23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bu da başka ‘Kopenhag Kriterleri’ TRT Türk’te (eski TRT İnt.’in adı artık böyle) bir program yayımlanıyor. Bir kent, o kentte yaşamış bir sanatçı aracılığıyla anlatılıyor. Örneğin kısa bir süre önce Ataol Behramoğlu, Dostoyevski aracılığıyla St. Petersburg’u; Derya Alabora, Kafka aracılığıyla Prag’ı (vb) anlatmıştı... Programı hazırlayan “Dipnot” kuruluşu benden de öneri isteyince aklıma gelen nice kent ve sanatçıyı sıraladım. (Moskova’yı, Nâzım Hikmet’le, Dublin’i James Joyce’la, vb…) Çeşitli nedenlerle onlar olmadı, Kopenhag’ı Hans Christian Andersen’le anlatmak önerim kabul gördü. İki gün boyunca Kopenhag’da bir yandan kış, yağmur, iliklere işleyen bir soğuk, insanın ayağını yerden kesen bir rüzgâr; öte yandan, hele bir göründü mü ortalığı renk cümbüşüne dönüştüren güneş; ikisi ortasında masalları 150 dile çevrilen, yoksulluktan zenginliğe basamakları hızla tırmanan Andersen’le cebelleşip durduk… Masalcıların masalcısı diye bilinen Andersen’le gezintiyi yarına, bayram sabahına bırakıp kente bakıyorum: Bir kentin kent olabilmesi Kopenhag denince: Bir zamanlar dilimizden düşmeyen “Kopenhag kriterleri”, İslam dünyasının hassasiyetlerinin yok sayılması, “medeniyetler savaşı”nın körükleyicisi rolünü benimseme… Hep bunlarla anılır olmuştu Danimarka’nın başkenti. Bir de “doğa dostu”, “çevre bilinci en gelişmiş” gibi sıfatlarla… Sanat ve kültür açısındansa, benim için Kopenhag her şeyden önce mimari ve tasarım harikaları yaratan bir kent. Ayrıntılara girmeye olanak yok ama bu kısacık gezi, bana bir kenti kent yapan farklı “Kopenhag kriterlerini” tanıttı… Şöyle ki: Mimari yaratıcılık önce kamu binalarında dikkati çekiyor. Çarpıcı olan da bu! Son birkaç yılda yapılan Milli kütüphane, Devlet Operaları, Devlet Tiyatroları, devlete ait dev müzeler hepsi birer mimari şaheser! Daha önce müzeleri yok muymuş, opera konser salonları yok muymuş demeyin. Elbet var. Hem de yüzlerce yıllık. Yenilerini yapıyorlar! Hem de eskiyi yıkmadan! (AKM’yi yıkmak isteyenler lafım size, gidin biraz dünya görün!) Ülkemde neden en kötü, en çirkin yapıların kamuya ait binalar olduğunu biri bana anlatabilir mi acaba? İkinci çarpıcı nokta: Her yapıda, şu tarihte şu evde falanca oturdu; şu kahvede filanca kahve içti diye bir tabela bulunuyor. Okul çocuklarının o tabelaların önünde dakikalarca dikilip öğretmenlerini dinlediklerini görüyorsunuz. Özetle kentin kent olabilmesi için geçmişle bugün arasındaki bağlantı sürekli canlı tutulup yeni kuşaklara aktarılıyor! Benim canım Edirnem Bu dediklerin bir buçuk milyonluk Kopenhag’da olur, sen gel de 15 milyonluk İstanbul’unda uygula demeyin sakın! Elbet yapılabilir! Peki çok daha küçük nüfuslu bir kentten örnek vereyim: Geçen hafta sonu birkaç arkadaş sırf Mimar Sinan’ın Selimiye’sini, köprülerini, çarşılarını yeniden görüp gözlerimizin pasını silmek, estetik bilincimizi bilemek için Edirne’ye gittik. Cıvıl cıvıl, tertemiz, güler yüzlü bu kent özellikle hafta sonları, Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelen turistlerle ya da Edirne esnafının deyişiyle “komşularla” doluyor. Kaldığımız Kervansaray Oteli’nde, yabancılara, burayı kimin yaptığını biliyor musunuz diye soruyorum. Hayır hiçbiri bilmiyor… Ayrıca burası Ağa Han Restorasyon Ödülü’nü kazanmıştı. Bunu da bilmiyorlar… Kaldıkların oteli Mimar Sinan’ın yaptığını bilmiyorlar. Çünkü ilaç için bir levha bile yok! El insaf! Acaba orada yaşayan vatandaşlarımızın kaçı biliyor? Bilmiyorlarsa nasıl beklersiniz yaratıcı olmalarını? zeynep@zeyneporal.com faks: 0212 257 16 50 M imarlar Odasõ Antalya ve Mersin şubeleri düzenledikleri “Cumhuriyet Açılımı” etkinliklerinin 2.’sini 14 Kasõm’da Mersin’de gerçekleştirdiler. 25 Tem- muz’da Alanya’da yapõlan “Mimarlık ve Ken- tleşmede Cumhuriyetin Beklentileri” konulu pa- nelin devamõ niteliğindeki buluşmanõn konusu ise “Kent Kültürü ve Cumhuriyet” idi. Odanõn “merkez yöneticileri”nin bu kez de ka- tõlmadõklarõ toplantõda, ülkeyi sarmalayan “imar yağması”nõn özellikle “gericiliği beslediği”ne de dikkat çekildi. Gazeteci Tuncay Mollavesioğlu, Yalçın Bayer ve Ataol Behramoğlu, etkinliğin “mi- mar olmayan” konuşma- cõlarõydõ... Sabih Kana- doğlu ise YARSAV Genel Kurulu nedeniyle gele- memişti. Kimlikli ulusal mimar- lõğõn, yerini tekdüze yapõ- laşmaya bõrakmasõ; plan- lõ kentleşmenin imar ran- tõ uğruna terk edilmesi; aynõ zamanda “Cumhu- riyet karşıtı politika”larla gerçekleşmesi rastlan- tõ mõdõr? Mersin Şube Başkanõ Sabri Konak’la An- talya Şube Başkanõ Osman Aydın, açõlõş konuş- malarõnda şunu vurguladõlar: “Cumhuriyet huku- kumuzun temelini oluşturan toplum yararı ve ül- ke çıkarlarından verilen ödünler, kent ve kültür değerlerimizi tahrip eden rant projeleri ve talan uygulamalarının çoğalmasına neden olmaktadır.” Günümüzde yöneticilerin, bilim ve uzmanlõk adõna ne söyleniyorsa tersini yapmalarõnõn egemen siyasete dönüştüğünü belirten başkanlar, bunun güncel gerçeğini de özetlediler: “Özellikle şu ‘de- mokratik açõlõm’ sürecinde imar ve çevreye iliş- kin ‘demokratik olmayan tutum’lar daha da art- tı; örneğin kıyılarda, belediye yetkilerinin ‘mer- kezi yönetim’e alınması; zeytinliklerin ‘bakanlõk izni’yle imara açılması gibi girişimler, aynı açı- lımla adeta eşgüdüm içindeler.” Etkinliğin “tematik” konuşmacõsõ Genel Sayman Aysel Çetinsoy da aynõ sürecin Cumhuriyet kaza- nõmlarõnõ yõpratma politikalarõyla hõzlandõğõnõ ör- nekleriyle vurguladõ. Bir yandan ‘ortak akıl’, ‘uz- laşma’ vb. söylemler dillerinden düşmezken, öte yan- dan uzmanlarõn ve meslek kuruluşlarõnõn ‘hayır’ de- dikleri tüm uygulamalarda õsrar edilmesi, öncelikle ‘bilimin rehberliği’ni esas alan ‘demokratik cum- huriyet’ ilkesinin terk edil- mesi demektir... Bu değerlendirmelerle başlayan etkinlikte, Tun- cay Mollavesioğlu ülkeyi yönetenlerin “imar ve in- şaat rantına el koyma düşkünlüğü”nü örnekleriyle açõkladõ. Siyasilerin merkezi ve yerel yönetim yet- kilerini kamu kaynaklarõnõ “yandaş”larõna aktarmak için kullandõklarõnõ; giderek güçlenen “görünmez holding”lerin Cumhuriyeti yõpratmaya yönelik si- yasal örgütlenmelerle bütünleştiklerini anlattõ... Yalçõn Bayer de yerel seçimler öncesinde tartõşõ- lan “2 yılda 4 bin imar değişikliği” sürecinin da- ha da hõzlandõğõnõ; “ayrıcalıklı imar hakkı”na dö- nük düzenlemelerin İstanbul’da 29 Mart’tan bu ya- na “2 bin”e yaklaştõğõnõ açõkladõ. Kamuoyu “hükümete darbe” planõ denilen bel- gedeki “ıslak imza”yõ tartõşõrken, kentlere inen “imar darbeleri”ndeki sayõsõz “ıslak imza”nõn sor- gulanmamasõ ise hukuk devletimizin “imar duru- mu”nu gösteriyor... RANTÇILIĞIN ‘FİKİR’ TEMELİ Bu durumun sadece “rant hırsı”yla açõklana- mayacağõnõ, ülkeyi yönetenlerin “fikir”sel temel- lerinde de Cumhuriyetin ve çağdaşlõk hedeflerinin dõşlandõğõnõ belirten ise şai- rimiz Ataol Behramoğlu’ydu... Baş- bakan’õn, Osmanlõ’dan Cumhuriyete geçişe önderlik eden tüm vatansever aydõnlarõ, ilerici yazarlarõ, devrimci bü- rokratlarõ “millete yabancılaşmak”la suçladõğõna dikkat çeken Behramoğ- lu, “Bağımsızlık tarihimizin yüz akı insanlarını karalayabilen bu an- layışın aslında Cumhuriyetle so- runu olduğu anlaşılıyor” diyordu... Erdoğan, Türkiye Milli Kültür Vakfõ’nõn 8 Kasõm’daki toplantõ- sõnda “son 200 yıl”dan söz ederken şunlarõ söylemişti: “...bu süreçte aydınlarla millet arasındaki makasın açıldığını; Jakoben ve elitist aydınların bu ülkenin temel değerlerine, ruh köküne yabancılaştığını müşahede ediyoruz...” Behramoğlu ise aynõ Osmanlõ aydõnlarõnõn Ça- nakkale Savaşõ’ndan Kurtuluş Savaşõ’na uzanan sü- reçte bağõmsõzlõğõ ve özgürlüğü savunmakla yetin- meyip; emperyalizme teslim olmuş saltanata son ve- ren “Cumhuriyet devrimi”ne her alanda önderlik ettiklerini anõmsattõ... Başbakan’õn konuşmasõnda “ilham alınması”nõ istediği isimler arasõnda mimar olarak sadece Tur- gut Cansever vardõ... Oysa Cansever, 3. köprü tar- tõşmalarõnda Erdoğan’õn “bunlar birinciye de karşıydılar, şimdi utanmadan üzerinden geçi- yorlar” dediği mimarlarõn “öncü”lerindendi... Mi- marlar Odasõ’nõn 70’lerdeki ilk “Köprüye hayır” kampanyasõnõ başlatan ve hatta “Bu bir köprüler tuzağıdır” saptamasõyla bugünleri görebilmiş tari- hi raporu “yazan” direniş komitesinin başkanõydõ. Erdoğan’õn kendisini de “utanmaz” ilan ettiğini duy- madan, 22 Şubat’ta yaşama veda etti. Onun kente ve çevreye duyarlõğõnõ örnek alan mimarlarõn Mersin buluşmasõndaki kamuoyuna mesajlarõ ise şöyleydi: “Ülkenin ve ulusun ge- leceğini aydınlık kılmayı tarihsel bir mesleki yükümlülük gören Mimarlar Odası, ‘demo- kratik açõlõm’ söyleminin güven verebilmesi için imar, kent, çevre, kültür ve yapılaşma alan- larında öncelikle ‘Cumhuriyet açõlõmõ’na ge- reksinmemiz olduğunu kamuoyunun dikka- tine sunmaktadırlar...” Mersin’deki etkinlikte, imar yağmasõnõn gericiliği de beslediğine dikkat çekildi Mimarlarõn ‘Cumhuriyet Açõlõmõ’ EGEMEN BERKÖZ G aleride dolaşõyorum, resimlere bakõyorum. Bir daha, bir daha ba- kõyorum. Bir resim çarpõyor beni. Bir görünüm: Ağaçlar (Fethipaşa Korusu?) ve aralarõndan süzü- len õşõk... Ardõndan çarpõcõ bir resim daha: Bir portre... Bir genç kõz yüzü... Işõğõ içinde, gi- zemli. Ve başka görünümler... Başka portreler... Birbirinden etkileyici. Kuzguncuk’ta, Harmony Sa- nat Galerisi’ndeyim. Kuzgun- cuklu ressamlardan Cansen Ercan’õn sergisinde. Has bir ressam Cansen Ercan diye dü- şünüyorum. Resim, yalnõzca resim yapõyor. Geleneği sür- dürüyor. Bilinçle. Resimden başka bir şey yapmamakta ka- rarlõ. Resimlere bakmayõ sürdü- rüyorum. Farklõ bir göz mü var bu resimlerde? Grafikçi gözü mü desem? Renk var, fõrça var, ama çizgi de var. Çizgisel bir bakõş mõ? Belki. Ama rengi de unutmuyor. Ve biraz da lekeci sanki. O son- suzluk önündeki ağaçlar örne- ğin. Hem çizgisel, hem de le- ke... Arkalarõndaki sonsuzluk da... İnsan yüzleri de leke... Art yüzeyden kopuyorlar, öne çõ- kõyorlar. Yaşadõğõ çevrede gör- düklerini çiziyor, boyuyor Can- sen Ercan. Gözünün gördükle- rini korumak istiyor, onlarõn yi- tip gitmesini önlemek istiyor sanki. Ama o bir tepeden ba- kõlan Boğaz, o yan yana üç ağaç, o çatõlar... Kuzguncuk’tan ya da İstanbul’un herhangi bir semtinden bir görünüm olma- nõn ötesinde... Ayrõntõcõ bir gö- zün gördükleri olarak resim belleğimize ekleniyor. Gördüğüm her sergisinde da- ha usta bir ressam Cansen Er- can. Ve ustalõkla işçiliğin bir aradalõğõna örnek. Ve ne ya- parsam para eder diye düşün- meyenlerden. İçinden gelen resmi yapanlardan. Gördüğünü. Duyumsadõğõnõ. Kuzguncuk Harmony’deki, 13 Aralõk’a kadar açõk olan sergisinden başka Ankara’da da bir sergisi sürüyor Cansen Er- can’õn. Helikon Sanat Galeri- si’ndeki bu sergi de 5 Aralõk’a kadar açõk. Cansen Ercan’õn resim sergisi 13 Aralõk’a kadar Harmony Sanat Galerisi’nde Her sergisinde daha usta bir ressam Kültür Servisi - Sanal âlemin en büyük arama motoru Google, ABD işgali sõrasõnda yağmalanmasõyla tüm dikkatlerin yeniden üzerine çevrildiği, insanlõk tarihinin en eski eserlerinin bulunduğu Irak Ulusal Müzesi’ndeki hazineleri sanal ortama taşõyacağõnõ açõkladõ. Google’un CEO’su Eric Schmidt, Bağdat’taki müzede düzenlenen törende yaptõğõ konuşmada, şirketlerinin, Irak Ulusal Müzesi’nin ve eserlerin 14 bin fotoğrafõnõ edindiğini belirterek, müzedeki kültürel ve tarihsel hazinelerin görüntülerinin gelecek yõlõn başlarõnda internet ortamõna sunulacağõnõ bildirerek, “Uygarlığın başlangıcını temsil eden eserlerin görüntülerine dünya çapında erişim sağlanacak” dedi. Taş devrinden Hilafet dönemine ve binlerce yõllõk Mezopotamya uygarlõğõna ait eserlerin bulunduğu Irak Ulusal Müzesi, ABD’nin 2003’teki işgalinin ardõndan yağmalanmõştõ. Çalõnan eserlerin bir bölümünün bulunabildiği müze bu yõlõn başlarõnda yeniden açõlmõştõ. Irak Ulusal Müzesi Google’da Nüfus kağıdımı 02.11.2009 tarihinden itibaren kaybolmuştur. Hükümsüzdür. Nazan Mukadder Demiröz Urğancı TÜRK KALP VAKFI Sigara içenler bugün kendinize bir fırsat yaratın sigarayı bırakın. 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle