosunda çõktõğõ
varsayõlan, bir albayõn hazõrladõğõ söylenen bir
belgeyi bu kadar önemsemesi çok yanlõştõr. O
belgedeki yazõlanlar tartõşõlõr. Ama Anayasa
Mahkemesi kararõ hem kesin bir hüküm hem de
içeriğinde AKP, Başbakan, Cumhurbaşkanõ, o
günkü TBMM Başkanõ hakkõnda çok önemli
iddialar, suçlamalar var. Hem de AKP’nin
anayasaya aykõrõ fiillerin odağõ olduğu iddialarõ yer
alõyor. Bu iki belgeye baktõğõnõz zaman hangisi
güçlü?
- Peki, AKP bu suçlamalar karşısında ne
yapmalıydı?
- Şöyle bir şey teklif edilebilir. Hükümetten
çekilebilir. Bir başka hükümet kurulmasõna önayak
olabilir. Kendisini tekrar anayasa çizgisine
getirmek için çeşitli teşebbüslerde bulunabilir. Ama
bunlarõ yapacağõnõ sanmõyorum. Birtakõm albay
planlarõna takõlõp, Ergenekon davalarõna güvenip
bel bağlayarak yapõlan siyaset hem AKP hem Türk
siyaseti için yanlõştõr. Bu söz konusu belgeyle ilgili
tartõşmalarõn muhalefet ve iktidar açõsõndan
abartõldõğõnõ düşünüyorum. Türkiye’nin demokratik
hayatõnda bu küçük bir hadisedir. Biz neler, ne
andõçlar, gece yarõsõ bilgisayarlara düşen belgeler
yaşadõk.
- Onlar bile bu kadar tartışma konusu olmadı
da bu neden böyle bu kadar tartışma konusu
ediliyor?
- AKP’nin kendisine karşõ bir darbe yapõlacağõ
evhamõna kapõldõğõ anlaşõlõyor. AKP en ufak
yaprak kõpõrtõsõndan ürküyor, korkuyor. Bir
iktidarõn Türkiye’de bir darbe evhamõyla
yaşamasõndaki psikolojik ve siyasi zorluğu çok iyi
biliyorum. AKP bundan kurtulmalõdõr.
- Anlaşılan birileri Başbakan’a sürekli darbe
yapılacağı ve öldürüleceği korkusunu pompalıyor.
O zaman bu evhamdan nasıl kurtulacaklar?
- Öyle olduğu anlaşõlõyor. Ama insan böyle
korkuyla yaşayamaz. Bir siyasi hareket, suikast,
darbe, karşõ hareketler, sokağa inen toplumsal
aykõrõlõklar, karşõ düşüncelerden korkmamalõdõr.
Aksine, onlarla uzlaşmalõ ve onlarla beraber
yaşamaya alõşmalõdõr. Onlar Cumhuriyet
mitinglerinde bile bu reaksiyonu göstermediler.
Hayret ediyorum. Bir albayõn yazdõğõ söylenen
mevhum bir belgeden müthiş paniğe kapõldõlar.
Genelkurmay Başkanõ’yla saatlerce konuştu. Bir de
yargõya başvurdu.
- Yargıya başvurdu da kime karşı savcılığa suç
duyurusunda bulundu acaba?
- Evet. Sanõğõ olmayan bir iddia ortaya attõlar.
Sanõk o albaysa o kadar çok AKP’linin toplu halde
adliyeye gitmesine gerek yoktu. Avukatlarõ gider,
bunu yapardõ. Bu bence bir albayõ hedef almõyor.
Bir kalkõşmayõ varsayarak, bunun bir toplumsal
hareket olduğu düşüncesiyle bunu yaptõlar.
Muhatabõ, şikâyet edilen belli değil. Bence orada
şikâyet edilen Genelkurmay Başkanlõğõ’dõr.
İsteselerdi sanõk olarak bu albayõ gösterebilirlerdi.
