Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2009 PAZARTESİ
10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
G20’lerin Başarısı ve
Hesap Dışı Kalan 172 Ülke
Ciddi Le Monde’un 3 Nisan 09 tarihli sayısın-
da yer alan başyazıda altı çizildiği gibi “Yerküre-
nin en güçlü yirmi ülkesinin Londra’da gerçekle-
şen toplantısı son derecede başarılı geçmiştir. Oy-
sa başarı garanti değildi. Toplantı pekâlâ itiş ka-
kışa dönüşebilirdi. Ne var ki 1945’ten bu yana ben-
zerine rastlanmayan ekonomik ve finansal krizin
önünün kesilmesinde eşgüdümlü bir ortak eylem
için anlaşma sağlanmıştır.”
G20 ülkelerinin, dünya ekonomilerinin rayına
oturması için 1.100 milyar doları gözden çıkar-
malarının krizi ne ölçüde önleyeceği bilinmiyor.
Ama yine de Le Monde’un anılan başyazısında be-
lirttiği gibi en azından krizden çıkmak için mutla-
ka gerekli olan ‘güven’ sağlanmış görünmektedir.
Peki.. aslında Londra zirvesinde olup bitenler
nedir sorusunu şu aşamada yanıtlamak kolay de-
ğil. Her şey alınan önlemlerin ne ölçüde uygula-
nacağına, dahası önlemlerin tümü uygulansa bi-
le krizi bitirmeye yetip yetmeyeceğine ilişkin ay-
rı bir sorun. Krizin önlenmesi, resesyonun önünün
kesilmesiyle ilgili önlemlerin özünü, birazcık(!) Dev-
lete dönüş şeklinde tanımlamak olası. Daha açık
bir deyişle, söz konusu olan, krizin kaynağında yer
alan kural tanımayan serbest piyasa ekonomisi-
nin bazı kurallar içine çekilmesini sağlamaktır. Ya-
pılmak istenen, özetle büyük yara alan, dahası dü-
pedüz enkaza dönüşen kural tanımaz serbest pi-
yasa ekonomisinin, giderek kapitalizmin bir tür res-
torasyonuyla sınırlıdır. Ne eksik, ne fazla...
Basında yer alan verilere göre dünya ekono-
misinin restorasyona yönelik önlemlerini dört
ana noktada özetlemek olası. Zirvede es geçilen,
ne var ki krizin kaynağında yer aldığından kimsenin
kuşkusu bulunmayan büyük moneter, bütçesel ve
tecimsel dengesizlikler konusunda bir merkez
bankası başkanının şu sözleri hayli ilginçtir: “Şim-
di çıkıp bu konuyu gündeme taşıyıp,G20’lerin bay-
ramını berbat etmenin âlemi yok! Buna karşılık top-
lantıya katılan iş dünyasının temsilcileri sonuçtan
son derecede hoşnut görünmektedirler. Zira
G20’ler küresel resesyona karşı lafla değil re-
formlarla savaşma kararı almışlardır.” Zirvede
alınan kararlar özetle şöyle:
- Devlet ve hükümet başkanları ortak hareket
edecekler.
- Finansal çıkmazdan kurtulmak için tüm im-
kânlar harekete geçirilecek. Örneğin Uluslarara-
sı Para Fonu (IMF) kaynakları üç katı arttırılarak
750 milyar dolara ulaştırılacaktır.
- Vergi cennetleri yakından izlenecek, spekü-
latif fonlar etkili biçimde denetim altına alınacak-
tır. Büyük şirketlerin başkanları, üst düzey ban-
ka ve borsa yöneticilerinin ücret ve primleri sı-
nırlandırılacak, banka sırları yumuşatılacaktır.
- Merkez bankalarının Finansal İstikrar Fonu
(FSF) güçlendirilerek örgütün, finansal riskleri sap-
tanacak uluslararası bir finans örgütüne dönüş-
mesi sağlanacaktır.
Ancak bütün bunlara karşın madalyonun öbür,
yani asıl yüzünün de gözden kaçırılmaması ge-
rekmektedir. O kadar ki, dün finansal yangının kö-
rüklenerek tüm dünyaya yayılmasında büyük
payı olan IMF ve Dünya Bankası gibi uluslarara-
sı kuruluşlara bugün yangını söndürme görevi ve-
rilmektedir. Patrick Apel-Muller’in başyazısında
vurguladığı gibi “Kundakçılar şimdi itfaiyeci rolü-
ne soyunmuşlardır”. (L’Humanite, 3 Nisan 09).
Görünen o ki G20’lerin başı çekenleri, finansal
krizin önlenmesi için ortaya koyar göründükleri tril-
yon dolarların ağır faturasını utanıp sıkılmadan kri-
zin asıl mağdurları emekçi, dar gelirli ve yoksul kit-
lelerin sırtına yüklemenin hazırlığındadırlar. Kural,
sınır, etik tanımayan açgözlü serbest piyasacılarla,
vahşi kapitalizmin soygun ortamında milyarlar vu-
ran spekülatörlere bile-isteye göz yuman kapitalist
sistem ise bütün bunların hesabını vermek yeri-
ne, tam tersine halklarının vergilerinden sağlanan
milyarlarca dolarlık desteklerle bu uyanık işa-
damları ve bankaların yeniden kârlı işlerine dön-
melerini sağlamanın hesabı içindedirler.
G20’lerin bazı göstermelik üyeleri de dahil, zir-
vede, krizin ağır faturasının sırtına yüklendiği
172 ülkenin adı yoktur. Dünya Bankası’nın veri-
lerine göre gelişmekte olan ülkelerde şu anda 44
milyon insan yetersiz beslenme tehlikesiyle kar-
şı karşıyadır. Uluslararası Çalışma Örgütüne gö-
re ise yine şu anda 200 milyondan fazla emekçi
sefaletin eşiğindedir. Resesyonun başından bu ya-
na Birleşik Devletler’de 5.1 milyon iş buharlaş-
mıştır. Gezegendeki İki milyara yakın aç, susuz,
sağlıksız, eğitimsiz, yoksun insanın ünlü zirvede
adından bile söz edilmemiştir. Günde 2 dolarla ye-
tinen yoksul emekçilerin sayılarının 1.4 milyona
ulaşması beklenmektedir. Beklenen bir başka kâ-
bus ise işsizler ordusunun 2009’da 50 milyona da-
yanacağı gerçeğidir.
Kutlanan neyin bayramı?..
Ebu Garib skandalını ortaya çıkaran gazeteci Hersh, okuyucunun güveninin yitirildiğine dikkat çekiyor:
elecek araştõrmacõ gazeteciliğin
MARIO CALABRESI
Ebu Garib skandalõnõ ortaya çõkaran
gazeteci Seymour Hersh’e göre,
yazõlõ basõnõn geleceği araştõrmaya
dayalõ haberlerde. Perugia’da 1-5 Nisan
günleri arasõnda düzenlenen Uluslararasõ
Gazetecilik Festivali’ne katõlan 72
yaşõndaki Hersh, 1969 yõlõnda da
Vietnam’da öldürülen My Lai’nin
dramatik öyküsünü ortaya çõkarmõştõ.
New Yorker yazarõ Hersh, yazõlõ basõnõn
ölmeyeceğine inansa da “İnternet
yayıncılığını dikkate alınca durum
gerçekten de güç görünüyor ama
bence gelecekte bizi hayatta tutacak
araştırma haberleri olacak. Gazeteleri
okuyucunun gözünde değerli kılan da
bu” diyor.
- Yazılı basının öleceği yönündeki
öngörüleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
HERSH - Buna inanmõyorum. Büyük
gazetelerin uzun süre daha
yaşayacaklarõna inanõyorum. ABD’de
Wall Street Journal ve New York Times
hep var olacak.
Kapõlarõna kilit vurmak zorunda kalan
yerel gazetelerin boşluğunu ise ya
haftalõk yayõnlar ya da küçük boyutlu
gündelik gazeteler dolduracak.
- ABD’de her gün bir gazete
kapanıyor ya da iflas ettiğini
açıklıyor.
- Ekonomik kriz gündemde. Reklam
gelirleri neredeyse eridi gitti.
Günümüz gençlerinin alõşkanlõklarõ
değişti.
Ama sorun 40 yõl önce büyük
holdinglerin, menfaatleri için medyada
yatõrõm yapmalarõyla başladõ aslõnda.
Ama holding yöneticileri medyayõ
herhangi bir ticari ürün gibi görmekle
yanlõş bir adõm attõlar.
Yõllarca medya üzerinden kazandõlar ve
kâr ettiler, şimdi ise kriz nedeniyle
kurtulmak istiyorlar. Bence gelinen
noktada beklentileri değiştiren ve yeni
bir gazete modeli yaratacak bir mantõğa
gereksinim var.
‘Basın Irak savaşıyla dibe
vurdu’
- Gazetelerin içine girdiği kriz ve
kaynak yetersizliği gerçekte basının
elinde olması gereken iktidarı kontrol
etme işlevini de krize sokmuyor mu?
Gazetelerin kendi çabalarõyla
kurtulabilecekleri konusundaki görüş
George Bush’un Saddam Hüseyin’in
sahip olduğuna inandõğõ nükleer
silahlarõn bulunamamasõ ile çöktü. Halk
hayal kõrõklõğõna uğratõldõ. Bush’un ne
yapmaya çalõştõğõnõ keşfedemediğimiz
için halkõn gözünde saygõnlõğõmõzõ ve
inanõlõrlõğõmõzõ yitirdik. ABD’de sosyal
bir devrim olacaksa basõnõ hiç hesaba
katmamalõ bence. Okuyucularõn tahmin
ettiğinden de çok bürokrat ve
bağõmlõyõz.
- Bir hayli acımasız ve umutsuz bir
analiz.
ABD’de çok başarõlõ gazeteciler de var
elbette. Ama ne yazõk ki Amerikan
basõnõ son yõllarda görevini iyi yapmadõ.
- Bir dönem araştırmacı gazeteciliğin
altın yılları yaşandı.
Evet, bu Watergate skandalõnõn
yaşandõğõ dönem bence. O dönemde
Times ile Washington Post arasõnda
Amerikan New Yorker
dergisinin yazarõ Hersh,
gazetecilerin Obama’ya hâlâ
körlemesine âşõk olduklarõnõ
düşündüğünü belirterek “Her
zaman iktidarda olanõn büyüsüne
kapõlmadan kontrol altõnda
tutmakta yarar var” diyor.
Hersh, ekonomik krizin
medyaya yansõmalarõ için
“Bence gelinen noktada
beklentileri değiştiren ve yeni bir
gazete modeli yaratacak bir
mantõğa gereksinim var” diyor.
G
inanõlmaz bir rekabet vardõ. Herkes
Woodward ve Bernstein olmak
istiyordu.
Ayrõntõlarõnõ hiç araştõrmadõklarõ
haberler şişirdiler. Böylece okurun
önünde inanõlõrlõğõmõzõ yitirdik. Irak
savaşõyla parçalandõk ve dibe vurduk.
Başlangõç noktasõna geldik yeniden.
Beyaz Saray’õn beslediği yenidoğanlar
gibiydik.
- İyi bir gazete yapabilmenin ve
krizden çıkmanın formülü nedir?
Meraklõ, güvenilir, saydam ve dürüst
olmak gerekli. Asla kestirme yollara
sapmamalõ. Bir haber kaynağõ sizden
yazmamanõzõ rica ettiği zaman, nasõl
atlatõrõm da yazarõm diye düşünmemeli.
Gazeteci bir hata yaptõğõ zaman
hatasõnõn arkasõnda durabilmeli ve en
hõzlõ biçimde düzeltmeli.
‘Gazetelerin okuyucu kitlesi
50’nin üzeri olacak’
- İyi bir röportaj nasıl yapılır?
Çok okumak gerekli, birçok insanla
iletişim kurmalõ, onlarca röportaj
yapmalõ, ayrõntõlõ not almalõ ve
yazacağõn röportaja temel oluşturacak
yüklü bir malzemeye sahip olmalõsõn.
Anlaşõlõr olmak için yalõn bir anlatõm
tercih edilmeli. Elinde olağanüstü bir
konu varsa hiçbir şey söylememelisin,
haberi tek başõna konuşturmayõ
becermek önemli.
- Siz gazeteleri internette mi
okuyorsunuz yoksa bayiden satın mı
alıyorsunuz?
Önce internette okuyorum ama sonra
elimde tutmak istediğim için dõşarõ çõkõp
bayiden satõn alõyorum. Yaşlõ olduğum
için gazeteyi hep tercih edeceğim. Oysa
27 yaşõndaki oğlum bütün gün
bilgisayarõn önünde internette. Beş yõl
içinde gazeteler bir tek 50’li ve 60’lõ
yaşlardaki okurlar için yayõmlanacak.
Umarõm birileri en kõsa sürede internet
gazeteciliği üzerinden para
kazanabilmenin yolunu bulur. Dünya
gazetecilerinin araştõrma haberlerini
yayõmlayan, dünyada okunan bir site
hayal ediyorum. New Yorker web
üzerinde ilginç bir habere yer verdiği
zaman günde 100 bin okura ulaşõyor,
birkaç haftada bu rakam birkaç milyon
olabilir. Haber anõnda yayõlõyor. Bir
zamanlar bir haber yazõp da
arkadaşlarõmõ arayõp okumalarõnõ
öğütlediğim dönemlerden çok farklõ her
şey.
‘Kurbağa’ Obama
- ABD Başkanı Obama hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Çok yakõşõklõ, kadõnlar ona tapõyor.
Afganistan konusunda izlediği
politikadan hoşlanmasam da zaman
tanõmaktan yanayõm. Bush’un siyaset
sahnesinden çõktõğõ gece çok
mutluydum. Uyumaya gittiğimde, güzel
bir prensesle uyuduğumu düşündüm.
Ama ertesi sabah uyandõğõmda
prensesin aslõnda “kurbağa” olduğu
gerçeğini fark ettim. Gazetecilerin
Obama’ya hâlâ körlemesine âşõk
olduklarõnõ düşünüyorum, ama her
zaman iktidarda olanõn büyüsüne
kapõlmadan kontrol altõnda tutmakta
yarar var, derim. Çünkü Beyaz Saray en
çok kullanabildiği basõna sempati
duyuyor. Obama yönetimi bu konuda
çok başarõlõ!
- Son araştırmanızda size katkıda
bulundular mı?
Benimle birçok konuda konuşmaktan
kaçõndõlar, çok zekiler. Beyaz Saray’da
başkanõn yeterince mükemmel olmadõğõ
izlenimi veren konular hoş karşõlanmaz.
İtalyancadan çeviren: Aslı Kayabal
(La Repubblica, İtalya, 1 Nisan 2009)
Latin Amerika’dan Arap açılımı
DIMA KHATIB
Katar’õn Doha kentinde 31 Mart 2009’da
toplanan Güney Amerika ve Arap
Ülkeleri (ASPA) doruğu, çok kutuplu bir
dünya yolunda önemli bir adõm oldu.
El Cezire televizyonunun gerçekleştirdiği
özel röportajda Venezüella lideri Hugo
Chavez, “Doha’daki zirve, dünya için
ilginç olmaktan öte anlamlar taşıyor,
çünkü katılan ülkeler arasında sosyal,
kültürel ve ekonomik değişimle biçimlenen
somut bir kardeşlik söz konusu” dedi.
Chavez, “Arap dünyasının liderleriyle bir
araya gelerek anlaşmalar yapmak çok
ilginç ve yeni bir yolun başlangıcını
simgeliyor” dedi ve Latin Amerika’daki yeni
yönetimler sayesinde bu doruğun
gerçekleşebildiğini belirterek “10 yıl önce
Arap ülkeleriyle Güney Amerika’nın bir
araya geldiği böyle bir toplantıyı
düşünmek bile olanaksızdı. Şimdi sol halk
hareketlerinin iktidarı ele geçirdiği Latin
Amerika’da hükümetler böyle bir
toplantının gerçekleşmesini sağladı.
Eskiden ABD’nin önünde diz çökmüş
hükümetler döneminde bir Venezüella
devlet başkanının Arap ülkelerini ziyareti
düşünülemezdi. O dönemde Güney
Amerika’daki hükümetler ABD’nin
baskısı nedeniyle böyle bir şeye
kalkışamazlardı. Venezüella’nın OPEC’le
ilişkisi neredeyse bitmek üzereydi.
Arapların yalancı olduğunu ve ülkemizi
kullandıklarını söylüyorlardı” diye ekledi.
Arap dünyasõnõn Latin Amerika’ya ilgisinin
altõnõ çizen Chavez, “Latin Amerika’daki
tüm hükümetler sol hükümetler
olmamasına karşın her ülkenin kendi
ilkelerini savunduğu ve düşündüğünü
söylediği çok dinamik bir kıtadan söz
edilebilir” dedi.
Dünyayõ etkileyen ekonomik krizin son
yõllarda yüksek petrol fiyatlarõndan elde
edilen ulusal rezevler sayesinde
Venezüella’yõ çok etkilemeyeceğini savunan
Chavez, ayrõca ocaktan şubata 270 bin yeni iş
imkânõ yaratõldõğõnõ da ekledi. El Cezire
muhabirinin, Caracas barrio’larõnda (varoş
semtleri) bile halkõn tüketim alõşkanlõklarõnõn
devam edebilmesinin ve krizin ülkede derin
bir etkisinin görülmemesinin nedeni sorusuna
Chavez, “Bu benden çok devrimin,
hükümetin başarısı. Ancak Venezüella da
zırhlı değil, kriz ülkenin güçlü olduğu bir
döneme rastladı, hükümetimiz krizle ilgili
tüm bilgileri toplayıp analizler yapıyor,
önlemleri tartışıyor ve halkımızı
bilgilendiriyor. ABD’de son üç ayda 650
bin kişi işini kaybetti. 2008 Şubatı’ndan
2009 Şubatı’na kadar geçen bir yıl içinde
ise 5 milyon iş kaybından söz ediliyor” diye
konuştu. Chavez, Venezüella’da son bir ayda
işsizlik oranõnõn 3 puan düştüğünü de belirtti:
“Yani Venezüella’da tüm dünyadakinin,
özellikle gelişmiş ülkelerdekinin tersine bir
durum söz konusu. Petrol fiyatlarının varil
başına 37 dolara kadar gerilemiş olmasına
ve bütçemizi 60 dolar hesabına göre
yapmış olmamıza karşın böyle. Buna
karşılık son yıllarda uluslarası rezervimiz
ve sosyal ilerleme fonlarında milyarlarca
dolarlık birikimimiz var. Petrol bakanımız
Rafael Ramirez tüm ekibiyle birlikte şu
anda Çin’de; 4 milyar dolar Çin’in, 2
milyar dolar da bizim koyduğumuz
stratejik bir fon oluşturuyoruz.
Japonya’yla da bir anlaşma imzaladık ve
Japonya ilk kez Venezüella’da petrol
enerjisi alanında bir yatırım yapmış
olacak.”
Chavez şöyle dedi: “Bolivarcı devrimin
aldığı kararlar sayesinde bugün
Venezüella kriz karşısında diğer ülkelere
göre çok daha iyi bir durumda. Kesinlikle
krizden etkilenmeyecek demiyorum ancak
şimdi çok daha güçlü bir yapımız var. Kriz
1 yıldır var ama ne bir fırtına ne de bir yel
hissedildi. Çünkü 10 yıl önce başladık. İlk
yaptığımız iş petrol ihraç eden ülkeler
birliği OPEC’i yeniden canlandırmak
oldu. Başkan seçildiğimde Venezüella
petrolünün varil fiyatı neredeyse üretim
maliyetine eşitti. Hazinede yalnızca
memurların maaşını 3 ay ödemeye yetecek
kadar para vardı.”
Chavez birkaç yõl önce Küba lideri Fidel
Castro’nun kendisine ABD’nin dünyanõn
yarõsõnõ karşõlõğõ olmayan kâğõtlarla satõn
aldõğõnõ ve bunun kõsa bir süre sonra
patlayacak bir köpük olduğunu söylediğini
anõmsatarak şöyle devam etti: “Fidel bir gün
bana elinde tuttuğu kâğıtları göstererek
Venezüella’nın uluslararası rezervlerinin
nerede olduğunu sordu. Gerçekten nerede
olduğunu bilmiyordum. Bu 5-6 yıl kadar
önce olmuştu. Bir başka kâğıt çıkararak
‘ABD’de’ dedi ve ekledi: ‘Bir gün bir
çatõşma olduğunda sana bu kâğõt parçalarõ
kalacak. Bu rezervleri korumak için başka bir
yol bulmalõsõn.’ Sonra o dönemde IMF’nin
memurları gibi davranan Venezüella
Merkez Bankası’ndaki bürokratlarla
savaşmak zorunda kaldım.
Kaynaklarımızı yönetebilmek için pek çok
yasanın değişmesi gerekti. Sonunda
başardık.”
Chavez, Venezüella’ya verdiği teknolojik
destek ve işbirliğinden ötürü İran’dan
övgüyle söz ediyor. Latin Amerika’nõn sol
eğilimli güncel panoramasõ sayesinde Arap
ülkeleriyle işbirliğinin mümkün olduğuna
inanõyor ve bunun kõtada devrimci
hareketlerin gelişmesine katkõ sağlayacağõnõ
düşünüyor.
10 yõl önce Latin Amerika’nõn neredeyse
tamamõnõn ABD önünde diz çökmüş
olduğunu anõmsatarak 10 yõlda güneyin ne
kadar değiştiğini belirtti ve “Dünya yeni bir
döneme giriyor. Aramızdaki yakınlaşma
bu yeni dünyanın gelişini de
hızlandıracak” diyerek sözlerini bitirdi.
İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (El
Cezire Televizyonu, Katar, 31 Mart 2009)
VEFAT
Merhum Yüzbaşı Hasan Tahsin ve Merhume
Vecihe Erdener’in oğlu, Merhum Nihat Erdener,
Merhume Saadet Aynuksa ve Merhume Behice
Oyal’ın kardeşleri, Oyal ve Erdener ailelerinin
dayı ve amcaları, Merhume Fahrinisa Erdener’in
eşi, Ayşe Nur ve Mehmet Kunt, Öznur ve Hakkı
Eren’in çok sevgili babaları, Alican, Cem, Zeynep
ve Elif’in biricik dedeleri,
Değerli varlığımız
İ. SUAT ERDENER
5 Nisan günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi 6 Nisan Pazartesi (bugün)
Şişli Camii’nde kılınacak öğle namazını müteaki-
ben Hasdal Mezarlığı’na defnedilecektir.
AİLESİ
Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin
Türk Kanser Vakfı’na bağışta bulunmaları rica olunur.