18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bu Filmi Daha Önce Görmüştük Sanki 1960’lı, öncelikle de 1970’li yıllarda solcuların en önemli yanılgılarından biri de kendi yarattıkları ve ken- di aralarında konuştuklarında kolay anlaşabilirliği ola- naklı kılan “özgün terminolojiyi” ikna çabasında ol- dukları kitlelerin de aynı kolaylıkta anlayabilecekle- rini düşünmeleriydi. Oysa sokaktaki insanın sordu- ğu, “Siz ne istiyorsunuz” sorusuna, “Sınıf partisi ön- derliğinde sosyalist devrim!” ya da “İşçi-köylü ittifakı zemininde, işçi sınıfının öncülüğünde Milli Demokratik Devrim!” gibi yanıtlar aldığında duyduklarından hiç- bir şey anlamıyordu. “Emperyalizme ve her türden fa- şizme karşı yeni mevziler kazanmak”, “proleteryanın kızıl bayrağını yere düşürmemek”, “komprador bur- juvazinin yüreğine korku salmak”, “darbeyi emper- yalizmin yumuşak karnından vurmak” türünden sol ku- laklara hoş gelen sloganlar onların dışındaki insan- lar için pek bir anlam taşımıyordu. Yüzlercesi sayılabilecek bu tür sloganlara takılıp dünyanın ve Türkiye’nin gösterdiği ekonomik, top- lumsal ve bunlara bağlı olarak kültürel gelişmesine ayak uyduramayıp hayatın gerisinde kalan “sol”, çı- kış noktasının doğru olmasına karşın kendini kitlelere anlatamadı. Bugün de anlatabildiğini söylemek sa- nırım fazlaca iyimserlik olur. Solcuların düştüğü önemli yanlışlardan biri de ken- di benimsediği jargonu aynen benimsemeyen, kul- lanmayan öbür solcuları “solcu” olarak görmemele- riydi. Her grubun doğruları “mutlak” doğrulardı ve sol- culuğun ölçütü de bunlardı. Bu yanlış son elli yıldır onlarca ama onlarca sol grubun/örgütün/partinin or- taya çıkmasına ve bunların hiçbirinin bir diğeriyle an- laşamamasına neden oldu. Bu yanlışın bir sonucu da egemen güçlere karşı verilecek savaşımda gerekli olan enerjinin sol grup, örgüt ve partilerin kendi araların- daki sonu gelmez tartışma ve kavgalarda tüketil- mesiydi. Sol için “düşman” en yakınındakiydi, kar- şılıklı “revizyonistler, oportünistler, sosyal faşistler” kav- galarından sıra “gerçek düşmana” , sınıf düşmanına bir türlü gelemiyordu. Son yıllarda benzer gelişmeleri kendilerini “ulu- salcı”,“Kemalist”, “Atatürkçü” olarak tanımlayan ke- simlerde de gözlemliyoruz. Oysa kendilerini ırkçı ya da totaliter milliyetçilikten soyutlayan, bu tür akım- lara mesafeli duran bu kesimlerin varlığı günümüz ko- şullarında Türkiye’nin toprak bütünlüğünün, ulus dev- let yapısının, bağımsızlığının korunması açısından bü- yük önem taşımaktadır. Ne var ki “sosyalist sol” gi- bi bu kesimlerin de grup, örgüt ve parti olarak sayı- lamayacak çoklukta parçalara bölünerek onlarla aynı yolu, birbirleriyle didişerek enerjilerini tüketme yoluna girdiklerini gözlemliyoruz. Herhalde insanlarımızın en büyük zaaflarından bi- rinin, “ortak amaçlar doğrultusunda birleşememek; birleşse bile bir süre sonra bölünmek, bölündükten sonra da daha düne kadar birlikte olduğunu baş düş- man belleyip var gücüyle ona saldırmak” olduğunu söylersek pek yanlış bir kanıda bulunmuş sayılma- yız. İçinde bulunduğumuz dünya, bölge ve ülke koşulları bir yanda tüm renkleriyle sol kesimi, öbür yanda da tüm renkleriyle ulusalcı kesimi birleşmeye, giderek bu iki ana kesimi ortak amaçlar doğrultusunda bir ara- ya gelerek güç birliği oluşturmaya zorluyor. Doğal- dır ki bu birleşmeler de, güç birliği de organik, yapısal bütünleşmeleri gerektirmiyor. Ortak zeminde bu- luşmanın sağlanabilmesi için önce insanların birbir- lerinin görüşlerine, düşüncelerine, inançlarına hoş- görüyle yaklaşması, bir araya getirilemeyecek fark- lı görüşlerin bir yana bırakılarak, ortaklaştırılabilecek görüşlerin öne çıkartılıp ortak paydada uzlaşmaya ka- rarlı olmak gerekiyor. Dünyaya ve olaylara sınıf çelişkisi penceresinden bakan bir sosyalist ile baktığı pencere farklı olan bir ulusalcıyı aynı potada eritmek doğal ki olanaksızdır. Fakat yurtseverlik her ikisini de ortak zeminde bu- luşturabilecek bir kavramdır. Bugün bize gerekli olan da budur, yurtseverliktir. Üzerinde düşünelim. Gör- düğümüz filmi defalarca yeniden görmeyi istemi- yorsak tabii. Not: Değerli yazarımız Erol Manisalı başarılı bir ameliyattan sonra hastaneden taburcu oldu. Sevgi- li hocamıza büyük geçmiş olsun diyor, bizleri özle- diğimiz Bıçak Sırtı yazılarına bir an önce kavuştur- masını diliyorum. Yerel demokrasiyi “kayır- macı”lõk, imar yetkisini de “ta- lan özgürlüğü” sananlar için Denizli’den gelen yargõ haberleri iyi değil... “Hukuk devleti”, seçilmiş yöneticilerin çõkar amaçlõ sözde demokratik kararlarõna karşõ top- lumun haklarõnõ korumayõ sür- dürüyor. Bu yönde Denizli için alõnan “yargı kararları” ise cadde isimlerinin değiştirilmesinden, cumhuriyet dönemi yapõlarõnõn gözden çõkartõlmasõna; hatta ye- şil alanlarõn imara açõlmasõna ka- dar her türden “kente karşı suç” niteliğindeki uygulamala- rõ hukuka aykõrõ buldu. Diğer kentlerimiz için de “ders” niteliğindeki kararlara bakalõm: ‘Şeyh Bedrettin’... Belediye Meclisi dört mahal- leden geçen “Şeyh Bedrettin Caddesi”nin adõnõ “Denizli’yle ve ülkemizin tarihi geçmişiyle ilgisi olmadığı ve tanınmadığı” gerekçesiyle 2005’te kaldõrmõş- tõ. Yeni adõnõ ise “Müftü Ahmet Hulusi Efendi” olarak belirle- mişti... Mimarlar Odasõ Denizli Şu- besi’nin açtõğõ davada yüksek mahkeme “eski adların o yer- lerle özdeşleştiği”ni vurgula- yarak, yeni adlarõn yeni cadde- lere verilmesini hükme bağladõ. Şimdi Denizli, belediyenin yargõ kararõnõ uygulamasõnõ, Şeyh Bedrettin Caddesi’ne tari- hi adõn yeniden asõlmasõnõ bek- liyor. ‘Ayrıcalıklı’ AVM... Kentlerin geleneksel çarşõ ve pazarlarõnõ giderek söndüren; kendi ürünümüzü uluslararasõ şirketlerden satõn aldõğõmõz; ken- di esnafõmõzõ ve üreticimizi ise boynu bükük bõraktõğõmõz alõş- veriş merkezlerinden (AVM) biri de Denizli’nin “yeşil alan”õna göz koydu. “Muhafazakâr”(!) yöneti- min sağladõğõ ayrõcalõklõ imarõyla toplumsal alanõ işgal eden “Fo- rum Çamlık” için de yüce yar- gõ “iptal” kararõ verdi. Halkõn “Demokrasi Meyda- nı” dediği ve planda “Park ve Belediye Hizmet Alanı”na ay- rõlan yerin “ticari tesis için sa- tılamayacağı”nõ hükme bağla- yan idare mahkemesi kararõna belediyenin itirazõ da reddedildi. Danõştay, parkta yükselen AVM’yi yasalara aykõrõ bulun- ca, Forum Çamlõk’õn ruhsatõyla birlikte “tapu”su bile geçersiz oldu. Bakalõm yeşil alanõ pazarla- yanlara hangi “yaptırım” uy- gulanacak; hukuken gecekon- dudan farksõz AVM, ne zaman yõkõlacak? ... Ve Cumhuriyet mirası Denizli’nin en “gerilimli” gündemi ise “Tarihi Hükümet Konağı”nõn “yerinde kalması” için “yargı destekli” direniş... Valilik “yıkmak” için açtõğõ “kültür varlığı sayılmaması” davasõnõ kaybedince, “depre- me dayanaksız raporu”yla Ko- ruma Kurulu’na başvurmuş; an- cak istediği “yıkım izni”ni yine alamamõştõ. Mimarlar Odasõ’nca mayõs başõnda düzenlenen “Denizli Geleceğini Arıyor” sempozyu- munun sonuç bildirgesinde de şu çağrõ vardõ: “Endüstri Meslek Lisesi taş atölye binaları, mev- cut tescilli Hükümet Konağı, Gazi İlkokulu ve Kız Meslek Lisesi ile birlikte alanın ‘Cum- huriyet Sit Bölgesi’ kimliğiyle düzenlenmesi...” Bildirgede, vaktiyle var olan “Halkevi ve eski belediye bi- nası”nõn da canlandõrõlmasõ öne- rilirken; Vilayet Konağõ için dendi ki: “...yıkılarak taşın- ması, tarihi dokunun karak- terini ve yapının özgünlüğünü bozacağı için uygun değildir...” Nitekim aynõ alanõn “Kentsel Tasarım”projesi için bir “ya- rışma”açõlmasõ amacõyla Vali- lik ile Mimarlar Odasõ arasõnda 11 Haziran’da imzalanan “Pro- tokol”de şu koşul yer aldõ: “Mevcut Hükümet Konağı mutlaka korunacaktır...” (Madde 1) Ne var ki Vali, bu koşulu da gözetmeksizin yeni bir “taşıma projesi”ne Koruma Kurulu’ndan “acil” onay istemesin mi? Hü- kümet Konağõ için “mutlaka korunacak” diye imza atõlma- sõndan “bir gün sonra”ki kurul toplantõsõnda da bu kez “uygun” (!) görülmesin mi? Üstelik yar- gõnõn da “yerinde yaşatılma- sı”nõ öngörmesine rağmen... Oysa tarihi binanõn konumu için “yeniden” karar vermeden önce, en doğru kentsel tasarõmõ seçecek “yarışma jürisi”nin de görüşünü beklemek, “kamusal ve bilimsel etik” gereğidir. Va- li’nin ve Koruma Kurulu’nun hiç değilse bu evrensel kuralõ gö- zetmelerini bekliyoruz... Denizli’yi izlemeyi sürdüre- ceğiz... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Denizli’yi İzliyoruz HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 17 Haziran SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA 18 Mahrem Zekai Buluç: “Dolmabahçe’deki görüşmeyi ‘mahrem’ saydıklarına göre görüşme anında ikisi de tesettüre girmiş olmalı!” Gençlik Uğur Pamuk: “Üniversite sınavına giren gençlerin çoğunluğunun kazandığı bölüm şimdiden belli oldu: Yüksek İstirahat Fakültesi!” Zikir Erol Barutçugil: “Recep’in fikri neyse zikri de o olduğu için, AKP’nin açılımında edepsizlik buluverdi!” Cumhuriyet Anıtı’na büyük gözaltı! BURASI İstanbul’un orta yeri Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtı. İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’nın yaptığı ve bir yüzüyle Kurtuluş Savaşı’nı bir yüzüyle Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeleyen anıt 8 Ağustos 1928’de açılmıştı. 71 yıl sonra bugün ise “tutuklu” vaziyette! İstanbul polisi tarafından haftanın yedi günü 24 saat boyunca çembere alınmış, halka ilişkisi kesilmiş halde gözaltında tutuluyor. Cumhuriyet Anıtı, bir bakıma sayılı günlerin geçmesini bekliyor. Sayılı günler, tabii ki karşısına “Taksim Camisi” yapıldıktan sonra sökülüp atılacağı günler! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” YANDAKİ fotoğraflar, Ankara’nın Etimesgut ilçesindeki Mehmetçik Lisesi’nde çekildi. ÖSS sınavındaki görevi nedeniyle geçen pazar günü Mehmetçik Lisesi’ne giden bir öğretmen, okul girişindeki duvara çizilen bu resimlerle karşılaştı. Öğretmen, okul içinde rastladığı bir kadın edebiyat öğretmenine, “Duvardaki çiçek resimleri çok güzel ancak Atatürk diye çizilen resim çok çirkin işlenmiş. Atatürk resmini yeniden çizdirmeniz mümkün mü” diye sordu. Mehmetçik Lisesi’nde görevli edebiyat öğretmeninin yanıtı “Atatürk resmini Etimesgut Kaymakamı ve ilçe milli eğitim müdürü çok beğendi. Hatta bu resme ödül verildi” oldu. ÖSS’de görevli öğretmen de N. Yılmaz ve N. Öztürk imzalı “yalınayak bir çocuğun çenesini okşayan şapkalı adam” olarak betimlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk resminin çirkinliğini anlatabilmek için işte bu fotoğrafları çekti. Etimesgut’ta SESSİZ SEDASIZ (!) Polis denizde mermi bulmuş. Suyunu çıkartsın! YağmurDeniz Ankara’da sanatın içine tüküren kafaların iktidar olduğu dikkate alındığında, Etimesgut Kaymakamı Recep Erkılıç’a ve Etimesgut İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Karaman’a “Mehmetçik Lisesi’ndeki bu resimde nasıl bir estetik değer buldunuz” diye sormanın gereği bulunmuyor. Hükümet Konağı ‘direniyor’.. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İçi pirinçle dol- durularak pişirilen tavuk ya da balõk yemeği. 2/ Şõk, lüks ve gösterişli giyim tarzõ... Siirt ilinde bir kaplõca. 3/ Yunan abecesin- de bir harf... Dingil. 4/ Tarihöncesi dö- nemlerde İran’da ve Hindistan’õn ku- zeyinde yaşamõş halk... Kõrgõzistan’õn pla- ka imi. 5/ Aynõ amacõ gü- den kimseler arasõndaki çekişme. 6/ “Hayõr” anla- mõnda kullanõlan söz... Hastanelerde her hastanõn gündelik yemek ve ilacõ- nõn yazõldõğõ kâğõt. 7/ Dik tutularak parmakla çalõ- nan, üç köşeli ve telli bü- yük çalgõ... Erkek bale sa- natçõsõ. 8/ Uzun tüylü bir köpek cinsi... Nikel elementinin simgesi. 9/ Dokuma tezgâhlarõnõn ayaklõğõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kat kat dizilmiş geniş hamur şeritlerinden oluşan bir tür İtalyan hamur işi. 2/ Afyonkarahisar ilinde bir göl... “Katil balina” da denilen balina türü. 3/ Yatsõ namazõn- dan sonra kõlõnan üç rekât namaz... Cayma, vazgeçme. 4/ Osmanlõ devletinde bir beylerbeyi tarafõndan yönetilen en büyük yönetim birimi... Sodyum elementinin simgesi. 5/ Bir soru sözü... Kendini beğenmiş kimseler için kulla- nõlan bir alay sözü. 6/ Tavuğun göğüs etiyle hazõrlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba. 7/ Başlangõçta yer alan... Ucu sivri kürek. 8/ Tohumluk küçük soğan. 9/ Trabzon’un bir ilçesi... Devinimi olmayan, duruk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A B O T A J K A Ş İ Y A N M A L A T K A K A Ç İ M D A Ç A İ B A N A Z Y A K R A K A Ç D O E U R O O K A R Ç İ T A R İ O Y U N A K K U Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle