Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
29 ARALIK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
Ülkemizde son dönemlerde akıl
almaz, mantık kabul etmez, insafa sığ-
maz, dinimizin emrettiklerine taban ta-
bana zıt şeyler oluyor.
Herkes herkesi suçluyor. Haksızlık
hukuksuzluk diz boyu. Tahrikler ve
teşviklerde vicdansızlık almış başını
gitmiş. Sevgi, saygı ve vefa mumla
aranıyor. Allah korkusu ve sevgisi de-
sen Allah’ı ağızlarından düşürme-
yenlerde yok olmuş. Hak aramak
suç kabul edilmekte ve demokrasi ol-
duğunu varsaydıkları için hak talep
edenler sözde demokratlar tarafından
tu kaka yapılmakta. Bağırarak ko-
nuşma ifade sanatı olmuş. Olayları ve
olguları irdeleme, analiz etme ve sun-
ma derinlere inerek değil, yüzeyden
yapılır hale gelmiş. Yani ortalık toz du-
man. Ülkenin nereye gittiği-
ni net biçimde söyleyecek
kimse yok.
Bu durum insanın içini karartıyor. Ül-
kemizin geleceği adına kaygılanma-
mıza yol açıyor. Gerçi kaygılanmak da
aptalca karşılanıyor. Kötümser ve
komplocu damgasını tuzu kuru libe-
ral, aydın, manevra yeteneği yüksek
eski solcular rahatlıkla size vurabiliyor.
Bunlar şimdilerde medyada senar-
yosunu Batılı yazarların yazdığı tiyat-
ro oyununun figüranları. Allah var
çok iyi oynuyorlar. Sessiz güç bunları
her gece izleyerek gişe rekorları kır-
malarına yol açıyor.
Halkımız sessiz bir şekilde olayları
izliyor. Ezici bir çoğunluğun kaosa dö-
nüşmüş bu durumdan hoşnut olma-
dığını ileri sürmek yanlış olmaz, ama
bu sessizlik, bir gücü ifade ediyorsa,
demokratik tepkisini sandıkta gös-
termeyi bekliyor ve bu gücü sandık-
ta “beni hiçe saydınız, işte ben bura-
dayım” şeklinde gösterecekse umut-
lanmak ve sabırlı olmak mümkün. Ya
sessiz güç yoksa ya var da sinmişse
Allah muhafaza... Bu durumda bu gü-
cün yerini başka güçler alacak ki ar-
tık bunu hayal etmek istemiyorum.
Ülkemizde bu hadiseler olurken
gençlerin bazı çalışmaları insana
umut vermiyor da değil. Son zaman-
larda yerli yazarların senaryosunu
yazdığı filimler, tiyatro oyunları ve
diğer etkinlikleri izleyin-
ce insanın içi biraz da ol-
sa ferahlıyor. Geçen gün
izlediğim “Başka Dilde Aşk” filimi de
bunlardan biri. Oyuncular çok genç.
Başrolde Mert Fırat ve Saadet Işıl
Aksoy var. Diğer oyuncular Lale
Mansur, Emre Karayel, Şebnem
Köstem, Tuğrul Tülek, Gizem Er-
den, Tunç Kırlı, Didem Balçın, Mu-
rat Okay, Aydın Uncuoğlu ve Metin
Coşkun. Yönetmen İlksen Başarır.
Senaryosunu Mert Fırat ve İlksen
Başarır yazmış.
Film sağır ve dilsiz grafiker bir gen-
cin (Mert Fırat) bir çağrı merkezinde
çalışan ve işi çok konuşmak olan bir
genç kızla (Saadet Aksoy) olan ses-
siz dünyadaki güçlü iletişimlerini an-
latıyor. Sevginin ifade biçiminin ve ile-
tişimin sadece konuşmakla olmadı-
ğını, bunun farklı şekillerde de olabi-
leceğini, esasen sevginin kalpten
gelmesinin ne kadar önemli olduğu-
nu bize gösteriyor. Yani sessizliğin gü-
cünün de ne denli etkili olduğunu or-
taya koyuyor.
Bu filmi seyrettikten sonra halkı-
mızın sessiz gücünün nelere kadir ola-
cağını, ne gibi depremler yaratacağını
ve gençlerimizin bir şeyleri algıladığını
düşünerek kendi kendime ”yok yok bu
ülkeye bir şey olmaz” dedim. Ancak
her günü huzursuz ve kalkınmaya, ge-
lişmeye yönelik olmayan olaylarla
geçen ülkemizin aydınlık geleceği
için sessizliğin gücünden başka gü-
cümüzün olmadığını kabul ederek…
Sessizliğin Gücü
M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Taşları Yerli Yerine...
Taşları yerli yerine oturtmak için insan zekâsının
yetersiz kaldığı gelişmeler yaşıyoruz... Olup
bitenlere ortak değerler, önyargılardan bakmaya
çalışan sitelerin içindeki aynı olaylara ilişkin
değerlendirmelerde akla kara tam zıt
yaklaşımları... “Senaryolara değil sonuçlara bak”,
“Yanılmamak için resme uzaktan bak”, “Büyük
resme bak”.. türünden gerçeğe önyargısız ulaşma
amaçlı uyarılar yapıldıktan sonra, aynı verilerin
tam tersi amaçlar için kanıt olarak kullanılabiliyor
olması, kaosun en ürküten boyutu...
Aklımızı, yargılarımızı, amaç-sonuç ilişkisi içinde
nasıl sağlıklı bir çizgide koruyabilir, haktan,
hukuktan yana bir duruşu koruyabiliriz? Çok daha
basit sorulara yanıt arayabilir miyiz?
TEKEL işçilerinin direnişine giderek daha çok
sinirlenen, verdiği sadaka ile susturamamış olmayı
cezalandırılması gereken bir başkaldırı olarak
gören Başbakan Erdoğan, yine kamuoyunu
işçilere karşı kışkırtmak amacı ile çalışmadan
ödenen bol sıfırlı rakamlardan söz etti...
Demokrasilerde siyasi bir iktidarın bir kurumu
özelleştirirken sosyal devletin gereği olarak asla
atlayamayacağı kendi büyük suçunu yok sayarak
elbette; özelleştirme eyleminde işçilerin yeni
işletmeye sorumlulukları ile devredilmemesi, işten
çıkarılmalarının öngörülmesini, yani Erdoğan
Hükümeti iradesi ile işsiz bırakılmalarını, sözünü
ettiği çalışmadan para ödenmesi suçunun
kendilerine ait olmasını... Bakû -Ceyhan’da üç
yılda 900 milyon dolar kazanç vaat etmişken, 210
milyon dolar zararın sorumlusu olmanın hesabını
vermeyen hükümet, bu işçilerin önce işten
atılmaları kararını da veriyor. Sonra lütfedip
kazanılmış yasal hakları yok sayılarak sendikasız,
güvencesiz, ücretleri düşürülerek, uysa da
uymasa da çok olumsuz koşullarda, özel statüde
başka kamu işletmeleri, şehirlerde, sadaka
düzeninde çalıştırmak isiyor...
Sandıktan çıkmış, sosyal devletten sorumlu bir
başbakan gibi değil de, padişah yetkileri ile
donatılmış bir diktatör edasında, “Lütfettiklerime
karşı çıkanlar, ideolojik kavganın peşinde,
ektiklerini biçerler..” havalarında tehdit etmesi...
Başbakan’ın tehdidinin ardından TEKEL
işvereninin işyerlerinde yoklama yaparak işyerinde
olmayan, yani direnişe katılan işçilerin ihbar,
kıdem tazminatlarını yakarak işten atmakla tehdit
etmesi...
Arınç’a suikast gerekçesiyle Ankara Seferberlik
Bölge Başkanlığı’nda arama, MGK gündemine
ilişkin gelişmeler sadece çok daha karmaşık değil,
sonuçları ile çok daha ağır tehditleri içermekte.
Arınç’a suikast kanıtına ulaşmak üzere TSK’yi
bütünü ile çok ağır yıpratan “kozmik odalar” ın
aranması, gelişmelerinin akıl mantık ilişkisinin
sorgulanması üzerinden, uzman kişiler,
hukukçuların bile bizlere yol gösterecek sağlıklı bir
şeyler söyleyebildiklerine, akılcı sonuçlara
varabildiklerine tanık olamıyoruz... Çok basit belki
ama çok yalın bir çağrışım kafamda; Ergenekon
darbe örgütü operasyonu kapsamında Çağdaş
Yaşam’ın basılması, burs alan tüm öğrencilerin
dosya bilgilerinin alınması ilişkisi...
Hâlâ burs alan öğrencilerin, yardım yapan
kişilerin özel bilgi dosyalarının Ergenekon darbe
davası ile delil ilişkisi üzerinde en küçük bir bilgiye
sahip değiliz. Ancak Gülen cemaati başta, bütünü
ile illegal örgütlenmeler içinde Çağdaş Yaşam
bursiyerlerini katlayan sayılar, dudak uçurtan
parasal rakamlarla yapılan eğitimde siyasal
İslamcı, cemaat çalışmalarına göz yumulmanın
ötesinde büyük destek verildiğini biliyoruz.
Cemaatçilerin Atatürk devrimleri, laik cumhuriyet,
eğitim birliği ilkeleri içinde eğitim için öğrencilere
destek verilmesine duydukları tepkiyi de. Bir adım
ileri Çağdaş Yaşam’ın burs alan öğrenci
dosyalarının ele geçirilmesi arzularını da. Yasal
suç, darbe kanıtını oluşturamasalar da, elde
edilmek istenen bu bilgiler ilgili özel servise
yaramış olabilir mi?
Çok yaşamsal, kaosu yaratan senaryoların
altından kalkmayı unutun, akıl sağlığımızı, olsa
olsa amaç-sonuç mantık ilişkisi içinde koruyabilir
miyiz? Sonuç olarak AKP’nin yaradılışı, iktidar
oluşu çok yakın tarihimizden, belleğimizde...
Cheney 19 Mart 2002’de ABD’nin Irak işgali için
Ecevit Hükümeti’nden alamadıkları desteğe
öfkesini, Türkiye, dünya kamuoyu ile paylaşmıştı.
4 Mayıs’ta Ecevit çok ağır hastalanmış,
hastanedeki tecrit konumu Bayan Ecevit’in direnci
ile kırılabilmişti. Yine de temmuz ayında Türkiye
seçim kararını almak zorunda kalmış, Ecevit
Hükümeti’nin sonu ilan edilmişti. İşte iki arada bir
derede Refah’ın içinden doğan AKP, 3 Kasım
seçimleri ile gökten zembille inmiş gibi, elbette
ABD’nin büyük desteğinde iktidar olmuştu.
1 Mart 2003’te AKP’nin ABD’ye sözünü verdiği
tezkerenin çıkmamasının faturası ABD
yönetimince TSK’ye yüklenmişti. Sonrasında
Anayasa Mahkemesi kararı ile rejim için ağır tehdit
odağı oluşturduğu kabul edilen AKP iktidarı ile
TSK arasında sürekli tırmanan çatışmalar
zincirinin en derin halkalarını yaşıyoruz...
MGK’den çıkacak ABD’nin Afganistan’a sıcak
savaşa istediği askerler, Kürt açılımı kararlarına
bakmakta yarar var...
soner@cumhuriyet.com.tr
Güney Kore Enerji Şirketi, BAE’ye nükleer santral kuracak; Türkiye’ye iki nükleer reaktör sağlamak için görüşüyor
Dördü BAE’ye ikisi Türkiye’ye
Dubai-Birleşik Arap
Emirlikleri Güney Kore ile 20
milyar dolarlõk nükleer enerji
anlaşmasõ imzaladõ. Analistlere
göre bu anlaşma bölgedeki
dengeleri değiştirecek.
KEPCO Türkiye ile iki
nükleer reaktör sağlama
konusunda görüşmeler
yaptõğõnõ ve reaktörlerin
Karadeniz Bölgesi için
planlandõğõnõ açõkladõ.
Ekonomi Servisi - Güney Kore
Elektrik Enerjisi Şirketi (KEPCO)
Türkiye ile iki nükleer reaktör sağla-
ma konusunda görüşmeler yaptõğõnõ
duyurdu. Karadeniz Bölgesi için plan-
lanan reaktörler hakkõnda açõklama
yapan firma yetkilileri, iki APR1400
tipi hafif su soğutmalõ reaktör konu-
sunda görüşüldüğünü kaydettiler.
Güney Kore’nin kamu şirketi KEP-
CO önderliğindeki konsorsiyumun,
nükleer santral teknolojisi ihraç et-
mede, Türkiye, Birleşik Arap Emir-
likleri (BAE), Çin ve Ürdün pazarla-
rõna odaklanacağõ belirtildi. Türki-
ye’ye de sağlanmasõ konusunda gö-
rüşmelerin sürdürüldüğü ileri güç re-
aktörlerinin BAE sattõğõ reaktörlerin
benzeri olduğu belirtiliyor. KEPCO
Başkanõ ve üst yöneticisi Won-Gul
Lee, 30 yõlda biriktirdikleri nükleer
teknoloji deneyimleriyle, bağõmsõz
bir enerji üreticisi olarak Türkiye’nin
ilk nükleer santral inşaatõ projesine ka-
tõlmak istediklerini ifade etmişti. Lee,
yeni yatõrõmlarõnõn artõk Güney Ko-
re dõşõna yansõmasõ projeksiyonunda
Türkiye’nin önemli bir rolü olduğu-
nu söyledi.
Öte yandan, AFP’de yer alan bir ha-
berde ise KEPCO şirket sözcüsü,
“Henüz karar verilmiş bir şey yok,
ama Türkiye’deki nükleer santral
projesine aday olmayı planlıyo-
ruz” dedi. Haberde, Türkiye’nin Ka-
radeniz boyunca, yaklaşõk 5 milyar
dolara 4 nükleer santral inşa etmeyi
planladõğõ ve ihalelerin 2010’un ilk ya-
rõsõnda açõlmasõnõn beklendiği de ifa-
de edildi.
Nükleerde 20 milyar dolarlõk anlaşma
ÇİMEN TURUNÇ BATURALP
DUBAİ - Dubai-Birleşik Arap
Emirlikleri, Güney Kore ile 20
milyar dolarlõk nükleer enerji
anlaşmasõ imzaladõ. Güney
Kore’nin oluşturduğu bir
konsorsiyumla Birleşik Arap
Emirlikleri arasõnda imzalanan
anlaşma bugüne kadar
Ortadoğu’da gerçekleşen en
büyük enerji ve ilk nükleer enerji
anlaşmasõ olma özelliğine sahip.
Antlaşma ayrõca dünyanõn da en
büyüklerinden biri. Birleşik Arap
Emirlikleri’nde inşaa edilecek
dört adet nükleer enerji
reaktörünün dizaynõndan, işletme
desteğine kadar Güney Koreliler
tarafõndan gerçekleştirilecek.
Günet Kore’nin kazandõğõ ihalede
ABD-Japon ve Fransõz
konsorsiyumlarõ yarõşõ kaybettiler.
Ortadoğu için “tarihi” olarak
nitelendirilen anlaşmanõn imza
töreninde BAE şeyhi Khalifa bin
Zayed Al Nahyan ve Güney
Kore Cumhurbaşkanõ Lee
Myung-bak hazõr bulundu.
Siyasi analizcilere göre bu
girişimin sadece BAE ve Güney
Kore arasõnda değil, bütün
Ortadoğu’da önemli siyasi ve
ekonomik sonuçlarõ olacak. BAE
petrol üreticisi körfez ülkeleri
arasõnda petrol dõşõnda farklõ bir
enerji üretimine yönelen ilk Arap
ülkesi oldu.
İlk santral 2017’de bitecek
Öte yandan BAE siyasi ve
güvenlik kaygõlarõ yüzünden
uranyum zenginleştirmesine
gitmeyecek ve reaktörler için
gerekli olan zenginleştirilmiş
uranyumu, Uluslararasõ Atom
Enerjisi Ajansõ himayesinde
üçüncü ülkelerden satõn alacak.
Güney Kore ise nükleer enerji
teknolojisine el attõktan 30 yõl
sonra ilk kez, bu antlaşma
sayesinde Fransa, Japonya,
Rusya ve ABD’den oluşan
nükleer enerji teknolojisi ihraç
edebilen ülkeler kervanõna
katõlmõş oldu.
BAE’de inşa edilecek enerji
santrallarõndan ilki 2017’de
üretime başlayacak. Diğer üçünün
ise 2020’ye kadar tamamlanmasõ
planlanõyor. Santrallarõ işletecek
olan işgücünün yüzde 60’õ Abu
Dabi’deki Khalifa
Üniversitesi’nde eğitim gören
emirlik vatandaşlarõndan
karşõlanmasõ planlanõyor.
Koreli konsorsiyum Kore
Elektrik (KEPCO), Kore
Enerji Mühendisliği (KOPEC)
Hyundai Mühendislik ve İnşa,
Samsung ve Doosan Heavy
Endüstrileri’nden oluşuyor.
BAE’nin enerji gereksiniminin
2020 yõlõna kadar 40 bin MW
olacağõ öngörülüyor. Yeni
kurulacak nükleer enerji
santrallarõ ülkenin elektrik
ihtiyacõnõn yüzde 25’ini
karşõlayacak. BAE Korelilerin
kuracağõ nükleer santrallar
dõşõnda kurulacak yeni santrallarla
bu gereksinimi karşõlamaya
hazõrlanõyor.
PETROL ZENGİNİ
ROTAYI NÜKLEERE
ÇEVİRDİ
OSMAN ÇUTSAY
FRANKFURT - Dünyanõn
üçüncü büyük petrol üretici-
si Birleşik Arap Emirlikleri
(BAE), Güney Kore’ye 4
nükleer santral kurmasõ için
sipariş verince, gündeme ba-
zõ soru işaretleri de girdi.
BAE’nin 20 milyar dolarlõk
bu siparişini yenilerinin izle-
yebileceği belirtildi. Nükleer
santrallarõn yapõmõnõn Fran-
sõz veya Amerikan şirketle-
rine değil, KEPCO öncülü-
ğündeki bir Güney Kore kon-
sorsiyumuna verilmesinin,
bölgedeki bazõ dengeleri de
değiştirebileceği kaydedildi.
Medyada anlaşma sonrasõ yer
alan yorumlara göre, Güney
Koreli nükleer enerji şirket-
leri, yaklaşõk 20 milyar do-
larlõk bu yatõrõmõ daha sonra
40 milyar dolarlõk daha baş-
ka siparişlerin izleyeceği yo-
lunda bir beklenti içinde. Bu
girişimle Güney Kore, ABD,
Kanada, Fransa, Rusya ve
Japonya’nõn ardõndan dün-
yanõn altõncõ en büyük atom
santralõ ihracatçõsõ konumu-
na yükselirken, BAE’nin,
Atom Silahlarõnõ Sõnõrlan-
dõrma Anlaşmasõ’nõ imzala-
dõğõna dikkat çekildi.
Bazõ kaynaklarda, üçüncü ku-
şak nükleer santrallar döne-
minin açõlmakta olduğu, do-
layõsõyla Ortadoğu’daki bu
yeni yatõrõmlarõn güvenlikle
ilgili bazõ sorunlarõn üstesin-
den gelmesi gerektiği öne
çõkarõldõ.
Bu yatõrõmlar, uzmanlara göre,
bölgedeki petrol rezervlerinin
kõsõtlõlõğõ ve devletlerin atom
caydõrõcõlõğõna ihtiyaç duy-
masõ gibi bazõ sorularõ da
beraberinde taşõyor.
Kadõnõn
yöneticilikte de
istihdamda da
adõ yok
Ekonomi Servisi - Türkiye İşveren
Sendikalarõ Konfederasyonu’nun
(TİSK) 2009 Eylül ayõnda ‘Kadın
Yöneticiler Anketi’ne göre özel sek-
törün büyük sanayi firmalarõndaki yö-
neticilerinin sadece yüzde 22’si ka-
dõnlardan oluşuyor.
TİSK’in anketinde, özel sektör
kapsamõnda, üye işveren sendikala-
rõndan 11’ine bağlõ 111 işletmeden ce-
vap alõndõ. 111 işletmede 2009 Eylül
sonu itibarõyla, mavi ve beyaz yaka-
lõ olmak üzere çalõşan toplam perso-
nel sayõsõnõn 85 bin 427 olduğu sap-
tandõ. İşletme başõna 770 kişi ortala-
ma personel sayõsõ düşerken, toplam
personelin yüzde 14.4’ünün kadõn ol-
duğu belirlendi. Çalõşanlarõn 12 bin
260’õnõn kadõn, 73 bin 167’sinin ise
erkek olduğu görüldü. 111 işletmede,
üst düzey yönetici olarak görev yapan
714 kişinin 163’ünün kadõn olduğu
ifade edildi. 65 yönetim kurulu baş-
kanõnõn 9’u, 52 yönetim kurulu baş-
kan yardõmcõsõnõn 11’i, 239 yönetim
kurulu üyesinin 54’ü, 122 genel mü-
dür-koordinatör-CEO’nun 34’ü, 125
genel müdür yardõmcõsõnõn 26’sõnõn
kadõn olduğu belirlendi.
Ankara’da devam eden TEKEL işçilerinin direnişi bugün 15. gününe girdi
Türk-İş Başkanõ Kumlu, sorunu çözene kadar müca-
deleye devam edeceklerini belirterek “Başbakan, eylem-
lerin nedenini düşünmeli, çözüm aramalõ” dedi.
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - TEKEL işçileri, di-
renişlerinin 14. günü olan dün
de Türk-İş Genel Merkezi önün-
deki bekleyişlerini sürdürdü-
ler. İşçilerin direnişlerinin 14.
gününde, Türk-İş Başkanõ Mus-
tafa Kumlu ve beraberindeki
heyet TBMM’de MHP’yi zi-
yaret etti. TEKEL’de özelleş-
tirme yerine kapatmanõn ya-
põldõğõnõ vurgulayan Kumlu,
işçilerin ekmekleri, haklarõ için
eylem yaptõğõnõ ifade etti. Kum-
lu, TEKEL işçilerinin eyleminin
ideolojik olmadõğõnõ belirterek
şunlarõ söyledi: “Başbakan,
TEKEL işçilerinin eylemini
‘ideolojik’ olarak değerlen-
dirmiş, ‘yetimin hakkõnõ TE-
KEL işçilerine yedirmeyece-
ğini’ belirtmiş. ‘Yatarak para
kazandõrmayacaklarõnõ’ tek-
rarlamış. TEKEL işçisi yata-
rak değil, çalışarak para ka-
zanmak istiyor. Bu tür yak-
laşımlar dostça değil. Başba-
kan işçilerin kendisine düş-
man olmadığını anlamalı. İş-
çiler bu ülke için çalışıyor.
Başbakan, yapılan bu eylem-
lerin nedenini düşünmeli ve
çözüm yolları aramalıdır.”
Şener’den destek
Türkiye Partisi lideri Abdül-
latif Şener de işçilere destek zi-
yaretinde bulundu. Tek Gõda-
İş Sendikasõ yazõlõ bir şapka ta-
karak işçilere seslenen Şener,
“TEKEL işçisinin çektiği ıs-
tırabın ardında Başbakan ve
hükümetin yanlış politikala-
rı var. Türkiye’de Türk tü-
tünü bitti. Türkiye Virginia
tütünü cenneti haline geldi.
Yabancı işçiler için çalışan,
kendi işçisini bitiren bir baş-
bakan ve iktidar var” dedi.
Öte yandan, işe başlamayan
işçilerin eylemlerin başladõğõ
günden itibaren TEKEL tara-
fõndan tespit edileceği öğrenil-
di. Edinilen bilgiye göre tespi-
tin, izni biten veya rapor alan iş-
çileri kapsadõğõ kaydedildi.
Güvenpark’ta
bekleyen TE-
KEL işçileriyle polis arasında dün gerginlik yaşandı. Türk-İş Genel Başka-
nı Mustafa Kumlu, TBMM’de MHP grubuyla görüşmesinin ardından Gü-
venpark’ta bekleyen TEKEL işçilerinin yanına döndü. Kumlu ve beraberindeki
heyet metro altgeçidini kullanarak Türk-İş binasına geçerken işçiler altge-
çit yerine üstten geçmek isteyince polis barikatıyla karşılaştılar. Polisin ab-
lukaya aldığı işçilerle polis arasında tartışmalar yaşandı. Kol kola giren iş-
çiler polis barikatını yardı ve Türk-İş Genel Merkezi’ne doğru yürüdü.
İŞÇİLERLE POLİS ARASINDA GERGİNLİK
Otomotiv ihracatı üç yıl geri gitti
BURSA (AA) - Türk otomotiv sektörünün 1991
yõlõnõn eylül ayõndan itibaren kayõt altõna alõnan re-
korlarla dolu ihracat serüveninde, tarihinde ilk kez
ihracatõ 3 yõl öncesine (2006 yõlõna) döndü.
Uludağ İhracatçõ Birlikleri (UİB) verilerine gö-
re, 2008’in 22 milyar 959 milyon dolar ihracatla ka-
patan sektör, 2009’un 11 aylõk döneminde 13 mil-
yar 904 milyon dolar ihracata ulaşabildi. Sektör, ara-
lõk ayõ ile birlikte iyimser tahminle ihracatta 16 mil-
yar dolarõ yakalasa bile, bu yõl 7 milyar dolarlõk
(2003 yõlõ otomotiv ihracatõ) ihracat kaybõ olacağõ
tahmin ediliyor. Bu durumda, sektörün 2008 yõlõ-
na göre yaşayacağõ 7 milyar dolar civarõndaki ih-
racat kaybõ, 2003 yõlõnõn tamamõndaki 7 milyar 191
milyon dolarlõk otomotiv ihracatõna eşit.
‘Başbakan,işçilernedeneylemde?’
Ortadoğu için “tarihi” olarak nitelendirilen anlaşmanın imza töreninde BAE şeyhi Khalifa bin Za-
yed Al Nahyan ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Lee Myung-bak hazır bulundu.