Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
9 MART 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Neden Üçü de?..
Belediye seçimlerinde üç büyük kentin CHP
adaylarınca kazanılması öznel ve nesnel bir ge-
rekliliktir.
Öznel gereklilik, İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu,
Ankara’da Murat Karayalçın ve İzmir’de Aziz Ko-
caoğlu’nun aday oldukları kentlerle ilgili somut pro-
je önermelerinden geliyor. Üç adayın da özellik-
le “yoksullukla ve işsizlikle savaşım ve ulaşım” ko-
nularında somut tasarımları bulunuyor.
Bu “ortak” noktalarını, üçlünün her birinin bireysel
niteliği çok daha yukarılara çekiyor.
En büyük kentten başlarsak, Kılıçdaroğlu’nun AK
yolsuzluklarını kamuoyuna mal etmede gösterdi-
ği büyük ustalık ve başarı, görülmedik düzeye çı-
kıyor. Bu yaklaşımın egemen olması, yalnız on yıl-
lardır rant talanının alanı olan İstanbul’un değil, ül-
ke siyasetinin sağlığı için de yaşamsaldır.
Ankara, yerel ve merkez yönetimlerinin elinde
Cumhuriyetin değeri olarak sahip olduğu her şe-
yi bir bir yitiriyor. Bu gidiş Karayalçın’ın belediye
başkanı seçilmesiyle durdurulmalıdır. Kaldı ki
Ankara, başta metrosu olmak üzere, Karayalçın’ın
her alanda bir kent için gerekli bilgi, deneyim ve
birikimine her zamankinden çok daha fazla gerek
duyuyor.
İzmir’de Kocaoğlu, son beş yıl boyunca “çal-
mıyor, çaldırmıyor ve iş yapıyor”. Böylece, toplu-
ma yerleştirilen bir büyük yanılgıyı, yani, “Solcu-
lar çalmasını da bilmez, iş yapmasını da; diğerle-
ri, yiyor ama iş yapıyor” anlayışını yerle bir ediyor!
Üçlünün seçilmesi, ülke için de bir “nesnel” ge-
rekliliktir.
Çünkü ülke siyaseti, her geçen gün, adım
adım, hiçbir denetleyici engeli; hukuk kuralını; de-
mokrasi ilkesini; ve özgürlük değerini tanımaz bir
özellik kazanıyor.
Esasen çok eksikli ve yetersiz olan “demokra-
si”, var olduğu kadarıyla bile “tutunamıyor”; özel-
liğini de gerileyerek ve ilkelleşerek yitiriyor; iyice
kalitesizleşiyor; tam anlamıyla tanınmaz bir duruma
geliyor; kırıntılarıyla da kayıplara karışıyor; bu-
harlaşıyor; yerini korkuya bırakıyor.
Toplum, Cumhuriyetle biçimlenen “çağdaşlaş-
ma” yolundan, kanalından çıkarılan su gibi çıka-
rılıyor, aşırı tutuculuğun alacakaranlığına doğru hız-
la yol alıyor.
İktidarı ve muhalefetiyle siyaset, tutuculuk ya-
rışı yapıyor. Parti genel başkanları, biribirlerini en
ağza alınmaz biçimde “suçlamanın” ötesine ge-
çemiyor. Konuşmalarında, ülkenin gençlerini ge-
leceğin umuduna taşıyacak yapıcı bir açılımın ay-
dınlığının parçası bulunmuyor.
Ülke, tek kişinin egemenliğine giriyor; onun mülkü
ya da siyaset bilimindeki adıyla Tayyipland oluyor.
Dahası, hangi kuramsal yaklaşıma oturtularak
AKP’nin Cumhuriyetin değerlerini ve bunların
içinde laikliği koruyacağı kanıtlanmaya çalışılırsa
çalışılsın, yaşananlar bunu doğrulamıyor. AKP bu-
nun tersi yönde hızla yol alıyor. İktidarın, özellik-
le iki alanda, devlet bürokrasisindeki kadrolaşma
ve dış politikada ülkeyi Ortadoğululaştırma giri-
şimleri bunun kanıtıdır. A’dan Z’ye eğitim basa-
maklarında olanlar ise bu yolun uzun dönemli alt-
yapısının asfaltını döküyor.
Bu sağlıksız, giderek yıkıcı gidişin öncelikle dur-
durulması gerekiyor.
Bunu sağlayacak olan tek araç da AKP’nin san-
dıkta durdurulması; en azından üç büyük kentte be-
lediye seçimlerini yitirmesidir. 29 Mart bu nedenle
bir büyük siyasal dönemeç anlamına geliyor.
Bu satırlar, hiçbir biçimde, diğer belediyelerin se-
çimlerinin önemsenmediği anlamına alınmamalı-
dır. Ancak, üç büyük kentin seçimleri yalnız sayı-
sal olarak değil, asıl, niteliksel olarak çok büyük
bir önem taşımaktadır.
Önemli olan iktidara yerel seçimlerde bir sarı ışık
yakmak; çok geç olmadan bir dur uyarısı yap-
maktır. Üçü de bu nedenle kazanmalıdır!
Sevgili Mustafa Balbay’ın sıkıntılarını paylaşıyor,
sevenlerine, gazetemize ve okurlarımıza geçmiş ol-
sun diyorum. Sonunda Cumhuriyet kazanacak!
Ekonomik kriz derinleşmeye devam
ediyor. Alınan tüm tedbirlere karşın
henüz tünelin ucunda bir ışık yok. Yi-
ne de Çin’de farklı bir dinamiğin iş-
lediği söylenebilir.
Obama yönetiminin geçen hafta
yoğunlaşan diplomasi trafiğini izler-
ken, “Acaba, bu yoğunlaşmayla,
Çin’in dünya ekonomisinin geri kala-
nından daha farklı bir yol izliyor olması
arasında bir ilişki kurulabilir mi?” di-
ye düşündüm. Robert Kaplan’ın
Foreign Affaires dergisinin Mart/Ni-
san sayısında yayımlanan “Centre
stage for the twenty - First Century
- Power Plays in the Indian Ocean”
başlıklı denemesini okurken bu algım
daha da güçlendi.
‘L’ biçimi ve 3-5 yıl…
Ekonomik krizden başlarsak, Prof.
Roubini’ye göre “L” biçimi, bir dep-
resyon durumuna çok yakın, 2010
sonuna kadar sürmesi olasılığı git-
tikçe artan bir küresel resesyon ya-
şıyoruz… Bazı Çin kaynaklı uluslara-
rası ekonomi analistleri, örneğin
China Reform dergisinden Wu Ji-
andong, krizin üç ile beş yıl sürme-
sini bekliyorlar (The Asia Times
06/03).
“Depresyon” sözcüğü, anlamı
üzerinde tartışmalar sürse bile,
2007’den bu yana yaşanan sarsıntı-
ları betimlerken giderek daha çok kul-
lanılır oldu. Yayın yaşamına 19. yüz-
yılda başlamış olan The Nation der-
gisine göre bu “İkinci Büyük Dep-
resyon”. Bankacılar, krizi kemiklerinde
hissettiklerinden olacak, artık reses-
yon - depresyon arasındaki ince ay-
rımlarla uğraşmadan, içgüdüsel ola-
rak, örneğin Monument Secuiti-
es’den Stephen Lewis gibi, “Eko-
nomi politikaları sonuç alıyorsa re-
sesyondur, almıyorsa depresyon”
(The Guardian, 26/02) diye düşüne-
biliyorlar. Önde gelen borsalarda
yaşanan rekor düzeylerdeki kayıplar,
geçen hafta aktardığım gibi dünya ti-
caretindeki çarpıcı daralma, IMF’nin
bu yıl dünya ekonomisinde en fazla
yüzde 0.5 büyüme hızı beklentisi bu
algıları haklı olarak güçlendiriyor.
Mali sektör ile reel sektör arasında
oluşan fasit dairede, batık alacaklar
ve kapasite fazlası önemli ölçü-
de yok edilmeden, kârlılıkta iyi-
leşme belirtileri görülmeden dü-
ze çıkılamayacağını söylüyor.
Bu sırada Çin
Bu koşullarda, Çin ekonomisi-
nin büyüme hızında, belirgin bir
düşüş olmasına karşın yine de
geçen yıl yüzde 5-6 düzeyinde
gerçekleşmesi, farklı bir dina-
miğe işaret ediyor. ABD’de Oba-
ma’nın krize müdahale paketi
daha şimdiden 1.75 trilyon dolar
bütçe açığı öngörürken, Çin’in
elinde, 2 trilyon dolardan fazla re-
zerv kaynak olması, Başbakan
Wen Jiabo’nun geçen perşem-
be günü Ulusal Halk Kongre-
si’nde yaptığı iddialı konuşma bu
“farklı dinamiğin” göstergeleri.
Nitekim Jiabo, hükümetinin bu
yıl yüzde 8 büyüme hızını yaka-
lamak için gereken harcamaları
yapmaya hazır olduklarını açıklama-
sı, yerlerde sürünen dünya borsala-
rında olumlu bir rüzgâr estirdi. Birçok
finans gazetesi bu gerçeği yakalar-
ken, Financial Times Deutschland’ın
yorumu özellikle ilginçti. FT De-
ustchland’a göre “Kötü ekonomik ha-
berlerin ardının arkasının kesilmedi-
ği ve ülkelerin yıkımın eşiğinde dur-
duğu bir dönemde, dünyanın bir li-
derlik beklentisi içinde olması doğal.
ABD krizde başarı vaat eden gerçek
bir reçetesi olduğunu göstereme-
yince, dünyanın dikkati Çin’e döndü”
(Der Spiegel, 06/03).
Dünyanın ama özellikle de ABD yö-
netiminin dikkatinin Çin’e dönmesi-
nin bir başka nedeni daha var.
ABD’nin Uzakdoğu’daki en önemli
müttefiki ve Çin’i dengeleme kapsi-
tesine sahip Japonya, derin bir eko-
nomik krize ek olarak bir de siyasi li-
derlik krizi yaşıyor (Far Eastern Eco-
nomic Review 25/02). Bu sırada Yo-
muiri Shimbun, Çin’in krize rağmen
savunma harcamalarını 2009’da yüz-
de 14.9 arttırmasının ne anlama gel-
diğini sorarak (07/03) iki ülke ara-
sındaki ilişkilerin, dengenin askeri bo-
yutuna dikkat çekiyordu.
Ancak ABD’nin Çin’e ilişkin kaygı-
larının başında sanırım, Çin’in kriz
içinde sergilediği, ekonomik dina-
mikleriyle, örneğin 2 trilyon dolarlık re-
zervlerini kullanma tarzının, olası jeo-
politik sonuçları geliyor.
The Asia Times’da yayımlanan,
Antoaneta Bezlova, Robert M.
Cuttler imzalı iki araştırma, Çin’in,
dünyanın, enerji, ham madde kay-
nakları alanlarında bir satın alma
ve kredi dağıtma telaşı içinde ol-
duğuna dikkat çekiyordu. Böy-
lece Çin, Rusya’dan Afrika’ya,
Latin Amerika’ya ve Ortado-
ğu’ya kadar birçok enerji edinim
kontratı imzalıyor; karşılığında,
çok uygun koşullarda toplam 50
milyar dolar kredi dağıtıyor..
hem de kredi piyasasının tam
anlamıyla kuruduğu bir dönem-
de... Böylece, kendine gittikçe
genişleyen bir ekonomik siyasi
etki alanı inşa ediyor, ekonomi-
sinin gereksinimlerini de garan-
tilemiş oluyor. Kimi analistler,
Çin’in doğal kaynak edinimle-
rinden, giderek ABD ve AB’de
sanayi şirketlerini satın almaya
yöneleceğine, örneğin Tsingua
Üniversitesi’nden Çin Merkezi
Direktörü Li Caoku, “Çin’in ABD
ve Avrupa’nın bazı otomotiv
devlerini listesine aldığına” ina-
nıyorlar.
‘Zarif gerileme’
Kaplan’ın Foreign Affaires’deki de-
nemesi de geçen yıllarda artık iyice
yerleşen “ABD sonrası dünya düze-
ni” üzerineydi ve ABD’nin bir “zarif ge-
rileme” (elegant decline) sürecini ba-
şarıyla yönetebilme koşullarını tartı-
şıyor, 21. yüzyılda dünyanın jeopo-
litik merkezinin Hint Okyanusu’nda
yer aldığını ileri sürüyordu. Kaplan’a
göre bu bölge, dünyanın en önemli
enerji ve deniz ticareti yollarının ya-
nı sıra, Sahra’dan Endonezya’ya ka-
dar İslamın merkezi önemiyle enerji
politikasını birleştiren, Hindistan ve
Çin’in yükselmesini içeren çok mer-
kezli ve çok katmanlı bir özelliğe sa-
hip.
Kaplan, ABD’nin bu bölgede üç
jeopolitik sorunla karşı karşıya oldu-
ğunu düşünüyor: Büyük Ortado-
ğu’nun stratejik kâbusu, eski
SSCB’nin güney bölgesini etkileme
yarışı, Hindistan ve Çin’in bu bölge-
de gittikçe artan varlığı. Kaplan’a gö-
re ABD, bu bölgede etkisinin giderek
azaldığının bilinciyle, büyük güçleri
birbirine karşı dengeleyerek, vazge-
çilmez ülke konumunu koruyarak
bir “zarif gerileme” süreci inşa etmek
istiyor.
Obama yönetiminin yoğunlaşan
diplomasi trafiği, bu zeminde, Çin’le
ilişkilendirilebilir diye düşünüyorum.
ABD, NATO-Rusya konseyini can-
landırarak, Rusya’yı, İran’a baskı
yapması karşılığında da Füze Kal-
kanı Projesi’ne katmayı, Ukrayna ve
Gürcistan’ın AB’ye üyeliğini gün-
demden kaldırmayı önererek Rus-
ya ile arasındaki buzları eritmeyi
amaçlıyor; İran’ı Afganistan konfe-
ransına çağırarak görüşme yolları-
nı açıyor. Sanırım, ABD, Bush dö-
neminin dayatmacı, ABD’yi yalnız-
laştırıcı, hatta adeta yeni bir “soğuk
savaş” kışkırtıcı dış politikasını terk
ediyor; Avrupa, Rusya, İran ve Bü-
yük Ortadoğu’da (Batı Asya- Do-
ğu Afrika), işbirliğine dayalı ilişkiler
oluşturmaya çabalıyor. Böylece
ABD, çok geniş bir bölgede ger-
ginlikleri yumuşatmak, Hindistan
ve Pakistan çelişkisini bu ilişkiler ağı
içine hapsetmek, Çin karşısında
dengeleyici bir platform kurmanın
olanağını arıyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Derinleşen Kriz, Yoğunlaşan Diplomasi Trafiği Üzerine…
yakupkepenek06@hotmail.com
Ekonomi Servisi - İstih-
dam ve ihracatta Türki-
ye’nin lokomotif sektörleri
arasõnda yer alan mobilya
sektöründe en iyi tasarõmlar
ödüllendirildi. Dõş Ticaret
Müsteşarlõğõ ve Orta Ana-
dolu İhracatçõ Birlikleri’nin
düzenlediği Mobilya Tasarõm Yarõşmasõ kapsa-
mõnda profesyonel ve öğrenci olmak üzere 19 ay-
rõ dalda verilen 94 bin YTL ödül, törenle sahiple-
rini buldu. Ev, ofis ve mutfak-banyo mobilyalarõ ol-
mak üzere üç ana kategoride düzenlenen yarõşma-
da ödül alan projeler, bugün I-deco İstanbul De-
korasyon ve Tasarõm Fuarõ’nda, 10-13 Mart 2009
tarihleri arasõnda da İstanbul Dõş Ticaret Kom-
pleksi’nde sergilenecek.
İstanbul trafiği
Turkcell ile iPhone’da
Ekonomi Servisi - Turkcell, iPhone 3G kulla-
nõcõsõ aboneleri için ilk operatör uygulamasõnõ Uy-
gulama Mağazasõ’na ekledi. iPhone 3G kullanõcõ-
sõ Turkcell’liler bu uygulamayla, ‘Turkcell İBBT-
rafik’ servisinden 30 Haziran’a kadar ücretsiz ya-
rarlanabilecekler. Turkcell ile bağ-
lanõldõğõnda data trafiği için ayrõca üc-
ret ödemeye gerek olmayan İBBT-
rafik servisi, İstanbul’un o andaki tra-
fik durumunu, yoğunluk haritasõ ve
canlõ trafik kamerasõ görüntüleriyle
kullanõcõlara anlõk olarak gösteri-
yor. Turkcell İBBTrafik, İstanbul’un
farklõ noktalarõndaki yüzden fazla tra-
fik kamerasõna bağlanõp anõnda gö-
rüntü aktarabiliyor.
Önce erkekler işini kaybetti ama görünmeyen emeğin sahibi milyonlarca kadõn krizin boyutunu gizliyor
Krizhepkadõnlarõvuruyor
Ekonomi Servisi - Uluslararasõ Çalõşma
Örgütü (ILO), süregiden ekonomik kriz yü-
zünden, bu yõl dünyada, 22 milyon kadõnõn
daha işsiz kalacağõnõ açõkladõ. ILO, ka-
dõnlarõn çalõşma hayatõnda izlediği çizgiye
ilişkin olarak yayõmladõğõ yeni raporda ar-
tan işsizliğin öncelikle erkek çalõşanlarõ et-
kilemiş olmasõna rağmen, özellikle geliş-
mekte olan ülkelerde kadõnlarõn da eko-
nomik gerilemeden kurtulamayacağõnõ
kaydetti. ILO, bu yõl dünya çapõnda işsiz sa-
yõsõnõn 51 milyon artacağõnõ ve bunun 22
milyonunu kadõnlarõn oluşturacağõnõ kay-
detti. ILO, hükümetleri, devreye sokacak-
larõ ekonomik canlandõrma programlarõy-
la, eşit ücret ve sosyal güvenlik koşullarõ
içeren yeni iş alanlarõ yaratmaya çağõrdõ.
Dünyanõn yaşadõğõ ekonomik kriz, ön-
ce en varlõklõ ülkelerin finans ve emlak sek-
törlerinde patlak vermişti. Bu sektörler, er-
kek çalõşanlarõn egemen olduğu alanlardõ,
dolayõsõyla da önce erkekler işleri kaybetti.
İşsizlik dalga dalga yayılıyor
Yeni ILO raporunu kaleme alan Jeff
Johnson, işsizliğin, bu sektörlerin ötesine
de yayõlmakta olduğunu bildirdi. Johnson,
önce Kuzey Amerika’da görülmeye baş-
lanan ekonomik yavaşlamanõn, ilk aşama-
da finans, sigortacõlõk, emlak, inşaat ve ima-
lat sektörlerini etkilediğine ve bu alanlar-
da daha çok erkekler çalõştõğõ için, öncelikle
erkeklerin işsiz kaldõğõna işaret etti. Jeff
Johnson, krizin kapsamõ genişledikçe, eko-
nominin diğer sektörlerinin de etkilendiğini,
birçok sanayileşmiş ülkede kadõnlarõ ça-
lõştõran hizmet sektörüyle, toptan ve pera-
kende satõş sektörünün de işsizlikten payõnõ
aldõğõnõ belirtti.
Tüketiciler arasõnda güven duygusunun
azalmasõyla, geleneksel olarak kadõnlarõn
çalõştõğõ garsonluk ve mağaza tezgâhtarlõ-
ğõ gibi çalõşma alanlarõnda da daralma
görülüyor. ILO, kalkõnmakta olan ülkelerde
yaşayan ve boğaz tokluğuna, tarõm alanõnda
veya evlerde hizmetçi olarak çalõşan ka-
dõnlar konusunda özellikle kaygõ duydu-
ğunu vurguladõ. Bu kesimlerde çalõşan
kadõnlar, herhangi bir sosyal güvenceye sa-
hip değiller ve bir ekonomik kriz döne-
minde yaşamlarõ daha da zorlaşõyor.
ILO’ya göre 2009’da kriz nedeniyle en az
22 milyon kadõn daha işsiz kalacak. Buna
bir de gizli işsizlik gibi görünen kadõn
emeği eklendiğinde tablo gittikçe kararõyor.
Türkiye’de durum şu: 15.7 milyon erkek
istihdamõna karşõ, kadõn istihdamõ 5.6
milyon. Çalõşabilir yaştaki 25 milyon
kadõndan 20 milyonu iş hayatõna katõlamõyor.
50 milyondan fazla insanõn işsiz kalmasõna
yol açan 1929’daki Büyük Bunalõm da
kadõnlarõ iş dünyasõndan dõşlayarak krizin
faturasõnõ çocuklarla birlikte kadõnlara çõkarmõştõ.
İş hayatında
kadının
adı yok
1920’lerde ABD’de iş hayatına girmeye başlayan kadınlar, kısa sürede çalışan kesimin beşte birine ulaştı. Ancak 1929’daki Büyük Bunalım’dan da
en çok etkilenenler yine kadınlar oldu. Fotoğraftaki (sol) yedi çocuk annesi Kaliforniyalı kadın da 1929 krizinin kadınlar üzerinde yarattığı tahriba-
tı gözler önüne seriyor. 2009’a gelindiğinde de milyonlarca işsiz yaratan kriz, işten çıkarmalarda yine en çok kadınları sarsmaya devam ediyor.
Ekonomi Servisi - Türkiye Oda-
lar ve Borsalar Birliği (TOBB)
Başkanõ Rifat Hisarcıklıoğlu,
TOBB olarak kadõnlarõn hem sos-
yal hayatta hem de iş hayatõnda da-
ha fazla görev üstlenmesini iste-
diklerini söyledi. Hisarcõklõoğlu,
TOBB Kadõn Girişimciler Kurulu
Başkanõ Aynur Bektaş ile birlikte,
8 Mart Dünya Emekçi Kadõnlar Gü-
nü dolayõsõyla bir toplantõ düzenledi.
Son verilere göre, Türkiye’de 15.7
milyon erkek istihdamõna karşõ,
kadõn istihdamõnõn ancak 5.6 mil-
yonda kaldõğõnõ anlatan Hisarcõklõ-
oğlu, çalõşabilir yaştaki 25 milyon
kadõndan yaklaşõk 20 milyonluk kõs-
mõnõn işgücüne dahil edilemediği-
ni söyledi. Hisarcõklõoğlu, 1 milyon
259 bin işverenin sadece yüzde
7’si, yani 83 bininin kadõn olduğu-
na işaret ederek, iş hayatõna kadõnõn
girmesi ve orada tutunmasõnõn zor
olduğunu vurguladõ. Bektaş da Tür-
kiye’nin daha fazla demokratik-
leşmesi, sürdürülebilir bir kalkõnma
gerçekleştirmesi, insan haklarõna
saygõlõ bir işgücü oluşturulabilme-
si için yönetimde kadõn-erkek eşit-
liğinin önemli olduğunu söyledi.
T Ü R K - İ Ş : T E M E L S O R U N E Ş İ T S İ Z L İ K
Ekonomi Servisi - Türk-İş Genel Başkanõ
Mustafa Kumlu, “Kadın ve erkek
arasındaki dengesizlik ile kadın
üzerindeki eğitimden sosyal yaşama
kadar her alandaki baskılar, dünyadaki
birçok sorunun temel kaynağıdır” dedi.
Kumlu, yaşanan ekonomik krizin de bu
dengesizliğin bir sonucu olduğunu ifade
ederek şöyle konuştu: “Kriz, büyük
sermaye gruplarının daha fazla kâr
hırsının, ‘hep bana’ anlayışının sonucudur.
Bu krizden kadınlarımız daha çok
etkilenmektedir.” Kadõnlarõn küçük ölçekli
işlerden atõlmalarõnõn ülkemizde kolay
olduğunu belirten Kumlu, “Krizden
darbeyi ilk yiyen işyerleri de buraları
olmaktadır. Ülkemizde tekstil işkolu
bunların başında gelmektedir. Kadınlar
evde de ekonomik zorluklarla baş etmek
için yoğun çaba harcamaktadırlar” dedi.
EMO: ASIL SIKINTI KADINLARIN OMZUNDA
Ekonomi Servisi - Elektrik Mühendisleri
Odasõ (EMO) Yönetim Kurulu, krizin
yükünün kadõnlarõn omzunda olduğunu
açõkladõ. EMO yaptõğõ açõklamada,
kadõnlarõn özgürlük ve eşitlik mücadelesini
simgeleyen 8 Mart Dünya Emekçi Kadõnlar
Günü’nün küresel kriz ortamõnda kadõnlar
açõsõndan yaşam koşullarõnõn daha da
ağõrlaştõğõ bir dönemde kutlandõğõ belirtildi.
Açõklamada, daha çocukluktan itibaren
eğitim başta olmak üzere eşit olanaklardan
yoksun bõrakõlan kadõnlarõn, aile, iş, siyasal
yaşam ve toplumsal hayatta da
ayrõmcõlõklara karşõ mücadele yürütmek
zorunda kaldõklarõ kaydedildi. Bu
mücadelenin, yaşanõlan küresel kriz
ortamõnda daha da derinleştiği ifade edilen
açõklamada, işsizlik oranõnõn yüksek olduğu
Türkiye’de ekonomik krizin yükünün
kadõnlarõn sõrtõnda olduğu kaydedildi.
Mobilya sektörü
tasarõma odaklanacak
(AP)