Ucunu açõk bõraktõlar, demin söylediğim korkunun
devamõdõr. Muhatap da Genelkurmay
Başkanlõğõ’dõr.
- Savcılığa yapılan o suç duyurusuyla hükümet
ve Genelkurmay Başkanlığı’nın karşı karşıya
getirilmiş olması çok tehlikeli bir durum
yaratmıyor mu?
- İşi daha karmaşõk hale getirdiler. Bence birileri
acele karar verme zorunluluğunu hissetti. Hem sivil
hem askeri savcõlõkta iki aşamalõ bir soruşturma
sürüyor. Teknolojinin yeni imkânlarõyla belgenin
sahteliği ya da gerçekliği çok kõsa zamanda
anlaşõlõr. Bu acele de demin söylediğim evham ve
korkunun bünyeyi sardõğõnõ gösteriyor. Yani AKP
bünyesinde darbeyle ilgili bir korku ve kuşku var.
Bu da Başbakan’dan başlayarak çok derinlere
inmiş. Her çalõnõn arkasõnda bir darbeci ve bir
darbe var sanõyorlar.
Türkiye askeri darbe söylentileriyle yüz göz oldu
- Peki, ortada bir darbe ortamı
yokken bu insanlar neden bu
kadar evhamlanıyorlar?
- Demin de söyledim.
Nizamettin Nazif
(Tepedelenlioğlu) 27 Mayõs’tan
sonra bir dergi çõkarõyordu. 27
Mayõs için başlõğõ şöyle atmõştõ:
“Davul zurnayla gelen ihtilal.”
Ama bugün bu kadar münferit
bir hadise karşõsõnda bu kadar
telaşa kapõlmak rejim açõsõndan da
iktidar açõsõndan da bence yanlõş.
Türkiye darbeyle yüz göz oldu.
Herkes, sendika başkanõ, profesör,
rektörler, İlhan Selçuk, Mustafa
Balbay, orgeneraller, avukatlar
darbeci. Bu kadar adam bir araya
gelip darbe yapamadõysa
gerçekten bunlar kabiliyetsizmiş.
Soruyorum. Bir numara kim? Bir
darbenin başarõya ulaşmasõ için bir
lideri olmasõ lazõm. O yok ortada.
Darbeye teşebbüs ettikleri
söylenen generaller de tahliye
edildi. İçerde fakir fukara garip
gureba kaldõ. Böyle darbe olur
mu? Birtakõm üsteğmenler,
astsubaylar, yüzbaşõ, binbaşõlar
toplanmõşlar. Telefonla
konuşmuşlar. Darbeci darbeyi
telefonda anlatõyor. Böyle darbeci
mi olur? Bunun kriptosu, şifreli
telefonu yok mu?
Geçmişte birtakõm darbeciler
Beşiktaş İskelesi’nin üzerindeki
lokantada toplanõp planlar
yapõyorlar. Yanlarõndaki masada
oturan Milli Emniyetçiler de
konuşmalarõ teybe kaydedip
hepsini açõğa çõkarõyor.
Ama bizim darbeciler onlar gibi
de tedbirli değil. Bunlar bir yerde
toplanõp konuşmuyorlar da.
Sadece telefonda konuşuyorlar.
Hep söylerim. Darbe Türkiye’de
Genelkurmay’õn tekelindedir.
Hiyerarşik düzen içinde yapõlõr.
Ondan da kimsenin haberi olmaz.
Bir anõmõ anlatayõm. 11
Eylül’de geç bir saatte bir askeri
hâkim arkadaşõm telefon etti.
“Dikkat et. Bu gece hareket
başlıyor. Bu gece Selimiye
Kışlası’na gitmemizi söylediler”
dedi. Ben o sõrada AP İstanbul İl
Başkanõyõm. Hemen Sayõn
Demirel’i aradõm. “Burada da
öyle bir laf dolaşıyor. Ama ben
Sayın Çağlayangil’i, Sayın
Evren”e yolladõm. “Hayır, öyle
bir şey yok” dendi.
Durdu sonra, “Sen bir bak. Bu
darbeyi kim yapacakmış ve
istikameti neymiş” diye sordu.
Ben çeşitli kanallardan bir
soruşturma yapõp Demirel’e geri
dönmek istedim. Ama telefonu
kesilmişti. Bakõn, telefonunun
kesildiğinden, darbenin
istikametinden, kimin yaptõğõndan
Başbakan’õn haberi yoktu.
12 Eylül sabaha karşõ tanklar
yollara çõktõ. O zaman iş anlaşõldõ.
Darbe olmuştu. Bu darbeleri
yaşamõş insanlar bugün bu
bilgilerle darbe olacağõna
inandõrõlabilir mi?
Anti-demokratik
akõmlar frenlenemez
- Acaba hükümet ve
Başbakan’a kim ya da
kimler darbe olacak
korkusunu aşılıyor,
sizce?
- Bence kendi sicilleri.
Anayasa Mahkemesi
kararõnõn verdiği kuşku ve
korku. Anayasa
Mahkemesi kararõnõn
gerekçesi ve kararõn o
kadar ağõr bir çoğunlukta
geçmiş olmasõ hukuksal
olarak kendilerini
sõkõntõya sokuyor.
Zihinleri oraya takõlõ.
Benim gördüğüm
kadarõyla çõkõş yolunu
özellikle yandaş basõn
aracõlõğõyla mukabil
ithamlarla insanlarõ
suçlamak, o gruplardan
var saydõklarõ insanlarõ
hapishanelere koymak,
cezaevlerinde
mahkemeler kurmak gibi
çok palyatif ve
demokratik olmayan
tedbirler almakta
buluyorlar.
Antidemokratik akõma
kapõldõğõnõz zaman
duracağõnõz yer belli
değildir. Demokrasiden
ayrõldõğõnõz vakit fren
tutturmak çok zordur.
O freni, kayõşõ
tutturmak için bir yandan
çok toplumsal reformlar
yapacaksõnõz, bir yandan
hukuku da aşõrõ derecede
serbest bõrakacaksõnõz.
Türkiye bugün serbest
değil. TCK’de serbestliği
önleyen çok hüküm
vardõr; tatbikatta vardõr.
Bu tatbikatõn getirdiği bir
başka olgu da toplumsal
şiddetin artmasõdõr. 12-13
yaşõndaki çocuklar cinayet
işliyorlar. Gerginlik
siyasette başlõyor,
toplumda bitiyor. Siz
siyasette yumuşamayõ
başarabilirseniz toplumsal
barõşõ da daha rahat
kurarsõnõz. Örnek olan
siyaset, örnek alõnmasõ
gereken de siyasetçidir.
Abarttõğõmõz meseleleri
biz ciddi sanõyoruz. Oysa
o abartõyõ biz yapõyoruz.
Bir-iki savcõnõn çözeceği
bir meseleyi rejim
meselesi haline getirdik.
Fransa’da ya da
İngiltere’de
genelkurmayõn hazõrladõğõ
söylenen böyle bir belge
ortaya çõksa güler geçerler
ya da Avam
Kamarasõ’nda bir gün
konuşurlar.
Bir hafta on gün sonra
da tahkikatõn sonucunu
açõklarlar. Demek ki
bizim temeldeki
meselemiz bu albayõn o
planõ yazõp yazmamasõ
değil. Mesele temelde
hâlâ bir darbe evhamõnõ
yaşamõş olmamõzdõr.
P
O
R
T
R
E
HÜSAMETTİN CİNDORUK
İzmir, 1933 doğumlu. AÜ Hukuk Fakültesi’nden
1954’te mezun oldu. 1955’te avukatlõğa başladõ. Siyasi
yaşamõna Demokrat Parti (DP) gençlik kollarõnda
başladõ. 1958’de DP’den ayrõlarak Hürriyet
Partisi’nin kurucularõ arasõnda yer aldõ. 27 Mayõs
ihtilalinden sonra Yassõada duruşmalarõnda pek çok
DP’li milletvekilinin avukatlõğõnõ yaptõ. Demokratik
siyasal yaşama dönülünce Adalet Partisi, Demokratik
Parti, Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi’nde
(DYP) il başkanlõğõ, kurucu üyelik, genel idare kurulu
üyeliği görevlerinde bulundu. 1991-95 arasõ TBMM
Başkanlõğõ’nõ yürüttü. 1997’de 28 Şubat sürecinde
DYP’den ayrõlõp Demokrat Türkiye Partisi’ni (DTP)
kurdu. DTP 1999 seçimlerinde barajõ aşamayõnca
genel başkanlõktan ayrõldõ. 16 Mayõs 2009’da yapõlan
büyük kongrede DP Genel Başkanlõğõ’na seçildi.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Böyle olduğunu bile bile neden hâlâ
bunda ısrarlılar sizce?
- Ben bunlarõ yaşamõş bir adam olarak, “Bu
kadar darbe evhamı, kuşkusu içine
girmeyin. Darbeyi sadece Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) hiyerarşik düzen içinde
yapar. Başka türlü darbe yapılmaz. Buna
izin vermezler” diyorum.
Eğer benim tahminlerim doğruysa TSK ve
Genelkurmay o nedenle şefkat gösterse de
içlerinden bazõ generallerin bu işler içinde
olmasõndan kuşku duymuş ve çok da
sahiplenmemiştir. Çünkü Genelkurmay o
tekeli muhafaza ediyor. Ancak görevde olan
orgeneraller, beş kuvvet komutanõ bir araya
gelirse bir darbe yapabiliyor. 12 Mart da öyle,
12 Eylül de öyle. O bakõmdan ben bu darbe
evhamõndan kurtulmalarõnõ rica ederim.
Onun yerine başka bir şey yapmamõz
gerekiyor. Sebebiyet vermemelidir. Kimsenin
zihninde bunun son çaresi bir darbedir
dedirtmemek lazõmdõr. Siz bunlarõ
sağlarsanõz, mahkemelere, savcõlara
müdahale etmezseniz, demokrasiyi
güçlendirir, AB’yle müzakereleri
sürdürürseniz Türkiye’de darbe yapõlmaz.
Darbenin muhatabõ da olmaz. Darbe yapmayõ
düşünenler bile kendi aralarõnda bu işten
vazgeçerler. Bir anlamda yaptõklarõnõn
yanlõşlõğõnõ bildikleri için mi bir darbe
vehmine kapõlõyorlar?
- İşin içinde o da var. Seçmen bu hükümete
dörder yõl idare etme hakkõ verdi. Ama
hükümeti idare etme hakkõ verdi. Devleti
değiştirme hakkõ vermedi. Her seçim bir
ihtilal gibi algõlanamaz. Bunun arkasõnda bir
nöbet değişikliği var. Seçimin anlamõnõ çok
iyi değerlendirmek gerekiyor.
AKP bünyesinde darbeyle ilgili bir
korku ve kuşku var. Bu da
Başbakan’dan başlayarak çok derinlere
inmiş. Her çalõnõn arkasõnda bir darbe
ve darbeci var sanõyorlar.
Bence savcõlõğa suç duyurusunda şikâyet
edilen Genelkurma Başkanlõğõ’dõr.
İsteselerdi sanõk olarak albayõ gösterirlerdi.
Darbe korkusuyla ucunu açõk bõraktõlar.
Muhatap Genelkurmay Başkanlõğõ.
Seçmen hükümete
devleti değiştirme hakkını vermedi