Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Strasbourg’dan Yazmak...
Geçen pazartesi Strasbourg’a döndüm.
2000’li yılların başında Türkiye’ye gidip gelmenin
yolları açıldığında, Fransa’yı kesin olarak terket-
medim. Yıllar, elmayı ikiye ayırmak gibi, ortasın-
dan bölündü: Yarısı Türkiye’nin yarısı Fransa’nın
oldu: Biri özyurdum idiyse, Fransa da ikinci
yurdum oldu.
Bu paylaşma sürüyor, sürecek...
Ancak söylemeliyim de: 2000’li yılların bir ye-
rinden, 3 Kasım 2002 seçimleriyle, Türkiye’nin ta-
dı bozuldu: AKP’nin iktidara gelmesiyle, mil-
yonlarca insanın yanı sıra, benim yaşamım da çe-
kilmez oldu.
AKP, 1950’lerden bu yana gidip gelen iktidar-
lardan biri değildir; mayası, uzak diyarlarda ko-
tarılmış ve oralardan alıp getirilmiş bir aşılama-
dır: “Müslüman Kardeşler” denen bir güruha, biz-
deki İslamcıların katılmasıdır.
Tek başına iktidara gelmiştir.
Her türlü soysuzlaştırmaya giderek, iktidarda
yerini sağlamlaştırmıştır. Bir sekiz yıla yakın sü-
redir, başta ekonomide, eğitimde, kadın hakla-
rında korkunç kayıplara mal olmuştur. “Dincilik”
de, onu “neo faşizm”e götürüyor; yer yer gö-
türmüştür de...
Geçenlerde, sevgili Türkân Saylan’a olan
sevgisini dile getirenlerin üstüne polisin yürümesi
anlamlıdır: Beşiktaş-Galatasaray maçında açılmak
istenen “Türkân Saylan onurumuzdur” ve “Alkışlar
Türkân Hoca için” yazılı pankartlara, “Siyasi
amaçlı, gerginlik yaratır” denilerek izin verilmemiş.
Saygı açıklamasında siyaset görmek...
Saylan pankartına polis engeli!
Bir ülke ve insanlar işte böyle parçalanmıştır...
Sekiz yıl boyunca, bu bölüp parçalamanın çe-
şitli örneklerini gözlerimizle gördük ve hüzünlendik.
Fransa’ya gidip döndüklerimizde, “Yine aynı
soysuzlaşma” sorusuyla sarsıldık; daha çözülmeyi
de görüp umutlarımızı kaybedecek bir raddeye
vardık...
Ama kaybetmedik...
AKP, iktidara geldiğinden bu yana, küresel-
leşme, liberalizm, muhafazakârlık deyip, dincili-
ğini, “İslamcılığı”nı gözlerden kaçırmada çırpın-
dı durdu.
Türkiye’nin AB üyeliği yine gündemde.
Ne var ki, özellikle Merkel ve Sarkozy, yani Al-
manya ve Fransa bu konuda karşı çıkıyorlar. Bir-
kaç gün önce de, ikisine yanıt veren bir yetkili-
miz vardı ki, evlere şenliktir söyledikleri (Hürriyet
/ 25.5.2009).
Başmüzakerecimiz Egemen Bağış, Türki-
ye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşı çıkan Mer-
kel ile Sarkozy’ye soruyordu: “Rol modeliniz Bin
Ladin mi, Tayyip Erdoğan mı olsun?”
Avrupa’nın hastalandığı ve yaşlandığını; Türkiye
“Avrupa’nın dördüncü büyük işgücü” olarak hiz-
mete hazır olduğuna göre, İslamcılığa falan bak-
mayınız, kaldı ki Ladin en tehlikelisidir, demeye
getiriyor.
Fransa ve Almanya, Ladin’den başka türban-
lıdan da çok çekmiştir; İslamcılığı tanıdığına gö-
re bu öğüde karnı toktur. Gerçek de odur ki, AKP
Türkiye’nin gırtlağına sarılmasaydı, AB’ye gir-
memiz böyle sert bir retle karşılaşmayacaktı.
Bugün gelip durduğumuz noktada, ülkenin ge-
leceği de, AKP’den kurtulmaya bağlıdır.
Demokrat Parti, Cindoruk’un başkanlığında,
özellikle bu konuda, olumlu bir rol oynayacaktır.
CHP de, bütün sosyal demokrat partileri top-
ladığında, toplayabildiğinde, ilk büyük eseri,
AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak olacaktır.
AKP’nin gerilediği şu süreçte, aynı damardan
türeyecek başka partiler de görülecektir. Ab-
düllatif Şener’in yeni partisi bir örnektir. Türbanlı
eşiyle beraber çektirdiği fotoğraf da pek güzel-
di...
Avrupa üstüne en çarpıcı izlenimim -sorulsa-
şudur: Kapitalizmin üstüne çöken bunalım, her
yönden görülüyor; yazıların büyük bir bölümü de
bu konuda.
Bu bunalım, yakın gelecekte biçimlenecek ik-
tidarlara damgasını vuracak.
Geçmişin başlı başına bir gücü olarak Avru-
pa’dan ne kalmıştır?
Şu: Bir silinme ve ABD’ye bağlılık!
Tarih, yürürken sürprizler de gösteriyor...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
URFA - MARDİN - Bundan tam 52 yıl önce…
Urfa’nın çevresi antik mağaralarla çevrili Kötü-
ler Mahallesi’ne bir cip yanaştı. Puşılı, şalvarlı üç
genç cipin arkasında kanlar içinde yatan birini ku-
cakladı ve 40 derece sıcaklıkta adeta ekmek sa-
cına dönüşmüş kayaların üzerine bıraktı!.. Kan-
lı bedende can yoktu, yalnızca can peşindeki ka-
rıncalar vardı!.. 11 kız çocuğu kana bulaşmış ka-
çakçı ekmeğinin kırıntılarıyla cebelleşen karıncaları
görünce yürek dağlayan ağıtlar yaktılar. Ahper Da-
ğı’ndaki keşiş mağaralarında barınan atlar bile bir
kaçakçının öldüğünü hissettiler!..
Kaçakçı Reşit’in annesi çocukken ölmüştü...
Babasını ise çok erken yaşta yitirmişti. Aileden
geriye ona 11 kız kardeşinin, eşinin ve iki kızının
yükü kalmıştı. O, 11 bacının tek ağabeyi Reşit’ti!..
Çaresiz, yoksul, gariban Reşit... Herkes onun üze-
rine titriyordu. Hele kız kardeşleri?.. Onu göz-
bebekleri gibi hissediyorlardı!..
Kaçakçı ağaları işsiz Reşit’e ve sıkıntı çeken ai-
lesine acıdılar. Sonunda o da kadere boyun eğ-
di ve kaçakçı ağalarının hamalı olmaya karar ver-
di… Ona bir at, bir mavzer ve bir torba fişek ver-
diler... Bir de cesaret!.. Atına yük, ekmeğine ka-
tık edeceği cesaret!..
O dönemde kaçakçının korkusu yalnızca jan-
darmaydı. Gece zifiri karanlıkta tel örgüleri kesip
sınırı gizliden geçebilirlerse pek sorun kalmıyor-
du.
Bir yaz günü, erken saatte 6 kaçakçı atlarına
binip Kötüler’in meydanında toplandılar. Güneş
henüz doğmamış, damlardaki tahtlarda yatan ma-
halle sakinleri uykulu gözlerle kaçakçıları uğur-
lamaya gelmişti… En çaresiz ve masum görü-
nenler ise Reşit’in 11 kardeşiydi.
Evlerinin direği, tek dayanakları, ailenin tek er-
keği Reşit atının üzerinde endişeliydi. Ne de ol-
sa ilk kaçağıydı bu… Bacıları bir bakır tastaki su-
ya gözyaşlarını akıtıp atların ardından savurdu-
lar...
Reşit atını dörtnala sürdüğünde bir damla göz-
yaşı, bir kehribar tanesi gibi çökmüş avurtların-
dan aşağıya yuvarlandı ve nal sesleri ile toz bu-
lutunun ortasında buharlaştı!..
Baruta gizlenen ekmek!..
Reşit ve arkadaşları bir hafta sonra ilk ka-
çaklarından sağlam döndüler... Sonraları da
pek bir şey olmadı onlara… Reşit, aylar bo-
yunca Suriye’den getirdiği malları kaçakçıla-
ra teslim etti ve ekmeğini kazandı... Ta ki 1956
yılına gelinene kadar...
Kötü haber tüm sınır kentlerinde olduğu gi-
bi Urfa’da da çabuk yayıldı. En büyük yankı-
yı da Kötüler’de buldu… Devlet Suriye sını-
rına mayın döşemeye başlamıştı... Korku
katmerlenmiş, endişe dağlara dönmüştü ar-
tık!..
Kaçakçılar mayının ne denli bela ve sinsi bir
şey olduğunu pek bilmiyorlardı. Dehşet bir-
kaç hafta sonra kendini gösterdiğinde herkes
ekmeğin aslanın ağzından çıkıp barutun ko-
kusuna gizlendiğinin farkına vardı!.. Kaçakçılık uğ-
runa sınırı geçmeye çalışan çok sayıda hamal ma-
yına kurban olmuştu. Artık her evde toprağın al-
tına gizlenmiş ölümün korkusu vardı!..
Hele bir de mayınlara basıp yaralananların sa-
yısı arttıkça Reşit’in üzerinde kardeş baskısı yo-
ğunlaşmaya başladı…
Reşit 1957 yılına geldiğinde kaçakçılıktan
yorgun düştü. Bu yorgunluk at üzerinde her haf-
ta 100 kilometre yol gitmekten kaynaklanmıyordu.
Mayın korkusu ve geride bıraktığı 14 kişilik aile-
siyle ilgili endişe onu giderek tüketiyordu.
Bir sabah yine altı arkadaşıyla birlikte kaçağa
çıktı. Yakınları onları yine arkalarından su döke-
rek ve ağlayarak uğurladı. Bu gidiş ölüme dört-
nala giden hüzünlü bir koşuydu sanki!..
İki gün sonra Kötüler Mahallesi’nin kayalık ze-
mininde bir cip durdu. Sürücünün yüzünde ölüm
habercilerinin sıkıntısı vardı. Puşılı ve şalvarlı üç
kişi cipin arka kapısını açtı ve kanlar içindeki bir
bedeni kayalıkların üzerine bıraktı. Meydan az son-
ra kalabalıklaştı. Kaçakçı evlerinden çıkan kadınlar
ve çocuklar cesedin başına toplandı... Güneş al-
tında kavrulmuş bu bedenin sahibi 11 bacının tek
kardeşi Reşit’ten başkası değildi… Kız kardeş-
leri, eşi ve iki kızı meydana geldiklerinde gözyaşları
zaten sel olmuştu. 14 kişinin isyanı da öfke ve
çığlıklara karışınca yürekleri dağlayan bozgun
giderek pervasızlaştı!..
Zalim mayın!..
Reşit’in göğsünde kurşun yaraları vardı.
Kan bütün bedenini kızıla boyamıştı. Kaçağa
giderken karısının verdiği ekmek mayınlı top-
rakta, güneş altında kurumuş, gömleğinin
içinde karıncalara yuva olmuştu...
Reşit kanlı bedeninde kuru ekmeğiyle dönm-
üştü!.. Kaçakçı arkadaşları yaşananları ağla-
yarak anlattılar. Gece Suriye’den dönerken ma-
yınlı tarlada temiz olduğunu düşündükleri gü-
zergâhta ilerlerken Reşit’in atı mayına basmıştı.
Reşit bacağından yaralanmış, arkadaşları ise
korku ve endişeyle bölgeden uzaklaşmak zo-
runda kalmıştı.
Aslında Reşit mayın yarasıyla ölmemişti. İd-
diaya göre jandarmalar mayınlı arazide yatan Re-
şit’e namlularını çevirmiş ve kurşun yağdırmış-
lardı. Kimse onun, “Durun vurmayın, ben 11 ba-
cının tek kardaşıyam… Vurmayın” diye yalvar-
masını önemsememişti!..
Reşit ardında bir eş, iki çocuk ve 11 kardeşi-
ni kimsesiz bırakmıştı. Onu Eyyübiye Mahallesi’nin
mezarlığında, mayına daha önce kurban giden
kaçakçı arkadaşlarının yanına gömdüler… Ve o
günden sonra Reşit’in acısı kaçakçı hamallarının
en büyük dramı oldu...
Reşit’in dul karısı yıllar sonra bir başka kaçakçı
hamalıyla evlendi. Öldüğünde 6 ve 8 yaşlarında
olan kızları halen Kötüler Mahallesi’nde yaşam-
larını sürdürüyor. Ancak Reşit’in acı öyküsü
Kötüler’in her sokağında 57 yıldır her fırsatta an-
latılıyor. Hele Suriye sınırındaki mayınların te-
mizlenmesinin tartışıldığı şu günlerde eski ka-
çakçıların evlerinde herkesin aklına Reşit’in kah-
ramanlık öyküleri ile dramatik ölümü geliyor! O
öykülere en çok babası öldükten sonra dünya-
ya gelen kızı Reşide ağlıyor…
Hatay’dan Nusaybin’e uzanan mayınlı arazi-
lerde 52 yıl boyunca Reşit’in dramına benzer yüz-
lerce olay yaşandı. Kaçakçılar bazen bacakları-
nı bazen kollarını çoğu zaman da bedenlerinin ta-
mamını toprağın altında ölüm bekleyen mayın-
lara kurban verdiler!..
Birileri önümüzdeki yıllarda Kıbrıs adasının iki
katı büyüklüğündeki bu arazilerde gizlenmiş
binlerce mayını temizlediğinde geriye yalnızca
ölüm korkusundan arındırılmış topraklar kalma-
yacak!.. Reşit’lerin ölümleriyle şekillenen dramatik
öyküler de bazen at kişnemelerinde bazen mav-
zer seslerinde bazen de “Vurmayın…” çığlıkla-
rının arasında yankılanacak!
Ve elbette bu uçsuz bucaksız arazilerde her
mayın bertaraf edilme amacıyla patlatıldığında
ölümün korkusunu belki de en çok babasının adı-
nı taşıyan Reşide hissedecek!...
Kanlı Bedeninde Kuru Ekmeği!..
Uluslararasõ Af Örgütü’nün 2009 raporunda Türkiye’de haksõz yargõlamalar yapõldõğõna dikkat çekiliyor
İnsan haklarõ ihlal ediliyorİstanbul Haber Servisi - Uluslar-
arasõ Af Örgütü’nün (Amnesty Inter-
national) 2009 yõlõ Dünya da İnsan
Haklarõnõn Durumu Raporu’nda Tür-
kiye’deki insan haklarõnõn “siyasi is-
tikrarsızlık” ve “askeri çatışma-
lar” nedeniyle ihlal edildiği, yazar ve
gazetecilerin Türk Ceza Kanunu’nun
(TCK) 301’inci maddesi nedeniyle
haksõz yargõlanmalara tabi tutulduğu
belirtildi. Raporda, Ergenekon soruş-
turmasõna da “Ergenekon adlı bir şe-
bekeye yönelik ‘çõğõr açan’ kovuş-
turma” ifadesi kullanõlmasõna karşõn
“gözaltı ve tutuklamalarda yaşanan
hak ihlallerine” ise değinilmemesi
dikkat çekti.
Uluslararasõ Af Örgütü Türkiye Şu-
besi Direktörü Ville S. Forsman ve
Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Baş-
kanõ Avukat Özlem Altıparmak,
dün Taksim Square Otel’de düzenle-
dikleri basõn toplantõsõnda Uluslararasõ
Af Örgütü’nün 2009 yõlõ raporundaki
verileri kamuoyuna açõkladõlar. Ra-
porun Türkiye bölümü girişinde mu-
halif görüşlerin tehdit ve kovuştur-
malara tabi tutulduğu, işkence ve kö-
tü muamelelere ilişkin haberlerdeyse
artõş yaşandõğõna işaret edildi. İfade öz-
gürlüğünün kõsõtlanmasõnda terörle
mücadele kanunlarõnõn sõklõkla kulla-
nõlmasõnõn da eleştirildiği raporda,
terörle mücadele mevzuatõ kapsa-
mõnda açõlan davalarda adil yargõlama
yapõlmadõğõ belirtildi. Türk Silahlõ
Kuvvetleri’nin (TSK) PKK ile mü-
cadelesinin ülkede istikrarsõzlõk ya-
rattõğõ belirtilen raporda, PKK için te-
rör örgütü denilmezken Kürdistan İş-
çi Partisi tanõmõ kullanõlmasõ dikkat
çekti.
Raporda, 301’den yargõlanma izni-
nin Adalet Bakanõ’nõn onayõna bağ-
lanmasõnõn hak ihlallerini engelle-
mediği de vurgulanõrken Türkiye’de
insan haklarõ savunucularõnõn gayri-
meşru kovuşturmalarla engellendiği,
sivil toplum örgütlerininse aşõrõ idari
denetime tabi tutulduğu vurgulandõ.
Meşru neden gösterilmeksizin çok
sayõda gösterinin yasaklandõğõ da kay-
dedilen raporda şu tespitlere yer ve-
rildi: “Güneydoğu Anadolu Bölge-
si başta olmak üzere izinsiz yapılan
gösteriler aşırı güç kullanılarak da-
ğıtıldı. Polis yaralanmalara ve ölüm-
lere neden olacak plastik mermi ve
hakiki mühimmat kullandı. İşçi
Bayramı’nın Taksim Meydanı’nda
kutlanmasına ‘güvenliğe yönelik
tehdit oluşturacağõ’ gibi temellendi-
rilmemiş gerekçeyle yeniden izin ve-
rilmedi. Dur emrine uymadığı iddia
edilen kişilerin polisler tarafından
vurulması olaylarında artış oldu.
AKP hükümetinin 2007’de F tipi ce-
zaevlerinde tecridi ortadan kaldır-
maya yönelik yayımladığı genelge
ihlaller konusunda ilerleme yarat-
madı. Kimliği belirsiz grup ve kişi-
lerce sivilleri hedef alan saldırılar sü-
rerken, temmuz ayında yaşanan
Güngören’deki bombalı saldırıda 17
kişi hayatını kaybetti.”
Sığınma evi yok
Raporda kadõn ve kõz çocuklarõnõ
şiddete karşõ korumak üzere hazõrla-
nan kanun ve yönetmeliklerin yeter-
siz olduğu, devlet kurumlarõnõnsa
olaylar karşõnda yeterince hõzlõ hare-
ket etmediği vurgulandõ. Raporda,
nüfusu 50 binin üzerindeki yerlerde sõ-
ğõnma evi açõlmasõ için yasal düzen-
lemelerin de sonucu değiştirmediği be-
lirtildi. Eşcinsel ve transseksüel hak-
larõnõn yasalarda tanõnmadõğõ da vur-
gulanan raporda, “Yasalar, ayrımcı-
lığa yol açacak şekilde yorumlan-
maktadır. Kolluk kuvvetlerinin
transgender bireylere yönelik şiddet
uyguladığı iddiaları sürerken mül-
teci ve sığınmacıların zorla geri
gönderilme vakalarında yaralanma
ve ölümlere neden olan artışlar ya-
şandı” denildi.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu
(BAK), Adana’daki İncirlik Üssü’nde
90 adet nükleer başlığın bulunduğu-
nu belirterek üssün bir an önce kapa-
tılmasını istedi. Galatasaray Meyda-
nı’nda toplanan Küresel BAK üyele-
ri, “Bölge halklarının düşmanı İncir-
lik Üssü kapatılsın” pankartı açtı.
Grup adına açıklama yapan sanatçı
Görkem Yeltan, iktidarın İncirlik Üs-
sü konusunda derin bir sessizliğe ve
gizliliğe büründüğünü belirterek
“Amerika işgal politikaları için İncir-
lik Üssü’nü kullanmak istiyor. İncir-
lik’te 50’si Amerikan uçaklarına, 40
tanesi Türk uçaklarına konuşlandı-
rılmış 90 adet nükleer başlık bulunu-
yor. Bilmek istiyoruz. Neden nükleer
silah bulunuyor, bunlar kullanıma
hazır tutuluyor” diye sordu. İncirlik
Üssü’nün bölge halklarının düşmanı
olduğunu ifade eden Yeltan, “Savaş
suçları, insanlık suçları ve işgaller
birbirinden ayrılamaz. Savaş suçları-
na ortak olmayalım. Bir an önce üssü
kapatalım” diye konuştu.
(Fotoğraf: UĞUR DEMİR)
Dış Haberler Servisi - Uluslararasõ Af Örgü-
tü’nün raporunda, küresel ekonomik krizin dünyada
insan haklarõ ihlallerinin giderek artmasõna yol açtõğõ
uyarõsõ yer aldõ. Kriz nedeniyle insan haklarõ ihlalle-
rinin yeterince dikkat çekmediğini bildiren örgüt,
krizle birlikte özellikle Afrika ve Asya ülkelerinde,
en temel ihtiyaçlarõnõ karşõlamakta bile zorlanan in-
sanlarõn yeni sorunlarla karşõ karşõya kaldõğõnõ ve
haklarõnõ aramak isteyenlerin büyük baskõ yaşadõğõnõ
bildirdi.
157 ülkeyle ilgili değerlendirmelerin yer aldõğõ 400
sayfalõk raporda, Demokratik Kongo, Gazze ve Dar-
fur’daki siyasi çatõşmalara, Çin’deki göçmenlerin ve
Latin Amerika’daki yerli halkõn yaşadõğõ sorunlara
da dikkat çekildi. Af Örgütü, ekonomik krizden en
fazla etkilenenlerin başõnda yoksullarõn geldiğini,
dünyada milyonlarca kişinin istikrarsõzlõk ve kötü
hayat koşullarõndan mustarip olduğunu vurguladõ.
Örgütün Genel Sekreteri Irene Khan da, hükü-
metlerin yoksulluğa yol açan sorunlarõ çözmekte ba-
şarõsõz olmasõ halinde, dünyada şiddet ve insan hak-
larõ ihlallerinin daha da artacağõnõ ifade etti.
K Ü R E S E L E K O N O M İ K K R İ Z İ H L A L L E R İ N Ü S T Ü N Ü Ö R T Ü Y O R
Küresel BAK: İncirlik Üssü kapatılsın
İHD’NİN CEZAEVLERİ RAPORU:
Baskõcõuygulama
ve tecrit sürüyor
İstanbul Haber Servisi
- İnsan Haklarõ Derneği İs-
tanbul Şubesi’nce hazõrla-
nan rapora göre, cezaevle-
rinde yaşanan baskõcõ uy-
gulamalar sürüyor. Rapor-
da, “Başta tecrit işkence-
si olmak üzere sayısız hak
ihlalleri yaşanmaya de-
vam ediyor. Bu uygula-
maların sorumlusu hü-
kümet ve bir bütün olarak
devlettir” denildi.
İHD İstanbul Şubesi’nde
açõklanan rapor, Tekirdağ 1
ve 2 No’lu F Tipi Cezaev-
leri, Edirne F Tipi Cezaevi,
Gebze, Metris, Bakõrköy
ve Maltepe cezaevlerinden
kuruma yapõlan başvurular
üzerine hazõrlandõ. Raporu
okuyan İHD Yönetim Ku-
rulu üyesi Ahmet Fazlı
Tamer, cezaevlerinde ya-
şanan sorunlarõ sürekli ola-
rak dile getirdiklerini söy-
leyerek, “Karar alma
mevkiinde olan kamu gö-
revlilerini ve siyasetçileri,
insan hak ve ilkelerine
uygun bir cezaevi rejimi
oluşturmaları için zorlu-
yoruz” dedi. Maltepe Ce-
zaevi’ndeki şiddet olaylarõ
ile ilgili derneğe çok sayõ-
da başvuru olduğunu anla-
tan Tamer, “Personel ek-
sikliğinin de getirdiği ye-
tersizlikten kaynaklı ola-
rak çocukların sorunları-
na, psikolojik durumları-
na yeterince hassasiyet
gösterilmiyor” dedi. Ra-
pora göre cezaevlerinde ya-
şanan sorunlar özetle şöyle:
? Sağlık sorunları ce-
zaevlerinde rahatsız edici
boyutlarda. Doktor mua-
yenelerinde kelepçeler çı-
karılmıyor.
? Mektuplar sansürleni-
yor, geç veriliyor, kaybedi-
liyor. Şikâyet dilekçeleri,
cumhuriyet savcõlõklarõna
kimi zaman ulaştõrõlmõyor,
kimi zaman da geç ulaştõ-
rõldõğõndan Adli Tõp’a sevk
ve muayene ile delillerin
tespiti zamanõnda yapõla-
mõyor.
?Verilen dilekçeler kar-
şılığında alındı makbuzu,
tarih ve sayı verilmedi-
ğinden dilekçelerin tu-
tuklu ve hükümlü tara-
fından takibi mümkün ol-
muyor.
? Anadilde konuşmalar
engelleniyor.
? İnfaz hâkimlikleri ye-
terli ve ayrıntılı bir ince-
leme yapmayıp, birer
onay makamı gibi çalıştı-
ğından disiplin soruştur-
malarında tek başına gar-
diyanların tuttuğu tuta-
naklara dayanılarak ka-
rarlar veriliyor.