23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ G20’lerin Başarısı ve Hesap Dışı Kalan 172 Ülke Ciddi Le Monde’un 3 Nisan 09 tarihli sayısın- da yer alan başyazıda altı çizildiği gibi “Yerküre- nin en güçlü yirmi ülkesinin Londra’da gerçekle- şen toplantısı son derecede başarılı geçmiştir. Oy- sa başarı garanti değildi. Toplantı pekâlâ itiş ka- kışa dönüşebilirdi. Ne var ki 1945’ten bu yana ben- zerine rastlanmayan ekonomik ve finansal krizin önünün kesilmesinde eşgüdümlü bir ortak eylem için anlaşma sağlanmıştır.” G20 ülkelerinin, dünya ekonomilerinin rayına oturması için 1.100 milyar doları gözden çıkar- malarının krizi ne ölçüde önleyeceği bilinmiyor. Ama yine de Le Monde’un anılan başyazısında be- lirttiği gibi en azından krizden çıkmak için mutla- ka gerekli olan ‘güven’ sağlanmış görünmektedir. Peki.. aslında Londra zirvesinde olup bitenler nedir sorusunu şu aşamada yanıtlamak kolay de- ğil. Her şey alınan önlemlerin ne ölçüde uygula- nacağına, dahası önlemlerin tümü uygulansa bi- le krizi bitirmeye yetip yetmeyeceğine ilişkin ay- rı bir sorun. Krizin önlenmesi, resesyonun önünün kesilmesiyle ilgili önlemlerin özünü, birazcık(!) Dev- lete dönüş şeklinde tanımlamak olası. Daha açık bir deyişle, söz konusu olan, krizin kaynağında yer alan kural tanımayan serbest piyasa ekonomisi- nin bazı kurallar içine çekilmesini sağlamaktır. Ya- pılmak istenen, özetle büyük yara alan, dahası dü- pedüz enkaza dönüşen kural tanımaz serbest pi- yasa ekonomisinin, giderek kapitalizmin bir tür res- torasyonuyla sınırlıdır. Ne eksik, ne fazla... Basında yer alan verilere göre dünya ekono- misinin restorasyona yönelik önlemlerini dört ana noktada özetlemek olası. Zirvede es geçilen, ne var ki krizin kaynağında yer aldığından kimsenin kuşkusu bulunmayan büyük moneter, bütçesel ve tecimsel dengesizlikler konusunda bir merkez bankası başkanının şu sözleri hayli ilginçtir: “Şim- di çıkıp bu konuyu gündeme taşıyıp,G20’lerin bay- ramını berbat etmenin âlemi yok! Buna karşılık top- lantıya katılan iş dünyasının temsilcileri sonuçtan son derecede hoşnut görünmektedirler. Zira G20’ler küresel resesyona karşı lafla değil re- formlarla savaşma kararı almışlardır.” Zirvede alınan kararlar özetle şöyle: - Devlet ve hükümet başkanları ortak hareket edecekler. - Finansal çıkmazdan kurtulmak için tüm im- kânlar harekete geçirilecek. Örneğin Uluslarara- sı Para Fonu (IMF) kaynakları üç katı arttırılarak 750 milyar dolara ulaştırılacaktır. - Vergi cennetleri yakından izlenecek, spekü- latif fonlar etkili biçimde denetim altına alınacak- tır. Büyük şirketlerin başkanları, üst düzey ban- ka ve borsa yöneticilerinin ücret ve primleri sı- nırlandırılacak, banka sırları yumuşatılacaktır. - Merkez bankalarının Finansal İstikrar Fonu (FSF) güçlendirilerek örgütün, finansal riskleri sap- tanacak uluslararası bir finans örgütüne dönüş- mesi sağlanacaktır. Ancak bütün bunlara karşın madalyonun öbür, yani asıl yüzünün de gözden kaçırılmaması ge- rekmektedir. O kadar ki, dün finansal yangının kö- rüklenerek tüm dünyaya yayılmasında büyük payı olan IMF ve Dünya Bankası gibi uluslarara- sı kuruluşlara bugün yangını söndürme görevi ve- rilmektedir. Patrick Apel-Muller’in başyazısında vurguladığı gibi “Kundakçılar şimdi itfaiyeci rolü- ne soyunmuşlardır”. (L’Humanite, 3 Nisan 