Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2009 ÇARŞAMBA
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Sudan Hesaplar
CADDELER, meydanlar, sokaklar trafiğe ka-
patıldı, vapur seferleri kaldırıldı. İstanbul trafiği yer
yer felç oldu ya da birbirine girdi.
Neymiş? Beşinci Dünya Su Forumu toplanı-
yormuş. Zannedersiniz ki, dünyadaki susuzların
dertlerine çare bulunacak, kurak toprakların çat-
laması önlenecek, bu ülke lehine de önemli kararlar
alınacak. Oysa, alt tarafı, devletleri hiç bağlama-
yan, ne zaman uygulanacağı belirsiz birtakım te-
mennileri dile getirecek bir toplantı. Aslında, bü-
yük çaplı bir “halkla ilişkiler” kampanyası, daha
doğrusu “kamuoyu oluşturma” girişimi.
Temel amaç, mümkün olduğu kadar çok ülke-
de suyu kamu hizmeti olmaktan çıkarıp ticaret me-
taına dönüştürmek için gerekli havayı hazırlamak:
“Su kaynakları azalıyor, savurganlık diz boyu, su-
suzların beklentisi karşılanmıyor” diye yaygın bir te-
laş havası yaratacaksınız ki, su kaynaklarının
doğru işletilmesi, dağılımın düzeltilmesi, kullanımın
verimlileştirilmesi için bu alanı da özelleştirip
taşeronlaştırma yönünde dünya boyutlu birkaç dev
şirkete yüksek kâr kapıları açılabilsin.
En büyük kentinizin günlük yaşamını altüst et-
mek pahasına böyle bir toplantıya ev sahipliğini
üstlendiğinize göre, bundan büyük yararlar elde
etmeyi hesaplamış olmalısınız, değil mi?
Nerde? Gökten yağan suyun koca kenti ne ha-
le soktuğunu yedi cihana göstermek yetmiyormuş
gibi, protesto gösterisi yapan gençlerin polis gü-
cüyle dağıtılmasını ve sömürücü Batılı su şirket-
lerinin tutumlarına karşı tepkilerini Forum’a du-
yurmaya gelen grupların coplarla, gazlarla dur-
durulup tekme tokat dövülüşünü herkese seyret-
tiriyorsunuz bir de.
Resmi ağızlar, önceden hazırlanmış bildirilerle
önerilen bütün tavsiyelerde Türkiye’nin istek-
lerine yer verildiğini söylemekte.
Yalnız, dikkat: Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin
isteğine uyularak “sınır aşan ırmaklar” konusuna
ilişkin bir ibare de son dakikada metinlerin içine so-
kuşturulmuştur. Belirgin bir gerçeği ayrıca söyle-
meye gerek var mı? Bunun anlamı, Fırat’la birlik-
te Dicle suyunun da “uluslararası denetim” altına
alınması ve şimdi akıtılan bol su yetmiyormuş gi-
bi, bundan sonra Anadolu’dan daha da kısılıp ora-
lara çevrilecek sularla Mezopotamya’nın doyası-
ya beslenmesidir.
Bir süredir AB canibinden gelen işaretlere uy-
gun olarak.
Böyle bir toplantı, yetersiz kaynakları ve tuzlanan
ekim alanlarıyla büyük su sıkıntısı çeken Kuzey Kıb-
rıs’ın dertlerini herkese duyurmaya yarayabilirdi. Hey-
hat, Güney Rum Yönetimi’ni resmen ağırlayan
Türkiye Cumhuriyeti, kendi düzenlediği bir toplan-
tıya KKTC’nin katılmasını bile sağlayamamış du-
rumda. Davos fatihine yakışıyor mu bu zillet?
mumtazsoysal@gmail.com
PENCERE
Koltuğunu Boş
Bırakmayacaksın...
İnsan her yaşta, her başta bir şeyler öğreniyor...
Ben de son günlerde öğrendim ki eğer bir “ma-
kam”da oturuyorsan, ne odanı boş bırakacaksın,
ne de koltuğunu...
Yoksa alimallah odana girip, koltuğuna otu-
ruveriyorlar...
Eksik olmasınlar, Balbay’la dayanışma adına
Cumhuriyet’e gelen gazeteciler ve yazarlar, ben
yokken odamı işgal etmişler...
İşgal etmekle de kalmıyorlar, Akşam’da Tuğ-
çe Tatari, Hürriyet’te Ahmet Hakan eylemleri-
ni yazıya da döktüler...
Tuğçe Tatari’nin köşe yazısının başlığı:
“İlhan Selçuk’un odasına girdim”
İyi mi?..
Ahmet Hakan daha açık konuşuyor ve diyor
ki:
“Geçen hafta ‘silahlı terör örgütü üyesi ol-
maktan tutuklu düşünce suçlusu’ şeklinde tuhaf
tanımlamayla anılan meslektaşımız Mustafa Bal-
bay’la dayanışma amacıyla gittiğim Cumhuriyet
Gazetesi’nde İlhan Selçuk’un odasında boş du-
ran ‘makam koltuğu’na oturtulduğumda...
‘Galiba bana da bu koltuk kaldı’ deyiverdim...
Peki, tutar mı?
Olabilir mi böyle bir şey?
Şu kadarını söyleyeyim:
Emre Kongar bile yadırgamadı beni o kol-
tukta...
Ne ‘Bu bir karşıdevrimdir’ diyen çıktı...
Ne de ‘Cumhuriyet Gazetesi de elden gidiyor’
yorumu yapıldı...”
Allah sizi inandırsın, bu arkadaşlar yazıncaya
kadar hiç düşünmemiştim...
Demek ki ben bir ‘makam’da oturuyormuşum...
Kendime özgü odam varmış...
Koltuğum varmış...
Herkes bilir ki gazetede benim oturduğum oda-
nın kapısı açıktır...
Ben gazeteye gidinceye dek oda çeşitli amaç-
larla kullanılır...
Birisi çıkıp da sorsa:
- Eeee.. peki sen ne yapıyorsun orada?..
Yanıtım hazır:
- Vallahi Reis Bey, ben de ne yaptığımı biliyor
muyum?..
Sözün kısası ister Tuğçe Tatari, ister Ahmet Ha-
kan, ister başka dostlar olsun, hepsine kapılar
açık...
Buyursunlar...
Ancak bu Cumhuriyet garip bir gazetedir...
Patronajı okurlardan oluşur...
Vaktiyle ben gazeteden ayrılmıştım, okurlar işe
el koydular, geri getirdiler...
Cumhuriyet hepimizin -bu arada siyasi iktidarın-
başına bela...
Neden bela?..
Çünkü bu gazeteyi, eski deyişle bir ‘fikr-i mü-
dir’ yönetiyor, yürütüyor...
O ‘fikr-i müdir’ Ahmet Hakan, Tuğçe Tatari ve
eksik olmasınlar gazeteye dayanışma amacıyla
gelen öteki arkadaşların çok iyi bildikleri bir Ata-
türk mirasıdır...
Atsan atamazsın..
Satsan satamazsın..
Yine de şu günlerde basında kimin atılıp kimin
satılacağına ilişkin geniş bir piyasa, iktidar ma-
rifetiyle kuruldu, borsası bile oluştu...
En başta koltuğuma oturan Ahmet Hakan ol-
mak üzere tüm dostlardan yanıt bekliyorum:
- Nedir bu kızışan pazarlık, nedir bu piyasa, ne-
dir bu borsa Allah aşkına?..
Dünyada neoliberalizm yıkılırken Türkiye med-
yasında üçkâğıtçı neoliberalizm neden modala-
şıyor?..
T
ürk Ceza Yasasõ’nõn 263. madde-
sinde, 27.05.2005 günlü, 5357 sa-
yõlõ yasayla yapõlan değişiklikle; (1)
yasaya aykõrõ olarak eğitim kuru-
mu açanlara ve çalõştõranlara veri-
lecek altõ aydan üç yõla kadar hapis cezasõ, üç
aydan bir yõla kadar hapis cezasõna indirilerek
caydõrõcõlõk sõnõrõnõn altõna düşürülmüş; (2) üs-
telik bu ceza yerine adli para cezasõ verile-
bilmesi olanağõ yaratõlmõş; (3) kaçak eğitim ku-
rumlarõnda çalõşan öğretmenler, kaçak oldu-
ğunu bilerek çalõşsa bile, ceza kapsamõndan çõ-
karõlmõş; (4) kaçak olduğu saptanan eğitim ku-
rumlarõna verilen kapatma cezasõ kaldõrõl-
mõştõr. Yasaya aykõrõ olarak açõlan, diğer bir
deyişle kaçak olan Kuran kurslarõ da bu mad-
de kapsamõnda bulunmasõna ve asõl amacõn bu
kurslarõ rahatlatmak olmasõna karşõn, Anaya-
sa Mahkemesi 5.3.2009 günlü oturumunda,
TCY’nin 263. maddesi değişikliğinin iptal is-
temini reddetmiştir. Oysa, aşağõda sergilemeye
çalõştõğõmõz gerekçeler, değişikliğin iptalinin
gerekli olduğunu göstermektedir.
Aydın din adamları
Anayasadaki laiklik ve öğretim birliği ilkeleri
uyarõnca, İslam dininin yurttaşlara aydõn din
adamlarõ tarafõndan anlatõlõp öğretilmesi, Tür-
kiye Cumhuriyeti’nin kalõcõlõğõ ve sürekliliği
yönünden gerekli görülmüş; bunun için 136.
maddede, Diyanet İşleri Başkanlõğõ, anayasal
bir kuruluş olarak düzenlenmiştir. Bu madde
uyarõnca çõkarõlan 633 sayõlõ yasayla da Ku-
ran’õ ve anlamõnõ öğretmek ve dini bilgiler ver-
mek amacõyla, ilköğretimi bitirenler için kurs-
lar açõlmasõ görev ve yetkisi de Diyanet İşle-
ri Başkanlõğõ’na verilmiştir. Ayrõca, 5. sõnõfõ
bitirenler için, tatillerde Kuran kurslarõ açõl-
masõna olanak sağlanmõş, Milli Eğitim Ba-
kanlõğõ bu konuda yetkili ve sorumlu kõlõn-
mõştõr. Bu iki durum dõşõnda açõlan tüm kurs-
larõ yasaya aykõrõ ve kaçak olarak nitelendir-
mek yanõlgõ olmayacaktõr. Tarikat ve cemaat
denetiminde olan bu kurslarda Kuran’õn ez-
berletilmesi ve dua öğretilmesinden başka eği-
tim verilmemektedir. Yine bu kurslarda be-
yinleri Cumhuriyet değerlerine karşõ koşul-
landõrõlmõş çocuklar yetiştirilmektedir.
Anayasanõn 42. maddesinde, eğitim ve öğ-
retimin, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultu-
sunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarõna gö-
re, devletin gözetim ve denetimi altõnda ya-
põlacağõ; bu esaslara aykõrõ eğitim ve öğretim
yerleri açõlamayacağõ kurala bağlanmõştõr.
Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, dev-
letin gözetim ve denetiminin birincil amacõ,
eğitim ve öğretime katõlanlarõn tümünün ana-
yasaya bağlõlõğõnõ sağlamaktõr. Çünkü, eğitim
ve öğretim özgürlüğü, hiçbir biçimde anaya-
sanõn temel felsefesine ve ilkelerine aykõrõ dav-
ranmanõn nedeni olamaz. Devlet, bu özgür-
lüğün kullanõlmasõnda, Atatürk ilke ve dev-
rimlerine, çağdaş bilim ve eğitim esaslarõna
uyulmasõnõ sağlamakla yükümlüdür.
TCY’nin 263. maddesinde değişiklikten
önce getirilen uzun süreli hapis ve kapatma ce-
zasõnõn amacõ, kapsama giren kurumlarõn,
yukarõda açõklanan anlamõyla gözetim ve de-
netim altõnda tutularak, eğitim ve öğretim hak-
kõnõn kötüye kullanõlõp, yasadõşõ yollarla okul
ya da kurs açõlmasõnõn önlenmesidir. Böyle-
ce, çağdõşõ, bölücü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluş felsefesine aykõrõ eğitimin önüne ge-
çilmesi hedeflenmiştir. Yasadõşõ olduğu sap-
tanmõş eğitim kurumlarõnõn yaşamlarõnõn sür-
dürülmesine izin verilmesi, bu amaç ve hedefle
bağdaşmamaktadõr.
Öte yandan, anayasanõn 42. maddesinde, eği-
timin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda,
çağdaş bilim ve eğitim esaslarõna göre yapõ-
lacağõ ve bu esaslara aykõrõ eğitim yerleri “açı-
lamayacağı” kurala bağlandõğõna göre, bu doğ-
rultu ve esaslara aykõrõlõğõ saptananlarõn ka-
patõlmasõ anayasal zorunluluktur.
“Yasaya aykırı eğitim kurumu” anlatõ-
mõndaki “yasaya aykırı” nitelemesinin ana-
yasayõ da kapsadõğõnda kuşku bulunmamak-
tadõr. Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli karar-
larõnda bu husus vurgulanmõştõr. Yasaya ay-
kõrõ eğitim kurumunu kapatmayarak anayasal
kurallara aykõrõlõğa süreklilik kazandõrõlmasõnõ
hukuk devleti ilkesiyle bağdaştõrmak da ola-
naksõzdõr.
Anõlan maddede “açılamaz” denildiğine gö-
re, yasada bunun yaptõrõmõnõn düzenlenmesi
koşuldur. “Açılamaz”õn kurumsal yaptõrõmõ
ise, açõlanõ kapatmaktõr. Kapatma yaptõrõmõ-
nõ içermeyen yasa, “eksik düzenleme” yö-
nünden anayasaya aykõrõlõk içerir ve iptale
mahkûmdur. Çünkü anayasa, 11. maddesi uya-
rõnca yasama organõnõ da bağlar ve yasama or-
ganõ, anayasanõn buyruğunu yerine getirip, dü-
zenlenmesi öngörülen konu ya da alanõ yasa
ile düzenlemek zorundadõr.
Yaptırım eksikliği
Ülkemiz bunun bir başka örneğini, anaya-
sanõn 24. maddesi ile ilgili olarak da yaşa-
maktadõr. Maddede, kimsenin, devletin sosyal,
siyasal, hukuksal ve ekonomik düzenini, kõs-
men de olsa din kurallarõna dayandõramaya-
cağõ, dini, din duygularõnõ ve dince kutsal sa-
yõlan değerleri kötüye ve çõkarlarõ doğrultu-
sunda kullanamayacağõ belirtilmiştir. Mad-
dedeki düzenlemeye “kimse” sözcüğüyle
başlanõldõğõna göre, bunun tersi davranõşõn, ay-
nõ zamanda bireysel suç oluşturacağõ açõktõr.
Bu nedenle, suçun yaptõrõmõnõn TCY’de dü-
zenlenmesi gerekirken, bu yapõlmamõş; ana-
yasaya aykõrõ eksik düzenleme de Anayasa
Mahkemesi denetiminden geçmemiştir. As-
lõnda, sözü edilen suç ve cezaya önceki
TCY’nin 163. maddesinde yer verilmişken,
1989 yõlõnda kural yasadan çõkarõlmõştõr. Ana-
yasaya aykõrõlõk o zamandan beri sürmektedir
ve ülkenin bugün ulaştõğõ İslami rejim boyu-
tunun başlõca nedenidir. Kaçak kurslara iliş-
kin yaptõrõm eksiğinin de bu sonuca katkõda bu-
lunacağõ ortadadõr.
Sonuç:
Devletin eğitim ve öğretimdeki gözetim ve
denetim görevi, laiklik ve bunun eğitimdeki
yansõmasõ olan öğretim birliği ilkesine aykõ-
rõ eğitim ve öğretim yapõlmamasõnõ da kap-
samaktadõr. Devlet denetiminin, yaptõrõmõ
içermeyen eksik düzenleme ile etkisinin yok
edilmesi ve sonuç vermez duruma düşürülmesi,
anayasanõn başlangõcõ ile 3 ve 5. maddelerin-
de öngörülen ülke ve ulusun bölünmez bü-
tünlüğüne de tehdit oluşturacaktõr. Çünkü, iz-
lenen yol, ikili eğitimin gelişip yerleşmesine
neden olacaktõr ki, bunun zararõnõ ulusal bü-
tünlüğün göreceği açõktõr. İkili eğitimin ulu-
sal bütünlüğe verdiği zarardan kurtulmak, öğ-
retim birliği ilkesinin iki amacõndan biridir. Ka-
çak kurslarõn neredeyse özendirilmesine yol
açan düzenleme bu amaçla da ters düşecektir.
Tüm bu anayasal kurallar birlikte incelen-
diğinde, yapõlan yasal değişikliğin, hukuk
devleti, laiklik, öğretim birliği ilkeleriyle, ül-
ke ve ulusun bölünmez bütünlüğüyle, çağdaş
ve bilimsel eğitimin isterleriyle bağdaştõğõnõ
söylemek olanaksõzdõr.
KaçakKurslarveAnayasaMahkemesiKararõ
Bülent SERİM YÖK Üyesi-Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri
Tüm bu anayasal kurallar birlikte incelendiğinde, yapõlan yasal
değişikliğin, hukuk devleti, laiklik, öğretim birliği ilkeleriyle, ülke ve
ulusun bölünmez bütünlüğüyle, çağdaş ve bilimsel eğitimin isterleriyle
bağdaştõğõnõ söylemek olanaksõzdõr.
Küresel Isõnma ve Dünya Su Forumu...
K
üresel õsõnma, bütün dün-
yanõn önemle üzerinde
durduğu bir konu olmuş-
tur. 7- 10 Temmuz 2008 tarihle-
ri arasõnda, İstanbul’da 48 ülkeden
270 akademisyenin katõldõğõ, Dün-
ya Küresel Isõnma Konferansõ
düzenlenmiş ve konular tartõşõl-
mõştõr. Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde de konu ele alõnmõş,
Meclis araştõrma komisyonu ta-
rafõndan “Küresel Isınmanın
Etkileri ve Su Kaynaklarının
Sürdürülebilir Yönetimi Ra-
poru” hazõrlanmõştõr. Konu 16-22
Mart 2009 tarihlerinde de, İstan-
bul’da, 170 ülkenin devlet ba-
kanlarõ ve yerel yöneticilerinin ka-
tõlõmõyla, Beşinci Dünya Su Fo-
rumu’nda tartõşõlacaktõr. Bu fo-
ruma, 18 bini yabancõ ülkelerden
olmak üzere, toplam 30 bin kişi
katõlmaktadõr. Daha önce, ilk dört
su forumu Fas, Hollanda, Japon-
ya ve Meksika’da yapõlmõştõ. İs-
tanbul’da, Sütlüce Kültür Mer-
kezi’nde yapõlacak forumda, 23
konuda, en az 100 oturum ger-
çekleştirilecek. Bütün dünya ül-
kelerinden gelecek misafirler bir
hafta dolayõnda İstanbul da kala-
caklar. Ülkemizi tanõtmak ve
dünya su sorunlarõna çözüm bul-
mak yönünden bu forum önemli
bir fõrsat olacaktõr.
Araştõrmalarda, üzerinde önem-
le durulan konu, dünyada küresel
ortalama sõcaklõklarõn 2 veya 3 de-
rece artmasõ halinde, bitki ve
hayvan türlerinin yüzde yirmi
veya otuzu yok olma tehlikesiy-
le karşõ karşõya kalacağõdõr. Dün-
yada 40 ülkede 2 milyon dola-
yõnda insan su sõkõntõsõ çekmek-
tedir. Bir milyardan fazla insan ye-
terli su kaynaklarõna erişeme-
mektedir. Yapõlan tahminlere gö-
re 2050 yõlõnda her dört kişiden bi-
ri yeterli su kaynağõna kavuşa-
mayacaktõr. Nehirlerin, göllerin su
seviyeleri düşmekte, buzullar eri-
mektedir. Bu yõl yağõşlar iyi git-
mektedir. Ama gelecek yönünden
endişeler devam etmektedir.
Dünya nüfusunun yüzde yir-
misi, yani bir milyar dolayõnda in-
san, temiz içme suyu bulama-
maktadõr. Yõlda beş milyon insan
suyla ilgili nedenlerden dolayõ
ölüyor. Birçok kişi sağlõklõ kana-
lizasyon ve sağlõklõ yaşam so-
runlarõ yaşõyor. Ümit ediyoruz ki
forumda gelecek yönünden önem-
li çözüm önerileri getirilecektir.
Bu konuda, bazõ kişisel öneri ve
düşüncelerimi, okuyucularõmõza
burada aktarmak istiyorum. Bu
konuda, en önemli sorun nüfus ar-
tõşõ sorunudur. Dünya nüfusu,
son yüzyõlda 6 misli artmõştõr. Tür-
kiye nüfusu Cumhuriyetin kuru-
luşunda, 15 milyon dolayõnda
iken, şimdi 70 milyonu geçmiş,
seksen yõl içinde beş kat dolayõnda
artmõştõr. Tarõm alanlarõmõzõn bir
kõsmõ yerleşme alanõ olmuştur.
Yalnõz bizim kuşağõmõz zama-
nõnda, İstanbul ve Ankara’nõn ne
kadar nüfusunun arttõğõnõ, trafiğin
ne duruma geldiğini görüyoruz.
Tarõm ürünleri ihraç eden bir ül-
keyken ürettiğimiz ürünler yeterli
olmamaktadõr. Su kaynaklarõmõz
yeterli olmamaktadõr. Bütün dün-
ya ülkelerinin sorunlara çözüm
bulmak için düşünmeleri gerekir.
Ulusal ve Uluslararasõ kuruluşlar
nüfus planlamasõ üzerinde önem-
le durmalõdõr. Eğer nüfus artõşõ ko-
nusunda önlemler alõnmaz ve
dünya nüfusu bu hõzla artarsa
çocuklarõmõz ve torunlarõmõz bü-
yük sõkõntõlarla karşõ karşõya ka-
lacaklardõr. Tarõm alanlarõ ve su
kaynaklarõ o kadar nüfusa yeter-
li olmayacaktõr.
Prof. Dr. Nuri TORTOP Emekli TODAİE Gn. Md.
TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN
ÇANAKKALE DENİZ
SAVAŞLARININ 94. YILINDA
ATA’MIZI VE ŞEHİTLERİMİZİ
SAYGIYLA ANIYOR,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN
VARLIĞINI SONSUZA KADAR
SÜRDÜRECEĞİMİZE SÖZ
VERİYORUZ.
w w w . c u m o k . o r g
İSTANBUL CUMOK
“ B A L B A Y Ç I K A C A K
Y İ N E Y A Z A C A K ”