Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2009 PAZARTESİ
6 SÖYLEŞİ
CMYB
C M Y B
ÖZLEM YÜZAK
Hâlâ insanõ şaşõrtacak
derecede enerjik, sürekli yeni
fikirler ve yeni projelerle
dopdolu... Bahsettiğimiz kişi,
iş dünyasõnõn yaratõcõ, gözleri
heyecanla parlayan, hõzlõ
konuşup hõzlõ düşünen,
kõvõrcõk beyaz saçlõ çocuğu
Jan Nahum.
Otomotiv sektörünün
duayenlerinden olan, hatta Fiat
Oto SPA Uluslararasõ İş
Geliştirme İş Birimi
Başkanlõğõ da yapan Jan
Nahum, kõsa bir süre POAŞ’õn
CEO’luğunu da üstlenmesinin
ardõndan 2005 yõlõ sonunda
ağabeyi Klod Nahum’la
birlikte Hexagon isimli bir
şirket kurdu. Hexagon asõl
olarak otomotiv tasarõmõ
alanõnda çalõşan bir şirket.
Ancak bu kadarla da kalmõyor.
Yeni şirketinde farklõ iş
geliştirme çalõşmalarõ da
yapõyor. Yõllar önce daha
kimsenin aklõna bile gelmediği
dönemlerde “Türkiye
otomotiv tasarımında öncü
olabilir” ya da “rekabet
öncesi işbirliği şart” gibi
önerilerde bulunan, çoğu
zaman ortaya attõğõ fikirler aykõrõ kaçsa da,
bunlarõ yaşama geçirme konusunda õsrarcõ
davranan biri Nahum. Kendisi ile hem
Türkiye’nin rekabet gücünü hem de
Hexagon’da yürüttüğü çalõşmalarõ
konuştuk.
- Bıkıp usanmadan yıllardır
Türkiye’nin daha fazla katma değer
yaratmak için teknoloji üretmesi
gerektiğini tekrarlıyorsunuz? Neden
hâlâ o noktaya gelemiyoruz?
- Jan Nahum: Türkiye yüksek kapasiteli
üretim safhasõnda önemli bir yere geldi.
Şimdi ise iş geliştirmeye doğru adõm
atõyor. Bu işler kolay olmuyor. Tekne
yapõmõndan bir örnek vereyim. Çok iyi
tekne ve gemi tasarõmlarõmõz var;
tasarlõyoruz ve üretiyoruz. Yat ve tekne
yapõmõ gibi başka sektörlerde de iyi
olduğumuz alanlarõmõz var; ancak ne yazõk
ki genel olarak baktõğõmõzda, istediğimiz
uluslararasõ boyutta katma değer yaratma
seviyesine henüz geçebilmiş değiliz.
Türkiye belli bir sanayi olgunluğuna ancak
yeni vardõ. Uluslararasõ boyutta
rekabetçiliği yeni öğrendi. Ancak bundan
sonra bir adõm ötesini düşünmeye
başlayabilir ve bana göre artõk bunun vakti
geldi.
- Tıkanma noktası nerede?
- Bence en önemli eksiğimiz sermaye.
Ar-Ge ve teknoloji geliştirmek için gerekli
olan kaynağõmõz yeterli değil.
- Hükümetin Ar-Ge için ayırdığı
kaynağı arttırması yeterli değil mi?
- Hayõr. O sadece bir teşvik. İş belli bir
safhaya geldikten sonra verilen bir miktar.
Oysa ilk araştõrmanõn yapõlabilmesi için
kaynağa ihtiyaç var. Fikrin projeye
dönüşmesi olan o ilk safha Türkiye’de ne
yazõk ki çok eksik. Bu önce melek sermaye
sonra ise risk sermayesi gibi kaynaklarõ
içeriyor. Bu ABD’de de başka ülkelerde de
böyle ama bizde zincirin o önemli halkasõ
çalõşmõyor. Son Ar-Ge teşvik yasasõ
çalõşmalarõ sõrasõnda fikrin finansmanõ
konusu da gündeme geldi ve epey tartõşõldõ,
“Başlangıç sermayesi olsun, sonra geri
ödensin’’ dendi ama bir türlü
yasalaşamadõ.
- Tek sorun kaynak mı sizce?
- Önemli sorunlardan biri kaynak, diğeri
ise inanç ve vizyon. Bunun uzun vadeli bir
politika olarak görülmesi ve adõm adõm
strateji geliştirilmesi gerekiyor. Günlük
rutinin içinde “Hadi bir de
markalaşalım” demekle olmuyor bu işler.
Biz daima “birileri yapsın” diye bekledik.
“O yapabiliyorsa biz arkasından
gideriz” dedik. Böyle olmuyor. Hata
yapmaktan, risk almaktan korkmazsanõz
yeni fikirlerden katma değerli proje ve
ürünler çõkar ancak.
Otomotiv, tekne yapõmõnda, bilişimde,
tekstilde ciddi atõlõmlar yapabilecek
konumda bugün Türkiye. Tabii bunun için
rekabet öncesi işbirliğine mutlaka
girmemiz gerekiyor.
‘Piyasadaki
boşluğu gördük’
- Siz Hexagon’u kurarken
Vizyon 2023ӟ temel alarak
Türkiye’nin geleceğini
yakından ilgilendiren
alanlarda çalışmalar
yapmak üzere yola çıktınız.
Şu anda hangi
noktadasınız?
- Biz, dediğiniz vizyonla
yola çõkarak otomotiv,
yenilenebilir enerji, yeni
teknolojiler, çevre,
danõşmanlõk ve alanõnda fark
yaratacak yenilikçi iş
fikirlerine yönetim ve strateji
desteği vermeyi (risk/girişim
sermayesi) ana iş sahalarõ
olarak belirledik. Bu açõdan
da hõzla yol alõyoruz.
Grup şirketlerimizden biri
olan Hexagon Studio’da
otomotive ve genel olarak
ulaştõrma sektörüne yönelik
çözümler geliştiriyoruz. İnan
Kıraç ve Ağabeyim Klod
Nahum’un beraber kurduklarõ
Kõraca Grubu ile ortak
çalõşmalar yapõyoruz. 80
mühendis çalõşõyor şirkette.
Yan sanayii, yabancõ ortağõ
olmayan daha küçük otomotiv
sanayi ile büyük şirketlerin
mühendislik ve tasarõm
ihtiyaçlarõnõ karşõlõyoruz.
Traktör kabini tasarõmõ,
komple araç gövdesi tasarõmõ,
savunma sanayii için ekipman
tasarõmõ gibi mühendislik işleri yapõyoruz.
Şirketlerin mühendislik ihtiyaçlarõ dalgalõ
ihtiyaçtõr. Mühendislik işleri bir dönem
yüklü olur, ardõndan durgun bir süreç yaşanõr
ve istihdam edilen mühendisler atõl duruma
düşerler. Biz piyasadaki bu boşluğu gördük
ve çözüm ürettik.
- Hexagon başka hangi alanlarda
faaliyet gösteriyor?
- Çevre ve yenilenebilir enerji alanlarõnda
çalõşõyoruz. Rüzgâr santralõ için lisans
başvurumuzu yaptõk, bekliyoruz. Sakarya’da
Pamukova Belediyesi’nin bir ihalesini
kazandõk, katõ atõk yönetimi ile ilgili olarak.
Katõ atõğõn bir kõsmõyla enerji üretilmesi,
kalan kõsmõnõn ise geri dönüştürülerek
ekonomiye geri kazandõrõlmasõ üzerine
çalõşõyoruz. Şu anda yatõrõmõn planlanmasõ
safhasõndayõz. Bu yeni bir saha. Türkiye’de
çok örneği yok. Var olan örnekler genelde
vahşi depolama sahalarõndan çõkan gazõn
elektriğe dönüştürülmesine yönelik
çalõşmalar. Atõklarõ sõfõrdan, yani evden
toplayõp geri dönüştürmek konusunda
ilklerden bir tanesiyiz.
‘İhtiyaçlara cevap veriyoruz’
- Bugüne kadar yaptıklarınızdan çok
farklı bir alana da el attınız. İş
üniformalarının tasarımından üretimine,
pazarlamasından temizliğine kadar
şirketlerin tüm ihtiyaçlarına cevap
verecek bir şirketiniz var. Neler
yapıyorsunuz?
- Temis Tekstil Kiralama ve Temizleme
Hizmetleri AŞ ile iş üniformalarõnõn
tasarõmõndan üretimine, pazarlamasõndan
temizliğine kadar şirketlerin tüm
ihtiyaçlarõna cevap veriyoruz. Hedef kitlesi
ise oteller, restoranlar, hastaneler ve
fabrikalar. Buralarda iş kõyafeti, çarşaf,
perde ve örtülerin temizliği ve yenilenmesi
için ciddi zaman harcanõyor. Bazõlarõ
temizliği için kendi bünyesinde yõkama
tesisleri kuruyor. Şirketlerin bunlarla
uğraşmamasõ lazõm. Türkiye’de benzeri
olmayan bir işe girdik aslõnda. Hastaneler
ile işe başladõk. Hizmet sektöründe
çalõşanlarõn kõyafetlerini kiralama, temizlik
ve müşterilere sağlama hizmetini
sunuyoruz. Konsept olarak çamaşõrhaneden
çok farklõ. Kopyalanabilen bir model
olduğu için biz başladõktan sonra bu alana
çok rağbet olacaktõr.
Jan Nahum 1950 yõ-
lõnda Ankara’da doğdu.
1967 yõlõnda Robert
Akademisi’nden ve
1971 yõlõnda da Robert
Kolej’den mezun oldu. Londra Kraliyet Sanat Kole-
ji’nde Otomotiv Tasarõmõ eğitimi aldõ. İş yaşamõna
1973 yõlõnda Otosan’da mühendis olarak başladõ. 1975
Koç Ar-Ge Merkezi’nde göreve başladõ. Önce tasarõm
sorumlusu olarak başladõğõ merkeze ardõndan müdür
oldu. 1984-1994 yõllarõ arasõnda Otokar’õn genel mü-
dürlüğü, 1998-2002 yõllarõ arasõnda da TOFAŞ’õn ge-
nel müdürlüğü görevlerini üstlendi. 2002 yõlõnda Fiat
Oto SPA Uluslararasõ İş Geliştirme İş Birimi Başkanlõ-
ğõ’na atandõ ve 2 yõl bu görevde kaldõ. 2005 yõlõnda ise
POAŞ CEO’su olarak görev yaptõ. Nahum 2005 yõlõ so-
nunda Ağabeyi Klod Nahum ile birlikte Hexagon’u
kurdu. Aynõ zamanda Karsan AŞ Yönetim Kurulu üyeli-
ğini de sürdürüyor. Jan Nahum evli ve 3 çocuk babasõ.
Vizyon 2023’ü temel alarak Türkiye’nin
geleceğini yakõndan ilgilendiren
alanlarda çalõşmalar yapmak üzere
yola çõktõk. Otomotiv, yenilenebilir
enerji, yeni teknolojiler, çevre, danõşmanlõk ve
alanõnda fark yaratacak yenilikçi iş fikirlerine
yönetim ve strateji desteği veriyoruz...
PORTRE
- Türkiye krizde nasıl bir
performans gösterdi? Klasik bir
tabir vardır: “Krizi fırsata
çevirmek” diye. Sizce Türkiye bunu
yapabildi mi?
- Kriz, gelip geçici bir olay değil..
artõk bir yaşam tarzõ. Tüm dünya için
geçerli bu. Bizim hayat tarzõmõz değişti
ve daha da değişecek. Eski tüketim
alõşkanlõklarõ sona erdi. Artõk insanlar
çok daha ekonomik, çok daha dikkatli
ve ölçülü olacaklar. Daha kontrollü bir
yaşam dönemine geçildi.. Tüketimi
tüketim için yapmaktansa tüketimi
ihtiyaç için yapmaya yönelik bir
dönem başlõyor.
- Bu durum üretim biçimlerini de
etkilemeyecek mi?
- Tabii ki etkileyecek. Üreticiler
halen eski günlerin süreceğini
düşünüyorlar. Ancak yanõlõyorlar.
Bugün bir kõrõlma noktasõndayõz.
Hem çevre hem de tüketici
alõşkanlõklarõ açõsõndan. Hidrokarbon
yakõtlar eskiye kõyasla daha azalõyor ve
çevreci bir akõm var. Ve kõrõlma
noktalarõ herkesin eşitlendiği
noktalardõr. Türkiye yeni yarõşta isterse
ön kulvarlarda yer açabilir kendine.
Örneğin çok gelişmiş bir bankacõlõk
sistemimiz var. Öyle ki, bugün
Avrupa’nõn hayli ötesindeyiz.
Buna bilişim ve telekomünikasyonu
de ekleyerek tüketicinin ihtiyaçlarõna
yönelik yeni çözümler üretilebilir.
Farklõlõk yaratõlabilir.
‘Artõk bir adõm
öteyi düşünme zamanõ geldi’
‘Kriz gelip geçici değil, bir yaşam tarzı’
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Darbe Olasılığı - 3
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “darbe yapabilme”si,
uluslararası koşullar açısından olasılık dışıdır.
Özellikle 1990’lardan, hele 2000’den sonra,
uluslararası güçler ve ilişkilerdeki gelişmeler askeri
darbeleri neredeyse saf dışı bıraktı. Bu yeni
ilişkilere/duruma göz atarsak:
a) Dünya üzerinde “darbe-karşı darbe”leri
güdüleyen derin siyasi-ideolojik (ekonomik)
kamplaşma sona erdi. Askeri darbelerin
arkasında, önemli ölçüde bu
kamplaşma/çatışma vardı. Sovyet sisteminin
çökmesiyle bütün ülkeler “piyasa güçleri”
konusunda belirli bir anlaşmaya vardı.
b) Yeni liberal ekonomik dünya düzeni, ülkeleri
iyice iç içe soktu. “Tek-ideolojik- merkez”,
piyasa oldu: Mal ve sermaye dolaşımının tam
küreselleşmesi! Bu dolaşıma set çekecek
neredeyse her şey ortadan kaldırıldı.
c) Öte yandan, “demokrasi”, “insan hak ve
özgürlükleri”, “demokratik parlamenter düzen”
konuları daha çok ön plana çıktı. Bizim gibi
ülkeleri bir kenara bırakın, daha az gelişmiş
ülkelerde bile askerin siyasi rolü budandı.
d) Dünya egemeni ABD, askeri darbelere verdiği
destekler nedeniyle büyük itibar kaybetmişti.
Yeni dönemde artık bu darbelere ihtiyacı
kalmadı (gibi). Dahası, otoriter rejimlere bile,
piyasayı gerektiği ve yeteri kadar açmadıkları
için, karşı çıktı. Sovyetler’in ön/arka
bahçelerindeki ülkelerde “kadife devrimler”i
gündeme getirdi. Medya satın alma, kamuoyu
yaratma, iktidar olabilecek belirli siyasi güçlere
büyük “sivil” destekler, özetle halkla ilişkiler
faaliyetleri ön plana çıktı...
e) Honduras’ta geçen aylarda yapılan “askeri
darbe”nin komikliği ve derhal tecrit olması,
durumu yeterince aydınlatıcıdır!
f) Öyle ki ABD’de, “ebedi müttefiki” Suudi
Arabistan’da bile krallığa son verilmesi ve
“çoğulcu” sisteme geçilmesi 2000’li yılların
önemli tartışma konularından biri oldu. Krallık
vb. gibi rejimlerde, gerektiğinde “ülke ve kraliyet
çıkarları”nı korumacı ve savunmacı görüşler,
politikalar ve uygulamalar ön plana
çıkabiliyordu. Oysa, ABD “serbest piyasa
güçleri” ile kitleleri güdüleme ve iktidarları
belirleme ve yönlendirme faaliyetiyle hedefe
varıyor artık. Serbest piyasa, satın
alınacak/güdülenecek güçlerle dolu!
g) ABD ve Avrupa Birliği böylece demokratik
görünüyor, serbest piyasa üzerindeki
egemenlikleri ile de “pazar sömürüsü”nü
sürdürüyorlardı.
h) Türkiyede de, seçimle işbaşına gelmiş
iktidarlara karşı askeri darbe yapmak da
olanaksızdır (neredeyse). Türkiye uluslararası
serbest sermayenin girip çıktığı, yatırımlar
yaptığı bir ülke. Demokrasi ve insan hak ve
özgürlükleri konusunda hassas bir kamuoyuna
sahip AB ile bağlantılıdır. Küresel ekonomi,
gerilimleri, krizleri artık zerre kadar sevmez.
i) Hele Türkiye müthiş bir kırılgan ekonomik yapıya
sahip. Çünkü ekonominin canlanması ve
büyümesi ancak dışarıdan, sermaye,
hammadde-yarı mamul, önemli makine teçhizat
ve elektronik ithalatı ile mümkün. Bir darbe,
bütün bu ekonomik süreci bıçak gibi kesebilir;
Türkiye hızla dışlanır. Askeri darbenin,
“amaçlarına ulaşıncaya kadar” bile iktidarda
kalabilmesi mümkün değil.
j) Türkiye’de bir askeri darbe, ancak AB ve
ABD’nin desteğiyle “bir süre” ayakta kalabilir.
Bunun önkoşulu da, iktidardaki seçilmişlerin
diktatörlüğe geçmeleri, parlamenter sistemi
bozmaları, seçim sistemini tam bir sahtekârlığa
dönüştürmeleri, İran’a benzer bir İslami
diktatörlüğe yönelmeleri ve İslami terörü
beslemeleri.
k) Türkiye’nin tam bir eksen değiştirmesi zor. ABD
ve AB destekli bir iktidarın bu yola sapması
olanaksız gibi. İktidar, belirli bir oyun alanında
kalmaya mecburdur. Ötesi, derin sorun yaratır
(askeri de!).
Bu bölümü sonuca bağlarsak: Dünya ve
Türkiye’ye bakarsak, ordunun darbe yapma
olasılığı yoktur. İçinde darbe heveslileri olsa bile!
Zaten orduya saldıran tatlı su aydınlarının
cesaretleri, bu gerçeği bilmelerinden ileri geliyor.
Askeri darbe seçeneği gündemde olsaydı, hepsi
kuyruklarını toplar, yeni düzene uygun bir değişim
geçirmeye hazır olurdu!
Tıpkı önceki darbelerdeki gibi!
“Neden Ordu Hedef” sorusu gelecek yazıda:
Kürt açılımı, ordunun bertaraf edilmesini şart
koşuyor! Gündemdeki “Ordu Sorunu”,
“demokrasi” sorunu değil! Bu ucuz düşüncenin
esirleri öyle sanıyor!..
Hexagon’un kurucusu Jan Nahum,
vizyonunu ve öngörülerini anlattõ
obursali@cumhuriyet.com.tr
T.C. MUĞLA 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN
TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI
Dosya No: 2009/127 Tal.
Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri:
1-TAPU KAYDI: Dalaman Altõntas Mah. Karaçon mevkii 3088 ada, 16 parsel.
ÖZELLİKLERİ: 1. kat 2 No’lu bağõmsõz daire, 90 m2 alana oturmaktadõr, 2 oda, salon mutfak ahşap, mut-
fak dolaplarõ, õslak zemin kalebodur, duvar yüzeyleri normal sõva, giriş holü ahşap laminat parke, kapõlar
ahşap,betonarma karkas yapõ duvarlarõ blok tuğla üstü ahşap çatõ ve kiremit örtülü EV.
İMAR DURUMU: Belediye imar planõ içerisinde 4 kat bitişik nizam ticari alan imarlõdõr.
Satõş Saati: 10:00-10:05 arasõ. Muhammen Bedeli: 45.000,00 YTL
Satõş Şartlarõ:
1-Satõş 04.01.2010 günü yukarõda belirtilen saatler arasõnda Dalaman Adliyesi önünde açõk artõrma sure-
tiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen değerin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ top-
lamõnõ ve satõş ve paylaştõrma giderlerini geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedele alõcõ çõkmazsa en
çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartiyle 14.01.2010 günü aynõ yer ve saatler arasõnda ikinci artõrmaya
çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da rüçhanlõ alacaklõlarõn alacaklarõ toplamõnõ, satõş ve paylaştõrma giderlerini
geçmesi ve artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ lazõmdõr. Böyle bir bedel-
le alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir.
2-Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranõnda pey akçesi veya bu miktar kadar
banka teminat mektubu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde (10) günü geçmemek
üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masraflarõ ile KDV alõcõya aittir. Birik-
miş vergiler satõş bedelinden ödenir.
3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özellikle faiz ve gi-
derlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi tak-
dirde haklarõ tapu sicil ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr.
4-Satõş bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi
gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden alõcõ ve kefilleri mesul tutulacak ve
hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde
isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir.
6-Satõşõ iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi al-
mak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. İş bu ilan
tebligat yapõlamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (İİK. m. 126) (*) İlgililer ta-
birine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. (Basõn: 67471)
SanatCephesiyeniden
Haber Merkezi -
Aylõk kültür sanat der-
gisi Sanat Cephesi 34.
sayõsõyla birlikte, yeni
bir yüzle okuyucu ile
buluştu. İçerik ve biçim
olarak yenilenen dergi-
nin, bu sayõsõnda “Sa-
natçılar İsyan Etmeyi
Unuttu mu?” temasõ
ile Tahsin Yücel, Er-
kan Oğur, Erdal Er-
zincan, Ayşe Tütüncü, Deniz Hakyemez yazõ-
larõyla okur karşõsõnda. Dergide Yasaklõ Kitap-
lar: Sanõk Montaigne -Namık Kemal Behra-
moğlu, Hasan Kõyafet (Cansu Fırıncı), Kemal
Özer’in Yarõm Kalan Çalõşmasõ: 15/16 Haziran,
PEN’in Hapisteki Yazarlar Listesi Uydurma mõ?,
Reklam ve Sanatçõ İlişkisi Üzerine Kaan Arsla-
noğlu’nun makalesi, Haluk Bilginer’le tiyatro
üzerine yapõlan ayrõntõlõ bir söyleşi okuyucunun
ilgisine sunuldu. Derginin 34. sayõsõnda ayrõca,
“Sol Köşemizdekiler” adlõ köşe yazõlarõyla Ni-
hat Behram, Osman Çutsay, Metin Çulhaoğlu
ve eleştirmen Nihat Ateş’in yazõlarõ yer alõyor.