Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 2009 CUMA
6 HABERLER
SİBEL BAHÇETEPE
Alevi örgütleri 8 Kasõm Pazar
günü Kadõköy’de düzenleyecek-
leri “Ayrımcılığa karşı eşit
yurttaşlık hakkı” mitinginde,
bugüne kadar sõraladõklarõ talep-
leri bir kez daha dile getirecekler.
Alevi Bektaşi Federasyonu
(ABF) Genel Başkanõ Ali Balkız,
mitingin bir hak talebini içerdi-
ğini belirterek Sünni yurttaşlara
da katõlõm çağrõsõnda bulundu.
ABF öncülüğünde düzenlenecek
olan ve çok sayõda Alevi örgüt
temsilcisi ile yurttaşõn katõlacağõ
“Ayrımcılığa karşı, eşit yurt-
taşlık hakkı için buluşuyoruz”
mitingi Kadõköy’de 8 Kasõm Pa-
zar günü saat 13.00’te başlayacak.
Mitingde Diyanet İşleri Başkanlõğõ
ile zorunlu din derslerinin kaldõ-
rõlmasõ ve içeriklerin değiştiril-
mesi, Alevi köylerine cami ya-
põlmamasõ, Madõmak Oteli’nin
müze olmasõ, cem ve kültür evle-
rinin yasal statüye kavuşturulma-
sõ talepleri yüksek sesle dile geti-
rilecek. Yüz binlerce Alevi yurt-
taşõn bir araya gelmesinin bek-
lendiği mitingde Alevi örgütü
temsilcileri konuşmalar yapacak,
ardõndan sanatçõ Sabahat Akki-
raz, Edip Akbayram, Suavi,
Emre Saltık, Ferhat Tunç ve
Şevval Sam sahne alacak.
‘SUÇ İŞLENİYOR’
ABF Genel Başkanõ Balkõz, ta-
leplerinin eşit yurttaşlõk hakkõ ile
bu çerçevede laiklik ve demok-
rasiye dair istemleri olduğunu be-
lirterek “Ayrıca özgürlükçü,
demokrat, laik anayasa iste-
mimiz de bulunuyor” dedi. Se-
çim ve Siyasi Partiler Yasasõ’nõn
değiştirilmesi gerektiğini vurgu-
layan Balkõz “Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, demokratik
açılıma bunlar yapılarak baş-
lanmalıdır” diye konuştu.
Alevilerin son yõllarda sõklõk-
la taleplerini dile getirerek, ka-
muoyu baskõsõ oluşturmasõ ne-
deniyle AKP iktidarõnõn geçen
yõldan bu yana 4 kez Alevi Ça-
lõştayõ düzenlediğini, 5’incisinin
ise önümüzdeki günlerde yapõ-
lacağõnõ anõmsatan Balkõz, geçen
süre zarfõnda hiçbir somut adõm
atõlmadõğõna dikkat çekti. Balkõz,
“Bazı talepler için çalıştay dü-
zenlemek gerekmiyor. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’nin,
Danıştay ve kimi idari mahke-
melerin aldığı kararlar var.
Mahkeme kararlarını uygula-
mamak anasayal suçtur” dedi.
‘SÜNNİLERİN DESTEĞİ
OLMADAN ZOR’
Alevilerin örgütlenerek hak ara-
maya başladõğõnõ anlatan Balkõz,
geçen yõl Ankara’da düzenledik-
leri mitinge 135 bin kişinin katõl-
dõğõnõ anõmsattõ. Alevilerin so-
runlarõnõ Sünni yurttaşlarõn desteği
olmadan çözmesinin zor olduğu-
nu vurgulayan Balkõz, şunlarõ
söyledi: “Bu bir vicdan, ahlak
işidir. Onlar bizi anlıyorlar, biz
onlarla çok sohbet ediyoruz,
kapı komşusuyuz, hısım akra-
bayız ancak taleplerimizi devlete
anlatmakta zorlanıyoruz. Tür-
kiye’de 70 bin civarında cami
var. Cemevleri de 300 kadar. 20
milyon Alevinin yaşadığını var-
sayarsak, bu sayının çok az ol-
duğunu görüyoruz. Cemevleri
hem ibadet yerleri hem de kül-
tür merkezleridir.”
ABF Genel Başkanõ Balkõz, 8 Kasõm’da Kadõköy’deki mitingde taleplerini seslendireceklerini söyledi
Sünnilere katõlõm çağrõsõ
Cumhurbaşkanõ Gül, Tunceli’de iş, cemevi talebi ve baraj protestosuyla karşõlandõ
‘Farklılıklar zenginliğimizdir’
İstanbul Haber Servisi - Alevi yurttaşlarõn 8 Kasõm 2009 Pazar
günü İstanbul Kadõköy’de düzenleyecekleri mitinge ÖDP’den des-
tek geldi. ÖDP Genel Başkanõ Alper Taş, AKP hükümetinin Alevi
yurttaşlarõn taleplerini “Alevi açılımı” ile oyaladõğõnõ belirterek
“AKP hükümeti AKP’nin Alevilerini yaratma şeklindeki anti-
demokratik ve antilaik manipülasyondan vazgeçmelidir. AKP
hükümeti Alevilere yönelik asimilasyonu hedefleyen, kendi çiz-
diği sınırlar içerisinde ‘iyi Alevi’, ‘kötü Alevi’ tanımlama çaba-
sıyla Alevi kesimini kendi içinde bölmeye çalışan sözde açılımı
bir kenara bırakarak Alevi yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık hak-
kı için somut adımlar atmalıdır” dedi.
Ö D P ’ D E N M İ T İ N G E D E S T E K
TUNCELİ (Cumhuriyet) - Turgut
Özal’dan sonra 19 yõl aranõn ardõndan
Tunceli’yi ziyaret eden ilk cumhurbaşkanõ
olan Abdullah Gül, cemevini ziyaret et-
ti, semah törenini izledi. Gül’ün progra-
mõ sõrasõnda Munzur Vadisi’ne baraj ya-
põlmasõnõ protesto eden bir gruba polis
müdahale etti.
Elazõğ’dan karayoluyla Tunceli’ye ge-
çen Gül’e YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf
Ziya Özcan, Cem Vakfõ Başkanõ İzzet-
tin Doğan ve bazõ milletvekilleri de eş-
lik etti. Gül’ün Valiliğe girişi sõrasõnda ba-
zõ yurttaşlar, köylerine cemevi yapõlma-
sõ isteğini içeren dövizler taşõdõ. Gül’ün
burada yurttaşlarla sohbeti sõrasõnda çok
sayõda kişi işsizlikten yakõndõ.
Gül, burada yaptõğõ açõklamada şöyle ko-
nuştu: “Böyle büyük bir ülkenin tabii ki
farklılıkları olacak, tabii ki farklı fark-
lı kültürler, farklı farklı sosyolojik ger-
çekler söz konusu olacaktır. Bütün bun-
lar bu ülkenin zenginliğidir. Şu bir ger-
çektir ki Edirne ile Hakkâri’nin Sinop ile
Mersin’in, Kayseri ile Tunceli’nin hiçbir
farkı yok. Her yerde yaşayan insanlar da
bu ülkenin birinci sınıf, en asil vatan-
daşlarıdır. Tüm bölgelerimizin kendine
has özellikleri olduğu gibi Tuncelimizin
de kendine has özellikleri vardır. Bu hu-
susa kültürel bakımdan baktığımızda Al-
evi kültürünün yaşadığı, Alevi vatan-
daşlarımızın olduğu ve bu anlamda kül-
türel zenginlikleriyle, farklılıklarıyla
değer katan bir ilimizdir.”
Gül, garnizon komutanlõğõna, ardõndan da
belediye binasõna geçti. Belediye binasõna
“Sayın Cumhurbaşkanımız Dersim’e
hoş geldiniz. Tunceli Belediyesi” yazõlõ
pankart asõldõ. Gül’e burada Dersimspor
sporcularõ forma armağan etti.
‘BARAJ İSTEMİYORUZ’
Gül’ün belediyeye girişini Cumhuriyet
Meydanõ’nda bekleyen yaklaşõk 200 kişi-
lik bir grup da “Munzur, Dersimli ka-
dınların sessiz çığlığıdır. Dersim’de ba-
raj istemiyoruz” yazõlõ pankart açtõ. Slo-
ganlarla barikatõ aşmak isteyen gruba po-
lis müdahale etti, kõsa süreli arbede yaşandõ.
Aynõ grup daha sonra Gül belediyeden çõ-
karken de protestolarõnõ sürdürdü. Gül’e el-
lerindeki pankartõ göstermek isteyen gös-
tericilere polis bir kez daha müdahale et-
ti. Gül daha sonra Hacõ Bektaşi Veli Kül-
türünü Yayma ve Yardõmlaşma Derneği’nin
cemevini ziyaret ederek semah törenini iz-
ledi. Dernek Başkan Yardõmcõsõ Celal
Karagöz, “Cemevimize ilk defa ziyare-
te gelenler mumluğa giderek, kardeşlik,
demokrasi ve barış için bir mum ya-
karlar” sözleri üzerine Gül, mumluğa gi-
derek kendi adõna mum yakõlmasõnõ izledi.
Tunceli Üniversitesi’nin açõlõş progra-
mõna katõlan Gül, törende yaptõğõ konuş-
mada Türkiye’nin başarõlarõnõ, gücünü her-
kesin gördüğünü ve örnek alõnmaya baş-
landõğõnõ belirtti. Gül, buradaki konuş-
masõnda da “farklılıklarımız zenginlik-
lerimizdir” mesajõ verdi. Törende Tun-
celi Valiliği tarafõndan hazõrlatõlan “Sak-
lıkent” isimli belgesel film gösterilirken
Ozan Hozatlõ Ahmet Dede de “Gülbeng
ve Deyiş Dinletisi” sundu. Cem Vakfõ
Başkanõ Prof. Doğan, “Türkiye ve AB”
konulu ilk dersi verdi. Törende, Rektör
Prof. Dr. Durmuş Boztuğ, Cumhurbaş-
kanõ Gül’e teşekkür plaketi sundu.
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
TÜYAP’tan Haberler,
Yayınlar...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com
Bilge adamların karşısına çıkan utangaç
talebeler olur ya... Nedense işte öyle oldu!.. Siz
istediğiniz kadar okuyup yazın, istediğiniz kadar
cehalete ve bağnazlığa asi olun, onu
gördüğünüzde şu elden çıkarılmaya çalışılan
ülke için ne yaptığınızı sorgulamak zorunda
kalıyorsunuz...
Aslında utangaçlığınızın, dersine çalışmamış
bir öğrencinin mahcubiyetinden
kaynaklanmadığını da biliyorsunuz. Çaresizlik ve
üzüntü yüreğinizi eziyor ve siz bunu, mücadelesi
uğruna sağlığı bozulan bir aydınlanma
abidesinin ilkeli duruşunda çok derinden
hissediyorsunuz...
Hele o hastane odasına sığınmış bir yüreğin;
ihanetin, işkencenin, baskının ve zulmün
girdabında yıllardır nasıl bir direnç sergilediğini
ve nasıl ayakta durmaya çalıştığını görünce iyice
şaşıyorsunuz... O zaman en azından onunla
birlikte aynı kâğıdın zemini üzerinde kalem
sallamanın hazzı ve cesaretiyle daha da
yürekleniyorsunuz...
Sonra onu yormamak adına birkaç dakikaya
sığdırmak zorunda kaldığınız ziyaretin her
saniyesinde, onu hastaneye sürükleyen sürecin
sahiplerine öfkeleniyorsunuz... İşte o isyan
sırasında, Cumhuriyet denilen şu koca
mektebin; bağnazlığın ve geri kalmışlığın
karşısında ve aydınlanma kavgasının dikenli
yollarında nasıl da kararlı ve mücadeleci
olduğunu anlıyorsunuz...
Çabalarınızın onunla anlam bulduğunu ve
onun önderliğindeki bu yürüyüşte ne kadar haklı
olduğunuzu da bir kez daha hissediyorsunuz...
İlhan Selçuk Ağabeye hastanede yaptığım
birkaç dakikalık ziyaret işte bunları düşündürdü
bana. Yalnız düşündürmekle kalmadı... Fizik
tedaviden henüz çıkmıştı. Umduğumdan da çok
iyi görünüyordu. Anladım ki, egzersizlerden
kaynaklanan yorgunluğuna karşın tavrından
yansıyan içtenlik ve huzur; salt bir bilge adamın
misyonuna dönüşen beyefendi tavrı değildi...
Umutsuzluğun ve
boşvermişliğin katiyyen
yerleşemediği yüzünde,
ayakta durun, direnin,
mücadele edin mesajı da
vardı...
O mesaj, yazarı, çizeri,
çalışanı ve okuyucusuyla
Cumhuriyet’i ayakta
tutmaya çalışan her
nefereydi... Ancak bana
özel bir mesajı vardı ki,
kasvetli hastane ortamında
kendimi gülümsemekten
alıkoyamadım... Muzip ve sevecen bir
gülümsemeyle gözlerimin içine baktı ve “Uslu
duruyor musun Mehmet...” diye sordu!..
Vatanın elden gittiği, ülkenin yağmalandığı,
laikliğe ve Cumhuriyete taarruzun yoğunlaştığı
bir dönemde uslu durulmayacağını en iyi siz
bilirsiniz ya İlhan Abi!.. Yine de söz veriyorum!..
Siz o koca bilgeliğinizle bir an önce Cumhuriyet
mektebinin kürsüsüne çıkın, ben o zaman çok
ama çok uslu bir öğrenci olacağım!..
Bilge Adamın Mesajı!..
Belki de insanlığın varoluşundan bu yana
çaresi bulunmayan tek hastalıktı o!.. Avcının
ava, kafesin kuşa, kuraklığın toprağa
ihaneti!.. Suyun ateşe, sıcağın buza, güneşin
gölgeye ihaneti!.. Yaşam böyle işte!..
Hainliğin ve kalleşliğin egemen olduğu bir
dünyada, bellidir ki, kalbin kalbe ihanetinin
tek sorumlusu “melek yüzlü şeytan”lıktır!..
Ya, babanın evlada ihaneti?.. İşte bu suçu
“Kahpe Bizans” tanımlaması bile örtbas
etmekte aciz kalırdı!..
O gün, artık isyan etmenin tam zamanı
demişti... Fukara bedeninin üzerindeki okul
üniformasını çıkarıp bir tarafa attı ve
kendisine siper olacak bir viraneye sığındı...
Yalnız ama yalnız babasını düşündü!..
Diyarbakır’ın varoşlarında kirlenmiş duvarlara
badana yapan babasını... Tırnaklarına boya
parçaları sıkışmış parmakların, buz gibi
gecekonduya taşıdığı sıcak ekmekleri
anımsadı...
Oku diyordu ya direncini kemiren o
yoksulluk!.. Oku da, badana süpürgelerinden
beslenen kursakları kurtar şu sefaletten
diyordu ya!.. O, böyle düşünüyordu, ama ya
babası?..
Geçimini badanacılık yaparak sürdürmeye
çalışan babası var ya, tüm pejmürdeliği ve
tüm aciziyeti içinde gidip âşık oldu ya 17
yaşındaki bir kıza?..
İşte asıl dram o zaman başladı... Hapislik,
töre ve intikam o zaman hortladı!.. Aynaya
baktı, ben de 17 yaşındayım dedi kendi
kendine genç kız... Babam nasıl âşık olur
benim dengime?.. Bir ceylan yavrusu için
nasıl terk edip gider kuzularını diye?..
İşte babasının bıraktığı o zulümden
kaçmak için sığınmıştı adresi meçhul o
belirsizliğe...
Diyarbakırlı Ebru’nun çığlığını önce çaresiz
kalan annesi Meliha yansıtmıştı eve gelen
gazetecilere... Kocası İzzet, geçen
ilkbaharda, 17 yaşındaki K.Ş’yi kaçırmıştı.
İzzet bununla da yetinmemiş, eşini ve
çocuklarını terk ederek sevgilisiyle yaşamaya
başlamıştı.
K.Ş’nin ailesi kızlarına karşılık İzzet’ten 50
bin lira başlık parası isteyince korku dolu
günler başlamıştı. İzzet parayı ödeyemeyince
sevgilisini de alarak ortadan kaybolmuştu.
Üstelik bir süre sonra “Sevgilim hamile beni
aramayın” diye eşine haber de yollamıştı...
İşte töre bu sırada intikam diye ayağa
kalkmıştı! Feodalite, babasız kalmış
yavruların, direksiz kalmış bir ocağın başına
kara yılanlar gibi çöreklenmişti!.. K.Ş’nin
ailesi 50 bin lirayı tahsil edemeyince
Güneydoğu’nun en büyük çaresizliğine
başvurmuştu; berdel!..
O berdel ki başlık parası bulamayan
çaresizlerin sığındığı tek limandı!.. Yoksul
aileler başlık parasından kurtulmak için
kızlarını karşılıklı olarak oğullarıyla
evlendirirlerdi!.. Yani dört kişinin kaderi
yoksulluğun harap olmuş ipleriyle
bağlanırdı!..
İşte 17 yaşındaki Ebru da, babasının
kaçırdığı 17 yaşındaki kıza karşı berdel
olacaktı... Yani o da, sevdasız evliliklerin
mecburi “takas”ına kurban gidecekti!..
Aşiret bunu dayatıyordu. Evlere temizliğe
giderek yavrularına bakmaya çalışan Meliha,
kızının kurtlara yem olmasını engellemek için
önce liseden çıkarttı sonra da baskılar
artınca bir akrabasının evinde gizlemek
zorunda kaldı.
Genç kız gazetecilerin karşısına
çıkartıldığında, “Okumak istiyorum, babama
berdel olmak istemiyorum” diye yürek yakan
bir çığlık attı. Satılmışlığın gözyaşı,
yoksulluğun zımparaya dönüştürdüğü
yanaklardan süzülüp toprak zemine
düştüğünde, ihanetin yüzdüğü en küçük
gölet de ortaya çıktı!..
Kim boğuluyordu aslında o bir damlacık
gölcükte?..
Ebru’nun gözyaşlarıyla savurduğu haykırış
aslında salt berdel belasına değildi...
Okuldan alınmasına da o kadar
yanamıyordu!..
O çığlığın tek bir güzergâhı vardı... O çığlık
bir tokada dönüşebilseydi ya da namuslu bir
şamara sığınabilseydi, gidip çarpacağı tek
hedef baba denilen o adamın yüzsüz suratı
olacaktı!..
Baba kayıp, anne çaresiz!..
Ya Ebru?.. O, kanından düştüğü bir
babanın ihanetiyle baş başa artık!.. Üstelik
ihanetlerin en kansızıyla!..
TÜYAP Kitap Fuarları, 28
yıllık geçmişiyle, gittiği her
yerde, Türkiye’nin en büyük
yazar, okur ve yayıncı
buluşmasının bir örneğidir. 31
Ekim’de açılan fuar, bunun en
çarpıcı örneği oldu.
550 katılımcı ve 300’e yakın
etkinlik!
Ve gitgide ilerleyen
uluslararası bir katılım...
Bu yılki fuarın onur yazarı da
Cevat Çapan.
Kültürümüze dünyanın şiir
bahçelerini açan bir edebiyatçı.
Kendisi de büyük bir şair.
Çarpıcı bir şey de söylüyor:
“Genelde sanat ve özelde
edebiyat kocaman bir aile
yaratıyor. Bu aileyi de çeviri
yaratıyor. Çevirinin gücü, bir
araya getiriciliğinde yaşar.”
Fuar’ın temel
tartışmalarından biri de bu.
Cevat Çapan’ı, daha
yakından veren bir çalışma da
yayımlandı: Faruk Şüyün’ün
“Uzaktan Yakına Cevat
Çapan”ını okumalısınız!
“Akın var fuara akın” da
sürüyor...
Bu yılki TÜYAP Kitap Fuarı
büyük bir başarıdır;
gerçekleştirenleri kutluyoruz...
Fuar’ı vesile sayıp, salı günü
bir koşu Silivri’ye de gittim.
Amaç, Mustafa Balbay’ı
görmekti. Onu ve
beraberindeki birkaç arkadaşı
da gördüm.
Çok sevindim.
Balbay’ın da söylediği gibi,
iddianamenin ardından
sorgulamadan geçildi; şimdi,
savunma var. Balbay, kasımın
üçüncü haftasında yapacağı
“savunma”sını hazırlıyor.
Mustafa Balbay, ülkemizin
yüz akı gazetecilerimizdendir.
Öyle olduğu için de, çağdaş bir
gazeteci olarak, yaşadığımız
dünyayı yakından bilir ve
ülkemiz de avucundadır;
buradan kalkarak, ona yasak
bir konu ve bölge de yoktur:
Girer, inceler, çıkar
gazetesinde yayımlar.
Demokrasilerde gazeteci işte
böyle bir özgürlük
atmosferinde dolaşır ve yazar.
Balbay da, savunmasında,
sanıyorum, böyle bir gazeteci
özgürlüğünü dile getirecek ve
bundan demokrasimiz kadar,
evrensel savunma edebiyatı da
kazanacaktır.
Balbay’la, Berlin’de olduğu
gibi, Türkiye’de yargıçların
yaşadığına inançlarımızı da dile
getirerek sevindik ve öyle
ayrıldık...
Yayınlara gelince...
- Cumhuriyet Kitapları, yeni
mevsime tam 70 kitapla
çıkıyor.
İşte, onlardan üç tanesi:
Doğan Kuban’dan,
“Çağdaşlaşma Sancıları”;
Sevgi Özel’den, bir roman
olarak, “Gümüşana”; ve Öner
Yağcı’dan pırıl pırıl bir eser,
“Aydınlık Aşkıyla”.
- Bilgi Yayınevi’nden son
ilginç kitaplar: 1. Turgut
Özakman’dan, Cumhuriyet
Mucizesi; 2. Vural Savaş’tan,
Hâşa Huzurdan Demokrasi
Geldi; 3. Muzaffer İzgü’den,
“Anamı da Aldım Geldim”;
Leziz Onaran’dan, “Yaşamak
Sorumluluktur”; Mehmet
Aydar’dan, “Huzursuz
Topraklar”.
- Uğur Mumcu Yayınları’nda:
Orhan Tüleylioğlu’ndan
“Kurşunlar Hepimize”. Bir
ilginç araştırmanın 4. kitabı
çıktı.
- Evrensel Yayınlar’da şu
eserler: J. Eaton’dan,
Keynes’e Karşı Marx;
Çernişevskiy’den, Adressiz
Mektuplar; Ömer Polat’tan Adı
Duman; Charles Darwin’den
Türlerin Kökeni; Seyit
Soydan’dan, Yollar; H.
Fast’tan Nisan Sabahı; Asım
Bezirci’den, “Edebiyatın
Kırkayaklı Karıncası”; Şehmuz
Diken’den, “Bir Kürdün AKP
Okumaları”; Metin
Demirtaş’tan, “Türkülerde
Gezer Adları”; Atilla
Tokatlı’dan, “Uluslararası
İlişkiler Tarihi” (Sovyet Bilimler
Akademisi’nin hazırladığı bir
eser).
- Kırmızı Yayınlar’da: Elsa’nın
Gözleri/ L. Aragon (şiir);
Firari/Tagorel (şiir); Şurup/ M.
Bennis (şiir); Köroğlu Destanı/
P. N. Boratav; Gaspard de la
Nuit/ A. Bertrand (şiir); Mısır’ın
Aşk Sözlüğü/ R. Sole;
Şarlatanlığın Tarihi/ L. Morris;
Kapitalizmde Korku/ D. Duhm;
Alacakaranlık/ M. Horkheimer;
Sanat ve Edebiyat Üzerine/
Lunaçarski; Basın
Fotoğrafçılığı/ Pierre-Jean
Amur; Medya ve Modernite/
John. B. Thompson; Yaralı
Karanfil/ Kemal Özer (şiir);
Ateş Hırsızları Söylencesi/
Emirhan Oğuz (şiir); Myndos
Geçişi/ Emirhan Oğuz (şiir);
Başkalaşımlar/ Enis Batur;
Pervasız Pertavsız/ Enis Batur;
Sır Gecesi/ Dinçer Sezgin
(öykü).
- Berfin/ Kora/ Asya Şafak
Yayınları’nda: Abdullah
Gürgün/ Aziz Nesin ve İsveç
Serüveni (Berfin); Faruk
Balıkçı - Namık Durukan/
Ölümün İki Yakasında (Berfin).
- Cazim Gürbüz/ Atatürk
Ekonomisi ve Beş Destan
Adam (Asya Şafak);
Muharrem Bayraktar/ Attilâ
İlhan’la Sohbet “Batı’nın
Maskesi Düşüyor” (Asya Şafak
Yay.); Okan Gökay Emgengil/
Türkiye Devrimi’nin Yol Haritası
ve Avrasya Rotası (Asya
Şafak); Evin Okçuoğlu/
Sardunya Kırıldıkça (öykü),
Kora Yay.; Evin Okçuoğlu/ İçi
Görünen Şiirler (Kora Yay.);
Nuri Can/ Vezinli Kar Taneleri
(uyaklı şiirler), Kora Yay.
- Pencere Yayınları’ndan da
şu eserler: Alice Taşcıyan,
Bağrıma Taş Bastım; Andre
Sernin, Tokatlı Yetvart’ın
Anıları; Diadochos Proklos,
Platon’un Parmenides
Diyaloğunun Yorumu; Ayşe
Baykal, Gökyüzü Tarlasında
Zıplamalı Jimnastik
Hareketleri; M. Halim Spatar,
Kuzeye Esen Ilık Rüzgâr;
Muharrem Kaya, Esir
Kampının Su Taşıyıcısı; Maria
Di Lorenzo, Rahibe Teresa;
Vasilis Kiratzopulos; Kayıt
Olunmamış Soykırım; İran
İmparatorluğu Dışişleri
Bakanlığı Diplomatik Belgeleri,
İran’ın Tarafsızlığı.
On Yedi!.. On Yedi!..
Gül’ün gelişinde “Munzur, Dersimli ka-
dınların sessiz çığlığıdır. Dersim’de ba-
raj istemiyoruz” yazılı pankart açan 200
kişilik gruba polis müdahale etti. (AA)
Balkız, AKP iktida-
rının geçen yıldan
bu yana 4 kez Alevi
Çalıştayı düzenle-
diğini anımsatarak
geçen süre zarfın-
da hiçbir somut
adım atılmadığına
dikkat çekti.