09). Görünen o ki G20’lerin başı çekenleri, finansal krizin önlenmesi için ortaya koyar göründükleri tril- yon dolarların ağır faturasını utanıp sıkılmadan kri- zin asıl mağdurları emekçi, dar gelirli ve yoksul kit- lelerin sırtına yüklemenin hazırlığındadırlar. Kural, sınır, etik tanımayan açgözlü serbest piyasacılarla, vahşi kapitalizmin soygun ortamında milyarlar vu- ran spekülatörlere bile-isteye göz yuman kapitalist sistem ise bütün bunların hesabını vermek yeri- ne, tam tersine halklarının vergilerinden sağlanan milyarlarca dolarlık desteklerle bu uyanık işa- damları ve bankaların yeniden kârlı işlerine dön- melerini sağlamanın hesabı içindedirler. G20’lerin bazı göstermelik üyeleri de dahil, zir- vede, krizin ağır faturasının sırtına yüklendiği 172 ülkenin adı yoktur. Dünya Bankası’nın veri- lerine göre gelişmekte olan ülkelerde şu anda 44 milyon insan yetersiz beslenme tehlikesiyle kar- şı karşıyadır. Uluslararası Çalışma Örgütüne gö- re ise yine şu anda 200 milyondan fazla emekçi sefaletin eşiğindedir. Resesyonun başından bu ya- na Birleşik Devletler’de 5.1 milyon iş buharlaş- mıştır. Gezegendeki İki milyara yakın aç, susuz, sağlıksız, eğitimsiz, yoksun insanın ünlü zirvede adından bile söz edilmemiştir. Günde 2 dolarla ye- tinen yoksul emekçilerin sayılarının 1.4 milyona ulaşması beklenmektedir. Beklenen bir başka kâ- bus ise işsizler ordusunun 2009’da 50 milyona da- yanacağı gerçeğidir. Kutlanan neyin bayramı?.. Ebu Garib skandalını ortaya çıkaran gazeteci Hersh, okuyucunun güveninin yitirildiğine dikkat çekiyor: elecek araştõrmacõ gazeteciliğin MARIO CALABRESI Ebu Garib skandalõnõ ortaya çõkaran gazeteci Seymour Hersh’e göre, yazõlõ basõnõn geleceği araştõrmaya dayalõ haberlerde. Perugia’da 1-5 Nisan günleri arasõnda düzenlenen Uluslararasõ Gazetecilik Festivali’ne katõlan 72 yaşõndaki Hersh, 1969 yõlõnda da Vietnam’da öldürülen My Lai’nin dramatik öyküsünü ortaya çõkarmõştõ. New Yorker yazarõ Hersh, yazõlõ basõnõn ölmeyeceğine inansa da “İnternet yayıncılığını dikkate alınca durum gerçekten de güç görünüyor ama bence gelecekte bizi hayatta tutacak araştırma haberleri olacak. Gazeteleri okuyucunun gözünde değerli kılan da bu” diyor. - Yazılı basının öleceği yönündeki öngörüleri nasıl değerlendiriyorsunuz? HERSH - Buna inanmõyorum. Büyük gazetelerin uzun süre daha yaşayacaklarõna inanõyorum. ABD’de Wall Street Journal ve New York Times hep var olacak. Kapõlarõna kilit vurmak zorunda kalan yerel gazetelerin boşluğunu ise ya haftalõk yayõnlar ya da küçük boyutlu gündelik gazeteler dolduracak. - ABD’de her gün bir gazete kapanıyor ya da iflas ettiğini açıklıyor. - Ekonomik kriz gündemde. Reklam gelirleri neredeyse eridi gitti. Günümüz gençlerinin alõşkanlõklarõ değişti. Ama sorun 40 yõl önce büyük holdinglerin, menfaatleri için medyada yatõrõm yapmalarõyla başladõ aslõnda. Ama holding yöneticileri medyayõ herhangi bir ticari ürün gibi görmekle yanlõş bir adõm attõlar. Yõllarca medya üzerinden kazandõlar ve kâr ettiler, şimdi ise kriz nedeniyle kurtulmak istiyorlar. Bence gelinen noktada beklentileri değiştiren ve yeni bir gazete modeli yaratacak bir mantõğa gereksinim var. ‘Basın Irak savaşıyla dibe vurdu’ - Gazetelerin içine girdiği kriz ve kaynak yetersizliği gerçekte basının elinde olması gereken iktidarı kontrol etme işlevini de krize sokmuyor mu? Gazetelerin kendi çabalarõyla kurtulabilecekleri konusundaki görüş George Bush’un Saddam Hüseyin’in sahip olduğuna inandõğõ nükleer silahlarõn bulunamamasõ ile çöktü. Halk hayal kõrõklõğõna uğratõldõ. Bush’un ne yapmaya çalõştõğõnõ keşfedemediğimiz için halkõn gözünde saygõnlõğõmõzõ ve inanõlõrlõğõmõzõ yitirdik. ABD’de sosyal bir devrim olacaksa basõnõ hiç hesaba katmamalõ bence. Okuyucularõn tahmin ettiğinden de çok bürokrat ve bağõmlõyõz. - Bir hayli acımasız ve umutsuz bir analiz. ABD’de çok başarõlõ gazeteciler de var elbette. Ama ne yazõk ki Amerikan basõnõ son yõllarda görevini iyi yapmadõ. - Bir dönem araştırmacı gazeteciliğin altın yılları yaşandı. Evet, bu Watergate skandalõnõn yaşandõğõ dönem bence. O dönemde Times ile Washington Post arasõnda Amerikan New Yorker dergisinin yazarõ Hersh, gazetecilerin Obama’ya hâlâ körlemesine âşõk olduklarõnõ düşündüğünü belirterek “Her zaman iktidarda olanõn büyüsüne kapõlmadan kontrol altõnda tutmakta yarar var” diyor. Hersh, ekonomik krizin medyaya yansõmalarõ için “Bence gelinen noktada beklentileri değiştiren ve yeni bir gazete modeli yaratacak bir mantõğa gereksinim var” diyor. G inanõlmaz bir rekabet vardõ. Herkes Woodward ve Bernstein olmak istiyordu. Ayrõntõlarõnõ hiç araştõrmadõklarõ haberler şişirdiler. Böylece okurun önünde inanõlõrlõğõmõzõ yitirdik. Irak savaşõyla parçalandõk ve dibe vurduk. Başlangõç noktasõna geldik yeniden. Beyaz Saray’õn beslediği yenidoğanlar gibiydik. - İyi bir gazete yapabilmenin ve krizden çıkmanın formülü nedir? Meraklõ, güvenilir, saydam ve dürüst olmak gerekli. Asla kestirme yollara sapmamalõ. Bir haber kaynağõ sizden yazmamanõzõ rica ettiği zaman, nasõl atlatõrõm da yazarõm diye düşünmemeli. Gazeteci bir hata yaptõğõ zaman hatasõnõn arkasõnda durabilmeli ve en hõzlõ biçimde düzeltmeli. ‘Gazetelerin okuyucu kitlesi 50’nin üzeri olacak’ - İyi bir röportaj nasıl yapılır? Çok okumak gerekli, birçok insanla iletişim kurmalõ, onlarca röportaj yapmalõ, ayrõntõlõ not almalõ ve yazacağõn röportaja temel oluşturacak yüklü bir malzemeye sahip olmalõsõn. Anlaşõlõr olmak için yalõn bir anlatõm tercih edilmeli. Elinde olağanüstü bir konu varsa hiçbir şey söylememelisin, haberi tek başõna konuşturmayõ becermek önemli. - Siz gazeteleri internette mi okuyorsunuz yoksa bayiden satın mı alıyorsunuz? Önce internette okuyorum ama sonra elimde tutmak istediğim için dõşarõ çõkõp bayiden satõn alõyorum. Yaşlõ olduğum için gazeteyi hep tercih edeceğim. Oysa 27 yaşõndaki oğlum bütün gün bilgisayarõn önünde internette. Beş yõl içinde gazeteler bir tek 50’li ve 60’lõ yaşlardaki okurlar için yayõmlanacak. Umarõm birileri en kõsa sürede internet gazeteciliği üzerinden para kazanabilmenin yolunu bulur. Dünya gazetecilerinin araştõrma haberlerini yayõmlayan, dünyada okunan bir site hayal ediyorum. New Yorker web üzerinde ilginç bir habere yer verdiği zaman günde 100 bin okura ulaşõyor, birkaç haftada bu rakam birkaç milyon olabilir. Haber anõnda yayõlõyor. Bir zamanlar bir haber yazõp da arkadaşlarõmõ arayõp okumalarõnõ öğütlediğim dönemlerden çok farklõ her şey. ‘Kurbağa’ Obama - ABD Başkanı Obama hakkında ne düşünüyorsunuz? Çok yakõşõklõ, kadõnlar ona tapõyor. Afganistan konusunda izlediği politikadan hoşlanmasam da zaman tanõmaktan yanayõm. Bush’un siyaset sahnesinden çõktõğõ gece çok mutluydum. Uyumaya gittiğimde, güzel bir prensesle uyuduğumu düşündüm. Ama ertesi sabah uyandõğõmda prensesin aslõnda “kurbağa” olduğu gerçeğini fark ettim. Gazetecilerin Obama’ya hâlâ körlemesine âşõk olduklarõnõ düşünüyorum, ama her zaman iktidarda olanõn büyüsüne kapõlmadan kontrol altõnda tutmakta yarar var, derim. Çünkü Beyaz Saray en çok kullanabildiği basõna sempati duyuyor. Obama yönetimi bu konuda çok başarõlõ! - Son araştırmanızda size katkıda bulundular mı? Benimle birçok konuda konuşmaktan kaçõndõlar, çok zekiler. Beyaz Saray’da başkanõn yeterince mükemmel olmadõğõ izlenimi veren konular hoş karşõlanmaz. İtalyancadan çeviren: Aslı Kayabal (La Repubblica, İtalya, 1 Nisan 2009) Latin Amerika’dan Arap açılımı DIMA KHATIB Katar’õn Doha kentinde 31 Mart 2009’da toplanan Güney Amerika ve Arap Ülkeleri (ASPA) doruğu, çok kutuplu bir dünya yolunda önemli bir adõm oldu. El Cezire televizyonunun gerçekleştirdiği özel röportajda Venezüella lideri Hugo Chavez, “Doha’daki zirve, dünya için ilginç olmaktan öte anlamlar taşıyor, çünkü katılan ülkeler arasında sosyal, kültürel ve ekonomik değişimle biçimlenen somut bir kardeşlik söz konusu” dedi. Chavez, “Arap dünyasının liderleriyle bir araya gelerek anlaşmalar yapmak çok ilginç ve yeni bir yolun başlangıcını simgeliyor” dedi ve Latin Amerika’daki yeni yönetimler sayesinde bu doruğun gerçekleşebildiğini belirterek “10 yıl önce Arap ülkeleriyle Güney Amerika’nın bir araya geldiği böyle bir toplantıyı düşünmek bile olanaksızdı. Şimdi sol halk hareketlerinin iktidarı ele geçirdiği Latin Amerika’da hükümetler böyle bir toplantının gerçekleşmesini sağladı. Eskiden ABD’nin önünde diz çökmüş hükümetler döneminde bir Venezüella devlet başkanının Arap ülkelerini ziyareti düşünülemezdi. O dönemde Güney Amerika’daki hükümetler ABD’nin baskısı nedeniyle böyle bir şeye kalkışamazlardı. Venezüella’nın OPEC’le ilişkisi neredeyse bitmek üzereydi. Arapların yalancı olduğunu ve ülkemizi kullandıklarını söylüyorlardı” diye ekledi. Arap dünyasõnõn Latin Amerika’ya ilgisinin altõnõ çizen Chavez, “Latin Amerika’daki tüm hükümetler sol hükümetler olmamasına karşın her ülkenin kendi ilkelerini savunduğu ve düşündüğünü söylediği çok dinamik bir kıtadan söz edilebilir” dedi. Dünyayõ etkileyen ekonomik krizin son yõllarda yüksek petrol fiyatlarõndan elde edilen ulusal rezevler sayesinde Venezüella’yõ çok etkilemeyeceğini savunan Chavez, ayrõca ocaktan şubata 270 bin yeni iş imkânõ yaratõldõğõnõ da ekledi. El Cezire muhabirinin, Caracas barrio’larõnda (varoş semtleri) bile halkõn tüketim alõşkanlõklarõnõn devam edebilmesinin ve krizin ülkede derin bir etkisinin görülmemesinin nedeni sorusuna Chavez, “Bu benden çok devrimin, hükümetin başarısı. Ancak Venezüella da zırhlı değil, kriz ülkenin güçlü olduğu bir döneme rastladı, hükümetimiz krizle ilgili tüm bilgileri toplayıp analizler yapıyor, önlemleri tartışıyor ve halkımızı bilgilendiriyor. ABD’de son üç ayda 650 bin kişi işini kaybetti. 2008 Şubatı’ndan 2009 Şubatı’na kadar geçen bir yıl içinde ise 5 milyon iş kaybından söz ediliyor” diye konuştu. Chavez, Venezüella’da son bir ayda işsizlik oranõnõn 3 puan düştüğünü de belirtti: “Yani Venezüella’da tüm dünyadakinin, özellikle gelişmiş ülkelerdekinin tersine bir durum söz konusu. Petrol fiyatlarının varil başına 37 dolara kadar gerilemiş olmasına ve bütçemizi 60 dolar hesabına göre yapmış olmamıza karşın böyle. Buna karşılık son yıllarda uluslarası rezervimiz ve sosyal ilerleme fonlarında milyarlarca dolarlık birikimimiz var. Petrol bakanımız Rafael Ramirez tüm ekibiyle birlikte şu anda Çin’de; 4 milyar dolar Çin’in, 2 milyar dolar da bizim koyduğumuz stratejik bir fon oluşturuyoruz. Japonya’yla da bir anlaşma imzaladık ve Japonya ilk kez Venezüella’da petrol enerjisi alanında bir yatırım yapmış olacak.” Chavez şöyle dedi: “Bolivarcı devrimin aldığı kararlar sayesinde bugün Venezüella kriz karşısında diğer ülkelere göre çok daha iyi bir durumda. Kesinlikle krizden etkilenmeyecek demiyorum ancak şimdi çok daha güçlü bir yapımız var. Kriz 1 yıldır var ama ne bir fırtına ne de bir yel hissedildi. Çünkü 10 yıl önce başladık. İlk yaptığımız iş petrol ihraç eden ülkeler birliği OPEC’i yeniden canlandırmak oldu. Başkan seçildiğimde Venezüella petrolünün varil fiyatı neredeyse üretim maliyetine eşitti. Hazinede yalnızca memurların maaşını 3 ay ödemeye yetecek kadar para vardı.” Chavez birkaç yõl önce Küba lideri Fidel Castro’nun kendisine ABD’nin dünyanõn yarõsõnõ karşõlõğõ olmayan kâğõtlarla satõn aldõğõnõ ve bunun kõsa bir süre sonra patlayacak bir köpük olduğunu söylediğini anõmsatarak şöyle devam etti: “Fidel bir gün bana elinde tuttuğu kâğıtları göstererek Venezüella’nın uluslararası rezervlerinin nerede olduğunu sordu. Gerçekten nerede olduğunu bilmiyordum. Bu 5-6 yıl kadar önce olmuştu. Bir başka kâğıt çıkararak ‘ABD’de’ dedi ve ekledi: ‘Bir gün bir çatõşma olduğunda sana bu kâğõt parçalarõ kalacak. Bu rezervleri korumak için başka bir yol bulmalõsõn.’ Sonra o dönemde IMF’nin memurları gibi davranan Venezüella Merkez Bankası’ndaki bürokratlarla savaşmak zorunda kaldım. Kaynaklarımızı yönetebilmek için pek çok yasanın değişmesi gerekti. Sonunda başardık.” Chavez, Venezüella’ya verdiği teknolojik destek ve işbirliğinden ötürü İran’dan övgüyle söz ediyor. Latin Amerika’nõn sol eğilimli güncel panoramasõ sayesinde Arap ülkeleriyle işbirliğinin mümkün olduğuna inanõyor ve bunun kõtada devrimci hareketlerin gelişmesine katkõ sağlayacağõnõ düşünüyor. 10 yõl önce Latin Amerika’nõn neredeyse tamamõnõn ABD önünde diz çökmüş olduğunu anõmsatarak 10 yõlda güneyin ne kadar değiştiğini belirtti ve “Dünya yeni bir döneme giriyor. Aramızdaki yakınlaşma bu yeni dünyanın gelişini de hızlandıracak” diyerek sözlerini bitirdi. İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (El Cezire Televizyonu, Katar, 31 Mart 2009) VEFAT Merhum Yüzbaşı Hasan Tahsin ve Merhume Vecihe Erdener’in oğlu, Merhum Nihat Erdener, Merhume Saadet Aynuksa ve Merhume Behice Oyal’ın kardeşleri, Oyal ve Erdener ailelerinin dayı ve amcaları, Merhume Fahrinisa Erdener’in eşi, Ayşe Nur ve Mehmet Kunt, Öznur ve Hakkı Eren’in çok sevgili babaları, Alican, Cem, Zeynep ve Elif’in biricik dedeleri, Değerli varlığımız İ. SUAT ERDENER 5 Nisan günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 6 Nisan Pazartesi (bugün) Şişli Camii’nde kılınacak öğle namazını müteaki- ben Hasdal Mezarlığı’na defnedilecektir. AİLESİ Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Kanser Vakfı’na bağışta bulunmaları rica olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle