25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM 29 Mart: CHP’nin ve Sizin Sorumluluklarınız! Pazar günü CHP mitingindeydim. 29 Mart’tan ön- ce son büyük İstanbul çıkarması, yağmura rağmen güzel geçti. On binlerce yurtseverin coşkulu katılımı ile geçen mitingde Baykal, TV’lerde karşısına çıka- mayan Erdoğan’ı epey hırpaladı. Hem de çok somut konular üstünden. Artık artı ve eksileriyle uzun propaganda sürecinin son bölümüne girdik. Türkiye’nin kaderini etkileye- cek seçimde top artık yavaş yavaş seçmenin, yani sizlerin eline geçiyor. Cumhuriyeti korumak, laiklik ve demokrasiye sahip çıkmak, yok edilmeye çalışılan hu- kuk devleti ve basın özgürlüğü gibi kavramların ar- kasında durmak, Atatürk’ün Türkiyesi’ni hatırlatmak artık hepimizin görevi. Oyların bölünmemesi, en önemli konu. Bugün, bu iktidarın neden olduğu hukuksuzluk ve yolsuzlukla- ra dur demek için, yurdunu seven her demokrat in- san, bilinçli ve kişisel hesap yapmadan oy vermeye mecbur. Durum şöyle: Ordu, Eskişehir ve Şişli’de oyların DSP’ye kullanılması Cumhuriyet adına mantıklı ve gerekli. Diğer tüm il ve ilçelerde Cumhuriyetçi yurtsever oyların, bölünmeden CHP’ye gitmesi lazım. Bu sade anahtar çözümü kul- lanmayan her yurtseveri, karanlık ve pişmanlık bek- liyor. Kimse yaşanacak felaketlerden sonra, “Ben far- kında değildim” demesin. Konu liderlerin adı değil. Konu tüm Atatürk mirasının korunması ve gelecek ku- şakların özgürlüğü. Babanız veya kardeşiniz bile baş- ka bir küçük partide aday olmuşsa, ona vereceğiniz her “bölen” oy, yobazlara hizmettir. YSK kararlarını hiçe sayan veya “Bize oy vermeyene hizmet yok” de- meye cüret edenlerle başka türlü mücadele edilmez. CHP yönetici ve örgütlerine 6 ay önce, sandıkla- rın korunması konusunda bir uyarı yazmıştım. Öze- tini burada tekrarlıyorum: İstisnasız açılacak her san- dığın başında, cep telefonu olan en az iki CHP’li hazır bulunacak ve oylar sayılırken sonuna kadar başında durup, sonuçlarını tescilli olarak alacak. Ardından derhal bu sonuçları ilçeye iletecek. İlçeler yerel toplamları yapıp sonucu Genel Merkez’e bildi- recekler. Genel Merkez görevlileri ise hemen bu so- nuçları YSK’den gelen sonuçlarla karşılaştıracaklar ve ortada bir tutarsızlık varsa, anında bunun kayna- ğını ortaya çıkaracaklar. CHP üst yönetimine ve tüm il-ilçe örgütlerine sesleniyorum. Bu ikili denetim mekanizmasını, bir noktada yapamayan bir ilçe var- sa, aşağıdaki e-postaya haber versin, o sandığı si- vil toplum örgütleri izlesin. Bu yöntemle, ortalarda do- laşan “yazılımlarla oynama” iddialarının önüne ge- çebiliriz. Ayrıca her sandığın, seçim gününe “boş” ola- rak başladığı kontrol edilmelidir. Pazar günü CNN’de Ersin Kalaycıoğlu’nun, seçim öncesi yorumlarını izledim. Aylardır bahsettiğimiz “seçim hileleri” kaygısını o da en ciddi şekilde his- sediyor. Özellikle bu seçimde parmaklara boya sü- rülmeyecek olması, akıl almaz bir tehlike. İnşaatlara veya kümeslere sahte seçmen isimleri depolayan bir zihniyet, kim bilir bu mürekkep yokluğunu nasıl istis- mar etmeye kalkacak! Bu konuda herkes antenlerini açıp, her yerden bu hassas konu hakkında istihbarat toplamalı. Bir de zaten çarşafla oy vermeye gelen, yü- zü tanınmayan, kimliği belirsiz insanların durumu var. Bu koşulların tümü üstünden, her sandıkta, her seçmen kendisini denetleyici olarak görmelidir. Oyların sayımında “Olay çıkmasın diye emir var, içeri giremezsiniz” diyen her polise vatandaş, tek cüm- leyle yanıt verecek: “Hayır, bu ülkede seçimler gizli oy, açık tasnif prensibine göre yapılır. Bu anayasal hak- kıma kimse mani olamaz.” Bunu hatırlattıktan son- ra, kararlı adımlarımızı hiç kimse durduramaz. Dur- duran olursa, noterli tespit yaptırın! Önümüzde 5 gün var… Farkında olsun olmasın, ül- kede vatandaşların istisnasız tümünün çıkarına olan bu kötü gidişata dur demek için, herkes ve tabii en başta siz, bu son haftanın sayılı günleri- ni iyi kullanmak durumundasınız. Adam adama markajla kararsızları, “O lider olduğu müddetçe” di- ye söze başlayanları, medya mağduru, kafası çorbaya dönmüş gençleri ikna etmek ve başarılı olmak için son viraj… Sükunetle ve kararlılıkla bunu başarmalısınız. Tüm vatandaşların çıkarları bunu gerektiriyor, hatta Tayyip’inki bile… bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 24 Mart HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 24 MART 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Çorap Hamza Saykan: “Sıvas’ta oy kullanabilmek için kimliğini değiştirenlere çorap dağıtıyormuş. Kimin başına geçirecekler acaba!” Cumhuriyet Erdal Yücel: “Cumhuriyet gazetesini ortadan kaldırabilseler Türkiye Cumhuriyeti’ni daha kolay yıkabilecekler!” Hizmet İzzet Özdamar: “Erdoğan’ın imam hatipli valileri, sosyal hizmet noktasında niye cenaze yıkamıyorlar!” 79 yılda kimsenin yapamadığı! İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep, partisi AKP’nin 7 yıllık mutlak iktidarında yapılanların AKP iktidara gelinceye dek geçen 79 yılda yapılamadığını söylüyor ve Reşit Çağın da “Evet doğrudur” diyor: “İlk defa; hakkındaki yolsuzluk dosyaları dokunulmazlık zırhı nedeniyle bekletilen, çektiği hapis cezasından dolayı muhtar bile olamazken, ABD Başkanı ile görüşüp önü açılan bir parti lideri başbakan oldu. Karikatür dahil her türlü eleştirel söz, konuşma ve yazıyı hazmedemeyen, kendisini saydırmak için yargıya sığınan, vatandaşını azarlayan, kovan ve boynuna tırnaklarını geçiren bir başbakanımız hiç olmamıştı. Kadınlar, bilim ve çağdaş yaşam hiç bu kadar horlanmamıştı. Hiç bu kadar işsizimiz olmadı. Besleme bir vaiz bozuntusunun devleti ele geçirip devletin kurumlarıyla dalga geçer duruma geldiği bir dönemi hiç yaşamamıştık. Din bezirgânlığının ayyuka çıkıp da ithal bir örtünme, kadın eli sıkmama ve içki yasağı gibi ilkelliklerin dışında dinin emrettiği ahlak kurallarının böylesine çiğnendiği bir çöküşe ilk defa tanık olduk. Susuz köylüye çamaşır makinesi verilmesi, oy pusulasının resmini çekmek koşuluyla yardım edilmesi gibi zıvanadan çıkılmış halleri ilk defa duyduk ve gördük.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” GENELKURMAY Başkanıy’ken, İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in “hocam” diyerek büyük lütuf gösterdiği Hilmi Özkök, askeri darbelerin “teknik” ve “taktik” özellikleri konusunda görüş bildirmiş. Daha önce “Darbe girişimi var da diyemem yok da diyemem” diyerek kasaptaki ete soğan doğranmayacağını açıklayan Hilmi Hoca bu kez açık konuşmuş. Hocamız, Türkiye’de darbeler devrinin kapandığını söylüyor. Hilmi Hoca’nın bu saptaması üzerine eski cuntacı ve eski darbe girişimcisi yeni liberal ve yeni demokrasi havarisi Hasan Cemal Kaya, Milliyet’teki köşesinden taş gibi yorumlar yapıyor ve “2003-2004’te darbe olacaktı ama önce Genelkurmay Başkanı Özkök karşı çıktı sonra kuvvet komutanları arasında görüş ayrılığı yaşandı. Zaten Amerika darbeye karşıydı” diyor. Anlaşılıyor ki Genelkurmay Başkanı onaylasa da onaylamasa da, kuvvet komutanları görüş birliğine varsa da varmasa da Türkiye’de askeri darbe yapmanın bir tek koşulu var: Amerika’nın “tamamdır” demesi! Bu arada biliyorsunuz, eski Türk-İslamcı yeni İslamcı Mümtaz’er Türköne hem yazı yazdığı gazete Zaman münasebetiyle Amerika’ya ve dolayısıyla Amerika’daki sümüklüye çok yakın hem de karısının milletvekili olması münasebetiyle Fatih Sultan Recep’e epeyce yakındır. Mümtaz’er gerçekten “seçilmiş” olmanın hazzı ile 19 Mart’ta gazetesinde şöyle yazmış: “Ordumuzda esaslı bir demokratik denetim sorunu var. Bu durum da kurumsal bir zaaf ama bu zaafın giderilmesi demokratik kurumların sorumluluğunda. Mondros’ta ordumuzu lağvettik. Sonra Erzurum’da yenisini kurduk. Elbette bugün ordumuzu kapatmamız gerekmiyor. Ama ordumuzun kurumsal zaaflarının sebeplerine inilerek, kapsamlı çabalarla giderilmesi gerekiyor. Devletimizin, dolayısıyla ordumuzun itibarını başka türlü koruyamayız.” Tercüme etmek gerekirse: “Türkiye Cumhuriyeti ile hesabı olan biz İslamcıların yıllardır bir türlü ele geçiremediği Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de sonunda sıra geldi. Ordunun nasıl büyük bir zaaf içinde olduğunu sivil darbe sürecinde yürütülen psikolojik savaşla halkımıza anlattık. Allah’ın izni ve Amerika’nın desteğiyle sıra orduya itibarını geri vermemize geldi!” Yeni TSK SESSİZ SEDASIZ (!) Gül Irak’a gitti! Çizgilerin yeni rengi: Gül pembesi! YağmurDeniz BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yanardağ püskürmele- riyle yõğõlmõş bir dağda, su- larõn açtõğõ de- rin vadi. 2/ Emirler, bey- ler... Söz, la- kõrdõ. 3/ Çöl- den esen rüz- gâr... Zongul- dak yöresine özgü bir halkoyunu. 4/ Yurdumuzun su- lak alanlarõnda da yaşayan bir kuş. 5/ Kan emici bir si- nek... Kimse, kişi. 6/ Özel gezinti ge- misi... Kolyos, us- kumru, sardalye gi- bi balõklarõn ufağõ. 7/ Bir malõn fiyatõnõ gösteren küçük kâğõt... Bir so- ru eki. 8/ Bir tür füze... Satrançta bir taş. 9/ Os- manlõ devletinde kullanõlmõş gümüş bir para. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bele kadar göğsü sõkõca saran bir kadõn giysi- si. 2/ Gözleri görmeyen... Sõrtõnda büyük dikenleri olan bir balõk. 3/ Türkiye’den göç eden Rumlarõn oluşturduğu müzik türü. 4/ Utanõlacak şey, ayõp... “Elifim noktalandõ/ --- derdim çokçalandõ” (Tür- kü)... Saçõ dökülmüş olan kimse. 5/ Hz. Muham- med’i övmek ve ondan şefaat dilemek amacõyla ya- zõlan kaside... Bir yasanõn, bir kararõn yürürlüğe gir- mesine karşõ çõkma hakkõ. 6/ Petrol ürünlerinden biri. 7/ Normal... Bir nota. 8/ Gövde yapõsõ. 9/ Ar- dõç ağacõnõn kozalağõna verilen ad.... Kilime ben- zer, renkli ve motifli uzun yolluk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C A U D İ L L O A Y N A K Ö K E S İ İ R İ S R A N O R A K F E N R E M A Y Ö Z O B A İ M A N V E L A Y E T Ç A T R E I R A A Ş I U R A L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 PERİHAN ERGUN Siyasi, ekonomik, toplumsal sorunların karabasanlarına karşın 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 94. yılını tekrar gururla yaşadık. Ulusumuzun en yüce destanı saydığım bu zaferin en önemli ni- teliği de Anafartalar Kahrama- nı Mustafa Kemal’i bizlere ar- mağan edişidir. Kişisel olarak bana da öğretmenliğim süresin- ce öğrencilerimle birlikte kültürel çalışmalarımızda içime sindirdi- ğim mutlu anıları yaşatmasıdır. Öğrencilerim sıklıkla,“Öğretme- nim, her yıl hiç aksatmadan ne- den 18 Mart’la – 10 Kasım’ı hep önde tutarak yaptırıyorsunuz” di- ye sorduklarında, çünkü; bu iki ta- rihi olay sizlerin bugün varoluş ne- deninizdir diye açıkladığımda çok heyecan ve gururla çalış- malarını sürdürürlerdi. Ders dışı çalışmalarımızda lise son sınıfla- rın sınavları bittikten sonra onla- rı uğurlamadan önce mutlaka yurdumuzu tanıtma gezisine çı- karırdım. Bu gezinin başlangıcı Trakya yöresinden başlar, önce Namık Kemal’in Tekirdağ’daki gömü- tünü ziyaretten sonra Çanakka- le’ye yönelinirdi. Gelibolu Yarı- madası doğrultusunda ilerlerken, tepeye yazılmış olan –Çanak- kale Geçilmez- komutunun üze- rinde süngüsüyle dimdik duran o topraklar için can vermiş olan “Mehmetçik” heykeli, çocukla- rımın gözlerinde huşuyla gururu yansıtırdı. Devamla Şehitlik, Sed- dülbahir ve diğerleri görülüp öğ- renildikten sonra bir gece Otel Dardanel’de kalınıp Anadolu ya- kasından İzmir’e doğru yöre ta- nıtılarak yola devam edilirdi. O tarihlerde Kadife Kale ile Hava Şehitliği’ne rahatlıkla gidi- lir, kale altındaki kır gazinoların- da güzel İzmirimin körfezi de çay keyfiyle seyredilirdi. Hatta bir keresinde 12 Eylül’ün yasaklı günlerine karşın Donanma Ko- mutanlığı’nın da katkılarıyla Bod- rum’un Karatoprak “Turgutre- is” mahallinde büyük Türk ami- ralinin büstünü, sahildeki gömü- tünün önünde oluşmuş bulunan kayalık üstüne dikmenin mutlu- luğunu da yaşamıştık. Bir de ge- ne böyle bir gezide şaşkınlık ve üzüntüyle yaşadığım bir olaya de- ğinmeden geçemeyeceğim. Şiş- li’nin özel liselerinden birinde görevliyken yine böyle bir tanıtım gezisinde önce Konya’da Hz. Mevlana’yı ziyaret edip tarihi bilgiler verildikten sonra baş- kente yöneldik. Gruptaki bir öğ- rencim de merhum Bülent Ec- evit’in yakınıydı. Akşam onu ev- lerine götürme izni için otele gel- diklerinde, benimle birlikte tüm öğrenciler kendisini heyecanla karşılamıştı. Onunla yani Kara- oğlan’la ilk mutlu tanışmamız da böyle olmuştu. Ertesi sabah ilk işimiz hemen Anıtkabir’i ziyaretti. Saygı duru- şu için mabede girdiğimizde ba- bası o günlerin AP’den milletve- kili olan bir öğrencim sessizliği bozarak altın nakışlı işlemeleri ilk kez görmenin şaşkınlığıyla soru- lar yağdırıyordu. Devamında da babasının onu buraya hiç getirip göstermeyişinin utancını hayıfla- narak yaşıyordu. Doğrusu ya ço- cuğa belli etmeden TBMM’de koltuk kapan birinin oğluna bile Cumhuriyetimizin kurucusunu tanıtmak gereğini duymayan bu adamın seçmenlerine hayrının ne olacağını üzülerek düşün- mekten kendimi alamamıştım... Nevruz… 21 Mart’ın öyküsü 1500 yıl önce Sümerlerin mitolojik tarihiyle başlıyor. Ana Kraliçe’nin sevgilisi ölüp toprak olduktan sonra baharda Yer Tanrıçası’nın onun üzerine su serpmesiyle canlanan bitkilerle çiçeklerin ara- sından 21 Mart’ta dirilip çıkmış. Mitoloji’ye göre çeşitli topluluk- ların ortaya çıkışı da hep 21 Mart’tadır. Örneğin; Doğu As- ya’da yenilgiye uğrayan Türkler Ergenekon’un kayaları arasına sığınarak yaşamlarını sürdürürler. Efsaneye göre bir süre sonra çoğalarak oraya sığamayınca, büyük ateşler yakarak dağın de- mirini eritip çıkışı 21 Mart’ta sağ- layarak Orta Asya’ya şenliklerle dağılırlar. Şu anda Türki devlet- ler bir haftalık resmi tatillerle meydanlarda Nevruz’u şenlik- lerle kutluyorlar. Gene mitolojiye göre Anadolu’nun yerli halkları Hatti ve Hititler toprağın uyanışıyla yeşermesini Mart 21’e bağlarlar. Ege ve Toroslar’ın yörükleri de Nevruz’u o günlerdekine benze- yen töreleriyle kutlarlar. Kürt inançlarına göre de Mezopo- tamya’da Asurluların kanlı kralı onları kıyıma kalkışınca demirci- leri KAVA öfkeyle çekicini salla- yarak, kralın sarayını 21 Mart’ta yerle bir eder. Dağlarda ateşler yakılarak bu zafer şenliklerle kut- lanır. Bugün de Nevruz’larını bö- lücü siyasetlerine araç etmeden kutlasalar olmaz mı? İÖ 487’de Pers Kralı Büyük Daryüs Nev- ruz’u Persepolis’teki sarayında kutlarmış. İranlıların resmi bay- ramları bu inançla devam ediyor. Kutsal kitaplara göre Tanrı Adem’i 21 Mart’ta yaratmış, Nuh’un gemisini de bu tarihte kurtarmış. İslama göre Hz. Ali’nin 21 Mart’ta halife olduğuna ina- nılır... Alevilere göre de 21 Mart’ta doğmuştur. Bu inançla ateşler ya- kılarak doğumu kutlanır. Hıristi- yanlara göre de Mart 21 İsa’nın yeniden doğuş günüdür. Pas- kalya yortuları da bu kutsal günün devamıdır. Aklımın erdiği günden beri evi- mizde 21 Mart gecesi soframız bayram göreneklerinde olduğu gibi donatılır. Yedi levin denilen yedi çeşit çerez ve tatlılar bu do- nanıma eşlik eder. Büyükan- nemden dinlediklerime göre Kaf- kaslar’ın Şahı Cemşit 21 Mart sa- bahı atıyla güneş doğarken te- pelerde seyirtirken yüzüne vuran çiçek kokulu bahar rüzgârının esrikliğiyle “İşte Nevruz-Yeni Gün” diye avaz etmiş, kutlama- larımızın anlamı da buymuş. Ben hâlâ bu töreyi çocuklarım ve to- runlarımla sürdürüyorum. Gele- ceğin Türkiyesi’nde de yaşadı- ğımız şu sıkıntılı, karanlık günle- rin Nevruz’un aydınlıklarıyla ışı- masını diliyorum… Tarihte 18 ve 21 Mart
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle