Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
6 KASIM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
S
avaş ilerledikçe Rusya’nõn
durumu hem Almanya cep-
hesinde ve hem de Osmanlõ
ordusuna karşõ Kafkaslar’da kötüleşir.
Rusya Ocak 1915’te İngiltere’den
yardõm ister. Bu yardõm isteğini İn-
giltere kabul eder. Amaç Çanakkale
Boğazõ’nõ geçerek Osmanlõ Devleti’ni
savaş dõşõ bõrakmak, Karadeniz’e açõ-
lõp Rusya’ya yardõm etmek ve Al-
manya’yõ doğusundan kuşatmaktõr.
Bu karar ve tasarõda Deniz Lord’u
Winston Churchill’in büyük payõ
vardõr.
İngiliz ve Fransõz gemilerinden olu-
şan büyük bir filo Çanakkale Boğa-
zõ’na gönderilir. On beş inçlik (38 cm.)
toplarõyla dünyanõn en kuvvetli ve mo-
dern gemisi olan HMS Quenn Eli-
zabeth de bunlarõn arasõndadõr. Bu ge-
miler dõş kõyõlardaki Osmanlõ tabya-
larõnõ 19 Şubat 1915’te bombardõman
ederler. Müttefikler 7 Mart’a kadar sü-
ren birkaç bombardõmandan ve kõyõ-
ya kõsa süreli olarak asker çõkardõktan
sonra, asõl taarruzu 18 Mart’ta yap-
maya kara verirler.
O gün on sekiz gemilik büyük bir
deniz gücü Çanakkale Boğazõ’na ta-
arruz ederek geçmeye çalõşõr. Fakat bu
deniz muharebelerinde Türk askerinin
gösterdiği büyük kahramanlõk ve di-
rençle üç geminin batõrõlmasõ ve dört
geminin de yara alõp saf dõşõ edilme-
si sonucu başarõya ulaşamayõp geri çe-
kilirler.
Bu başarõsõzlõk üzerine mayõsta
müttefik kuvvetleri komutanõ General
Ian Hamilton İngiliz hükümetinden
taze kuvvetler ister. 7 Haziran’da hü-
kümet Hamilton’un bu isteğini onay-
lar. Bu karar 8 Haziran’da Hamilton’a
iletilir ve 10., 11. ve 13. Tümenlerin
gönderileceği bildirilir. Sonra Churc-
hill’in õsrarõ üzerine iki tümen daha
gönderilmesine karar verilir.
G
elibolu Yarõmadasõ’na
gitmek üzere 15 Hazi-
ran’da yola çõkan bir-
likler içinde Henry’nin 38. Tu-
gayı da vardõr. 20 Haziran’da an-
nesine gönderdiği mektupta nereye
gittiklerinin artõk belli olduğunu
yazar. Önce Mõsõr’da Aleksan-
driya’ya varõrlar.
Orasõnõn sonradan Gelibolu Ya-
rõmadasõ’na gidecek olan Avus-
tralyalõlarla dolu olduğunu görür.
Bu arada cepheden kayõplarõn çok
olduğu haberleri gelmektedir.
Nisanda Charles Darwin’in to-
runu Erasmus Darwin batõ cep-
hesinde ve W. H. Bragg’in diğer
oğlu Robert Bragg, Glasgow Üni-
versitesi’nden Charles E. Martin
ve Oxford Üniversitesi’nden Ed-
ward G. Romanes Gelibolu mu-
harebelerinde yaşamlarõnõ yitirir.
Moseley, 27 Haziran’da bir as-
ker vasiyetnamesi hazõrlar. Her
şeyini “Royal Society of Lon-
don”a bõraktõğõnõ yazar ve bunun
patoloji, fizik, fizyoloji, kimya ve-
ya bilimin diğer dallarõnda yapõlan
deneysel araştõrmalarõ destekle-
mek için kullanõlmasõnõ, fakat ma-
tematik, astronomi ve buna benzer
alanlar için kullanõlmamasõnõ ister.
Moseley vasiyetnamesini ya-
zarken hidrojen atomu teorisiyle bi-
linen Niels Bohr da çalõşmalarõnõ
yayõmlamaya hazõrlanmaktaydõ.
Bohr, Ağustos 1915’te yazmayõ bi-
tirdiği bu yayõnõnda Moseley’nin
elementlerin X-õşõn spektrumlarõ
üzerinde yaptõğõ çok önemli çalõş-
malarõn kendi teorisine kuvvetli bir
destek verdiğini yazar. Moseley,
Bohr’un bu çalõşmasõnõ göreme-
yecekti. Bohr’un çalõşmasõ Mose-
ley’nin ölümünden kõsa bir süre
sonra Eylül 1915’te yayõmlanõr.
A
leksandriya’ya varõştan bir
hafta sonra Moseley’nin
birliği Gelibolu Yarõmada-
sõ’na gitmek üzere yola çõkar ve tem-
muz başõnda Seddülbahir bölgesine
varõr. Henry bir süre deniz kõyõsõn-
da çarpõşmalarõn olduğu siperlerin
gerisinde kalõr. Hava çok sõcaktõr.
Dizanteriye yakalanan askerleri-
ne ilaç verir ve tedavileriyle uğraşõr.
Annesine yazdõğõ mektuplarda şöy-
le der: “Çiyanlar 8 inç uzunlu-
ğunda ve çok şişmanlar, korkunç,
fakat neyse ki akrep yok”. “Ya-
şamda en ilginç şey sinekler, siv-
risinekler değil, fakat gündüz si-
nekler, gece sinekler, suda sinek-
ler, yiyecekte sinekler”. 4 Ağus-
tos’ta annesine yazdõğõ mektup son
mektubu olur ve siperlerdeki duru-
mu ve bir askerin o koşullarda arzu
ettiği basit şeyleri anlatmasõ bakõ-
mõndan çok ilginçtir:
“Yine yer değiştiriyoruz. Her
hafta küçük bir tablet sabun
gönder. Bir tıraş bıçağı aldım, fa-
kat bir tane daha istiyorum (be-
nimkini bir asker çaldı) ve de kü-
çük bir fırça... Başım için yeşil
bir sivrisinek ağı istiyorum. Si-
nekler uykuyu imkânsız yapı-
yorlar...”
Seddülbahir’de üç hafta kaldõk-
tan sonra 38. Tugay çõkartmalarõn
çõkõş yeri olan 70 mil uzaklõktaki
Lemnos Adasõ’nõn Mudros lima-
nõna geçer. Buradan 6 Ağustos’ta
yapõlmasõ tasarlanan taarruza ka-
tõlmak üzere Gelibolu Yarõmada-
sõ’na gideceklerdir.
Annesinin gönderdiği ipek pi-
jamalarla kendini nerdeyse kon-
forlu hissetmiştir.
Fakat, kendisini ve silah arka-
daşlarõnõ bekleyen akõl almaz ta-
sarõdan haberi yoktur.
YARIMADAYI İKİYE
BÖLME PLANI
Müttefiklerin ağustos taarruzu Arõ-
burnu cephesinde ve Suvla Koyu böl-
gesinde başlar. Suvla Koyu’nun üç
ayrõ kumsalõna 6 Ağustos gecesi baş-
layan çõkarmalar 7 Ağustos’ta da sürer.
Buraya yaklaşõk yirmi bin kişilik taze
bir kuvvet çõkar. Arõburnu cephesindeki
kuvvetlere de ek olarak üç gece sürey-
le, yaklaşõk yirmi bin asker daha çõka-
rõrlar.
Bu çõkarmalarõn amacõ, Conk Bayõ-
rõ, Kocaçimentepe, Tekketepe ve Ki-
reçtepe gibi çok stratejik bölgeleri ele
geçirip Çanakkale Boğazõ’na inmektir.
Böylece yarõmada ikiye bölünecek ve
güneydeki Türk kuvvetlerinin kuzey-
dekilerle ilgisi de kesilecekti. Bundan
sonra da artõk muharebeler kazanõlarak,
gemiler için İstanbul yolunun açõlma-
sõnda bir engel kalmayacaktõ.
Suvla cephesindeki taarruzla eşza-
manlõ olarak ANZAC (Australian and
New Zealand Army Corps) birlikleri de
yeni çõkan taze kuvvetlerle beraber
Arõburnu bölgesinde “Lone Pine”da
(Kanlõsõrt) taarruza geçeceklerdi. Arõ-
burnu cephesine çõkan yeni müttefik bir-
likleri üç kol halinde önce kuzeye,
sonra doğuya doğru yönelip, Conk
Bayõrõ-Kocaçimentepe hattõna taarruz
edeceklerdi.
19. Tümen komutanõ Alb. Mustafa
Kemal, müttefiklerin bu taarruz tasa-
rõsõnõ tahmin etmiş ve bunu yazdõğõ ya-
zõlarla Kolordu komutanlõğõna bildir-
mişti. Ancak Kolordu komutanlõğõ bu
yazõlardaki kuşkularõ pek dikkate al-
mamõştõ. Haziran başõnda Albay Mus-
tafa Kemal’i bu kuşkularõndan vazge-
çirmek ve Arõburnu’ndan Suvla Ko-
yu’na kadar uzanan cepheyi görmek
için çõktõklarõ Düztepe’de Kolordu ya-
veri “Bu arazide ancak çeteler yü-
rüyebilir” demiş ve Kuzey Grubu Ko-
mutanõ Esat Paşa da “Düşman nere-
den gelecek” diye sormuştu.
Alb. Mustafa Kemal verdiği yanõtta,
Arõburnu’nu ve Suvla’ya kadar olan
tüm kumsalõ göstererek “Buradan” de-
miş ve Arõburnu’ndan başlayarak Ko-
çaçimen Tepesi’ne doğru ilerleyeceği-
ni söylemişti. Ancak Esat Paşa buna
inanmamõş ve gülerek “Merak etme
Beyefendi gelemez” demişti.
Çõkarmalar başlayõp ve taarruzun
aynen düşündüğü gibi gerçekleştiğini
gören Alb. Mustafa Kemal hatõra def-
terine “…. iki ay önce benim tah-
minlerimi takdir etmemekte israr
edenlerin ne duygular içinde olduk-
larını bilemem” diye yazar.
BÜYÜK ÇARPIŞMAYA
DOĞRU
Moseley büyük bir olasõlõkla Arõbur-
nu’na çõkan askerlerin arasõndaydõ. Rut-
herford 1917’deki bir yazõsõnda, Mo-
seley’nin Suvla bölgesine çõktõğõnõ, 6 ve
8 Ağustos’ta muharebelere katõldõğõnõ ya-
zar. Fakat biraz aşağõda sözü edileceği
gibi 8 Ağustos’ta Suvla’da henüz mu-
harebeler başlamamõştõ. General Aspi-
nall-Oglander “Gallipoli II” adlõ ki-
tabõnda Moseley’nin bulunduğu 38. Tu-
gay’õn Suvla’ya çõkmadõğõnõ belirtir.
Bu kitaba göre Moseley 4 Ağustos’ta
Mudros Adasõ’nõ terkeder ve 6 Ağustos
gecesini Çaylakdere’deki bir üste yedek
olarak bõrakõlan 38. Tugay’õn yarõsõyla
beraber geçirir. Bundan da Moseley’nin
tugayõnõn Arõburnu bölgesine çõktõğõ
anlaşõlõyor.
ANZAK birlikleri 6 Ağustos akşama
doğru “Lone Pine’a (Kanlõsõrt) tarruza
başlarlar. Moseley’nin de içinde olduğu
diğer birlikler ise üç ayrõ kol halinde
Conk Bayõrõ-Kocaçimentepe hat-
tõna doğru yürüyüşe geçer. Eş-
zamanlõ olarak sol kol Kocaçi-
mentepe’ye, sağ ve orta kollar da
iki ayrõ yerden Conk Bayõrõ’na ta-
arruz edeceklerdi. Moseley’nin
bulunduğu 38. Tugay’õn bir kõs-
mõ orta kolu oluşturur ve Gene-
ral Antony Baldwin’in komu-
tasõndadõr. Bu kol Conk Bayõ-
rõ’nõn kuzey bölümüne taarruz
edecek ve sonra da Conk Bayõrõ ve Ko-
caçimentepe arasõndaki “Hill Q” de-
dikleri tepeyi hedef alacaktõ.
Çõkarmalarõ haber alan Türk kuvvet-
leri başkomutanõ Alman General Liman
von Sanders 7 Ağustos sabahõ Saros
bölgesindeki XVI. Kolordu’nun Alb.
Ahmet Feyzi komutasõndaki 7. ve 12.
Tümenleri’nin Anafartalar bölgesine
gitmesini emreder ve onu Anafartalar
Grup Komutanõ yapar. Bu yaklaşõk el-
li kilometrelik bir yürüyüş demektir.
Uzun ve çok yorucu bir yürüyüşten
sonra birliklerin bazõ taburlarõ 7 Ağus-
tos öğleden sonra ve kalan birlik-
ler de 8 Ağustos’ta Anafartalar’a
gelmeye başlarlar. Muharebeler
her tarafta şiddetlenmektedir.
General Von Sanders, gelen
birliklerin 8 Ağustos sabaha karşõ
derhal taarruza geçmesini emreder.
Fakat o sabah atõyla çõktõğõ bir te-
peden taarruzun başlamadõğõnõ far-
keder. İki tümenin büyük bölüm-
lerinin henüz varmadõğõnõ öğrenir
ve taarruzun akşama doğru yapõlmasõnõ
emreder. Alb. Ahmet Feyzi, askerlerin
uzun yürüyüşten sonra çok yorgun ol-
duklarõnõ, ertesi güne kadar dinlenmeleri
gerektiğini söyler. Subaylarõnõn da ay-
ni fikirde olduğunu ileri sürerek taarruz
emrini reddeder.
ÇANAKKALE
SAVAŞI
BAŞLIYOR
CEPHEDE
İNGİLİZ
BİLİMCİLER
MOSELEY
SEDDÜLBAHİR
BÖLGESİNDE
38.Tugay’õn, aralarõnda teğ-
men Moseley’nin olduğu
askerleri, çok zorlu bir yürüyüşle ve
bazen de yollarõnõ kaybederek, ancak
9 Ağustos sabaha karşõ saat 6.00’da
Ağõldere’den çõkarak “The Farm”a
varõrlar. Buradan diğer birliklerle
beraber Conk Bayõrõ’na taarruz ede-
ceklerdir. Fakat artõk
çok geçtir ve onlar yer-
lerine varmadan taarruz
başlamõştõr. General
Baldwin’in askerleri,
Türk birliklerinin çok
yoğun ateşi altõnda ka-
lõr. Düzlüğün alt kõs-
mõnda siper kazmaktan
başka yapabilecekleri
bir şey yoktur. Türk as-
kerleri de Conk Bayõ-
rõ’na taarruz ediyor fakat
istenen sonucu alamõ-
yordu. Bu sõrada Suvla
Ovasõ’nda İngilizler ko-
muta zincirindeki birtakõm anlaş-
mazlõklar ve hatalar nedeniyle öne-
mi çok büyük olan Tekketepe’ye
doğru yürümekte çok gecikirler. İlk
iki günü boşa harcarlar. Özellikle 8
Ağustos tümüyle hiçbir şey yapõl-
madan geçer. Askerler dinlenir, de-
nize girer ve gezinir.
O günün sabahõ Suvla’ya gelen
Alb. Cecil Aspinall (sonradan bu
muharebelerin resmi tarihini yazan
General Aspinall-Oglander) “As-
kerlerin davranışlarında bir tatil
görünüşü vardı” der.
Daha sonra kõyõya çõkan bir
başka subay da Suvla’da tam bir ba-
rõş havasõnõn egemen olduğunu söy-
ler. General Hamilton’un akşama
doğru Suvla’ya gelmesiyle askerler
nihayet harekete geçerler.
Şimdi de acele ederek Tekkete-
pe’ye ulaşmaya çalõşõrlar. Buraya bir
taburun bile ulaşmasõ çok işe yara-
yacaktõ.
Tekketepe’nin öbür tarafõnda ise
Türk askerleri doruğa tõrmanmak-
taydõ. Bir süre sonra tepeye varan bir-
kaç İngiliz askeri, karşõlarõnda Türk
askerlerini bulur. Onlar
Tekketepe’ye İngilizler-
den yaklaşõk yarõm saat
önce ulaşõp yarõşõ ka-
zanmõşlardõ. 9 Ağustos
sabaha karşõ Alb. Mus-
tafa Kemal’in komuta-
sõnda Tekketepe-Sarõ-
bayõr hattõnda taarruz
başlar. Bu, Türk tarihi-
ne “1. Anafartalar
Muharebesi” olarak
geçecektir. Türk bir-
likleri sayõca üstün olan
müttefiklerin taarruzu-
nu durdurur ve onlarõ
sahile doğru geri atar. General Ha-
milton’un tasarõlarõ tümüyle bozul-
muştur; gemisinden, askerlerinin,
taarruzun başlamasõndan sadece iki
saat sonra bozguna uğrayarak panik
halinde tuz gölüne ve sahile kadar
kaçtõklarõnõ görür.
I. ANAFARTALAR MUHAREBESİ BAŞLIYOR
B
unun üzerine General Von
Sanders Alb. Ahmet Feyzi’yi
görevinden alõr ve İstanbul’a
dönmesini emreder. Anafartalar böl-
gesindeki tüm kuvvetleri 19. Tümen
Komutanõ Alb. Mustafa Kemal’in em-
rine verir ve onu Anafartalar Grup Ko-
mutanõ yapar. Liman von Sanders ha-
tõralarõnda, “O akşam Anafarta bö-
lümündeki tüm birliklerin komuta-
sını Alb. Mustafa Kemal’e verdim....
Kendisi sorumluluğu sevinçle kar-
şılayan bir önderdi. 25 Nisan saba-
hı kendi girişimiyle 19. Tümen’le
düşmana taarruz etmiş ve onu kıyı-
ya kadar atmıştı .... O’nun enerjisi-
ne tam güvenim vardı” der.
“Gallipoli” adlõ kitabõyla bilinen
Alan Moorehead’e göre: “Bu bir
sürpriz atamaydı. Liman von San-
ders Alb. Mustafa Kemal’in üstün
yeteneklerini biliyor ve ona güveni-
yordu, fakat Enver Paşa onun terfi
etmesini önlemişti. Bu büyük buna-
lımda Von Sanders artık Enver Pa-
şa’ya aldırmayacaktı.”
Alb. Mustafa Kemal 19. Tümen’ine
veda eder ve görevi almak için 8
Ağustos gece yarõsõna doğru Kemal-
yeri’ndeki 19. Tümen karargâhõndan
yola çõkar. Üç gün üç gecedir uykusuz
ve ayaktadõr, çok yorgundur ve zayõf
düşmüştür. Dört aydan beri ilk kez te-
miz hava alõr. Şimdiye kadar aldõğõ ha-
va kendi deyişiyle “insan cesetlerinin
kokuşmasıyla kimyasal özelliğini
yitirmiş bir hava”dõr. Karanlõkta bir-
çok yerde durup diğer ko-
mutanlarla konuşa-
rak ve bü-
yük
zorluklarla sabah saat 4.30’da muha-
rebeyi yöneteceği tepeye varõr. Bu
muharebenin sonucu, İngiliz ve Türk
birliklerinin Anfartalar sõrtlarõ doruk-
larõna, özellikle Tekketepe’ye ulaşmak
için yapacaklarõ yarõşa bağlõdõr.
CONK BAYIRI
TAARRUZU
Bu arada müttefik askerleri Conk Ba-
yõrõ’na çõkõşlarõnõ sürdürürler. 8 Ağus-
tos’ta Conk Bayõrõ’nõn tepesine yakõn
yerler Yeni Zelanda birliklerinin eline
geçer. Günümüzde Conk Bayõrõ’nda-
ki Yeni Zelanda anõtõnõn olduğu yere
kadar gelirler. Gurka birlikleri de te-
penin kuzey tarafõna yakõn yerleri ele
geçirir. Türk tarafõ için Conk Bayõ-
rõ’ndaki durum Alb. Mustafa Kemal’in
deyişiyle “çok vahim”dir. Çok şiddetli
muharebeler olmaktadõr. Teğmen
Henry Moseley’nin bulunduğu 38.
Tugay’õn yedekleri Çaylakdere’de top-
lanõp General Baldwin’in komutasõn-
da yürüyüşe geçerler. Conk Bayõrõ’na
çõkmak için büyük çaba harcarlar.
Yanlarõnda iki kõlavuz vardõr, fakat
bunlar da yolu tam olarak bulamazlar.
Sonra Çaylakdere’den önlerindeki bir
tepeyi aşarak Ağõldere’ye geçerler ve
karanlõkta yürüyerek İngilizlerin “The
Farm” adõnõ verdikleri küçük bir düz-
lüğe ulaşmaya çalõşõrlar. Burasõ Türk-
lerin koyunlarõnõ barõndõrdõklarõ bir
ağõlõn bulunduğu yerdir. Bu küçük
düzlük Conk Bayõrõ’nõn yaklaşõk 400
metre kadar altõndadõr.
Alb. Mustafa Kemal büyük bir al-
çakgönüllülükle “Bu suretle düşma-
nın, asıl hedef aldığına kuşku kal-
mayan Conk Bayırı ve Kocaçimen
silsilesine sahip olması ertelenmiştir”
der. Aslõnda İngilizler buralara bir da-
ha ayak basamayacaklardõ. Taarruzu bir
tepeden seyreder ve öğleden sonra
Suvla cephesinde İngilizlere karşõ ar-
tõk yapõlacak bir şey kalmadõğõna ka-
rar vererek tüm dikkatini Conk Bayõ-
rõ’na çevirir. Conk Bayõrõ’nda durum
kötüdür. Yapõlan taarruzlardan bir so-
nuç alõnamamõş ve çok kayõp veril-
miştir. Bu arada 9 Ağustos’ta akşama
doğru yorgun ve çok kayõp veren Ye-
ni Zelanda birlikleri Conk Bayõrõ’ndaki
yerlerini iki İngiliz taburuna bõrakõrlar.
Bunlarõn birisi General Baldwin’in
birliklerinin de bir bölümünü içeren bir
taburdur.
Alb. Mustafa Kemal ertesi gün Conk
Bayõrõ’nda bizzat kendisinin idare ede-
ceği büyük bir taarruza karar verir ve
taarruzu düzenlemek ve yönetmek
icin Conk Bayõrõ’na doğru yola çõkar.
Gitmeden önce 8. ve 9. Tümen ko-
mutanlarõna Conk Bayõrõ’nda büyük ça-
ba bekleyeceği iki piyade alayõna “hiç
olmazsa sıcak bir çorba” verilmesi-
ni emreder. Çamlõtekke’de General
Von Sanders ile görüşür ve taarruz ta-
sarõsõndan söz eder. General, düşma-
nõn sol kanadõna doğru bir taarruzu uy-
gun bulur. Alb. Mustafa Kemal ise
Conk Bayõrõ’nda sağ ve sol
kanatlar yerine doğrudan
önden yapõlacak bir ta-
arruzun daha çok et-
kili olacağõ görü-
şünü savunur.
Orasõ ele geçi-
rilirse düş-
man Ağõldere’den de çekilmek zorunda
kalacaktõ. Von Sanders kararõ O’na bõ-
rakõr ve “Bunun sorumluluğunu ka-
bul eden sizsiniz. Kesinlikle kararı-
nız üzerinde etki yapmak iste-
mem....” der. Birkaç saat sonra Alb.
Mustafa Kemal’in ne kadar haklõ ol-
duğu ortaya çõkacaktõ. Yanõndaki kü-
çük bir subay grubu ile Çamlõtek-
ke’den at üzerinde yola çõkar. Yolda bir
İngiliz uçağõ üzerlerinde uçmaya baş-
lar. Uçak saldõrmaz. Fakat başka yer-
lerden gelen yoğun ateş altõnda dörtnala
giderek Conk Bayõrõ’na varõrlar. Alb.
Mustafa Kemal dört gündür ayaktadõr
ve uyumamõştõr. Bir süre önce yaka-
landõğõ sõtmanõn nöbetleri de daha çok
halsiz düşmesine neden olmuştur. Ona
göre Anafartalar’daki başarõ bu taar-
ruzun başarõsõna bağlõdõr. Bu taarruz sa-
dece süngü ile yapõlacaktõr.
Bütün gece 23. ve 24. Alaylarõ ses-
sizce İngiliz siperlerinin önüne yer-
leştirir. Sonra 28. Alay da gelir.. fakat
beklediği diğer bir alay henüz gelme-
miştir. Siperler arasõndaki uzaklõk sa-
dece 20-30 metre kadardõr. Gün ağar-
madan saat 4.30’a doğru Alb. Musta-
fa Kemal askerlerinin önüne geçer ve
onlara “Askerler! Karşımızdaki düş-
manı yeneceğinizden hiç şüphe yok-
tur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela
ben ileriye gideyim. Siz, ben kırba-
cımla işaret verdiğim zaman hep bir-
den atılırsınız” der. Ondan sonra ta-
arruz safõnõn önünde bir yere gider ve
oradan elindeki kõrbacõ kaldõrõp indi-
rerek taarruz işaretini verir.
Mustafa Kemal sahneye çõkõyor
SÜRECEK