22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 7 KASIM 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Gazeteci, yazar ve eski milletvekili Altan Öymen’in ‘Öfkeli Yõllar’ kitabõ tarihe õşõk tutuyor Öfkeli yıllar... ‘Yönetmeliğin anayasal dayanağõ yok’ MURAT KIŞLALI ANKARA - Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ ta- rafõndan hazõrlanarak yürürlüğe sokulan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili yö- netmeliğin anayasaya aykõrõ olduğu ortaya çõktõ. Anayasaya göre, çõkarõlan yönetmeliklerin “kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunla- rın ve tüzüklerin uygulanmasını sağlaması” gerekirken, GDO yönetmeliğinin kendi alanõn- da bir yasa veya tüzük bulunmuyor. İptal davası açılmıştı Türk Sağlõk-Sen Başkanõ Önder Kahveci tarafõndan hafta içinde Danõştay’da açõlan iptal davasõnõn dilekçesinde şu ifadelere yer verildi: “Yönetmeliklerin anayasal dayanağı: 1982 Anayasası’nın 124. maddesinin 2. fıkrasın- da, ‘Başbakanlõk, bakanlõklar ve kamu tüzel- kişileri, kendi görev alanlarõnõ ilgilendiren ka- nunlarõn ve tüzüklerin uygulanmasõnõ sağla- mak üzere ve bunlara aykõrõ olmamak şartõyla, yönetmelikler çõkarabilirler’ hükmü yer al- maktadır. Anılan hükümden de anlaşılacağı üzere yönetmeliklerin sebep unsurunu, bir kanun veya tüzük teşkil eder. Anılan yönetmelikte dayanak olarak ifade edilen mevzuat hükümleri incelendiğinde gıdaların ve yemlerin genetiğinin değiştiril- mesi ile ilgili bir düzenleme yer almadığın- dan GDO Yönetmeliği’nin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Anılan yönetmelik içeri- ğinden de anlaşılacağı üzere kendi alanında ilk ve tek mevzuat hükmü olma vasfını taşı- maktadır. Henüz Ulusal Biyogüvenlik Ya- sası olmadan GDO’larla ilgili yönetmelik çıkarılması yasamanın asilliği ilkesine aykı- rılık teşkil etmektedir.” GDO TARTIŞMASI SÜRÜYOR Maliye CHP’nin mallarına el koyuyor. Karikatür, ikinci Menderes kabinesinin kuruluşunu konu almış. Atatürk’ün alnında Stalin’in resmi mi var? O dönemde Meclis’in gizli oturumunda konuşan askeri hâkim albayın iddiası buydu. Ve bu, “komünistlerin her gazeteye sızdıkları’nın bir örneğiydi. Albaya göre komünistler sadece gazetelere değil tiyatrolara, derneklere, bakanlıklara, her yere sızmışlardı.” MİYASE İLKNUR Gazeteci-yazar ve eski CHP Genel Başkanõ Altan Öymen’in anõ kitaplarõnõn üçüncü cildi “Öf- keli Yıllar” adõyla çõktõ. Öy- men, Doğan Kitap’tan çõkan ücüncü ciltte 1950’li yõllarõ an- latõyor. Öğrencilik ve Ulus’taki gazetecilik yõllarõ, DP iktidarõnõn muhalefet ve basõn üzerindeki baskõlarõ, soğuk savaş döneminin Türkiye’ye olumsuz yansõmala- rõ, 1951 komünist tevkifatõ, CHP’nin mallarõna el konulma- sõ, “besleme basın” tartõşmalarõ ve 6-7 Eylül olaylarõ, kitaptaki bölümlerden öne çõkanlar. 1950’li yõllarõ Öymen’in belgesel tar- zõndaki anlatõmõndan okuyunca günümüzdeki güncel tartõşma- larla ne çok benzeyen yönleri ol- duğu da görülüyor. Seçmene kö- mür dağõtõlmasõ, McCarthy’cili- ğin Türkiye’de uygulamaya kon- masõ, “besleme basın” tartõş- malarõ, yargõ bağõmsõzlõğõnõn göl- gelenmesi, irticai faaliyetlerin tõrmanõşa geçmesi, Menderes’in bir türlü dizginlenemeyen öfke- si, Başbakan’õn hayvan ve kadõn kõlõğõnda karikatürlerinin çizil- mesi gibi o döneme damgasõnõ vuran gelişmelerin aynõ adla ol- masa da 2000’li yõllarda hâlâ güncelliğini koruduğuna tanõk oluyoruz. Bu da Menderes’in “velev ki...”si Necip Fazõl’õn, çõkardõğõ Bü- yükdoğu’da, hem eserlerinden alõntõlar yaparak, hem de hayatõ- nõ anlatarak öne çõkardõğõ isim- lerden biri, Said-i Nursi’ydi. “Nurculuk” akõmõnõn kurucu- suydu. Çok sayõda talebesi ve iz- leyicisi vardõ. Hayranlarõ gibi Büyükdoğu dergisi de onu say- gõyla anõyordu. Büyükdoğu, onun ağzõndan “fıkra”lar naklediyor, örtünmenin önemine işaret eden görüşlerini ve Atatürk’e karşõ sözlerini yayõmlõyordu. Bu alõntõlar (hele Atatürk’le il- gili olanlar), Büyükdoğu’nun di- ğer bazõ yayõnlarõ gibi, iktidarõn bir bölümünü (en başta Cum- hurbaşkanõ Celal Bayar’õ) ra- hatsõz edici yayõnlardõ. Fakat Menderes hükümeti bunlarõ gör- mezlikten gelmeyi tercih edi- yordu. Çünkü ortada -hele Said-i Nur- si açõsõndan- önemli bir gerçek vardõ: Said-i Nursi kendi yan- daşlarõna açõk açõk, DP’nin des- teklenmesini telkin ediyordu. O destek -yõllar önce söylenmiş sözler yüzünden- feda edilemez- di. Özellikle Said-i Nursi konu- sunda dikkatli bir tutum izleyen Menderes hükümeti, Büyükdo- ğu’nun yayõnlarõna karşõ da ben- zeri bir tutum izlemek eğilimin- deydi. Ama Necip Fazõl, Said-i Nursi’ye göre, çok daha hareketli haldeydi. Nursi, kendi hedefine doğru derinden derine ilerleyen bir İslamcõ ‘din adamõ’ görüntü- sündeydi. Necip Fazõl ise acele- ci bir ‘İslamcõ politikacõ’ydõ. Po- lemikçiydi ve zaman zaman çok saldõrgan olabiliyordu. O yayõnlarõn etkilerinin art- maya başladõğõnõ gösteren işa- retler zaten vardõ. Demokrat Parti’nin bazõ örgütlerinin kon- grelerinde, kadõn haklarõnõn sõ- nõrlanmasõ, çokeşliliğin yasal- laştõrõlmasõ, kõlõk kõyafetin İs- lamileştirilmesi talepleri yük- seliyordu. Demokrat Parti dönemini Ata- türk dönemiyle hesaplaşmanõn fõrsatõ sayanlar her yerde kendi- ni gösteriyordu. Şeyh olduklarõ- nõ ilan edip devrimleri suçlayan kişiler ortaya çõkmõştõ. Buna pa- ralel olarak, Atatürk heykelleri- ne gece vakti baltalarla, çekiçlerle saldõrõp heykelleri parçalayan- lar oluyordu. Bu arada DP’nin il ve ilçe kongrelerinde, fes ve sa- rõk giyilmesini, birden fazla ev- lenmeye müsaade edilmesini, hafta tatilinin pazar yerine cuma günü yapõlmasõnõ, kadõnlarõn açõk saçõk gezmelerinin yasaklanma- sõnõ, tekke ve zaviyelerin açõl- masõnõ, okullarda Kuran dili oku- tulmasõ talepleri kürsüden dile ge- tiriliyordu. Bu olaylara başta öğrenci ku- ruluşlarõ olmak üzere çeşitli ku- ruluşlardan tepkiler başlamõştõ. Başta Kõrşehir ve Konya olmak üzere belirli illerde “irticaya karşı” mitingler düzenlenmişti. Cumhurbaşkanõ Celal Bayar da 10 Ocak 1951’de yaptõğõ ko- nuşmada, irticai hareketlerin münferit hadiseler olmayõp bir teşekkül olduğuna dikkat çeki- yor ve bir zümrenin Müslü- manlõğõ tekellerine almak iste- diğini söylüyordu. O gün, Ba- yar’õn yanõnda bulunan Men- deres de üniversiteli gençlere hi- tap etmiş, “İrticanın uyanma- ya çalıştığı bir vakıadır” de- mişti. Ancak 10 Ocak gününden sonraki olaylar, malum, üniver- site öğrencilerinin çoğunluğunu “müsterih” kõlacak (içini rahat ettirecek) şekilde gelişmemişti. O zamanki öğrenci kuruluşlarõ- nõn çoğu, başbakanõn 10 Ocak günü “uyanmaya çalıştığı bir vakıadır” dediği o tehlike kar- şõsõnda çok duyarlõydõlar. İstanbul’daki gösterilerin ba- zõsõ, Cağaloğlu’nda Büyükdo- ğu’nun bulunduğu binanõn önün- deydi. Polis bunlara, izinsiz ol- duğu gerekçesiyle müdahale edi- yordu. Bazõ göstericiler gözaltõ- na alõnõyordu. Ve Menderes için- de bulunduğu ikilemden çõk- makta güçlük çekiyordu. Mart ayõnda Konya’daki gelişmelerle ilgili bir demecinde, 10 Ocak’ta- ki sözleriyle çelişkili sözler söy- lemişti. 10 Ocak’ta varlõğõ için “vakıa” (gerçek) dediği irtica tehlikesini bu defa reddetmiş, üstelik asõl o tehlikeden söz eden- lerin bağnazlõk yaptõğõnõ öne sürmüştü. Şöyle: “Konya’nın bir kazasında bir parti kongresinde, velev dini taasup (bağnazlık) ifade et- se dahi, bir vatandaşın sözleri ele alınarak, memlekette irtica vardır diyerek heyecan uyan- dırmaya çalışmayı, vicdan hür- riyetine karşı bir nevi taassup ve baskının tezahürü saymak icap eder.” İki ay önce: “irtica tehlikesi var…” İki ay sonra: “Yok…” Komünist mi ithal etsek? Sol akõmlar tarihine “16 Ara- lık Tevkifatı” diye geçen ko- münist tevkifatõ, eskilerinden çok daha kapsamlõydõ. Tutuklanan- larõn ve tutuklanacaklarõn hayli fazla olacağõ anlaşõlõyordu. İşin “büyük” olduğunun duyulmasõ, hükümetçe de isteniyordu. Çünkü Türkiye’de “komünist tehlikesi”nin var olmasõ, Ame- rika’nõn Türkiye’ye ilgisinin, do- layõsõyla “Amerikan yardı- mı”nõn artmasõ demekti. Fakat Türk hükümeti, “Amerikan yar- dımı” alma konusunda Yuna- nistan’dan çok daha geride kal- dõğõndan şikâyetçiydi. Yunanis- tan’õn daha fazla yardõm almasõ- nõn gerekçesi, malum oradaki komünizm tehlikesinin çok cid- di sayõlmasõydõ. O günlerde “ “Acaba Yunanistan’dan ko- münist mi ithal etsek?” esprisi üretilmişti. DP Milletvekili Şevket Mocan “komünist avcısı” diye tanõm- lanõyordu. Siyasetteki ününü ilk olarak, 1950 Temmuz’undaki af kanunu çõkarken yapmõştõ. O ka- nunun kapsamõna Nâzım Hik- met’in de girmesine karşõydõ. Onun affedilmemesi için, Mec- lis’te arkadaşlarõyla birlikte bir kampanya açmõştõ. Ama başarõ- lõ olamamõştõ. Mocan’õn “komünist avcılı- ğı”nõn nedenleri arasõnda kişisel meseleleri de vardõ. İlk eşi Sa- re Hanım, Nâzõm Hikmet’in teyzesiydi. Onunla geçinemeyip boşanmõş, ikinci bir evlilik yap- mõştõ. Fakat asõl derdi kõzõydõ. Kõzõ Ayşe Mocan, onun karşõ çõkmasõna rağmen bir “komü- nist”le evlenmişti. Trabzonlu Baştõmar ailesinden Dündar Baştımar’la. Baba Mocan buna o kadar kõzmõştõ ki, damadõnõ ve kõzõnõ “komünisttirler” diye savcõlõğa ihbar etmişti. Ama ciddi bir kanõt bulunamadõğõ için sonuçsuz kalmõştõ. İşte o Şevket Mocan, komünist tevkifatõndan sonraki gelişme- ler sõrasõnda yeniden gündem- deydi. Komünistler hakkõnda çok önce verdiği bir yasa önerisini ha- tõrlatõyordu. Yasa önerisini Meclis’e bir yõl önce, elli iki arkadaşõnõn daha im- zasõnõ alarak vermişti. Türk Ce- za Kanunu’nun komünistlikle il- gili 141’inci maddesinin ağõr- laştõrõlmasõnõ istiyordu. Ama Meclis’in Adalet Komisyonu’na sevk edilen önerinin görüşülme- si çok uzun sürmüştü. Hüküme- tin -TCK’nin daha birçok mad- desinin değiştirilmesini öngö- ren- bir tasarõsõyla birlikte ele alõnmõştõ. Meclis’in gündemine bir türlü girmemişti. Mocan şim- di bunu hatõrlatõyordu. Konunun bir an önce Meclis genel kurulu- na gelmesini ve komünistlere karşõ gerekli tedbirlerin alõnma- sõnõ istiyordu. Mocan’õn önerisi- nin özeti kamuoyunca da belliy- di: Komünistlere karşõ şu ön- lemleri içeriyordu: “1. Komünist veya -adı baş- ka da olsa- komünist oldukla- rı kanaatine varılan partilerde merkez yöneticiliğinden hücre yöneticiliğine kadar görev ala- nı ne kadar aktif üye varsa hepsi idam edilsin… 2. Sadece partilerde değil, edebi, ilmi, hukuki, iktisadi, mesleki adlar altında kurulup aynı yönde faaliyette bulunan derneklerde aktif üye olanlar da idam edilsin. 3. Aynı yöndeki faaliyeti, sendikalar, işçi teşekkülleri, iş- çi çalışma yerleri, sivil-asker devlet kuruluşları içinde gös- terenler de idam edilsin. 4. Aynı yöndeki fiiller hak- kında propaganda yapanlar da idam edilsin…” Hükümetin tasarõsõ Meclis’te görüşülürken söz alan DP mil- letvekili Arif Nihat Asya da benzer bir konuşma yapacaktõ: “Komünizmin azılılarını ölüm temizler. Bu hakikat ka- bul edilsin ki, kızıl Don Ki- şot’ların ara sıra bunu düşü- nerek enseleri seğirsin. Yahut kurşunu düşünerek kulakları çınlasın.” Menderes’in “Besleme basın”ı Komisyonda domuz gribi krizi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu sõrasõnda sunum yaparken ök- sürmesi üzerine CHP’li Muharrem İnce, komis- yon toplantõsõna yanõna maske alarak girdi. İn- ce’nin maske ile gelmesi üzerine Bakan Çubukçu da, “Hasta birine benziyor muyum?” yanõtõnõ ver- di. Çubukçu, aşõ olup olmayacağõ konusunda ise, “Önce risk gruplarõna yapõlmalõ” diye konuştu. Topbaş’ın aşı yanıtı güldürdü İstanbul Haber Servisi - İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi (İBB) Başkanõ Kadir Top- baş, 4. Levent-Hacõosman metro hattõnõn Sana- yi-Seyrantepe istasyonlarõ arasõndaki yeni hat- tõnda metro aracõyla test sürüşü yaptõ. Test sü- rüşünün ardõndan Topbaş, “Domuz gribine kar- şõ aşõ olacak mõsõnõz” sorusuna, “Herkes kendi- ni bilir. Ne kadar tahammüllü, ne kadar soğuğa sõcağa filan diye. Ben kõşõn kar yağarken bile iç çamaşõrõ giymiyorum” dedi. Topbaş, yanõtõ kahkahalarla karşõlanõnca “Yani fanila giymi- yorum, atlet giymiyorum” diyerek düzeltti. Eczacılar aşılanacak ANKARA (AA) - Sağlõk Bakanlõğõ, Türk Eczacõlarõ Birliği’nin (TEB) talebi üzerine serbest eczacõlarla çalõşanlarõnõ da diğer sağlõkçõlar gibi öncelikli risk grubuna alarak domuz gribine karşõ aşõlanmalarõna karar verdi. TEB Genel Sekreteri Özgür Özel, bu doğrultuda uygulama ile ilgili il sağlõk müdürlükleri ile irtibata geçilmesi gerektiğini belirtti. Tekne battı 7 kaçak öldü BODRUM (AA) - Bodrum’un Turgutreis beldesinden Yunanistan’õn İstanköy (Kos) Adasõ’na yasadõşõ yollardan kaçmak isteyen kaçaklarõ taşõyan tekne, önceki gün alabora oldu. Sahil güvenlik ekipleri, 13 kaçağõ yaralõ olarak kurtardõ. 7 kaçağõn ise cesedine ulaşõldõ. Olayla ilgili soruşturma başlatõldõ. 1950’lerin başlarõnda kamuoyunu meşgul eden ge- lişme, Atatürk devrimlerine karşõ hareketlerin hõz ka- zanmasõydõ. Türkçe ezandan Arapça ezana geçilmesi- ni “dine dönüş”diye anlayan ve anlatan çevreler, ikti- dardan o yolda daha başka adõmlar bekliyorlardõ. Necip Fazıl Kısakürek’in Büyükdoğu dergisi, o bek- lentilerin bir sözcüsü gibiydi. 1943’ten itibaren yayõmla- dõğõ ve Demokrat Parti’nin iktidara gelişinden sonra, yayõn politikasõnõ daha da belirgin, daha da radikal ha- le getirdiği Bü- yükdoğu dergisi, o yolun temsilci- siydi. Siyasi olay- lar üzerine çizil- miş kapak resim- lerinin üzerinde sloganlar yayõm- lanõyordu. Sloganlarõn ve iç sayfadaki siyasi yazõ- larõn ana çizgisi şöyle özetlenebilirdi: - Her şey İslami kurallara uymalõdõr. - Cumhuriyet dönemi kötüdür. Osmanlõ dönemi iyi- dir. - Yahudiler ve onlarla birlikte hareket eden Avrupa- lõlar ile Amerikalõlar kötüdür. İslam âlemi iyidir. NECİP FAZIL VE BÜYÜKDOĞU İktidarõn kurduğu sistemin ortaya çõkardõğõ “yeni gazeteler” üzerinde duralõm. Bunlar gazeteciler çevrele- rinde “resmi ilan gazeteleri”, “sa- tışsız gazeteler”, “besleme gazeteler” gibi isimlerle de anõlõrdõ. Fakat han- gisiyle anõlõrlarsa anõlsõnlar, özellikle bazõlarõnõn yayõn hayatõna atõlõşlarõn- da, dönemin iktidarõnõn basõnõ yön- lendirme usullerini gösteren ilginç örnekler vardõ. Akın gazetesi bunlardan biriydi. DP’ye yakõn biri olarak tanõnan Re- cep Bilginer, Başbakan Menderesle görüştükten sonra arkadaşõ Tekin Erer ve Cavit Yamaç’la yeni gazete çõ- karmayõ düşünür. Yamaç, hükümet hisselerinin çoğunlukta olduğu ve başõnda murahhas aza olarak Men- deres’in has adamõ Üzeyir Avun- duk’un bulunduğu İş Bankasõ’ndan 25 bin lira kredi alarak Akõn’õ çõkarõrlar. Menderes de bu girişimden haberdar edilir ve Menderes, “Biz elimizden gelen desteği veririz” der. Bu destek en fazla resmi ilanlardan beklen- mektedir. ‘Besleme’ sözü nerden çıktı? Satõşlarõ çok az, hatta bazõsõnõnki “hiç”e yakõn da olsa, iktidarõ gökle- re çõkaran bu gazeteler için muhale- fetin kullandõğõ bir ad vardõ: “Besle- me”... Necip Fazõl Kõsakürek de, o “yeni gazeteler”den birini çõkaranlardan... 1950’lerin başlarõnda Büyükdoğu dergisini günlük gazete haline getir- mek istiyordu. Dergisini büyütüp ga- zete yapmak isteyen Kõsakürek, o sõ- ralarda DP’li Milli Eğitim Bakanõ Tevfik İleri ile temas halindedir. Kõsakürek onunla görüşür. Başba- kan’dan randevu alõr. Görüşmede Necip Fazõl, Menderes’in “İhlas ve dava sahibi bir gazetenin çıkması- na katkı yapması gerektiğini” söy- ler. O gazete için de “Bu, Büyükdo- ğu’dan başkası olamaz” der. Men- deres’in cevabõ şudur: “Büyükdoğu günlük gazete ola- caktır. Tevfik İleri ile temasınızı lüt- fen devam ettiriniz.” Görüşme bittikten sonra Kõsakürek doğru Tevfik İleri’nin makamõna gi- der. Gerisini kitabõnda şöyle anlatõr: “Başvekâletten çıkınca doğru Tevfik İleri’ye koştum ve Başve- kil’le bütün konuşmalarımızı tek tek anlattım ve müjdeyi verdim. - Evet, dedi, arkanızdan telefon etti ve o da kısaca anlattı. Beni gör- meden gitmeyeceğinizi bildiği için de siz gelir gelmez kendisini tele- fonla aramamı istedi. Tevfik İleri onu arayıp de ne olacak? Telefon ahizesi Tevfik İleri’nin kulağında: - Her şeyi anladım. Kendisine an- latır ve onun adına teşekkür ede- rim. Tevfik İleri ahizeyi yerine bı- raktı ve mes’ut gözlerle bana bak- tı: - Size söyleyemediği bir sözü ba- na söyletiyor: Öğleden sonra Baş- vekâlete gidecek ve Müsteşar Salih Koru’yu göreceksiniz! Size Bey- efendinin emriyle 5 bin lira takdim edecek. Bu, gazete kuruluncaya kadar hususi masraflarınız ve ra- hatınız içindir. Gazete en kısa za- manda kurulacak... Gereken ka- rarları vermek ve işi tertiplemek üzere benimle Samet’i tayin ediyor. Yakında İstanbul’a geleceğiz.” Hususi masraflarõ ve rahatõ için hükümetten 5 bin lira alan Necip Fa- zõl’a, Samet Ağaoğlu ve Tevfik İleri’nin talimatõyla gazetenin çõkõ- şõ için 30 bin lira daha ödenir. Hü- kümetin Necip Fazõl’a iyiliği 35 bin lira ile sõnõrlõ değildir. Gazete çõk- tõktan sonra da resmi ilan taahhü- dünde de bulunulur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle