22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2009 PAZARTESİ 12 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ GDO’lar ya da Gıdada Tehlike Çanları! ALLAN MCDONALD (*) Wendy Elizabeth Avila, 28 Haziran 1985’te yağmurlu melankolik bir günde doğdu. Barack Hüseyin Obama, 1961 yõlõnõn renkli bir karnavalõn olduğu 4 Ağustos günü Honolulu’da dünyaya geldi. Wendy öteki yoksul arkadaşlarõ gibi bir devlet okuluna gitti. Kollarõnda hep büyük harflerle umut yazõlõ defterler taşõdõ. Obama, saygõn Harvard Hukuk Fakültesi’ne gitti, yanõnda proteinden zengin sandviçlerle. Wendy, içten tertemiz hayallerle dolu bir gülümsemeyle büyüdü. Obama, açgözlülük ve yalanlar arasõnda. Wendy, her gün Tegucigalpa’nõn hüzünlü yoksul mahallelerinde çocuklara okuma yazma öğretmeye çalõşõrken Obama, iktidarõn akõl dõşõ gücünün abecesini bulmak için senatör seçildiği İllinois’te kampanyalara katõlõyordu. Wendy, avukat olmak ve adalete susamõş insanlara yardõm etmek için Honduras’ta bir üniversiteye kaydolmuştu. Obama, Şikago Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde anayasal haklar profesörüydü; demagoji ve pazarlama açlarõnõ eğitiyordu. Wendy için en büyük onur artõk okuyup yazabilen çocuklarõn diploma sevinçlerini paylaşmaktõ, Obama içinse ABD’nin ilk siyah başkanõ olmak. Böylece imparatorlukta okumayõ bilmeyenler için tarih yazmõş oldu. Wendy, darbenin silah seslerini duyduğunda evindeydi ve pencereden puslu gökyüzüne bakarak doğum gününü düşünüyordu. Obama, Honduras’taki darbeyi duyduğunda kahvaltõ etmekteydi. Barıştan başka silahı yoktu Wendy gözlerini kapadõ, sonra kapõyõ açtõ ve yanõtlarõ bulmak için sokağa çõktõ. Obama, oval ofisin penceresini açtõ ve sorular uydurmak için süpermenle birlikte uçtu. Wendy, hemen Darbe Karşõtõ Halk Cephesi’ne katõldõ. Adalet, demokrasi, hepsinden öte barõştõ istediği. Obama, ABD’nin 40. başkanõ olarak ettiği yemin töreninin hemen ardõndan Afganistan ve Irak’taki savaş dalgasõna kapõldõ. Wendy her gün polis ve askerin ablukasõndaki sokaklarda yorgunluk nedir bilmeden yürüyordu. Obama ise ABD’nin Küba’ya uyguladõğõ zalim ablukayõ umursamadan Beyaz Saray’õn bahçelerinde geziniyordu. Wendy’nin bu acõmasõz kavgada barõştan başka bir silahõ yoktu. Kendisine bombalarla saldõran ülkenin ve silahlarõn sahipleriyle tanõştõ. Obama, Afganistan’a bombalarla birlikte 40 bin asker yolladõ. Wendy, gözlerinin önünde bir barbarlõk filosu gördü. Obama ise 4. Filo’ya görevine devam etmesi için emir verdi. Wendy, direnişin barõş üslerinde kavgasõnõ sürdürüyor, terörün sokaklarõnda barõşõ arõyordu. Obama ise Kolombiya’da yeni askeri üsler kuruyordu. Wendy barõş umudunun kapõsõnõ kapatmõyordu, Obama ise Guantanamo’nun dehşet kapõsõnõ. Wendy gaz bombalarõna çarptõ, Obama sis perdeleri icat etti. Wendy, direnişçileri bastõrmak için askerlerin attõğõ gaz bombasõyla yere düştü, Obama koltuğunda Honduras için söylenenlerden sõkõntõya düştü. Wendy, 26 Eylül’de Tegucigalpa’da barõş isterken öldüğünde saat gecenin onunu gösteriyordu. Obama, 9 Ekim’de Nobel Barõş Ödülü’nü kazandõğõnõ öğrendiğinde Washington’da saat sabahõn beşiydi. Wendy için sendikanõn yoksul salonunda yoldaşlarõnõn katõldõğõ bir tören yapõldõ. Obama, Nobel ödülünü seçkinlerin salonunda peynir ve şarap eşliğinde kutladõ. Wendy kavgasõna inanõyordu, Obama ise hâlâ ödülüne inanamõyor. (*) Honduraslõ politik karikatürist ve yazar. Darbenin ilk günlerinde küçük kõzõyla birlikte tutuklandõ. İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (Aporrea, Venezüella, 22 Ekim 2009) Honduraslõ genç kadõn direnişin barõş üslerinde kavgasõnõ sürdürüyor, terörün sokaklarõnda barõşõ arõyordu. Obama ise Kolombiya’da yeni askeri üsler kuruyordu. Wendy barõş umudunun kapõsõnõ kapatmõyordu, Obama ise Guantanamo’nun dehşet kapõsõnõ... Wendy, 26 Eylül’de Tegucigalpa’da barõş isterken öldüğünde saat gecenin onunu gösteriyordu. Obama, 9 Ekim’de Nobel Barõş Ödülü’nü kazandõğõnõ öğrendiğinde Washington’da saat sabahõn beşiydi. Wendy için sendikanõn yoksul salonunda yoldaşlarõnõn katõldõğõ bir tören yapõldõ. Obama, Nobel ödülünü seçkinlerin salonunda peynir ve şarap eşliğinde kutladõ. Wendy kavgasõna inanõyordu, Obama ise hâlâ ödülüne inanamõyor. Wendy ve Obama... Almanya’da İslam korkusu yaygõn Almanya’nõn önde gelen kültür antropologlarõndan Prof. Dr. Werner Schiffauer, geçen temmuz ayõnda Dresden’deki bir mahkemede şikâyetçi olduğu Rusya göçmeni 28 yaşõndaki bir Alman tarafõndan küçük çocuğu ve eşinin gözleri önünde bõçaklanarak öldürülen Merve El Şirbini olayõ ve Alman toplumunun İslama bakõşõ üzerine Franfkurter Rundschau gazetesinin sorularõnõ yanõtladõ. - Mısırlı Merve Şirbini’nin katledilmesi bize Almanya’daki çatışmalarla ilgili nasıl bir ders veriyor? Özellikle Rusya Almanları ve Müslümanlar gibi birbirine yabancı grupların kültürel çatışmaları üzerine... SCHIFFAUER - Elbette bu gruplar arasõnda gerilimler var. Ama şimdi sadece etnik gruplar arasõ çatõşmalara bakõlõrsa, bu pek severek el atõlan bir kaçõş stratejisi olurdu. Çünkü sorun sadece Rusya Almanlarõ ile sõnõrlõ değil. Bu cinayet, Alman toplumunda şimdiye dek pek az betimlenen bir õrkçõlõğa büyük õşõk tutuyor. Ayrõca bu olay, başörtülü kadõnlara yönelik olarak 11 Eylül 2001’den beri artan oranda sataşmalar olduğunu da gösteriyor. Tam da bu İslam fobisi toplumun orta sõnõflarõna kadar uzanmõş durumda. 2000’li yõllarda bu sõnõf belirgin bir biçimde sağa kaydõ. Orta sõnõflar, sağdaki marjinal gruplarõn yabancõlara karşõ nefret ve şiddetini gerçi mahkûm ediyor, ama daha birkaç yõl öncesine kadar düşünülemez sanõlan bazõ ifadeler de bu orta kesimden çõkõyor. Böylesi ifadeler Yahudiler hakkõnda kullanõlsa skandal kopardõ. - Böyle bakarken, Thilo Sarrazin’in (ç.n: Alman Merkez Bankasõ Yönetim Kurulu üyesi) başörtülü kızlar ve Türklerin tembel tembel vakit geçirdikleri sıcak yuvalarıyla ilgili ifadelerini mi düşünüyorsunuz? - Evet. Ama Sarrazin sağcõ değil. Kullandõğõ sözcükler toplumun ortasõndan çõkõyor ve halktan da büyük onay görüyor. Kötü olan bu. Dışlanma ve ırkçılık... - Sanık Alex W, mahkemede Merve El Şirbini’ye “Sizin Almanya’da işiniz yok” demişti. - Bu da Sarrazin’in ünlü mülakatõndaki ifadeleri andõrõr bir tutum. Bu tutum çok yaygõn. Anlatõlmak istenen şu: Görünür bir İslamõn, başörtülü bir İslamõn Almanya’da işi yok. Toplumun orta sõnõflarõ bir azõnlõğõ teşhir direğine bağlamõş durumda. - Bu, yabancılara karşı şiddete ne düzeyde katkı yapıyor sizce? - Toplumda temel bir ruh hali var. Bu ruh hali, suç işleyen birine, kendisinin çoğunlukla görüş birliği içinde olduğu duygusunu veriyor. El Şirbini’nin katli de toplum dõşõ birinin fiiliydi. Rusya Almanõ Alex W, Almanya’ya hiç yerleşebilmiş değildi, yani topluma hiç girememişti. Bunun yarattõğõ sõkõntõ, bir motifti anlaşõlan. Irkçõlõk, herhangi birinin kendisini dõşlanmõş hissettiği yerlerde yayõlõr. Rusya Almanlarõ toplumun bir parçasõ olma vaadinin yarattõğõ yanõlsamayla Almanya’ya geldi. Ama burada aşağõlanmayõ ve dõşlanmayõ yaşõyorlar. Aynõ şekilde şu da geçerli: Yabancõ düşmanlõğõ sadece Rusya Almanlarõnda rastlanan bir olgu değildir. Alõn şu doğu eyaletlerindeki sözde “yabancılardan arınmış bölgeleri”. Burada oturup kalmõş olanlardõr yabancõlara yönelik nefreti kõşkõrtanlar. Ayrõca batõ eyaletlerinde de dõşlananlar var, bunlar tüm sağ kesimi içermektedir. - Siyaset ne yapmalı? - Siyaset temelde Almanya’da õrkçõlõk olduğuna dair bir bilinç yaratmak zorundaydõ. Bu õrkçõlõğõn da sadece marjinal gruplarda bulunmadõğõnõ vurgulamalõydõ. Siyaset tüm göçmen gruplarõ ve azõnlõklarla tartõşma kültürünü yaratmalõydõ. Yahudilerle ve eşcinsellerle ilişkiler konusunda başarõlõ standartlarõ yerleştirdik. Alman toplumu bununla gururlanabilir. Bu, şiddete karşõ bir garanti değil, ama şiddetle mücadele için bir önkoşuldur. Böylelikle kurbanlara bu toplumun bir parçasõ olduklarõ duygusunu verebilirdik. Bu cinayetteki asõl felaketşudur: Müslümanlar “Merve El Şirbini gibi direniş göstermek tehlikelidir” izlenimi edinmek zorunda bõrakõldõ. Siyasetin gösterdiği gecikmiş tepki de skandal bir şeydi: Alman siyaseti, Mõsõr’da ortalõk iyice kaynamaya başlayõnca bir tepki gösterdi. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Frankfurter Rundschau, Almanya, 26 Ekim 2009) TOPLUMUN ORTA SINIFINA UZANDI Schiffauer: “Siyaset temelde, Almanya’da õrkçõlõk olduğuna dair bir bilinç yaratmak zorundaydõ. Bu õrkçõlõğõn da sadece marjinal gruplarda bulunmadõğõnõ vurgulamalõydõ. Siyaset tüm göçmen gruplarõ ve azõnlõklarla tartõşma kültürünü yaratmalõydõ... El Şirbini cinayetindeki asõl felaket, şudur: Müslümanlar ‘Merve El Şirbini gibi direniş göstermek tehlikelidir’ izlenimini edinmek zorunda bõrakõldõ. YUSUF ZİYA BAHADINLI “ALEVİLİK ve İSLAM FANATİZMİ” ile fuar’da İnsancıl, Salon: 3, No: 201 Tel: 0 533 743 41 49 Tüm yaşamõnõn özünde sevgi, barõş ve demokrasi mücadelesi yatan, Prof. BAHRİ SAVCI Hocamızı ölümünün onikinci yõlõnda sevgi, saygõ ve özlemle anõyoruz. Çarşamba Toplantıları Konukları Zararları son yıllarda bilimsel deneylerle kanıtlanan ‘Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)’ Avrupa Birliği başta olmak üzere çok sayıda ülkede konuyla ilgili yasalar ve yönetmeliklerle düpedüz yasaklanmakta, satışlarının sıkı denetime tabi tutulmasına karşın, ülkemizde bu ürünler ve türevleri birkaç güçlü çokuluslu şirketin ve onların ayrıcalıklı yerel ithalatçılarının tatlı kârları adına ve halkın sağlığının hiçe sayılması pahasına, uzun yıllardan bu yana her türlü denetimden uzak bir biçimde serbestçe kullanılmaktadır. Biraz da bu yüzden konuyla ilgili yasa uzun yıllardır savsaklanmaktadır. Ancak, ne hikmetse, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yasa yerine konuyu bir yönetmelikle düzenleme gibi işe tersinden girişmiş. Önce yasa, ardından yasaya uygun yönetmelik ilkesini yok sayarak işi salt yönetmelikle hal yoluna gitmiştir. Ayrıca bu yolla sorunun Meclis’te ve doğal olarak ilgili kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerince enine boyuna tartışılması da önlenmiştir. Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ve ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimine dair yönetmelik ne denli sorunu geçiştirmeye yönelik olsa da, bu yaşamsal önemdeki olayı gündeme getirmesi açısından, kanımızca, son derecede yararlı olmuştur. Bakanlığın yasaya dayanmayan yönetmeliğinin bir dizi net ve açık çelişkilerle malul olduğu gözlenmektedir. Ve bu konunun uzmanı çok sayıda kuruluş tarafından dile getirilmiştir. Nitekim 45 meslek örgütü ve derneği tarafından desteklenen ‘GDO’ya Hayır Platformu’ adına yapılan açıklamada, Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan Türkiye’de, yaşamsal önemdeki bir konuda yasa yerine yönetmelikle düzenlemeye gidilmesi şiddetle eleştirilmektedir. Söz konusu yönetmeliğe göre GDO’lu ürünler bebekler için yasaklanmakta, buna karşılık ebeveynler için serbest bırakılmaktadır. Bu da çok sayıda meslek kuruluşunun “GDO’ların hiçbir sağlık riski yoksa bebekler için neden yasaklanmaktadır?” sorusunu gündeme getirmektedir. Ayrıca GDO’suz gıdaların etiketlerinde bu özelliklerinin belirtilmesinin GDO’lu ürünlere karşı haksız rekabet yaratacağı gerekçesiyle yasaklanmasında ise halkın sağlığı yerine güçlü tekellerin ve onların ayrıcalıklı ithalatçılarının çıkarlarının kollanması ağır basmaktadır. Nitekim Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği de bakanlığın hazırladığı yönetmeliği halk sağlığı, tarım üretimi ve biyolojik çeşitlilik açısından endişeyle karşıladığını beyan etmiştir. Diğer meslek kuruluşları ve çevreci sivil toplum örgütleri de benzer gerekçelerle söz konusu yönetmeliğe karşı çıkmışlardır. Bir diğer önemli nokta ise bakanlığın yönetmeliği yangından mal kaçırır gibi bu yaşamsal önemdeki sorunu ilgili meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarından, dahası Meclis’ten, giderek kamuoyunda tartışılmasından kaçırmış olmasıdır. Bunun bir raslantı olduğuna inanmak güç. Ama nedeni merak ediliyorsa, en salim yol, yıllardır ülkeye GDO’lu ürünler ithal eden firmaların ve onların arkasındaki küresel tekellerin kimler olduğunun açıklanması yetecektir. Yukarda da belirtildiği gibi, GDO’lu tarım ürünleri ve türevlerinin sağlığa ve çevreye zararları son derecede saygın ve yetkin uluslararası bilim kuruluşları tarafından birden fazla kez saptanmıştır. Avrupa Birliği başta olmak üzere çok sayıda ülkede GDO’lar ya düpedüz yasaklanmış ya da sıkı denetim altına almmış, tüketicilerin satın aldıkları ürünün GDO’lu olup olmadıklarını belirten etiketlerle uyarılması sağlanmıştır. Oysa bakanlığın söz konusu yönetmenliğinde bu tür zorunluluk yer almamaktadır. Onca eleştiriye karşın yönetmeliğe arka çıkan çevreler de yok değildir. Daha çok güçlü tekellerin lobilerinin savundukları GDO’ların tarımda randımanı arttırarak açlığa çare oluşturacağı tezini benimsemektedirler. Aslında bu tezler, tekellerin çıkarlarının kollanmasını amaçlayan efsanelerden ibarettir. Nitekim GDO’lu tarım yapan Amerikan çiftçileri, yıllar süren uygulamaların ardından normal tohumla yapılan tarıma oranla GDO’lu tarımdan dişe dokunur randıman alamadıklarını görmüşlerdir. Açlığa çare oluşturacağı tezi de keza safsatadan ibarettir. Zira her geçen yıl artarak bugün 1.5 milyar sınırına dayanan açlığın nedeni randıman değil, yoksulluk, Dünya Bankası’nın azgelişmiş ülkelere küçük çiftçileri bitiren uyum yasaları dayatmaları, daha fazla kâr amaçlı spekülasyonlar, çoğu ülkede tarıma üvey evlat muamelesi yapılması ve bu yaşamsal kesime yatırımların bile isteye kısıtlanmasıdır. GDO’ların sağlık için taşıdığı riskler ise çok sayıda ve son derecede ciddidir. Gerçek şu ki 1996’dan bu yana serbestçe her türlü kısıtlama ve denetimden yoksun bir biçimde kullanılan GDO’lu ürünler ve türevleri arasında soya fasulyesi, mısır, domates ve patates önde gelmektedir. Mısır kaynaklı şurup, nişasta, soya sosları dahil 1000’in üzerindeki gıdada katkı maddesi olarak da kullanılmaktadır. Ve bunun tehlikesinin bilinmesine karşın yasaklanmamakta, tüketici bu gıdaların yaratacağı tehlike konusunda zerrece de olsa uyarılmamaktadır. Oysa GDO’lu ürünler ve türevlerinin taşıdığı sağlık riskleri bilimsel olarak çoktan saptanmıştır. Bu ürünlerin kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini olumsuz yönde etkilediği, organların küçülmesine neden olduğu, üreme yeteneğini kısıtladığı kimse için sır değildir. Yönetim eğer gıda ve tahıl piyasalarının devleri Monsanto, Cargill, Archer Daniels Midland gibi tekellerin ve onların ayrıcalıklı ithalatçılarına karşı halkının sağlığını korumakta acziçinde ise halka kendi sağlığını, GDO’lu ürünlerden ve türevlerinden uzak durarak korumaktan başka seçenek kalmamaktadır! Honduras’da darbeyle devrilen Devlet Baykanı Manuel Zela- ya’nın yandaşları protesto gösterilerini sürdürmekte kararlı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle