18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Demokrasi Öksesi... Politikaya aklımın yatmadığını daha önce de açıkça itiraf etmiştim. Son günlerde gündemin ağırlıklı konularından biri de Dersim, ona bağlı olarak da Aleviler oldu. Uğur Mumcu yaşıyor olsaydı kulaklarını çınlatacaktım ama şimdi zorunlu olarak sevgiyle anıyorum. Çünkü ortalıkta dolaşan ve güçlendirilmesine çalışılan girişimler bir yanıyla Uğur’un saptamasına uyum gösterir gibi. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak!” Zira çarpıtılmış bilgileri denetlemeden kullanmak giderek moda olmaya başladı. 10 Kasım’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Onur Öymen’in söylediklerini birkaç kez okudum. Kendimi çok zorlamama karşın bazı çevrelerin vardığı sonuca ulaşamadım. Sanki Dersim’de hiç ayaklanma olmamış ve askerler durduk yerde Alevilere saldırmış havasını yaratabilmeyi özellikle alkışlamak gerek! Tüm Alevileri soruna ortak etme çabalarının yer yer olumlu sonuç vermekte oluşu da bir başka önemli başarı! Oda komşum Deniz Som, Dersim’deki isyanla ilgili sayısal bilgileri salı günü köşesinde yazdı. Değerli meslektaşım Mine G. Kırıkkanat da 18 Kasım’da (Vatan) köşesinde “Dersimiz Dersim” başlıklı yazısında olanları şöyle özetliyor: “Aleviler Kürt, Kürtler Alevi olabilir. Ama 1937 Dersim isyanı Alevi değil Kürtçü bir isyandır. Bu tanımın payandası da bölgede Tunceli vilayetinin kurulması (1935) ve derebeylik düzenini değiştirmek isteyen devletin ağırlığını arttırmasından otoritesi zarar gören aşiret reisliği, beyliği, ağalığı ve şeyhliğidir. İsyanın altında Hatay’ı yitirmek istemeyen Fransa’nın da parmağı vardır. Daha önce Ağrı isyanını çıkaran Ermeni Hoybun örgütü ve biri İzzetin diye bilinen ajanlar aracılığıyla kışkırtılan aşiret reislerinin isyandan önce toplanıp devlete verdikleri ültimatom zaten bu gerçeğin kanıtıdır: Hükümete ‘Bu diyara karakol yapmayacaksın. Kaza, nahiye merkezleri kurmayacaksın, köprü ve yol yapmayacak, silahlarımıza dokunmayacaksın. Vergilerimizi önceden olduğu gibi pazarlık usulü vereceğiz’ buyurmuştur Kürt aşiret reisleri. Hemen ardından da 21 Mart 1937’deki Harçik Deresi üzerindeki ahşap köprüyü yakıp, Pah nahiyesindeki karakolları basarak isyanı başatmışlardır.” ........ “Benim babam, gencecik bir irtibat subayı olarak katıldı bu isyanın bastırılmasına ve hayatını devlet saflarında çarpışan bir Kürt asker kurtardı! Cumhuriyet Hükümeti’nin ‘Tunceli tedip harekâtı’nda yaptığı ve tartışılması gereken büyük hata, 4 Mart 1937’de aldığı gizli bir kararla, ordudan isyanın örnek olacak bir şiddetle bastırılmasını istemesidir. Dersim’de ayaklanmaya orantısız, gaddarlık ölçüsünde bir şiddet kullanılmıştır ve benim babam, irtibatla görevli olduğu için kimseyi öldürmek zorunda kalmadığı bu savaşta gördüklerini, ağlatmadan anlatamadı hiç.” Görülüyor ki Öymen’in talihsizliği, konuşmasını Adalet ve Kalkınma Partisi’nin açılımının tersine dönmekte olduğu izlemini doğuran bir süreçte yapmış olmasıdır. Demokrasiyi ökse olarak kullanma becerisinde uzman olanların da konuşmayı isyancı Kürtler yerine Alevi Kürtlere yönelterek kafaları karıştırmayı bir kere daha başarmalarıdır. İşin tuhaf tarafı ise bu ökseye yakalanmak için neredeyse hazırda bekleyenlerin varlığıdır. İyimserliği yitirmeyelim ve sağduyunun yok olmadığını umalım. Düzeltme ve Özür: “Buruk Günler” başlıklı yazıda (23 Kasım) 1 Kasım 1928 ve 24 Kasım 1928 tarihlerinin yılını 1924 olarak yazmışım. Okurlarımın uyarısıyla farkına vardığım yanlışlığı düzeltir, özür dilerim. [email protected] CMYB C M Y B GÖRÜŞ ATİLLA ÖZSEVER Memur Grevi: Gerçek Gündem Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türkiye Kamu-Sen’in öncülük ettiği bir günlük iş bırakma eylemi, uzun bir aradan sonra ses getiren bir eylem niteliğini taşıyordu. Memur- Sen’in dışında diğer tüm kamu emekçileri sendikaları eyleme katıldı, Türk-İş, DİSK, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) gibi diğer emek ve meslek örgütleri de eyleme destek verdi. Bir günlük iş bırakma eyleminin esas amacı, kamu çalışanlarının toplusözleşmeli grev hakkının sağlanmasına yönelikti. 8 yıllık toplugörüşme sürecinin bir anlamı olmadığı, son sözü hükümetin söylemişliği nedeniyle mevcut uygulamanın “göstermelik bir hak” olduğu gerçeği hemen hemen tüm kesimlerce kabul edildi. Toplusözleşme ve grev hakkı olmaksızın sadece sendika hakkının yetersiz olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Kuşkusuz bu eylem, kamu emekçilerine toplusözleşme ve grev hakkının sağlanmasının yanı sıra toplumun ezilen ve yoksul kesimlerinin sorunlarını da gündeme getirmesi açısından önem taşıyordu. Kamu emekçileri, kendi sorunlarıyla toplumun sorunlarını birleştirerek bir gündem yaratmak istediler. Bir günlük uyarı grevinin talepleri arasında iş güvencesi, yeterli ücret, herkese parasız eğitim ve sağlık hakkı, işsizlik soruna çözüm için daha fazla kamu yatırımı gibi talepler vardı. KESK Başkanı Sami Evren, Beyazıt Meydanı’nda yaptığı konuşmada kamu emekçileriyle toplumun yoksul ve işsiz kesiminin ortak taleplerine vurgu yaparak, “İşten atılanlar için sadaka değil yurttaşlık geliri talep ediyoruz” dedi. Bir günlük de olsa sahte gündem maddelerinden toplumun gerçek gündemine geçiş açısından bu eylemin önemli bir katkısı oldu, denebilir. Tabii esas sorun, gerçek gündem maddelerini sürekli hale getirebilmek ve topluma benimsetmekte yatıyor. Burada sadece emek ve meslek örgütlerine değil aynı zamanda siyasal partilere de görev düşüyor. Toplumun gerçek sorunlarını ortaya koymak ve bunun için çaba harcamak onların da görevleri arasında bulunuyor. Bu uyarı eylemi, bir başlangıç olarak umut vadediyor. Ancak hem toplumun genel desteğini sağlamak hem de eylemi bizzat düzenleyen örgütlerin öncelikle kendi kitlelerini seferber ederek harekete katması adına önem kazanıyor. Türkiye Kamu-Sen üyelerinin de bu eyleme katılmasını ayrıca önemsemek gerekiyor. Hem eylemin yaygınlığı, memurların birlikteliği, hem de meşruluğu açısından bu önemli bir gösterge olmuştur. KESK Başkanı Sami Evren’in işaret ettiği gibi bu eylemin, ‘1989 Bahar Eylemleri’, gibi bir sonuca ulaşmasını iktidara hatırlatmak gerekiyor. Bilindiği gibi ‘1989 Bahar eEylemleri’ sonrasında hem işçi sınıfı 12 Eylül darbesiyle kaybettiklerini bir ölçüde geri almış hem de daha sonra yapılan seçimlerde ANAP (Özal) iktidardan düşmüştü. Böyle bir sonuca ulaşabilmek için emek mücadelesinin demokrasi ve siyasal mücadeleyle birleşmesi gerekiyor. AKP eylemi hazmedemedi Yüz binlerce memurun iş bõraktõğõ grevde polis eylemci- lere müdühale etti p. Polisin gaz bombasõ ile müdühale ettiği Ankara Ziya Gökalp Caddesi’ndeki eylemlerde ara- larõnda SES Ankara Şube Başkanõ İbrahim Kara’nõn da bulunduğu bazõ kamu emekçilerinin yaralandõğõ öğrenildi. Ankara Garõ’nda trenleri çalõştõrmayarak grevi uygula- yan demiryolu çalõşanlarõyla polis arasõnda arbede çõk- tõ. Ayrõca, ellerinde ÖDP, Öğrenci Kollektifleri ve Sos- yalist Partili bir grup arasõnda da arbede yaşandõ. Balõ- kesir Garõ’nda da Mavi Tren’in kalkõşõnõ engellemek için raylarõn üzerine inen 5 sendikacõ gözaltõna alõndõ. İÜ’ye grev pankartı Eğitim-Sen’e üye bir grup öğretim üyesi ise üni- versitenin giriş kapõsõna “Bu işyerinde grev var” yazõlõ siyah pankart astõ. Başbakan Erdoğan’õn ser- maye yanlõsõ politikalarõ iz- leyerek Türkiye’de ekono- mik kriz yaşanmasõna ne- den olduğunu söyleyen Ev- ren, özetle şunlarõ kaydetti: “Kriz nedeniyle 1 mil- yon 300 bin emekçi işini kaybetti. Her ay 150 bin emekçi işsiz kalıyor. 25 Kasım Grevi, yanlışlığı defalarca kanıtlanmış po- litikalarınızı terk etmeniz için yapılan bir uyarıdır. Sermaye yanlısı politika- larınızı bırakıp, işsizlikle mücadele etmeniz gerek- tiğini size hatırlatmak için bir uyarıdır 25 Ka- sım Grevi. Bu grev herke- se güvenceli bir iş ve in- sanca yaşanacak bir ücret talebini duyurmak için bir uyarıdır. AKP, bu grevi iyi değerlendirmeli- dir. Bu grev dikkate alın- mazsa kapsamlı mücade- leye devam edeceğiz.” AKP Genel Başkan Yardõmcõsõ Hü- seyin Çelik, kamu çalõşanlarõnõn eylemini eleştirerek “Vatandaşın günlük haya- tını ıstıraba dönüştürme hakkına sa- hip değiller. Trenlerin çalışmasını en- gellemek, öğrencilerin okula gitmesi- nin önüne engel teşkil etmek, kamu sendikacılığı anlayışıyla bağdaşma- maktadır” dedi. Çelik, memurlarõn ey- lemiyle ilgili şu yorumu yaptõ: “Bir sitemleri varsa bize yapabilirler, nazları varsa bize yapabilirler, yapsın- lar. Bu demokratik bir haktır. Elbette biz onların hükümetiyiz, ancak kamu çalı- şanları vatandaşın günlük hayatını ıstı- raba dönüştürme hakkına sahip de- ğildir. Trenleri durdurup orada in- sanların yola devam etmelerini en- gellemek, trenlerin çalışmasını engel- lemek, sağlık kurumlarında vatan- daşın sağlığının olumsuz etkilenmesi için bazı girişimlerde bulunmak, öğ- rencilerin okula gitmesinin önüne en- gel teşkil etmek, kamu sendikacılığı an- layışıyla bağdaşmamaktadır.” ‘Her türlü işlem yapılacak’ Sağlõk Bakanlõğõ, “uyarı grevine” ka- tõlan sağlõk çalõşanlarõna gözdağõ verdi. Bakanlõk, çok önemli ve olağanüstü bir dönemde “Hak arayacağız” diye sağ- lõk hizmetlerinin aksatõlmasõna müsa- maha gösterilmesinin beklenemeyeceğini savundu. Sağlõk Bakanlõğõ’ndan yapõlan açõkla- mada, “Sağlık hizmetlerinin sunumunda aksaklıklara sebep olan ve insanımıza su- nulan hizmetlerde özensiz davranan personelimiz hakkında yine mevzuat ve hukuk çerçevesinde her türlü işlemin ya- pılacağının bilinmesini isteriz” denildi. Zaman zaman yolcularla çalışanlar arasında gerginliğe yol açmasına neden olsa da trenler uzunca bir süre sefer yapmadı. Tren seferleri yapõlmadõ Ülkenin dört bir yanõnda demir- yollarõ seferleri yapõlmadõ. Devlet Demiryollarõ Genel Müdürlüğü iş bõ- rakan memurlarõ yolculara şikâyet et- ti. Zaman zaman yolcularla başta ma- kinistiler olmak üzere demiryolu ça- lõşanlarõ arasõnda tartõşmalar çõkma- sõna karşõn eylem başarõlõ oldu. Arifiye Tren İstasyonu’nda gece başlayan eylemde İstanbul yönünden gelen 5 tren durduruldu, 5 saatlik bekleyişin ardõndan trenlerin geçişine izin verildi. Sirkeci Garõ’nda tren seferleri dur- du.Memurlarõn eylemine sanatçõ Mustafa Alabora da destek verdi. TCDD’de çalõşan işçiler, memur konfederasyonlarõnõn aldõğõ bir gün- lük uyarõ grevine destek amacõyla iş- başõ yapmadõ. Bu nedenle Haydar- paşa Garõ’ndan banliyö, anahat ve bölgesel yolcu trenleri sefere çõk- madõ. Ankara Garõ’ndan da, gecikmeli kalkan 2 YHT dõşõnda, trenler ve ban- liyöler kalkmadõ. Saat 08.00’de ha- reket etmesi gereken Boğaziçi Eks- presi de “tren personelinin görev kabul etmemesi nedeniyle” depo- ya çekildi. Bu arada, Ankara Ekspresi’nin Eskişehir Garõ’na girmesinin ar- dõndan Anadolu Ekspresi’nde yol- cu olarak bulunan bir grup, trenin makinisti Erol Sarõ’nõn çevresini sa- rarak bir süreliğine alõkoydular. Gar binasõ içinde ve çevresinde geniş güvenlik önlemi alan polis makinist Sarõ’yõ vatandaşlarõn arasõndan kurtardõ. DİSK destek verdi EğitimciveSağlıkçılaralanıdoldurdu İstanbul’da saat 13.00’te Beyazõt Meydanõ’nda yapõlan basõn açõklamasõ için Çapa ve Sirkeci tarafõndan iki kol ha- linde yürüyüş başladõ. Yürü- yüşlere binlerce kişi katõlõrken yürüyüş güzergâhõnda hal- kõn yoğun desteği oldu. Beyazõt Meydanõ yaklaşõk 20 bin emekçiyi ağõrlarken, Eğitim-Sen binlerce kişilik kortejiyle alanõn en kalabalõk ve diri grubuydu. Grev önce- si çeşitli bölgelerde okullarda ve okullarõn bulunduğu ma- hallelerde yapõlan aktif çalõş- malar etkisini göstermiş gö- rünüyordu. Mitingde SES de kitlesel örgütlerden biri olarak dikkat çekti. Dev Sağlõk İş ve Tabip Odasõ’nõn da katõlõmõyla sağ- lõkçõlar mitingin en kalabalõk ikinci kesimini oluşturdu. Aksaray Meydanõ’nda KESK kortejini Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Emekçileri Sendikasõ’na (Tüm Bel-Sen) bağlõ İETT ve İSKİ’de çalõşan belediye işçileri davul ve zurnalarla karşõladõ. DİSK’liler ise Laleli’de marşlarla KESK kortejine katõlõrken İstanbul Üniversitesi öğrenci- leri de meşaleler yakarak emekçilere destek verdi. Laleli tramvay istasyonunda grubun yürüyüşünün yönü- nü değiştirmek isteyen polis ile KESK yöneticileri ara- sõnda kõsa süreli gerginlik yaşandõ. Grubun yürüme ka- rarõ almasõnõn ardõndan polis tramvay yolundan çekildi. Yürüyüş boyunca Millet Caddesi trafiğinde aksamalar yaşanõrken, tramvay bir süre tek yönlü olarak çalõştõ. Yüz binlerce memurun bir günlük iş bõraktõğõ günde, yurttaş kamu çalõşanõna tam destek verdi. KESK grevin sorumlusunun siyasi iktidar olduğunu açõkladõ. K amu çalõşanlarõ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn “eylem yasal değil” tehdidine bo- yun eğmedi, 1 günlük uyarõ grevi İstanbul’da hayatõ durdurdu. Trenler çalõşmadõ, tramvay seferleri dur- du, trafikte konvoylar oluştu, yurttaşlar ise zorluk çek- melerine karşõn alkõşlar ve kornalarla eyleme destek ver- di. Başbakan Erdoğan’a “Yasadışı memurlar sokak- ta”, “İşte eylem, işte sendika” sloganlarõyla seslenen kamu çalõşanlarõ, marşlar ve şarkõlar söyleyerek halay çekti. Emekçilere seslenen KESK Genel Başkanõ Sami Evren ise emekçilerin talepleri karşõsõnda “duyarsız- lık abidesi” gibi duran AKP iktidarõna seslenerek, Tür- kiye’yi bu greve getirenin siyasi irade olduğunu vur- guladõ. 25 Kasõm’õn, yanlõşlõğõ defalarca kanõtlanmõş po- litikalarõn terk edilmesi için iktidara yapõlan bir uyarõ ol- duğunu belirten Evren, Başbakan Erdoğan’õ “Burası ne Libya, ne de sen Kaddafi’sin” sözleriyle eleştirdi. KESK İstanbul Platformu öncülüğünde çoğunluğunu Sağlõk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasõ (SES) ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasõ (Eğitim-Sen) Türk- İş İstanbul Şubeler Platformu üyelerinden oluşan bin- lerce emekçi dün sabah saatlerinde Çapa Tõp Fakülte- si önünde toplandõ. “Herkese parasız eğitim ve sağlık için, sözleş- meli değil kadrolu iş için, toplusözleşme ve grev hakkı için, iş güvencesi için. 25 Kasım’da grev- deyiz” yazõlõ pankart açan grup, “Sağlık hakkı sa- tılamaz”, “Vur vur inlesin AKP dinlesin”, “İşçi memur el ele genel greve”,“Hükümet şaşırma sab- rımızı taşırma” sloganlarõ attõ. YAZI VE FOTOĞRAFLAR: Kağan Sağnak, Serkan Yıldız, Hülya Keskin, Şehriban Kıraç, Deniz Tatarer, Murat Kışlalı, Necati Savaş, Ozan Yayman, Yusuf Baştuğ, Cemil Ciğerim, Mehmet Menekşe, Mahmut Oral, Sergül Canıgür, Ahmet Şefik, Seyfettin Mete, Murat Uygun, Bekir Şahin, Akın Bodur, Selahattin Gökatalay, Abidin Yağmur, Selahattin Şahin, Savaş Kalkan, Faruk Kırtay. Eylem nedeniyle trenler çalõşmadõ, tramvay seferleri durdu, trafikte konvoylar oluştu Ve hayat durdu 26 KASIM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK [email protected] Hüseyin Çelik hak arama eylemini hayatı ıstıraba dönüştürme olarak yorumladõ AHMET ŞEFİK TRABZON- Bir süre önce görev yeri değiştirilen Basõn Yayõn ve Enformasyon Trabzon İl Müdürü Özer Çağlayan, Trabzon İdare Mahkemesi kararõyla göreve iade edilirken, aynõ kurumda şube müdürü olarak çalõşan KESK- Haber Sen İl Temsilcisi Nilüfer Akgün, merkeze alõndõ. Akgün’ün görev yerinin değiştirilmesi yeni bir parçalanõş trajedisine neden olacak. KESK olayõ, üye ve yöneticileri üzerindeki iktidar baskõsõnõn yeni bir örneği olarak nitelendirdi. KESK Trabzon Dönem Sözcüsü Recep Gülay, demokratikleşme vaatleriyle işbaşõna gelen ve bütün siyasi çõkõşlarõnõ bu eksende oluşturan AKP hükümetinin, KESK’e bağlõ sendikalarõn üye ve yöneticilerine yönelik baskõ, sürgün ve cezalandõrma politikalarõnõ devreye soktuğunu söyledi. Sendikacõya sürgün POLİS HER ZAMANKİ GİBİ MÜDAHALE ETTİ [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle