Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA 30 KASIM 2009 PAZARTESİCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Kasım
Oslo K 1
Helsinki K 6
Stockholm Y 8
Londra K 7
AmsterdamK 10
Brüksel Y 8
Paris Y 7
Bonn Y 7
Münih Y 8
Berlin Y 8
Budapeşte B 14
Madrid Y 17
Viyana B 14
Belgrad B 16
Sofya PB 16
Roma Y 17
Atina PB 18
Zürih Y 7
Moskova Y 5
Aşkabat B 12
Taşkent B 15
Bakû PB 13
Bişkek PB 10
Tiflis B 14
Kahire PB 21
Şam PB 18
İstanbul PB 15
Edirne PB 13
Kocaeli S 18
Çanakkale PB 17
İzmir PB 20
Manisa PB 17
Denizli PB 17
Zonguldak S 18
Sinop PB 14
Samsun B 16
Trabzon Y 14
Giresun Y 15
Ankara S 13
Eskişehir S 13
Konya S 12
Sıvas B 10
Antalya B 22
Adana B 21
Mersin B 23
Diyarbakır PB 15
Şanlıurfa PB 17
Mardin PB 11
Siirt PB 14
Hakkâri PB 7
Van PB 8
Kars B 4
Doğu Karadeniz kıyıla-
rında (Giresun, Trab-
zon, Rize ve Hopa) ara-
lıklarla hafif sağanak
yağış geçişleri bekle-
niyor. Ülkemizin diğer
kesimleri bayramın son
gününü parçalı ve az
bulutlu bir havada ge-
çirecek. Sabah saatle-
rinde iç bölgelerde yer
yer sis olayı görülecek.
Hava sıcaklığı; bugün
kuzeydoğu kesimlerde
2 ila 4 derece azalacak,
diğer bölgelerde önem-
li bir değişiklik olma-
yacak.
‘Gizli Kulaklar Ülkesi’
Gazeteci-yazar Faruk Bildirici, 1989
yılında yazdığı “Gizli Kulaklar
Ülkesi”nde siyasi tarihimizden bazı
“dinleme” ve “dinlenme” öykülerini
aktarmıştı. Bu kitapta yer alan
öykülerden birinde, bir “dinlenen”in
küfürlü isyanı anlatılıyor: İçişleri
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Hasan Celal Güzel, koalisyon
hükümetinin kurulmasıyla birlikte
görevden alınır. Güzel, bu süreçte
bütün telefon konuşmalarına “Evvela
mahsusen, bu telefonu dinleyenin,
kayda alanın, deşifre edenin,
okuyanın yedi göbek sülalesini...”
diye bir girizgâh cümlesiyle başlar.
Sonra bir gün kapısı çalınır ve
ziyaretçisi “Efendim, ben emniyetin
Önemli İşler İstihbarat Dairesi’nde
çalışıyorum. Komiserim. Allahaşkına
bana küfredip durmayın!” der. Güzel,
“Yahu ben sana küfretmiyorum
kardeşim, nereden çıkardın bunu”
deyince, komiser durumu açıklar:
“Hani telefon konuşmalarınızda
‘evvela banda alanın...’ diye
küfrediyorsunuz ya, işte o kişi benim.”
Bu konuşmadan sonra Güzel,
girizgâh küfründe bir değişiklik
yaparak “Banda alan kişi hariç,
gerisinin anasını...” diye telefon
konuşmalarına başlar...
Kitapta, Turgut Özal’ın da “dinleme”
meraklısı olduğuna dikkat çekiliyor:
“Özal’ın Danışmanı Can Cangır, bir
Brüksel gezisinden minik bir tarayıcı
ile döndü. Artık, Cumhurbaşkanı da
araç telefonlarını dinleyebiliyordu. Bir
gün gazetecilerle konuşurken,
ağzından kaçırdı: Siz köşkün dışında
oturup arabalarınızda gazetelerinizle
konuşuyorsunuz, ben sizleri dinliyor,
ne tür yanlışlar yaptığınızı duyuyorum.
Bende de var o alet...”
“Zehir Hafiye” diye anılan İçişleri
Bakanı Faruk Sükan, 1965 yılında
“Bizim telefonlarımızı dinletiyorsun”
diyenlere karşı pervasızca “ünlü”
yanıtını veriyordu: “Ben sizi
dinlemiyorum. Ben solcuların nefes
alış verişini bile biliyorum.” Öyle
anlaşılıyor ki, iktidardakilerin kimliğine
ve “tehdit” algısına göre dinlenenler
değişiyor. Faruk Bildirici’ye “‘Gizli
Kulaklar Ülkesi’nde 11 yılda ne
değişti?” diye sorduk. Şu yanıtı verdi:
“Teknoloji eskiden bu kadar elverişli
değildi. Bir de, Türkiye’de demokrasi
ve iktidarın yapılanması da çok
değişti. Ben ‘telekulak’ kavramını ilk
kullanan kişiyim. Hazırladığım dizi
gazetede bu adla yayımlandı. Kitabın
adı da ‘Telekulak dosyası’ olacaktı.
Ancak kitap çıkana kadar, telefon
dinlemeleri o kadar çok arttı ve bu
kavram o kadar çok yaygınlaştı ki,
kitapta da aynı adı kullanmadık. ‘Gizli
Kulaklar Ülkesi’ dediğimizde insanlar
bana o günlerde ‘O kadar da değil’
diye bakmıştı... Şimdi ise ‘Gizli
Kulaklar Ülkesi’ sözü yetersiz kalıyor,
az bile yazmışsın, diyorlar...”
CHP Yalova Milletvekili
Muharrem İnce,
geçtiğimiz hafta genel
kurulda kürsüye çıktığında
sözü memur eylemine
getirdi. Öğretmenlerin
yoksullaşmasını rakamlarla
anlatan İnce, iktidara çattı:
“10/07/2008 tarihinde
Parasız Yatılılık, Burs ve
Sosyal Yardımlar
Yönetmeliği’ni değiştirdiniz. Ailedeki
kişi başına yıllık gelir toplamı 5 bin
400 lira yani 4 kişilik bir aile düşünün,
kişi başına 5 bin 400 lira yıllık. Bunun
altında olanlar burs alıyordu, devlet
parasız yatılılıktan yararlanıyordu,
yüzde 15’i de öğretmen çocuklarına
kontenjan olarak ayrılıyordu. Yani bu
5 bin 400 lira çok yüksekmiş gibi,
bunu aldınız 4 bin 353 liraya
düşürdünüz. Ne yazık ki öğretmen
çocuklarına kontenjan hukuken var
ama uygulamada yok çünkü bir
öğretmen, tek başına geliri dahi olsa
yıllık 5 bin liranın üstüne çıkıyor kişi
başına. Yani şunu demek istediniz
öğretmenlere: ‘Üç çocuk yaparsan
çocuğunu bursu okuturum, yatılı
okuturum, yoksa
okutmam.’ Öğretmenleri bu
yoksulluğun içerisinde üç
çocuk yapmaya mahkûm
ettiniz.”
İnce, “Konuşmamın bu
bölümünü Sayın Bülent
Arınç’a ithaf ediyorum”
derken, “Aman ha ağlar!”
diye laf atıldı. İnce,
konuşmasını şöyle
sürdürdü: “Sayın Arınç dedi ki: ‘Bu
ülkede tuzu kuru olanlar
Güneydoğu’da askerlik yapmaz.’
Arada Başbakan’a da ‘Civan’,
‘Delikanlı’ falan deyip, bir iki duygusal
konuşma yapıp, biraz da ağlayıp,
biraz da böyle mikrofonu güzel
kullanma, ses tonu falan da güzel...
Güzel de, içeriğe bakalım, içeriğe.
Ben tuzu kuru olanların da bu ülkede
Güneydoğu’da askerlik yaptığını
biliyorum ama sizin döneminizde
bürokrat olup da, bakanınızın
danışmanı, genel müdür yardımcısı
olan bir kişinin Kahramanmaraş’ta
çavuş olarak askerlik yaparken
İLKSAN Yönetim Kurulu’ndan maaş
alındığını ilk kez duyuyorum...”
‘Minister’ farkı!..
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay, geçtiğimiz günlerde bir dizi
etkinlik için Nevşehir’e gitti. Günay
beraberindeki bürokrat, milletvekili
ve yerel yöneticilerle birlikte
Zelve’de mola verip çevreyi gezdi.
Bakan ve beraberindekilerin 7
araçlık konvoyu, eskortların “jet
iniş”lerle kapıları açması,
koşuşturma-telaş, bir anda
Zelve’nin havasını değiştirdi. Sakin
sakin, rehberlerin bölgeyle ilgili
anlattıklarını dinleyen turist
gruplarının ilgisi altlarında siyah
Mercedeslerle, Zelve’nin havasına
“hava katan” bu gruba yöneldi. Bir
Hollandalı turist, Bakan’ın
heyetindekilerden birine yanaşıp,
“Bu gelenler kim? Ünlü bir star mı
acaba?” diye sordu. “Hayır, minister
(bakan)” yanıtını alan Hollandalı
turist hayretle kafasını iki yana
salladı: “Bizim bakanlar hâlâ pedal
çevirmeye devam ediyorlar...”
Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan
parlamentokulisi@gmail.com
Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas
Sarkozy’nin Türkiye’nin AB
üyeliğiyle ilgili düşünceleri belli.
Başbakan Tayyip Erdoğan da,
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan
Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas
Sarkozy’yi sık sık eleştiriyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
ile Fransa Dışişleri Bakanı arasında
bir görüşmede geçen diyalog, iki
ülke arasındaki gerilimin esprilere
de konu olduğunu gösteriyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu,
AKP’nin Kızılcahamam kampında,
bu olayı şöyle anlattı: “Fransa
Dışişleri Bakanı ile bir
görüşmemizde Türkiye’nin
Afrika’da açtığı büyükelçilikler
gündeme geldi. Bakan, ‘Biz
ekonomik kriz nedeniyle oradaki
elçiliklerimizi kapatıyoruz, ama
bakıyorum siz sürekli elçilik
açıyorsunuz’ dedi. Ben de, ‘Evet
şimdiye kadar 10 elçilik açtık,
açmaya da devam edeceğiz.
Sarkozy, Afrika’ya gittiğinde ne
zaman başını kaldırsa Türk
bayraklarını görecek’ dedim...”
‘Öğretmene üç çocuk
mahkûmiyeti!’
Sarkozy, Afrika’da ne görecek?
LEYLA TAVŞANOĞLU
Aylarca kamuoyu ilgisinin odak nok-
tasõ olan Somalili korsanlarõn kaçõrdõ-
ğõ Horizon 1 gemisinin serbest bõrakõ-
lõş öyküsünü dinliyorum. Hem de birinci
ağõzdan... Gemi sahibi şirketin avuka-
tõ Nilgün Yamaner’den. Temmuz
ayõnda kaçõrõlõp ekim başõnda bõrakõlan
geminin kaçõrõlõş ve serbest bõrakõlõş öy-
küsü çok karmaşõk. Gemi kaçõrma işi
özellikle Aden Körfezi, Somali açõklarõ
ve Kõzõldeniz bölgesinde inanõlmaz bir
ana sektör ve yan saktörler oluşturmuş.
Komplo teorilerine bayõlanlar bu söy-
leşiyi okuduklarõnda kim bilir kafala-
rõnda neler neler üretecekler...
Nilgün Yamaner söze, “Horizon 1 ge-
misinin kaçırılması benim için yepyeni
bir deneyim oldu” diye başlõyor ve an-
latõmõnõ sürdürüyor. “Horizon 1 gemi-
sinin Somalili korsanlar tarafından
kaçırıldığını o sabah televizyonlardan
öğrendiğimde çok şaşırdım. Çünkü
şirketin danışmanıyız ve Horizon 1 ge-
misini şirket adına satın alan hukuk
bürosu biziz. Hemen şirkete gittim.
Yöneticiler de benden fazla bilgi sa-
hibi değillerdi. Ne yapacaklarını bi-
lemiyorlardı. Böyle bir iş ilk defa
başlarına geliyordu.
‘OPERASYONDAN VAZGEÇTİK’
Çok ilginçtir. Gemi sahibi GPRS
cihazlarıyla gemisinin nerede oldu-
ğunu anında izleyebiliyordu. Aynı
zamanda Deniz Kuvvetleri Komu-
tanlığı’yla temasa geçtik. Bir an ön-
ce operasyon yapmaktan yanaydılar.
Biz de geminin planlarını ilettik. Bir
yandan da sağduyulu düşünmeye ça-
lışıyorduk. Belliydi ki gemi fidye için
kaçırılmıştı. Üzerimizden şoku ve
şaşkınlığı atınca operasyon fikrinden
vazgeçtik. Çünkü çok riskliydi. Bü-
tün mürettebatın hayatı tehlikeye
atılabilirdi.”
Nilgün Hanõm da-
ha önce bir başka
Türk gemisiyle ilgi-
li benzer bir deneyim
yaşadõğõnõ, iki aydan
önce korsanlarõn ge-
miyi serbest bõrak-
mayacaklarõnõ, ayrõ-
ca bir gemi serbest
bõrakõlõrken de baş-
ka bir geminin hemen kaçõrõldõğõnõ
bildiğini anlatõyor. Böyle bir gemi ka-
çõrma olayõnda risk yönetiminin çok
önemli olduğuna dikkat çeken Nilgün
Yamaner diyor ki:
“Hemen sigorta şirketine haber
verdik. Mürettebatın ailelerini bil-
gilendirdik. Bir de basın ve medya
yönünü yönetmek vardı. Biz bun-
larla uğraşırken geminin uydu tele-
fonu çaldı. Karşı tarafta son derece
kötü bir İngilizceyle birisi, ‘Ben Fu-
at. Kesinlikle korsan değilim. Arabu-
lucuyum. Merak etmeyin. Bunu çö-
zeceğiz. Amacõmõz kimsenin canõna za-
rar vermek değil. Bizi dinleyin. Din-
lemezseniz kötü olur’..”
‘20 MİLYON DOLAR İSTEDİLER’
Derken 20 milyon dolar fidye iste-
yerek dilinin altõndaki baklayõ çõkarmõş
Fuat denilen kişi. Nilgün Hanõm an-
latõmõnõ sürdürüyor: “Aden Körfe-
zi’nde kaçırılan gemi üç gün bo-
yunca Somali’nin Eyl Limanı’na
doğru seyretti. O üç gün boyunca da
Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Gediz fir-
kateyni yakından izliyordu. Bu du-
rum korsanları çok tedirgin etti. Ge-
mi serbest bırakıldıktan sonra mü-
rettebattan öğrendiğime göre fir-
kateyni gören korsanlar gemideki
herkesi güverteye çıkarıp yere yatı-
rıyorlarmış. Ama bu tür davranış-
lar dışında mürettebatla birlikte
çay kahve içiyor, konuşuyorlar-
mış!..”
Kaçõrõlan Horizon 1 gemisinin avukatõ Yamaner, Somalili korsanlarõn ilginç içyüzünü anlattõ
‘Askerler de işin içinde’
Yamaner ilginç bir ayrõntõyõ da
şöyle anlatõyor: “Yine mürette-
batın anlattığına göre korsanlar her
gün kendilerine sağlanan ‘green le-
af’ (büyük olasılıkla Yemen’de ye-
tişen kat) isimli otu çiğniyorlarmış.
Bu ot önce korsanlarda inanılmaz
bir canlanma etkisi yapıyormuş.
Gemi Eyl Limanı’na yanaşır ya-
naşmaz çok iyi giyimli genç bir kor-
san gelmiş ve mükemmel bir İngi-
lizceyle ‘Amacõmõz sadece fidye al-
mak. Hiçbirinize bir şey olmayacak’
demiş. Bütün mesele de buradaydı.
Fidye nasıl ödenecekti? Çünkü fid-
yeler, ödemesi legal olarak kabul
edilmeyen paralar. Bütün dünyada
bu tür durumlarda bu paralar insani
amaçlar için ödeme olarak gösteril-
mek zorunda. Gemi kaçırma olay-
larında gemi sahipleri hiçbir şekil-
de fidye ödediklerini kabul etmek is-
temiyorlar. Ama herkes bunun ar-
kasında fidye olduğunu biliyor.”
Fidye ödemede pazarlõklar da il-
ginç oluyormuş. Talep edilen mik-
tarlarõn yüzde 10 civarõ ödeniyormuş.
Nilgün Hanõm diyor ki: “Orası her yıl
korsanların 20-30 gemiyi kaçırdık-
ları bir bölge. Varın siz toplanan fid-
ye miktarını hesap edin!..
O bölgedeki devletlerin bilgisi dı-
şında bu tür işler yapılabileceğini dü-
şünmek mümkün değil. O coğraf-
yaya baktığınız zaman Somali’nin
karşısında Yemen, kuzeyinde Eti-
yopya ve Sudan gibi devlet yapıları
hiç sağlam olmayan ülkeler bulun-
duğunu görüyorsunuz. Oraları ka-
pitalist düzen içinde düzen kaçak-
larının çok rahat olabildiği yerler.
Yani para hareketleri dünyanın her
yerinde kontrol edilebiliyor. Ama bu-
ralarda elinizde para dolu çantayla
istediğinizi yapabiliyorsunuz.”
Peki, uluslararasõ kuruluşlar ne ya-
põyor? Bu korsanlara dur diyecek bi-
rileri yok mu? Nilgün Hanõm yanõt ve-
riyor: “Bu insanlar günde iki dolar gi-
bi bir parayla geçinmek zorunda ol-
duklarından, yoksulluktan, yaşam
beklentisinin 40 yaş olduğundan ya-
kınıyorlar. BM buraya gıda yardımı
yapıyor. Ama BM Güvenlik Konse-
yi, üye devletlerin bölgeye askeri ha-
rekât yapması, donanma yollaması
için de bir karar çıkarıyor. Yani ka-
os ortamındaki bir ülke Somali.
Komşu ülkelerden Yemen İngiltere
ile bir işbirliği anlaşması yapmış. İn-
gilizler yakaladıkları korsanları Ye-
men’de yargılatıyorlar. Bu bir nok-
taya kadar caydırıcı olabiliyor.”
İYİ GİYİMLİ KORSAN:
AMACIMIZ FİDYE
‘HER YIL 20-30
GEMİ KAÇIRILIYOR’
Yamaner: “Bunların çok ciddi bir
beyin takımı var. Kimler oldukları
belli değil. Bizim mürettebatın izleni-
mine göre korsanların bir kısmının as-
ker olması büyük olasılık. Çünkü ge-
miyi askeri kıyafetlerle basmışlar. Pa-
ralı asker de olabilirler. Bu kadar bü-
yük paraların konuşulduğu bir or-
tamda korsanlık işinin sıradan balık-
çılar tarafından yapıldığı düşünülemez.
Gördüğümüz, bu korsanların son de-
rece gelişmiş teknolojiye sahip olduk-
ları. Bilgisayarla hangi doğru bilgile-
re nereden ulaşacaklarını çok iyi bili-
yorlar.” Bir ilginç bilgi de şu: “Kor-
sanlar hangi geminin hangi armatöre
ait olduğunu, ne yük taşıdığını çok iyi
biliyorlar. Çünkü küçük paralarla bu
bilgilere sahip olan uluslararası bir-
takım örgütlere üye olursanız bu bil-
gileri kolayca alabilirsiniz. İçerden
birileri korsanlara bilgi sızdırıyor,
kuşkusu, bana göre komplo teorisi
üretmekten öteye gitmiyor.”
Peki, fidye nasõl ödeniyor?
Nilgün Hanõm: “Bu, işin
en zor kısmı. Biz fidye öde-
diğimizi kabul etmiyoruz.
Bu ayrı bir uzmanlık alanı.
Fidyenin ödenmesi, taşın-
ması, sigorta edilmesi, teslim
edilmesi gibi başka sektörler
de yaratılmış. Bu işleri yapan
şirketler eski askerler tara-
fından kurulmuş. İçlerinde
İngilizler, Avustralyalılar,
Somali’ye komşu ülke va-
tandaşları var. Korsanlar,
nakit olarak dolar bazında
ödeme ve paranın gemide
teslim edilmesini istiyorlar.
Deniz yolu bazı riskler taşı-
yor. Korsanlar bu durumda
bir operasyon yapılmasın-
dan şüphe ediyorlar. Bir de
başka korsanların baskın
yapıp parayı ele geçirmeleri
tehlikesi bulunuyor. Onun
için hava yolu tercih ediliyor.
Bu iş için özel şirketlerin
uçakları kullanılıyor. Uçak
geminin üzerine gelince pa-
ra torbaları suya atılıyor.
Parayı sayarken ya da pay-
laşırken aralarında kavga
da çıkabiliyor. En sıkıntılı za-
man o. Gemide o kadar sü-
re kalan 10 kadar korsana
adam başı 10 bin dolar öde-
niyor. Paranın kaymağını
beyin takımı yiyor. Ortada
ciddi paralar döndüğü için
bu korsanlığın önlenmesi zor
görünüyor. Her şey bittikten
sonra da köylerinde şenlikler
düzenleniyor.”
Başka ilginç bir nokta da:
“Gemi geçişlerinin seyrek-
leştiği Muson mevsiminde-
ellerindeki gemiyi daha uzun
zaman tutuyorlar. Bir de
kaçırdıkları geminin serbest
kalması kesinleşince onun
yakınlarında mutlaka başka
bir gemiyi kaçırıyorlar.”
‘GEMİLERİ DİKKATLİ
SEÇİYORLAR’
Şimdiye kadar kaçõrõlan dört
Türk gemisi saygõn, önemli de-
nizcilik şirketlerine aitmiş.
Nilgün Hanõm, “Bu bence te-
sadüf değil. Bana göre kor-
sanlar bu gemileri dikkatle
seçmişler. Ayrıca Somali’nin
güneyinde faaliyet gösteren
korsanların kuzeydekilere
kıyasla daha vahşi oldukla-
rı, güneydeki kaçırma olay-
larında cinayetler işlendiği
biliniyor” diye anlatõyor.
Horizon 1 neden üç ay gibi uzun bir za-
man korsanlarõn elinde kaldõ da daha
önce kurtarõlamadõ?
“Korsanlar insanların zayıf yanlarını,
korkularını kullanmayı çok iyi biliyorlar.
Bu birinci unsur. İkincisi de basında çıkan
haberler. Basına verilen demeçler. Özel-
likle geminin genç kız kaptanı Aysun Kap-
tan’ın bulunması haberleri daha da san-
sasyonel hale getirdi. Bizimkinden önce
kaçırılan üç Türk gemisinin hiçbirinin
mürettebatının kim olduğunu kimse duy-
madı. Basına, ‘Bugün açõz. Durumumuz
çok kötü’ gibi haberler verilmeye başla-
nınca teknik olarak sorunun çözümü zor-
laştı. Dolayısıyla basının bu konuda daha
duyarlı davranması gerekirdi. Korsanlar
bu tür haberlerin çıkmasından çok mem-
nun oluyorlar. Çünkü pazarlık güçleri ar-
tıyor. Zaman kazanıyorlar.” Başka ilginç
bir nokta da şu: “Pazarlıkta uyuşulduktan
sonra korsanlar iki önlem alıyor. Bir, baş-
ka korsanlar tarafından soyulmayı önle-
mek. İki, Türk donanma gemileri gelene
kadar geminin ve mürettebatın güvenliği-
ni başka korsanlara karşı sağlamak.”
‘ P A R A L A R
U Ç A K T A N
A T I L I Y O R ’
‘Basõn işimizi zorlaştõrdõ’
‘Sıradan balıkçılar değil’
Yamaner, korsanların aile hayatları ko-
nusunda da bilgi veriyor: “Çocuklarını
çok iyi okullarda, ABD’de, Avrupa ülke-
lerinde okutuyorlar. Yani ikinci kuşak
karşımıza çok parlak işadamları olarak
çıkabilirler. Hatta dikkat ettim. Eyl Lima-
nı çevresinde inanılmaz lüks, yüzme ha-
vuzlu villalar yapılmaya başlanmış.”
89 gün sonra serbest bırakılan Ho-
rizon 1’in 4. kaptanı Aysun Akbay.
‘Korsanlar çocuklarını ABD’de, Avrupa’da okutuyor’
Nilgün Yamaner.